Bu yazının
yazarı ben;CHP veya bir başka siyasal patinin üyesi değilim.
Benim özgür
ve tarafsız yapım, hiçbir partinin üyesi olmamamı zorunlu
kılıyor.
Ancak,ideolojime,düşüncelerime,demokrasi
ve özgürlük anlayışıma en yakın parti olması
nedeniyle,şimdilik bir CHP seçmeni olduğumu belirtmek istiyorum.
Hukukçu
tarafsız ve adil olur.
Ben de bir
hukukçu olarak,tarafsızlığımın ve adil olmamın gereği
olarak,bir CHP üyesi olmamama,KILIÇDAROĞLU ile yüz yüze görüşüp
tanışmış olmamamıza rağmen,yaptıkları ve
yapamadıklarıyla,içinde bulunduğumuz çok kritik koşullarda,
KILIÇDAROĞLU'na haksızlık yapıldığını ve ona hala önyargılı
bakan büyük bir kitlenin olduğunu, gözlemliyorum.
Bu nedenle,bu
yazıyı yazmaya karar verdim ve KILIÇDAROĞLU'na hak etmediği
büyüklükte haksızlık yapıldığını anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle şunu
belirtmeliyim ki;önyargı, insan oğlu için çok tehlikeli bir
duygudur.
Önyargılı
bir kişiyi,ne yaparsanız yapınız,ağzınızla kuş tutunuz, asla
memnun edemezsiniz.
İşte,
KILIÇDAROĞLU ve onun şahsında CHP'ye yönelik olarak önyargı
içinde bulunan azımsanamayacak bir kitle vardır ülkemizde
maalesef.
Baksanıza,insanlara;işçiler,emekliler,çalışanlar,çalışmayanlar,çalışıp
da asgari ücretten açlık sınırında ücret alanlar,sokakta
yaşayanlar,pazar artıklarından geçinenler,yatağa aç
yatanlar,eve ekmek götüremeyenler,bebeğine süt alamayanlar,ucuz
emek kuyruklarında beklemeyi göze almalarına rağmen CHP'li
belediyelerin ucuz ekmeğinden mahrum edilmek
istenenler,geçinemiyoruz diye bağıranlar,adil
yargılanamayanlar,haksız tutuklananlar,en ufak bir eleştiride
Cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına alınanlar,barışçıl
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmaya kalkıştıklarında
karşılarında orantısız güç kullanan polisi görüp dayak
yiyenler ve gözaltına alınanlar,vergileriye toplanan paraları
siyasal iktidar tarafından israf edilenler,katma değer ve özel
tüketim gibi adil olmayan,zenginle eşit olarak ödenen vasıtalı
vergiler altında ezilen dar gelirliler, toprağını
ekemeyen,ürünleri para etmeyen,ithal edilen tarım ürünleri
nedeniyle iktidardan darbe yiyen,Ziraat Bankasından öncelikle kredi
almaya hakkı olup da, kredi alamayan çiftçiler ve niceleri, tüm
bu insanları alt alta yazıp toplasanız, bulunacak sayı kadar
oy,bu insanları bu duruma getiren iş başındaki siyasal iktidarı
sandığa gömmeye yeterli olmasına rağmen,bu oyların 19 sene
boyunca hala, iş başındaki siyasal iktidara akmasının hesabını
ve sorumluluğunu, niçin sadece KILIÇDAROĞLU'na ve onu şahsında
CHP'ye yıkıyorsunuz?
Bizlerin ve
sizlerin hiç mi günahı yok?
Diyorlar
ki;KILIÇDAROĞLU,halkın ayağına gitmiyor ve iktidara geldiğinde
yapacakları konusunda proje üretemiyor,etkin muhalefet
yapamıyor,AKP'ye oy vermeyeceğiz de kime oy vereceğiz,oy verecek
parti mi var?KILIÇDAROĞLU'nu iktidarda zannediyorlar.Yerel
seçimlerde kazanılan büyükşehir belediyelerinin,AKP iktidarının
engellemelerine rağmen, uygulamaya koyduğu projeleri,CHP'nin
merkezi yönetimde de, iktidara geldiğinde neler yapabileceğini,
görmezlikten geliyorlar.
Bir de diyorlar
ki;KILIÇDAROĞLU bir proje ile CHP'nin başına geldi,kaset ile CHP
Genel Başkanı oldu.
Biraz insaf
lütfen.
Evet,önceki
CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL;hukuksuz bir kaset skandalının
mağduru oldu ve CHP Genel Başkanlığından istifa etmek zorunda
kaldı.
Sonradan,tüm
gerçekler ortaya çıktı ve Deniz BAYKAL'a bu skandal kaset
kumpasını kuranların; iş başındaki siyasal iktidarın fiili
koalisyon ortağı,tüm istediklerini verdikleri FETÖ'nün ele
geçirdiği emniyet teşkilatının polislerinin olduğu, anlaşıldı.
Zamanın
Başbakanı ERDOĞAN da,bu kaset skandalını siyasal çıkarı için
kullanarak,bu skandalın BAYKAL'ın özeli değil, geneli
olduğunu,meydanlarda bağırarak dile getirdi.
Bu kaset
kumpasını yapanların, FETÖ ve ortağı iş başındaki siyasal
iktidar olduğunun anlaşılmasına ve bu skandal üzerine Deniz
BAYKAL'ın kendi isteğiyle CHP Genel Başkanlığından istifa
etmesi ve bu nedenle, CHP'nin genel başkanlığının,
KILIÇDAROĞLU'nun hiçbir dahli olmadan, boşalması üzerine,
partinin gözde ve sevilen grup başkan vekili olarak kamuoyunda
parlayan ve parti içinde büyük bir desteğe ulaşan
KILIÇDAROĞLU'nun,CHP Genel Başkanlık koltuğuna talip olarak
seçilmesinden daha doğal ne olabilir ki?
KILIÇDAROĞLU'nun;kendisinin
dışında gelişen,skandal kaset kumpası sonunda, kendisinin hiçbir
dahli ve günahı olmaksızın, BAYKAL'ın istifasıyla boşalan CHP
genel başkanlığına, hak ederek,yasal yollardan seçilmesinin
altında, niçin art niyetler arıyor bazı çevreler, anlamak mümkün
değildir.
Evet,KILIÇDAROĞLU;ERDOĞAN
karşısında çok seçim kaybetti.Politikada da, futbolda olduğu
gibi,sonuç çok önemlidir.Futbolda, nasıl oyunu güzel oynamak
yetmezse, gol ya da goller atarak galip gelmek gerekliyse,politika
da öyledir,seçim kazanmanız, başarınızın tek koşuludur.
Gelişmiş batı
demokrasilerinde seçim kaybeden liderler, koltuklarını kendi
istekleriyle bırakırlar.
Aslında,ben
de,KILIÇDAROĞLU'na bu konuda çok güveniyor ve KILIÇDAROĞLU;seçim
kazanamaz ve başarısız olursa, gözünü kırpmadan istifa eder ve
Türk siyasetinde bir ilke imza atar diye düşünüyordum,KILIÇDAROĞLU,
bu konuda beni hayal kırıklığına uğrattı.Bu nedenle ben,
KILIÇDAROĞLU'na açık mektuplar şeklinde makaleler yazmış,
istifa etmesi, genel başkanlığı bırakarak bir ilke imza
atıp,siyaset tarihine ismini altın harflerle yazdırmasını talep
etmiştim.
Maalesef,
KILIÇDAROĞLU da, bu konuda bizi mahcup etti.Hayal kırıklığına
uğrattı.
İstifa etme
erdemini gösteremedi.Bize göre,KILIÇDAROĞLU'nun en büyük hata
ve günahlarından birisidir bu.
Öyle veya
böyle, bu hatayı yaptı.
Başka hataları
yok mu var tabi.
Ama,yine de
KILIÇDAROĞLU'nun; özellikle, son yıllarda imza attığı olumlu
politikalarını,ürettiği projelerini,son Cumhurbaşkanlığı ve
milletvekili seçimlerinde takındığı milli iradeye saygılı,
demokratik tutumunu,iktidar tarafından seçimlere katılması
engellenmek istenen İYİ PARTİ'nin, mecliste grup kurarak seçimlere
katılmasına yaptığı katkıyı,kurduğu Millet İttifakı ve son
yerel seçimlerde AKP'nin kalesi olan en başta İstanbul ve Ankara
olmak üzere, bir çok büyük şehirin belediye başkanlıklarının,
Millet İttifakının da katkısıyla, CHP tarafından
kazanılmasındaki, demokrasinin,insan hak ve özgürlüklerinin,yargı
bağımsızlığının,hak ve adaletin savunulmasındaki başarılı
gayretlerini,Ankara ilinden İstanbul iline kadar adalet için
yaptığı yürüyüşü,nasıl unutacağız?
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı adayını belirleyen kimdir?
Tabii
ki;KILIÇDAROĞLU.Sayın Ekrem İMAMOĞLU'nun ismi ortaya çıktığında,
ben dahil herkes, içimizden itiraz etmedik mi ve nereden buldun bu
adayı diye homordanmadık mı?
Millet
ittifakının resmi ve resmi olmayan katılanlarının oyları ile
seçildi ama,İMAMOĞLU da, kendi başarılı seçim performansıyla
bu oyları almasını bildi.
Ankara'ya
gelince.KILIÇDAROĞLU;kendisine yönelik olarak sıkça yapılan;
özde CHP'li olmayan devşirme kişileri partiye kabul ederek aday
yapıyor ve CHP'yi sağcılaştırıyor suçlamasına göğüs
gererek, Mansur YAVAŞ'ı Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı
adayı olarak belirleyerek,AKP'nin Ankara kalesinin CHP'ye geçmesini
sağladı.
Sayın Mansur
YAVAŞ'ın; seçildikten sonra, patlayan pandemi ortamında
geliştirdiği ve uygulamaya koyduğu sosyal ve halk yararına
projeleri, büyük takdir gördü ve şu anda yapılan anketlerde,
Mansur YAVAŞ;Millet İttifakının Cumhurbaşkanlığı
adaylığında,ERDOĞAN'ı da geride bırakan bir başarıya imza
attı.
Şu gerçeği
herkes kabul etmeli,hatasız kul olmaz.Peygamber bile, bir kul olarak
mutlaka hata işlemiştir.
İçinde
bulunduğumuz koşullar çok ciddidir.Ülkemiz;ekonomiyi bir kenara
bırakınız,en başta demokrasi ve insan hakları olmak üzere, bir
rejim sorunuyla,felaketiyle yüz yüzedir.Siyasal iktidarın tek
derdi,kendi ideolojini uygulamaya koyarak iktidarda kalmaya devam
etmek ve tek adamın ağzından çıkan buyruklarla, muhalefetin
tamamen yok edildiği, antidemokratik, islamcı siyasal bir
sistemi,kalıcı olarak ülkemizde tesis etmektir.
Bu koşullarda,
parti içi ve partiler arası görüş ayrılıklarının gündeme
getirilerek hesaplaşmanın, hiçbir anlamı yoktur.
Zaman,demokrasi
ve özgürlükler ortak paydasında birleşme ve uzlaşma zamanıdır.
Bu da,demokrasi
ve özgürlükler ortak paydasında, adına ne derseniz deyiniz,
millet ve partiler bazında işbirliği yapmamızı, birbirimizin
farklılıklarını şimdilik görmezlikten gelmemizi,zorunlu
kılmaktadır.
KILIÇDAROĞLU;bu
gerçeği en iyi gören bir politikacı ve bu ülkenin muhalefetteki
en büyük partisinin genel başkanı olarak, elinden gelen gayreti
göstermekte ve laik demokrasi, insan hak ve özgürlükleri,bağımsız
yargı,kuvvetler ayrılığı,parlamenter sistem ile bir problemi
omayan herkesi ve partileri,bu ortak payda altında işbirliğine
çağırmakta ve bu nedenle de, bazı çevrelerce,içinde
bulunduğumuz koşulların ağırlığına ve önemine uymayan,
haksız eleştirilere maruz kalmaktadır.
Allah kimseyi
açlıkla sınamasın.Evet,insanlar demokrasi ve özgürlüklerle,ekmek
arasında bir tercihe zorlanırlarsa, ekmeği tercih ederler ama,iş
başındaki iktidar o kadar tıkandı ki;hazinede para bırakmadı,bu
pandemi ortamında iş yerlerini kapatıyor,fakat karşılığında
esnafa ve yoksula, ekmek dahi veremiyor,CHP'li belediyelerin; ekmek
dahil,tüm sosyal yardımlarını engelliyor,fakir halkın
elinden,özgürlükler ve demokrasi yerine,ekmeği tercih etme hakkı
dahi alınmış durumda.Bu koşullara rağmen,AKP'ye oy vermeyeceğiz
de, oy verecek parti mi var diyenlere, hak veremiyoruz doğrusu.
KILIÇDAROĞLU;çok
seçim kaybetti ama,son yerel seçimlerdeki başarısını asla
gözardı etmemek gerekli.Kaldı k; KILIÇDAROĞLU ve diğer
muhalefet partilerinin liderleri,hiçbir seçime ERDOĞAN ile eşit
koşullarda girmediler,oy güvenliği de asla tam değildi.AKP ve
ERDOĞAN; iktidarda olmanın tüm devlet imkanlarını,para
kaynaklarını,örtülü ödeneği,medyayı, kendi lehine sonuna
kadar kullanarak girdiği seçimleri, bu sayede kazanmasını
bildi,din istismarını iyi kullandı,cahil kesimi, din silahını
kullanarak, CHP camileri ahır yaptı,ezanı yasakladı yalanlarıyla
kandırarak, siyasal üstünlük sağladı,bu gerçekleri unutan bazı
aydın geçinenler; kalkmışlar, bu kritik dönemde KILIÇDAROĞLU'na
çullanmakta bir beis görmüyorlar ve bindikleri dalı kesmeye
çalıştıklarının farkına varamıyorlar, ne yazık ki.
FETÖ ve ortağı
AKP iktidarının kumpası,ERDOĞAN'ın savcısı olmakla övündüğü
ERGENEKON davasının mağdur sanığı, eski teğmen Mehmet Ali
ÇELEBİ kalkmış,kendisine sahip çıkan CHP milletvekilliğinden
bu kritik dönemde istifa ederek,CHP'ye ihanet,kendisini mağdur eden
AKP ve ERDOĞAN iktidarının değirmenine su taşıma aymazlığında
bulunabiliyor.
Almanya'ya
bakıp ders alınız.
Hristiyan
Demokrat Merkel,Almanyada çok başarılı bir başbakanlık yaptı.
Almanya'yı, Avrupanın lider devleti yaparak görevi bırakıyor.Hem
de,her siyasi görüşten Almanın takdirlerini kazanarak.
Başarılı
olmak,ülkesine yararlı işler yapmak için, mutlaka sosyal
demokrat,solcu olmak,altı oku benimsemek,koşullara göre ve ülke
yararına zorunlu olduğunda, altı oktan asla ödün vermemek
gerekmiyor, demek ki.Merkel örneğinde olduğu gibi,Hristiyan
Demokrat olmak da, ülkeye hizmet etmek için yeterli olabiliyor.
Ülkeni ve ülke
insanını seveceksin,demokrat ve insan hak ve özgürlüklerine
saygılı olacaksın,ülkeye hizmette ve yatırımlarda önceliği
halkın ihtiyaç duyduğu şeylere vereceksin,dürüst ve namuslu
olacaksın,halkın vergileriyle toplanan devletin parasını israf
etmeyeceksin,yandaşlara peşkeş çekmeyeceksin,ihalelere fesat
karıştırmayacaksın,sarf ettiğin devlete ait paranın hesabını,
kuruş kuruş vereceksin,devletin milli gelirini adil
paylaştıracaksın,partisi ne olursa olsun,bu evrensel değerleri
benimseyenlerle CHP'nin ve KILIÇDAROĞLU'nun işbirliği yapmasında
ne sakınca vardır, anlamakta zorlanıyoruz.
Bakınız;özellikle
yerel seçimlerden sonra,İstanbul ve Ankara başta olmak üzere,
birçok büyükşehir belediyesinin, AKP'nin elinden alınması
nedeniyle,AKP Genel Başkanı ERDOĞAN ve küçük ortağı
BAHÇELİ'nin;gderek artan, CHP ve KILIÇDAROĞLU düşmanlığı,onu
dillerine dolayarak,dokunulmazlığını kaldırıp hapse attırmayı
bile düşünür hale gelmeleri,KILIÇDAROĞLU'na yönelik iktidar
himayesindeki suikast girişimi de, KILIÇDAROĞLU ve CHP'nin
yükselen yıldızının ve ona yapılan aşırı eleştirilerin
haksızlığının, en önemli kanıtıdır.
Biraz adil
olmak gerekiyor,hele günümüz koşullarında.31/01/2021
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu