31 Mart 2022 Perşembe

ERDOĞAN'IN GARANTÖRLÜK MERAKI BİTMİYOR

 


Ukrayna tarafı Rusya'ya yazılı bir teklifte bulunmuş ve"tarafsız" statüye sahip olma ve NATO gibi askeri ittifaklara katılmama karşılığında, kendisine uluslararası güvenlik garantilerinin verilmesini talep etmiş.

Buna göre,Ukrayna garantör olacak ülkelerle anlaşmalar imzalayacak ve bu garantör ülkeler;Ukrayna'ya yönelik herhangi bir saldırı ya da savaş durumunda, Ukrayna'ya silah ve asker desteği sağlayacak ya da mali olarak yardım edecekmiş.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Özbekistan dönüşünde yaptığı açıklamada, "Garantörlük konusunda da biz, Ukrayna'nın güvenliğini teminen garantör ülkelerden biri olabiliriz, buna ilke olarak sıcak bakıyoruz demiş.

Ukrayna'nın; Rusya'dan gelecek saldırılara karşı, güvenliğine yönelik Garantör devlet olmak demek; Ukrayna'nın güvenliğinin,toprak bütünlüğünün sağlanarak gerçekleşmesini gözeten denetleyen,güvence altına alan devlet demektir.

Yani,ERDOĞAN garantörlüğü kabul ettiği takdirde,Ukrayna'ya saldıran Rusya'ya veya başka bir devlete karşı,garantör devlet olarak bizde savaş açacağız,silah,asker desteği ve mali yardım da bulunacağız.

Bunun en tipik örneği Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bizim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinin garantör devleti olmamız gibi.Kuzey Kıbrıs, bizim için stratejik önemde ve halkı da soydaşımız olan bir devlet.

Peki,Ukrayna bizim neyimize?

Demek ki;garantörlük öyle basit bir konu değildir,risk içermektedir.

Bir devletin güvenliğine,toprak bütünlüğüne,özgürlüğüne garantör olabilmek için,öncelikle güçlü devlet olacaksın ve hayati bir önemi ve yararı olacak bu garantörlüğün, ülke için.Herşeyden önemlisi de,kendini garantiye almış olan güçlü bir devlet olacaksın.

ERDOĞAN;ülkesinin yönetimini,güvenliğini sağlamaktan aciz,gözü kapalı arabuluculuğa talip olduğu gibi, Ukrayna'nın güvenliğini,özgürlüğünü ve toprak bütünlüğünü,Rusya'ya karşı korumaya talip olduğunu açıklıyor.

ERDOĞAN;garanti vermeye,garantör olmaya çok meraklıdır biliyorsunuz.

Kendi koltuğunu garanti altına almak için,seçim yasasını değiştiriyor biliyorsunuz.

Para sahibi yüksek mevdut sahiplerinin Türk Lirası cinsinden paralarını,enflasyona karşı koruyarak garanti altına almak için,kur korumalı mevduat hesabı garabetini uygulamaya koyan ve mevduat sahiplerine kur artış oranında halkın vergilerindn oluşan hazineden para aktararak,para babalarının paralarına garantörlük yapan kendisidir.

Daha bitmedi.Biz demiyoruz, kamuoyunda beşli çete olarak anılan Yap İşlet Devret yöntemiyle yapılan,geçiş ve hasta garantili, tüm köprü,otoyol ve şehir hastanelernin ihalelerini alan bir avuç yandaş müteahhide,devlet kesesinden geçiş ve kar garantisi vererek garantörlük yapan da, ERDOĞAN'dır.

Adamın fıtratında var garantörlük,kendileri hep zayıftan(!) yanadır,yufka yüreği(!) dayanamıyor ne yapsın zayıfa ve fakire destek çıkıyor garantörlük yaparak!

Her kula ve millete nasip olmaz,ne kadar övünsek azdır, Türk Milleti olarak böyle bir Cumhurbaşkanına sahip olduğumuz için,Allah başımızdan eksik etmesin,Allah nazarlardan saklasın!31/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

29 Mart 2022 Salı

HALKIMIZDAN ÖZÜR DİLEYECEĞİNE TEŞEKKÜR BEKLİYOR

 



Değerli dostlarım;tansiyonumun 20'lere fırlaması nedeniyle,sağlığım için bir süre yazmama kararı almış ve niçin yazmıyorum diye merak etmemeniz için de, sizlere bir mesajla keyfiyeti bildirmiştim.

Eksik olmayınız, sizlerin içten şifa dilekleri ve aldığım ilaçlar biraz tansiyonumu normale döndürdü,buna rağmen bir süre daha yazmamak istiyordum.Ancak,ülkemizde öyle acayip olaylar yaşanıyor ki;gel de yazmadan dur.

İnanın,bir süre daha yazmamak için çok direnmeme ağmen, sabredemedim, yazmazsam daha fazla strese girecağimi düşünerek, bu makaleyi yazmaya başladım.

AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanının şu pişkinliğine bakar mısınız?

Ülkeyi,en başta ekonomisi olmak üzere, felaketin eşiğine getiren ve hiçbir sorunu çözemeyen ERDOĞAN;bu durumdan dolayı erken seçim kararı alarak halkımızdan özür dileyecek yerde,pişkinliğe vererek,pahalılıktan şikayet etmeyin, halinize şükredin diyor,Ukrayna örneğini vererek, ülkemizi yılanların çıyanların işgalinden koruduk,özgürlüğünüzden olmadınız,ülkenizi terk etmek zorunda kalmadınız, ülkemizi Ukrayna ve Suriye yapmadık, en büyük hizmetimiz ülkemizi işgalden koruduk,halinize şükredin diyor.

Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye çalışıyor insanlarımızı.

Bizim ülkemize yönelik bir saldırı ve işgal tehddidi yok ki;nereden çıkarıyor bu saldırı ve işgal tehdidini,bizi hangi ülkenin işgalinden korumuş? Sayın ERDOĞAN sanırım hayal veya rüya görüyor.

Ülkemizi işgalden koruyanlar,ATATÜRK ve 2.Dünya Savaşında ülkemizi savaşa sokmayan, İsmet İNÖNÜ'dür.

Evet, ülkemiz bugün işgal altında,anayasa ve yasaları ihlal eden,ülkeyi keyfine göre babasının çiftliği gibi yönetmeye çalışan,ülkenin kaynaklarını yandaşlara peşkeş çeken,kapitülasyonları hortlatan, özgürlükleri yok eden,halka hesap vermekten kaçınan tek adam ERDOĞAN ve Saray iktidarının işgali altındadır ülkemiz.

Niçin, Ukraynaya ve Suriye'ye bakarak halimize şükredeceğiz, pahalılığın altında inim inim inleyeceğiz, özgürlüklerimizden yoksun yaşamaya mahkum olacağız?

Ukrayna yerine,niçin Almanya'ya,Fransa'ya,İngiltere'ye,ABD'ye bakarak,onlara imrenerek hayıflanmayalım ve üzülmeyelim?

Millet olarak bir yerlere bakacaksak,Ukrayna'ya değil gelişmiş özgür ve rafah içindeki batı ülkelerine bakmalıyız ve halimize şükredecek yerde, utanmalıyız, üzülmeliyiz.

Bir de çıkmış,Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuğa soyunuyor.

Sanki,ATATÜRK'ün Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesini çiğneyerek, Suriye'nin içişlerine karışan, Suriye'nin iç savaş sonucunda harabeye dönmesinde ve bölünmesinde,Rusya ve ABD'nin Güney komşumuz olmasında ve Suriye'nin Kuzeyinde Kürt oluşumunun ortaya çıkmasında kendisinin hatalı dış poliştikaları yokmuş ve ülkemizi Suriye batağına sürüklememiş gibi,şimdi Ukrayna ve Rusya arasında barışı sağlamaya çalışıyor.

Sen, barış yanlısıysan,önce kapının önünü süpüreceksin.Suriyenin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını koruması için, doğrudan Suriye lideri Esat ile görüşeceksin efendi.

Kelin ilacı olsa başına sürermiş.

Kendisi,Suriye'yi karıştıran,Suriye batağında debelenirken,barış havarisi kesilen bir zat'ın, barış girişimlerinde samimi olamayacağı açıktır.

Sayın ERDOĞAN;Ukrayna ve Rusya savaşını, kendisinin iktidarda kalması için fırsata çevirmek istemekte ve iç ve dış politikada adından söz ettirerek,sempati ve oy devşirme gayreti içindedir.

Bu nedenle,Ukrayna ve Rusya arasında, Antalya barış müzakeresinden sonra, bugün de İstanbul müzakeresinde başrol oynamış ve müzakere öncesinde konuşma yaparak Dünya basını önünde poz vermiştir.

EDOĞAN;iktidarda kalabilmek için, beyhude çırpınmaktadır.

Halkımız, ERDOĞAN tek adam Saray yönetiminin altında, inim inim inlemekte ve seçim sandığını beklemektedir. 29/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

26 Mart 2022 Cumartesi

AKP GENEL BAŞKANI VE PARTİLİ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ZİMMET SUÇU İŞLEMİŞTİR

 


AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanı olan ERDOĞAN;geçtiğimiz günlerde,Cumhurbaşkanı şapkasıyla oturduğu sarayında,AKP Genel Başkanı şapkasıyla partisinin eski ve yeni milletvekillerine,il ve ilçe başkanlarına bir davet vermiş,devletin mutfağında, devletin çalışanları tarafından devletin parasıyla alınan malzemelerle yapılan yemeklerle,mükellef sofrada onları yedirip içirerek ağırlamıştır.

Bu toplantı tamamen partisel, resmi niteliği olmayan özel bir parti toplantısıdır.

Yapılması gereken yer, AKP Genel Merkez binası ve yemek içmek için harcanması gereken paralar da,AKP'nin iktdar partisi olarak tüm partilerden fazla olarak hazineden aldığı yardım paralarıdır.

Partili cumhurbaşkanı ERDOĞAN; kendisini ve partisi AKP'yi devletle özdeştirdiği için,hiç korkmadan ve utanmadan, partisinin ve kendisinin siyasal geleceği için düzenlenen bu partisel gönül alma ve propaganda toplantısını, devletin kendisine Cumhurbaşkanı olarak tahsis ettiği resmi sarayında yapmış ve sarayın,kamu yönetimine tahsisli resmi ödeneğinden harcanan paralarla hazırlanan yemekleri, özel ve partili yandaşlarına ikram etmiştir.

Bu davetin etik yanını daha önce yazdığımız “YİYİN EFENDİLER YİYİN AKSIRINCAYA TIKSIRINCAYA KADAR YİYİN” başlıklı makelemizde değerlendirmiştik.

Bu makalemizde ise;etik dışı bu eylemin,cezai yanını değerlendireceğiz.

Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN;etik dışı bu eylemiyle,aynı zamanda Türk Ceza Kanununun 247 maddesinde düzenlenen tipik bir zimmet suçu işlemiştir.

TCK.nın 247/1 maddesinde aynen;

Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”hükmü yer almaktadır.

Yasa madesi çok açıktır.Yoruma dahi gerek yoktur.

Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN;görevi nedeniyle koruma ve gözetimiyle yükmlü olduğu,devletin parasıyla alınan et sebze,içecek ve diğer gıda maddeleriyle oluşturulan yiyecek ve içeceklerden oluşan menüyü,hiçbir kamusal nitelik taşımayan,devletin yönetimine,halkın yararına bir katkı sunmayan,siyasal ve kişisel amaçlı olarak düzenlenen özel yemekli toplantıda, partili özel davetlilerine yedirerek, zimmet suçunu işlemiştir.

Hiçbir işlem yapılmayacağını bilmemize rağmen,tarihe not düşmek için buradan kendisi hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz.26/03/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


25 Mart 2022 Cuma

MUHALEFET PARTİLERİ HİÇ MAZERET ÜRETMESİNLER

 



AKP ve saray iktidarı,seçimlere çok az bir zaman kala,iktidarını sürdürebilmek amacıyla,kendisine seçim kazandıracağı umuduyla, yeni bir seçim yasasını Meclise sunmuş ve 17 saatte Anayasa Komisyonundan geçirerek,yasalaştırmak üzere Meclis Genel Kuruluna sunmuştur.

AKP bu seçim yasasında siyasi mühendislikler yapmış olabilir.

Bunların hiçbiri mazeret olamaz.

Her mühendisliğin bir karşı mühendisliği vardır.

Muhalaefet partileri de,bir zahmet bir araya gelip kafa kafaya vererek,kafalarını yorarak, karşı bir siyasi mühendislik yapıp, seçim yasasındaki değişiklikleri boşa çıkarmalıdırlar.

Bu yasal değişiklik, Millet İttifakına dahil veya dahil olmayan tüm muhalefet partilerini inadına bir araya getirmelidir.

Bu ekonomik buhrana,boş tencerelere ve bu olumsuz koşullara rağmen, muhalefet partileri,bir olup sarayın bu planını boşa çıkararak ülkeyi sarayın bu işgalinden kurtaramazlarsa,yazıklar olsun.

Bir daha asla seçim kazanamayaacakları gibi, halkın yüzüne asla bakamayacaklardır.

Bu seçim yasası, muhalefetin mazereti değil,bilakis önlerine çıkan yeni bir fırsat olararak değerlendirilmelidir.

Küçüğünden en büyüğüne,hiçbir muhalefet partisinin; üzümün çöpü, armudun sapı demeye haklar yoktur.

Millet İtifakına dahil olan veya olmayan muhalefet partileri;siyaseti, gerçekten ülkenin yararı için yapıyorlarsa,saray yönetimine son vererek, parlamenter ve özgür bir demokrasiyi yeniden kurmak istiyorlarsa ve bu isteklerinde gerçekten samimilerse,gerçekleri görmeliler,boylarının ölçüsünü,hadlerini ve tabanlarını bilerek davranmak ve aralarında anlaşmak için kendilerini dev aynasında görmemeleri,naz ve kapris yapmamaları zorunludur.

İstemek başarmanın yarısıdır.

Önümüzdeki seçimlerin; muhalefetin ve ülkenin geleceği ve yüce menfaatleri için çok önemli bir son çıkış olduğu asla unutulmamalıdır.

Bu gerçeklere rağmen,sağduyulu davranarak,sarayın seçim oyununu bozmak için,demokratik ve özgür parlamenter sistem asgari müştereğinde anlaşmayan,kendi ideolojilerinin teferruatında boğularak, sarayın iktidarını sürdürmesine koltuk değneği olacak olan muhalefet partileri,tarihe vatan hain olarak geçeceklerdir. 25/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

22 Mart 2022 Salı

YİYİN EFENDİLER YİYİN AKSIRINCAYA TIKSIRINCAYA KADAR YİYİN

 



Eskiye rağbet olsa bir pazarına nur yağarmış.

Eski AKP Milletvekilleri,İl Başkanları, AKP'ye nur yağdırmak için; bugün,iki şapkalı tek adamın,AKP Genel Başkanı şapkası altında,ancak Cumhurbaşkanı şapkasına tahsisli lüks sarayının,lüks salon ve sofrasında bir araya gelerek, afiyetle yemek yediler ve hasret giderdiler.

Çift şapkalı AKP Genel Başkanı,Cumhurbaşkanı şapkasına tahsisli sarayının Cumhurbaşkanı amblemli kürsüsünden, AKP Genel Başkanı şapkasıyla konuşma yaptı ve daha önce herbirini dışladığı ve kovduğu eski arkadaşlarını bağrına bastı.

Sanırım,her doğruları söylemeye cesaret ettiğinde,ERDOĞAN tarafından sürekli yanından kovulan sivri dilli,özgül ağırlığı yüksek olan kardeşi Bülent ARINÇ'da, koşarak saray'a gelmiş ve sofradaki yerini almıştı.

Cumhurbaşkanı şapkasıyla kendisine tahsisli sarayda,AKP şapkalı Genel Başkan olarak konuşan ERDOĞAN'ın; timsahın gözyaşlarını içeren duygulu konuşması karşısında, Bülent ARINÇ ve diğerleri gözyaşlarına boğulmuş olmalılar.

Tam bir rezalet, etik dışı bir toplantı.

Toplantıya ev sahipliği yapan zat,AKP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı siyasi bir toplantıyı,nüfuzunu kötüye kullanarak, AKP Genel Merkez binası yerine,kendisine Cumhurbaşkanı şapkasıyla tahsisili,millete ait bir kamu malı olan sarayda yapmış,devletin parasıyla pişen yemekleri,devlete ait olan kamu malında,kendi siyasi menfaati için eski arkadaşlarına ikram etmiş,daha önce dışlanan bu kişiler de;utanmadan ve sıkılmadan sarayın cazibesine kapılarak, koşa koşa davete icabet etmişler ve saradaki lüks yemek sofrasında, onurlarını meze yapmışlardır.

Bu fakir halk,ucuz ekmek için karda kıyamette kuyrukta beklerken,herbiri en azından emekli milletvekili maaşı alan tuzu kurular,saraydaki lüks sofrada haram yemişlerdir.

Bu halk artık gözünü açmalı ve tuzu kuruların yedikleri bu haram lokmaları, ilk seçimde bunların burunlarından fitil fitil getirmelidir.

Yiyin efendiler yiyin aksırıncaya ve tısırıncaya kadar yiyin,itibardan tasasrruf olmaz.

Hepinize haran zıkkım olsun yedikleriniz. 22/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

21 Mart 2022 Pazartesi

HER TEZ'İN BİR ANTİTEZ'İ VARDIR VE BUNLARIN ÇARPIŞMASINDAN YENİ BİR GERÇEKLİĞE VE DOĞRUYA (SENTEZE) ULAŞILIR

 



Tez,antitez ve sentezden oluşan diyalektik metod'dan hareket edersek,her tez'in bir antitezi mevcut olup,tez ve antitezin çarpışmasından istediğimiz akılcı yeni bir gerçekliğe ve doğruya,yani senteze ulaşmamız pekala mümkündür.

Durduk yerde diyalektik metodu ortaya atmış değiliz.

Yetersiz,kendi geleceğinden,iktidarını koruyarak soygun ve keyfi hukuk dışı otokratik düzenini sürdürmekten,hazinenin tüm varlıklarını kendi yakın ve yandaş çevresine peşkeş çekmekten başka hiçbirşeyi düşünmeyen iş başındaki iktidar;bu soygun düzenini devam ettirebilmek ve ikidarda kalabilmek için, 2023 seçimlerini şöyle veya böyle mutlaka kazanmak istemekte,ancak yapılan anket sonuçları ve halkın artık çıplak gözlerle görünen sefaleti ve yoksulluğu nedeniyle, seçim kazanamayacğı korkusuna kapılmış olduğundan,mevcut seçim yasasında bir değişikliğe giderek, korkulu rüyası haline gelen Millet İttifakını dağıtacak,kendisini iktidarda bırakacak yeni bir seçim sistemini hazırlamış bulunmaktadır.

İktidarın tezi;2023 seçimlerini de kazanarak,mutlak surette iktidarda kalmak ve soygun düzenini devam ettirerek,hesap vermekten kaçmak,bu nedenle de seçim sistemini değiştirmektir.

Mevcut iktidardan mutlu olmayan,özgürlüklerini,insanca yaşam haklarını yitiren,ülkenin içinde bulunduğu ekonomik,sosyal ve siyasi krizden memnun olmayan halkımızın ve muhalefet partilerimizin,iş başındaki iktidarın,iktidarını sürdürmeye yönelik bu tezi karşısında,akılcı ve doğru bir sonuca ve senteze ulaşabilmek,iktidarı demokratik yolla iş başıdan uzaklaştırabilmek için, duygusallıktan uzak akılcı ve doğru bir antitez ortaya koymaları zorunludur.

İş başındaki siyasal iktidar;Millet İttifakını dağıtmak,ittifak bileşeni partilerin morallerini bozmak,milletvekili çıkarmak için gerekli oy sayıları yetersiz olan küçük partilerin;aldıkları oylarının çöpe giderek, artık oylardan yararlanarak ittifak içinde milletvekili çıkarmalarını önlemek,bu artık oyların üzerine konmak,HDP'yi seçimlere az bir süre kala kapattırarak,grup kursalar bile yeni bir parti oluşumu içinde seçimlere katılmasının önünü kapatarak, sözüm ona Kürt Vatandaşlarımızın oylarını geçersiz kılmak ve bu oyların üzerine oturmak ve bu şekilde seçim kazanarak hesap vermekten kaçmak amacıyla yeni bir seçim yasa değişikliğini Meclise sunma hazırlığına girişmiştir.

Her tezin bir antitezi vardır.

Millet İttifakının bileşenleri partilerin ve bu partilerin seçmen kitlesinin; akılcı ve sonuç alıcı,iktidarın tezini çürüterek bir doğruya (senteze) ulaşacakları bir antitez üreterek uygulamaya koymaları, inkar edilemez bir zorunluluktur.

İktidarın sunduğu yeni seçim yasasına göre,ittifaka katılan küçük patilerin baraj sorunları yoktur.İttifakın toplam oyları ülke barajını geçiyorsa,küçük partilerin getirilmek istenen %7 ülke barajının altında oy almalarının bir önemi olmamakla birlikte,yeni düzenleme ile küçük partilerin milletvekili çıkarabilmeleri zorlaşmakta ve her seçim çevresinde, milletvekili çıkarabilecekleri oyu tek başlarına almaları gerekmektedir.

Bu nedenle,yeni teklif yasalaşırsa,muhalefetin birleştiği Millet İttifakının;ittifakın da ötesinde,hayati olan bu seçimlere mahsus olmak üzere,yer yer parti ittifakına dönüştütülmesi, Millet İttifakına katılan küçük partilerin; en başta genel başkanları olmak üzere,makul sayılardaki ileri gelen üst düzey yöneticilerinin Meclise taşınabilmeleri için, Millet İttfakının lokomatifi ve en büyük parisi olan CHP ve ondan sonra gelen İYİ Parti listelerinden aday gösterilerek,özellikle aday gösterildikleri seçim çevreleri olmak üzere,küçük partilerin oy oranlarının düşük olduğu,oylarının çöpe giderek iktidara yarayacağı tüm seçim çevrelerinde, küçük partilerin tüm seçmenlerinin,parti farkı gözetmeksizin, CHP ve İYİ Partiye oy vermelerinin sağlanması konusunda, akılcı çalışma ve planlamaların yapılması ve iktidarın oyununun bozulması, zorunludur.

Bu seçimler,demokrasi ve hukuk devrimi olarak tarihe yazılacak ve ülkemiz demokratik seçimlerle,azınlık Cumhur İttifakının keyfi ve hukuk dışı yönetiminden ve işgalinden kurtarılacaksa,tek adama dayalı otoriter ve keyfi saray yönetimine son verilerek parlamenter sisteme dönmek, gerçekten ve samimi olarak isteniyor ve arzu ediliyorsa,bir defaya mahsus olmak üzere, akılcı düşünmek,duygusallığımızı ve parti aidiyetimizi bir kenara bırakmak,tüm aidiyetimizi;demokratik ve laik,insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı Türkiye Cumhuriyeti üzerinde birleştirmek zorundayız.

HDP'ye oy veren sevgili Kürt vatandaşlarımız için de birşeyler söylemeyi görev sayıyorum.

Siyasal iktidar; seçim yasasını değiştirerek ve HDP'yi kapattırarak, umduğu sonuca asla ulaşamayacaktır.

Kürt vatandaşlarımız,beğenin beğenmeyin, feraset sahibi, özgürlüklerden ve demokrasiden yana insanlardır.Onlar da,iş başındaki demokrasi ve özgürlük düşmanı siyasal iktidardan memnun değillerdir.HDP kapatılsa ve yerine kurulacak partinin seçimlere katılması engellense de,Kürt vatandaşlarımız; küsmeyecekler, oylarını, asla AKP ve Cumhur İttifakına vermeyecekler ve inadına sandığa giderek,mevcut muhalefet partilerinden seçim kazanmaya en yakın,hukukun üstünlüğüne,insan haklarına ve demokrasiye inanmış en doğru partiye oylarını vereceklerdir.

Hele,EDİRNE cezaevinde yatmakta olan, gerçekten ülkesini seven,demokrasi ve özgürlük aşığı,duygularından arınmış,akılcı düşünebilen bir kişi var ki;iktidarın,her sıkıştığında can simidi gibi sarıldığı ÖCALAN yerine,onun telkin ve tavsiyelerine değer veren Kürt Vatandaşlarımız,İstanbul'un kazanılmasındaki vatanseverliklerini, 2023 sçimlerinde de göstereceklerdir,bundan en ufak bir şüphemiz yoktur. 21/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


10 Mart 2022 Perşembe

HAZIR BEBEK BEZİ



Bizim çocukların doğduğu 70'li ve 80 yıllarda, henüz hazır bebek bezleri yoktu.

Eşlerimiz,patiskadan ve havlu bezlerden çocuk bezlerini kendileri yaparlardı veya hazır satın alırlar ve aynı bezleri kirlendikçe yıkayarak,tekrar tekrar kullanırlardı.

Birkaç kullanım ve yıkamadan sonra, beyaz renkte olan bu bezler, kaka rengini alır ve kaynatmadan beyazlaşmazlardı.

Bebek bezlerini hergün yıkamanın yanında, birkaç gün arayla kazana atarak kaynatmak da söz konusuydu.

Eski kadınlar bayağı sıkıntı çektiler.

Sonradan, bir kullanımlık özel kağıtlardan yapılmış hazır bezler türedi ve kadınlarımız için büyük kolaylık oldu.Bebeklerin sağlığı ve temizlik kuralları açısından da bu hazır bezler gereçekten çok kullanışlı olup.bu alnda bir devrim niteliğindeydi.

Hayat pahalılığından, hazır bebek bezleri de nasibini aldı ve el yakar hale geldi,dar gelirli yurttaşlarımız bebek bezi almakta gerçekten zorlanmaya başladılar.

Muhalefet;çare olarak, bebek bezlerinden alınan KDV'nin %18 den %1'e indirilmesini önerdi, ama,Cumhur İttifakını oluşturan iktidar partileri AKP ve MHP birleşerek muhalefetin bu önerisini kabul ettirmedi.

Bebek bezleri ateş pahası olmaya ve el yakmaya devam ediyor anlayacağınız.

Bunlar değil miydi?En az dört çocuk yapın diye eşlere nasihat edenler.

Bunladı ama,bu değirmenin suyu nereden geliyor onu düşünen yoktu.

Madem çocuk yapın diye öğüt veriyorsun,hiç olmazsa iktidar olarak o çocukların boklu bezlerinin ucundan bir de siz tutun ve kolaylık sağlayın.

Yok,onlara göre kadının işi ne?

Kadın evde otursun,sosyal hayata dahil olmasın, meslek sahibi olmasın, çalışmasın,sadece evinde çalışsın,kocasını tatmin etsin,meyvasını toplasın çocuk doğursun,bir zahmet çocuğun boklu bezlerini de yıkayıp kaynatsın, aynı bezleri tekrar tekrar kullansın,bizim analarımız bizi hazır çocuk bezleriyle mi büyüttü diye düşünüyorlar ve bu nedenle de, çocuk bezlerindeki vergi indirimine karşılar.

Aslında kadına verdikleri değere ve kadına biçtiklere role çok uygun bu davranışları.

Bu kafa yapısından, başka birşey beklemek, abesle iştigal olsa gerek. 10/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



 

8 Mart 2022 Salı

BU REJİMİN ADINI KOYUN ARTIK LÜTFEN

 



Bugün,8 Mart Dünya Kadınlar Günü.

Kadınlarımız,uluslararası bir gelenek haline gelmiş olan ve tüm dünyada kutlanan bu özel günlerini, silahsız ve saldırısız,barışçıl olarak toplanarak kutlamak ve seslerini duyurmak istiyorlar,polis buna izin vermiyor.Daha doğrusu polise talimat veren siyasal iktidar izin vermiyor.

Aslında bu anayasal bir hak.

Önceden izin almayı gerektirmiyor.

Kaldı ki;kadınlarımızın bu özel günlerinde yapacakları toplantı ve yürüyüş, 2911 sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren bir toplantı da değildir.

2911 Sayılı Kanunun 4.maddesi çok açıktır.4.Madde de yer alan düzenlemeye göre,

Kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar”ın bu kanun hükümlerine tabi değildir.

Yani,kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar'ın, 2911 sayılı kanunun kısıtlamalarına tabi olmadığı, açıkça belirtilmektedir.

Bu anayasal ve yasal gerçeklere rağmen;siz, kadınlarımızın özel günlerini kutlamak için toplanmalarını, niçin, polisin orantısız güç kullanmasıyla engellemeye çalışıyorsunuz?

Kadınlarımızdan ne istiyorsunuz,kadınlarımızdan korkuyor musunuz siz?

Kadınlarımız size ne yaptı,sizi doğurduklarına mı pişman oldunuz,bu nedenle mi kadınlarımızdan hınç almaya çalışıyor ve onlara şiddet kullanıyorsunuz?

Sokak ve yürüyüş deyince, ödünüz kopuyor,sanki size yönelik darbe girişiminde bulunuluyor ruh haline bürünüyorsunuz,sanki kadınlarımız saraya yürüyecek ve sarayı başınıza yıkacakmış gibi bir paranoyaya sahipsiniz.

Siz demokrat mısınız,yoksa diktatör müsünüz?

Demokrat olmak kadar diktatör olmak da mümkün ve ayıp da değildir.

Diktatörlük de bir yönetim tarzıdır ve dünyada birçok örnekleri vardır.

Ayıp olan şey,demokrat görünerek diktatörlük yapmaktır.

Artık bir karar veriniz, biz de bilelim.

Demokratsanız,anayasal haklara saygı gösteriniz, sizi alkışlayalım.

Yok, biz demokrat değiliz, anayasa falan tanımayız diyorsanız,dürüst olunuz ve bunu da açıkça söyleyiniz ki;insanlarımız ve kadınlarımız anayasal haklarını kullanmaya kalkışmasınlar ve boşuna biber gazı ve dayak yemesinler.

Bu rejimin adını koyun artık lütfen, herkes kaderine razı olsun. 08/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


7 Mart 2022 Pazartesi

TÜM KADINLARIMIZIN DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN



Bugün (8.Mart.2022) Dünya Emekçi Kadınlar Günü.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8.Mart'ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü kabul etmiş olduğundan,her 8.Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır.

Dünya Emekçi Kadınlar günü deyince;benim aklıma hemen, ülkemizdeki ezilen,kocaları ve hatta bazılarının da erkek kardeşleri ve babaları tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan,can güvenliklerinden yoksun,eğitim ve çalışma alanında,siyasette,bürokraside, erkeklerin çok gerisinde bırakılan kadınlarımız ve çocuk gelinler geliyor.

Emekçi kadınlar deyince;sadece,bir işverene bağlı olarak ücretle çalışan kadınlar akla gelmemelidir.

Evlerinde çalışan ev kadınlarımız da; bize göre, emekçi kadınlarımızdır,eşine ve çocuklarına, hem de bila ücret, hiçbir karşılık beklemeden fedakarca bakan,ezilen,hor görülen büyük emekler sarf eden.

Ülkemizde; kadınlarımıza verilen değeri, daha doğrusu kadınlarımıza çok görülen ve verilmeyen değeri, bir kadın yazarımız; Duygu ASENA,“kadının adı yok” diyerek, çok güzel ifade etmiştir.

Gerçekten, “kadının adı yok”sözü, maalesef ülkemizde kadına verilen değeri,daha doğrusu değersizliği,çok güzel ifade etmeye yetiyor ve artıyor da.

Aslında anayasamıza bakıyoruz,anayasanın yasa önünde eşitliği düzenleyen 10. maddesinde, cinsiyet farkı gözetmeksizin,kadın ve erkek, herkesin, yasa önünde eşit oldukları yazıyor.

Yüce ATATÜRK de, kadınlarımıza verdiği değer nedeniyle,kadın ve erkeğin eşit yurttaşlar olduklarını topluma yaymak ve kadınlarımızı bu konuda bilinçlendirmek için,5.Aralık.1934 tarihinde milletvekili seçme ve seçilme hakkını, demokrat geçinen çoğu Avrupa ülkelerinden çok daha önce kadınlarımıza tanımıştır.

Ancak,amacından saptırılmış ve yozlaştırılmş,cemaat ve tarikatlar tarafından tahrif edilmiş sözde din kurallarının ve çağ dışı geleneklerin baskısının yoğunlaştığı,laiklik ilkesinin içselleştirilemediği,laik eğitimin yaygınlaştırılamadığı,erkek egemenliğinin yok edilemediği ülkemizde,hala kadınlarımıza eksik etek gözüyle bakan, kadınlarımıza; erkeklerle eşit kişi ve yurttaş olarak değil de,evde oturan,evde erkeğine hizmet eden, erkeğinin cinsel arzularını tatmin eden ve onlara soylarını sürdürmeleri için erkek çocuk doğurmakla görevli bir dişi gözüyle bakan,kadınları erkeklerle eşit düzeyde görmeyen, azımsanamayacak sayıda erkeğin ve erkek politikacıların bulunduğu, üzücü olsa da, inkar edilemez bir gerçektir.

Asıl üzücü olan da;kadın ve erkek cinsiyet ayrımının, insan hak ve özgürlükleri yönünden bir eşitsizlik ve ayrımcılık yaratma amacına yönelik olmadığını,kadın ve erkek cinsiyet ayrımının, iki cins arasında doğal ve işlevsel eşit bir iş bölümü olduğunu bilmeyen veya bilmek istemeyen erkekler yanında,bu gerçeği bilmeyen ve kendilerini karşı cins karşısında eşit haklara sahip bireyler olarak görmeyen,bu gerçeği kabullenmeyen ve erkeklerin kendi lehlerine yaptıkları kasıtlı ayrımcılığa,yaratılan kadın ve erkek eşitsizliğine boyun eğip destek vererek, kendi ayaklarına kurşun sıkan,kadın ve ekek eşitliğini toplumumuza yerleştirmeye çalışarak bu yolda çok mesafeler alan,kadınlarımıza kişiliklerini kazandıran ATATÜRK'e sahip çıkamayan, ATATÜRK'ü savunamadıkları gibi, hatta eleştiren ve sevmeyen çok sayıda kadınlarımızın var olmalarıdır.

Anımsayanlarınız vardır mutlaka;kadınlarımızdan birisi,çocuğunun ömrünün bir kısmını ERDOĞAN'a hibe etmeye hazır olduğunu beyan edecek kadar ileri gitmişti.

Bu gerçekler karşısında, özellikle kırsal kesimlerde,daha genç kız olmaya başladıkları andan itibaren ezilmeye,cinsel istismara,çocuk gelin olmaya,fiziksel,bedensel ve ruhsal şiddete,eğitimsizliğe maruz kalan kadınlarımızı konuşmaya,kadın erkek eşitliğini,kadın haklarını savunmaya, daha uzun seneler devam edeceğiz maalesef.

Bize göre,kadınlarımızın erkeklerle eşit bireyler olarak;ırz ve can güvenlikleri,eğitim ve çalışma alanındaki hakları,siyasi hakları,sosyal yaşamda hak ettikleri yere gelebilmeleri, erkeklerle her alanda eşit haklara sahip olabilmeleri için;bu konuda erkeklerden bir çaba beklemeden, bizzat kadınlarımızın kendileri,bilinçlenerek haklarına sahip çıkmaları,seslerini yükseltmeleri,örgütlenmeleri,özellikle kız çocuklarının eğitimlerine azami gayret sarf etmeleri,kendilerini erkeklere biat eden ve erkekler olmadan ayakları üzerinde duramayan kişiler olarak görmemeleri, kendilerine öz güven duymaları,özellikle; erkeklerin seks kölesi olmadıklarını göstermeleri,seks yaşamlarında dahi, erkeklerle eşit ve aktif rol üstlenerek işe buradan başlamaları,tatmin edilemedikleri halde tatmin olmuş rolünü oynamamaları, bencil bazı erkeklerin hayvani zevklerini tek yanlı tatmin ederek sırtlarını dönüp uyumalarına asla müsaade etmemeleri zorunlu olup,bu nedenle;kadınlarımız asla unutmamalıdırlar ki; büyük ATATÜRK'ün kurtuluş mücadelesini başlattığında, Amasya Tamiminde,Milletin bağımsızlığını, yine milletin kendi azim ve kararı kurtaracaktır dediği gibi,tek imzayla bir gecede kaldırılan İstanbul Sözleşmesi de değil, kadınlarımızın haklarını da,bizzat, yine kadınlarımızın azim ve kararları kurtaracak ve kadınlarımız erkeklerle eşit düzeye geleceklerdir.

Bu duygularla,varlıklarından onur duyduğum,varlığımı borçlu olduğum rahmetli anamın da hemcinsleri olan,Dünyadaki insanların yarısını oluşturan,diğer yarısını da doğurup Dünya'ya getirerek, Dünyanın diğer yarısında da, doğrudan hak sahibi olan ve imzası bulunan; ücretle bir işveren yanında çalışan ve/veya sadece evinde çalışan emekçi ve fedakar tüm kadınlarımızın, Dünya Kadınlar Günü'nü, en iyi dileklerimle kutluyor,fedakar ve saygıdeğer tüm kadınlarımıza, buradan selam olsun diyorum.

Ayrıca,tüm kadınlarımızı, önlerine çıkrılacak olan antidemokratik ve yasa dışı tüm polisiye engellemelere rağmen,bu kutlu günlerini kutlamak üzere,anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanmaya davet ediyorum.

Selam olsun,ücretle bir işveren yanında çalışan ve/veya sadece evinde çalışan emekçi ve fedakar tüm kadınlarımıza,şahsım ve Türk toplumu adına,fedakar ve cefakar tüm kadınlarımıza, minnet ve şükranlarımı sunuyorum.08/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

 

4 Mart 2022 Cuma

DÜN 3.MART DEVRİM YASASI ÖĞRETİM BİRLİĞİ YASASININ ÇIKARILIŞININ YIL DÖNÜMÜYDÜ

 


Her sene 3.Mart günü bu konuda makale yazardık,hayatın gailesi içinde dün atlamışız bu önemli günün yıl dönümünü.

Atatürk''ün;Laik Türkiye Cumhuriyetinin temel taşlarından en önemlisi olan, eğitimde yaptığı reformun, dini eğitim ve öğretime son vererek,laik eğitimi tesis etmek amacıyla çıkardığı Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun çıkarılışının yıldönümünü kutlama gereği dahi duymuyoruz,bu ülkenin insanları olarak.

Zira;iş başındaki Saray yönetimi, devrim yasaları arasında sayılan ve anayasanın koruması altına alınan bu yasayı delik deşik etti ve unutturdu halkımza.

Bu iktidar döneminde,çoğu lise,imam hatip liselerine dönüştürüldü,amaç dindar ve kindar karşı devrimci bir nesil yetiştirmek ve millet kavramının yerine ümmet kavramını ve bilincini yerleştirmekti.

Zorlansalar da, bu amaçlarında oldukça başarılı da oldular,maalesef.

Tüm devlet kadrolarını, imam külürü alan,dinin katı ve dar dogmatik kurallarıyla yetişen,sorgulama yeteneklerinden yoksun,biat eden ve bilim dışı düşünen kişilerle doldurdular, maalesef.

Şimdi, dört mevsimi de yaşayabilen,yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bulunan,sopa diksen yeşeren verimli toprakları ve iklimi olan ülkemizde,tarım ürünlerini dahi ithal eder hale gelmişsek,cari açık veriyorsak,dövize muhtaç hale gelmişsek,hergün akaryakıta fahiş zamlar yapılıyorsa,sanayileşememişsek,artı değer üretemiyorsak, tüm üniversitelerimiz dünya üniversiteleri sıralamasında sonlarda yer alıyorsa ve daha nice aksayan ve geri kalmışlığımızın en önemli nedeni,Öğretim Birliği Yasasının rafa kaldırılarak, dini eğitime öncelik vermemizdir.

Bir gün gecikmeyle de olsa,3 Mart Laik Öğrenime geçiş Devrimini kutluyor ve Büyük İnsan,Devrimci Cumhuriyetimizin kurucusu ATATÜRK'ü, minnet ve şükranla anıyoruz.04/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

3 Mart 2022 Perşembe

YÖNETMELİKLE YASADA YER ALAN BİR YASAĞI DELEMEZSİNİZ

 



Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,01.03.2022 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik yapılmasına dair bir yönetmelik çıkararak;ülkenin elektrik enerji ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetinde,3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Hakkında Kanunun 20.maddesinde yer alan, zeytinlik alanları imara açmayı ve maden aramak için zeytin ağaçlarını yok etmeyi yasaklayan kanun hükmünü,bir yönetmelikle delmeye kalkışmıştır.

Anayasanın 124.Maddesi aynen şöyledir;”Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. “

Neymiş efendim?

Cumhurbaşkanı,bakanlıklar ve kamu tüzel kişleri,kendi görev alanlarına giren kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bu yasalara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilirlermiş.

Yani,Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da;ancak,kendi görev alanlarına giren kanunların uygulanması sağlamak üzere ve kanuna aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilir.

20 maddesiyle zeytin ağaçlarına zarar verilmesini yasklayan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Hakkında Kanun,Enerji Bakanlığının değil,Tarım Bakanlığının görev alanına giren bir kanun olup,bu kanun üzerinde tasarruf yapan bir yönetmelik ve değişiklikleri, ancak Tarım Bakanlığı tarafından çıkarılabilir.

Bu nedenle; 1.Mart.2022 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan,zeytin ağaçlarını yok edecek olan yönetmelik değişikliği, yetki unsuru itibariyle kanuna aykırı olduğu gibi,kanuna aykırı olan,kanundaki bir yasağı delmeyi amaçlayan bir yönetmelik de çıkarılamayacğı için,bu yönetmelik değişikliği, yetki unsurunun yanında,konusu itibariyle de kanuna ve anayasanın 124.maddesine açıkça aykırıdır.

Sonuç olarak,bu yönetmelik değişikliği; neresinden bakarsanız bakınız, saray iktidarının, yasa ve anayasa tanımazlığının tipik örneklerinden sadece birisidir. 03/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

2 Mart 2022 Çarşamba

BUNUN SONU NEREYE VARACAK?

 


Saray yönetimi,her fırsatı değerlendirdiği gibi,Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı da değerlendirerek, kendisine fahiş akaryakıt zamları üzerinden imkan yaratmaya çalışmaktadır.

Sen sosyal devletsen,savaş nedeniyle akaryakıt varil fiyatlarının arttığı gerekçesiyle, pervasız olarak,savaşı fırsata çevirerek,akaryakıtın litre fiyatına sürekli ve orantısız zamlar yapamazsın.

Akaryakıt üzerinden alınan Özel Tüketim Ve Katma Değer Vergilerini sıfırla, hiç vergi alma,maliyet fiyatı üzerinden sat kardeşim.Akaryakıttan para kazanma,sen Akaryakıt bayisi misin?akaryakıt üzerinden alınan vergiler, vasıtalı ve adil olmayan vergiler olup,gücün yetiyorsa gerçek kazançlar üzerinden vergi almalısın.

Akaryakıt zamları diye geçme,bu zamlar zincirleme olarak tüm ekonomiye darbe vuran, iktidarın bindiği dalı kendi elleriyle kestiği, sonuçları piyasanın her alanına menfi etki yapan ve adeta uyuşturucu kullanan şahısların ilk anda uyuşturucudan büyük zevk ve keyif alıp hayal alemine daldıkları ve sonunda büyük bir yıkıma uğradıkları gibi,bütçe açığını kapatmak,kendi israfına garanti gelir elde etmek amacıyla akaryakıta sürekli,fahiş ve orantısız oranda zamlar yaparsanız,enflasyonu kudurtursunuz,fiyatları yerinde tutamazsınız,pahalılık fakir fukarıyı kasıp kavurur,talebi yok edersiniz,insanlar hiçbirşey alamazlar,otomobillerini kullanamazlar, bir yerden diğer yere gidemezler,akaryakıttan almaya çalıştınız ÖTV ve KDV kayıplarına,ciro kayıplarına uğrarsınız,insanlar araçlarına binip tatil merkezlerine gidemezler,turizm gelirleriniz büyük zarar görür,akaryakıta bağlı enerji üretiminin maliyeti artar ve bu insanların enerji faturaları tavan yapar,insanları o çok korktuğunuz sokağa çıkarak demokratik protesto haklarını kullanmaktan alıkoyamazsınız,insanlar mutsuz olurlar,daha da aç kalırlar,aç kalan ve kaybedecek başka hiçbirşeyi kalmayan insanların neler yapabileceklerini,siz tahmin ediniz.

Ekonomiyi berbat et,doları önce 18 liraya çıkart, sonra 13 liraya indirdim diyerek övün,gözlerimin içine bak,ne görüyorsun diyerek insanlarla alay et,doları 13 lirada tutmakla övündüğün halde,petrolün varil fiyatlarındaki artışı bahane yaparak, iki günde bir, birer buçuk liralık fahiş zamlar yap,bu uysal halk da, bu zamlar sanki haklı ve kadermiş gibi,bir sonraki zamları düşünerek, fahiş bedel üzerinden depolarını doldurmak için benzin kuyruğuna girsinler,siz ise;yandaş beş mütahidin garanti gelirlerini devlet hazinesinden ödemeye devam ediniz,yazlık ve kışlık saraylarınız,uçan saraylarınız, hazineden para yutmaya devam etsin,Kanal İstanbul'u inadına yapacağız diyerek,fakir halkla inatlaşarak babalanınız.

Yok öyle yağma.

Bu ülkeyi ve eknomisini,ülkenin ihtiyaç ve öncelik sıralamalarına göre,üretimi artıracak ve tarımı destekleyecek,ekili tarım arazilerini çoğaltacak,çiftçiye destek olacak,hububat üretimini hiç değilse ülkenin ihtiyaçlarını karşılayacak,hububat ithaline son verecek düzeye getirecek,kar garantili yap işlet devret inşaat yatırımlarına son verecek,astarı yüzünden pahalı uzun menzilli Afrika seyahatlerine son verecek,Diyanet İşleri Başkanına özel uçak tahsis etmeyecek şekilde, adam gibi yönetecekseniz yönetiniz, aksi halde sizi tutan yok,şapkanızı alıp gidiniz lütfen.

Her kalem hizmete ve ürüne yansıyan akaryakıt zamları,asla kader değildir.

İsraftan tasarruf ederek akaryakıt zamlarını sübvanse etmek,halkımızdan ziyade, siyasal iktidarın kendi yararına olacaktır, bizden söylemesi,aklınızı başınıza devşirin artık.02/03/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu