İlk yasalaşmasının yıl
dönümü bugün olan, 3.Mart.1340 tarih ve 430 sayılı Tevhidi
Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası, Anayasamızın 174.maddesine
göre, koruma altına alınmış bulunan devrim yasalarımızın en
önemlilerinden biridir.
Öğretim Birliği
Yasasının;
Diğer devrim yasalarımız
gibi, Türk toplumunu, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne
çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğini koruma amacını
güden bir devrim yasası olduğu, Anayasanın 174.maddesinde açıkça
belirtilmiştir.
Anayasamızın, devrim
yasalarını koruma altına aldığı 174.maddesi;
Anayasanın hiçbir
hükmünün; Öğretim Birliği Yasasının yürürlükte bulunan
hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılıp
yorumlanamayacağını açıkça hüküm altına almıştır.
Başka bir anlatımla,
Öğretim Birliği Yasası hükümlerinin; Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı olduğu şeklinde anlaşılması ve yorumlanması,
açıkça yasaklanmıştır. Tabir yerinde ise, Öğretim Birliği
Yasasının hükümleri; kurallar hiyerarşisinde, Anayasa
hükümlerinden de üstün tutulmuştur.
Bir devrim yasası olan
3.3.1340 tarih ve 430 sayılı Öğretim Birliği yasası ile dini
eğitim ve öğretime son verilerek, laik eğitim ve öğretim
düzenine geçilmiş ve eğitim ve öğretimde birlik sağlanmıştır.
Öğretim Birliği
Yasasının;
1.maddesi
ile Türkiye dahilindeki bütün ilim ve
öğrenim müesseseleri Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış,
2.maddesi
ile Şer’ iye ve Evkaf Vekaleti veyahut
hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve
mektepler,Milli Eğitim Bakanlığına devir ve bağlanmış olup,
4.maddesi
ile de,Milli Eğitim Bakanlığının, yüksek
din uzmanları yetiştirmek üzere, üniversitede bir ilahiyat
fakültesi kurması, imamlık ve hatiplik gibi din hizmetlerinin
ifasıyla görevli memurların yetiştirilmesi için ayrı mektepler
açılması öngörülerek,
Dini eğitim ve
öğretim; yüksek din uzmanları ile imamlık ve hatiplik gibi din
hizmetlerinin ifasıyla görevli memurların yetiştirilmesi amacıyla
ve bu amaç ve ihtiyaçla sınırlı sayıda açılacak olan,
ilahiyat fakültesi ve bir meslek okulu olan imam hatip okullarıyla
sınırlı tutulmuştur. Bu suretle, Türk toplumunun, çağdaş
uygarlık seviyesinin üstüne çıkması ve laik devlet düzenine
kavuşmasının önündeki engellerin kaldırılması amaçlanmıştır.
Anayasamızın 42.maddesi
uyarınca da; eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları
doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılır
ve bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz,
Üzülerek söylemek
gerekirse; dini eğitim ve öğretimi kaldırarak, eğitim ve
öğretimi laik hale getiren ve Türkiye Cumhuriyetinin laik
niteliğini korumak amacı taşıyan Öğretim Birliği Yasası,
bugüne kadar, amacı doğrultusunda tam olarak uygulanamamıştır.
Dini siyasete alet
ederek, oy toplayıp, siyaset’ en kolayca bir yerlere gelmek
isteyen politikacılarımız ve siyasal iktidarlar;
Öğretim Birliği
Yasasının 4.maddesini açıkça ihlal ederek, 4.maddenin amacına
aykırı şekilde, din hizmetlerinin ifasıyla görevli memurların
yetiştirilmesi amacıyla sınırlı kalmayıp, toplumun din adamı
ihtiyacını aşan sayıda imam hatip okulları açarak ve bu
okulları lise haline getirip, mezunlarına da, genel liseler
mezunları gibi, her dalda yükseköğretim kurumlarına girme hakkı
tanımak suretiyle;
Dinin; emredici,
yasaklayıcı ve değişmez dogmatik katı kuralarına göre
yetiştirilen anti laik bir kitlenin oluşumuna ve bugün
tartıştığımız ve Türk toplumunu; laikler-laik olmayanlar,
türban takanlar-türban takmayanlar şeklinde gruplara bölünme
aşamasına getiren, uğrunda Anayasa değişiklikleri yapılan
türban sorununun da, laik Türkiye Cumhuriyetinin gündemine
oturmasına neden olmuşlardır.
Gerçekten, bugün
ülkemizdeki imam hatip liselerinin ve mezunlarının sayılarına
bakıldığında, bu sayının, imamlık ve hatiplik gibi, dini
hizmetlerin ifasıyla görevli memur ihtiyacının çok üzerinde
olduğu görülecektir. İmam hatip lisesi mezunlarının tümünün,
din hizmetlerinde çalışmadıkları, islam dininin kurallarına
göre, imam ve hatip gibi, bayan din hizmeti görevlisi olmadığı
halde, kız çocuklarının devam etmeleri için, ayrıca kız imam
hatip liselerinin açıldığı dikkate alındığında;
Türkiye Cumhuriyetinin
laik bir devlet olduğuna ilişkin Anayasamızın 2.maddesine, eğitim
ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda
çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılacağını ve bu
esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerlerinin açılamayacağına
ilişkin 42.maddesine ve 430 sayılı Öğretim Birliği Yasasının
1,2 ve 4.maddelerine aykırı bir uygulamanın yürürlüğe
sokulduğu, bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır.
Tüm Anayasal ve yasal
engellere rağmen, böyle bir uygulamanın yürürlüğe
sokulmasında, hala iyi niyet aramak, saflığın da ötesinde, açık
bir aymazlıktır.
14.Haziran.1973 tarih ve
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasasının yasalaşmasındaki
süreç incelendiğinde; Türkiye Cumhuriyetinin laik ve demokratik
niteliğini ortadan kaldırarak, dini esaslara dayalı bir devlet
düzenini tesis etmek isteyen çevrelerin; bugünkü adıyla, imam
hatip lisesi olan imam hatip okulları üzerinden, Anayasamıza ve
Öğretim Birliği Yasasına aykırı olarak, sistemli bir şekilde
oynadıkları oyun ve laik düzen karşıtı kadrolaşmaya yönelik
çabaları, açıkça görülmektedir.
1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Yasasının, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Hükümet
Tasarısında, “ İmam
hatip okulları, imamlık ve hatiplik gibi, din hizmetlerinin yerine
getirilmesiyle görevli kimseleri yetiştirmek üzere, Milli Eğitim
Bakanlığınca temel eğitime dayalı olarak ve yalnız erkek
öğrenciler için açılmış, ayrı meslek okullarıdır”
şeklinde bir hükme yer verilmiş ise de; Türkiye Cumhuriyetinin
laik niteliğini koruma amacı güden Öğretim Birliği Yasasına
uygunluk arz eden Hükümet Tasarısındaki bu hüküm;
Milli Eğitim
Komisyonunda, Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğine ve Öğretim
Birliği Yasasına aykırı olarak, tamamen değiştirilmiş ve
meclisteki görüşmeler sonunda, tasarıdaki imam hatip okullarıyla
ilgili 31.madde; imam hatip okulu olan ismi de, ”İmam Hatip
Lisesi” olarak değiştirilmek suretiyle, “İmam hatip liseleri,
imamlık, hatiplik ve kur’ an kursu öğreticiliği gibi dini
hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek
üzere, Milli Eğitim Bakanlığınca açılan ortaöğretim sistemi
içinde hem mesleğe hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar
uygulayan öğretim kurumlarıdır” şekline sokulup, 32.madde
olarak yasalaşmıştır.
1739 sayılı Milli
Eğitim Temel Yasasının; yasalaşmadan önceki hükümet
tasarısında yer alan, imam hatip liselerini düzenleyen yukarıda
zikrettiğimiz madde içeriği ile yasalaşan ve halen yürürlükte
olan imam hatip liseleri başlıklı 32.madde içeriği
karşılaştırıldığında;
İmamlık ve hatiplik
gibi, din hizmetlerinin yerine getirilmesiyle görevli kimseleri
yetiştirmek üzere, yalnız erkek öğrenciler için ve sadece
meslek okulları olarak düşünülen imam hatip okullarını
düzenleyen Hükümet Tasarısındaki maddenin, Öğretim Birliği
Yasasının 4.maddesine tamamen uygun olmasına rağmen,
Mecliste değişiklik
görerek yasalaşan ve halen yürürlükte bulunan imam hatip
okullarını düzenleyen 32.maddeye göre ise; imam hatip
okullarının; yalnız erkek öğrencilerin değil, kız öğrencilerin
de öğrenim görebilecekleri, sadece din adamı yetiştiren meslek
okulu olma niteliğine aykırı olarak, aynı zamanda, yüksek
öğrenime hazırlayıcı programları da uygulayan genel liseler
haline getirildikleri, üzüntü ve hayretle gözlemlenmektedir.
1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Yasasının, imam hatip okullarını düzenleyen ve bu
okulların adını imam hatip lisesi olarak değiştiren
32.maddesinin mecliste görüşülmesi sırasında, anılan maddenin
bu haliyle, Anayasanın laiklik ilkesine ve Öğretim Birliği
Yasasına aykırı olduğu, bazı üyelerce dile getirilmiş olup,
zamanın Milli Eğitim Bakanı, bu konuda yapılan eleştirilere
verdiği cevapta;
İmam hatip lisesi
öğrencilerinin, 32.maddedeki düzenleme uyarınca,
mezuniyetlerinde, her dalda değil, ilahiyat fakülteleri gibi,
sadece yetiştirildikleri dalda, yüksek öğrenim yapabileceklerini,
bu nedenle, Milli Eğitim Temel Yasasının, imam hatip liselerini
düzenleyen 32.maddesi hükmünün, Anayasanın laiklik ilkesine ve
Öğretim Birliği Yasasına aykırı olmadığını, belirtmiş ve
Milli Eğitim Bakanının yüreklere su serpen bu açıklamaları
doğrultusunda, sadece yetiştirildikleri daldaki, yüksek öğrenim
kurumlarına girebilme imkanıyla sınırlı olarak, 32.madde kabul
edilerek yasalaşmıştır.
Sistemli ve sabırlı bir
şekilde, dini eğitim ve düşünce sistemi ile dinin katı dogmatik
kurallarına göre yetiştirilmiş kadrolar oluşturup, bu kadroları,
devletin üst düzey bürokrasi mevkilerinde görevlendirip
yetkilendirmek suretiyle, özledikleri, dini esaslara dayalı düzeni
kolaylıkla kurmayı amaçlayan kökten dinci çevreler;
İmam hatip lisesi
öğrencilerinin, sadece branşları ile ilgili yüksek öğrenim
kurumlarında öğrenim görmelerini yeterli bulmayarak, Milli Eğitim
Temel Yasasının 31.maddesinde yer alan, “Orta öğretimin hem
mesleğe hem de yüksek öğretime hazırlayan programlarını
bitiren öğrencilere, yetiştirildikleri yönde, üniversitelere,
akademilere ve yüksek okullara girmek için aday hakkı tanınır”
şeklindeki hükmünü, siyasal yandaşlarının yardımıyla,
16.6.1983 tarih ve 2842 sayılı yasayla, ”Lise ve dengi okulları
bitirenler, yüksek öğretim kurumlarına girmek için aday olmaya
hak kazanır” şeklinde değiştirterek,
İmam hatip lisesi
mezunlarına, sınırlı olarak, sadece, yetiştirildikleri yönde
yüksek öğrenim yapmaları imkanının tanınması ile aralanan
kapı, ardına kadar açılmış ve böylece, Öğretim Birliği
Yasasının 4.maddesine göre ve bu madde ile sınırlı olarak
sadece din adamı yetiştiren meslek okulu olan imam hatip okulları,
bu ikinci aşama yasa değişikliğiyle, meslek okulu olma
özelliklerini tamamen yitirerek, her dalda yüksek öğrenime aday
öğrenci yetiştiren bir öğretim kurumu haline getirilmiş olup,
1973 senesinde, Milli Eğitim Temel Yasası çıkarılırken, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmeler esnasında, zamanın
Milli Eğitim Bakanı olan zat’ın açıkça ifade ettiği gibi,
Anayasamızın laiklik ilkesi ve Öğretim Birliği Yasası açıkça
ihlal edilmiştir.
28.Şubat sürecinde;
İmam hatip lisesi mezunlarının, yukarıda belirttiğimiz
sakıncalar dikkate alınarak, alanları dışındaki üniversitelere
girmelerinin zorlaştırılması amacıyla, üniversitelere girişte
kendilerine uygulanan katsayılarının azaltılması yoluna gidilmiş
ise de; iktidardaki AKP Hükümeti, en başta Milli Eğitim Bakanı
olmak üzere, imam hatip lisesi mezunlarının, 28 Şubat sürecinden
önce olduğu gibi, her alanda üniversite ve yüksek okullara daha
kolay bir şekilde girebilmelerini sağlamak amacıyla, düşürülen
katsayının yeniden yükseltilmesi için büyük bir gayret ve çaba
gösterdikleri, tüm kamu oyunun malumlarıdır.
14.Şubat.2008 günü
toplanan,Yüksek Öğretim Kurumu genel kurulunun gündeminde
olmasına rağmen, katsayının artırılması konusunda, kesin bir
karar alınmamış olması, hiç de sürpriz olmamıştır.
Zira, türban yasağının
kaldırılması için, Anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan
değişikliğin hemen ertesinde, bir de imam hatip lisesi
mezunlarının üniversite ve yüksek okullara girişlerini
kolaylaştıracak olan katsayı artırımına gidilmesi halinde, anti
laik uygulamalarının iyice dikkat çekeceğinden çekinen siyasal
iktidar, ülkenin içinde bulunduğu koşulları düşünerek,
katsayının artırılmasına ilişkin girişiminden şimdilik
vazgeçerek, geri adım atmak zorunda kalmıştır.
Zaten, siyasal
iktidarın, kendisine büyük tirajlı bir gazetemizde yazması için
köşe tahsis ettiği, iktidarın destekçiliğine ve akıl
hocalığına soyunmuş olan gazeteci Nazlı ILICAK da;
9.Şubat.2008 tarihinde,
gazetesinin dördüncü sayfasındaki köşesinden, siyasal iktidara
seslendiği, “Panik Atak”
başlıklı yazısında aynen;
“Meslek liselerindeki
katsayı adaletsizliği konusu, 14 şubatta ele alınacak, aziz
vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, inancı içinde, derin endişe duyanlar mevcutken, üstelik
başörtüsü sorunu gibi, hassas bir mesele ile uğraşırken, imam
hatip tartışmasını canlandırmak, hatalı bir politik adım olur.
Böyle bir ortamda yeni
bir tartışma başlığı açarsanız, şimdiden haber vereyim,
kaygı ve korkular, ciddi bir panik atak problemine dönüşebilir”
demek suretiyle,siyasal iktidarı uyararak,
üzerine düşen görevi başarı ile yerine getirmiş ve kendisine
tahsis edilen köşeyi hak ettiğini (!) ispatlamıştır.
Dileriz; bundan sonra,
Öğretim Birliği yasası uygulanır ve imam hatip liseleri,Öğretim
Birliği Yasasının 4.maddesindeki sınırları içine çekilerek,
sadece din adamı yetiştiren meslek okulları haline getirilir ve
miktarları da, ülkemizin din adamı ihtiyacına göre azaltılarak,
ihtiyaç fazlası imam hatip liseleri, diğer dallardaki meslek
liselerine dönüştürülerek, Türkiye Cumhuriyetinin laik
niteliğine gönülden bağlı, laik genç nesillerin yetişmesinin
önündeki engeller kaldırılmış olur.03.Mart.2008
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
NOT:Bu
yazının yazıldığı tarihte mevcut olan,
İmam Hatip Lisesi Mezunlarının
üniversitelere girişlederinde getirilen katsayı
engeli,bugün için tamamen kalkmış bulunmaktadır.