29 Şubat 2020 Cumartesi

SİZ ARAYACAKSINIZ TABİ



AKP Genel Başbakanı ve partili cumhurbaşkanı ERDOĞAN;34 şehit sonrası girdiği,kafamızı dinleme fırsatını bulduğumuz suskunluğunu bugün bozarak, kaldığı yerden konuşmalarını sürdürmeye başladı.
AKP Genel Başkanı'na, iki günlük suskunluğu bayağı yaramış olmalı ki;34 şehide rağmen,oldukça sakin ve neşeliydi,ABD Başkanı dostu(!) Trump ile gerçekleştirdiği bir konuşmasını gülerek dinleyenlerine aktardı, eski meclis başkanı ile damadı Maliye Bakanı da gülerek ERDOĞAN'ı alkışladılar.
Partili Cumhurbaşkanı; konuşmasında,gün boyu kendisini arayanların olduğunu,ana muhalefet partisi liderinin ise,kendisini arama lütfunda bulunmadığını,onu ben arayacakmışım yok öyle Bir şey diyerek,olup bitenlerden sorumlu yürütme organının başı olduğunu unutuverdi.
Partili cumhurbaşkanı, yürütme organının tek sorumlu başı olduğuna göre,bu ülkenin ana muhalefet partisinin liderini arayarak 34 şehide mal olan Rus ve Suriye ortak saldırısı hakkında bilgi vermekle görevlidir.
Şimdi bana diyeceksiniz k;Cumhurbaşkanı devletin başı Türk Milletinin birliğini temsil ediyor,CHP lideri ERDOĞAN'ı arayarak başsağlığı dilemeliydi.
Evet,ERDOĞAN iktidardaki AKP'nin genel başkanı ve partili Cumhurbaşkanı olmasaydı,halkı ayrıştırmasaydı ve gerçekten Türk Milletinin birliğini temsil eden tarafsız bir Cumhurbaşkanı olabilseydi,34 şehide mal olan Suriye sorununun baş müsebbibi olmasaydı,CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU,ERDOĞAN'ı mutlaka arardı tabi.
Partili Cumhurbaşkanı;yürütmenin başı olarak kendisine tanınan bir takım hak ve yetkileri olduğu gibi, kendisinin de yürütmenin başı olarak bir takım görev ve sorumluluklarının olduğunu bilmek ve buna katlanmak zorundadır.
CHP lideri KILIÇDAROĞLU; 34 şehit'den doğrudan sorumlu olan ve Suriye sorununun yaratıcısı partili Cumhurbaşkanını niçin arayacakmış,konuyla ilgili tüm bilgiler kendisinde,kaldı ki; sorunun yaratıcısı ile sorun çözümlenemeyeceğine göre, aramamakta da iyi yapmıştır.
İyi Parti Genel Başkanı, ERDOĞAN'ı aramış olabilir,bu CHP Genel Başkanını bağlamaz.Bize göre,Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan kişi,AKP Genel Başkanlığından istifa edip sadece Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkeyi tarafsız olarak yönetmediği,Anayasanın sınırları içine dönmediği sürece, muhalefet partilerinin genel başkanlarının; partili Cumhurbaşkanını arayarak onunla görüşmelerinde, ülke için hiçbir yarar bulunmamaktadır. 29/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


28 Şubat 2020 Cuma

SUSMANIZ İÇİN 33 ŞEHİT VERMEMİZ Mİ GEREKİYORDU?



Türk Milletinin yüreği yanıyor,İdlib cehenneminden 33 askerimizin cansız bedeni geldi.
Tümüne Allah'dan rahmet diliyoruz.Ailelerinin ve milletimizin başları sağolsun.
Ölen askerlerimize özellikle şehit demek istemiyoruz.Ölen askerlerimize şehit diyerek onları kutsamak, yeni asker ölümlerine ve şehitlere davetiye çıkarma anlamını almaya başladı ülkemizde.Onların; şehit mi,yoksa bir cinayetin maktulleri mi olduklarına tanrı karar verecektir.
Ölen askerlere gözü kapalı olarak,bunlar şehit oldular diyerek, hatalı politikalarla göz göre göre işlenen cinayetlerin üzerini örtemeyiz.
Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıyız diyeceksiniz,
Suriye'nin meşru Esad yönetimini, kendi işinize öyle geldiği için,gayri meşru ilan edeceksiniz,Esad ile masaya oturmayacaksınız ve onu yok sayacaksınız,Esad ile görüşerek bu meseleyi çözmeniz gerekir diyen aklı selim sahibi insanları ve muhalefeti, vatan haini ilan edeceksiniz,
Suriye'nin gerçek sahibi meşru Suriye Esad yönetimine kendi topraklarından geri çekilmeleri için süre tanıyarak ültimatom vereceksiniz,
Meydanlardan ve grup toplantı salonlarından, bir gün ansızın gelebiliriz diyerek, alenen savaş çığırtkanlığı yapacaksınız,
Hava desteğiniz olmadan, Suriye topraklarında askeri yığınak yapacak ve asker sokacaksınız,
Sizin savaş restinizi gören Suriye ve destekçesi Rusya'yı tahrik edeceksiniz ve 33 askerimizin göz göre göre ölümlerine sebep olacaksınız ve bağıra, bağıra yaptığınız savaş çığırtkanlığını sanki siz yapmamış gibi,mahcubiyetiniz ve söyleyecek söz bulamamanın çaresizliği içinde sessizliğe gömülerek,33 askerin ölümüyle sonuçlanan Suriye ve Rusya ortak saldırısı nedeniyle Türk Milletine bir kelime açıklama yapamayacaksınız,
İnternet ve sosyal medyayı kapatarak, halkın haber alma özgürlüğüne engel olacaksınız,
Bir sivil olan ve savaşın süjesi olmayan Hatay Valisini sahneye çıkararak, bu hezimetin bilançosu olan asker kayıplarımızı,oy kaybı korkunuzdan,önce dokuz,sonra yirmi dokuz,ve daha sonra da otuz üç olarak, taksit taksit açıklama aymazlığını göstereceksiniz.
Bu büyük devletin Genelkurmay Başkanı,Mille Savunma Bakanı ve Cumhurbaşkanı yok mudur,hergün televizyonlar yoluyla davetsiz misafir olarak evlerimize zorla giren ve boş laflarıyla kafamızı şişiren, bizleri ruh hastası yapan bu yöneticiler nerede?
HAVA GÜCÜ OLMADAN YAPILACAK BİR SAVAŞ İNTİHARDIR. GENELKURMAY BAŞKANI VE İLGİLİ GENERALLER, ARTIK ASTEĞMENDEN EMİR ALMADAN ÖNCE, UYARI GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMELİDİRLER.BU ÜLKE,KÖRFEZ KRİZİ SIRASINDA BAŞBAKAN ÖZAL'IN,ÜLKEYE ZARAR VERECEK EMRİNE UYMAYARAK İSTİFA EDEN GENELKURMAY BAŞKANLARI (TORUMTAY PAŞA) DA GÖRDÜ.NEREDEN NEREYE GELDİK, VAH ÜLKEME.
33 genç fidan şehitlerimiz yüreklerimizi yaktı çok üzgünüz,tek tesellimiz;hergün, incir çekirdeğini doldurmayacak şekilde üst perdeden bağıra çağıra boş boş konuşan,ona buna posta atan kişilerin seslerinin kısılarak, bugün milletçe başımızı dinleyebilmiş olmamızdır.
Dostum PUTİN(!) son saldırı ile milletimize gerçek dostluğunu göstermiştir. ERDOĞAN; umarız, ülkeler arası işişkilerde dostluğun değil, ülke menfaatlerinin geçerli olduğunu anlamıştır.
PUTİN'i seversiniz veya sevmezsiniz,ama soğuk kanlılığını koruyarak ve nezaket çerçevesinde,parlamadan ve gürlemeden ona buna posta atmadan,tribünlere oynamadan, ülkesinin yararlarını gözeten gerçek bir devlet adamı olduğunu,Dünya kamuoyuna göstermiştir.
Karizmanın çizileceğini düşünmeden,başkasının tapulu arazisinde gecekondu yapma sevdasından vaz geçerek,bir plan çerçevesinde Türk askeri İdlibden çekilmeli ve ülkemiz,gerektiğinde, ülke sınırları içinde ve sıcak takip hakkı sınırlarına bağlı kalınarak, aslanlar gibi savunulmalıdır.28/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

25 Şubat 2020 Salı

CORONAVİRÜS HAREKATINA HAZIRIZ!


Ey Coronavirüs kim korkar senden!
İran ve Irak sınırlarımıza kadar geldiğini duyduk.
Geleceğin varsa göreceğin de var, unutma sakın.
Birleşmiş Milletler ve Uluslararası anlaşmalardan doğan meşru müdafaa hakkımızı kullanıp sınır ötesi harekat yaparak, bir tampon bölge oluşturmak suretiyle,ülkemizi ve ülke insanımızı senden korumaya hazır ve azimliyiz,ey Coronavirüs.
Ey Coronavirüs; zahmet edip şöyle kafanı çevir bir etrafına bak ve kork,akıllı ol lütfen!
Silahlı kuvvetlerimizin; Suriye'deki ESED ve Libya'daki muhalif general Hafter virüslerine karşı cansiperane verdikleri mücadeleyi ve savaşı görmüyor musun?
Allah'a şükürler olsun ki;Suriye de ESED virüsünü on beş gün içinde yok ederek, Cuma namazlarını Şam Emeviye Camisinde eda etmeye başladık,Suriye topraklarını ve ülkemizi ESED virüsünden temizledik,karşılığında beş milyona yakın Suriyeli virüs,ülkemize yerleşti.
Ancak,bu Suriyeli virüsler,hastalık yapmayan faydalı virüsler,ülkemizin işçi açığını kapatıyorlar ve ucuz işçi olarak, ülkemizin ekonomik kalkınmasına,huzuruna ve mutluluğuna pozitif katkı sunuyorlar!
Libya'daki Hafter virüsünü de, Allah'ın izniyle, az bir zayiatla çok kısa sürede yok edeceğiz,bugüne kadar Hafter virüsünden kaybımız iki tane,bu iki tane Hafter virüsü bulaşan askerimizi,milletimize Hafter virüsü bulaştırmamaları ve halkımızı paniğe sevk etmemeleri için,gizlice ülkemize getirerek karantinaya almak suretiyle ve yine gizlice defnetmiş bulunmanın huzurunu yaşıyoruz.
Buradan bir kez daha tüm virüslere sesleniyoruz,ülkemizin huzurunu,asla hiçbir virüs bozamaz,tüm virüslerle baş edecek büyük ve güçlü bir ülke olduğumuzu,tüm virüslere önemle duyuruyoruz!25/02/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

21 Şubat 2020 Cuma

ATATÜRK'E VE ONUN İLKELERİNE SAYGILI OLMAMANIN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ.



AKP iktidarı ileri gelenlerinin ve lideri ERDOĞAN'ın; devletimizin kurucusu BÜYÜK ATATÜRK'ü sevmediği,ona saygı göstermediği ve onun devrimlerine ve en başta laiklik olmak üzere, ilkelerine allerji duyduğu bilinen bir gerçektir.
ATATÜRK'ü sevmek zorunda değilsiniz,onun sizin sevginize ihtiyacı da yok zaten.
ATATÜRK'ü seven büyük kitle var bu ülkede, Allah'a şükür.
ATATÜRK'ü sevmek zorunda değilsiniz ama,bu ülkenin kurtarıcısı ve T.C.Devletinin kurucusu olan ATATÜRK'e saygı göstermek ve bu ülkede politika yaparak ülkeyi yönetme konumunda iseniz,onun koltuğunda oturuyorsanız,devleti onun ilkelerine uygun yönetmek zorundasınız.
ATATÜRK'ü sevmeseniz de,ona saygı göstermeniz,bu ülkeyi emperyalistlerden kurtararak devletimizi kurmasından kaynaklı bir insanlık göreviniz ve şükran borcunuzdur.
AKP ve liderinin ATATÜRK'e saygı göstermediği ve onun; “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini görmezden geldiğini ortaya koyan olayları yaşıyoruz.
Suriye batağında debelenerek şehitle vermemiz,Suriye toprağı olan İdlib'de cihatçı terörist grupları destekleme adına Suriye ile savaşı göze alacak konuma gelmemiz,ATATÜRK'e ve onun ilkelerine saygılı olmamanın bedeli olup,ülkemiz şimdi bu bedeli ödemektedir.
AKP Genel Başkanı; Cumhurbaşkanı şapkasıyla, dünkü resmi gazetede yayınlanan bir karar alarak,ATATÜRK ismini silme eylemlerine bir yenisini ilave ederek,Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesinin adını değiştirerek ATATÜRK isminin üzerini çizmiştir.
ATATÜRK'ün gazabı,bir karabasan gibi üzerimize çökmüş olup, millet olarak biz bu gazabı fazlasıyla hak etmiş bulunuyoruz.21/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

20 Şubat 2020 Perşembe

SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ


Gezi parkı davası bitti.
Bağımlı yargı dahi,suç unsuru bulamadı,yeterli kanıt elde edemedi ve birilerini mutlu ve memnun etmek adına, bir takım varsayım ve şüphelere dayalı olarak,hukuku ihlal ederek, ağır cezalar verme sorumluluğunu üzerine alamadı.
Tüm sanıklar ve bu arada gezi parkı eylemlerinin planlayıcısı ve finansörü olarak suçlanan Osman Kavala da beraat ederek tahliyesi kararlaştırıldı.
Bunun üzerine kızıp küplere binen ve hükmünü daha önce vermiş bulunan saray devreye girerek,beraat kararını veren bağımlı mahkemeyi dahi suçlayarak,bir manevra ile Osman Kavala'nın beraatine ve tahliyesine karar vermeye kalkıştılar suçlamasıyla, hükmü veren mahkemeyi hedef gösterdi ve saray'ın talimatını alan savcılık harekete geçerek, Osman Kavala hakkında (B)planını devreye sokarak, bu defa 15.Temmuz Fetö darbe girişimine katılma suçlamasıyla, Osman Kavala'yı tahliye etmeyerek tekrar gözaltı kararı verdi ve yapılan sorgulaması sonunda tutuklanan Osman Kavala, özgürlüğüne kavuşamadı.
İşin en acı yönü de,Osman Kavala hakkında beraat ve tahliye kararı veren mahkeme hakimleri, hukuku uyguladıkları,tüm baskılara rağmen vicdanlarının sesini dinleyerek hukuka uygun karar verdikleri için, soruşturmaya maruz kaldılar.
Yargı'nın; anayasa çiğnenerek,emir ve komuta ile çalıştığını,bağımsızlığını ve tarafsızlığını çok büyük oranda kaybettiğini bilmemize rağmen;bu beraat kararından sonra yapılanlarla, yargı bağımsızlığının tamamen yok edildiğine tanık oldu Türk Milleti.
Egemenliğin tek sahibi olan ve yargı yetkisini bağımsız mahkemeler eliyle kullanan Türk Milleti,kendi adına yargı yetkisini emaneten kullanan mahkemelerin,bu emaneti kötüye kullandıklarına,Türk Milletine ihanet ettiklerine tanık oldu, maalesef.
Tuzun da koktuğu,sözün bittiği ve devletin temeli olan adaletin tamemen yok olup öldüğünün ve devletin, ölen adalet nedeniyle temelsiz kaldığının,sıranın temelsiz kalan devletimizin de yok olacağına tanıklık edeceğimiz son aşamaya gelindiğinin üzüntüsü içindeyiz.
Sözün bittiği yerdeyiz gerçekten.
Bu nedenle,daha fazlasını yazmak istemiyoruz,boşuna.
Yargıyı bu hale getirenlerin son icraatlarını söyleyerek bitirmek istiyoruz bu iç karartan yazımızı.
Bugün yayınlanan Resmi Gazetede yer alan 2117 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı aynen şöyle;
İstanbul Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesinin adının; “İstanbul İhtisas Serbest Bölgesi” olarak değiştirilmesine,3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 2 nci maddesi gereğince karar verilmiştir. 19 Şubat 2020 Recep Tayyip ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI.
Nereye gidiyoruz Türk Milleti? 20/02/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu (Hukuk kaldıysa tabi)

14 Şubat 2020 Cuma

SEVGİMİZİ HİÇ KAYBETMEYELİM!...




Sevgisiz bir insan düşünemiyorum.

İnsanlar,ölene kadar sevmeye ve sevilmeye muhtaçtırlar,sevgisiz kalan bir insan, kuruyan bir pınar gibi, kurumaya ve yok olmaya mahkumdur.

Bu nedenle, insan olarak,aile yakınlarımız dışındaki insanları da,tanıyalım veya tanımayalım,sevelim ve sevdiğimizi onlara da hissettirelim.

Sevgi; insan'ın hissettiği en güzel ve asil bir duygudur.

Sevgi; tüm güzelliklerle zenginleşen bir pınardır

Sevgi;yeri geldiğinde, karşılaştığımız bir insana günaydın,iyi akşamlar,iyi geceler,merhaba diyebilmektir.

Sevgi;uzun süre görüşemediğimiz bir yakınımızı veya bir arkadaşımızı arayarak, onun hal ve hatırını sorabilmektir.

Sevgi;büyüklere saygıyla,küçüklere şefkatle yaklaşabilmektir.

Sevgi;sokakta karşılaştığımız, karşıdan karşıya geçmekte zorlanan bir yaşlı'nın elinden tutarak, onun sokağın karşısına geçmesine yardımcı olabilmektir.

Sevgi;toplu taşım araçlarında ayakta kalan yaşlılara yerimizi verebilmektir.

Sevgi;elindekileri,yeri geldiğinde yoksullarla paylaşabilmektir.

Sevgi;karşılık beklemeden insanlara değer vermektir.

Sevgi;insanlara, insan oldukları için saygı göstermektir.

Sevgi;kendi hakkına razı olup,diğer insanların haklarına el atmamaktır.

Sevgi;yeri geldiğinde empati yaparak,kendini diğer bir insanın yerine koyabilmektir.

Sevgi;adil olabilmektir.

Sevgi;her konuda paylaşmaya açık olabilmektir.

Sevgi;ülkesinin ve vatanının menfaatlerini gözetebilmektir.

Sevgi;işini iyi yapmaktır.

Sevgi;karşındaki insanların sevgisini kazanabilmektir.

Sevgi;sevildiğini bilmek ve seveni de sevip takdir edebilmektir.

Sevgi;iyi bir insan olabilmektir.

Sevgi;insanlara has bir duygu da değildir.Tüm canlılarda vardır bu sevgi duygusu,hayvanlarda ve bitkilerde dahi.

Bir kedi ve köpeği düşünün,onlara sevgiyle yaklaştığınızda, size sevgiyle karşılık verdiklerini göreceksiniz.Bitkiler de,sevdikleri topaklarda ve iklimde yaşatıldıklarında,bunun karşılığını sevgileriyle gösterirler,daha güzel bir boy atarlar,yaprakları ve çiçekleri bir başka güzel açar,bu güzellikler bitkinin bizlere sunduğu sevgileridir.

Sevgi;İnsanları, güzelliklere ve iyiliklere götüren tüm kapıları kolaylıkla açan bir anahtardır.

Sevgili ise;yukarıda belirtmeye çalıştığımız tüm özelliklere ve güzelliklere sahip,yüreği sevgi dolu,yılın sadece 14.Şubat günü değil,yılın 365 günü boyunca, sevdiğiniz ve karşılığında da sevildiğiniz karşı cinsten insandır.

Lütfen, sevgimizi; en güçlü bir şekilde ve sadece 14.Şubat Sevgililer Günü'yle sınırlı olarak değil,yılın 365 günü boyunca, sürekli canlı,ayakta ve zirvede tutalım,muhafaza edelim,hiç kaybetmeyelim. 14/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

12 Şubat 2020 Çarşamba

HAİN FETÖ'NÜN YERİNDE BEN OLSAYDIM...


Fetö haini kuyuya bir taş attı, kırk akıllı bu taşı kuyudan çıkaramıyor.
Fetö'nün tüm ayakları bulundu ama,asıl suçlu olan siyasi ayağı bir türlü bulunamıyor,daha doğrusu bulunmak istenmiyor.
CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU;Fetö'nün siyasi ayağı,AKP Genel Başkanı ERDOĞAN'dır diyor,AKP Genel Başkanı ERDOĞAN ise;Fetö'nün siyasi ayağı, CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU'dur diyor.
Bu konuda tam bir kaos yaşanıyor.
Darbe girişiminden bu yana geçen dört yıla rağmen; şu Fetö'nün, aslında herkes tarafından çok iyi bilinen siyasi ayağına ulaşılarak,kendilerinden hesap sorulamıyor.
Bize göre,bu konuda iş, bizzat Fetö'ye düşüyor.
Allah göstermesin ama,temsilde hata olmaz, ben Fetö'nün yerinde olsaydım,yaşamışım yaşadığım kadar, bir ayağım çokurda zaten, bugüne kadar bu ülke ve insanları için çok kötülükler yapmışım ve büyük günahlar işlemişim,hiç değilse bu kadar günahlarımdan sonra, ölmeden ülkeme son bir iyilik yapar ve gönüllü olarak ülkeme dönerek(şimdi bazıları haklı olarak,Fetö Amerika'nın maşası istese de Amerikayı terk edemez diye itiraz edecekler ama)teslim olurum ve pişmanlık göstererek itirafçı sıfatıyla,elimdeki örgüte ait tüm bilgileri, arşivi ve belgeleri,örgütün Türkiyedeki siyasi ayağının tüm mensuplarını isim isim tüm delilleriyle açıklardım.
Ne iyi olurdu değil mi?
Fetö, bu ülkeye verdiği bu kadar zarardan sonra;bu iyiliği yapar mı,istese de yapabilir mi,buna müsaade edilir mi?
Ne dersiniz? 12/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

BUGÜNKÜ MÜCADELE ÖNCEKİ GERÇEKLERİ YOK EDEBİLİR Mİ?


CHP Genel Başkanı;dünkü grup toplantısında,AKP iktidarının ve meclis grubunun,belgelere dayalı icraat ve eylemleriyle,yaptıkları yasal düzenlemelerle, devlet içinde kadrolaşmalarına yardımcı olduğu FETÖ'nün siyasi ayağını açıklamaya çalıştı.
CHP Genel Başkanı'nın somut belgelere ve yasal düzenlemelere dayalı açıklama ve değerlendirmelerine, katılırsınız veya katılmazsınız.
Ancak,bir gerçek var ki;bugün,AKP olarak FETÖ'ye düşman olup,onunla hem de hukuku zorlayarak kıyasıya mücadele etmek,onunla önceki tarihlerde yapılan işbirliğini,ona devletin askeri,emniyet,yargı ve sair kurumlarında kadrolar açarak paralel bir devlet yapısı oluşturma, FETÖ'yü güçlendirerek,FETÖ'nün kurduğu kumpaslarla Türk Silahlı Kuvvetlerinin ATATÜRK'çü kadrolarını tasfiye edip kendi adamlarını bu kadrolara atandırarak,15.Temmuz darbe girişiminde bulunacak güce ve cür'ete taşınmış olması gerçeğini, asla ortadan kaldıramaz.
AKP Genel Başkanı ne demişti?
“Ne istediler de vermedik.”
“Aynı menzile birlikte gidiyorduk” dememiş miydi?
İnsanlar;eskiden çok sevdikleri anneleriyle,babalarıyla,kardeşleriyle,eşleriyle,sevgilileriyle,can ciğer arkadaşlarıyla,kendi şahsi çıkar ve hırsları yüzünden, zaman içinde ters düşerek kanlı bıçaklı düşman olabiliyorlar, hatta birbirlerini öldürmeye kalkışabiliyorlar.
Ülkemizde çok tanık oluyoruz,maalesef erkekler sevişerek evlendikleri öz çocuklarının annesi, aynı yastığa yıllarca baş koydukları eşiyle,onu gözünü kırpmadan öldürecek şekilde, düşman olabiliyor,ama bu sonradan ortaya çıkan düşmanlık,onların önceki mutlu yaşantılarının ve mutlu beraberliklerinin yok sayılmasını gerektirmiyor.
Bu nedenle,CHP Genel Başkanının; somut belgelere ve çıkarılan yasalara dayalı olarak,gerekçeleriyle yapmış olduğu somut açıklamalarına,AKP iktidarının da;aynı seviyede inandırıcı somut belge ve gerekçelerle karşılık vermesi ve FETÖ'yü canavar haline, kendi iktidarlarının getirmediğine, kamuoyunu ikna etmesi gerekir.
AKP iktidarı kadrolarının;CHP Genel Başkanının FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin beyan ve suçlamalarına karşılık olarak;FETÖ ile yolları ayrıldıktan ve kanlı bıçaklı düşman haline geldikten sonra bugün,FETÖ ile yapmakta oldukları ölüm kalım mücadelesini savunma olarak öne sürmeleri, kamu vicdanını asla tatmin etmeyecektir.12/02/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

10 Şubat 2020 Pazartesi

İDLİB'DE BEŞ ŞEHİT DAHA



Sayın AKP Genel Başkanı ERDOĞAN;siz, iki çocuk annesi kendini bilmez bir bayanın,geride bırakacağı iki çocuğuna başkalarının bakması pahasına, kalan ömrünü size vermeye hazır olduğuna dair, insan doğasına aykırı akıl almaz mürayiliğine inanmayınız ve artık gerçekleri görünüz.
Siz; yanlış iç ve dış politikalarınız,ülkenin ihtiyaç önceliğine dayalı olmayan gereksiz ve yanlış yatırımlarınız,bir avuç müteahhidi geçiş ve kar garantili yap işlet devret yöntemiyle devlet imkanlarıyla zengin edişiniz,lale devrini aratmayan gereksiz lüks ve akıl almaz harcamalarınız,tarımı,sanayii ve hayvancılığı yok edişiniz,ülkeyi,tarım ürünlerini dahi ithal eder hale getirişiniz,gelir dağılımındaki adaleti yok edişiniz ve daha saymakla bitmeyecek kötü yönetiminiz nedeniyle, her geçen gün güç kaybettiğinizin farkında mısınız?
Sayın ERDOĞAN;siz, insanların konuşmalarından, sizi eleştirmelerinden,şeffaflıktan korkmayınız,haklı eleştirileri Cumhurbaşkanına hakaret kabul ederek insanları mahkemelere vermekten vaz geçiniz,dua edin de halk sizi korkmadan eleştirebilsin ve siz bu eleştirilerden biraz dersler çıkarınız.Size,bugünlerde övgü değil yergi ve eleştiri, yarar sağlayacaktır,ders almasını bilirseniz tabi.
Sayın ERDOĞAN;devlet olarak,meşru müdafaa hakkımızı,Adana Mutabakatını biliyoruz bilmesine de,bizim İdlib'de ne işimiz var,daha ne kadar kalmaya devam edeceğiz,Suriye'nin meşru yönetimi Esad'ı ne zaman muhatap kabul ederek Suriye sorununun gerçek çözümüne destek olacaksınız, bir söyler misiniz?
İdlib de kalmaya niçin devam ediyoruz?Biz anlayamıyoruz.Burası Suriye toprağı değil midir?Hani, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıydınız.
Suriye'nin meşru yönetimine,kendi ülkesinin toprağı olan İdlib deki gözetleme kulelerinin gerisine çekiliniz,aksi halde biz gereğini yapacağız diyorsunuz.
Kimi nereden kovuyorsunuz Sayın ERDOĞAN,farkında mısınız?
Sayın ERDOĞAN;siz, Rusya'yı ve lideri Putin'i, hala dostunuz zannetmeye devam mı ediyorsun,Rusya'nın Suriye'nin hamisi olduğunu,bir yol ayrımında Suriye ve Esad'ın yanında yer alacağını, bizi bir çırpıda silip atacağını,İdlib de şehitler vermemize neden olan Suriye rejim ordusunun saldırılarının arkasında Rusya ve Putin'in olduğunu,hala düşünemiyor musunuz?
Yapmayın Sayın ERDOĞAN;Ülkemizi, Rusya ve Amerika'nın iki dudağının arasına mahkum edemezsiniz,Mustafa Kemal ATATÜRK'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletini,Rusya ile Amerika arasında gidip gelen bir tenis topuna çevirdiğinizi fark ediniz artık.
Bu, yanlış Suriye politikalarınızla daha ne kadar şehit vereceğiz Sayın ERDOĞAN?10/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

8 Şubat 2020 Cumartesi

İLKER BAŞBUĞ'A LİNÇ GİRİŞİMİ



AKP Genel Başkanının,eski genelkurmay başkanı İlker BAŞBUĞ'a yönelik bu kini nedendir acaba?
AKP Genel Başkanı;AKP grubunda yaptığı konuşmasında, bu boru göstermeye benzemez diyerek, BAŞBUĞ'a kin kusmuş ve kendisini,milletvekillerine hedef göstermiştir.
İlker BAŞBUĞ, doğruları söylemiştir.Kimseyi, kesin bir dille Fetöcülükle suçlamamıştır.Sadece kuvvetli şüpheler nedeniyle;askerlerin, bir gece yarısı operasyonu ile Fetöcü hakimlerin önüne kurban olarak atılmasına neden olanların, Fetö'nün siyasi ayağı olabileceğine dikkat çekmiştir.
Gece yarısı operasyonu ile Atatürkçü ve laik askerlerin Fetö Mahkemelerinde yargılanmasının yolunun açıldığı yadsınamaz bir gerçektir.
Bu operasyonun ardında kimler vardır,bilerek ya da bilmeyerek,kimler bu operasyonun piyonları olmuştur bu bize göre önemli değildir.
Önemli olan, Türk Silahlı Kuvvetlerine nüfuz eden FETÖ'nün; kurguladığı kumpas ile Atatürkçü subayları tuzağa düşürüp, özel yetkili mahkemelerdeki kendi adamları olan savcı ve hakimler vasıtasıyla tutuklatarak saf dışı bırakması ve onlardan boşalan yerlere, Fetö'cü subayları ikame ederek, Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirerek 15.Temmuz hain darbesine hazırlık yapmış olmasıdır.
Meclis, milletvekillerinin babalarının çiftliği değildir,Milletvekilleri,Türk Milleti adına, yasama yetkisini kullanmaktadırlar,egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletine aittir.Milletvekilleri,Türk Milletinin yararlarını gözeterek ve Anayasaya uygun yasalar çıkarmak zorundadırlar.
Sayın İlker BAŞBUĞ; cami avlusundan gelmemiştir.Bu devletin genelkurmay başkanlığını yapmış,eleştirdiği yasa değişikliğine istinaden, Fetö'nün kumpasıyla Fetö'cü hakimler tarafından haksız olarak tutuklanmış ve uzun süre cezevinde yatarak mağdur edilmiştir. BAŞBUĞ;aynı zamanda, egemenlik hakkının gerçek sahibi olan Türk Milletinin bir ferdi olup,kendisine ait olan yasama yetkisini, kendi adına kullanan bazı milletvekillerinin, gece yarısı verdikleri bir önerge ile askerlerin sivil Fetö'cü hakimlerin tuzağına düşürülmelerine neden olan yasa değişikliğine olanak sağlamış olmalarını,haklı olarak eleştirmiş ve bu yasa değişikliği önergesini veren milletvekilleri hakkında, Fetö'cü olabilecekleri yolunda haklı olarak bir şüpheye düşmüş ve bu şüphesini açıkça beyan etmiştir.
İlker BAŞBUĞ'un iddialarıyla hakarete uğradıklarını,BAŞBUĞ'un iddia ettiği gibi,Fetönün talimatıyla yasa değişiklik önergesi vermediklerini savunan bazı milletvekillerinin;AKP Genel Başkanının bir talimatıyla,bu talimatı uyulması gereken mutlak bir emir kabul ederek,hiç vakit geçirmeksizin BAŞBUĞ hakkında suç duyurusunda bulunmalarındaki çelişkiyi anlamakta zorlanıyoruz. 08/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

5 Şubat 2020 Çarşamba

YANGINA KÖRÜKLE GİTMEYİNİZ!...




İdlib deki M5 Karayolunda, takviye amacıyla gönderilen Türk askeri konvoyuna, Suriye'nin Birleşmiş Milleler tarafından meşruiyeti kabul edilen Esad rejimi silahlı güçleri tarafından yapılan hain saldırı sonucunda sekiz Türk askerinin öldürülmesiyle, Suriye sorununun ateşi yükselmiş ve kurulu on iki adet gözlem noktalarında Türk askerlerinin bulunduğu İdlib, iyice karışmıştır.
İdlib krizinin daha da tırmanmaması için, biz dahil, krizin tüm tarafları sağ duyulu davranmalı ve bazı gerçekleri kabul etmeleri,yangına körükle gitmemeleri gerekir.
Suriye ve İdlib krizinde,karar alıcı Türk yönetiminin de dikkate alması gereken, tartışılması imkansız,bazı kesin gerçekleri şöyle sıralayabiliriz.
Suriye sorununun çıkmasında ve tırmanmasında,Amerika'nın peşine takılarak Suriye'nin iç meselesi olan iktidar kavgasına,mezhepçi politikalarla bizim yetkili ve karar alıcı yöneticilerimizin katkı verdikleri gerçeğini,tarafsızlık adına herkes kabul etmek zorundadır.
Evet,Suriye'nin karışması,iktidar ile muhalif kesimin çatışmaları sonunda Esad yönetiminin güç kaybettiği,ülkesi üzerindeki egemenlik ve otoritesini kaybettiği, bunun sonucunda,Suriye'nin fiilen parçalandığı,rejimin Suriye üzerindeki otorite ve hakimiyetinin zayıflaması nedeniyle,boşluklar doğan bölgelerinin,arkasına dış güçleri alan PKK ve uzantısı PYD tarafından işgal edildiğini,Rusya,ABD ve İran'ın Suriye üzerinde etkinlikler kazandıkları,özellikle Rusyanın; Suriye'ye destek vererek,Suriye üzerinden güney'e ve sıcak denizlere inme amacını gerçekleştirmek için, Suriye Esad rejimi yanında yer alarak, Esad'a mutlak destek verdiği unutulmamalıdır.
Aynı şekilde,özellikle ülkemizin güneyine,Suriye'nin kuzeyine yerleşen ve bir Kürt yapısı oluşturmayı amaçlayan PKK ve PYD'nin, güney sınırımızda yaratacağı ülkemize yönelik güvenlik tehdidini önlemek amacıyla,Türk askerinin Adana Mutabakatı ve Uluslararası anlaşmalara ve Birleşmiş Milletler kararlarına dayanılarak,Suriye topraklarına girerek yaptığı askeri operasyonlar ve yarattığı geçici fiili durumlar, herkes tarafından meşru olarak kabul edilmelidir.
Aynı şekilde,devletler arasında ebedi dostluk ve düşmanlığın olmadığı,ülkelerin çıkarlarının olduğu ve sonuç olarak, her ülkenin kendi çıkarlarını korudukları gerçeği de asla unutulmamalıdır.
Bu gerçekler karşısında, sekiz askerimizin şehit edilmeleriyle sonuçlanan son İdlib krizini değerlendirecek olursak;
Türk askerlerinin İdlib de gözetleme noktalarında bulunmaları,yani Türk askerinin İdlib deki varlığı, Adana Mutabakatına dayalı değildir.Türk askerinin bu fiili durumu;dayanağını ve meşruiyetini Rusya ve İran ile vardığımız Soçi Mutabakatından almaktadır.
Zira,Türk askerinin İdlib deki varlığı,Adana Mutabakatında ön görülen derinliğin daha ötesinde olup,bu nedenle doğrudan Türkiye'nin güvenliği için değil, İdlib deki sivil halkın ve Esad rejimiyle savaşan ve Suriye rejimi tarafından illegal terör örgütleri olarak değerlendirilen silahlı unsurları korumak,bu unsurlarla Esad rejimi arasında varılan geçici ateşkesi garanti altına almak,İdlib'i ön görülen sürede, silahlı terör unsurlarından temizlemek,M5 Karayolunu açarak güvenli hale getirmek içindir.
Peki, Türkiye; Soçi Mutabakatıyla taahhüt ettiği bu görevlerini yerine getirebilmiş midir?
Türkiye;meşru Suriye Esad yönetiminin silahlı terör örgütleri olarak kabul ettiği silahlı unsurları,gerçekten terör örgütleri olarak kabul etmekte midir?
Bu soruların cevaplarını biz vermeyelim.Zira,ayıp olur ve ERDOĞAN ve yandaşları tarafından hak etmediğimiz haksız suçlamalara muhatap olmak istemiyoruz.
Bu soruların cevaplarını,Rusya ve Esad yönetimi adına verecek olursak,Esad'ın ve onu mutlak olarak destekleyen Rusya(=Putin) nın bu konularda çok ciddi şüpheleri vardır.
Sekiz askerimizin şehit olmalarıyla sonuçlanan son Suriye saldırısının,Rusya'nın ve lideri Putin'in haberi ve izni olmadan yapılması imkansız olup,Rusya kendisinin onayıyla yapılan bu saldırıyla;ERDOĞAN'a, diplomasinin çok önemli bir kuralı olan,ebedi dostluklar yoktur,ülkelerin çıkarları söz konusudur,Rusya'nın çıkarlarına uygun davranmazsan ve benim desteklediğim çıkar ilişkisi içinde olduğum Suriye'nin meşru sahibi ve liderini yok sayarsan,Esad'ı;hem de kendi ülkesi ve topraklarında işgalciymiş gibi,kendi toprağı olan İdlib'den geri çekilmeye davet edersen, taahhütlerini yerine getirmezsen, beni karşında bulursun,Soçi Mutabakatına uygun davranıp davranmadığını,bulunduğun toprakların Suriye toprağı olduğunu bir sorgula ve öz eleştiri yap,ben hem severim,damarıma basarsan adamı döverim de demek istemiştir maalesef.
Buna rağmen,bugün ERDOĞAN'ın partisinin grubunda yaptığı konuşmada;"Rejim şubat ayı içinde gözlem noktalarımızın gerisine çekilmezse, Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacaktır''diyerek dolaylı olarak Rusya'ya meydan okumasını,ülkemizin çıkarları için anlayabilmiş değiliz.
Son söz;
Lütfen,yangına körükle gitmeyiniz!...
Tanrı;hepimizi, deprem ve savaş gibi tabii ve beşeri afet ve felaketlerden korusun. 05/02/2020


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


4 Şubat 2020 Salı

BU ADAMIN NE İŞİ VAR SÜREKLİ ORALARDA?


Dikkat ediyor musunuz,dikkatinizi çekiyor mu?
Anayasasına göre laik bir devlet olan ülkemizde; İslam,iktidar tarafından her alanda sürekli dayatılıyor ve protokolde en ön sırada yer veriliyor.
Remi ve özel tüm tesis açılışlarında; Diyanet İşleri Başkanı, cübbe ve sarıklı resmi kıyafeti ile boy gösteriyor ve protokolün vazgeçilmez adamı konumuna getiriliyor.
Tüm tesisler,Diyanet İşleri Başkanının okuduğu dualar eşliğinde açılıyor.
Laiklik ilkesi ayaklar altında,kimsenin umurunda değil.
Diyanet İşleri Başkanı; sanki, Osmanlı'nın şeyhülislamı.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin,laiklik ilkesi gereği,resmi ve zorunlu bir dini mevcut değildir.
İslam dini;vatandaşlarının çoğunluğu İslam olsa da,Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi ve anayasal bir dini değildir.
Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti,bütün dinlere eşit mesafededir.
Devletin görevi;tarafsız bir şekilde,her dinden vatandaşlarının din ve vicdan özgürlüklerini garanti altına almaktır.İslam dinini öne çıkarıp kutsamak değildir.
Bu devletin vatandaşları arasında diğer dinlere mensup insanlar da vardır.
Din,Allah ile kul arasındaki manevi ve uhrevi bir bağ olup,devlet işlerinde hiçbir şekilde yeri olamaz.
Bu gerçekleri tekrar niçin yazma ve yineleme gereği duyduk?
Gazete haberlerine göre;eski başbakanlardan Binali YILDIRIM, Tuzla'da bir okul yaptırmış ve dün açılışı yapılarak Milli Eğitime devredilmiş.
Bu açılışa ait görüntü ve haberlere bakıyoruz,yine baş rolde resmi kıyafetiyle Diyanet İşleri Başkanı var.Okulun açılışı,Diyanet İşleri Başkanının dualarıyla yapılmış.
Diyanet İşleri Başkanının açılışta boy göstererek dualar okuması, okulun çalışma ruhsatı sanki. Olmazsa eksik kalırdı.
Vah ATATÜRK'üm vah,senin iyi niyetlerle, laikliğin garantisi olsun diye kurduğun Diyanet, şu sıralar laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laiklikten uzaklaştırılarak teokratik bir İslam devleti haline getirilmesinin özlemi ve çabası içinde olanların,işaret fişeği ve aracı haline getirildi. 04/02/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

3 Şubat 2020 Pazartesi

İDLİP VE SOÇİ MUTABAKATI



İdliple ilgili Soçi mutabakatının koşullarının, kendisine düşen yükümlülüklerinin, ülkemiz tarafından zamanında ve tamamen yerine getirilip getirilmediğini, özellikle,İdlip'deki rejim karşıtı silahlı unsurların zararsız hale getirilip getirilmediklerini,İdlib'in silahlı terörist gruplardan tamamen arındırılıp arındırılmadığını biz bilemiyoruz.
Şayet,Türkiye olarak altına imza attığımız Soçi Mutabakatının bize yüklediği sorumlulukları tamamen yerine getirmemize rağmen;İdlip de, silahlı kuvvetlerimize,arkasına Rusya'yı alan Suriye'deki rejim tarafından bir saldırı yapılmış ve altı akerimiz şehit edilmişse,bundan Suriye ve onun arkasındaki Rusya'yı en ağır biçimde sorumlu tutmalı ve gereğini yapmalıyız.
Ancak,aksi söz konusuysa,ölen altı askerimizin sorumluluğunu,hem de Rusya'yı ayrık tutarak,doğrudan Suriye'nin meşru rejimine yüklemeye kalkışırsak,bunda haklı olmadığımızı kabul etmek zorundayız.
Dış politikada; varılan anlaşmalarla verilen sözlerin,zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesi zorunludur.
Dış politikada;sürekli dostluk ve düşmanlıklar yoktur,ülkelerin menfaatleri ön plandadır.Ülkelerin menfaatleri,o anki koşullara göre, benzerlik ve paralellik gösterirken liderler arasında oluşan samimiyet ve işbirliğini,ebedi dostluk olarak değerlendirerek,bu dostluğun ilelebet ve her koşulda devam edeceğini zannetmek büyük bir yönetim ve liderlik hatasıdır.
Dış politika,ahde vefa,samimiyet,istikrar ve soğuk kanlılık gerektirir,dış politikada duygusallığın,aşırı iyimserliğin,aşırı dostlukların,zikzaklar çizmenin yeri yoktur.
Dış politikada;ülkeler arasında piyasa kızıştırmanın,dost bildiğin ve bu nedenle siyasi,askeri ve ekonomik ilişkilere girdiğin,ekonomini iyileştirmek ve içine saplandığın siyasi sorunlarını çözmek için yakınlaştığın ve dost olarak kendini teslim ettiğin ülkelerle, bir gün düşman olabileceğini hesaba katmamanın,asla yeri yoktur.
Dış politika sorunlarının çözümünde yapılan iktidar hatalarının;şeffaf bir şekilde tartışılmasının,hatalı politikalara eleştiri getirilmesinin önlenmesi,yasaklanması,eleştirenlerin vatan hainliği ile suçlanmasının,dış politikada yeni ve daha ağır hataların oluşumuna zemin hazırlayacağı, asla unutulmamalıdır.
İdlip'de Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin silahlı saldırısı sonunda ölen askerlerimiz,millet olarak hepimizi çok üzmüştür,Şehitlerimize Allah'dan rahmet diliyoruz.
Milletçe duyduğumuz bu üzüntümüz;eğer, ülke olarak bize düşen bir hata varsa,ülke olarak nerede hata yaptığımız konusunda bir öz eleştiri yapmamızın önüne geçmemelidir. 03/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


İDLİP VE SOÇİ MUTABAKATI

İdliple ilgili Soçi mutabakatının koşullarının, kendisine düşen yükümlülüklerinin, ülkemiz tarafından zamanında ve tamamen yerine getirilip getirilmediğini, özellikle,İdlip'deki rejim karşıtı silahlı unsurların zararsız hale getirilip getirilmediklerini,İdlib'in silahlı terörist gruplardan tamamen arındırılıp arındırılmadığını biz bilemiyoruz.
Şayet,Türkiye olarak altına imza attığımız Soçi Mutabakatının bize yüklediği sorumlulukları tamamen yerine getirmemize rağmen;İdlip de, silahlı kuvvetlerimize,arkasına Rusya'yı alan Suriye'deki rejim tarafından bir saldırı yapılmış ve altı askerimiz şehit edilmişse,bundan Suriye ve onun arkasındaki Rusya'yı en ağır biçimde sorumlu tutmalı ve gereğini yapmalıyız.
Ancak,aksi söz konusuysa,ölen altı askerimizin sorumluluğunu,hem de Rusya'yı ayrık tutarak,doğrudan Suriye'nin meşru rejimine yüklemeye kalkışırsak,bunda haklı olmadığımızı kabul etmek zorundayız.
Dış politikada; varılan anlaşmalarla verilen sözlerin,zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesi zorunludur.
Dış politikada;sürekli dostluk ve düşmanlıklar yoktur,ülkelerin menfaatleri ön plandadır.Ülkelerin menfaatleri,o anki koşullara göre, benzerlik ve paralellik gösterirken liderler arasında oluşan samimiyet ve işbirliğini,ebedi dostluk olarak değerlendirerek,bu dostluğun ilelebet ve her koşulda devam edeceğini zannetmek büyük bir yönetim ve liderlik hatasıdır.
Dış politika,ahde vefa,samimiyet,istikrar ve soğuk kanlılık gerektirir,dış politikada duygusallığın,aşırı iyimserliğin,aşırı dostlukların,zikzaklar çizmenin yeri yoktur.
Dış politikada;ülkeler arasında piyasa kızıştırmanın,dost bildiğin ve bu nedenle siyasi,askeri ve ekonomik ilişkilere girdiğin,ekonomini iyileştirmek ve içine saplandığın siyasi sorunlarını çözmek için yakınlaştığın ve dost olarak kendini teslim ettiğin ülkelerle, bir gün düşman olabileceğini hesaba katmamanın,asla yeri yoktur.
Dış politika sorunlarının çözümünde yapılan iktidar hatalarının;şeffaf bir şekilde tartışılmasının,hatalı politikalara eleştiri getirilmesinin önlenmesi,yasaklanması,eleştirenlerin vatan hainliği ile suçlanmasının,dış politikada yeni ve daha ağır hataların oluşumuna zemin hazırlayacağı, asla unutulmamalıdır.
İdlip'de Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin silahlı saldırısı sonunda ölen askerlerimiz,millet olarak hepimizi çok üzmüştür,Şehitlerimize Allah'dan rahmet diliyoruz.
Milletçe duyduğumuz bu üzüntümüz;eğer, ülke olarak bize düşen bir hata varsa,ülke olarak nerede hata yaptığımız konusunda bir öz eleştiri yapmamızın önüne geçmemelidir. 03/02/2020

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu