30 Aralık 2022 Cuma

2023 YILINA GİRERKEN

 



Bizim de kullanmakta olduğumuz takvime göre;1.Ocak.2023 günü,içinde bulunduğumuz ve son gününü yaşamakta olduğumuz 2022 yılının sonlandığı ve içine gireceğimiz yeni yılın (2023) ilk günüdür.


Bizim, 31.Aralık gecesi kutladığımız Yılbaşı;İsa'nın doğum günü olarak kabul edilen 25 Aralıkta kutlanan Hristiyanların Noel Bayramı ile karıştırılmamalıdır.


Yılbaşı'nın, dini ve kutsal bir yanı bulunmamaktadır.


Bunu kasten karıştıran ve istismar eden bazı gerici dinci kesim; biz, Hristiyan değiliz,Müslümanız, yeni yılı kutlamayız diyerek, yılbaşı kutlamalarına ve kutlayanlara eleştirel bir gözle yaklaşmakta ve günah işlendiğini iddia etmektedirler.Bu değerlendirme ve yaklaşım; haksız,gereksiz ve yanlıştır.


Yılbaşı bir bayram değildir,bir takvim olayıdır.


İçinde bulunduğumuz yılın son gününü,yeni yılın ilk gününe bağlayan 31.Ararlık gecesi; insanların, evlerinde veya evlerinin dışındaki eğlence mekanlarında, masalar kurarak ve özel olarak hazırlanan yemekleri yiyip içkiler içerek eğlendikleri,eski yılı uğurlarlarken,yeni yılı kutlayarak karşıladıkları,yeni yıla umutlu ve mutlu bir şekilde girdikleri, bir gelenek ve kültürü yaşayıp yaşattıkları bir gecedir.


Eski yılın bitimi ve yeni yıla girilmesiyle, aslında insanlarımız bir yıl daha yaşlanmakta ve ömürlerinden bir yıl daha azalmaktadır,bunun bilincindeki insanlarımız, o zaman yeni yıla niçin eğlenerek, neşeli,umut dolu ve mutlu bir şekilde girmek istemektedirler,bu bir çelişki değil midir? Diye sorup düşünenler olabilir.


Ben, şahsen öyle düşünmüyorum,hepimizin bir yaşam ömrü vardır ve her geçen yıl;geri gelmeksizin, bu ömürden çalıp gitmektedir,bunu biliyoruz ama, korkunun da ecele bir faydası yoktur.Her yeni yılla birlikte yaşlanıyoruz,ömrümüzden bir yılımız daha eksiliyor diye,oturup ağlayacak da değiliz tabi.


Bir de bardağın dolu yanından bakacak olursak,insanların; gelecek her yeni yıldan ve yıllardan bir beklentileri,gayeleri ve umutları vardır.İnsanlar; gayesiz,umutsuz, umutlarını yitirerek asla mutlu olamazlar,umut fakirin ekmeğidir sözü boşa söylenmemiştir.


İnsanların umut ve beklentileri bir yıl ile sınırlı olmadığı için,her yeni yıl insanların umut ve beklentilerinin tazelendiği yepyeni bir dönemi ifade etmektedir.


Örneğin,insanlar; bir an önce okullarını bitirmek ve hayata atılmak,daha sonra evlenip yuva kurmak,çocuk sahibi olmak ve çocuklarını okutarak meslek sahibi yapmak,emekli olup gezip tozmak isterler,hele hele,içinde bulunduğumuz 2022 yılının biran önce sonlanarak,2023 yılı içinde yapılacak olan seçimlerle demokrasiyi,hak ve özgürlükleri yok eden saray yönetiminden kurtulmak isteyen insanlarımızın;bu istek ve umutlarının gerçekleşebilmesi için, yılların çabucak geçmesini istedikleri ve yeni yıllara ulaşmayı iple çektikleri, inkar edilemez bir gerçektir.


İşte,insanların bu ileriye dönük istek ve umutlarının gerçekleşmesi, yeni yılları ve yeni yılbaşılarını zorunlu kıldığı için,insanlar yaşlanmalarını,ömürlerinden kopup giden yılları düşünmezler bile.


Bana sorarsanız,sizler de;yaşlanacağım korkusuyla,ileriye dönük isteklerinizden, gayelerinizden, arzularınızdan, umutlarınızdan ve bunların gerçekleşmesinden, asla vaz geçmeyiniz,ileriye dönük gayeleri, beklentileri ve umutları olmayan insanların, yaşlanmaya fırsat bulamadan yaşayan ölü haline geldiklerini, unutmayınız.


Bu vesileyle;tüm okur ve dostlarımın,tüm umut ve isteklerinin gerçek olacağı yeni yıllarını kutluyor ve 2023 yılının;tüm Türk İnsanına, sağlık,mutluluk,huzur,başarı, ekonomik açıdan insanca yaşama koşulları ve siyaseten yeni ve tertemiz bir siyasal iktidar ve özgürlükler getirecek,ülkemiz için beyaz ve yeni bir sayfa açacak bir yıl olmasını,gönülden diliyorum. 31/12/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

28 Aralık 2022 Çarşamba

AHMAK KARARININ GEREKÇESİ YAZILIP AÇIKLANMIŞ

 



İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı hakkında, Yüksek Seçim Kurulu Üyelerine ahmak diyerek hakaret ettiği gerekçesiyle verilen iki sene yedi ay on beş günlük hapis cezasının gerekçeli kararı,yazılarak bugün açıklanmıştır.


Biz,53 senelik deneyimli bir hukukçu olarak,bu mahkumiyet kararını hukuki değil siyasi bulduğumuzu, daha önce yazdığımız makalemizde açıklamıştık.


Evet, bu kararın hukuki hiçbir değeri yoktur,yargının silah olarak kullanıldığı tamamen siyasi ve hukuk dışı bir karardır.


Bu siyasi kararın yazılarak açıklanan gerekçesinin,hiçbir önemi ve değeri yoktur.Bu nedenle,zaman kaybından öteye hiçbir anlamı bulunmayan bu gerekçeli kararı,merak edip okumadan, bu makaleyi kaleme alıyoruz.


Mahkumiyet kararına konu ahmak sözcüğünün; TDK göre salt kelime(sözcük) anlamına baktığımızda;”Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal”anlamına geldiğini görüyoruz.


Bir kişiyi doğrudan ahmaklıkla suçlamak,doğrudan ahmak olarak,yani;bön,budala ve aptal olarak nitelemek,bize göre,o kişiyi küçük düşürdüğü,itibarsızlaştırdığı için, bal gibi hakarettir,


Ancak,bir hukuki davaya konu olan,ahmak sözcüğünün geçtiği beyanların,hakaret suçunu oluşturması için gerekli unsurları taşıyıp taşımadığını değerlendirirken,sadece ahmak sözcüğünün lafzından ve kelime anlamından hareket edilirse, yanlış sonuçlara yol açacağı da hukuki bir gerçekliktir


İyi hukuk tahsili yapmış,hukuk nosyonu kazanmş, tarafsız bir hukukçu,savcı ve hakim;suça konu, sarf edilen beyanda yer alan ahmak sözcüğünü tek başına cımbızlayarak ele alıp bu sözcüğü lafzen ve sadece kelime anlamına göre değil,cümle içindeki kullanılış gayesine, amacına ve anlamına göre yorumlayarak değerlendirmek zorundadır.


Salt sözcük olarak hakaret içeren ahmak sözcüğünü,yukarıda belirttiğimiz gibi,hiç gerekli değilken,kayıtsız ve şartsız,doğrudan bir kişiye yöneltirseniz ve “sen ahmaksın,ahmak adamın tekisin” derseniz,o kişiyi küçük düşürmüş,itibarsızlaştırmış ve hakaret etmiş olursunuz.


Fakat;bir kişiyle tartışırken,karşınızdaki kişinin; akıl ve mantık dışı,yalan ve inandırıcı olmayan,abuk subuk beyanlarına sinirlenerek; “ahmaklık yapma” derseniz, bu beyan içinde ahmak sözcüğü geçtiği halde,sözcüğün sarf ediliş amacı ve gayesi dikkate alındığında,hakaret kastı içermediği,muhatabını doğrudan ahmaklıkla suçlayıp nitelemekten ziyade, sarf ettiği,akıl dışı,gerçek olmayan,abuk subuk beyanlarının,muhatabını ahmak durumuna düşürmesi nedeniyle, bu beyanları kendisine yakıştıramadığınızı, kendisini uyarmak durumunda kaldığınızı ifade etmek istemiş olduğunuzdan,uyarı niteliğindeki,sarf ettiğiniz “ahmaklık yapma”sözcükleri hakaret suçunu oluşturamaz.


İMAMOĞLU'nun ceza almasına neden olan ve aslında Yüksek Seçim Kurulu Üyelerine yönelik olmadığı çok belirgin olan beyanda da, ahmak sözcüğü geçmektedir. Bakan Süleyman Soylunun, Strasbourg'da temaslarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için sarf ettiği; "Avrupa Parlamentosu'na gidip, Türkiye'yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek." beyanında, doğrudan ahmaklıkla suçladığı ve nitelediği İMAMOĞLU'na yönelik hakaret mevcut olup,İMAMOĞLU'nun; Bakan SOYLU'ya yönelik olarak sarf ettiği "31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır.”beyanı ise;İMAMOĞLU'nun,kendisini savumaya yönelik,ahmaklığı kabul etmediğini ve söyeleyene iade ettiğini ifade eden Türk Ceza Kanununda cezasızlık olarak yer bulan bir insani refleks ve davranış şeklidir.


Kaldı ki;İMAMOĞLU'nun sarf ettiği sözün, SOYLU'ya yönelik olduğu,mahkemenin kabulü gibi, Yüksek Seçim Kurulu Üyelerine yönelik bir hakaret olmadığı açıktır.

Mahkumiyet kararının asıl tartşılması ve eleştirilmesi gereken yönü de;ahmak sözcüğünün hakaret içerip içermediğinden ziyade, bu sözcüğün muhatabının SOYLU olduğu gerçeğidir.

Mahkumiyet kararını veren mahkeme;yazdığı gerekçeli kararda, bu sözlerin Yüksek Seçim Kurulu Üyelerine yönelik olduğuna ilişkin hiçbir haklı ve hukuki gerekçe bulamayacaktır.


Yargı, AKP döneminde siyalaştığı,tarafsızlığını yitirdiği ve tamamen sarayın silahı haline geldiği,hukukun üstünlüğünün; yerini,üstünlerin hukukuna bıraktığı için,Yargıtayın; benzer konularda,hakaret içeren sözcükler konusunda,kişilere ve şartlara göre çelişkili kararlar vererek yalpalaması nedeniyle,aslında bağlayıcı olmayan, sadece yol gösterici ve örnek olan Yargıtay emsal kararlarına da artık güven kalmamıştır, maalesef. 28/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

24 Aralık 2022 Cumartesi

ERDOĞAN ERDOĞAN'A KARŞI KOŞUYOR

 


AKP Genel Başkanı ve partili ve taraflı Cumhurbaşkanı ERDOĞAN;yaptığı konuşmalarıyla şaşırtmaya,bu konuşmayı ERDOĞAN mı yapmış diye bizleri hayretlere düşürmeye devam ediyor.
Hergün ve her ortamda konuşmayı marifet sanan ERDOĞAN;konuşmanın yapılacağı ortama ve konuya uygun ve olması gereken doğruları içermesine rağmen, ülkedeki uygulamalara tamamen ters düşen,danışmanlar tarafından hazırlanarak promptere yüklenen metinleri sadece okuyarak,kendi uygulamalarıyla çelişiyor,ERDOĞAN ERDOĞAN'a karşı koşuyor.Bir ERDOĞAN,diğer ERDOĞAN'ı adeta tekzip ediyor.Bizlerin de ağzı açık kalıyor,bu kadarı da fazla artık, buda olmaz ki;dedirtiyor halkımıza.
Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN;23/12/2022 tarihinde katıldığı İSLAM DÜNYASI ANAYASA YARGISI KONFERANSI AÇILIŞ KONGRESİ'NDE konuşmuş ve “Devlet ancak ve ancak adalet üzerinde yükselir, gelişir, güçlenir, büyür. Adalet dağıtamayan, vatandaşına adaletle hükmedemeyen bir devlet tıpkı temeli çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur. Hukukun üstünlüğü ilkesi hususunda oluşacak en küçük ihmal ya da ihlal yargıyla beraber yasama ve yürütmeye olan güveni de zedeleyecek bu da devletin işleyişinde telafisi zor, zararlara yol açacaktır. Türkiye olarak geçmişte yaşadığımız tecrübeler ışığında son 20 yılda bilhassa adalet kalitesini arttıracak pek çok adım attık. Sivil yargı, askeri yargı ayrımını ortadan kaldırarak yargıda birliği temin ve tesis ettik, Ulusal Yargı Ağı Projesi UYAP'ı hayata geçirerek teknoloji ve bilimsel gelişmeleri yargının hizmetine sunduk. “ demiş.
Söyledikleri çok doğru sözler,gözü kapalı hemen altına imzamızı atarız.
Ancak;ülkedeki adalet dağıtımına,adalet dağıtan yargnın bağımlı ve taraflı içler acısı haline,adalet hakkında güzel sözler söyleyen,”devlet ancak ve ancak adalet üzerinde yükselir, gelişir, güçlenir, büyür. Adalet dağıtamayan, vatandaşına adaletle hükmedemeyen bir devlet tıpkı temeli çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur” demesine rağmen,uygulamada tamamen tersini yapan ERDOĞAN'ın emir ve komutasında, onun talimatlarına uygun hukuk dışı kararlar veren bir adalet ve yargının ülkemizde kök saldığına baktığımızda,bizler kime inanacağız?
ERDOĞAN'ın yukarıya alıntıladığımız adalet konusundaki olması gerek güzel sözlerine mi,yoksa adaletin olmadığı,adaletin yerlerde süründüğü uygulamaya, gerçeklere mi inanacağız?
Tabii ki;uygulamaya bakacağız ve AKP Genel Başkanı ve partili ve taraflı Cumhurbaşkanı maalesef yine üfürmüş demek zorunda kalacağız,üzülerek ve Türk Milleti buna layık değil diye hayıflanacak ve sabırla seçimleri bekleyeceğiz, Söylemleriyle, uygulamaya koyduğu eylemleri ve icraatları birbirini tekzip etmeyen uyum gösteren,hukukun üstünlüğünü ve gerçek adaleti; içselleştirmiş,söylemden eyleme,uygulamaya koymuş kişileri, iktidara taşıyacağız. 24/12/2022
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

23 Aralık 2022 Cuma

23 ARALIK 1930 DEVRİM ŞEHİDİ ASTEĞMEN KUBİLAY'DAN 21 ARALIK 2022 DEVRİM ŞEHİDİ KORGENERAL VURAL AVAR'A HER İKİSİNE DE SELAM OLSUN

 


Ne büyük ve ilahi olduğu kadar da çok üzücü aksi bir tesadüf.


Menemende, yedeksubaylık vatani görevini icra ederken,tek düşüncesi ATATÜRK devrimlerine sahip çıkarak savunmak olan,ATATÜRK Devrimlerine karşı ayaklanmış, gözü dönmüş gerici ve laiklik karşıtı çapulcu Derviş Mehmet ve müritlerine engel olmak isterken, gerici asiler tarafından katledilerek kafası kesilen ve kesik başı,yeşil bayrağın gönderine çekilerek sokaklarda dolaştırılan Devrim Şehidimiz Asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY'ın kartledildiği (23 ARALIK 1930)1930 senesinin 23 Aralık gününün bir benzerini,aradan geçen 92 yıl sonra (21 ARALIK 2022) 2022 senesinin 21 Aralık gününde yaşadı, ATATÜRK'ün kurup bizlere emanet ettiği laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti.


Darbe kalkışmasında bulunarak,bu ülkenin Meclisini bombalayacak kadar gözü dönmüş yasa dışı FETÖ Örgütü ve bu örgütün mensubu sözde savcı ve hakimlarin 28 Şubat olarak anılan kumpas davası sonucunda, yasalara aykırı bir şekilde müebbed hapse mahkum edilerek,ilerleyen yaşına ve bozulan sağlığına,sağlık nedeniyle hapishane koşullarında tek başına yaşaması imkanı ortadan kalkmasına rağmen tahliye edilmeyen,haksız bir şekilde rütbeleri sökülen,tek suçu;28 Şubat 1997'de yapılan,anayasal bir kurul olan, Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla "irtica"ya karşı çıkmak,anayasanın tanıdığı yetkiye dayanarak görüş açıklamak ve iş başındaki hükümete,irtica ile mücadele için yapılması gerekenlere yönelik tavsiyelerde bulunmak olan,o tarihte Milli Güvenlik Kurulunda asker kanadın,laiklik ilkesinin çiğnendiğine yönelik yaptıkları eleştiri ve tavsiyelerinin haklılığı ve gerekliliği,günümüzde azan ve devlete sızan ve talepleri devlet katında itibar görerek uygulamaya konulan,İstanbul Sözleşmesinin dahi tek yanlı feshedilmesinde etkin bir rol oynayan,sözde islami cemaat,tarikat ve vakıfların kol gezdiği bugün ülkemizde yaşadığımız gerçeklere bakıldığında,28 Şubat tavsiye kararlarıyla, 1997 senesinden bugünleri,bugünün antilaik siyasal islami yapılaşmasını öngörerek gerekli önlemlerin alınmasını tavsiye etme ferasetinde bulunan,buna rağmen;ceza yasalarında yer almayan, uydurma ve hukuk dışı postmodern darbe suçlama ve iddialarıyla müebbed hapse mahkum edilerek kapatıldığı Ankara Sincan Cezaevinde iken,21/Aralık/2022 günü ölen,daha doğrusu şehit olan ATATÜRK'ün askeri ve en başta laiklik olmak üzere, ATATÜRK Devrimlerinin savunucusu Korgeneral Vural AVAR'ı da,tıpkı Menemen Devrim Şehidimiz Asteğmen KUBİLAY gibi,yine bir ARARLIK gününde kaybettik maalesef.


20'li günlerinin yaşandığı bir ARARLIK ayında,iki gün ve 92 yıl arayla,aynı kaderi paylaşan Devrim Şehitlerimiz; Asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY ile Korgeneral Vural AVAR'a SELAM OLSUN.Kendilerine Allahtan rahmet diliyor,minnetle anıyoruz,mekanları cennet olsun.23/Aralık/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



22 Aralık 2022 Perşembe

ALTILI MASA VE TÜM MUHALEFET UYANIN ARTIK ŞU GAFLET UYKUNUZDAN



İBB Başkanı İMAMOĞLU hakkında, hukuk dışı düzmece hakaret iddiasıyla verilen mahkumiyet kararı daha hiçbir şey değil,torbadan daha neler çıkacak,turp'un büyüğü torbada,bekleyip göreceğiz.


Karşımızda;iktidarda kalmaya mahkum,her tarafından suça ve usulsüzlük batağına saplanmış,kendince haklı olarak ölüm kalım mücadelesi veren,kaybedecek hiçbirşeyi kalmayan, gözü kara ve çok kararlı bir iktidar vardır,unutmayınız.


Bu nedenle,Altılı Masa'nın,tüm muhalif kesimin ve muhalif seçmenlerin de; iktidarın bu gözü kara kararlılığına,hukuk tanımazlığına karşı, kararlı ve birlik içinde olmaları,şucu bucu diyerek, yapay ve ülkeye zarar verecek olan parçalanmışlığa son vermeleri,yapılan hukuksuzluklara karşı demokratik tepkilerini ortak bir irade ile göstermeleri,demokrasimizin geleceği için kaçınılmazdır.


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişliği tarafından İBB ile bağlı kuruluş ve iştiraklerinde işe alınan personelin, işe girişine yönelik hazırlanan tevdi raporu, Cumhuriyet Başsavcılığımızın memur ve özel soruşturma bürosuna teslim edilmiştir" açıklamasında bulunmuştur.


Yani,İBB Başkanı İMAMOĞLU hakkında bir terör soruşturması açılması, an meselesidir.


İçişleri Bakanı;İMAMOĞLU'nun, ahmak sözcüğü nedeniyle aldığı cezada sonra ne demişti?


Henüz kesinleşmeyen bu mahkumiyet kararı,İMAMOĞLU'nu görevden almama,belediye'ye bir kayyum atamama yetmez,ortada bir görev ve terör suçu yok.Demişti.


İşte,İçişleri Bakanı, İstanbul Cumhuriyet Savcılığına İBB ve İMAMOĞLU hakkında sunduğu terör raporuyla, maalesef İMAMOĞLU hakkında bir terör suçlaması soruşturması açtırarak,onu görevden alma hazırlığı içindedir,görünen budur maalesef.


Altılı Masanın bileşenlerinin ve tüm muhalefetin yapması gereken; İMAMOĞLU'nun, ortak Cumhurbaşkanı adayı olmasının önünün kesildiği tartışmalarına bir son vererek,İMAMOĞLU'nun her ne sebeple olursa olsun,İstanbul halkının iradesinin hiçe sayılarak belediye başkanlığı görevinden alınmasına yönelik hazırlıklara dikkat kesilerek, demokratik yollardan karşı çıkması olmalıdır.


Altılı Masa ve muhalefet seçmenleri; artık, içinde bulundukları gaflet uykusundan uyanmak ve kendilerine gelmek,laik ve özgürlükçü demokrasimizi bekleyen çok yakın tehlikenin vahametini kavramak zorundadırlar.


Altılı Masa gaflet uykusundan uyanmalı ve artık,seçimleri kazanmış gibi,dereyi görmeden paçalarını sıvayarak,seçimden sonraki yol haritasını çizmek yerine,acil bir şekilde, gece ve gündüz bir araya gelerek çalışmalı ve bu anayasa ve hukuk tanımayan, iktidarını bırakmamak için her hukuksuzluğu yapmaya hazır ve mecbur olan iş başındaki gözü kara siyasal iktidardan; ülkemizi, demokratik yollardan kurtarmanın çarelerini arayıp bulmalıdr.


Bu çare arayışına da;ortak adayımız,İMAMOĞLU,KILIÇDAROĞLU,MANSUR YAVAŞ olmalıdır gibi yersiz tartışmalara son vererek, ortak adayı derhal belirleyip kamuoyuna açıklamakla başlamalı ve sonrasında da, ortak aday etrafında birleşecek olan tüm altılı masa liderlerinin,seksen bir ilde ve büyük ilçelerde, birlik beraberlik ve kararlılık içinde,seçmenlere umut veren seçim propaganda mitingleri yaparak,seçmenlerin güvenini kazanmalı,iktidara da demokratik bir korku salmalıdır.


Daha fazla gecikirseniz,sizin.bizim ve tüm ülkenin başına gelecek olanları düşünmek dahi istemiyoruz.


Altılı Masa ve liderleri ile laik ve özgürlükçü demokarasi traftarı tüm seçmenlerin; artık, içinde bulundukarı gaflet uykusundan uyanarak,ülkenin hızla yol aldığı felaketi görmelerinin sayılı son günlerini yaşayoruz,maalesef.22/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

 

21 Aralık 2022 Çarşamba

MİMİK

 


Halk Televizyonunda Medya Mahallesi programını sunan Ayşenur ARSLAN, mimikleriyle terörü övmüş ve bu nedenle RTÜK tarafından Halk TV.ye ceza kesilmiş.


Peki mimik ne demektir?


“Mimik kelimesinin Türk Dil Kurumu sözlük anlamı el, yüz veya kol hareketleri ile kendini ifade etme şeklinde belirtiliyor. Mimik kişinin beden dili ile kendini ifade etmesi veya karşıdaki kişiyi anladığını göstermesi halini tanımlıyor.

Sohbet sırasında göz kırpmak, baş sallamak veya kolları açmak mimik örnekleri arasında yer alıyor. Kısaca kişinin kendini beden dili ile ifade etme şekilleri mimik örneği olarak kabul ediliyor. “


Ayşenur ARSLAN'ı yürekten kutluyoruz!


Gazeteci ve televizyon programcısı ve sunucusu olarak değil tabi.


Mimikleriyle terörü övebilecek kadar üstün sanatçı kişiliğinden dolayı kutluyoruz.


Kendilerini unutmuş değiliz,RTÜK'ün Ayşenur ARSLAN'a ceza kesen üyelerini de,aynı şekilde kutluyor ve tebrik ediyoruz!


RTÜK üyeleri gerçekten çok zor ve kutlanması gereken bir işi başarmışlar.Program akışı içinde Ayşenur ARSLAN'ın;mimikleriyle terörü öven büyük yeteneğini,aynı büyük yetenekleriyle anında tespit edebilmiş RTÜK üyeleri!


Hiç konuşmadan sadece mimikleriyle terörü övme başarısını gösteren ve bu başarısı resmi devlet kuruluşu olan RTÜK üyeleri tarafından tespit ve tescillenen Ayşenur ARSLAN'ı;bu muhteşem ve eşsiz başarısından dolayı, OSKAR ve Antalya Altın Portakal Sinema ödüllerinin baş adayı olarak öneriyoruz.


RTÜK'ün; bir mimikten bile terörün övüldüğünü fark ederek,ülkenin bekasına yönelik tehlikeyi anında önleme başarısını göstererek, devletimizin bekasına büyük katkı sunan başkan ve üyelerinin de,Devlet Üstün Hizmet ve Övünç Madalyasıyla taltif edilmelerini,ayrıca beş maaş tutarında parayla ödüllendirilmelerini, ilgili devlet büyüklerimin yüce tensip ve onaylarına arz ediyorum! 21/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


16 Aralık 2022 Cuma

BULUTLAR OLMASA YAĞMUR YAĞAR MIYDI HİÇ?



Bulutlar olmasa yağmurlar olur muydu?


Düşündünüz mü hiç?


Bulutlardan koparak yeryüzüne düşen, kendisine değdiği ve dokunduğu için,kör gözleri sadece yağmuru görebilen insanoğlu,kerameti hep yağmurda görür,onu yağdıran bulutları göremez.


İşte,bugünlerde hakkında verilen haksız mahkumiyet kararı ile mağdur olduğu için ismi daha da ön plana çıkan İMAMOĞLU da; insanlar tarafından, yağmur misali doğrudan İMAMOĞLU'nu görüp ona methiyeler düzmekteler,ortak aday İMAMOĞLU olmalıdır sözü, daha sık ve yüksek sesle tekrarlanır olmuştur.


İMAMOĞLU yağmurunu yağdıran, sürekli arkasında duran ve ona destek olan, yağmura karşılık bulut diyebileceğimiz KILIÇDAROĞLU'nun da, yağmuru yağdıran bulutlar gibi esamesi okunmamakta ve kendisine büyük bir haksızlık yapılmaktadır.


Deniyor ki;İMAMOĞLU'nun hitabet gücü iyiymiş ve gençmiş,hep zarfa bakmaya alışmış gözlerimiz,zarfın içinde ne var ona hiç bakmıyoruz.


KILIÇDAROĞLU'nun zarfı biraz sararmış ve buruşmuş olabilir yaşı gereği,o zarfın içinin kalitesi ve değeri ise, asla tartışılamaz.Yaşı ve devlet yönetimindeki ve politikadaki deneyimleri, asla inkar edilmemeli ve kendisine karşı haksızlık yapılmamalıdır.


Aklından ve beyninden bir özürü olmadığı sürece,sürekli gençlik ön plana çıkarılmamalı ve mutlak tercih nedeni sayılmamalı,birgün hepimzin yaşlanacağı unutulmamalıdır.


Kaldı ki;herkesin gençliği ve yakışıklılığı; kendisine ve eşine ait özel bir konu olmalıdır,bize göre. 17/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

 

SARAY'IN ASIL AMACI KILIÇDAROĞLU'NUN ÖNÜNÜ KESMEKTİR

 



İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı İMAMOĞLU'nun; saçma bir suçlamayla,Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla, iki yıl yedi ay on beş gün hapis cezasıyla cezalandırılması ve siyasi yasaklı hale getirilmesindeki asıl ve sinsi amaç;İMAMOĞLU'nun siyasetteki önünün kesilmesi değil,bilakis altılı masanın ortak cumhurbaşkanı adayı yapılması için önünün açılarak, KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığının önünün kesilmek istenmesidir.


Zira;


ERDOĞAN şunu çok iyi bilmektedir.Altılı Masanın adayı kim olursa olsun,ister KILIÇDAROĞLU,ister İMAMOĞLU olsun,kendisinin cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceğini, çok iyi bilmektedir.


ERDOĞAN;nasıl olsa seçimi kaybedeceğim,hiç değilse İMAMOĞLU'na karşı kaybedeyim.Ezeli rakibim,bugüne kadar kendisine karşı hiç yenilmediğim,onca yıl seçim kaybederek iktidar ve ülkeye hizmet aşkı ve özlemiyle yanıp tutuşan, cumhurbaşkanı seçildiğinde ülkeye çok yararlı hizmetler yapacağından,iktidarın tüm hortumlarını kececeğinden,benden ve ve yandaşlarımdan yargı önünde hesap soracağından emin olduğum KILIÇDAROĞLU'na karşı seçim kaybetmiş olmayayım, bu nedenle KILIÇDAROĞLU'na bir seçim zaferi ve ülkeyi yönetme imkanı ve mutluluğu yaşatmayayım,siyasi hayatını yine hüsranla bir baş olamadan kapatsın,İMAMOĞLU cumhurbaşkanı adayı olursa ve seçilirse,aynı zamanda, belediye meclisindeki çoğunluğum sayesinde, kaybettiğim İstanbul'u tekrar ele geçiririm, giderayak İstanbul'un rantından yararlanmaya devam ederim diye düşünmektedir bize göre.


ERDOĞAN da çok iyi bilmekte,İMAMOĞLU hakkında hukuka aykırı olarak verilen mahkmiyet kararının İstinaf veya Yargıtaydan döneceğini ve asla kesinlik kazanmayacağını.


İMAMOĞLU hakkında haksız bir hapis kararı verdireyim ki;mağdur olsun galeyana gelen kamuoyu,İMAMOĞLU'nun altılı masanın ortak caumhurbaşkanı adayı yapılması konsunda altılı masaya baskı yapsın,zaten altılı masada KILIÇDAROĞLU'nun adaylığına sıcak bakmayan,kazanacak aday diye sayıklayan en başta AKŞENER olmak üzere, çatlak sesler var,şimdi tam zamanı İMAMOĞLU bu mağduriyet üzerinden ortak aday olarak belirlensin ki; bir taşla iki kuş vurayım,hem ezeli rakibim KILIÇDAROĞLU havasını alsın, bir baş olamadan siyasi hayatını benimle birlikte noktalasın,bunca sene sonra KILIÇDAROĞLU'na mağlup olan bir ERDOĞAN olarak anılmak istemiyorum,İMAMOĞLU'na karşı zaten İstanbulda yenildim,İMAMOĞLU'na yenilmeye alıştım,bir kere daha cumhurbaşkanı seçimlerinde de yenilsem o kadar üzülmem,ancak KILIÇDAROĞLU'na karşı seçim kaybetmeye,ona seçim zaferi tattırmaya asla tahammülüm olamaz ”,diye düşünüyor ve plan uyguluyor, İMAMOĞLU'nun adaylığı üzerinden, KILIÇDAROĞLU'nun önünü kesmeyi amaçlıyor,bize göre ERDOĞAN.


Maalesef,ERDOĞAN'ın bu düşüncesine,altılı masadan da istemeden destekler geliyor.


Özellikle,İMAMOĞLU ile AKŞENER arasındaki bağ ve yakınlık gözden kaçmıyor,AKŞENER İMAMOĞLU'nun ortak adaylığına sıcak bakan beyanlarda bulunuyor,kararın açıklandığı gün de,KILIÇDAROĞLU'nun Almanyada olmasından kaynaklanan boşluğu,rol çalarak çok güzel doldurmuş,İMAMOĞLU'na sahip çıkarak bağrına basmış,ertesi gün Saraçhanede yapılan altı liderin katılarak konuştuğu mitingde de,bize biraz yapay gelen, bir genç kızın AKŞENER aracılığıyla İMAMOĞLU'na gönderdiği kaşkol üzerinden, AKŞENER ve İMAMOĞLU arasında yaşanan el ele samimi tavır ve sevgi gösterileri de göstermiştir ki;altılı masanın önünde ortak aday konusu büyük bir sorun olarak durmaktadır.


Lütfen oyuna gelmeyelim,altılı masanın ortak adayı KILIÇDAROĞLU olmalı,İMAMOĞLU belediye başkanlığındaki başarılı hizmetlerine devam etmeli,koltuğunu boşaltarak İstanbulluların olanaklarını AKP ve desteklediği dinci vakıflara açmamalıdır.


İMAMOĞLU sevilen kişiliğini ve popülerliğini; ortak aday KILIÇDAROĞLU'nun seçim propagandasında KILIÇDAROĞLU lehine ortaya koymalıdır. 16/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

14 Aralık 2022 Çarşamba

TARİH TEKERRÜR MÜ EDECEK?

 



Bugün, nihayet gerekli hakim bulundu ve İMAMOĞLU hakkında,bizim de beklediğimiz,hiç de sürpriz olmayan, hukuk dışı mahkumiyet kararı verildi.


Bu haksız ve hukuk dışı karar;verene ve verdirenlere hayırlı ve uğurlu olur inşallah(!)


Türk Milleti için kısa vadede hayırlı olmayacağı,orta ve uzun vadede ise, çok hayırlı olacağı tartışmasız doğrudur.


İMAMOĞLU;asla, Yüksek Seçim Kurulu Üyelerine yönelik olarak söylemediği, Süleyman SOYLU'ya hitaben söylediği bir sözden dolayı, Yüksek Seçim Kurulu Üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle, ne yazık ki;haksız ve hukuksuz bir şekilde cezalandırıldı.


Bir hatırlayalım.Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ne demişti?


İstanbul'u kaybeden, Türkiye'yi kaybeder demişti.


İşte,İMAMOĞLU; İstanbulu kazanınca, ERDOĞAN'a İSTANBUL'u kaybettiren ve sonrasında da Türkiye'yi kaybettirecek olan bir kişi olarak,ERDOĞAN tarafından hedefe konuldu.


Önce seçimler iptal ettirildi,İMAMOĞLU, hem de daha yükek bir oyla tekrar seçilince,İMAMOĞLU adeta imha edilmesi gereken bir kişiliğe büründü ERDOĞAN'ın gözünde.


İşte bugün mahkumiyetle sonuçlanan dava da,İMAMOĞLU'nu siyaseten imha etme planının bir ürünüdür.


Bu karar henüz kesinleşmemiştir,İstinaf ve Temyiz üst yargı denetim yolları sonucunda ne olacağını bilemiyoruz.


Ancak, bu karar kesinleşse dahi,çok iyi bildiğimiz bir gerçek vardır.Hem de İMAMOĞLU gibi İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı olarak bizzat ERDOĞAN tarafından yaşanan ve hepimizin tanıklık yaptığı,yakın geçmişte kalan canlı örnek bir gerçek.


Yazı başlığında yer verdiğimiz “ TARİH TEKERRÜR MÜ EDECEK?”sorusunu sormamızın da nedeni budur.


ERDOĞAN da,hiç kimsenin tanımadığı isimsiz bir politikacı olarak seçildiği İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı iken başına gelen bir dava ve mahkumiyet kararı ile siyaset yolunda ayağından çelmelenmiş, ancak bu çelmeye rağmen kendisi önce milletvekili, sonrasında Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmuştur.


Demem o ki;tarih tekerrür edecek,ilahi adalet yerini bulacak ve ERDOĞAN tarafından siyaseten yok edilmek istenen İMAMOĞLU,bizzat ERDOĞAN tarafından siyaseten taçlandırılmış,siyasetteki tüm başarı yolları kendisine ardına kadar açılmış mı olacaktır?


ERDOĞAN;geçmişte kendisine yaşatılanları ve buna rağmen, bugün geldiği saray yaşamını ve tek adamlığını neye borçlu olduğunu acaba hiç düşündü mü?


Yaşarsak,nelerin olacağını hep birlikte göreceğiz.14/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

13 Aralık 2022 Salı

ALTILI MASA BU TUZAK TEKLİFİ ELİNİZİN TERSİYLE DERHAL İTMEZSENİZ HEM MASAYI HEM DE ÜLKEYİ ATEŞE ATARSINIZ

 



Buradan altılı masaya ve onun liderlerine sesleniyoruz.


AKP'nin başörtüsü serbestliğine yönelik anayasa değişiklik teklifi, altılı masaya ve dolayısıyla ülkemize,laik demokrasimize kurulan çok açık bir tuzaktır.Altılı masa içinde nifak çıkararak bu masayı dağıtma amaçlı bu tuzak teklifini,dindar seçmenin oylarını kaybederiz kuruntu ve kaygısıyla,derhal ve ittifakla elinizin tersiyle itmez ve bu teklife onay verirseniz, bu kendinizin ve ülkenin sonu olur, bunu çok iyi biliniz.


Şayet bu tuzağı göremez ve bu tuzağa düşerseniz, sizden hiçbir cacık olmaz,inanırlığınızı kaybedersiniz maalesef.


Bakınız bu teklifin altında kimlerin imzası var?AKP ve MHP ortaklığı Cumhur İttifakının.


AKP ve ortağı MHP ve bu ortaklığın lideri ERDOĞAN; anayasanın yürürlükteki mevcut bağlayıcı kurallarına dahi saygısı var mı,mevcut anayasayı uyguluyor mu?Hayır.


Altılı masa olarak sizler, seçimi kazanacağınıza,bu ucube rejimi değiştirerek iyileştirilmiş parlamenter sistemi yeniden tesis edeceğinize gerçekten inanınıyor musunuz?


Gerçekten inanıyorsanız ve özgürlükçü laik demokrasiyi,parlamenter sistemi yeniden kuracağınız vaadinizde gerçekten samimiyseniz,şurada seçimlere altı ay kala,altı ay sonra yapılacak olan seçimlerde kaybederek iktidarı altılı masaya bırakacak olan AKP ve MHP ortaklığı Cumhur İttifakının,samimi olmayan tuzak mahiyetindeki,zamansız ve gereksiz anayasa teklifini, altılı masa olarak reddettiğinizi,derhal kamuoyuna açıklayarak, bu tartışmayı niçin sonlandırmıyorsunuz,AKP'nin uydusu oluyorsunuz, teşbihte hata olmaz, afaedersiniz ama,yularınzı Cumhur İttifakına kaptırarak gündem belirleme üstünlüğünüzü yok ediyorsunuz?


Altılı masa liderlerinde özgüven,özgüven kadar birbirlerine olan güven ve cesaret eksikliği olduğunu gözlemliyoruz ne yazık ki.


Anketlere göre seçimleri kaybetne aşamasındaki AKP ve lideri ERDOĞAN kadar yürek ve cesaretiniz yok maalesef.Hala,beyhude olarak,mütedeyyin kesimden gelecek oy kayıplarını düşünüyorsunuz, korkudan titriyorsunuz.Politikacılarda yürek olmalı, yürek.Bu sizlerde yok maalesef, altılı masanın sayın liderleri.


Sizler,meclise;fakir, garip ve gurabanın lehine önergeler veriyorsunuz.örneğin fakir öğrencilere okullarda kahvaltı ve yemek verilmesini,İstiklal Caddesindeki patlamayı araştıralım teklif ve önergeleri veriyorsunuz, AKP ve MHP bileşeni Cumhur İttifakı, büyük bir kitlenin lehine olan bu olumlu teklifinizi dahi,oy kaybı endişesine kapılmadan derhal reddediyor.Amaçları, siz muhalefet partilerinin dümen suyunda olmamak,sizlere insiyatif tanımamak,gündem belirleme üstünlüğünü muhalefete kaptırmamak,kendi özgüvenlerini ve kararlı tutumlarını kamuoyuna göstermek. Ben,günahım kadar sevmediğim Cumhur İttifakının; bu cesaretine,özgüvenine, kararlılığına, muhalefetin uydusu olmayı reddetme cesaretine, şapkamı çıkarıyor ve onları ayakta alkışlıyorum.Bu cesareti, artık altılı masadan da bekliyorum.


Seçmenlere,bu teklife niçin sıcak bakmadığınızı,daha iyisini iktidara geldiğinizde kendinizin yapacağınızı beyan, ikna ve izah etmekten o kadar mı acizsiniz?


Seçimlere altı ay kaldı,aslında ülkemizde başörtüsü sorunu diye bir sorun kalmadı,toplumsal uzlaşı ile bu sorunu çözdük,görüyorsunuz başörtülü hakim de, polis de,asker de var,kimsenin başörtüsünden dolayı mağdur edilmesi söz konusu değil,AKP ve MHP'nin amacı üzüm yemek değil bağcı dövmek,başörtüsü üzerinden aile düzeniyle ilgili yasaklar getirmektir diyebilmekten aciz misiniz? Kaldı ki;ülkenin asıl sorununun, başörtüsüne anayasal güvence vermek olmadığını,ülkenin asıl sorunun ekonomi ve tek adama dayalı rejim olduğunu,seçmenin başörtüsüyle değil geçim derdiyle boğuştuğunu asla unutmayınız.


Tekrar ediyoruz,altılı masa olarak aklınzı başınıza devşiriniz,masa içinde tabanınıza, boyunuza ve posunuza göre tavır sergileyiniz,altılı masaya zinhar zarar vermeyiniz,aksi halde bu ateşte hepimiz yanar ve kül oluruz. 13/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

10 Aralık 2022 Cumartesi

BATSIN SİZİN İSLAMINIZ DA İSLAMİ DEĞERLERİNİZ DE


Savcılık iddianamesini haber yaparak,altı yaşındaki sübyan kız çocuğunu imam nikahıyla hayvani arzularına alet ederek cinsel tatminine malzeme yapan kişinin bu sapıklığını kamuoyuna duyuran gazeteci Timur SOYKAN,sözde islami çevrelerin boy hedefi yapılarak tehdit ediliyor maalesef.


Nedir?Gerçek İslam ve İslami değerler.


İslam ve İslami değerler;


Cemaat ve tarikat şeyhlerinin; Allahı şirk koşarak,kendi kafalarına,şahsi çıkarlarına ve anlayışlarına göre,yoz ve sapık yeni bir İslam ve İslami değerler yaratması mıdır?


Gerçek İslamın kuralları ve İslami değerler;bir bütün halinde, kutsal kitapta yazılıdır.Bunun dışında, hiçbir cemaat ve tarikatın kendine, kendi çıkarlarına göre yeni bir İslam ve İslami değerler menzumesi yaratmaya,çağ ve ahlak dışı olarak yarattıkları kuralları İslami değerlere bağlayarak,İslami değerlerin arkasına sığınarak,İslami değerler üzerinden kendilerine rant çıkarma ve İslam dininin kutsallığının arkasına gizlenerek,gerçek İslamı ve İslami değerleri tabu haline getirerek, kendilerine kalkan yaparak,kendilerinin İslam adına yarattıkları sapık kuralları ve davranışları eleştirenleri;haksız bir şekilde, İslama saldırıda bulunmakla suçlamaya hakları ve hadleri yoktur.


Rezaletleri ayyuka çıkan ve sistematik hal alan,süreklilik kazanan,çağ ve gerçek İslam dışı tüm ahlaksızlıkların fokur fokur kaynadığı,vakıflarında,derneklerinde,yurtlarında ve açtıkları kuran kurslarında; bırakınız kız çocuklarının,erkek çocuklarının dahi tecavüze uğradıkları cemaat ve tarikatların ve bunların yandaşlarının,İslam adına korunmalarına, daha ne kadar katlanacak bu toplum,bu rezalete dur diyecek geniş bir toplumsal muhalefet, ne zaman oluşacak bu ülkede?


Cemaat ve tarikatlara ve bunların dernek ve vakıflarına devlet yardımı yapılması uygulamasına daha ne kadar devam edilecek?


Bu ahlaksızların, devlet tarafından fonlanmaları kadar korkunç bir uygulama olabilir mi?


Devletin savcıları tarafından haklarında gerekli yasal işlemlerin yapılması gerekirken; siyasal iktidar tarafından, bu cemaat ve tarikatların hala korunup kollanmaya devam edilmesi ve devletin kaynaklarından beslenmesi, bu ülkeye,Türk Milletine ve gerçek İslama yapılabilecek en büyük kötülüktür.


Bu ülkede 15.Temmuz darbe girişiminde bulunan ve Meclisi dahi bombalayanlar da,siyasal iktidar tarafndan korunup kollanan,devlet kurumlarına yerleştirilen Gülen Cemaati ve lideri değil midir?Siyasal iktidar, bundan da bir ders çıkarmamışa benziyor.


Şu aymazlığa,terbiyesizliğe ve haddsizliğe bir bakar mısınız,hangi ülkede yaşıyoruz?


Tarikatlardaki bu sapıklığı,savcılık iddianamesini kaynak yaparak haber yapan gazeteci Timur SOYKAN; haksız ve arsız bir biçimde tehdit ediliyor ve tutuklanması için devletin Cumhuriyt Savcılarına talimatlar veriliyor sosyal medya paylaşımlarıyla.


Bu çevrelerin sırtları, siyasal iktidar tarafından çok sıvazlandı,şımartıldı bunlar. Kendilerini, gerçekten İslamın tek temsilcisi ve koruyucusu sanıyorlar, gerçek İslamın düşmanı bu aciz zındıklar.


Bazı savcılarımızın da,bu çevrelerin sosyal medya paylaşımlarıyla hedef gösterdikleri ve haklarında soruşturma açılmasını istedikleri kişilerin başına gelenlere bakıldığında;Timur SOYKAN tutuklansın, Halk Tv.kapatılsın diye şımarıkça ve aymazca paylaşım yapanlara,fazla kızamıyoruz maalesef.Alıştırıldılar,masum kişileri hedef göstermeye.


Ama bu sefer büyük bir kayaya tosladılar,cemaat ve tarikatların,bunlara ait,yurt,vakıf ve kuruluşların ne mal oldukları,gerçek İslamla uzaktan yakından bir ilgilerinin bulunmadığı,Allahı şirk koşacak derecede İslamı yozlaştırdıkları,tanınmaz hale getirdikleri,sonra da İslamın ve İslami değerlerin arkasına sığındıkları,açıkça gün yüzüne çıkmıştır.


Timur SOYKAN tutuklansın diye paylaşım yaparak C.Savcılarına taliamat verenlere ve bu talimatın muhatabı C.Savcılarına sesleniyoruz.


ATATÜRK'ün söylediği gibi;"Türkiye Cmhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en hakiki tarikat,medeniyet tarikatıdır.."


İslam ve İslami değerler;


Sadece beş vakit namaz kılmak,karda kışta koşarak Cuma namazlarına gitmek,aç kalarak oruç tutup hacca gitmek değildir.


İslam ve İslami değerler;


Eline,beline ve diline hakim olmaktır,


Namuslu olmaktır,


Hırsızlık ve yolsuzluk yapmamaktır,


Yalan söylememek,kötü söz söylememek ve iftira atmamak,kamu maliyesini çıkarları için kullanmamak,kul hakkı yememektir.


Ne mutlu bana ki;namaz kılıp oruç tutamıyorsam,İslamın eylemsel kurallarını yerine getiremiyorsam da,namusluyum,ahlaklıyım,yalan söylemiyorum,hırsız değilim, kimseye kötü söz söyleyip iftira atmıyorum ve kul hakkı yemiyorum.10/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu







 

7 Aralık 2022 Çarşamba

ALTI (6) YAŞ,TERSİNDEN YAZARSAK DOKUZ (9) BİLE DEĞİL

 



Evet,altı yaşında bir kız çocuğu, daha ana okulu çağında,ilk okul yaşında dahi değil.


Daha bebek sayılır,ana kuzusu bir çocuk.


Koca şefkatine değil,ana ve baba şefkatine muhtaç henüz.


Daha cinsel organları gelişmemiş,cinsellik nedir bilmeyen, altı yaşında bir kız çocuğu.


Bu masum kız çocuğunu;iddiaya göre,babası, tarikat bağı ve inanışı nedeniyle, kendisinden yaşça beş katı büyük, 29 yaşındaki bir tarikat mensubunun koynuna atmış.


Ne büyük bir rezillik ve sapıklık,hem baba,hem o rezil adam ve hem de tarikat ve islamlık adına.


Bu ve buna benzer rezilliklere karşı,galeyana gelerek bir aydın olarak,klavyenin başına geçerek kızgınlıkla,tehevvürle hakaret amacı ve kastı taşımadan yazılar yazıyoruz ve biz suçlu oluyoruz bu ülkede.


Daha önce yazdım,okurlarım biliyorlar.Bir üniversite öğretim üyesi de geçtiğimiz yıllarda,üniversiteler fuhuş yuvasıdır diyerek,üniversitede okuyan genç kızlarımızı fahişelikle itham etmişti ve biz yine tehevvürle klavyenin başına geçerek,hakaret amaçlı olmamak üzere,dikkat çekmek amacıyla,tırnak içinde “O zaman siz de gavat ve pezevenk olmuyor musunuz?” diye soran bir makale yazmıştık.Kızlarımızı fahişelikle suçlayan bu zat,kendisine hakaret amaçlı yazmadığımız yazımızdan ve sorduğumuz sorudan incinmiş,şerefi ve onuru küçük düşmüş, bizi savcılığa şikayet etti ve yargılandık,para cezasına mahkum edildik,sabıkalandıki maalesef.


Evet,bunlar altı yaşındaki kız çocuğunu koynuna alarak yatarlar, cinsel saldırıda bulunurlar,üniversite öğrencisi genç kızlarımızın okudukları üniversiteleri fuhuş yuvası olarak itham ederler,bundan utanmazlar,gururları ve onurları incinmez,buna karşılık, kendilerini haklı olarak eleştirenleri,bize hakaret ediyor diye şikayet etmekten geri durmazlar.


Cinsellik nedir,sevişmek.cinsel ilişki nedir bilmeyen, şehvet duygusu gelişmemiş küçücük kıza; tek yanlı olarak,hayvani hislerini tatmin etmek için cinsel saldırıda bulunmaktan nasıl zevk aldın be adam?Cinsel ilişkinin, bu ilişkiden zevk almanın da bir raconu var,sapık ilişkiden zevk alana ne denir bilemiyorum.


Bu tür sapıkların beyinleri de, hakim olamadıkları penislerinin başı kadar küçük olmalı,penis beyinli bunlar,bu nedenle de penislerinin esiri olmuş bu sapıklar.


Çok yazık.


Bazı tarikat, dini cemaat ve vakıflar içinde maalesef sıkça vukubulan bu tür cinsel sapıklık ve saldırılar,müslüman geçinen bu tür insanlar yüzünden,aynı zamanda İslam dinine de çok büyük zararlar veriyor umutmayınız.


Bunlara karşı savaş açan ATATÜRK, ne kadar isabetli bir karar vermiş.08/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

6 Aralık 2022 Salı

ŞÖHRET ZEHİRLENMESİ VE YILMAZ ÖZDİL

 


Yılmaz ÖZDİL;ülkemizin tanınmış ve çok okunan, ismi en çok bilinen, şöhretli bir gazeteci ve yazarımızdır.


İzmir'in yerel bir gazetesinde muhabir olarak gazeteciliğe başlamış,bu yerel gazetenin patronu tarafından İstanbulda kurulan Sabah Gazetesinde köşe yazıları yazarken kamuoyunun dikkatini çekmiş ve tırnaklarıyla kazıyarak şöhret olup bugünlere gelmiş,şu anda da Sözcü Gazetesinde köşe yazarı olarak günlük yazılarına devam etmekte ve gazeteciliğinin yanısıra, Mustafa Kemal ATATÜRK ile ilgili olarak yazdığı çok satan kitaplarıyla, haklı olarak,manen şöhretin zirvesine ulaştığı gibi,madden de oldukça kazanç elde etmiş bir yazar ve gazetecidir.


Yılmaz ÖZDİL;yaptığı tahsile ve sahip olduğu ilim ve irfana rağmen,çok iyi bir araştırmacı,internet ve basılı eser ve gazeteleri ve şahsi arşivini çok iyi kullanarak,sahip olduğu özgün bilgilerinin çok daha fazlasına sahip gözüken,bunları günlük yazılarında kullanarak, çok güzel kurgulayarak harmanlayan ve yazının final bölümüne bir iki paragraftan ibaret kendi özgün fikirlerini de ilave ederek, muhteşem yazılar ortaya koyan çok zeki bir gazetecidir.



Allah için,elde ettiği şöhreti gerçekten haketmiştir.Ben de kendisini sürekli okuyan bir kişiyim.


Yılmaz ÖZDİL;Türkiye koşullarına ve yazdığı yazılara bakıldığında,muhalefet kanadında yer alan, muhalif olarak değerlendirilen bir gazeteci ve yazardır.


Muhalif bir yazar olmasına rağmen,ülkemizdeki muhalefetin büyük bir kesimini temsil eden ana muhalefet partisi CHP'nin ve onun lideri KILIÇDAROĞLU'nun da muhalifidir,KILIÇDAROĞLU'nu sevmez izlediğimiz kadarıyla.


CHP ve lideri KILIÇDAROĞLU'nun; bugünkü sağa kayan,daha doğrusu merkez sağa kayan,altı oktan sapan çizgisi hoşuna gitmemekte,kendilerine ATATÜRK'ün askerleriyiz diyen fanatik bir ulusalcı olarak,bugünkü CHP ve KILIÇDAROĞLU'na karşı düşünceler taşımakta ve şuur altına yerleşen bu karşıtlığını,zaman zaman yazılarına ve tweetlerine yansıtarak açıkça sergilemektedir.


Doğrudur,ben de gözlemliyorum,CHP ve lideri KILIÇDAROĞLU;bugünkü haliyle,evet klasik altı ok ilkelerinden sapmalar göstermekte,merkez sağa doğru bir yöneliş içindedir,Millet İttifakı ve Altılı Masa oluşumu da bir nevi merkez sağ ile işbirliğidir.


Ama niçin böyledir?


Ülkenin seçmen yapısı bellidir.Seçmenler; ülkemizin sosyo ekonomik,kültürel ve dinsel yapısının mahsülü olup,dini politikaya çok güzel alet eden sağ tandaslı iktidarların hegemonyasında kalmış,özellikle son yirmi yıldır din ağırlıklı siyasal dinci politikalar sergileyen,görsel ve yazılı basını kendi yararına tekelleştiren,muhalif medyanın sesini kısan,yargıyı muhalete silah olarak kullanan,örtülüsü ve örtüsüzü devletin mali tüm imkanlarını hiç hesap vermeden pervasızca kendi siyasal yararları için harcayan,bu nedenle girdiği her seçimde,CHP'nin üç dört adım ilerisinde seçim yarışına başlayan, AKP karşısında, adil ve eşit koşullarda yapılmayan seçimlerde uğradığı yenilgilerinden dolayı,haklı olarak strateji değişikliğine giden ve merkez sağa yaslanma gereği duyan KILIÇDAROĞLU yönetimindeki CHP'ye kızmakta, kimsenin hakkı yoktur.


Ülkenin;sosyal,kültürel,ekonomik ve dinsel gerçeklerine bakarak politikalarında değişiklik yapmayan,merkez sağa yanaşmayan CHP'nin aldığı oy oranı bugüne kadar %20 leri aşamadı maalesef.


Şimdi sağa yanaştı da arttı mı?Sağ kanatla kurduğu ittifaklara rağmen,anketlere bakıyoruz,yukarıda açıkladığımız nedenlerle,içinde bulunduğumuz siyasal ve ekonomik buhrana ve bu buhranın yaratıcısı olmasına rağmen, AKP'nin; elinde tuttuğu medya ve devlet imkanlarıyla,yargı ve din silahını da kullanarak,hala CHP'nin üzerinde bir oy oranına sahip olduğunu görüyoruz.


KILIÇDAROĞLU;adeta, bir tahterevalli üzerinde siyaset yapan siyasetçi konumuna düşmek zorunda kalmıştır.CHP ve altıok ilkelerinden taviz vermese, sağ seçmenin oylarını alamamakta,merkez sağa yanaştığında ise,kendisini CHP ve altıok çizgisinden ayrılmakla suçlayan ve kendisini CHP'li olarak kabul eden seçmenlerinin gadrine uğramakta,sağa yanaşarak kazandığı seçmenlere karşılık,altıokçu CHP'li seçmenlerin oylarını kaybederek, yerinde saymakta ve bir adım ileri gidememektedir.Yani,kırk katır mı, kırk satır mı dercesine, iki ucu da boklu bir çıkmaz içinde CHP ve KILIÇDAROĞLU.Ne yapsa, kimselere yaranamıyor maalesef.


Şimdi birileri diyecek ki; ECEVİT, yıllar önce CHP'in oylarını %40 lara çıkarmadı mı?


Evet çıkardı ama,o zamanın koşullarında iktidarda bulunan sağ partiler;tüm medyayı kendi yanlarına çekmekte,muhalif medyanın sesini kısmakta,yargıyı silah olarak kullanmakta,otoriterleşmekte,partilerini devlet partisi haline getirmekte,yandaşlarını devlet kadrolarına doldurmakta,algı yaratmakta,devletin mali imkanlarının tümünü partilerinin yararına kullanmakta, AKP ve ERDOĞAN kadar mahir ve başarılı değillerdi,partili bir Cumhurbaşkanı da yoktu.Cumhurbaşkanına hakaret suçu diye bir suç da yoktu ülkede.


İşte,ülkenin bu gerçeklerini görmek istemeyen o zeki ve muhalif dediğimiz ünlü gazetecimiz Yılmaz ÖZDİL,şimdi de KILIÇDAROĞLU'nun eşini diline dolamış ve geçtiğimiz Cumartesi günü CHP'nin ve lideri KILIÇDAROĞLU'nun ikinci yüzyıl vizyon belgesinin açıklandığı toplantıda,hastalığı nedeniyle uyuklayan Bayan KILIÇDAROĞLU'nun fotoğrafıyla adeta alay eden ve KILIÇDAROĞLU ve CHP'yi itibarsızlaştıran bir tweet paylaşma aymazlığını göstermiştir.


Yılmaz ÖZDİL'in bu paylaşımının hiçbir haklı nedeni olamaz.Şuur altındaki CHP ve KILIÇDAROĞLU karşıtlığının dışa yansımasıdır bu paylaşım.


Yılmaz ÖZDİL;bugün Sözcü Gazetesindeki köşesinde,bu yakışıksız paylaşımı nedeniyle günah çıkarma ve mazeret üretme, kendisinin bu davranışına haklılık kazandırma gayreti içine girmiş ve daha da batmıştır.


ÖZDİL kendisini savunurken diyor ki;”....o fotoğrafı ben yayınlamadım,bizzat Chp'nin iletişim ekibi yayınladı...ben o fotoğrafı bizzat Chp televizyonundan aldım. Akademik sunum herkesin uykusunu getirdiği için,ben de izerken uyukladığım için,hepimizin ortak duygularını yansıtan o görüntüyü paylaştım,”heyecan verici bir toplantı oldu dedim”


Savunmaya bakar mısınız?


Sayın ÖZDİL;tamam bu görüntüyü Chp televizyonundan almış olabilirsin,yayın akışı ve hızı içnde o görüntü,istenmese de televizyonda da yayınlanmış olabilir. Televizyonda,izleyenlerin çoğunun dikkat dahi edemedikleri bir şekilde hızlıca ve anlık olarak yayınlanmış olması;senin de, ganimet bulmuş gibi bu görüntüye sarılarak, bu görüntüyü çok okunan ve takip edilen bir yazar ve gazeteci kimliğinle,sosyal medyada ses getireceğini bilerek ve isteyerek aylaşmana,halkın gözüne zumlamana ve altına da,ironi yaparak ”heyecan verici bir toplantı oldu” yorumunu ilave etmene, asla haklılık kazandıramaz.


Görüntü altına ilave ettiğin, ”heyecan verici bir toplantı oldu”şeklindeki ironik yorum dahi,senin CHP ve lideri KILIÇDAROĞLU'nu küçük düşürme ve aşağılama kastını açıkça ortaya sermektedir.


Diyorum ki;acaba Sayın ÖZDİL,AKP ve tek adama dayalı Saray iktidarı,seçimi kaybetmesin ve iktidarını sürdürsün de,ben de hem iktidara ve hem de CHP muhalefetine muhalefet yapan yazılarıma devam edeyim diye mi düşndü, bu paylaşımıyla?06/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

4 Aralık 2022 Pazar

İKİNCİ YÜZYIL VİZYON BELGESİ

 



KILIÇDAROĞLU'nun; bu ülke için birşeyler yapmak istediğini ve bunda da çok samimi olduğunu,kendisine oy vermekte hasis davranan Türk seçmenine şirin gözükmek,onların oylarını partisi CHP'ye çekebilmek için insan üstü çalıştığını ve bu açıklanan vizyon belgesini de,iktidara geldiğinizde ne yapacaksınız,somut önerileriniz nedir diye kendisini sorgulayan, doğruları bir türlü göremeyen seçmenleri tatmin amacıyla, içeriden ve dışarıdan profesyonel ekenomistlere,boşuna paralar harcayarak açıklamak zorunda kaldığını, çok iyi biliyoruz.


Vizyon belgesinin sunumunu bir süre dinledim ve çok anlaşılmaz teorik açıklamalar olduğunu fark edince televizyonı kapattım.Ben dahi anlamak da zorlanıp sıkıldığıma göre,sade vatandaş ne yaptı tahmin edebilirsiniz.


Ben hukukçuyum,ancak az da olsa iktisat okudum,yaşım gereği hayat ecrübem var,AKP iktidarını ve ondan önceki iktidarları izledim ve yapılan tüm yanlışları gördüm.


Ben beş kuruş istemeden CHP ve Altılı Masa'ya yapmaları gerekenleri bir bir sıralayayım.


Öncelikle;yargıyı bağımsız ve tarafsız kılacaksınız.hukukun üstünlüğünü,hak ve adaleti ne pahasına olursa olsun tesis edeceksiniz.Bu hiç zor değil, para ve pul da gerektirmiyor,sadece irade gerektiriyor.


Yapacağınız anayasayı harfiyen uygulayacaksınz.


Parlamenter sistemi yeniden tesis edeceksiniz.


Kuvvetler ayrılığı ilkesini tam olarak uygulamaya koyacaksınız.


Parlamentoyu,seçim kazanarak çoğunluğu elde eden parti ya da partilerin tasallutundan kurtaracak yasal düzenlemeler yapacaksınız.


Milletvekili seçilenlerin; asgari parti displini dışında, özgürce kanaatlerini açıklamalarının ve oy kullanmalarının önünü açacaksınız.Buna karşılık olarak da,Milletvekillerine,partinden istifa edersen milletvekilliğinden de istifa etmiş sayılacaksın diyen bir anayasa hükmünü getireceksiniz.


Bürokrat atamalarında torpili bırakacak ve liyakati esas alacaksınız.


Bağımsız bir Merkez Bankası kuracaksınız.


İhale yasasını;ihaleleri, rekabete açık ve şeffaf bir hale getirecek şekilde yeniden düzenleyeksiniz.


Devlet harcamalarının denetimini, Sayıştay vasıtasıyla çok sıkı bir şekilde yapacaksınız.


Her türlü yolsuzluğa,sahtekarlığa ve partizanlığa açık anti demokratik ve denetim dışı örtülü ödenek rezaletini kaldıracaksınız.


Denetim dışı tüm fonları kaldıracaksınız.


Bugünkü tüm imar yolsuzluklarını aklayan Toplu Konut İdaresini kökünden kaldıracaksınız.


Vakıfları yeniden yasal düzenlemeye tabi tutarak,vakıf tesisini; yeterli parası ve malı olanlara,devletten ve belediyelerden bağış ve yardım almadan kurabilecek olanlara hak olarak tanıyan bir düzeni getireceksiniz.Dilenci vakıf değil, dilenme durumundaki fakir fukaraya yardım eden vakıflar kurduracaksınız.


Halktan önce devlet olarak azami tasarrufu yapacaksınız.Hiçbir devlet kurumu kirada oturmayacak.


En başta Cumhurbaşkanlığı,Başbakanlık ve Bakanlıklar olmak üzere,Mersedes türü lüks makam araçlarını,Cumhurbaşkanı,Başbakan ve Bakan ile sınırlandıracaksınız, diğer üst düzey bürokratlardan makam aracı kullananlara, yerli araba tahsis edeceksiniz.Model takip edercesine, her yıl makam arabası değişikliğini yasaklayacaksınız.Bir makam otosunun en az beş yıl süreyle aynı makam sahibi tarafından kullanılması mecburiyetini getireceksiniz.Tıpkı,memurlara her istediğnde gözlük ve kulaklık gibi cihazlar vermediğiniz gibi.Hem de tam parasını da vermeyerek.


Planlama teşkilatını derhal kuracaksınız ve planlı bir kalkınmaya öncelik vereceksiniz.Ülkenin ekonomik,sosyal,kültürel ve askeri ihtiyaç önceliklerine göre yatırım yapacaksınız ve devletin kaynaklarını, bu önceliğe göre kullanacaksınız.


Kanal İstanbul gibi absürt ranta dayalı üretmeyen döviz kazandırmayan gösterişli yatırımlardan uzak duracaksınız.


Yabancı sermaye getireceksiniz.Ancak fazla açılıp boğulmayacaksınız.Yabancı sermayeyi,aldığın döviz cinsinden borcu vadesinde ödeyecek ve artanını da diğer yatırımlarda kullanacak şekilde,artı değeri yüksek, akılcı ve üretime dönük yatırımlarda değerlendireceksiniz.


Devlet özel sektör işbirliğiyle,kar garantili ve yap işlet devret modeliyle yapılan şehir hastaneleri,köprü,yol ve tünel gibi yatırımları derhal devletleştireceksiniz ve özel sektör devlet ilişkisini tasfiye edeceksiniz,buraların kullanma bedelerini asgari düzeye indirerek,halkın buralardan istifadesini sağlayacağınız gibi,sürümden daha çok para kazanacaksınız.


Evet akaryakıt üretmiyoruz,ancak kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyeceksiniz ve akaryakıt fiyatlarını insaflı bir düzeye indireceksiniz,gerekise sübvanse edeceksiniz, akaryakıt sürümünü artıracaksınız,bu şekilde akaryakıtın maliyetlerine bindiği mal ve hizmetlerin üretimlerinin maliyetlerini düşürerek,fiyat istikararını sağlayarak, yüksek akaryakıt fiyatlarından kaynaklı yüksek üretim maliyetlerinin sebep olduğu enflsayonu önleyeceksiniz,akaryakıtın artan sürümünden ve ucuz akaryakıtdan faydalanan ticaret ve sanayi sektörlerinin,ucuz akaryakıt nedeniyle artacak olan üretim ve satış cirolarından kaynaklı olarak devlete ödeyecekleri fazla vergilerle,akaryakıta yapacağın destekten daha fazlasını kazanmanın yollarını arayacaksınız.


KDV ve ÖTV gibi vasıtalı vergilerde, daha adil olacaksınız,hizmet ve mal üretimi ve satışından kaynaklanan beyannameye dayalı gerçek kazançlardan,vergi kaybını en alt düzeye indirerek,daha çok vergi almanın yollarını bulacaksınız,bunların da vergi oranlarını indirerek,vergi mükelleflerini vergi kaçırmaya zorlamayacak düzenlemeleri yapacaksınız.


Özel Tüketim Vergisi rezaletine son vereceksiniz,gerçekten çok lüks mal ve hizmetlerden ÖTV alacaksınız.Örneğin, bugün otomobillerden alınan gasp niteliğindeki vergilerde adalete gideceksiniz,gerçekten çok lüks zengin tabakanın alım gücüne ve kullanımına hitap eden arabalardan ÖTV alacaksınız.hem de acıtarak alacaksınız,orta tabakanın alacağı lüks olmayan arabalardan almayarak kaybettiğin ÖTV'leri, bu ultra lüks arabalarıdan alacağınız ÖTV ile dengeleyeceksiniz.


Sakın unutmayınız;haksız ve aşırı ÖTV nedeniyle satılmayan her araçtan, aç gözlü bir şekilde beklediğiniz ÖTV kaybının dışında,satılmayan arabanın kullanımından elde edeceğiniz akaryakıt,lastik,servis,bakım,tamir,sigorta ücretleri gibi ücretlerden alacağınız KDV'yi ve gelir vergisini de alamamış olduğunuzu,daha çok vergi kaybı yaşadığınızı,aza tamah edenin çoktan da mahrum kalacağını, asla unutmayacaksınız.


Bu ülke bir zamanlar et,süt ve tarım ürünlerini ithal ederek olmayan dövizini kaybetmezdi,Hayvancılık ve tarım, ülkemize yeterli düzeydeydi.Hayvancılık ve tarım yapan köylülerimiz, ihmal edildiler devletin desteğinden ve öncülüğünden mahrum bırakıldılar,ithal tarım ürünleri ikame edilerek, tarımla uğraşan çiftçilerimiz ürettikleri malların karşılığını alamadılar,maliyetlere binen fiyatları sürekli artan mazot,gübre, tohum ve ilaç bedelleri, çiftçimizin belini büktü ve toptaklarını ekemez oldular,süt veren hayvanlarına yem yetiştiremeyerek mezbahada kesime gönderdiler.


İşte bu nedenle,bir yandan sanayileşerek,diğer yandan da tarımı ihmal etmeden sanayiciye olduğu gibi,tarımla uğraşan çiftçilere de; mazot,gübre,tohum ve ilaç destekleriyle arka çıkacaksınız, onlara destek vereceksiniz,maliyetlerini ucuzlatacaksınız,toprağını ekmeyen çiftçi bırakmayarak,tarım ve hayvancılığa dayalı ürünlerin dışarıdan dövizle ithaline son verecek tedbirleri alacaksınız.


Sığınmacı problemine derhal çözüm getireceksiniz, sınrlarımıza namusumuz gibi sahip çıkacaksınız.


Yurtta sulh cihanda sulh ilkesine sıkı bir şekilde sarılacaksınız.


Laik devlet olmanın gereği olarak;İslam dini dahil, tüm dinlere eşit mesafede ve tarafsız olacaksınız.Devletin dininin olmadığını,vatandaşlarının din sahibi olduklarını,din ve vicdan özgürlüğü ve laiklik ilkesi gereği,hangi dine mensup olurlarsa olsunlar,dinin; kul ile Allah arasında,manevi ve uhrevi bir bağ olduğunu gözeterek,vatandaşların dinini ve inanışlarını Allahla aralarında yaşamalarına imkan tanıyarak,kul ile Allah arasından çekileceksiniz,dini syasete alet etmeyeceksiniz.


Bu bağlamda,Diyanet İşleri Başkanlığını; tüm dinlere eşit mesafede ve tarafsız olacak şekilde ve anlayışta,her dinin temsilcilerininin de yer alacağı bir yapı içinde, yeniden düzenleyerek küçülteceksiniz ve protokol dışı bırakacaksınız.


Şimdilik aklmıza geliverenler bunlar.


İnanın bunları yerine getirin,Amerikadan oradan buradan ekonomist aramadan, ülkemiz kısa sürede düze çıkacaktır. 04/12/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu





30 Kasım 2022 Çarşamba

TİCARİ KAFALI SİYASETÇİLERDEN NE BEKLERSİNİZ?

 



Her konuyu alacaklı ve borçlu penceresinden bakarak, ticari bir zihniyetler değerlendirip yorumlayan siyasilerden ne beklersiniz?


Tabii ki;tek başlarına iktidar olabilirlerse, ülke yararından çok kendi ticari ve mali çıkarlarını ön planda tutacaklarını düşünürsünüz.


İsmini dahi aklımda tutmak için gayret sarfetmediğim bir İYİ PARTİLİ siyasetçi;KILIÇDAROĞLU seçilemez diyen İYİ PARTİLİ AĞIRALİOĞLU'na destek olup katkı sunmak için olsa gerek,son seçimlerde,demokratik bir refleksle ve tamamen iyi niyetli olarak,CHP'nin, yani KILIÇDAROĞLU'nun, grup kurarak seçimlere katılmalarının önünü açmak amacıyla İYİ PARTİ'ye emanet olarak verdiği milletvekillerini bir mal ve para mertebesine indirerek, borç verilmiş milletvekilleri olarak aşağılamış ve son yerel seçimlerde İMAMOĞLU'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesinde İYİ PARTİ'nin sağladığı destekle,İYİ PARTİ'nin, CHP'ye olan borcunu fazlasıyla ödediğini,hatta alacaklı bile olduğunu beyan etmiştir.


Efendi,dur bakalım.İYİ PARTİ,CHP adayını desteklemeseydi, kendi adayı İstanbul seçimlerini kazanabilecek miydi?


Tabii ki;kazanamayacaktı.Oyları boşa gidecekti ve belki AKP adayı kazanarak, İstanbul halkının paraları, AKP'nin arka kapısı, dinci ve gerici vakıf ve derneklere hortumlanmaya devam edecekti.


Demek ki;İstanbul seçimlerinde CHP adayını destekleyen İYİ PATİ'nin bu desteği,sonuç olarak, CHP'ye değil, İstanbul halkına yaramış ve İYİ PARTİ bu desteğiyle,aslında olmayan, CHP'ye bir borç ödememiş ve CHP'den alacaklı duruma da geçmemiştir.


İYİ PARTİ,ülkemize ve İstanbul halkına olan görevini yerine getirmiş ve borcunu ödemiştir.


CHP de bazı illerde,örneğin Balıkesir ilinde, İYİ PARTİ lehine adayını geri çekmiş ve kazanabileceği BALIKESİR Belediyesini, İYİ Parti yüzünden kaybetmiş, Balıkesirliler zarar görmüşlerdir.


Son kez yazıyorum.


Bu altılı masa ittifakında,işin doğası gereği, ortak adayın mutlaka ve mutlaka altılı masadan çıkması,liderlerden birinin ortak aday gösterilmesi, zorunludur.


Zira,bu masayı oluşturan partilerin genel başkanları, peryodik toplantılarla bir araya gelerek, seçimden sonra yapılması gerekenleri,yol haritasını görüşerek planlamakta ve bu görüşmelerin aktörlüğünü yaparak bu toplantıların havasını ciğerlerine teneffüs etmişlerdir.


Buna rağmen,bu görüşmelere katılmamış,altılı masa toplantılarının havasını teneffüs etmemiş,bu görüşmelerde nelerin konuşulduğunu,neler üzerinde tam mutabakat sağlandığını,nelerin ihtilaf konusu olduğu ve müzakereler sonunda bir ortak karara varıldığını bilmeyen,masada yer almamış görüşme ve müzakerelere katılmamış dışarıdan bir adayın, balıklama altılı masanın ortak adayı olarak bu masaya dahil olması halinde,seçildiğinde başarılı olması imkansızdır,masa dışından bir kişinin hazır yemeğe konmaya hakkı da yoktur,böyle bir adaylık teklifini kabul edecek dışarıdan bir kişi de, bize göre onursuzdur.


Ortak aday, mutlaka masadaki bir lider olmalıdır ve bize göre, bu da;altılı masanın kurucusu ve lokomatifi,altılı masanın en güçlü partisi CHP'nin Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU'dur. 30/11/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu