29 Mayıs 2022 Pazar

SİZDE İNSAF VE ALLAH KORKUSU YOK MUDUR?

 


Nedir bu milletin sizden çektiği?

Sizde; insaf,insanlık ve Allah korkusu yok mudur?

Siz, iyi ki;Müslüman geçiniyorsunuz,bir de Müslüman olmasaydınız, demek ki;bu millete nefes dahi aldırmayacaktınız,nefessizlikten boğacaktınız.

Anayasanın;vergi ödevi başkıklı 73. maddesi çok açıktır.

73 Madde der ki;

Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.

Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.

Bu millet; Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) denilen kan emici vampir ile daha ne kadar mücadele edecek?

ÖTV nedir?

Özel tüketim vergisi;çok istisnai hallerde,daha ziyade varlıklı kesimlerin çok özel ve lükse giren, elzem olmayan hizmet ve mal alımsatımları üzerinden alınması gereken bir vasıtalı vergidir.

Vasıtalı vergilerin tüm adaletsizliklerini, ÖTV de üzerinde barındırmaktadır.

Vasıtalı vergiler;özellikle de, KDV ve ÖTV,insanların mali gücüne ve gerçek kazançlarına göre değil,mali güçleri ve kazançları ne olursa olsun,zengini ve fakiri herkesin satın aldıları hizmet ve mallar'ın değeri üzerinden, yasanın öngördüğü oranlarda alınan vergiler olup,anayasanın öngördüğü herkesin mali gücüne göre ödenen,vergi yükünü adaletli ve dengeli dağıtan bir vergi türü değildir.

Gelişmiş ülkelerde, adil olmadığı için, vasıtalı vergilerden;vasıtalı bir vergi olan ÖTV'den elde edilen vergi gelirleri,toplanan tüm vergiler içinde, gerçek gelirlerden elde edilen vergilere oranla daha azdır.

Bizde ise tamamen tersi,ÖTV ve KDV gibi vasıtalı vergilerin, toplam vergi geliri içindeki oranı, çok yüksektir.

Vergiler,vergilerdeki adalet;ülkelerin gelir dağılımdaki adaletini de gösterir.

Ülkemizdeki,KDV ve ÖTV gibi vasıtalı vergilerin miktar ve oranları itibariyle,gelir dağılımındaki adaletin yerlerde süründüğü çok açıktır.

İş başındaki iktidar,gerçek gelirleri vergilendiremediği,gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerden vergi toplayamadığı için,mal ve hizmet alım satımları üzerinden alınan, kaçırılması mümkün olmayan KDV ve ÖTV gibi vergileri öne çıkararak,bu vergilere ağırlık vererek,özellikle ÖTV oranlarını sık sık artırarak,özel ve lüks tüketim tanmına girmese de,ürettiği veya üretmediği tüm hizmet ve malların satışı üzerinden,ÖTV alarak adeta fakir halkın kanını emmektedir.

Hazineyi boşaltan,Merkez Bankası rezervlerini eksiye düşüren,devletin kaynaklarını israf eden iktidar; hazinedeki açığı kapatmak için,varil fiyatlarının ve dolar kurunun artışlarını bahane ederek,orantısız bir şekilde,sürekli akaryakıt fiyatlarını artırmakta ve bu şekilde adeta fakir halka sürekli vergi salmaktadır.

Akaryakıtta ÖTV mi olur?

Akaryakıt;sadece özel otomobillerde kulanılmıyor ki.

Çiftçi mazot olarak tarımda,sanayici üretimde,devlet ve özel sektör elektrik üretiminde,nakliyeci nakliye hizmetlerinde,halkımız da ısınmada akaryakıt kullanmakta olup,akaryakıta yapılan tüm zamlar,bu nedenle üretim maliyetine ve çarşı pazara fiyat artışı olarak anında yansımaktadır.

Antilaik eylem ve faaliyetlerin odağı haline geldiği Anayasa Mahkemesi kararıyla tescillenen ve bu eylem ve faaliyetlerini daha da yoğunlaştıran,halkın yaşam tarzına açıkça müdahale eden ve dayatan ,iş başındaki iktidar;laiklik ilkesini çiğnemeye devam ederek,sözüm ona gençliği koruyacağım bahanesi ve içki kullanımını azaltarak halkın günaha girmesini önleme bahanesiyle, alkollü içkilerden alınan ÖTV'yi sürekli artırmakta ve bir litre alkollü içkinin üretim bedelinin çok üzerinde vergi almaktadır.Bunun sonunda da, sahte alkollü içkilere yönelen halkımız, hayatlarını kaybetmektedir.

Burası,sözde de kalmış olsa, laik bir ülke olup,herkes;din,vicdan ve inanç özgürlüğüne sahiptir.İslamda zorlama ve dayatma yoktur.İçki içmek dinen günahsa, siz içmezsiniz o kadar,başkalarının günaha girip girmedikleri sizi asla ilgilendirmez.

Aslında,hepsi bahane,alkollü içkilerden alınan ÖTV'nin artırılması, iktidarın kolayına gitmekte, fazla eleştiri alamayacağını düşünerek,alkollü içkiler üzerinden adeta vergi hasılatı elde etmektedir.

Alkol satışından elde edilen vergi gelirlerinden, Diyanet İşleri Başkanlığının devasa bütçesine para aktarılmakta, imamların maaşlarını alkol içenler de ödemektedir.Ne kadar komik bir durum görüyorsunuz.

Az kaldı gidecekler,bu nedenle halkımız,demokratik bir sabır içinde, seçimleri bekliyor.

Saray'ın askeri başdanışmanı olan zat'ın kurucusu olduğu SADAT isimli karanlık örgütün yönetim kurulu üyesi olan bir zatın; ülkeyi,seçim sandığında teslim etmeyiz demesi,kaybedilecek seçim sonuçlarına rağmen,kazanana ülkeyi teslim etmeyeceğiz anlamına gelen bu beyan, beyhude bir çabadır,halkımız oylarıyla muhalefeti iktidara taşısın yeter,bunu engellemeye kimsenin gücü yetemeyecektir.

Halkımızın şu andaki demokratik sabrı,seçim sonuçlarının ilanına vadelidir.

Demokratik seçim sonuçlarına saygı gösterilmeyerek, iktidarı devretmemeye kalkışılması ve demokrasinin dışına çıkılması söz konusu olursa,halkımızın demokratik sabrı da sonlanacak,bunun sonucuna herkes katlanacaktır. 29/05/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu




27 Mayıs 2022 Cuma

UYAN ARTIK UYAN SEN HALA SEÇİMLERDEN Mİ YARAR UMUYORSUN?

 



Ey Türk Milleti; daha ne kadar kış uykusunda kalacaksın?

Uyan artık uyan lütfen,sen hala seçimleri mi bekliyorsun,seçimlerden mi yarar umuyorsun?

Kişisel sosyal medya hesabında "Araştırmacı Yazar" olduğunu belirten, ancak İstanbul Ticaret Odası’nın sicil kayıtlarına göre, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapısına gitmesinden sonra gündem olan SADAT’ın yönetim kurulu üyesi ve ASSAM Başkan Yardımcısı olduğu görülen Ersan Ergür, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullanmış.

"Bu vatan kanla alındı, kanla savunuluyor. Bu vatanı Türkiye düşmanları ile iş birliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz… Etmeyeceğiz! Vatan sağ olsun…”

Adam,yoruma açık olmayan netlikte yazmış be kardeşim.

Nedir bu senin tepkisizliğin?

Demokratik bir batı ülkesinde bir densiz böyle bir beyanda bulunacak olsa,yer yerinden oynar.Halk demokratik ne kadar tepki varsa hepsini ortaya koyar ve bu beyan sahibine haddini bildirir.

Bu adam;seçimleri kazanması büyük olasılık olan muhalefete, resmen diyor ki;seçime ve sonuçlarına güvenmeyin,seçimi kazansanız da bu ülkeyi size teslim etmeyeceğiz.

Seçim sonrasında,seçimi kazanacak olan muhalefet ile iktidar yanlıları arasında bir iç savaş olacağını, kan döküleceğini,ülkeyi seçimi kazanacak olan muhalefete teslim etmeyeceklerini açıkça dile getiriyor.

Türk Milletinin seçme ve seçilme özgürlüğüne müdahale ederek, seçmeni adeta tehdit ediyor.

İç savaş ve darbe çığırtkanlığı yapıyor.

Bu ülkenin;

Ey Cumhurbaşkanı,

Ey İçişleri Bakanı,

Ey Adalet Bakanı,

Bu densizin iç savaş çağrısı içeren beyanlarını görmezlikten ve duymazlıktan gelemezsiniz.

Bu, demokrasimizin geleceğine yönelik vahim beyan karşısında,biz görevlerini yapmayan savcılara değil,doğrudan, bu ülkenin seçimle iş başına gelen Cumhurbaşkanına,İçişleri Bakanına ve Adalet Bakanına çağrı yapıyoruz.

Bu beyan asla karşılıksız kalmamalı, gereği derhal yapılmalıdır.

Türk Halkı da,bu vahim beyan karşısında sessiz kalmamalı demokrasimizin geleceği için dimdik ayakta olduğunu demokratik yollardan göstermelidir.

Ey Türk Milleti,sen hala seçimleri mi bekliyorsun? uykudan uyanmak için.

Göreve başlarken anayasaya göre;

Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” Yeminini yapan Cumhurbaşkanının, demokratik tepkisini ve yapacağı,halkımızı rahatlatacak, açıklamasını bekliyoruz.

Suskun kalmasını düşünmek dahi istemiyoruz. 28/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


25 Mayıs 2022 Çarşamba

KILIÇDAROĞLU'NUN İDDİASI ÜZERİNE ERDOĞAN'A DÜŞEN GÖREV VE SORUMLULUK

 


KILIÇDAROĞLU'nun; dün (24/05/2022) grup toplantısında yaptığı konuşmada ip uçlarını verdiği ve saat 22.00 de belgeleriyle açıklayacağını beyan ettiği ERDOĞAN'ın kaçış planının anatomisi iddiası,KILIÇDAROĞLU'nun,merakla beklenen dün saat 22.00 de televizyonlardan yaptığı açıklama ile havada kalmış,hukuken hiçbir değeri olmayan içi boş bir iddiadan öteye geçememiştir.

KILIÇDAROĞLU'nun elinde başka inandırıcı kanıtlar var mıdır?Bilemiyoruz.

52 yıllık tarafsız bir hukukçu sorumluluğu içinde söylemeliyiz ki; KILIÇDAROĞLU'nun sunduğu,ERDOĞAN ailesine mensup çocuklarının kurucusu ve yöneticisi oldukları,ülkemizde çok tartışılan ve sis perdesi içinde faaliyet gösteren bazı vakıflar tarafından,Amerikaya dolar bazında yüklüce paraların aktarılması, araştırılması ve Türk kamuoyunca nedenlerinin bilinmesi gereken çok önemli bir iddia ve olay olsa da;sadece,para aktarımı ve bunun belgeleriyle kanıtlanmış olması,hukuken;seçimi kaybetmesi halinde,ERDOĞAN'ın ve yakınlarının, hesap vermekten korkarak ülkeden kaçacaklarının kanıtı olamaz.

Bu para aktarımı ile kaçma eylem planı arasında bir illiyet,yani sebep sonuç ilişkisi kurulamaz.Para aktarımı, hukuken,yeterli bir kanıt değildir.

Biz,burada tarafsız hukuçu kimliğimizle iddiayı değerlendiriyoruz.

Niyetimiz;ne iddiacı KILIÇDAROĞLU'nu yermek,ne de kaçacağı iddia edilen ERDOĞAN'ı savunmak değildir.

Bugüne kadar hepimiz tanık olduk,seçim kaybederek,hesap vermemek için yüklü servetlerle ülkelerinden başka ülkelere kaçan devlet adamlarının birçok örneği,yeryüzünde mevcuttur.

ERDOĞAN da,bu örnekler gibi,seçimi kaybettiğinde,kaçar veya kaçmaz,onu bilemeyiz,bunu zaman içinde göreceğiz.Biz burada açıkça,yeterli hukuki kanıtlarını elde etmeden ve açıklamadan böyle bir iddianın, hukuk dışı ve haksız olduğunu,sorumlu ve tarafsız bir hukukçu olarak belirtiyoruz.

Maalesef,EROĞAN'ın;kar garantili yap işlet devlet modeli yatırımlar ile üç beş mütahitle girdiği yakın iş ve parasal ilişki ve aile bireylerinin vakıflar üzerinden gerçekleştirdikleri akçeli işler,şeffaf olunmaması,harcadığı milletin parasının hesabını millete vermekten sürekli kaçması,hukuken yeterli olmasa da,maalesef aleyhinde bazı şüphelerin uyanmasına neden olmuştur.

Bu nedenle,KILIÇDAROĞLU'nun;başkaca, kesin ve inandırıcı kanıtlarla,kaçış planı iddiasının altını dolduramaması halinde,ERDOĞAN'dan; benim ve tüm Türk Halkı'nın beklediği görev ve sorumluluk şudur;

ERDOĞAN;bu iddianın sair kanıtlarını beklemeden,vay efendim iftiraya uğradım,Cumhurbaşkanına hakaret edildi,kişisel haklarım,itibarım zedelendi,ağır bir manevi zarara uğradım gerekçesiyle ortalığı kaldırmadan ve davalar açmadan önce,belgeli olan aile yakınlarının kurucusu ve başında etkili ve yetkilisi oldukları vakıflar üzerinden Amerikadaki vakıflara aktardıkları paraların menşeini ve aktarım gerekçelerini,harcandığı yerleri,kanıtlarıyla ve inandırıcı olarak Türk Milletine açıklamak ve bizleri ikna etmek zorundadır.

Ki;hiç kimse, ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye düşünmesin.

Evet,başka kanıtları yoksa,KILIÇDAROĞLU'nun;ERDOĞAN ailesinin kaçış planının anatomisi diye sunduğu iddiası,hukuken haksız ve temelsiz kalacaktır.Bu iddia, hepimizin,özellikle biz tarafsız hukukçuların şiddetle eleştirdiği,saray yanlısı oradan talimat alan savcıların,kanıtsız olarak düzenledikleri iddianamelerden öteye geçemeyecektir.

Yeri gelmişken,bir hukukçu olarak ERDOĞAN'a buradan bir hatırlatma yapmak istiyoruz,bakınız; sizin de başınıza geldi ve biz tarafsız bir hukukçu olarak eleştirmek ve sizin yanınızda yer almak sorumluluğunu üstlendik,eylem ve söylemlerini beğenmediğiniz kişileri,hukuken yeterli olmayan kanıtlarla,zindanlara attırmak, haklarında davalar açtırmak ve mahkum ettirmek,nasıl oluyormuş?Sanırım anlamış oldunuz.

Çuvaldızı başkasına batırmadan önce, iğneyi kendimize batırmak zorundayız,bu herkesin kulağına küpe olmalıdır. 25/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

19 Mayıs 2022 Perşembe

CUMHURBAŞKANI OLABİLMEK İÇİN SEÇİLMİŞ OLMAK YETMEZ HAK ETMEK GEREKİR

 



Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN; yine, 19.Mayıs Atatürkü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı kutlamaları için Anıtkabirde yapılan devlet törenine katılmadı ve ATATÜRK'ün huzuruna çıkarak mozolesine çiçek bırakmak için dahi olsa, huzurunda eğilmedi ve sözüm ona dik durdu.

Bu,sözde yiğitliğinden dolayı kendisini kutluyoruz(!)

Tahmin ettiğimiz gibi, 19 Mayısı sadece Gençlik Bayramına indirgedi ve Gençlik Ve Spor Bakanını göndererek, bayramın önemini itibarsızlaştırdı.

Huzuruna çıkmayarak,hakkın rahmetine kavuşmuş olan ATATÜRK'ün cansız bedenine karşı dik durdu ve eğilmedi sözüm ona.

Ancak, Türkiye Cumhuriyetinin sınırları dışına çıktığında,ayaklarına kadar gittiği sözde devlet olan kabile düzeyindeki Arap ülkelerinin petrol zengini şeyh ve prensleri,ABD ve AB ülkeleriyle,Sovyet lideri Putin'in önünde eğildiğini,yağlar çektiğini,kapılarında beklediğini, Türk Milleti olarak çok iyi biliyoruz.

Seçilmiş olmak,ATATÜRK'ün kurduğu T.C.Devletinin onurlu ve şerefli Cumhurbaşkanlığını hak etmeye yetmez.

Fiilen olmasa da,hukuken var olan anayasamıza göre,T.C. Devletinin başı olan,Türk Milletinin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığını hak ededbilmek için,anayasadaki tanıma uyan Cumhurbaşkanı gibi tavır sergilemek,bayramları;isimlerine göre değil,isimleri ne olursa olsun, önemlerine ve temsil ettikleri olaylara ve değerlere göre anlamlandırabilmek ve bayramların hakkını verebilmek gerekir.

19 Mayıs,sadece bir gençlik ve spor bayramı değildir.

19 Mayıs;19.Mayıs.1919 da Bandırma Vapuru ile Samsuna çıkarak,işgal altındaki İstanbul ve tüm Anadoluyu düşman çizmelerinin altından kurtarmak,demokratik ve laik,özgür T.C.Devletini kurmak için atılan ilk adım ve kurtuluş meşalesinin yakıldığı gündür.

Bakmayın siz,Yüce ATATÜRK'ün;19 Mayısı bayram ilan ederek gençliğe hediye etmesine ve adının Gençlik Ve Spor Bayramı olmasına.

Kaldı ki;bu bayramın adında ve içeriğinde, ATATÜRK'ü anma da mevcuttur.

T.C.Devletinin seçilmiş Cumhurbaşkanı olduğunu iddi edebilmek,her gittiği yerlere ve konuştuğu kürsülere,bindiği araçlara Cumhurbaşkanı forsu açabilmek,hakarete uğradım,ben Cumhurbaşkanıyım,bu nedenle Cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açın diyerek, C.SAvcılarına talimatlar verebilmek için,Cumhurbaşkanı gibi Cumhurbaşkanı olmak,başı olduğun T.C.Devletini kuran ATATÜRK'e ve Cumhuriyetin temel değerlerine saygılı olmak gerekir.

Kuru bir bayram mesajı yayınlamak, asla yeterli değildir.

19 Mayısı törenlerine katılarak kutlamayan,ATATÜRK'ün huzuruna çıkmama gafleti içindeki partili Cumhurbaşkanının;19 Mayıs öncesinden,ATATÜRK'ün adını taşıyan yıktığı Havalimanında yapılacak olan 29 Mayıs İstanbulun fethi törenlerine katılacağını büyük bir gururla ilan etmesi,büyük bir talihsizlik ve T.C.Devleti ile onun kurucusu ATATÜRK'e ve Türk Milletine büyük bir saygısızlıktır.

T.C.Devletinin Cumhurbaşkanı seçilmiş olsanız da; T.C.Devletinin Cumhurbaşkanlığını, asla ve asla, hak etmiyorsunuz Sayın ERDOĞAN.

Türk Milleti olarak tek tesellimiz;bir sene sonra yapılacak olan seçimler sonunda,demokratik yollarla gidecek ve hak etmediğiniz o koltuğu boşaltacak olmanızdır.19/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

18 Mayıs 2022 Çarşamba

19 MAYIS 1919

 



Ülkelerin tarihlerinde hiç unutamadıkları,ülkenin kaderini değiştiren,yeni bir çağ açan,o ülke için yeni bir milat olan, çok özel günler vardır.


İşte, 19 Mayıs 1919 tarihi de, mavi gözlü,sarışın o Osmanlı subayının, kuruluşunu kafasında planladığı günümüzün modern ve laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş temelinin atıldığı ve bu temele ilk harcın konulduğu çok önemli ve özel bir gündür.


Mavi gözlü sarışın o genç Osmanlı subayı, 19 Mayıs 1919 günü Samsuna ayak basmış, üzerindeki Osmanlı kimliğini ve üniformasını çıkararak, düşman işgali altındaki,onurunu,gücünü ve topraklarını kaybetmiş, çökme aşamasına gelmiş Osmanlının enkazından, saltanatın ve hilafetin kaldırılacağı, halkın kendi kendini yöneteceği laik ve demokratik yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmaya yönelik direniş planını uygulamak üzere düğmeye basmıştır.


19 Mayıs 1919 tarihi itibariyle artık Osmanlı ile arasındaki gemileri yakarak, ayak bastığı Samsundan, Anadolu'nun derinliklerine doğru yeni ve aydınlık bir yelken açan eskinin o Osmanlı subayı Mustafa KEMAL, halkımızı da arkasına alarak, adeta devleşmiş ve ülkemizi işgal eden emperyalist devletlerle giriştiği kurtuluş savaşından muzaffer çıkarak, bugünkü bağımsız,demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuştur.


19 Mayıs 1919 tarihi ile Atatürk'ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı olarak kutlanan her yılın 19 Mayısları; bizim gibi, laik ve domokrat,Türkiye Cumhuriyetinin demokratik ve laik niteliğine aşık evlatları için, bu nedenle çok önemli ve çok özel bir gündür.


19 Mayıs 1919 tarihi ve Atatürk'ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı olarak kutladığımız her yılın 19 Mayısları, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti devletini bir türlü kabullenemeyen, içlerine sindiremeyen karşı devrimci ve ümmetçi, antilaik, Osmanlı hayranı ve Osmanlının özlemi içinde yanıp tutuşan Atatürk düşmanı kesimler tarafından, bu nedenle sevilmemekte, onlar için karabasan olmakta, milli bayram olarak coşkuyla kutlanmak istenmemekte, ATATÜRK'ün Samsuna çıktığı 19 Mayıs 1919 ve onun yıldönümü olan her yılın 19 Mayısları, halkımıza unutturulmak istenmektedir.


Ama, ne yaparlarsa yapsınlar, 19 Mayısları ve diğer özel günlerimizi ve milli bayramlarımızı, laik Türkiye Cumhuriyetini kuran, önemli devrimleri gerçekleştiren, saltanatı ve hilafeti kaldıran ATATÜRK'ü, Türk Milletine asla unutturamayacaklar ve Türk Milletinin gönlünde yer eden ATATÜRK sevgisini asla yok edemeyeceklerdir.


Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Cumhuriyetin bu değerlerine aşık tüm evlatlarının, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramlarını gönülden kutluyor ve milli bayramlarımızı; bugün tüm elde ettiklerini kendisine borçlu oldukları ATATÜRK'e besledikleri kinlerini kusma ve hayranı oldukları Osmanlı'ya karşı yapıldığına inandıkları kötülüklerin yıl dönümü olarak gören karşı devrimcileri, bu kin ve nefretleriyle baş başa bırakıyoruz.


Tam bağımsız ve ulusal egemenliğe dayanan yeni Türkiye Cumhuriyetinin temellerini oluşturan ilk belge olması nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti açısından önemi büyük olan Amasya Tamimiminde yer alan en önemli kararlardan biri de;”Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”kararıdır. Bunu çok önemsediğimiz ve bugün dahi geçerliliğini koruduğu için,son söz olarak burada yer vermeyi uygun buluyoruz.

ATATÜRK'ün; Amasya tamiminde dile getirdiği gibi,Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve bu devletin eşit ve özgür yurttaşları olan Türk Milletini,ülkeyi uçurumun kenarına getiren tek adama dayalı ERDOĞAN saray yönetiminden ve günümüzün postmodern saltanatından,2023 seçimlerinde kullanacakları oylarıyla, milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Bu vesileyle, en başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, onun,erinden generaline kadar, ülkemizi düşman işgalinden kurtararak, bugünkü modern demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında emeği ve kanı bulunan tüm silah arkadaşlarını ve diğer tüm isimsiz kahramanları; saygıyla,rahmetle,minnet ve şükranla anıyoruz. 19/Mayıs/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



17 Mayıs 2022 Salı

TÜRKAN SAYLAN

 


18.05.2009 tarihinde kaybettiğimiz değerli insan ve doktor Sayın Türkan SAYLAN için, ölümü nedeniyle, 19/05/2009 tarihinde yazdığımız “GÖZÜNÜZ AYDIN” başlıklı makalemizi, Türkan SAYLAN'ın her ölüm yıl dönümlerinde aynen yayınlayarak kendisini anmayı, gelenek haline getirdik ve bu yıl da,13.ölüm yıldönümünde aynı geleneğe uyarak, bu yazımızı aynen siz okurlarla paylaştık.

Değerli bilim insanı Sevgili Türkan SAYLAN'ı sevgi,saygı ve rahmetle anıyor,şükranlarımızı sunuyoruz. 17/05/2022 Güner YİĞİTBAŞI



GÖZÜNÜZ AYDIN

Aydınlanmanın simgesi..

Laik..

Demokrat..

Atatürkçü..

Doktor..

Eğitimci..

Çağdaş ATATÜRK kadını..

Darbe karşıtı..

Gerçek Vatansever..

Sözde değil, eylemleriyle ülkesinin insanlarına hayatının sonuna kadar hizmet eden, insan sevgisiyle dolu..

Ergenekon gazisi..

Hukuk mağduru..

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı, saygıdeğer insan Profesör Dr. Türkan SAYLAN' ı, geçtiğimiz gün kaybettik. Onu seven Türk Ulusunun başı sağ olsun.

Türkan SAYLAN' ı potansiyel suçlu kabul ederek, kanıttan suçluya gidecek yerde, belki kanıt elde edebiliriz düşüncesiyle, ağır hasta olmasına rağmen, hukuka aykırı olarak onun evinde arama yaptıranlar..

Laiklik karşıtları..

Demokrasi ve Atatürk düşmanları..

Çağdaş, modern ve Laik Türk Kadınını bir türlü içlerine sindiremeyen, kadını sadece çocuk doğuran ve cinsel arzu ve isteklerinin tatmin aracı olarak gören gericiler..

Türk insanına ve toplumuna, tıp ve eğitim alanında üstün hizmetler sunmaktan başka hiçbir günahı bulunmayan Türkan SAYLAN' ı misyoner ilan edip, onu misyonerlik faaliyetinde bulunmak ile suçlayan sözde Müslümanlar..

Gözünüz aydın...

Ancak, onu kaybettik diye sakın sevinmeye kalkmayın.

SAYLAN' ın, bugün gazetelerde yer alan son sözlerine kulak verin lütfen...

O sözleri, size bir kez daha hatırlatalım.

Sayın Türkan SAYLAN, ölmeden bir gün önce; “Görevlerimi tamamladım, ölüme de hazırım” demiş.

Çok doğru söylemiş, kurucusu olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin okuttuğu ve her biri yarının Türkan SAYLAN' ı olacak olan yüzlerce ve binlerce genç kızımız, Türkan SAYLAN' dan bayrağı teslim almak ve onun yaratacağı boşluğu doldurmak üzere geliyorlar.

Dün, bir tane Türkan SAYLAN' a sahip olan Türk Ulusu; yarın binlercesine sahip olmak üzere kucağını açmış ve onları bekliyor.

Dün bir SAYLAN ile baş edemeyenler, yarın binlercesi ile nasıl baş edecekler merak ediyoruz doğrusu..

Yaptıklarınla gurur duyuyor ve sana yapılan haksızlıkları kınayarak, yapanlar adına senden özür diliyoruz.

Manevi varlığının önünde saygıyla eğiliyoruz. Rahat uyu Sayın SAYLAN. 19.05.2009



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu









ATATÜRK HAVALİMANI'NI YIKAMAZSINIZ

 


Seçim kazanarak iktidar olmak,ülkenin yararına olmayan,bilakis zararına icraatları yapma yetkisi veremez.

Hep yazıyor ve söylüyoruz.Seçim ve seçim kazanarak siyasal iktidar olmak,gerçek demokrasilerin olmazsa olmazıdır.Yani, zorunlu koşuludur.

Ancak, seçim kazanarak iş başına gelmek,demokratik rejimlerin tek koşulu da değildir.

AKP ve Saray iktidarı tarafından ülkemizde fiilen yok edilse ve kağıt üzerinde kalsa da, demokrasiler;çoğunlukçu değil, çoğulcu bir rejimdir.

Demokrasilerde; azınlıkta kalarak iktidar olamayan muhalefet partilerinin ve onların seçmenlerinin de söz ve görüş bildirme hak ve yetkileri olduğu gibi,siyasal iktidrın da, ülke yararına olan muhalif görüşlere saygı gösterme ve onları hayata geçirme görev ve sorumlulukları vardır.

Seçimlerde çoğunluğu alarak iktidara gelenler,azınlığa rağmen, azınlığın ve ülkenin yararına aykırı olan her istediklerini, asla yapamazlar.

Siyasal iktidarlar;Anayasaya ve yasalara göre icraat yapacakları gibi,icraatlarını ve yatırımlarını ülkenin ve bölgelerin öncelikli ihtiyaçlarıan göre yapılacak planlar doğrultusunda yapmak zorundadırlar.

Demokrasileri; keyfi ve antidemokratik otoriter yönetimlerden ayıran en önemli özellik, budur.

Bugün ülkemizde son demlerini yaşamakta olan,anketlere göre yapılacak olan ilk seçimlerde demokratik yolla geldikleri gibi ikitidardan gidecek olan AKP ve Saray yönetimi;iktidarlarının devam şansı kalmadığı halde,giderayak,ülkenin en önemli ve eski,stratejik olduğu kadar,tarihi ve kültürel bir anıt değeri olan Yeşilköy'deki ATATÜRK Havalimanını yok ederek,Millet Bahçesi yapacağım aldatmacasıyla rant ve imara açma girişimini uygulamaya koymak üzere iş makinalarını bölgeye sevk etmiştir.

Seçimlerle, kısa süre sonra iş başından ayrılması büyük olasılık olan Saray iktidarı;ülkenin yararına olmayan bu inatçı tutumuyla,suç işlemekte olduğu kadar,kendisine oy vererek iktidara getiren halkımız da dahil olmak üzere,84 milyon insana büyük bir saygısızlık yapmakta ve adeta ben istediğimi yaparam edasıyla milletimize meydan okumaktadır.Bunun başka bir izahı yoktur.

ATATÜRK Havalimanı;ismi ve yap işlet devret modeliyle kar garantili olarak yaptırılan İstanbul Havalimanına rakip görülerek, adeta göz göre göre boğazlanmaktadır.

ATATÜRK Havalimanı; bu ülke için gereklidir,ülkemiz için bir simgedir,milletimizin her ferdinin bir anısını içinde barındırmaktadır,yıkılması ve yok edilmesi, bu anıları da yok edecek,tarihi ve kültürel bir anıttır.

Stratejik olarak da çok önemlidir.

Yunanistan başta olmak üzere,bir savaş halinde askeri hava alanı olarak kullanılabileceği gibi,deprem ve sair tabii afetlerde de, alternatif bir havalimanı olarak değer taşımaktadır.

Geçtiğimiz kış,kötü hava koşulları nedeniyle çalışmayan İSTANBUL Havalimanına inemeyen devlet yetkilileri ATATÜRK Havalimanına inmek zorunda kalmışlar,başarıyla iniş yaparak,aksamadan hizmetlerini yapabilme olanağını elde etmişlerdir.

ATATÜRK Havalimanı eklentileriyle birlikte,parasal olarak da ülkemize çok pahalıya malolmuş değerli bir tesis olup,muhafaza edilmesinde büyük yararlar vardır.
Buna rağmen, Saray iktdarının;inaatla,ATATÜRK Havalimanını yıkarak yok etme girişimi,demokrasiye ve milletimize saygısızlık ve bir başkaldırmadır.

Saray yönetimi unutmamalıdır;EGEMENLİK KAYITSIZ VE ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.

Bu millet de;Erdoğan'ın,kendisinin temsil ettiğini zanettiği İslam Ümmeti değil,ATATÜRK'ün; “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”tanımıyla oluşturduğu ırk ve din temeline dayalı olmayan Asil Türk Milletidir. 17/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

13 Mayıs 2022 Cuma

AKP'Lİ ŞAMİL TAYYAR'IN SİLDİĞİ TWİT'İ NE ANLAMA GELİYOR?

 



AK eski milletvekili ve Parti MKYK Üyesi Şamil Tayyar, Yargıtay'ın CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na verdiği onama kararlarıyla ilgili olarak sosyal medya hesabı Twitter'dan yaptığı ve sonradan sildiği mesajında; şu ifadeleri kullanmıştı: "Seçim süreçleri böyledir. Ordu ve yargı dahil bürokraside çoğunluk izler, havayı koklar, ona göre pozisyon alır. ‘Bizden' dediğin kadroların ‘kimden' olduğunu başın dara düşünce anlarsın. Özetle; Kaftancıoğlu kararındaki ince işçilik, ne çok şey anlatıyor?"

Peki,Şamil TAYYAR bu Twitter mesajında ne demek istiyor?

Bize göre;ordu ve yargı dahil,bürokrasideki çoğunluk,seçim süreçlerini izler,havayı koklar,yani seçimin muhtemel sonuçlarını tahmin etmeye çalışır ve hizmetinde olduğu siyasal iktidar seçimi kazanarak iktidarını sürdürecek mi,yoksa seçimi kaybederek iktidardan uzaklaşacak mı ona bakar ve ona göre pozisyon alır.

Yani, iktidar seçimi kaybetmeyecek ve iktidarını südürecekse, ona olan bağlılığı devam eder,yok iktidar seçimi kaybedecekse,iktidarın yanından yavaş yavaş uzaklaşmaya ve iktidardan uzak durmaya başlar ve ileriye dönük kendisini garantiye alan önlemler almaya başlar,iktidara olan mutlak itaat ve sadakati zayıflar.

Siyasal iktidar olarak;seçimi kaybederek iktidar koltuğunu terk ettikten sonra, sana bağlı olduklarını ve bağlı kalacaklarını sandığın,kendinin bizzat atadığın eski bürokratlarına ihtiyaç duyup onlardan yardım talep ettiğinde, avucunu yalarsın,iktidar koltuğunda iken yanında olan bürokratlarının,(ordu ve yargı bürokratları dahil)senin yanından uzaklaştıklarını, seni terk ettiklerini anlarsın.

Talimatınla,sana şirin görünmek için Kaftancıoğlu'na mahkumiyet kararı veren ve bu kararı onaylayan hakimlere de sakın güvenme,yeri gelir sen de yargılanırsan, onlar seni de mahkum ederler,seni satarlar.

Evet,Şamil TAYYAR; bize göre,aynen bunu ifade etmek istemiştir attığı ve sonradan silmek zorunda kaldığı twitiyle.

Bize göre güzel ve ibretlik bir mesaj vermiş Şamil TAYYAR.

Kalemine ve yüreğine sağlık,biraz daha yürekli olup silmeseydi,on üzerinden on numara alacaktı bizden. 13/05/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

YARINLARIN ÇOK GEÇ OLACAĞI BUGÜNLERİ YAŞIYORUZ

 



Evet,yarınların çok geç olacağı bugünleri yaşıyoruz.

Tümünüze sesleniyorum;

Demokrat geçinen,ortak paydaları özgürlükler, demokrasi ve demokrasiyi savunmak olan tüm halkımız ve tüm muhalefet partilerimiz;geçici olarak bırakınız artık farklı ideolojilerinizi, armudun sapı,üzümün çöpü demeyi,falanca aday gösterilmezse oy vermem deme saçmalığını ve lüks kaprislerinizi,demokrasiye ihanetinizi,açınız artık gözlerinizi,laik ve özgürlükçü demokrasi elimizden,avucumuzun içinden kaymak üzere, pamaklarımızın ucuna kadar geldi ve dayandı.

Demokrasiyi geri getirmek ve korumak için gerekli olan şok ve demokratik refleksimizi kullanamazsak,gerekli demokratik tepkimizi ortaya koyamazsak,birlik olamazsak,parmaklarımızın ucuna kadar kayıp gelen demokrasimiz yere düşüp parçalanacak ve yok olacak, demokrasiyi gözden çıkaran, halka hesap vermekten kaçan saraydaki tek adam yönetimi,seçimsiz iktidarını sürdürecek ve devletimizin tapusunu cebine koyacaktır.

3 Y ile yani yolsuzluk,yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğini vaad ederek,demokrasinin özgürlüklerinden ve tüm nimetlerinden yararlanarak iş başına gelen ERDOĞAN;bugünkü ikdarını borçlu olduğu demokrasiyi boğazladı ve kafasını koparmak üzere.

Dün verilen Canan KAFTANCIOĞLU hakkındaki onama kararı, bardağı taşıran son damla olmuştur.

Bu tür siyasi yargı kararlarının arkası gelecek ve muhalefetin sesi tamamen kısılarak,muhalefet topyekün siyasi arenadan silinecek ve demokrasinin olmadığı ülkelerde yapılan göstermelik antidemokratik seçimler benzeri seçimlerle,sarayın tek adama dayalı anayasa ve yasa tanımayan,yargıyı nükleer silah olarak kullanan antidemokratik yönetimi, ülkemizin üzerine kalıcı olarak kabus gibi çökecektir.

Evet,iş başındaki saray yönetimi,halktan ve ülkenin ekonomik darboğazından ve yoksulluğundan uzak ve habersiz olarak, lüks ve şatafat içinde yaşadığı sarayı terketmeyi asla düşünmemektedir.

Daha önce de yazdık.Anketlere göre, demokratik ve eşit koşullarda yapılacak olan seçimler sonucu İktidardan gidecekleri kesin olmasına rağmen, iktidarı kaybetmeye yönelik,en ufak bir tedirginlik görmüyoruz onlarda,saraylarına saray katmakla meşguller.Herhalde,bizden sonra gelenler yararlansınlar diye bir düşünceleri olmamalı.Saraydaki keyfi iktidarlarını sürdürmek için gizli ve büyük bir planın içinde oldukları kesin.

Her zaman yazdık ve yazıyoruz.

Anayasal düzenin cebren ve zorla ihlal edilmesi suçunu en kolay işleyebilenler,siyasal iktidarlardır.

Demokrasi ve özgürlük düşmanı siyasal iktidarlar;seçimlerle, demokratik yollarla iş başına geldiklerini,halkın iradesine dayandıklarını sıkça dillendirerek,bunu iktidarlarının tek meşruiyet nedeni olarak göstererek,devletin silahlı ve parasal güçlerini,yargısını,anayasanın ve yasaların kendilerine tanıdığı yetkileri ve kamu otoritesini ve gücünü kullanarak,halkın demokratik tavrını ve iyi niyetini de kötüye kullanarak, anayasal düzeni içeriden yok edebilirler.

İşte,ülkemiz bu türden, anayasal düzenin ortadan kaldırıldığı bir iktidar darbesiyle yüz yüzedir maalesef.

Demokrasilerin en yumuşak karnı ve zaafı;yönetenlere ve yönetilenlere tanıdığı sınrsız özgürlüklere karşılık olarak,demokrasinin(yani kendisinin) yok edilmesine dahi,özgürlük tanıması ve halkın demokrasi bilinci ve demokrasiye sahip çıkan demoktarik tepkisi dışında,kendisini faşizmden ve yok olmaktan koruyacak demokratik silahlara sahip olmamasıdır.

Demokrasinin biz halka ve bizi yönetenlere tanıdığı özgürlüklerin,demokrasiyi yok etmek için kullanılmasının önüne geçecek olan tek silah; bizleriz,halkımız ve muhalefetteki siyasi partilerimizin demokratik tepkileridir.

Demokrasinin teminatı olan halkımız ve tüm muhalefet partilerimiz;bugüne kadar yararlandıkları demokrasiye ve özgürlüklere sahip çıkarak,demokratik yollardan demokrasiye olan borçlarını ödemek zorundadırlar.

Evet,demokrasi adına,yarınların çok geç olacağı bugünleri yaşıyoruz. 13/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

12 Mayıs 2022 Perşembe

SÖYLER MİSİNİZ BANA İMAMOĞLU'NU ELEŞTİRMEK NİÇİN MUHALEFETİ ELEŞTİRMEK OLACAKMIŞ?

 


Ben,yazdığım “İMAMOĞLU'NA AÇIK MEKTUP” başlıklı makalemde,keza gazeteci yazar Can ATAKLI ve bazı kişi ve yazarlarımız da,İMAMOĞLU'nun; Karadeniz gezisinde yer verdiği sözde yazar ve gazeteciler sebebiyle kendisine yapılan eleştirilere karşılık olarak,bu eleştirileri yapan,benim de içinde bulunduğum büyük kitleye hitaben sarf ettiği, “bana vız gelirsiniz tırıs gidersiniz”yani, ben sizleri iplemem küstahlığı üzerine,İMAMOĞLU'nu şiddetle eleştirdik.

Bazı İMAMOĞLU fanatikleri,hep bir ağızdan Bremen Mızıkacıları gibi ayağa kalkarak,bizleri; muhalefete, muhalefet yaparakla, muhalefete köstek olmakla,ERDOĞAN'a seçim azandıracak kişiler olmakla suçladılar.

Durun bir dakika.

Nedir sizin bu fanatk İMAMOĞLU taraftarlığınız,siz İstanbul seçimlerinden önce tanıyor muydunuz bu beyenefendiyi,bu seçimi İMAMOĞLU tek başına mı kazandı,İMAMOĞLU demek muhalefet cephesinin bütünü mü demek,İMAMOĞLU olmazsa muhalefet seçim kazanamayacak mı size göre,koskoca ATATÜRK'ün partisi CHP eşittir İMAMOĞLU mudur?

Yapmayın,takım tutar gibi, bırakın bu fanatik taraftarlığı.

Bırakın, kişi bazında siyaset yapmayı,kurum ve ilkeler bazında düşünmesine alışın artık.

Benim de içlerinde bulunduğum muhalefet cephesi,CHP seçmeni; tüzüğü,programı ve ilkeleri olan CHP'ye,CHP'nin ilkelerine ve programına,vaad ettiklerine,yapacaklarına, üzerinde ortak olarak anlaşmaya vardıkları protokolu imzalayan altılı masanın halka ilan ettiği vaadlere oy verecek.

Kim Cumhurbaşkanı seilirse seçilsin kendi kafasına göre icraat yapmayacak.

Kaldı ki;İMAMOĞLU, henüz ortak aday olarak belirlenen bir kişi değil ki,eleştirilerimizle aday yıpratılmış olsun.

Halkın iradesine yönelik algı yaratan, benim hiç onaylamadığım anketlerde,İMAMOĞLU isminin önlerde çıkması,onun hatalarını eleştirme hakkımızı ortadan kaldıramaz.

İMAMOĞLU olmaz, başkası olur.

84 milyonluk Türkiyede seçilebilecek tek kişi kalmışsa ve onun adı da İMAMOĞLU ise; vay bizim halimize.

Merak etmeyin, herkes sizler gibi fanatik değil.İMAMOĞLU eleştirildi, adaylığı tehlikeye girdi,vah vah ne olacak şimdi halimiz,ERDOĞAN yeniden seçilecek saçmalığına kimse kapılmasın lütfen.

ERDOĞAN tek adam yönetiminden zerre kadar memnun olmayan ve kendilerini muhalefette görüp de aklı başında olan hiç kimse,İMAMOĞLU aday olmadı diye gidip ERDOĞAN'a oy atmaz veya sandığa gitmemezlik yapmaz,yapmamalı da,yapamaz zaten.ERDOĞAN yönetiminden kötüsü var mi ki?

Ben,KILIŞDAROĞLU hayranı değilim,kendisini yüz yüze tanımadım,görmedim, elini sıkmadım.Medyadan tanıyorum.

Ancak,muhalefet cephesini,Millet İttifakını ve 6.lı masayı kuran ve emek veren,canla başla çalışan,dürüst,namuslu,devlet tecrübesi olan,esnaflıktan gelmeyen, pırıl pırıl,Cumhurbaşkanlığı makamına yakışacak olan bir kişidir KILIÇDAROĞLU. İMAMOĞLU fanatiklerine soruyorum.

Sizler, niçin KILIÇDAROĞLU'na burun kıvırıyorsunuz,seçilemez diye peşin hükümle yaftalıyor ve küçük görüp,küçük düşürüyorsunuz,seçilir ve gerçekten adaylık onun hakkıdır diyemiyorsunuz?

Tekrar söylüyorum.İMAMOĞLU da benim babamın oğlu veya düşmanım değil,ancak o sözleri yenilir yutulur olmadığı için haklı olarak eleştiri aldı.

Bırakın, İMAMOĞLU varken,KILIÇDAROĞLU seçilemez tezini,niçin seçilemesin?

KILIÇDAROĞLU'na oy vermeyecek olanlar, bunun sonucuna da katlanırlar.

Yazımızı şöyle bitirmek istiyoruz.

Bitip tükenen AKP iktidarı, mutlak surette ve seçimle demokratik yolla, iş başından gönderilmelidir.

Bunun için,adaylar konusunda fanatik davranmamalıyız.

İMAMOĞLU aday olmazsa,

Mansur YAVAŞ aday olmazsa,

KILIÇDAROĞLU aday olursa,

Oy vermeyiz diyenler,bunun hesabını tarih önünde verirler.

Evet ben,hak ettiği için, İMAMOĞLU'nu eleştirerek, yerden yere vurdum.

İstanbul Belediye Başkanlığına seçilince de çok memnun ve mutlu oluştum.Benim de idolümdü.CHP'nin veliaht lideri olarak görüyordum İMAMOĞLU'nu.

Kendisini eleştiren çoğunluk arasındayım ama,bu demek değil ki,aday olursa ona oy vermeyeceğim.

İMAMOĞLU;altılı masa tarafından Cumhurbaşkanı adayı gösterilsin,gözüm kapalı,gözümü kırpmadan oy'umu İMAMOĞLU'na vereceğim tabi.

Bu fanatiklere bilmiyorum derdimi anlatabildim mi?12/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


10 Mayıs 2022 Salı

KEŞKE SES BENZERLİĞİ OLSAYDI

 



Bugün evde televizyon seyrediyordum.

Bir ara öbür odaya gitmem gerekti.

Televizyonun sesi açıktı.Ama, ekranı göremiyordum.

Televizyondaki ses;çok tanıdık bir sese benziyordu.Sanki,AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN konuşuyor zannedersiniz.

Konuşmacı,hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı adına o kadar güzel ve doğru şeyler söylüyordu ki;bunların hiçbiri bizim ülkemizde geçerli değildi.

Bu nedenle,konuşmacının ERDOĞAN olmadığına,onun sesine çok benzeyen,demokrasinin ve yargı bağımsızlığının hüküm sürdüğü demokratik bir Avrupa Birliği devleti yetkilisinin konuştuğuna iyice kanaat getirdim.

Hanıma seslendim,ülkemizde olmayan bu güzellikleri hiç değilse duyayım,televizyonun sesini biraz yükselt bir zahmet dedim.

Büyük bir özlem ve hayranlıkla ve can kulağıyla dinlemeye başladım.

Konuşmacı özetle; “Bu ülkede hiçbir savcının hakimin yargı mensubunun hukukla bağdaşmayan bir yaklaşımda bulunmasını istemem. Gizli açık hukuk dışı örgütlerinin arka bahçesine dönüşen yargı, millet adına karar veremez.

Siyasetin etki alanını genişletme çabalarına, yargı alanı da dahildir. Hatta en başlarda gelir.

Buradan açıkça ifade ediyorum Bu ülkede hiçbir savcının, hakimin, yargı mensubunun hukukla bağdaşmayan herhangi bir yaklaşımla karşıma gelmesini, taleplerimi hukuk dışında bir süzgeçle değerlendirmesini doğrusu istemem. Aynı zamanda yargı mensuplarının bu hukukçu duruşunu bilaistisna herkesin karşısında ve şartta sergilemesini de beklerim. Hukuk dışı örgütlerin arka bahçesine dönüşen, menfaat hesaplarının aleti olan bir yargı millet adına karar veremez.

Anayasa değişikliğinde, yargının bağımsızlığı ilkesi, tarafsızlığıyla tahkim edilmişti. Böylece millet adına karar vererek hakemlik görevini üstlenen yargı, güçler ayrılığında hak ettiği yeri tam manasıyla almış oldu.

Yargı mensupları olarak sizlerin hukuk devleti ilkesi çerçevesinde verdiğiniz ve vereceğiniz her mücadelenizde yanınızda yer alacağımızdan şüpheniz olmasın.

Geçmişte, hukuka aykırı pek çok tarize, tacize, cezaya muhatap olmuş bir siyasetçi olarak ülke yönetimine geldiğim günden beri Türkiye'nin hukuk devleti niteliğini güçlendirmenin mücadelesini veriyorum.”diyordu.

Öbür odadaki işim bittti, salona geçtim ve konuşmacı halen konuşuyordu,artık ekranı görüyordum.

Bir de ne göreyim? Yanılmışım, ses benzerliğ yoktu,hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı adına,bizim ülkemizde geçerli olmayan güzel şeyleri söyleyen kişi, ERDOĞAN'ın ta kendisiydi,keşke yanılmış olmasaydım,konuşan kişi ERDOĞAN olmasaydı,adeta hayal kırıklığına uğradım.

Kendimi aldatılmış hissederek, çok üzüldüm.10/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

8 Mayıs 2022 Pazar

EKREM İMAMOĞLU'NA AÇIK MEKTUP



Sayın İMAMOĞLU;olmadı,hem de hiç olmadı.

Üst üste hatalar işliyorsun.

Birincisi,çabuk kibirlendin.

Bu ülkeye bir kibirli adam yeter,o bile fazla gelmeye başladı,bir de sen kibirlenmeye başladın.

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına aday gösterildiğin tarihe kadar, ben ve ülkemizin çoğu halkı, seni tanımıyorduk bile.

İstanbulun bir ilçesinde belediye başkanıymışsın.İstanbul'a aday olduğunda öğrendim bunu da.

Seni bulup çıkaran ve İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı adayı yapan kişi,mensubu gözüktüğün CHP'nin Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU oldu biliyorsun.

Allah var,sende de kabiliyet varmış,iyi konuşuyorsun.Yani hitabetin güzel,genç ve yakışıklısın,enerjiksin,sanırım gözlerin de,ülkemizde az görülen türden renkli,hatta rahmetli Holywud yıldızı Tony Curtise benziyorun,yani vitrinin sağlam ve güzel,İstanbul seçim propaganda kampanyasında da çok çalıştın,Millet İttifakının da desteğini alarak İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçilerek koltuğa oturdun.

Ben dahil,halkımızın büyük kesimi tarafından,sende bir cevher görmüş olmalı ki; ileride,zamanı geldiğinde, CHP'nin; KILIÇDAROĞLU'ndan sonraki veliahdı olarak bile görülmeye başlandın.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin,Millet İttifakının muhtemel Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair yapılan anketlerde öne çıkman, seni havalara soktu anlaşılan.

Dur bakalım,sen; halkın, oylarıyla seni görevlendirdiği İBB Başkanlığı görevini ve vaadlerini yerine getir, seni bir görelim.Nedir bu acelen?

Sen,daha dünkü çocuksun.

Bayram ziyareti için Memleketine gidiyorsun güya.

Bu ne biçim bayram ziyareti?

Gizlemeye kalkışma sakın,sen kendince Cumhurbaşkanlığına aday adayı olmuşsun ve propaganda gezisine çıkmışsın.Mitingler düzenliyorsun ve sayın eşinle kürsüye çıkıp halka hitap ediyorsun.Bu görüntü,ülkemiz için tipik bir propaganda görüntüsüdür.

Seni bulup çıkaran genel başkanına rakip oluyorsun,gizlice meydan okuyorsun,ihanet ediyorsun.

Savaşa gider gibi,tam teçhizatlı otobüse binmişsin otobüsüne,ERDOĞAN'ı taklit ederek, AKP'nin tetikçisi ve militanı sözde gazetecileri doldurmuşsun ve onları etrafına toplayarak,onlara gazeteci muamelesi yapmışsın.

Diğerlerini söylemiyorum, diğerlerini de temsilen sadece Nagehan ALÇI'yı zikrediyorum.

Bu sözde gazeteci,iktidarın tetikçisi ve militanının senin yanında ne iş var?

Nagehan ALÇI'yı muhatap alıp koluna takarak ondan medet umuyorsun.

Sana,ileriye dönük olarak umut bağlayan halkın büyük bölümünü hayal kırıklığına uğrattın.

Buna rağmen,sözcün olan Murat ONGUN;senin, Nagehan ALÇI'nın şahsında sözde gazetecilere,Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarının büyük savunucuları,ülkeye ihanet eden iktidar militanlarına yanında yer vermene karşı çıkarak eleştiren kişileri, 200 ve 300 kişi olarak ilan ederek marjinalleştirdi.

Yanılıyorsunuz,senin bu amazlığın, halkımızın büyük bölümü tarafından eleştirildi ve kınandı.

Sen de,seni eleştirenlere yönelik olarak;onları,akıllı olmaya davet ediyorum,onlar bana vız gelir tırıs gider deme cüretini gösterdin.

Senin bu yanlış tutumunu, haklı olarak eleştiren büyük halk kesimini,akılsız ilan ettin,bana vız gelir tırıs gidersiniz diyerek, meydan okudun.Beni eleştirenler umrumda degil, kaale bile almam onları demek istedin.

Amiyane ve sokak tabiriyle,onları iplemem,bilmem neremden aşağı Kasımpaşa demek istedin.

Bu ne büyük kibir ve özgüven böyle?

Sanırım,çoğu devletin nüfusundan kalabalık çok büyük bir kent olan İstanbul'a Büyük Şehir Belediye Başkanı seçilince,birden havalara giriverdin.Türkiye'yi de ancak ben yönetebilirim hayaline kapıldın.

Şunu asla unutma,ben yıpratılırsam,ben yoksam,CHP kan kaybeder diye düşünüyorsan, çok yanılıyorsun.

CHP,sen varsın diye var değil.

Ancak,CHP varsa sen varsın.

Demek ki;sen kazara Cumhurbaşkanı olsan,vay bu ülkenin haline.

Sen, bu sözde gazetecileri seçim otobüsüne alarak ve birlikte poz vererek,popülizm yapıyorsun.

Aklın sıra, ben;AKP iktidarının ve ERDOĞAN'ın yaptığı gibi,bana ve partime muhalif olan gazetecileri dışlamıyorum,ben kutuplaştırıcı değil, birleştiriciyim. Bakınız,iktidar yandaşı gaztecileri de muhatap alıyorum,onlara değer veriyorum,onları kaale alıyorum demek istiyorsun.

Ama burada da yanılıyorsun.

Zira,AKP ve ERDOĞAN Saray yönetiminin dışladığı,basın toplantılarına,uçaklarına ve gezilerine davet edip muhatap almadıkları gazetciler;demokrasinin olmazsa olmazı muhalefetin sesi, gerçek ve ülkelerini seven,ülkelerinin yararlarını kendi yararlarından üstün tutan,yeri geldiğinde muhalefet partilerini dahi gözlerini kırpmadan eleştirebilen,biat etmeyen,basın özgürlüğünü ve demokrasinin temel ilkelerini benimseyen,cumhuriyetin değerlerine,laikliğe sahip çıkan,Atatürk ilkelerini savunan,muhalefetin gözü kapalı tetikçisi ve militanı olmayan, herbiri gerçek ve değerli bağımsız gazetecilerdir.

Nagehan ALÇI ve bazılarını,iktidarın dışladığı bu değerli ve gerçek gazetecilerle aynı kefeye nasıl koyabiliyorsun?

İşte,kusura bakma ama, sen bu farkı göremeyecek kadar cahilsin.

Özürün, kabahatinden daha büyük.

Her şerde bir hayır vardır.Türk halkının yanılarak şişirdiği İMAMOĞLU balonunu kendi ellerinle şişleyerek söndürdün ve KILIÇDAROĞLU'nun adaylığının önündeki bir engeli kaldırmış oldun.

Boyunu aşan işlere girişerek,İstanbul dışına yelken açarak,Saray'a; seni harcaması için büyük koz verdin,bilmem farkında mısın?

Kal sağlıcakla. 08/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu





 

7 Mayıs 2022 Cumartesi

ANNE (KADIN) OLMAK BİR AYRICALIKTIR

 



Yarın (08/05/2022) anneler günü.

Çok anlamlı ve özel bir gün.

Dünyada ve ülkemizde, yıl içinde çok çeşitli günler kutlanır,çoğunu şimdi hatırlamamız dahi mümkün değildir.

Ama, anneler günü için öyle söyleyebilir miyiz?

Bizi dünyaya getiren,hiçbir karşılık beklemeksizin, büyük zahmet ve fedakarlıklarla büyüterek bizleri yetiştiren annelerimizi; istisnasız, yılın her günü hatırlar ve çok severiz.

Ancak;anneler gününde, annelerimizi hatırlayarak, onlara çok özel sevgi ve şükranlarımızı sunmak,sağ iseler gidip ellerinden öpmek, onlara sarılarak kucaklamak, ana şefkatini ve yüreğinin sıcaklığını yüreğimizde hissetmek, bir başka güzeldir,büyük bir onur ve mutluluktur.

Anne olmak,Dünya'nın en güzel duygusu ve zevki olduğunu tahmin ettiğimiz analık duygusunu ve zevkini tadabilmek,Allah tarafından sadece kadınlarımıza tanınan bir ayrıcalıktır.

Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı kadın,diğer yarısı olan biz erkekleri doğurarak Dünya'ya getiren de, yine kadındır.

Bu gerçek dahi, annelerimizin ve kadınlarımızın önemini ve vazgeçilemezliğini, onları çok sevmemiz,başımızın tacı yapmamız,saygı göstermemiz gerektiğini, açıkça göstermektedir.

Dünya'ya kadın olarak gelen herkes;yaradılışı gereği, erişkin yaşlara geldikten sonra evlenip bir yuva kurarak mutlaka bir çocuk sahibi olmayı arzular.

Ancak,kısmet olup da evlenemediği veya evlendiği halde,kendisinden veya kocasından kaynaklı tıbbı bazı eksiklikler ve bozukluklar nedenleriyle çocuk sahibi olmayan kadınlarımız da,toplum içinde az değildir.

Bizler,çok iyi biliyoruz ki;doğurup çocuk sahibi olamasalar da,bu kadınlarımız da;kadın olarak,doğuştan bir ana yüreği ve şefkati taşımakta ve çocuk özlemiyle yanıp tutuşmaktadırlar.

Bu nedenle,biz anneler gününü;evlenemedikleri için çocuk doğurup anne olamayan veya evlenseler de,çeşitli nedenlerle çocuk doğuramadıkları için anne olamayan kadınlarımız da dahil olmak üzere,çocuk doğuran ve anne olan tüm kadınlarımızın günü olarak kabul ediyoruz ve yürekten kutluyoruz.

Şu veya bu nedenle çocuk sahibi olamamış kadınlarımızı,anneleri hayatta olsun veya olmasın,tüm çocukların manevi anneleri olarak kabul ediyoruz.

Gerçekten,tahmin ediyoruz ve görüyoruz ki;kadın olmak,anne olmak, çok özel ve güzel bir duygu ve zevk olup,bu duygu ve zevk,kadınlarımızı erkeklere nazaran ayrıcalıklı ve üstün kılmaktadır.

Sanırım,özellikle ülkemizde,kadınlarımızın;bazı erkeklerin şiddetine ve kötü muamelesine maruz kalmalarının altında yatan şuur altı gerçek neden de,kadınların erkeğe karşı olan bu ayrıcalıklı üstünlüğüdür.

Bu duygularla;

En başta;ülkemizin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Sevgili ATATÜRK'ü doğuran hepimizin sevgili annesi ZÜBEYDE annemiz ve annelerimiz,çocuklarımın annesi eşim olmak üzere;hayatta olan veya olmayan tüm annelerin, anne adaylarının,şu veya bu nedenle anne olamayan ancak annelik özlem ve duygularını bedeninde ve ruhunda taşımaya ve yaşamaya devam eden tüm kadınlarımızın Anneler Günü'nü, en derin saygı ve şükranlarımızla kutluyoruz.

İyi ki,varlar.

Selam olsun tüm annelerimize ve kadınlarımıza 07/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

5 Mayıs 2022 Perşembe

SIĞINMACI KARŞITLIĞI IRKÇILIK DEĞİL ÜLKE SEVERLİKTİR

 



Şunu herkes,özellikle de siyasal iktidar, çok iyi bilmelidir ki;Sığınmacı karşıtlığı, asla ırkçılık ve yabancı düşmanlığı değil,milliyetçiliktir,ülkesini ve vatanını sevmektir.

Aksini savunanlar ise;vatan,millet ve Türk düşmanı gafillerdir.

Ülke, yolgeçen hanına,çöplüğe döndü,bu iktidar sayesinde.

Bu konuyu,sığınmacı istilasını gündeme getiren, mülteci tehlikesini kısa filmle anlatan gazeteci Hande KARACASU, bir gece yarısı gözaltına alınmıştır bu ülkede.

Gazeteci Hande KARACASU ne yapmıştır,ne suç işlemiştir?

Sığınmacılar tarafından ülkenin istila edildiğini ve ileriye dönük olarak bunun lkemizde yaratacağı yaşamsal tehlikleri gündeme getirerek,ülkemizi sığınmacıların işgaline uğratan iş başındaki iktidarı uyarmış ve gazetecilik görevini yapmıştır.

Sığınmacıları,ülkemiz yeteri kadar ağırlamış, kendilerine maddi ve manevi destek sunmuş olup,sığınmacıların ülkemize kalıcı olarak yerleşmeleri,vatandaş yapılmaları,olduğundan fazla üremeleri,ülkemizin demografik yapı ve dengesini bozmaya, ülkemiz adeta içeriden işgal edilmeye başlanmıştır.

Ülkemizdeki,başka ve farklı ırklardan, özellikle Suriye kökenli sığınmacıların yarattıkları tehlikeye dikkat çekmek ve buna bir çözüm bulunmasını talep etmek,asla ırkçılık ve yabancı düşmanlığı değil,bilakis millietçilik ve ülke severliktir.

Bu ülkenin Türk kökenli yurttaşları;yıllardanberi bu ülkenin öz be öz eşit yurttaşı ve sahibi olan,Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında ülkemizin kurtuluşu için canlarını feda eden Kürt kökenli yurttaşlarımızla, barış içinde ve kardeşçe yaşamış,kız alıp vermiş,et ve tırnak haline gelmiş ve asla ırkçılık yapmamış,”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”sözleriyle ifadesini bulan Atatürk ve Türk Milliyetçiliği ülküsünü benimseyerek, aynı ülkeyi yurt edinmişlerdir.

Bu realite de göstermektedir ki;Türk etnik kökenli olan Türk Vatandaşları; asla,ırkçı değildir,Türk ırkının üstünlüğünü savunmamaktadır.

Alman ırkının ari ve üstün bir ırk olduğunu savunan,başka ırkları hakir gören ve yaşam hakkı tanımayan,Dünyayı istilaya kalkışan Hitler ve Nazi Milliyetçiliği ile Atatürk'ün tanımladığı,ülkemiz ile sınırlı olan, ulusal Türk Milliyetçiliğini, hiçbir gafil birbirine karıştırmamalıdır.

Atatürk'ün tanımladığı Türk Milliyetçiliği;ülkemizin sınırları içinde geçerli olup,istilacı,diğer ırklara üstünlük taslayan,diğer ırkları aşağılayan ve ortadan kaldırmaya çalışan,Türk Irkına ve Türk Irkının üstünlüğüne dayalı bir milliyetçilik değildir,Türk Milletinin ve ülkesinin yararına düşünmek ve çalışmak, Türk Milliyetçiliğidir.

Bu milliyetçilik anlayışı,sınırların açılmasına,sonırların kevgire çevrilmesine,ırkları ne olursa olsun ülkemizin yabancılar tarafından istila edilerek tanınmaz hale getirilmesine,ülkemizin sosyolojik,kültürel ve demografik yapısının değiştirilmesine ve içeriden silahsız ve topsuz işgal edilmesine, asla izin veremez.

Herkes haddini bilmeli,siyasi çıkarları için ülkemizin sığınmacılar tarafında istila edilerek,içeriden savaşsız bir şekilde işgaline asla göz yummamalıdır.

Aksine her davranış ve görüş açıklamak;ülkesini ve milletini seven, gerçek Atatürk ve Türk Milliyetçilerini,ırkçılıkla ve yabancı düşmanlığıyla suçlamak, Türk Vatanına ve Türk Milletine ihanet olup, büyük suçtur.

Utanacak ve gerçek suçlu olanların,güçlü çıkmaya çalışmaları,Türk Vatanına sahip çıkarak,sığınmacı istilasının tehlikelerini gündeme getirenleri, yabancı düşmanı ve ırkçılıkla suçlamaları,büyük bir aymazlık ve insanlık ayıbıdır. 05/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

4 Mayıs 2022 Çarşamba

ADAY YIPRATILMASIN DERKEN MİLLET İTTİFAKI YIPRANIYOR

 



Muhalefeti temsil eden altılı masa ve Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayının hala açıklanmaması,bize göre büyük bir hatadır.

Adayın, bugünden açıklanmamasının gerekçesi olarak;henüz erken, adayı açıklarsak yıpratırlar açıklaması yapılıyor.

Hiçbir değeri ve gerçekçiliği olmayan bir gerekçe.

Açıklanacak aday niçin yıpransın?

Yıpratılacak, açıkları olan bir kişi mi, aday olarak düşünülüyor yoksa?

Tabii ki;hayır.

O zaman bu korku niye?

Niye bu güvensizlik?

Aslında, adayın belirlenerek açıklanmaması nedeniyle farkında olmadan yayılan dedikodular, 6 lı masayı ve ittifakı yıpratıyor,için için kemiriyor.

Bu hatayı daha önce de yapan İMAMOĞLU;benim adayım, genel başkanım dese de,anket sonuçlarının cazibesine kapılmış ve bayramı bahane ederek Karadeniz illerini ziyaret ederek mitingler düzenliyor ve sayın eşiyle birlikte kürsüye çıkarak,boyunu aşan konuşmalar yapıyor,bize göre bu mitingler cumhurbaşkanlığı adaylığının ısınma hareketleri.

Muhalefet kamuoyunun aklı karışık ve bölünmüş vaziyette.

Seçmenler;İmamoğlu,Mansur Yavaş ve Kılıçdaroğlu taraftarları olarak bölünmüş olup, her geçen gün, bu bölünmüşlük kutuplaşmaya ve kemikleşmeye doğru yol alıyor.

Tam ERDOĞAN'ın istediği de, bu bölünmenin derinleşmesi.

İktidar,muhalefete adayınızı açıklayın dedikçe,muhalefet de, inadına adayı açıklamıyor.Sözüm ona ERDOĞAN'a bu konuda da muhalefet ediyor.

ERDOĞAN'ın isteği de aslında bu.Yani, muhalefetin adayının belirlenerek açıklanmaması ve aday konusunda mıhalefet seçmeninin kutuplaştırılması ve ayrıştırılması.

Bu nedenle, ERDOĞAN;inatla, adayınızı açıklayın derken,inadına açıklanmayacağını çok iyi biliyor ve muhalefeti tongaya düşürüyor.

Bizim saf muhalefet de, aday açıklamayı erteleyerek, ERDOĞAN'ın ekmeğine yağ sürüyor.

İMAMOĞLU;nankörlük yapmasın otursun oturduğu yerde,bayram nedeniyle memleketi Trabzon'a gitmek onun hakkı ama,bu tantanayı ve mitingleri, salt bayram ziyareti olarak açıklamak olanaksız.

CHP'nin,kendisine Karadeniz Bölgesinde parti progandası yapma görevi verdiğini,bu ziyaret ve mitinglerin, parti adına yapıldığını zannetmiyoruz.

Bu seçimlerde, aslında, cumhurbaşkanı adayından ziyade,millet vekili seçimlerinin ezici çoğunlukla kazanılmasının,muhalefet olarak meclise büyük bir çoğunlukla girilmesinin önemli olduğu,seçilecek olan cumhurbaşkanının da,kendi insiyatifiyle görev yapmayacağı, ittifakın programını uygulayacağı,seçmene açıklanmalı ve bu gerçek, vurgulanmalıdır.

Bunları yapamazsanız,kızı kendi haline bırakırsanız,başını bağlamazsanız,ya davulcuya, ya da zurnacıya varır,ERDOĞAN ensemizde boza pişirmeye devam eder.

Akıllı olunuz.Bakmayınız, marjinal seçmen kitlesinin sorumsuz ve akıl dışı fantezilerine.

Bu yazımıza da büyük eleştiriler gelecek biliyoruz.

Ama,doğruları yazmaya devam edeceğiz.04/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

1 Mayıs 2022 Pazar

BAYRAMLARIN ANLAMI VE BAYRAMLARA DOKUNABİLMEK

 



Bugün (02/05/2022) Ramazan bayramın ilk günü.

Bayramlar;

İnsanların tüm kötülüklerden arındığı gündür.

Şu veya bu nedenle ayrışan,küsen birbirlerine düşman olan insanların; aralarındaki ayrışmaya ve bölünmeye son vererek birbirleriyle birleştikleri,küslüklerine son verdikleri ve kucaklaştıkları gündür.

Bayram sadece küs olanların değil,hayatın meşakketi ve geçim derdi yüzünden uzun süre ayrı kalan arkadaş,dost ve akrabaların arasındaki mesafelere son veren, birbirlerine kavuşmalarını, kucaklaşmalarını, öpüşüp koklaşmalarını,birbirlerinin sıcaklığını duymalarını sağlayan,sevgileri tazeleyen bir mucizenin adıdır.

Bayram; temizliktir, yeniliktir,yenilenmedir,açılan yeni beyaz ve tertemiz bir sayfadır.Bunun içindir ki;en başta çocuklarımıza olmak üzere, bayramlarda yeni elbiseler, ayakkabılar alınır ve giyilir, evlerimizde bayram temizlikleri yapılır,herşeyin yeni ve beyaz sayfa gibi temiz olmasına özen gösterilir.

Bayramlar,vicdanlarımızın da en temiz ve iyiliklerle dolup taştığı günlerdir.

Bayramlar,çocukların sevindikleri,sevildikleri, sevindirildikleri ve ödüllendirildikleri,çocuklarımızın hayallerini geliştirdikleri,özgüvenlerinin çoğaldığı,aile bağlarının kuvvetlendiği,aile yaşamının önemini kavradıkları,yarına umutla ve güvenle bakmaya başladıkları günlerdir.

Sonuç olarak, bayramlar;insanlara, insanlıklarını,tüm güzellikleri ve iyilikleri hatırlatan ve yaşatan sevinç ve neşe dolu çok özel bir gündür.

Bizim gibi yaşını başını almış olanları dinleyecek olursanız,duyacağınız ilk söz; “ Ah nerede o eski bayramlar” olacaktır şüphesiz.

Gerçekten de,nerede çocukluğumuzun o gerçek eski bayramları?


Bugün kutlamaya başladığımız Ramazan Bayramı;günümüzde artık çoğu kişi için bir tatil ve tatil beldelerine seyahat etme anlamına gelmektedir,haklılar tabiatıyla,eski bayramları tanımamışlar,içinde yaşamamışlar, onun tadını tatmamışlar,kıyısından köşesinden bayramların o güzelliklerine dokunamamışlar ki, o eski bayramlara özlem duysunlar.


Yaşlı yakınlarının ve dostlarının anlatımlarından,o eski bayramların güzelliklerini duysalar da,gençlerimiz o eski bayramların güzelliklerini bizzat göremedikleri,onunla tanışamadıkları ve içinde yaşayamadıkları,bu nedenle o bayramlara bizzat değip dokunamadıkları için, asıl marifet ve güzellik bayramlarda olmasına rağmen;tüm güzelliklerin,bayramların yerini alan tatillerde ve bu vesileyle gittikleri tatil beldelerinde olduğunu zannetmeye başlamışlardır.


Cahit ZARİFOĞLU diyor ki; “Asıl marifet buluttaydı ama, herkes yağmur'a şiir yazdı”


Evet bu sözde yer aldığı üzere,asıl marifet bulutta olduğu halde,herkesin bulut'u unutarak yağmur'a şiir yazması gibi,bulut'a yapılan bu haksızlık,günümüzde de,bayramları bir kenara koyarak tatil beldelerine tatile giden insanlarımız tarafından,o eski ve güzel bayramlara yapılmaktdır.


Asıl marifet bulutta olmasına rağmen,herkes şiir'i bulut'a değil de niçin yağmur'a yazma gereğini duydular,hiç düşündünüz mü?


İnsanlara doğrudan değen ve dokunan,insanı ıslatan, insanla bütünleşen, insanın doğrudan hissettiği ve tanıştığı,yerine göre bu ıslanma nedeniyle alınan zevki insanlara doğrudan yaşatan, bulut değil yağmurdur çünkü.


İnsanların bir şeyi tanıması,ondan hoşlanması ve zevk alması,kıymetini bilmesi için, o şeyin insana doğrudan değmesi ve dokunması gerekiyor.İnsanların tokalaşmaları.kucaklaşmaları ve öpüşmeleri gibi.


Günümüzde,genç nesil, bizim nerede o eski bayramlar dediğimiz o güzellikleri yaşamadıkları, onunla tanışamadılar,ona dokunup değemedikleri için, bayramların güzelliğini ve kıymetini anlayamıyorlar.


Bu vesileyle,tüm dost,arkadaş ve akrabalarımın Ramazan Bayramlarını; o eski tadında ve güzelliğinde,sağlık ve mutluluk içinde yaşamaları dileklerimle gönülden kutluyorum.02/05/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


BUGÜN 1 MAYIS EMEĞİN VE İŞÇİNİN BAYRAMI ÖYLE Mİ?

 



Dünyada ve ülkemizde emeğin ve işçinin bayramı olarak kutlanır 1 Mayıslar.

Ülkemiz açısından baktığımızda, 1 Mayıs;gerçekten, emeğin ve işçinin bayramıdır diyebiliyor muyuz,bunu hak ediyor mu ülkemizde yaşayan ve çoğu asgari ücretle çalışan işçi ve emekçilerimiz?

1 Mayıs Emeğin ve İşçinin Bayramı öyle mi?

Ben kabul etmiyorum ve 1 Mayıs Emeğin ve İşçinin Bayramını buruk kutluyorum.

Ülkemizde emekçi ve işçi düşmanı olan,emekçi ve işçi kardeşlerimizin alın teri milli gelirin büyük bölümünü, çok küçük bir azınlığa peşkeş çeken sermaye ve zengin yanlısı AKP,20 yıldanberi bu ülkede seçim kazanarak tek başına ülkemizi yönetiyor.

Ülkemizdeki, çoğu asgari üretle çalışarak sefalet içinde yaşayan ve ezilen emekçi ve işçilerimizin toplam sayısına baktığımızda,emekçi ve işçi tüm insanlarımız da, oylarıyla, AKP iktidarına destek olmuşlar ki;AKP,20 yıldır emekçileri ve işçileri sömüren politikasını ülkemizde tek başına uygulamaya koyuyor.

Bu nedenle,emekçilere ve işçilere kırgınım ben.

Sınıf bilincinden yoksun emekçi ve işçilerimizin çoğunluğu, bu bayramı kutlamayı hak etmiyorlar,bindikleri dalı kesiyorlar bana göre.

Bu duygularla,sınıf bilinci gelişmiş AKP iktidarına destek olmamış olan, azınlık ve ezilen tüm emekçi ve işçi kardeşlerimin bayramını, en iyi dileklerimle kutluyorum. 01/05/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu