30 Mayıs 2021 Pazar

BUNLAR VE GİZLİ DESTEKÇİLERİ NANKÖR VE VATAN HAİNİDİR

 


Yeter artık.

Vatan hainleri,ATATÜRK düşmanları meydanı iyice boş buldular.

Düpedüz yalan söylemeken utanmıyorlar bu sözde Müslümanlar.

Lanet olsun sizin Müslümanlığınıza,siz Müslümansanız,Müslümanlık buysa ben Müslüman falan değilim.

Yine,bu ülkenin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu ATATÜRK'e hakaret eden bir soysuz ve vatan haini çıktı ortalığa.

Bunlara,layık oldukları sıfatları yazmak zorunda kalınca,onur ve şerefleri akıllarına geliyor ve ATATÜRK'ün onur ve haysiyetine pervasızca saldıran sözde Müslüman kafirler,suç duyurusunda bulanarak, hak aramaya kalkışıyorlar utanmadan.

Yine,sözde Müslüman ve din adamı olduğunu söyleyen bir hain,Ayasofyada hafızlık törenine katılan cemaata hitaben;”Öyle bir zaman geldi ki;bu mabed,ezan,namaz yasak olarak müze haline çevrildi.Onlardan daha zalim,daha kafir kim olabilir?” söyleminde bulunarak,ATATÜRK'ü zalim ve kafir olmakla suçlamış.

ATATÜRK'ün tırnağı olamayacak,onun adını ağzına dahi alamayacak olan,bu sözde din adamının ta kendisidir, kafir ve zalim olan.

Bu sözler,ATATÜRK'e yönelik basit bir hakaret değil,onun şahsında laik düzene yapılan bir saldırıdır.

Bu ülkede; hiçbir zaman ve hiçbir dönemde, ezan ve namaz yasaklanmamıştır.

Yasak demek;merkezi bir kararla, ülkedeki bütün camilerin kapatılarak ezan ve namaza son verilmesidir.

Kiliseden bozma Ayasofyada namaz kılman şart mı,başka cami'mi yok bu ülkede ve İstanbulda.Namazını orada kılınca on kat daha fazla mı sevap kazanıyorsun sanki?

Cami dediğin nedir ki;o bir araçtır,namaz kılınan ibadet yapılan yerdir.Zarftır yani.Sen zarfın içine bak,hain kafir.Önemli olan;camiye gelerek namaz kılan ve ibadet eden gerçek Müslümanların niyetleridir,insan ve Allah sevgisi taşımaları, dürüst ve namuslu olmalarıdır.

Ayasofya,aslında kilise olmasına rağmen,İstanbulun fethinden sonra camiye çevrildiği gibi,sonradan da,her dinden kişi için kutsal ve değerli bir sanat eseri olan Ayasofyanın müze haline getirilerek kısmen ibadete kapatılmasından doğal ne olabilir?

Ama,Müslümanlığı siyasete alet eden,Müslümanlığın oruç,namaz ve hac gibi görsel ve eylemsel kurallarına uyar gözükerek,İslamın yalan söylememek,hırsızlık ve yolsuzluk yapmamak,dedikodu yapmamak,dürüst ve ahlaklı olmak,kul hakkı yememek gibi asıl uyulması gereken zor kurallaına uymayan din bezirganı sözde Müslümanlar,bu ülkeye ve Müslümanlığa en büyük emeği geçen gerçek Müslüman ATATÜRK'e dil uzatarak hainlik yapmaya devam ediyorlar.

Bu hainler yalnız değil tabi.

Aslında, hainler mert olmazlar,çok korkaktırlar.

Onların gizli destekçileri,onların sırtlarını sıvazlayanları,onlara konuş arkanda biz varız diyenleri olmazsa, tek kelime edemezler.

Bu haine sormak istiyoruz,sen mertsen ve erkeksen,İslam adına yalan söylemeden doğruları konuşuyorsan ve haklıysan, doğrudan ATATÜRK'ün adını açıkça anarak,sen kafirsin zalimsin desene.

Sözde din adamı kılıklı yaratık, seni ve senin arkandaki tüm gizli destekçilerini,sana cesaret verenleri,sırtını sıvazlayanları,seni bu sözlerinden dolayı alenen kınamayanları,kim olurarsa olsunlar,ben kınıyorum ve lanetliyorum.30/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

28 Mayıs 2021 Cuma

TAKSİM CAMİSİ

 



Bir Taksim Camimiz eksikti o da tamamlanarak bugün,partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla kılınan cuma namazıyla ibadete açıldı.

Patili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Taksim Camisi Açılış Programı'nda konuşarak,”Taksim Cami 1,5 asırlık bir mücadelenin ardından İstanbul'umuza kazandırılmıştır. Taksim Cami'ni bir süre önce yeniden ibadete açtığımız Ayasofya Cami Kebir'ine verdiğimiz bir selam, İstanbul'un fethinin 568'inci yıldönümüne bir hediye olarak görüyorum" ifadelerini kullanmış,devamında da;”İBB Başkanlığına seçildiğimde verdiğimiz sözlerden birisi de bu caminin inşasını gerçekleştirmekti. 28 Şubat ve sonrası gelişmeler nedeniyle bu sözümüzü yerine getiremedik. 2013 yılında tekrar harekete geçtiğimizde de karşımızda Gezi olaylarını bulduk. O teröristlerin karşımıza dikildiği zaman” demiş.

Varsa yoksa gezi.

Gezi;barışçıl ve demokratik bir gösteri ve protesto hakkının kullanılması olup,bu hakka saygı göstermeyen,göstericilere şiddet uygulayan iktidarın dayatması ile tırmandırılan ve amacından saptırılan demokratik bir eylemdir.

Cami açılışında politika yapmış yine.

Açılış için kalabalık bir cemaat toplanarak pandemi için gerekli mesafe kuralına uyulmamış,pandeminin yayılmasına zemin oluşturulmuştur,tıpkı Ayasofyanın yeniden cami olarak ibadete açılışında olduğu gibi.

Bu açılış törenindeki kalabalıklar nedeniyle oluşacak bulaşılar sonucunda, yüzlerce insan hayatını kaybedecek,cami açmanın sevabı bunun neresinde?

Taksim Camisi,ibadete açılan Ayasofya'ya verilen bir selam ve İstanbul'un ferhine hediyeymiş.İstanbul fethedileli asırlar geçmiş,çok gecikmiş,zamanaşımına uğramış bir hediye.Ezanlar susmayacakmış.Bu ülkede ezanlar susmuş sanki.

Ne alaka,dini siyasete alet etmenin danıskası.

Camide politika yapmak,bundan siyasi çıkar ummak.

Klasik bir ERDOĞAN gösterisi.

Ne diyelim ülkemize ve milletimize hayırlı olsun. 28/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


26 Mayıs 2021 Çarşamba

SEDAT PEKER'İN İDDİALARI İNANDIRICI MIDIR?

 



Mafya lideri Sedat PEKER; İçişleri Bakanının şahsında, siyasi iktidarın bazı mensuplarına,yandaşlarına ve çocuklarına yönelik iddialarını, sayısı sekize varan vidolarla açıklamaya devam ediyor.

Hukukçu olarak, Sedat PEKER'in suçlayıcı beyanlarının bir iddiadan ibaret olması,iddiaların kesinleşmiş bir yargı kararı ile açıklık kazanmaması nedeniyle,masumluk karinesi gereği, kimseyi kesin olarak suçlayamayız.

Ancak,bu iddialarda; gerçeklik payı var mı, yok mu,iddialar inandırıcı mı, değil mi? diye sorulduğunda,cevabımızın ve şahsi görüşümüzün;bu iddialarda bazı gerçeklik payının varlığını gösteren ciddi kuşkuların olduğunu, açıklamak zorundayız maalesef.

Sedat PEKER'in;sütten çıkmış bir ak kaşık olmaması,illegal işlerle uğraşan bir mafya lideri olması,dile getirdiği bazı iddiaların kesinlikle gerçek dışı olduğuna kanıt gösterilemez.İddiaları, kısmen doğru da olabilir,iftira da.

Sedat PEKER;cami avlusundan gelen,alakasız bir şahıs değildir.

AKP yandaşı,AKP lehine çalışan ve mitingler yapan,AKP ile içli dışlı olan,kendisine değer verilen,emniyetçe istihbarat işlerinde kullanıldığı anlaşılan bir kişdir.

PEKER;kendisine, AKP iktidarı zamanında bizzat İçişleri Baklığı tarafından koruma tahsis edilecek kadar yakındır, bugün suçladığı kişilere.

İddia ettiği suç teşkil eden illegal eylemlerin içinde veya bu eylemlerin tanığı olan bir kişidir.

Kendisine koruma verildiğine ilişkin beyanı, bakanın inkarına rağmen doğrulanmıştır.

Keza,bir AKP'li siyasetçiye ayda 10 bin dolar verdiği,bizzat İçişleri Bakanı tarafından doğrulanmış ve savcı çağırır ifadesini alırsa, bu ismi savcıya açıklayacağını alenen televizyonlardan beyan etmiştir.

PEKER'in;Kuzey Kıbısta gazeteci Kutlu ADALI'nın suikast sonucu öldürülmesi eylemiyle ilgili olarak açıkladıkları da,kardeşinin beyanları ve o tarihlerde albay olarak Kıbrısta görev yapan sonrasının emekli J.Genel Komutanı Galip MENDİ'nin medyada yer alan beyanlarıyla, kesinlik kazanmış olmasa da,bu iddiayla ilgili ciddi kuşkular doğmuş ve konunun üzerine gidilmesini gerekli kılmıştır.

Yani, PEKER'in; en azından ciddi kuşkular doğuran bu beyanlarına bakıldığında, Sedat PEKER'in işkembeden atarak konuşmadığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenle,Sedat PEKER'in beyanlarını, bir iftiradır diyerek, adli bir soruşturmaya tabi tutmadan görmezlikten gelemeyiz.

Keza,Sedat PEKER'in; eski başbakan Binali YILDIRIM'ın;yirmi bir yaşında gemi sahibi ve armatör olan başarılı iş adamı oğlu hakkında Venezüella üzerinden yapılan uyuşturucu ticareti iddiaları üzerine, Binali YILDIRIM tarafından yapılan,oğlunun Venezüella ziyaretleriyle ilgili savunmaya yönelik açıklamaları da,hayatın olağan akışına göre pek inandırıcı değildir.

Bu nedenle,Sedat PEKER'in suçlayıcı iddiaları yabana atılacak iddialar olmayıp mutlaka soruşturulmalıdır.

Bu iddiaların soruşturulması,iftiraya uğradıklarını söyleyen yetkililerin,gerçekten bir iftiraya uğrayıp uğramadıklarının anlaşılarak temize çıkmaları ve töhmetten kurtulmaları açısından da, gerekli ve yararlıdır.

Bu itibarla,,kimse mızıkçılık yapmasın,eveleyip gevelemesin.

Yargının,savcıların;bu iddialar kaşısında suskun kalarak resen harekete geçmemesi de çok üzücüdür.

Bugün,AKP grup toplantısında AKP Genel Başkanı sıfatıyla konuşan partili Cunhurbaşkanı ERDOĞAN'ın;iddiaların araştırılmasını isteme yerine,PEKER'in hedefindeki SOYLU'ya sahip çıkarak,iddiaların SOYLU'ya değil, devlete yönelik olduğunu savunması ve İyi Parti Genel Başkanı AKŞENER'in, parti genel başkanı olarak Rize'ye yaptığı ziyaret sırasında bazı provokatörler tarafından ziyaretinin sabote edilerek siyasi faaliyetinin engellenmesi olayını gerçeleştiren eylemcilere sahip çıkarak, AKŞENER'e yönelik olarak sölediği;”Gelin hanıma Rize'de gayet güzel bir ders verdiler. Gerekeni yaptılar. Bu daha bir, daha neler olacak neler.. Bunlar iyi günler “şeklindeki, alenen tehdit içeren ve milletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanının asla söylememesi gereken sözleri de, büyük bir talihsizlik olmuştur.

AKP Genel Başkanı,bu ülkenin Cumhurbaşkanı mıdır,değil midir? artık buna karar vermeli ve sözlerini anayasa ve yasaların meşru sınırları içine çekmelidir.

AKP'li Cumhurbaşkanının;anket sonuçlarına,mafya liderinin yenmez yutulmaz iddialarına ve sorunların çözümündeki başarısızlıklarına bakarak,bir tükenmişlik sendromuna girdiği anlaşılmaktadır.

Bize göre,ülkenin düze çıkması için gidilmesi gereken tek yol,hiç vakit kaybetmeden erken seçime başvurulmasıdır.

Seçim, tek çözüm yoludur.26/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu





22 Mayıs 2021 Cumartesi

GÜCÜNÜ YASALARDAN ALMAYAN SİYASAL İKTİDARLAR SEDAT PEKER VE BENZERLERİNİN OYUNCAĞI OLURLAR

 


Demokrasilerde;siyasal iktidarlar güçlerini ve meşruiyetlerini, anayasa ve yasalardan alırlar ve de almalıdırlar.

Gücünü anayasa ve yasalardan alan ve bu gücün dışına çıkmayan siyasal iktidarların başı derde girmez.

Şimdilerde bakıyoruz,kendisine mafya lideri denilen Sedat PEKER;siyasal iktidarın İçişleri Bakanına savaş açmış,kaçtığı yurt dışından vidolar çekerek,bakan aleyhinde sürekli itiraflarda bulunuyor.

Söyledikleri doğru veya yanlış,söylediklerinin onda biri dahi doğruysa veya hiçbiri doğru bile olmasa,devletin İçişleri Bakanına yönelik yüz kızartıcı beyan ve suçlamalar,demokrasimize kara bir leke gibi yapışıp kalmaktadır.

Şuyuu, vukuundan beter bir durumla yüz yüzeyiz anlayacağınız.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz,bu mafya liderine İçişleri Bakanlığının koruma tahsis ettiği su yüzüne çıkmıştır.Bu gereksiz ve yasa dışı koruma tahsisinin bir gerekçesi ve mantığı olmalıdır.

Bu koruma tahsisi dahi,bu mafya liderine değer verildiğini,onun muhatap kabul edildiğini ve kendisinden illegal olarak yararlanıldığını açıkça göstermektedir.

Şimdi sormak lazım,yasaların siyasal iktidarlara verdiği güç yetmiyormu da,mafya lideriyle sıkı bir ilişkiye giriyorsunuz ve onun yasa dışı gücünden istifade etmeye kalkışıyorsunuz?

Şimdi anladınız mı?

Gücünü ve meşruiyetini yasalardan almayan,yasalardan aldıkları meşru gücü kendileri için yeterli görmeyerek, mafya bozuntularına sarılıp onlara prim veren,onlardan yarar uman,yakasını mafya'ya kaptıran siyasal iktidarların düştükleri açmazı,mafyanın elinde ve dilinde oyuncak olduklarını,aciz kaldıklarını. 23/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


ÜLKEMİZİ ÇAĞDAŞ BİLİM DEMOKRATİK VE LAİK CUMHURİYET VE ATATÜRK DÜŞMANLARINA BIRAKMAYACAĞIZ

 



Dün yazdığımız “NİHAYET BEN DE İLK KEZ MİLLİ OLDUM!...”başlıklı makalemizde,bir üniversitemizde profesörlük yapan bir zat'ın; üniversiteler'e yönelik “Fuhuş Evleridir” dediği için yazdığımız makalede açıkladığımız uyarı ve eleştiriyi, kendisine yönelik hakaret olarak değelendirerek bizim hakkımızda suç duyurusunda bulunarak şikayetçi olduğunu açıklamamız üzerine,arkadaş,dost ve okurlarımdan çok güzel ve bana destek çıkan olumlu tepkiler aldım,telefon ve mesajlarıyla bana desteklerini,üzüntülerini ve geçmiş olsun dileklerini ilettiler,hepsine teşekkür ediyorum.

Hakkımızdaki şikayet; yargı tarafından objektif olarak değerlendirilecek ve şikayete konu makalemizin,şikayetçiye yönelik bir hakaret içermediği, umarız anlaşılacaktır.

Bizi üzen, hakkımızda yapılan bu haksız şikayet değidir.

Bizi üzen,bu skandal beyanı nedeniyle; zamanında toplumun değişik kesimlerinden tepki alan ve hakkında, mensup olduğu üniversite tarafından inceleme ve soruşturma başlatılan,üniversiteler fuhuş evleridir demek suretiyle kendi evi olan çalıştığı üniversiteyi dahi töhmet altında bırakan,üniversitelerde okuyan genç kızlarımızın adeta fahişe olduklarını ima ederek, insanlık suçu işleyen,milyonlarca üniversite öğrencisi kızlarımızın ve yakınlarının haysiyetlerine saldıran ve hakaret eden bu zatın,kendi söylemine bakmadan,skandal ve suç teşkil eden beyanları nedeniyle,kendisini eleştiren bize yönelik, haysiyet arayışına soyunup bizi şikayet etmesini anlamak, mümkün değildir.

Haysiyetli ve şerefli bir insan,kendi şeref ve haysiyetinden önce,fuhuş evleri olmakla suçladığı camianın; öğrencilerinin,aile yakınlarının ve öğretim üyelerinin şeref ve haysiyetlerini de düşünmek ve ona göre kelam etmek zorundadır.

Bizi şikayet eden bu zat;önce,üniversite öğrencisi binlerce genç kızlarımıza ve onların ailelerine yönelik olarak işlediği hakaret suçlarının hesabını vermelidir.

Bize göre,hakkımızda suç şikayeti yapan bu zat;üniversiteler fuhuş evleridir demek suretiyle, fuhuş evleri olarak tanımladığı bir üniversitede görev yapan kendisini de suçladığının farkında mıdır?Sanırım farkında değil.

Farkında olmadığı için,yazdığımız eleştiri amaçlı makalenin başlığını da, “SEN DE GAVAT VE PEZEVENK MİSİN O ZAMAN?” diye yazarak,yaptığı hataya,sebep olduğu skandala dikkat çekmek ve kendisine sormak istedik.Kendisine, “sen gavat ve pezevenksin” diyerek bir hakarette bulunmadık.

Bu zat'a;üniversiteler fuhuş evleridir dediği için,bu sözün dönüp dolaşarak,üniversitelerde öğretim üyesi olarak görev yapan kendisini de vuracağına dikkat çekmek istedik.Kendisini,bir beyanda bulunmadan önce,daha dikkatli olması gerektiği konusunda uyardık sadece.

Emekli Dz.Opr.Dr.Genel Cerrahi Uzmanı Albay ve yazar değerli dostum Aytekin ERTUĞRUL;üzüntülerini bildiren mesajında,şikayetçiye yönelik olarak,aynen:”...Tüm Üniversitelerimize ve Üniversiteli gençlerimize iftira atmıştır. Onları aşağılamıştır. Üniversitelerimizde; kardeşlerimiz yeğenlerimiz torunlarımız da öğrencidirler. Onların tümünü " Fuhuş evlerinde" yaşadıklarını iddia etmek herkesin haddini asar.  Bu sözü söylemek kanunlarımıza göre herkese yasaktır.  Buradaki esas konu Türk Milleti’ne ve Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğine  hakaret edilmiş olmasıdır.. Asıl ilk sorulması gereken soru budur. Açılması gereken soruşturma konusu da şudur. Ey hoca eğer Üniversiteler " Fuhuş evleri" ise siz kimsiniz. Bir örnekle ispat et denilmesi gerekir. Asıl soruşturma konusu yapılacak eylem budur. “ görüşünü yazarak başka söze gerek bırakmamıştır.

Son söz olarak diyoruz ki;bizi kimse yıldıramaz.

Doğru bildiklerimizi;elimiz kalem tuttuğu sürece,kimseye hakaret etmeden,şeref ve haysiyetlerine dokunmadan,ama ağır şekilde eleştirerek, korkusuzca yazacağız ve ülkemizi,demokratik ve laik Cumhuriyetimzi; çağdaş bilim'e ve ATATÜRK'e düşman olanlara ve ATATÜRK'e ve onun gençlerine hakaret edenlere asla teslim etmeyeceğiz. 22/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


21 Mayıs 2021 Cuma

NİHAYET BEN DE İLK KEZ MİLLİ OLDUM!...

 


Sanırım beni izleyenler bilirler.Yaklaşık 15 senedir, amatör olarak,toplumda gündem oluşturan güncel siyasal olayları yorumlayan ve değerlendiren makaleler yazıyorum.

Bu makalelerimi,internet sitesindeki bir gazetede mevcut olan köşemde yayınladığım gibi,facebook ve benzeri sosyal paylaşım sitelerinde ve üyesi olduğum onlarca grupta paylaşarak yayınlıyorum.

Bugüne kadar, yaklaşık 3000 makale yazmama rağmen;bir hukukçu olarak, çok ağır eleştiri içeren yazılarımda dahi,eleştiri ve düşünce özgürlüğü hudutlarını aşarak, hiçkimseye hakaret etmedim,etmek de istemem.

Ancak,okurlarım bilirler,objektif olduğum ve hiçbir parti,cemaat ve siyasi gruba dahil olmadığım için, alnım açık bir şekilde,her hatalı sözü ve icraatı; kimsenin özeline ve gururuna,haysiyetine dokunmadan,hakaret etmeden,düşünce ve düşünceyi açıklama ve eleştiri özgürlüğümü kullanarak,en ağır bir şekilde eleştirmekten geri durmam.

Halk tabiriyle,dilim ve kalemim,üslubum, biraz sert ve sivridir.

Hani futbolcuların tek arzusu milli formayı giyerek milli olmaktır ya.

Biz yazarlar(Ben amatör yazarım tabi)için de;hiç hoş olmasa ve arzu edilmese de,yazdıklarından dolayı gocunan bazı çevrelerin hışmına uğrayarak haklarında suç duyurusunda bulunulması ve savcıya ifade vermesi;bana göre,yazdıklarının muhalifleri tarafından dahi dikkatle okunup takip edildiğini göstermesi açısından, futbolcuların milli formayla tanışması ve milli formayı giymesi gibidir.

İşte biz de,bu şerefe(!) nail olduk ve hakkında suç duyurusunda bulunulan ve savcıya ifade veren yazarlar kervanına katıldık, nihayet.

Sizleri merakta bırakmayayım,olayı biraz açayım sizler için.

18/12/2020 tarihinde “SEN DE GAVAT VE PEZEVENK MİSİN O ZAMAN?”başlığıyla bir makale kaleme alarak,ismi lazım değil, bir üniversitemizde öğretim üyesi olan bir profesörün,katıldığı bir televizyon programında, üniversiteler için; “Fuhuş Evleri” demesi nedeniyle,hukukçu bir aydın ve yazar olarak,bu haksız suçlamaya kayıtsız, duyarsız ve sessiz kalamamışız.

Aslında,50 yıllık bir hukukçu ve insan olarak; kimseyi, gavat veya pezevenklikle asla suçlayamayız.

Gerçi bu ülkede vatandaşını gavatlıkla suçlayan valiler de gördük ama, biz yine de etik olarak kimseye sen gavatsın pezevenksin diyemeyiz ve demeyiz.

Bizim yazdığımız makalenin başlığına bakılırsa,üniversiteleri fuhuş evleri olarak yaftalayan ve ne gariptir ki;kendisi de, bizzat suçladığı üniversitelerin,yani o fuhuş evlerinin içinde bir profesör öğretim üyesi olduğu,öğrencilerin davranışlarından sorumlu bir kişi olduğu için,biz de, o hocaya;bak sen kendinin de görev yaptığı üniversiteleri fuhuş evleri olarak kabul edersen ve bu konuda suçlamalarda bulunursan,kendi ayağına kurşun sıkmış olursun,kendini de gavat ve pezevenk ilan etmiş olursun, beyanlarına dikkat et,üniversitelerin fuhuş evleri olduğu görüşünde samimi isen,bu beyanların doğru ise,sen de gavat ve pezevenk misin o zaman? diye soru soruyoruz ve üniversitelere ve orada okuyan genç kızlarımıza hakaret içeren o haksız ve hukuk dışı sözlerinden dolayı o profesörü eleştiriyoruz,uyarıyoruz.

Biz,üniversiteleri fuhuş evleri olarak yaftalayan bu öğretim üyesine, “sen gavatsın ve pezevenksin” demiyoruz,hakaret etmiyoruz,hukukçu ve aydın refleksi ve duyarlılığımızla,konuşmalarına dikkat et, ucu sana da dokunuyor diye uyarıyoruz.

Evet,değerli okurlar,biz de amatör bir köşe yazarı olarak, nihayet milli olduk ve savcıya ifade verdik dün.

Amatör veya profesyonel her gazeteci ve yazar;her insanın bir gün ölümü tadacağı gibi,savcıya ifade vermeyi mutlaka tadacaktır.

Sağlıkla kalınız. 21/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

18 Mayıs 2021 Salı

TÜRKAN SAYLAN

 


18.05.2009 tarihinde kaybettiğimiz değerli insan ve doktor Sayın Türkan SAYLAN için, ölümü nedeniyle, 19/05/2009 tarihinde yazdığımız “GÖZÜNÜZ AYDIN” başlıklı makalemizi, Türkan SAYLAN'ın her ölüm yıl dönümlerinde aynen yayınlayarak kendisini anmayı gelenek haline getirdik ve bu yıl da,12.ölüm yıldönümünde aynı geleneğe uyarak, bu yazımızı aynen siz okurlarla paylaştık.

Değerli bilim insanı Sevgili Türkan SAYLAN'ı sevgi,saygı ve rahmetle anıyor,şükranlarımızı sunuyoruz. 18/05/2021 Güner YİĞİTBAŞI



GÖZÜNÜZ AYDIN

Aydınlanmanın simgesi..

Laik..

Demokrat..

Atatürkçü..

Doktor..

Eğitimci..

Çağdaş Türk kadını..

Darbe karşıtı..

Gerçek Vatansever..

Sözde değil, eylemleriyle ülkesinin insanlarına hayatının sonuna kadar hizmet eden, insan sevgisiyle dolu..

Ergenekon gazisi..

Hukuk mağduru..

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı, saygıdeğer insan Profesör Dr. Türkan SAYLAN' ı, geçtiğimiz gün kaybettik. Onu seven Türk Ulusunun başı sağ olsun.

Türkan SAYLAN' ı potansiyel suçlu kabul ederek, kanıttan suçluya gidecek yerde, belki kanıt elde edebiliriz düşüncesiyle, ağır hasta olmasına rağmen, hukuka aykırı olarak onun evinde arama yaptıranlar..

Laiklik karşıtları..

Demokrasi ve Atatürk düşmanları..

Çağdaş, modern ve Laik Türk Kadınını bir türlü içlerine sindiremeyen, kadını sadece çocuk doğuran ve cinsel arzu ve isteklerinin tatmin aracı olarak gören gericiler..

Türk insanına ve toplumuna, tıp ve eğitim alanında üstün hizmetler sunmaktan başka hiçbir günahı bulunmayan Türkan SAYLAN' ı misyoner ilan edip, onu misyonerlik faaliyetinde bulunmak ile suçlayan sözde Müslümanlar..

Gözünüz aydın...

Ancak, onu kaybettik diye sakın sevinmeye kalkmayın.

SAYLAN' ın, bugün gazetelerde yer alan son sözlerine kulak verin lütfen...

O sözleri, size bir kez daha hatırlatalım.

Sayın Türkan SAYLAN, ölmeden bir gün önce; “Görevlerimi tamamladım, ölüme de hazırım” demiş.

Çok doğru söylemiş, kurucusu olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin okuttuğu ve her biri yarının Türkan SAYLAN' ı olacak olan yüzlerce ve binlerce genç kızımız, Türkan SAYLAN' dan bayrağı teslim almak ve onun yaratacağı boşluğu doldurmak üzere geliyorlar.

Dün, bir tane Türkan SAYLAN' a sahip olan Türk Ulusu; yarın binlercesine sahip olmak üzere kucağını açmış ve onları bekliyor.

Dün bir SAYLAN ile baş edemeyenler, yarın binlercesi ile nasıl baş edecekler merak ediyoruz doğrusu..

Yaptıklarınla gurur duyuyor ve sana yapılan haksızlıkları kınayarak, yapanlar adına senden özür diliyoruz.

Manevi varlığının önünde saygıyla eğiliyoruz. Rahat uyu Sayın SAYLAN. 19.05.2009



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu









14 Mayıs 2021 Cuma

HELALLİK İSTİYORMUŞ

 



AK Parti teşkilatlarıyla bayramlaşma programına katılan partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN; video konferans üzerinden gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu konuşmasında; "Kısıtlamalardan etkilenen esnaflarımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz" demiş.

Devleti yönetenler,hele hiçbir engel tanımadan,kendisini anayasa ve yasalarla dahi bağlı hissetmeden devleti istediği şekilde tam yetkiyle idare edenler, mağdur ettikleri halkından,esnafıdan ve turizimcisinden helallik isteyemez.

Devlet,halkından ve esnafından kamu giderlerine katılmaları için sadece vergi ister ve topladığı vergileri de, öncelik ve ihtiyaç sırasına göre, halkına ve esnafına hizmet götürerek aynen iade eder,devleti yönetenler,özür dileme anlamına gelen helallik isteme hakkına sahip değildir.

ERDOĞAN bunu hep yapıyor.

Bir zamanlar yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen,aynı menzile doğru birlikte yol aldıkları FETÖ,kendisini devirmek istediğinde de, ancak uyanabilmiş ve kandırıldığını söyleyerek,Rabbinden ve halkından af dilemişti,bugün helallik istediğ gibi.

Sen,pandeminin vurduğu halkına,esnafına ve turizmcine gereken desteği bilinçli olarak sağlayamadıysan ve onları mağdur ettiysen, hangi yüzle helallik istiyorsun.

Hazinede, halkın ve esnafın vergileriyle toplanan kaynakları,çarçur edeceksin,lüks harcamalarda kullanacaksın,yap işlet devret yöntemiyle yaptırdığın kullanılmayan yollar,geçilmeyen köprüler,tüneller ve kullanılmayan havaalanları ve şehir hastaneleri için kar garantisi olarak müteahhitlere transfer edeceksin,tek amacı rant olan, ülkeye ve ülke insanına hiçbir yararı bulunmayan Kanal İstanbul hayali projesinde ısrar edeceksin,milletin 128 milyar dolarını buharlaştıracaksın ve sonra halkından ve esnafından helallik isteyerek sorumluluktan kaçacaksın,yok öyle yağma.

Yapman gereken,istifa etmen veya seçim sandığını halkın önüne koymandır.

Sandığı halkın önüne koy ki;sana, o koltuğu helal görüp görmediklerini, o koltuğu sana helal edip etmediklerini,o koltuğu helalinden hak edip etmediğini, sana göstersinler.

Bu kaçıncı helalleşme ve af dileme?

Hodri meydan.15/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


12 Mayıs 2021 Çarşamba

ESKİ BAYRAMLARI ARARKEN...

 



Bugün (13/05/2021) Ramazan Bayramı,bayramın ilk günü.

Önceki yıllarda yazdığımız bir bayram yazımızda demişiz ki;

Bizim gibi yaşını başını almış olanları dinleyecek olursanız,duyacağınız ilk söz; “ Ah, nerede o eski bayramlar” olacaktır şüphesiz.

Gerçekten de,nerede çocukluğumuzun o gerçek eski bayramları?

Bugün kutlamaya başladığımız Ramazan Bayramı;günümüzde,özellikle genç ve orta yaştaki nesil için; artık, bir tatil ve tatil beldelerine seyahat etme,dinlence ve eğlence anlamına gelmektedir.

Haklılar tabiatıyla,ana,baba,kardeşler,dede,nene,dayı amca,hala,teyze gibi,yakın aile fertlerinden oluşan geniş çekirdek ailelerin, aynı il veya ilçede ve hatta aynı konutta topluca yaşadıkları,eskinin o kapalı toplum ve yaşam tarzı kalmadı,bu nedenle yeni nesiller,kapalı toplumlardaki geniş çekirdek aile içinde yaşanan o eski bayramları tanımamışlar,içinde yaşamamışlar, onun tadını tatmamışlar,kıyısından köşesinden bayramların o güzelliklerine dokunamamışlar ki; o, eski bayramlara özlem duysunlar.

Yaşlı yakınlarının ve dostlarının anlatımlarından,o eski bayramların güzelliklerini duysalar da,gençlerimiz o eski bayramların güzelliklerini bizzat göremedikleri,onunla tanışamadıkları ve içinde yaşayamadıkları,bu nedenle o bayramlara bizzat değip dokunamadıkları için, asıl marifet ve güzellik bayramlarda olmasına rağmen;tüm güzelliklerin,bayramların yerini alan tatillerde ve bu vesileyle gittikleri tatil beldelerindeki dinlence ve eğlence de olduğunu, zannetmeye başlamışlardır.

Değerli sınıf arkadaşım ve meslektaşım emekli Hakim Leyla ALKAN;geçtiğimiz gün, Facebook sayfasında Cahit ZARİFOĞLU'ndan çok güzel bir söz paylaşmış, o sözde deniyor ki; “Asıl marifet buluttaydı ama, herkes yağmur'a şiir yazdı”

Evet bu sözde yer aldığı üzere,asıl marifet bulutta olduğu halde,herkesin bulut'u unutarak yağmur'a şiir yazması gibi,bulut'a yapılan bu haksızlık,günümüzde de,bayramları bir kenara koyarak tatil beldelerine tatile giden insanlarımız tarafından,o eski ve güzel bayramlara yapılmaktadır.

Asıl marifet bulutta olmasına rağmen,herkes şiir'i bulut'a değil de niçin yağmur'a yazma gereğini duydular,hiç düşündünüz mü?

İnsanlara doğrudan değen ve dokunan,insanı ıslatan, insanla bütünleşen, insanın doğrudan hissettiği ve tanıştığı,yerine göre bu ıslanma nedeniyle alınan zevki insanlara doğrudan yaşatan, bulut değil yağmurdur çünkü.

İnsanların bir şeyi tanıması,ondan hoşlanması ve zevk alması,kıymetini bilmesi için, o şeyin insana doğrudan değmesi ve dokunması gerekiyor.İnsanların tokalaşmaları.kucaklaşmaları ve öpüşmeleri gibi.

Günümüzde,genç nesiller, bizim nerede o eski bayramlar dediğimiz o güzellikleri yaşamadıkları, onunla tanışamadılar,ona dokunup değemedikleri için, bayramların güzelliğini ve kıymetini anlayamıyorlar.”

Evet,özlem duyduğumuz eski bayramlarla ilgili olarak, bunları yazmışız.

Bayramların;asıl amacından saptırılarak,tatil ve tatil beldelerinde geçirilen bir dinlence ve eğlenceye dönüşmesini eleştirmişiz,bu eski yazımızda.

Beterin de beterinin olacağını, hiç aklımıza getirmemişiz.

Dün,eski bayramları ararken ve eski bayramlara özlem duyarken;bugün,gözle dahi görülmeyen bir virüs (Korona), bırakınız çocukluğumuzun o güzelim eski bayramlarını aramayı;tatil,dinlence ve eğlenceye dönüşen dünün o sevmediğimiz bayramlarını dahi, aratır hale getirdi.

Bugün,kutlamaya başladığımız Ramazan Bayramında,çoluğumuzu çocuğumuzu yanımıza alarak bir tatil beldesine gidemiyoruz,ayrı beldelerde ve/veya konutlarda yaşaya yetişkin çocuklarımız ve torunlarımız,komşularımız ve dostlarımız ile bir araya gelemeyeceğiz,el sıkışarak sarılıp öpüşemeyeceğiz,çocuklarımız ve torunlarımız gelip elimizi öpemeyecekler,sosyal medyaya sarılacağız,dijital ve sanal ortamda yalnız ve buruk bir bayram kutlayacağız, maalesef.

Bu vesileyle,tüm dost,arkadaş ve akrabalarımın Ramazan Bayramlarını; o eski tadında ve güzelliğinde,sağlık ve mutluluk içinde yaşamaları dileklerimle, gönülden kutluyorum.13/05/2021



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

11 Mayıs 2021 Salı

MAFYA İLE AYNI YATAĞA GİRERSENİZ OLACAĞI BUDUR

 



Bir zamanlar AKP taraftarı olan,AKP lehine mitingler üzenleyen,AKP cenahında muteber bir kişi muamelesi gören,kendisine polis koruması verilen,sırtı sıvazlanan,siyaseten kendisinden yararlanılan mafya lideri Sedat PEKER; kaçtığı, yurt dışından videolar hazırlayıp yayınlayarak, mafya siyaset ilişkisinin kirli çamaşırlarını ortaya döküyor.

Mafya ile aynı yatağa giren,mafyadan siyaseten çıkar sağlamaya kalkanlar,bu sonucu düşünemediler mi?Aklı başında siyasetçiler, mafya ile ilişkiye girilmeyeceğini,ileri de bunun diyetini ödemek zorunda kalacaklarını düşünmelidirler.

Mafya, kiralık katile benzer,kendisinin çıkarları için siyasilere yakın durur ve ilişkiler iyi gittiği sürece onların lehine çalışırlar,mafya ile siyaset göbekten bağlıdır. Aralarındaki ilişki, tamamen karşılıklı çıkara dayanr,mafya kendi haksız çıkarının peşinde koşar,onlar için; din, iman,ideoloji,ideal diye bir şey yoktur,varsa yoksa haksız kazanç sağlamaktır amaçları,dinleri ve imanları haksız çıkar ve paradır onların.

Siz,kiralık bir katilin yakalandıktan sonra sustuğunu,sahibini ele vermediğini hiç gördünüz mü?

Biz görmedik ve bundan sonra da görmeyiz,para ve çıkar karşılığı anlaştığı bir kişi adına onun hasamını öldüren bir kiralık katil, yakayı ele verdiğinde; kendisini para ve çıkar karşılığında kiralayan ve kullanan sahibini,hiç gözünü kırpmadan nasıl ele veriyorsa,aralarındaki tüm kirli çamaşırları ortaya döküyorsa,Sedat PEKER'in, araları bozulan AKP'ye yönelik suçlamaları ve aralarındaki kirli çamaşırları ortaya serme gayreti de, buna benzemektedir.

Bilemiyoruz,yaptığı suçlamaları kanıtlayacak elinde deliller var mı?

Ama,kanıtlarıyla somutlaştıramasa dahi,yaptığı ve bundan sonra yapacağı soyut suçlamalar dahi,iktidar partisi için bir yüz karasıdır.

Bu olay,siyasilere ders olmalıdır.

Temennimiz,Sedat PEKER'in;öttüğü için, mafyavari bir şekilde susturularak koronoya yenik düştüğü haberlerinin basında yer almamasıdır.

Hiç değilse buna tevessül edilmemeli, mafya ve suç örgütleri düzeyine inilmemelidir. 11/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

7 Mayıs 2021 Cuma

ANNE(KADIN) OLMAK BİR AYRICALIKTIR

 


Yarın (09/05/2021) anneler günü.

Çok anlamlı ve özel bir gün.

Dünyada ve ülkemizde, yıl içinde çok çeşitli günler kutlanır,çoğunu şimdi hatırlamamız dahi mümkün değildir.

Ama, anneler günü için öyle söyleyebilir miyiz?

Bizi dünyaya getiren,hiçbir karşılık beklemeksizin, büyük zahmet ve fedakarlıklarla büyüterek bizleri yetiştiren annelerimizi; istisnasız, yılın her günü hatırlar ve çok severiz.

Ancak,anneler gününde annelerimizi hatırlayarak, onlara çok özel sevgi ve şükranlarımızı sunmak,sağ iseler gidip ellerinden öpmek, onlara sarılarak kucaklamak, ana şefkatini ve yüreğinin sıcaklığını yüreğimizde hissetmek, bir başka güzeldir.

Anne olmak,Dünya'nın en güzel duygusu ve zevki olduğunu tahmin ettiğimiz analık duygusunu ve zevkini tadabilmek,Allah tarafından sadece kadınlarımıza tanınan bir ayrıcalıktır.

Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı kadın,diğer yarısı olan biz erkekleri doğurarak Dünya'ya getiren de, yine kadındır.Bu gerçek dahi, annelerimizin ve kadınlarımızın önemini ve vazgeçilemezliğini,onları çok sevmemiz,başımızın tacı yapmamız,saygı göstermemiz gerektiğini, açıkça göstermektedir.

Dünya'ya kadın olarak gelen herkes;yaradılışı gereği, erişkin yaşlara geldikten sonra evlenip bir yuva kurarak mutlaka bir çocuk sahibi olmayı arzular.

Ancak,kısmet olup da evlenemediği veya evlendiği halde,kendisinden veya kocasından kaynaklı tıbbı bazı eksiklikler ve bozukluklar nedenleriyle çocuk sahibi olmayan kadınlarımız da,toplum içinde az değildir.

Bizler,çok iyi biliyoruz ki;doğurup çocuk sahibi olamasalar da,bu kadınlarımız da;kadın olarak,doğuştan bir ana yüreği taşımakta ve çocuk özlemiyle yanıp tutuşmaktadırlar.

Bu nedenle,biz anneler gününü,çocuk doğursunlar veya doğurmasınlar, tüm kadınlarımızın günü olarak kabul ediyoruz ve kutluyoruz.

Şu veya bu nedenle çocuk sahibi olamamış kadınlarımızı,anneleri hayatta olsun veya olmasın,tüm çocukların anneleri olarak kabul ediyoruz.

Gerçekten,tahmin ediyoruz ve görüyoruz ki;kadın olmak,anne olmak, çok özel ve güzel bir duygu ve zevk olup,bu duygu ve zevk,kadınlarımızı erkeklere nazaran ayrıcalıklı ve üstün kılmaktadır. Sanırım,özellikle ülkemizde,kadınlarımızın;bazı erkeklerin şiddetine ve kötü muamelesine maruz kalmalarının altında yatan gerçek de budur.

Bu duygularla;

En başta annelerimiz olmak üzere;hayatta olan veya olmayan tüm annelerin, anne adaylarının,şu veya bu nedenle anne olamayan ancak annelik özlem ve duygularını bedeninde ve ruhunda taşımaya ve yaşamaya devam eden tüm kadınlarımızın Anneler Günü'nü, en derin saygı ve şükranlarımızla kutluyoruz.İyi ki,varlar. 08/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

5 Mayıs 2021 Çarşamba

YILIN EN KOMİK VE DÜŞÜNDÜRÜCÜ FIKRASI

 


Gazetelerde yer alan bir haber aynen şöyle;”İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na geçtiğimiz yıl İstanbul'un fethinin 567. yıldönümünde Fatih Sultan Mehmet Türbesi’ni ziyareti sırasında yürürken ellerini arkasına bağlayarak saygısızlık yaptığı gerekçesi ile inceleme açıldığı ortaya çıktı. Öte yandan konuyla ilgili İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, yapılan işlemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine başlatılan bir ön inceleme olduğu belirtildi. Başsavcılıktan yapılan açıklamada ise, yapılan inceleme neticesinde bakanlıktan soruşturma izni verilmesi halinde gerekli değerlendirmenin yapılacağı ifade edildi.”

Ne günlere kaldık,fıkra gibi bir haber değil mi?

Laik bir ülkede yapacak başka hiçbir iş kalmamış olacak ki;İBB Başkanı İMAMOĞLU hakklında böyle bir ön inceleme başlatılmış.

Neymiş efendim ellerini arkasına bağlayarak Türbe ziyareti yapmış ve saygısız davranmış.

Yok öyle bir suç.

Ellerini arkasına bağlayarak yürümek ne zamandanberi saygısızlık oldu bu ülkede?

İMAMOĞLU; türbe içinde,saygısını göstermiş ve saygı içinde duasını yapmış.Bunun da görüntüleri var gazetelerde.Türbe dışındaki ellerini arkasına bağladığı görüntüyü cımbızlayarak yaftalamak, tamemen siyasi ve hukuk dışı bir tutumdur.

Siz,önce bu ülkenin kurtarıcısı T.C.Devletinin kurucusu ATATÜRK'e saygı göstermesini öğrenin,ATATÜRK'e saygı göstermek bir yana,ona ağır küfürler ve hakaretler eden Fesli Kadir ve benzerleriyle uğraşın.

Fesli Kadir'e, Cumhurbaşkanının ve Diyanet İşleri Başkanının gerçekleştirdiği vip ziyaretler ve sunulan hediyeler, henüz unutulmadı.

Bırakın bu siyasi öç almayı,İstanbul seçimlerini İMAMOĞLU'na kaptırdığınıza alışın artık.Siz, ananızın karnından,tüm seçimleri kazanacağınız garantisi ile mi doğdunuz?

Yargı da, artık, siyasal iktidara hizmet etmek adına hukuk ihlallerinden,komik durumlara düşmekten vazgeçmelidir.

Bu ülke,iş başındaki iktidarı ve ona biat eden taraflı ve bağımlı yargıyı hak etmiyor, demokrasinin gözü kör olsun.

Demokrasinin;demokrasiyi yok edenlere tahammül gücünden yararlananlar,ilk seçimlerde demokrasinin tokadını yiyerek demokratik yollarla iktidardan inecekler ve kendisine biat ederek hukuku ayaklar altına alan suç ortaklarıyla birlikte, bugün yaptıkları tüm hukuksuzlukların hesabını, oluşturulacak bağımsız ve tarafsız yargı önünde vereceklerdir.

Siz,İMAMOĞLU ile uğraşacağınıza, öncelikle milletimizi aşılayarak,hergün 400'lere ulaşan insan ölümlerine son vermek için çaba gösteriniz. 05/05/2021



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu




4 Mayıs 2021 Salı

SEN KİRA MUKAVELESİ YAPAMAZSIN

 


Ne günlere kaldık,bu ülkede ayaklar baş,başlar ayak oldu kimse farkında değil.

İnsan oğlu,önemli bir girişimde bulunmadan önce, haddini bilecek,haddini.

Marjinal bir parti olan,iktidar olma iddiasını,itibarını ve tabanını yitirmiş,tek amacı;AKP'nin açığını yamamak ve buradan kendilerine siyasi çıkar sağlamak,ilk seçimlerde sandıkta silinecek ve yok olacak olan MHP'nin Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ;bu ülkeye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen tek adam rejimini tebelleş ederek, ükeyi yok ettiğini unutmuş olmalı ki;bununla da yetinmeyerek,parisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında,Anayasa önerilerinin hazır olduğunu ve devamla,"MHP yeni anayasa konusunda sık sık dile getirdiği çalışmalarını Allah'a şükürler olsun ki bitirmiş ve metin yazımı sonuçlanmıştır. 'Cumhuriyetin 100'üncü yılında 100 maddelik yeni anayasa' adıyla ve bu çerçeve içinde 100 maddelik anayasa önerimizin, iftiharla belirtmek isterim ki, hazırlık aşaması tamamlanmıştır. Stratejik hedeflerimizden birisiyle ilgili sözümüz yerine getirilmiştir. Bu kapsamda titizlikle sürdürülen ön çalışma şu anda elimizdedir. Partimiz, cumhuriyetin 100'üncü yılını yeni anayasa açısından hem bir fırsat hem de tarihi bir dönüm noktası olarak ele almaktadır."açıklamasında bulunmuştur.

Anayasa;içtimai ve toplumsal bir mukavele olup,toplumun tüm katmanlarının onayını alarak,büyük ve geniş bir çoğunluğun katılımı ve konsensüsü ile yapılması gereken,temel bir yasadır.

Kira mukavelesi yapmıyorsunuz,bize sorarsanız,başında BAHÇELİ ve onun temsil ettiği zihniyetin yer aldığı bugünkü MHP'ye, bırakınız anayasa yapmayı,kira mukavelesi bile yaptırmamak gerekir.

Özgürlüklerden nasibini almamış,düşünce ve düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünü tanımayan,kuvvetler ayrımının,yargı bağımsızlığının yok edildiği tek adam rejimini savunan,özgürce düşüncelerini açıklayan gazetecilerin üzerine infaz timleri salan,düşünceye şiddetle cevap veren,Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını, ciddi olarak ve alenen savunan,demokrasiden nasibini almamış olan BAHÇELİ ve onun başında bulunduğu partinin hazırladığı anayasa öneri paketini ciddiye alarak tartışmaya açmak,bu ülkeye yapılacak olan en büyük ihanet ve kötülük olacaktır.

Millet İttifakının katılanları tüm muhalefet partileri ve muhalif tüm toplumsal katmanlara sesleniyoruz,aman dikkat,bu zihniyetin hazırladığı anayasa öneri paketini bırakınız tartışmayı,merak edip elinize dahi almayınız,seçim sandığını gösteriniz onlara. 04/05/2021



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

3 Mayıs 2021 Pazartesi

BU GENELGE POLİSİN SUÇ İŞLEDİĞİNE İLİŞKİN BİR SUÇÜSTÜ TUTANAĞIDIR

 


Ülkemiz; her geçen gün özgürlüklere kapanıyor ve giderek tam otoriter, antidemokratik, totaliter bir toplum olmaya doğru koşar adım ilerliyor maalesef.

Bakıyorsunuz; bir gün, pandemi bahane ediliyor ve içiki satışları yasaklanıyor,bu yasak daha gündemden düşmeden,bir başka yasak gündeme oturuveriyor.

Ülkenin asıl çözüm bekleyen acil sorunlarını tartışmayı bırakıyoruz,bu yasakları tartışmaya başlıyoruz.

Son olarak,Emniyet Genel Müdürlüğü bir genelge yayınlayarak, toplumsal olaylarda polislerin görüntü ve seslerinin kaydedilmesi yasaklanıyor,görevli polisler ile sivillerin ses ve görüntü kayıtlarının sosyal medyada paylaşılmasının "özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği"savunuluyor, ses ve görüntü almanın,polislerin görev yapmalarını engellediği ifade ediliyor.

Tam bir polis devleti zihniyetinin uygulamaya konulduğu bir genelge.

Bu genelge anayasaya ve yasalara açıkça aykırıdır.

Emniyet Genel Müdürlüğü de biliyor yayınladığı bu genelgenin hukuksuzluğunu. Ama ne yapsın,emir büyük yerden gelince bu genelgeyi yayınlamak zorunda kalmış olmalılar.

Şunu herkes bilsin,evet AKP iktidarının yetkilileri;sayenizde, ülkemizde demokrasinin ve özgürlüklerin zerresi kalmadı,anayasayı rafa kaldırdınız,rafta da duruyor olsa,darbeci olduğunu iddia ederek yargılattığınız Kenan Evren Anayasası da olsa,rafa kaldırdığınız bu darbe anayasasını bile, gündüz fenerle arıyoruz,bizleri darbe anayasasını dahi arıtar hale getirdiniz,bu darbe anayasanın bile tam uygulanması halinde, biraz nefes alabileceğimizi çok iyi biliyoruz.

12 Eylül darbesine ve darbecilere karşıyız ama,sizler bu darbecileri dahi geride bıraktınız ve Kenan Evreni vicdanlarımızda akladınız maalesef, bu ayıp da sizlere yeter sanırım.

Beğenmediğiniz, Kenan EVREN darbe anayasasına göre bile, egemenlik kayıtsız şartsız millete ait olup,egemenliğin üç erkinden biri olan yürütme yetki ve görevini yerine getiren partili Cumhurbaşkanı ve onun emrindeki yürütme organının bir ajanı olan emniyet ve polis teşkilatı,yasaların kendisine verdiği yürütme yetkisi ve görevi içinde kalan ülkenin emniyetine ilişkin görev ve yetkilerini,bu yetki ve görevin asıl sahibi olan Türk Milleti adına ve onu temsilen yerine getirir.

Toplumsal olaylarda görev alan polisler,bu görevlerini Türk Milleti adına yaparlar ve görev hudutlarını da anayasa ve ilgili yasalar çizer.

Polisin, görevi başındayken anayasa ve yasaları çiğneyen hukuk dışı,şiddete yönelik eylemlerini denetlemek,bu amaçla gerekli görürse polisin görüntü ve seslerini kaydetmek,egemenlik hakkının asıl sahibi olan halkımızın en doğal ve tabii hakkıdır.

Siz,kimin malını kimden sakınıyorsunuz?

Tereciye tere mi satmak istiyorsunuz?

Nedir bu endişeniz?

Görevinizi, anayasa ve yasalar çerçevesinde hukukun dışına çıkmadan yapın, halkımız da, sizin o hukuk dışı acımasız şiddet görüntülerinizi cep telefonlarıyla görüntülemek zorunda kalmasınlar,ellerine cep telefonu kameralarını almasınlar ve boş kalan elleriyle, avuçları patlayana kadar alkışlasınlar sizleri.

Bu genelge;asayişin ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin yürütme yetkisinin ve görevinin,anayasa ve yasalara uygun olarak kullanılmadığının ve suç işlendiğinin bilinci ve paniği içinde hazırlanmış talihsiz bir genelgedir.

Bu genelge;polisin suçüstü yakalandığına ilişkin, bir suçüstü tutanağıdır.

Polisin şerefini düşünüyorsanız,yetkinin asıl sahibi millete saygınız varsa, bu genelgeyi derhal kaldırınız.03/05/2021



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


2 Mayıs 2021 Pazar

ÖLÜMLERDEN SİZ SORUMLUSUNUZ

 



Ülkemizde, kovit salgınına yönelik,17 gün süreli tam kapanma uygulanmakta, sözüm ona.

Adı, tam kapanma ama,kapanmanın kapsamı dışında kalan istisnalar, kapananlardan fazla neredeyse.

128 milyar dolar,saray yönetiminin beyanlarının aksine, devlet kasasından kanatlanarak uçup gittiği için,örneğin Almanya gibi tam kapanmayı sağlayamıyoruz.

Zira,gerçek tam kapanmanın maliyeti büyük,insanlara karşılıksız hibe mali destek sağlamak gerekiyor.

Saray yönetimi;kendi lüks ve israfından ve kar garantili yandaş yap işlet devretçilere, geçilmeyen yollar,tüneller ve köprüler için ödediği dövize endeksli garanti paraları yüzünden,fakir halka,kendi vergilerinden bir pay ayırıp, hibe ödemeler yapamıyor,bu nedenle de halkın tümünü evlerine kapatamıyor.

Saray yönetiminin tek yaptığı şey;hergün turkuaz tablodan günlük test,vaka,hasta ve ölü sayısını bildirerek,maske,mesafe ve temizlik öğütünü tekrarlamak.

Saray yönetiminin yapamadıklarına gelince;kendi aldığı tedbirlere uymak,salgınla en etkili mücadele yöntemi olan yeterli aşıyı sağlayarak vatandaşlarına uygulamak.Saray yönetimi bunları bir türlü beceremiyor.

Saray yönetiminin başındaki partili Cumhurbaşkanının;gerçek ve eşit bir yarışın olmadığı,tek adaylı ve sonuçları önceden belli il ve büyük kongrelere,mesafe ve maske kurallarına uymadan binlerce kişiyi toplayarak,kalabalıkları görünce de aşka gelip, toplanan kalabalıklarla övünerek kafa bulmasını, unutmadı halkımız.

Kendi aldıkları ve halkımızdan uygulanmasını istedikleri pandemiyle mücadele tedbirlerine kendileri uymayan saray yönetimi ve yandaşları,şimdi kalkmışlar 17 günlük tam kapatma ve sokağa çıkma yasağı uygulamaya çalışıyorlar.

Pandemiyle mücadele için alınan yasakları bahane ederek,pandemiyle mücadelede hiçbir etkinliği olmayan içki yasağı uyguluyorlar, anayasaya ve yasalara aykırı olarak.

Yazlıklarında sahil sitelerinde kalan,geniş ve açık alan sahil kenarında maskeli ve mesafeli olarak,kalabalık oluşturmadan yürüyen insanların peşine polis ve jandarmayı takarak, insanları geniş ve tenha açık alan sahil kıyısında dahi rahat bırakmıyorlar.

Aslında,alınan yasak kararları ve önlemleri; inanın, pandeminin önüne geçilmesine yönelik değil.Böyle olsa,hınca hınç kalabalıklarla AKP kongeleri yapılır mıydı?

Amaç;pandemiyle mücadele değil,pandemi bahane,pandemi araç olarak kullanılarak,pandemiyle mücadele adı altında,en başta içki yasağı olmak üzere,insanları yasaklara ve polis baskısına alıştırmak ve yasakları, insanlarımıza kanıksatmak,yasakları hayatın olağan akışı haline getirmek ve insanları yasaklı bir yaşama alıştırmaktır.

Siz,gerçekten pandemi ile mücadele etmek ve her gün ortalama yaklaşık 400 kişinin ölümündeki vicdani ve hukuki sorumluluğunuzdan kurtulmak istiyorsanız,bir an önce aşı tedarik ederek acilen halkımızın en az %60'ını aşılatınız.

Kendi önlemlerinize,en başta kendiniz uyunuz ve halka kötü örnek olmayınız.

Elimizdeki üç beş aşıyı da,halkımızdan esirgeyerek,gösteriş olsun diye başka ülkelere hibe edip,gülünç ve acınacak duruma düşmeyiniz.

Unutmayınız,hergün ölen yaklaşık 400 kişinin ölümünden;kötü yönetiminiz ve devlet parasını çarçur eden, verimli, yerinde ve öcelik sırasına göre kullanmayan sizlersiniz. 02/05/2021


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu