29 Haziran 2022 Çarşamba

ERDOĞAN YİNE GERİ ADIM ATTI

 


Bu kaçıncı geri adım atış?

Türkiye Cumhuriyetinin; partili de olsa, seçilmiş Cumhurbaşkanının; dış politikada, sürekli geri adım atması,ilk söylediklerinin arkasında duramaması, gerçekten çok üzücü.

ERDĞAN'ı sevsek de sevmesek de,Türk halkı olarak,partili Cumhurbaşkanının, iç politikaya dönük olarak hamasi beyanlarına rağmen,daha sonra, dış baskılara göğüs geremeyerek,verdiği sözünden geri dönmesi,artık usul ve alışkanlık haline geldi ve ülkemizin inandırıcılığı ve saygınlığı kalmadı.

Evet,İsveç ve Finlandiya'nın Nato üyesi olmalarına yönelik olarak ERDOĞAN'ın açıkladığı veto kararından geri adım atarak, bu iki ülkenin Nato'ya girişine vize vermek durumunda kalmasını gündem getiriyoruz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdelena Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in katılımıyla gerçekleşen dörtlü zirvede mutabakata varılarak alınan kararlar,tarafları bağlayıcı olmayıp, bir vaat içeren mutabakat kararlarıdır.

Bu kararlar;EROĞAN'ın gazını alan, hukuken hiçbir değeri ve uyulmaması halinde hiçbir müeyyidesi olmayan kararlar olup;PKK'nın terör örgütü olduğu açıkça vurgulandığı halde,PKK'nın uzantısı olan ve ERDOĞAN'ın terör örgütleri olarak kabul ettiği PYD ve YPG'nin,açıkça ve net bir şekilde terör örgütleri olduğunu vurgulayarak kabul eden bir beyan'a, mutabakat metninde yer verilmemiştir.

Aynı şekilde, FETÖ için de;açıkça terör ötgütü denilmemiş,sadece Türkiy'nin terör örgütü diye nitelendirdiği FETÖ denilmekle yetinilmiştir.

Dörtlü zirvenin Madrit mutabakat metninde;PKK ve uzantılarıyla mücadelede Türkiye ile tam işbirliği vaat edilmişse de,PKK'nın uzantıları olan terör ötgütlerinin hangileri olduğu,PYD ve YPG'nin, PKK'nın uzantıları olan terör örgütleri olduğu, açıkça kabul edilmemiştir.

Terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede Türkiye ile dayanışma sergilenmesi vaat edilmişse de,PKK terörünün sair biçim ve tezahürleri içinde PYD ve YPG'ye açıkça yer verilmemiştir.

Bu şu anlama gelmektedir.

Madrit dörtlü zirvesinde varılan mutabakat metnine imza atan İsveç ve Finlandiya,Nato'ya kabul edildikten sonra;evet, PKK ve uzantılarıyla mücadelede Türkiye'nin yanında yer alacağız,işbirliği yapacağız ama,biz YPG ve PYD'yi, sizin gibi PKK'nın uzantıları olan terör örgütleri olarak görmüyoruz derlerse, ne yapacaksınız?

Nato;yeni konseptinde,terörle,terörizm ve terör örgütleriyle mücadeleyi görev alanı içinde kabul ediyor,üyelerine yönelik terör saldırılarında üye devletlere destek vereceğini kabul ediyor ama,hangi örgütlerin terör örgütü olduğuna da,Nato'nun patronu ABD ve Nato'nun Avrupa ülkelerinin karar vereceği ve onların kabulünün geçerli olacağı da unutulmamalıdır.

Nato'nun terörle mücadelesi;Nato'nun ve patronu ABD'nin terör örgütleri olarak kabul ettiği örgütlere yönelik olacaktır.Yani,ERDOĞAN ve Türkiye,PYD ve YPG'yi PKK'nın uzantıları terör örgütleri,FETÖ'yü de terör örgütü olarak kabul etmesi,ABD ve Nato'yu asla bağlamayacaktır.

Nato'nun patronu ABD ve diğer Nato üyesi batılı ülkelerinin,Suriyenin Kuzeyinde yerleşen ve fiilen bir Kürt Özerk Bölgesi oluşturan YPG ve PYD'ye terör örgütleri gözüyle bakmadığı,bu örgütlere ağır silah ve eğitim destekleri verdikleri de bilinen bir gerçek olup,bu gerçeklere rağmen,ABD'ye göz yumularak,İsveç ve Finlandiya'ya engel çıkarmanın,mantıklı hiçbir nedeni ve kuvveti harbiyesi de yoktur. 29/06/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

26 Haziran 2022 Pazar

TÜRK MİLLETİ SİZE İNAT SEÇİMLERE KADAR DEMOKRATİK SABRINI KORUYACAKTIR

 


Evet,ne yaparsanız yapınız,ek bütçe yaparak Türk Milletinin cebine göz dikmeye,vergilerle inim inim inletmeye,her kalem eşyaya,özellikle akaryakıta,ÖTV ve KDV gibi adaletsiz vasıtalı vergilere sürekli zam yaparak,fakirden aldığınız paraları, kar garantili yap işlet devret mütahitlerinin ve kur garantili mevduat sahibi mutlu bir azınlığın cebine koyarak Türk Milletine hayatı zehir etseniz,ümüğünü sıkarak nefesini kesmeye çalışsanız ve bu şekilde seçimleri ertelemek için Türk Halkını ayaklanmaya tahrik etseniz de,demokrasinin ve özgürlüklerin değerini bilen demokrasi gelenekleri ve demokrasi sabrı yüksek olan Türk Halkı, sizin bu oyununuza ve tahriklerinize gelmeyecek ve bir sene daha demokratik sabrına devam ederek,sizin zengin yararına çalışan iktidarınıza, oylarıyla sandıkta demokratik olarak son verecektir.

Evet,seçimlere bir seneden az bir sürenin kalmış olmasına rağmen,oylarınızı düşüren hergün korkusuzca yaptığınız sürekli zamların başka bir mantıklı izahı olamaz.

Siz,çekilmez hale gelen sürekli zamlarınız ve vasıtalı vergilerinizle yatağa aç yatmak zorunda kalan Türk Halkını, topluca sokağa çıkmaları için adeta davetiye çıkarıyorsunuz.

Seçimleri yaptırmamanın ve iktidarda kalmanızın tek yolu, ülkede bir ayaklanma ve kaos çıkararak,bunu emrinizdeki legal ve illegal silahlı güçlerinizle kanlı bir şekilde bastırmak ve sonunda da ülke genelinde olağanüstühal ilan ederek,bunu iktidarınızın devamı için fırsata çevirmektir.Tıpkı 15 Temmuz hain FETÖ darbesini fırsata çevirerek ülkeyi yaşanmaz hale getirdiğiniz demokrasi ve özgürlükleri yok ettiğiniz gibi.

Ama,bunu hiç beklemeyin avucunuzu yalayacaksınz.

Ne kadar tahrik ederseniz ediniz,ülkesini seven demokrasinin ve özgürlüklerin sadık bekçisi Türk Halkı ne kadar zorda kalırsa kalsın, demokratik sabrını göstermeye kararlı ve azimlidir.

ATATÜRK'ün Amasya Tamiminde belirttiği gibi,ülkeyi ve Türk Halkını;bu zor durumdan ve sizin antidemokratik,fakirin parasını zengine transfer eden plansız ve programsız,ranta dayalı iktidarınızdan,yine Türk Milletinin karar ve azmi kurtaracaktır.

Bu ülkenin Maliye Bakanı yine halkımızı acı acı güldüren bir konuşmaya imza atmış ve “Türkiye büyük ülke, küçük ülke değil. Özgüvenli bir Türkiye’miz var. Karamsar tablolar yaymaya çalışanlara prim vermeyin. Karamsar senaryoları boşa çıkararak yepyeni başarılara doğru yol almaya devam edeceğiz. Azimliyiz, yeminliyiz, yürüyoruz, koşuyoruz, hiç kimse bizi durduramaz. İyimserlik rahmani, karamsarlık şeytani. Bu topluluk iyimserler topluluğu onun için başardı. Onlar küçük hesaplarla uğraşacak, biz büyük ideallerle yolumuza devam edeceğiz”demiş.

Güler misin ağlar mısın?

Hem demokrasi ve özgürlükler ve hem de ekonomik olarak büyük sıkıntı içinde bulunan ve bu sıkıntılarına,seçimle iktidarın değişmesi dışında bir çözüm bulamayan Türk Halkı karamsar olmayacak da, kim olacak?

İyimserlik rahmani ve karamsarlık şeytani demiş,ne dediğini kulakları duymuyor bu adamın.

Şu aymazlığa bakar mısınız?

Bu zor şartlara rağmen hala karamsar olmayın,iyimser olun,iyimserlik rahmanidir diyor,yani iyimser olursanız,ihtiyaçlarınızı Tanrı karşılar demek istiyor.

Milletin kurtuluşunu Allaha havale ediyor yani.

Bir de utanmadan,iyimser olmaları imkansız hale gelen Türk Halkını,şeytanlıkla suçluyor.

Sayın Nebati;gerçekten çok trajikomik durumdasınız,kusura bakmayınız.

Bu ülkenin partili cumhurbaşkanı;devletin sarayında kira ödemeden oturuyor,hiçbir ücret ödemeden binlerce çalışandan yardım alıyor,kazan bedava kaynıyor,sayın eşinden başka bakmakla mükellef olduğu başka bir kişi yok.İki nüfus,sıfır masraf,halkın vergilerinden bedava geçiniyor,bu imkanlar zengin bir ülke olan ABD devlet başkanına dahi tanınmamıştır.

Bildiğimiz kadarıyla,partili Cumhurbaşkanının bir gün giydiğini ertesi günü giymediği hergün yenisini giydiği kıyafetleri de, promasyon ve bedava.

Buna rağmen 100 bin TL olan aylık maaşını %40 artırarak 140 bin TL'ye çıkarmış bulunuyor.

Maliye Bakanı olan zat;bu gerçekleri görmüyor musunuz,partili Cumhurbaşkanı şeytani mi düşünüyor size göre,maaşına %40 zammı şeytani düşüncelerle mi yapıyor?

Evet,uygulamalarınızla, Türk Halkını ayaklanmaları için ne kadar tahrik ederseniz ediniz,demokrasiye ve özgürlüklere aşık ATATÜRK'ün bu ülkeye mirası Türk Halkı,oyunlarınıza ve tahriklerinize gelmeyecek,sizin oyun ve planlarınızı bozacak, demokaratik sabrını, az kalan seçimlere kadar göstererek,sizi demokratik bir şekilde yolcu edecektir. 26/06/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu




23 Haziran 2022 Perşembe

UTANIYORUM

 


Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğunda,Suudi Veliaht Prensi Suudi Arabistan'ı defakto şekilde yöneten Muhammed bin Selman'ın, emir ve talimatlarıyla,Suudi Arabistandan özel olarak gelen bir ekip tarafından hunharca öldürülen ve cesedi yok edilen muhalif gazeteci Cemal KAŞIKÇI'nın dava dosyası ile ilgili olarak, ülkemizin partili cumhurbaşkanının cinayet sonrası eski beyanları,özetle şöyledir;

Bunun failinin kim olduğu bana göre belli. Biz ses kayıtlarından şunu da öğrendik, gelenlerin içinde şu andaki Veliaht Prens'in en yakınında olanlar bu işin aktif rol üstlenicisi. Aldığı talimatı yerine getirenler orada. İpe un serdiler, bilgiyi İstanbul Başsavcısı'na vermediler. Çünkü fail ortada, bunu biliyorlar. Yardım yataklık yapan da yanında" "Veliaht Prens dedi ki, 'Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı'. Ya Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Dışarıda nişanlısı var. Bunlar dünyayı enayi zannediyor.

"Bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir ve tabii dedik ki biz herkese açığız. Suudi Arabistan kayıtları almak istedi, kusura bakmayın o kadar değil. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Verelim de ondan sonra bunları yok mu edeceksiniz?"

Aynı partili cumhurbaşkanı;ülkemizi ekonomik darboğaza soktuktan sonra,Cemal KAŞIKÇI'nın katilleri petrol ve dolar zengini Suudilerden parasal yardım görerek,koltuğunu koruma karşılığında,ülkemizin egemenlik hakkını yok sayarak,ülkemizin itibarını ayaklar altına alarak, yargıya talimat verip Kaşıkçı dava dosyasını,içindeki tüm belge ve delilleriyle canayetin faili suudi Arabistan Prensine devretmiştir.

Yani, Kaşıkçı cinayeti dosyası, bizim açımızdan kapanmış olmaktadır.

Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak 180 derece dönüş yapan, Suudi Veliaht Prensini itham eden beyanlarını yalayıp yutan partili Cumhurbaşkanı,önce Kaşıkçı'nın katilinin ayağına giderek onu ziyaret etti.

Dün de (22/06/2022) katil prens, iadei ziyarette bulundu partili cumhurbaşkanına.

Partili Cumhurbaşkanı,Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi olarak suçladığı katil presnsi;hem de devlet başkanı protokolüyle,süvari birliği refakatinde,top atışları eşliğinde ve bakanlarını karşısında hazırola geçirerek ve el sıktırarak, sarayın da karşıladı ve misafir etti, kucaklaştılar.

İtibardan tasaarruf olmaz diyerek fakir halkın parasını lüks ve sefasında harcayan israf eden,ülkemizi ekonomik krize sokan partili cumhurbaşkanının,ülkemizin ve milletimizin itibarını ayaklar altına alan, önceki beyanlarını yutup yalayan çelişkili beyan ve davranışını,Türk Milletinin dikkatlerine sunuyor,utanması gerekenler utanmadı için, ben utanç duyuyorum.23/06/2022



Güner YİĞİTBAŞI

HUKUKÇU

22 Haziran 2022 Çarşamba

CUMHURİYET SAVCILARINA PEŞİNEN SORUYORUZ

 



Biliyorsunuz,saray iktidarı; muhalefetin,basının ve sosyal medya kullanıcılarının sesini kısmak için meclise sansür yasası sundu ve yasalaşması,AKP ve MHP çoğunluğunun oylarıyla, an meselesi.

Bu yasa çıkıp yürürlüğe girdiğinde,sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.

Biz,şimdiden, bu maddeye göre soruşturmalar yaparak, iddianameler düzenleyerek kamu davaları açacak olan savcılara buradan alenen soruyoruz.

Gezi olayları sırasında geziciler tarafından camiler yakıldı,camide içki içildi,başörtülü kadınların üzerine işendi yalan iddialarını alenen yayanlar hakkında mı,yoksa, yalan oldukları kanıtlanan bu iddiaların yalan olduğunu söyleyerek doğruyu ifade edenler hakkında mı kamu davaları açılacaktır? 22/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

20 Haziran 2022 Pazartesi

EFSANE OLMAK İSTEDİ SİYASİ MÜFLİS OLDU


Memleket Partisi kurucusu ve genel balkanı Muharrem İNCE'den bahsediyoruz.

Büyük umut ve beklentilerle kurduğu Memleket Partisi'nde toplu istifalar yaşandı. Parti yönetimindeki 6 isim istifa etti.

İstifa eden isimler şöyle:

Memleket Partisi Genel Başkan Vekili ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Gaye Usluer, Memleket Partisi Genel Sekreteri Prof. De. Hakkı Akalın, Memleket Partisi Parti Meclisi-Danışma Kurulu Üye ve Memleket Partisi Kurucu Üyesi Meryem Şengül Kala, Memleket Partisi MYK Üyesi ve Parti Genel Saymanı Serkan Ufuk Akgün, Memleket Partisi MYK Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu ve Memleket Partisi Parti Meclisi-Memleket Partisi Kurucu Üyesi Dr. Oğuz Giray.

Tam bir iflas hali.

Henüz kuruluş aşamasında yaşanan büyük çöküş ve iflas.

İstifa eden parti yönetimindeki altı önemli isim çıktıktan sonra; parti,tek başına Muharrem İNCE'ye kalmış oldu.

Ne mutlu Muharrem İNCE'ye!

Partisinde,tüm yetkileri üzerinde taşıyan tek adam kaldı!

ERDOĞAN bile tek adam olabilmek için çok uğraş verdi,anayasayı deldi,Bahçeli'nin koltuk çıkmasıyla anayasayı değiştirmek zorunda kaldı.

Muharem İNCE;çok şanslı addetmeli kendisini,tereyağından kıl çeker gibi,istifalar sayesinde partisinde dımdızlak tek adam kalıverdi.

Tepe tepe kullansın partisini.

Genel Başkan oldu ya.

Hani bir söz vardır.

Baş ol da, sağan başı ol şeklinde.

İNCE de; bu ülkenin,ATATÜRK'ün kurucusu ve lideri olduğu yüz yıllık köklü ana muhalefet partisi CHP'de, milletvekili ve meclis grup başkan vekilli olmayı az buldu ve CHP'nin genel başkanı olmak istedi,girdiği kurultay seçimlerinde başarılı olup genel başkan olamayınca,kendisini cumhurbaşkanı adayı dahi yapan CHP'ye sırtını dönerek nankörlük yaptı,Memleket partisini kurma gafletine düştü.

Soğan başı,pardon,genel başkan oldu ama,genel başkanı olduğu Memleket Partisinin istifalar nedeniyle içi boşaldı, iskelet haline geldi.

Tek adam kalıverdi partisinde.

Tek adamlığın hayırlı olsun Muharrem İNCE.

Umarım,önümüzdeki yıllarda, baş olmak için akıntıya kürek çekecek ve maceraya girişecek politikacılara ders olur Muharrem İNCE'nin çöküşü ve iflası.21/06/2022



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


 

17 Haziran 2022 Cuma

ERDOĞAN MUTLAKA ADAY OLACAK AMA....

 



Bugünlerde tek tartışma konusu;erken seçim olacak mı,Anayasadaki açık hükme ramen ERDOĞAN üçüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olacak mı,Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı kim olacak?

Yatıp kalkıp bunları konuşup tartışıyoruz.

Yapılan tüm anketlere göre,ERDOĞAN'ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi imkansz gibi bir şey.

İşte,önümüzdeki günlerde AKP Genel Başkanı ERDOĞAN'ın adaylık konusundaki kesin kararını bu gerçek belirleyecek.

ERDOĞAN;büyük olasılıkla seçimi kaybedeceğine göre,kesinlikle cumhurbaşkanlığına aday olamaz,aday olmak istemez.

Dikkat ediniz,anayasadaki engel nedeniyle demiyoruz,seçimi kaybedeceğini bile bile aday olmaz demek istiyoruz.

Neden mi?

ERDOĞAN;seçim meçim yok,ben ölene kadar bu ülkenin tek sahibiyim ve sarayda oturmaya devam edeceğim demeyecekse,erken veya zamanında bir seçim yaptıracaksa,yaşamına ülkesinde devam edecekse,kaybedeceğini bile bile Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olmaz ve olamaz.

Biliyor ki;cumhurbaşkanlığını kazanamazsa,milletvekili de olamayacak,sade bir vatandaş ve AKP Genel Başkanı sıfatıyla hiçbir dokunulmazlığı kalmayacak,seçimi kazanacak olan yeni iktidar,ERDOĞAN aleyhinde kollarını sıvayacak ve yargı sürecini başlatacak.

Bu itibarla,cumhurbaşkanlığını garanti görmeyen bir ERDOĞAN;kendince çok haklı olarak,milletvekilliği dokunulmazlığına dahi dört elle sarılacaktır.

Bunun için de,kaybedeceğini bile bile cumhurbaşkanlığına değil,hiç yoktan iyidir diyerek,kazanması kesin olan milletvekilliğine aday olacaktır.

Ben ERDOĞAN'ın yerinde olsam,cumhurbaşkanı adayı asla olmam,kazanacağım kesin olan İstanbuldan milletvekili adayı olurum, milletvekilliği dokunulmazlığını kazanarak bir süreliğine de olsa rahat bir nefes alırım.18/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

16 Haziran 2022 Perşembe

SARAY VE EMRİNDEKİ BAĞIMLI YARGI DAHA RAHAT ÇALIŞACAK BUNDAN SONRA

 


Basın ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar getiren düzenleme, TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçti. Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülen ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunun yer aldığı 29. madde de kabul edildi.
Teklifin 29’uncu maddesiyle Türk Ceza Kanunu’nun 217’nci maddesine 217/A maddesi eklendi. Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma başlıklı madde
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” şeklinde.
Bu madde; basın,düşünce ve düşünceyi açıklama,halkın doğru bilgi edinme özgürlüğünü tamamen yok edecek,ülkemizde olmayan demokrasinin cenaze namazını kıldıracak,ileride ne gibi toplumsal çalkantı ve patlamalara neden olacağı bugünden kestirelemeyeck korkunçlukta, çok tehlikeli bir düzenlemedir.
Komisyondan geçen bu yasa maddesinin meclis genel kurulunda da aynen kabul edilerek yasalaşması halinde,uzun vadede en büyük zararı,iş başındaki saray iktidarı görecektir.
Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngören bu madde ile getirilen suçun tanımı,ceza hukukunun evrensel kuralı olan,kanunsuz suç ve ceza olmaz,suçların kanuniliği ilkesine açıkça aykırıdır.
Bu suçun kanuni unsurları,net ve açık bir şekilde tanımlanmamış,sınırları net bir şekilde çizilmemiş,suç oluşturacak maddi eylemin kalıbı açıkça ortaya konmamıştır.
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle”cümlesinde yer alan; “sırf”ne anlama gelmektedir?
Sanırım; sadece,münhasıran anlamına gelmektedir.
Gerçeğe aykırı bilginin;sırf,yani münhasıran endişe,korku ve panik yaratmak saikiyle yayıldığını nasıl anlayacaksınız?Endişe,korku ve panik yaratmak saikiyle yayılmış bilgileri,endişe,korku ve panik yaratmak saikiyle yayılmamış olan bilgilerden nasıl ayırıp tespit edeceksiniz,işinize geldiği gibi mi?
“ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı”ne anlama gelmektedir.?
Her yere çekilebilecek,eğilip bükülebilecek, iki ucu açık kavramlardır bunlar.
“Gerçeğe aykırı bilgiler”den maksat nedir?
Hangi gerçeklere aykırı bilgiler?
Objektif,evrensel,bilimsel,yaşanan olaylarla örtüşen,demokratik gerçeklere mi,
Yoksa; sarayın,iş başındaki iktidarın ve onun emrindeki savcı ve hakimlerin kafalarındaki sübjektif,işlerine gelen kendi kafalarından geçirdikleri kişisel gerçeklerine aykırı bilgiler mi?
Hangisi?
“kamu barışını bozmaya elverişli şekilde” ibaresi ne anlama gelmektedir?
Kamu barışı nedir,kamu barışını bozmaya elverişlilik ne anlama gelmektedir?
Tanımları,başı ve kıçı belli olmayan her yöne çekilebilen,soyut kavramlar bunlar.
“Alenen yaymak” bu yeni suç tipinin en anlaşılabilir net ve açık tek kavramıdır.
Alenen yaymakdan murat edilenin;basın ve sosyal medya olduğu açıkça anlaşılmaktadır.Yani,gazeteciler ve sosyal medya kullanıcıları,bu yeni suç tipinde topun ağzındaki kişiler olacaktır.
Yeni düzenlemeye göre;
Saray'ın;bilim dışı,evrensel kurallara ve doğrulara,kanıtlanan maddi olaylara ters düşen sübjektif ve kişisel doğrularına aykırı olarak,bir basın mensubunun ve/veya sosyal medya kullanıcısının;objektif,bilimsel, evrensel, gerçekleşen maddi olaylarla tam ürtüşen gerçekleri ve doğruları,alenen söylemesi,yazması halinde,gerçeğe aykırı bilgileri alenen yayma suçunu işlemiş sayılabilecektir.
Örneğin;124 milyar dolara ne oldu,kimlere peşkeş çekildi? diye sormak,enflasyonun nedeni faiz değildir,faiz neden,enflasyon sonuçtur demek yanlıştır,diye haber yapmak ve sosyal medyada paylaşmak,imamın beyanı ile kanıtlandığı halde,gezi olaylarında camide içki içilmedi haberini yazmak ve sosyal medyada paylaşmak suç sayılabilecektir.
Bu haliyle yeni düzenleme;düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün defterini dürmeye,halkın sesini kısmaya ve doğru bilgi edinme özgürlüğünü yok etmeye yönelik, antidemokratik çok korkunç ve tehlikeli bir düzenlemedir.17/06/2022
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

15 Haziran 2022 Çarşamba

SÖKÜLECEK RÜTBENİZ YOKSA YANDINIZ

 


Emekli devlet memurundan ne istiyorsunuz?

Adam, yıllarca devlete hizmet etmiş,emniyet müdürü olmuş,Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yapmış ve şerefiyle emekli olarak köşesine çekilmiş.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan KAFTANCIOĞLU'nun haksız mahkum edilmesine tepki göstererek, KAFTANCIOĞLU'nu savunan bir twet atmış,suçu bu.

Evet Sabri UZUN'dan bahsediyoruz.

Sen misin? tweet atan,hakkında idari soruşturma açılmış ve bu soruşturma kapsamında tırnaklarıyla kazıyarak elde ettiği emniyet müdürü rütbelerinin sökülmesine karar verilmiş.

Bu iktidar, şu rütbe sökme işini çok sevdi.

Önce,bu ülkede yaptığı anayasa hala yürürlükte olan,tüm devlet yetkisi kullananların kullandıkları bu yetkilerin meşruiyet kaynağı olan darbeci Kenan EVREN ve arkadaşlarının,sonra 28 Şubatçı emekli paşaların rütbeleri söküldü,şimdi de emekli emniyet müdürü Sabri UZUN'un rütbelerini söktüler.

Bu ülkede rütbe sahibi olmak gerekiyor.

Sökülecek rütbeniz yoksa,vay halinize.Yandınız.

Sökülecek rütbeniz yoksa,sökmeye alıştılar ya,yeleğinizi sökecek ve iplerini yumak yapıp elinize verecek değiller,herhalde.

Büyük bir ihtimalle, dişlerinizi söker elinize verirler.

Kendinize mukayyet olun lütfen.

Sabri UZUN'un suçu çok büyükmüş.

Teröre,terör yandaşlarına arka çıkmış,yani terörle iltisaklı bulunmuş.

Bu duruma göre,CHP İstanbul İl Başkanı Canan KAFTANCIOĞLU, terörist ve törer yanlısı kabul edilmiş yani.

Bu ülkenin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu ATATÜRK tarafından kurulan, ATATÜRK'ün partisi CHP'nin İstanbul İl Başkanı, terörist ve terör yanlısı ilan edilmekte dikkatinizi çekerim.

Yargı kararlarıyla tescilli en büyük terörist,15 Temmuz hain darbe girişiminin başında bulunan FETÖ'yü bu ülkenin başına musallat edenler ve buna rağmen hala ellerini kollarını sallayarak serbestçe dolaşanlar,Mecliste parmak kaldıranlar,FETÖ'nün siyasi ayağına mensup olanlar, ne olacak peki?

Bu ülkede kamu görevlisiysen en büyük teminatın,namuslu olmayacaksın.

Yüzün kızarmadan yolsuzluk yapacaksın,ihalaye fesat karıştıracaksın,rüşvet alacaksın,doğru söylemeyeceksin,gerçek omayan şeyleri, doğruymuş gibi sürekli tekrarlayacaksın.

O zaman,bak gör sana ne kapılar ardına kadar açılacak.

Büyükelçi dahi olabilirsin,yabancı dil bilmene gerek de kalmadan. 15/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



13 Haziran 2022 Pazartesi

MERKEZ BANKASI

 

Sürekli yazmaya başladığımızda yazdığımız ilk makale,23.01.2008 tarihinde kaleme alıp yayınladığımız,Merkez Bankası başlıklı makaledir.

Bugün televizyon izlerken,altılı masanın uzmanları tarafından oluşturulan komisyon tarafından, Merkez Bankasının Merkezinin,yeniden Ankara'ya taşınacağına ilişkin çalışma yapıldığını izleyince,Merkez Bankası Başkanlığının ve merkezinin,Başkent Ankara'da olmasını ve Ankarada çalışmasını,İstanbul'a taşınmamasını savunduğumuz MERKEZ BANKASI başlıklı 2008 senesinde yazdığımız ilk makalemizi hatırladık ve güncelliğine binaen, bu makalemizi, bazı bölümlerini çıkararak aşağıda aynen yayına alıyoruz.Güner YİĞİTBAŞI

MERKEZ BANKASI


Biz bu yazımızda; sayın Başbakan erdoğan'ın; Merkez Bankasının merkezinin İstanbul iline taşınmasına ilişkin girişiminin,hiçbir haklı gerekçesinin olamayacağını,bu girişimin gerisinde,kamu oyundan saklanan, gizli niyetlerin olduğunu izah etmeye çalışacağız.

Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz ki;Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası,diğer özel veya yarı özel bankalar gibi,halktan para toplayıp para satmak suretiyle,sadece kar amacıyla kurulmuş ve ticari piyasada faaliyet gösteren klasik ticaret şirketi konumunda bir banka değildir.Bu nedenle;kar amaçlı ticaret şirketi olan diğer bankalar gibi,merkezinin,finans ve ticaret başkenti olan İstanbul iline taşınması zorunluluğu yoktur.

T.C.Merkez Bankasının kuruluş yasası olan 1211 sayılı yasanın 1.maddesine göre,Merkez Bankası;Türkiye’de banknot ihracı imtiyazına münhasıran sahip olmak ve yine özel yasasında belirtilen görev ve yetkileri yapmak ve kullanmak üzere,”Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” unvanı altında anonim şirket olarak kurulmuş olan ve tabir yerinde ise,Türkiye Cumhuriyetinin hazinesi konumunda bir bankadır.

1211 sayılı kanunun 4.maddesine göre; Bankanın temel amacı;fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.

Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirlemek, Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesi için döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı ile dövizlerin Türk Lirası ile değişimi ve diğer türev işlemlerini yapmak,Bankaların ve Bankaca uygun görülecek diğer mali kurumların yükümlülüklerini esas alarak zorunlu karşılıklar ve umumi disponibilite ile ilgili usul ve esasları belirlemek,reeskont ve avans işlemleri yapmak,Ülke altın ve döviz rezervlerini yönetmek,Türk Lirasının hacim ve tedavülünü düzenlemek, ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmak, kurulmuş ve kurulacak sistemlerin kesintisiz işlemesini ve denetimini sağlayacak düzenlemeleri yapmak, ödemeler için elektronik ortam da dahil olmak üzere kullanılacak yöntemleri ve araçları belirlemek,finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak,mali piyasaları izlemek,bankalardaki mevduatın vade ve türleri ile özel finans kurumlarındaki katılma hesaplarının vadelerini belirlemek,merkez bankasının temel görevlerindendir.

Tek elden Türkiye'de banknot ihracı imtiyazı,Hükümetle birlikte enflasyon hedefini tespit etmek ve buna uyumlu olarak para politikasını belirlemek,tek başına para politikasını uygulamak,fiyat istikrarını sağlamak amacıyla bu Kanunda belirtilen para politikası araçlarını kullanmak, uygun bulacağı diğer para politikası araçlarını da doğrudan belirlemek ve uygulamak, Merkez Bankasının başlıca temel yetkileri olup,ayrıca Merkez Bankası;Hükümetin mali ve ekonomik müşaviri, mali ajanı ve haznedarıdır. Bankanın Hükümetle ilişkisi, Başbakan aracılığı ile sağlanır.Merkez Bankası,müşavirlik görevinin gereği,finansal sistemle ilgili olarak istenilecek hususlarda Hükümete görüş verir,bankalar ve uygun göreceği diğer mali kurumlar hakkındaki görüşlerini ve tespitlerini Başbakanlık ile bu kurum ve kuruluşları düzenleme ve denetleme yetkisine sahip kuruluşlara bildirebilir.

Merkez bankasının kendi özel kuruluş yasası olan 1211 sayılı yasanın 4.maddesinde yer alan ve yukarıda özetlediğimiz,temel kuruluş amacı,temel görevleri ve temel yetkileri,mali ve ekonomik konulardaki hükümete yapacağı müşavirlik görevleri dikkate alındığında,Merkez Bankasının,merkezi hükümetin görev yaptığı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olan Ankara’da görevine devam etmesi,yasal bir zorunluluk olup, İstanbul’un, finans ve ticaret merkezi olması,Merkez Bankasının merkezinin,bu ile nakledilmesinin haklı ve yasal nedeni olamaz.

Biz,banka merkezinin İstanbul’a nakli’ne ilişkin, sayın başbakanın asıl gizli niyeti konusunda komplo teorileri üretmeden,başbakan’ın, konunun üzerinde yeniden ve daha sakin kafa ile düşüneceğini umarak,başbakan olmadan önce İstanbul ilinde oturması ve bu ilde Belediye Başkanlığı yaparak,başbakanlığa kadar uzanan önlenemeyen yükselişinin bu il’de filizlenmesi nedeniyle,İstanbul iline olan diyet borcunu ödemek amacıyla böyle bir girişimde bulunmak istemiş olabileceğini düşünmek istiyoruz.23.01.2008


Güner YİĞTBAŞI

Hukukçu







10 Haziran 2022 Cuma

BUGÜN KARŞIYAKA 7.ASLİYE CEZA MAHKEMESİNDE AZ KALSIN HUKUK BOĞAZLANIYORDU

 


Evet,bugün İzmir Karşıyaka 7.Asliye Ceza Mahkemsinde; az kalsın, hakim tarafından hukuk boğazlanıyordu.

Nedir bu kibir?

Okurlarım biliyor.

Sakarya Üniversitesinde görevli bir öğretim üyesi profesör,sanırım CNN Türk Televizyonunda katıldığı bir televizyon programında “üniversiteler fuhuş yuvasıdır” diyerek, ünüversite öğrencisi genç kızlarımızı fahişelikle suçlamış ve kamuoyundan büyük tepki almıştı,üniversitesi de sözde bir soruşturma açmıştı,sanırım sonuçsuz kaldı.

Çünkü ünüversiteler fuhuş yuvasıdır diyen kafa ile iktidarın kafaları aynıydı,AKP Genel Başkanı da,geçtiğimiz günlerde, benzer bir lafı, geziye katılan genç kız ve kadınlarımız için sürtük bunlar diyerek sarf etmiş ve kamuoyundan büyük tepki almıştı.

Biz de,üniversite öğrencilerini fahişelikle suçladığı için,kapıldığımız üzüntü,hiddet ve tehevvür ile bu öğretim üyesinin üniversitelere yöneik haksız suçlaması nedeniyle bir makale kaleme alarak,sizin iddia ettiğiniz gibi,üniversiteler fuhuş yuvası ve üniversite öğrencisi kızlarımız fahişeyse,öğretim üyesi olarak onlardan sorumlu bir kişi olarak, o zaman siz de gavat ve pezevenk olmuyor musunuz?Diye soru soru sorarak,haksız suçlamasının nerelere kadar gittiğine,gelip kendisine dayandığına dikkat çekmek istedim.Ben bu öğretim üyesini tanımam, aramızda bir husumet de olmadığından, ona hakaret etmem için bir sebep de yoktur.Televizyonda programa katılarak,boyundan büyük haksız beyanlarda bulunan bir öğretim üyesinin, bu nedenle kendisine yönelik eleştirilere katlanmak zorunluluğu vardır.

Dikkatimi çeken bir husus da şu oldu.Hakaret suçları uzlaşmaya tabi olduğu için,kakarete uğradığı gerekçesiyle şikayetçi olan öğretim üyesi,5000 TL manevi tazminat verin uzlaşalım teklifinde bulundu,yani aşağılandığını iddia ettiği şerefinin değerini 5000TL ye satılığa çıkardı,biz suçsuz olduğumuz için uzlaşmaya yanaşmadık tabi,

İşte,Sakarya Asliye Ceza Mahkemsinde görülen sanığı olduğum bu davanın,talimat duruşması vardı bugün,ikametgahımın bulunduğu Karşıya 7.Asliye Ceza Mahkekesninde.

Sanık sıfatıyla, Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesinde hakimin karşısına çıktık,kimlik tespitine göre emekli hakim ve faal avukat olduğumu hakim bey biliyordu,çok doğal,emekli hakim ve avukat da olsak bizim hakkımızda da davalar açılabilir sanık sıfatıyla yargılanabiliriz,tabi.

Ancak,adil yargılanma,savunma hakkına ve masumluk kainesine saygı koşuluyla.

Mahkeme hakimi,hakkımızdaki suçlamayı talimat evrakına göre okudu ve başladı benim adıma yazdırmaya,özetle “suçsuzum beraatime karar verilmesini talep ederim” diye yazdırdı ve ben bekliyorum ki;bana da savunma yapmam,niçin suçsuz olduğumun ve beraatime karar verilmesi talebimin haklı ve hukuki gerekçelerini anlatayım ve tutanağa geçirteyim.

Ne gezer,tamam gidbilirsiniz demez mi.

Gerçekten,çok şaşırdım ve 52 yıllık bir hukukçu olarak şok oldum,çok sinirlendim ve üzüldüm.İtiraz ettim,hakime savunma hakkımı kullanacağımı niçin suçsuz olduğumun gerekçelerini kısaca anlatacağım dedim,ısrarla söz hakkı verilmedi,ben de inatla savunma yapacağımı savundum,emekli hakim, avukat ve 52 yıllık hukukçu olduğumu,yanlış yapıldığını savunma hakkımın yok edildiğini anlatmaya çalıştım,o sırada duruşma hakimi, emekli hakim olmanız bir imtiyaz değildir demez mi,gayet tabi bir imtiyaz değil,ben imtiyaz istemiyorum,savunma ve konuşma hakkımı kullanmak istiyorum demek zorunda kaldım,neredeyse beni mübaşir zoruyla dışarı çıkaracak,direndim,bu kibire ve hukuksuzluğa karşı benden beklenmeyen sabrı göstermeye devam ettim,sonunda sadede geldi sayın hakim her nedense.Allah beni vukuuna ramak kalan müessif bir olaydan sakındı.

Evet emekli ve kıdemli bir hakim ve hukukçu olmak imtiyaz değildir,ama mesleki etik ve dayanışma diye bir gelenek vardı bir zamanlar.Bir hakim,kendisinden büyük ve kıdemli meslektaşına karşı daha saygılı davranırdı,bugün karşısına çıktığım hakim,henüz hakkımda kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı halde,karşısında sanık olarak bulunduğum için,beni ona buna hakaretler yağdıran suçlu muamelesine tabi tutmaya kalkıştı,ama kayaya çarptığını geç de olsa anlamış oldu.

Duruşma hakimi,sonunda lütfetti ve peki savunmanızı yapın,siz yazdırın oturun avukat masasına ve ekrandan tutanağa yazılanları izleyin, yanlış yazılan yerleri düzeltelim dedi.

O hukuk tanımaz,adil yargılanma ve savunma hakkına saygı göstermeyen hakim gitmiş ve melek bir hakim gelmişti sanki.

Duruşma hakimi israrla;benden savunmanızı almam istenmemiş,savunma aşamasında yeniden talimat yazarlar o zaman kendinizi savunursunuz diyordu.

Hakim bey yanılıyor,uygulama öyle değil,kendisine de izah ettim,hakaret gibi basit suçlarda,teknik tabiri sorgu olan bu aşamada,herşey söylenir,savunma da yapılır,bu tutanak dosyaya girer,savcı esas hakkında mütalaasını verdikten sonra gerçek anlamda savunma aşamasında, yeni bir talimat yazılmaz,sanık duruşmada hazır değilse,esas hakkındaki mütalaaya karşı teknik anlamda savunma yapmasa dahi,ilk ifadesi doğrultusunda,gıyabında hüküm verilir.İşte duruşma hakimi bu gerçekten uzak bir düşünceyle,bize savunma yaptırmak istemedi.Bu savunma değilse,benim adıma niçin beraat talep eden beyanda bulunabildi anlamak çok zor.Beraat talebi savunmayı tamamlayan nihai bir taleptir,savnma aşamasında değilsek, niçin benim adıma beraat talep eden beyanı tutanağa geçiriyorsun?Sayın hakim.

Sayın hakim, siz gerekçesiz kararlar verebilirsiniz belki,ama ben gerekçe sumnmadan suçsuz olduğumu ve beraat ettirilmemi isteyemem, buna hakkım olamaz.Talebimin altını doldurmak zorundayım,benim tecrübelerim ve hukuk nosyonum bunu gerektirmektedir.

İşte 52 yıllık duayen bir hukukçu, emekli hakim ve avukat sıfatımızla bunlar başımıza gelebiliyorsa,hakkını savunamayan,hakimden korkan ve sinen normal vatandaşın vay haline.

Bugün yaşadığımız ve hukuk adına üzüldüğümüz bu tatsız olay yanında,dün de Kuşadası Adliyesinde görevli olduğunu öğrendiğim genç bir hakim ve yanındaki nişanlısı ile beni ve yanımdaki eşimi çok mutlu eden bir olay yaşadım.

Kuşadası Davutlar mevkiinde bir köy sofrasına gitmiştik dün, eşimle birlikte.

Yanında genç bir bayan olan, genç bir bey arabasından inerek park etti, tam o sırada ben de aracımla park yerine girirdim,onun arabasının yanına park ettim.Genç bey aracının başında bekliyordu.Ben, acaba aracına çarpmamdan mı çekindi,beni mi kontrol ediyor diye düşünürken, eşim daha önce inip yanlarına gittiği için konuşmuşlar,genç bey benim aracımın ön camındaki hakim amblemini görünce, benim de hakim olduğumu düşnerek, benimle tanışmak ve konuşmak istemiş o nedenle duruyormuş,ben de inip yanına gidince,emekli hakim olduğumu söyledim tanıştık,bana çok saygı gösterdi,Kuşadası Adliyesinde görevli hakim olduğunu söyledi,ayak üstü sohbet ettik,beni makamına davet etti ve ben de fırsatını bulursam çayını içmeye memnuniyetle gideceğimi beyan ettim.Aynı mekanda yemek yedik yemek sonrası ben,çok sevdiğim,saygısından dolayı mutlu olduğum genç meslektaşım hakim bey ve yanındaki nişanlısının masasına giderek, kendilerine afiyet dileyip, mekandan ayrıldım.

Yirmi dört saat için de yaşadığım birisi sevimsiz ve üzücü,diğeri sevindiren ve mutlu eden,birbirine taban tabana zıt bu iki olay, ancak bizim ülkemizde yaşanır maalesef. 10/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


9 Haziran 2022 Perşembe

EY ALTILI MASA NEDİR BU KORKU VE ENDİŞENİZ?



AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN bugün İzmirde yaptığı konuşmada;

Seçim önümüzdeki yıl haziran ayının ortasında yapılacak. Kaçacak yerin yok bay Kemal. Habire söylüyorsun Cumhur İttifakı'nın adayı belli olsun. Cumhur İttifakı'nın adayı Tayyip Erdoğan. Bay Kemal ya adaylığını açıkla ya da adayını açıkla. Siyaset hem yürek hem samimiyet işidir. Bu soruma cevap vermezsen hem yüreksizsin hem samimiyetsizsin demektir. Unutmayın horozun çok olduğu köyün sabahı geç olur derler. Baksanıza aday bile çıkmıyor, gerisi nasıl gelecek.”demiş ve bize göre çok da doğru söylemiş.

ERDOĞAN'ın; normal seçim tarihinde yapılacak olan seçimde,anayasaya göre üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olmaya hakkı vardır veya yoktur,bu yazımızda bunu tartışmayacağız.

Sonuç olarak,ERDOĞAN; zamanında yapılacak seçimde cumhurbaşkanı adayı olacağını açıkça beyan etmiş ve altılı masaya meydan okumuştur.

Altılı masayı oluşturan muhalefet cephesi,hala ortak adayını açıklamaktan kaçınacak mıdır? çok merak ediyoruz.

Nedir bu korkunuz,endişeniz ve özgüvensizliğinizin sebebi.

Daha önce de çok yazdık,adayınızı artık açıklayınız diye.

Neymiş efendim, seçimlere daha bir sene varmış,aday şimdiden açıklanırsa yıpratılırmış.

Halkımızı da inandırdınz, bu saçma sapan görüş,korku ve güvensizliğinize.

Biz açıkayın artık neden korkuyorsunuz diye yazdıkça,okurların büyük kesimi bizi eleştiriyor,daha erken,seçim tarihi kesinleşsin,şimdiden açıklanırsa aday yıpratılır diyorlar.Biz bu görüşe asla katılmıyoruz.

Artık sağır sultan duydu ve biliyor ve gerçekten de hak ediyor,altılı masa ve Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı KILIÇDAROĞLU' dur ve olmalıdır da.

Bu ülkede, yıpratılacak eleştirilecek milyonlarca nedeni üzerinde taşıyan AKP Genel Başkanı ERDOĞA;hem de, anayasaya göre hakkı olmadığı halde, bugünden adaylığını korkusuzca açıklıyor ve anayasaya göre üçüncü kez aday olamayacağını bugünden tartışmaya açabiliyorsa,siz neden çekiniyorsunuz ve korkuyorsunuz?

KILIÇDAROĞLU'nun alevi olması, yıllarca bilinen bir gerçek ve bunu KILIÇDAROĞLU'da gizlemiyor zaten.

Alevi olmak da; suç,utanılacak ve eleştirilecek,yıpratılma nedeni yapılacak ve cumhurbaşkanı adayı olmayı engelleyen bir kusur değil ki.

ERDOĞAN; KILIÇDAROĞLU'nun adaylığını,şayet,alevi olması nedeniyle tartışmaya açar ve bu nedenle KILIÇDAROĞLU'nu yıpratmaya çalışırsa, bundan zararlı çıkacak olan, bizzat ERDOĞAN'ın kendisi olacak,KILIÇDAROĞLU; ahlaka,insanlığa,laikliğe,din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olarak nesebi üzerinde eleştirilmesi ve yıpratılmaya kalkışılması nedeniyle, mağdur olacak ve oy sayısı azalacağına daha da artacaktır.

Altılı masa,adayını şimdi açıklamaz da,seçime çeyrek kala açıklarsa, KILIÇDAROĞLU'nun mezhebi mi değişmiş olacak?

Bırakınız artık; bu ERDOĞAN korkusunu ,alerjisini, o ne söylerse kötü niyet aramayı ve inatla tersine hareket etmeyi.

Gerçekten,hiçbir haklı nedene ve gerçekliğe dayanmayan bu gereksiz nazınız, artık kendi adıma söylüyorum,çekilmez hale geldi,özgüvensizliğiniz,sizlere olan güvenimi kemirmeye başladı.

Altılı masa ortak adayını açıklamada geciktikçe,maalesef bizim aklımıza gelen en doğru ve mantıklı gerekçe;aday konusunda hala birbirlerine güvenip anlaşamamaları, seçimlere kadar altılı masayı devirme haklarını ellerinde tutmak istemeleri olmaktadır.Bu gerekçeler de; gerçekten,milletimizin altılı masaya olan güvenlerini sarsacaktır.

Ben,hala aday açıklamamayı, böyle değerlendiriyorum,kimse kusura bakmasın.

Bravo ERDOĞAN;zamanında yapılacak bir seçimde anayasaya göre,üçüncü kez aday olamayacağını bildiğin halde,adaylığını bugünden açıklayarak,adaylığını ve kendini tartışmaya açma cesaretini gösterdiğin için. 09/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

 

8 Haziran 2022 Çarşamba

GİDİŞİNİZ AKARYAKIT'DAN OLACAKTIR

 


Evet;Saray iktidarının 2023 de yapılacak seçimlerde sonlanacağı, AKP'nin tüm kadrolarıyla siyaset tarihinin çöplüğündeki yerini alacağı, artık kesin gibi.

İktidarın biletinin sandıkta kesilmesi için çok sebep var aslında.

Doğru yaptıkları hiçbirşey yok.

Ülkeyi yönetemiyorlar artık.

Özgürlükleri,demokrasiyi,ekonomiyi,dış politikayı berbat ettiler.

Şunu iyi yapıyorlar diyebileceğimiz, hiçbir olumlu faaliyetleri yok.

Akaryakıt aldı başını gidiyor.Bir yıl içinde,yaklaşık 7 TL olan benzin ve mazotun bugün ulaştığı fiyat, 28TL.lerde.Yaklaşık dört kat artmış litre fiyatları.

Buna bağlı olarak enflasyon sürekli yükseliyor,fiyatlar yerinde durmuyor sürekli artıyor.Çarşı pazar yanıyor.Dar gelirlilerin kazançları süreki eriyor,Türk Lirası sürekli kan kaybediyor.

Bildiğiniz gibi,en basit tanımıyla fiyatların artışı,paranın alım gücünün azalması anlamına gelen enflasyon'un belli başlı iki tipi vardır.

Birincisi,talep enflasyonu,ikincisi maliyet enflasyonu.

Talep enflasyonunda;dolaşımdaki para arzının ve ona bağlı olarak talebin artarak,üretilen mal arzının artan talebi karşılayamaması üzerine, fiyatlar artar.Buna talep enflasyonu denir.

Maliyet enflasyonunda ise,talep de aşırı bir artış olmadığı halde,arza sunulan mal ve hizmetlerin üretimindeki iş gücü,enerji, hammadde fiyatlarının ve vergilerin artmasına bağlı olarak,mal ve hizmet arzındaki maliyetin artması sonunda, bunun fiyatlara yansıyarak,fiyatların sürekli artması söz konusudur.

İşte,bu tanıma baktığımızda,ülkemizde bugün yaşanan ve sürekli fiyatların arttığı enflasyon türü, maliyet enflasyonudur.

Zira;mal ve hizmet üretiminde kullanılan,doğalgaz,doğalgazdan üretilen elektrik,dışa bağımlı ham madde ve akaryakıt fiyatlarının sürekli artması ve bu artışların mal ve hizmet üretim ve arzınının maliyet fiyatlarının artışına sebep olması sonunda, çalışanların çoğunluğunun asgari ücret aldığı,işsizliğin had safhada olduğu ülkemizde taleplede bir artış olmadığı halde,enflasyon, yani fiyat artışları sürekli yükselmekte ve enflasyon üç haneli seviyelere ulaşmış bulunmaktadır.

Doğalgazı da akaryakıt içine dahi edecek olursak,ülkemizde son bir yıl içinde yaşadığımız kronikleşen akaryakıt fiyatlarının sürekli artırılması,yaşamakta oluğumuz hiper enflasyonun baş nedenidir bize göre.

Doğalgaz,benzin ve özellikle mazot fiyatlarının,dış piyasi fiyatlarındaki ve döviz kurundaki artışlar bahane edilerek sürekli artırılması,akaryakıt üzerinden alınan fahiş KDV ve ÖTV'ye tamah edilerek,bütçe açığının giderilmeye çalışılması, bize göre,ekonomik bir intihardır,kaz gelecek yerden tavuğun esirgenmesidir.

Doğalgaz ve akaryakıt ülkemizde büyük bölümüyle sanayi,ticaret ve tarımda kullanılmaktadır.Bu da mal ve hizmet üretiminin en önemli maliyet unsurudur.

Ülkemizdeki cari açığın kapatılması,döviz kurlarındaki artışların önlenmesi için, sanayi ve tarımda üretimin ve ihracatın artırılması zorunludur.

Sanayi de ve tarımda üretim sürekli artırılmalıdır ki;sanayi ve tarımdaki üretimin yetersizliğinden kaynaklanan ihracattaki azalma ve buna karşılık ithalattaki aşırı ve gereksiz artış, önlenebilsin.

İhracattaki azalma ve buna paralel olarak da,ülkemizde üretilebilen tarım ürünleri de dahil olmak üzere, ithalatımızın sürekli artması değil midir?Cari açığı ve döviz fiyatlarını sürekli artıran.

Evet,cari açığı ve buna bağlı olarak döviz fiyatlarını sürekli artıran,ülkemizde üretilebildiği halde, çiftçinin desteklenmemesi nedeniyle tarım ürünlerinin dahi döviz karşılığı ithal edilmesidir.

Mazot fiyatlarını sürekli artırdığınız ve çiftçinin üretim maliyetini sürekli yukarıya çektiğiniz sürece,üretim yapamazsınız,tarım ürünlerini dahi ithal etmek zorunda kalarak,olmayan dövizinizi kullanmak zorunda kalırsınız,döviz fiyatları sürekli artar ve döviz fiyatlarının artışını gerekçe yaparak akaryakıta sürekli zam yaparsınız,tam bir fasit daire içine girersiniz.Ülkemizin yaşadığı ekonomik krizin ve döviz rezervlerinin eksiye düşmesinin en önemli nedenlerinden birisi budur.

Evet, doğalgaz ve mazotu,özelikle üretimde kullanan kesimlere bir fiyat ayrıcalığı getirilmelidir,akaryakıt fiyatlarındaki süreklilik arz eden artışın durdurulması, devlet tarafından sübvanse edilmesi,orta ve uzun vadede,üretim maliyetlerini düşürecek,üretimi artıracak ve bundan devletimiz ve halkımız yararlanacaktır.

Akaryakıt fiyatlarının sürekli artması sonunda,üretimin menfi olarak etkilenmesinin yanısıra,insanlar otomobillerini kullanamaz hale gelmiş,otomobil satışları ve buna bağlı olarak otomobil üretimi düşmüş, bundan elde edilen KDV ve ÖTV kayıpları oluşmuş,otomobil üretim ve kullanımından kaynaklı iş yapan sanayici ve esnafın ödediği vergi değerleri düşmüş,en önemlisi de,geçiş garantili yap işlet devret yöntemiyle yapılan köprü ve yollardan geçen ve verilen garantilerin çok altında kalan araç sayısı daha da düşerek, hazineden ödenen garanti paralarında,aşırı artışlar oluşmuştur.

Neresinden bakarsanız bakınız,akaryakıt fiyatlarındaki fasit daire haline gelen artışlar ve bu artışların tüketicilere yansıtılması,ülkemiz ekonomisi için bir felakete dönüşmüş olup,siyasal iktidar gidiş biletini kendi elleriyle kesmekte ve gidişi akaryakıttan olacaktır.

Bu açgözlü ve kısa vadeli politikanızla,akaryakıt ve doğalgaz fiayatlarını kur artışlarını bahane ederek sürekli artırmaya devam ederseniz,sübvanse yoluna gitmezseniz,kısa sürede elli TL'lere ulaşacak olan bir litre mazot içinde boğulacaksınız.

Bizden söylemesi. 09/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

6 Haziran 2022 Pazartesi

BİRİSİ BU KARDEŞİNİZE SALDIRMAK TÜRKİYE'YE SALDIRMAKTIR DEMİŞ

 



Bu sözü kim söleyebilir bizim ülkemizde?

Evet;hep bir ağızdan,söylese, söylese ,ancak ve ancak AKP Genel Başkanı söyleyebilir dediğinizi duyuyorum.

Kolay bir soruydu,bu nedenle, hiç fire vermeden hepiniz bildiniz,bu sorunun cevabını.

Soru kolay olsa da,isabetli cevabınızdan dolayı hepinizi kutluyorum.

Şuna bakar mısınız?

Bu sözü söyleyen zat-ı muhterem;ben Türkiye'yim diye içeriye ve dışarıya meydan okuyor.

Yüzd 50+1 oyla iktidar olmuş partili Cumhurbaşkanı seçilmiş,ülkeyi yönetemediği, Türk Milletini ve Türkiye'yi yoksullaştırdığı,hazineyi zenginlere peşkeş çekerek boşalttığı,halkımızı özgürsüzleştirdiği için,şu anda ise,oyları yüzde 20'lere gerilemiş olan bu zat-ı muhterem,kendisini Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle özdeş kılıyor.

Bu sözü ben söylesem,derhal bana deli gömleğini giydirip akıl hastanesine tıkarlar, haklı olarak.

Zaten, bu saldırma sözünden maksat, güç kullanarak, cana yönelik cebri bir saldırı eylemi de değil.

Kendisini Devlet ve Türkiye sanan AKP Genel başkanı;içeriden ve dışarıdan yapılacak olan kendisine yönelik haklı eleştirilerin dahi,Türkiye Cumhuriyeti Devletine yapılmış ve yapılacak olan bir saldırı olarak değerlendirerek,şahsını kutsamaktadır.

AKP Genel Başkanı, partili ve taraflı Cumhurbaşkanı;Türk Milletinin oylarıyla seçilerek,bir dönem için ülkeyi yönetmeye yetki almış,gelip geçici,yolcu konumundaki bir siyasetçidir.Yoktur diğer siyasetçilerden bir farkı ve üstünlüğü.

Bu ülkenin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Türkiyenin ezeli ve ebedi ölümsüz tek lideri ATATÜRK dahi,yaşamı boyunca,bazı çevreler tarafından eleştirilmiş ve hatta canına fiilen kast edilmiş olmasına rağmen,bana yapılan saldırılar,Türkiye'ye yapılmıştır diye,boyundan büyük, saçma sapan ve iddialı bir söz söylememiştir.

Şu anda dahi,ATATÜRK'ün ilkeleri,büstleri ve heykelleri,kişilik hakları,şeref ve haysiyeti,manevi hatıraları;hem de,bana yapılan saldırı Türkiyeye yapılmış demektir diyen AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanı tarafından atanan, korunup ve kollanan,sırtları sıvazlanan, Atatürk tarfından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığının başındaki ve bu kurumda çöreklenmiş,gerici ve ATATÜRK düşmanları başta olmak üzere,antilaik karşı devrimciler tarafından saldırıya uğramakta olup,ne acıdır ki;bu zat-ı mukterem bu saldırılardan memnun ve mutlu olmalı ki;bu saldırılara sessiz kalmakta ve bu kadroları Diyanet İşleri Başkanlığından uzaklaştırmamakta,en tipik örneği tescilli ATATÜRK düşmanı,ATATÜRK'e diliyle saldıran hain Fesli KADİR,onun can dostu olabilmektedir.

Bu Dünya;Peygamberlere,ATATÜRK'e,Fatih Sultan Mehmet'e,Kanuni Sultan Süleymanlara dahi kalmamıştır,ey zat-ı muhterem.

Sen değil misin?

Dünya ülkelerinin temsil edildikleri,uluslararası Birleşmiş Milletler Teşkilatının Genel Kurulunda konuşarak ve Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesini hedef alarak;Dünya beşten büyüktür deyip sözle saldıran ve eleştiren.

Sen değil misin?

Bağımsız bir devlet olan Suriye'nin iç işlerine karışan ve bu ülkeye düşmanca tavır takınan,Şam'daki Emevi Camisine gidip namaz kılacağız diyen ve hala Suriye'nin meşru ve seçilmiş lideri ESAD'ı muhatap kabul etmeyen, toprak bütünlüğüne saygılıyız diyerek,her ne maksatla olursa olsun, Suriye'ye askeri harekatlar yapan.

Demek ki;gerektiği zaman, Dünya devi Birleşmiş Milletler Teşkilatı,bağımsız bir devletin lideri,eleştirilebiliyormuş.hatta bağımsız bir devletin toprağına girilerek askeri harekat yapılabiliyormuş,silahlı güç kullanılabiliyormuş.

Ama,bu zat-muhterem;yoğun ve akıl almaz korumaları nedeniyle,canına yönelik bir fiili saldırı zaten imkansız olduğuna göre,saldırı olarak nitelendirdiği,kendisine yönelik bir eleştiriye dahi tahammül edememekte ve kendisine sözle yapılan ve yapılacak olan haklı eleştirileri (eleştirel saldırıları)dahi,Türkiye'ye yapılan bir saldırı olarak kabul ederek,adeta ben Türkiye'yim diyebilmektedir.

Bu zihniyettir ki;yani,ben Türkiye'yim,beni eleştiremezsiniz,bana yapılan eleştiriler Türkiye'ye yapılan bir saldırıdır dediği içindir ki;yaklaşan seçimlerde, sandıkta kaybettiği taktirde,korkarız ki;ben Türkiye'yim,bu nedenle asla saraydan ve iktidarımdan uzaklaşmam,ben gidersem Türkiye yok olur,benim varlığım Türkiye'nin beka sorunudur,koltuğu bırakmıyorum, dahi diyebileceğinden endişe duymaktadır Türk Milleti.

Bu sonuca ulaşması mümkün müdür?

A S L A.06/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

4 Haziran 2022 Cumartesi

TÜRK MİLLETİ DE O C.B. ŞAPKANIZI SANDIKTA SİZDEN GERİ ALIP ÇÖPE ATTIKTAN SONRA HAK ETTİĞİNİZ SIFATLARI BİR BİR SIRALAYACAKTIR

 


Millet iradesinin tecelli ettiği,duvarında “Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız Milletindir” yazan, Kurtuluş Savaşının karargahı,Cumhuriyetimizin ilan edildiği, kutsal gazi meclisin çatısı altında, parti grubundan yaptığı konuşmasında;sözüm ona, milletimizin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı sıfatına rağmen,kendisine muhalif olan milletin büyük çoğunluğuna, erkek ve kadın ayrımı yapmaksızın, “çürük ve sürtük bunlar” diyerek, küfür ve hakaret eden AKP Genel Başaknı;bugün Ankara Kızlcahamam ilçesinde düzenlenen partisinin 30.İstişare ve Değerlendirme Toplantısında yaptığı konuşmasında; ”Milletimiz gezicileri nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz. Bay Kemal ve şurekası ne derse desin, biz vandala vandal, çapulcuya çapulcu demeye devam edeceğiz. “diyerek,kendisinden boşyere beklediğimiz özür dileme bir yana,söylediği küfür ve hakaretlere sahip çıkmış ve bu hakaretlerine devam edeceğini açıkça ilan etmiştir.

ERDOĞAN'ı 20 senedir izleyen ve çok iyi tanıyan birisi olarak,biz zaten özür falan beklemiyorduk.O hakaret içeren sözleri, o kadar içten ve inanarak söylemişti ki;geri adım atması zaten büyük sürpriz olurdu.

ERDOĞAN;Cumhurbaşkanı şapkasına sığınarak, millerimize meydan okumaya, haklarında kesinleşmiş yargı kararı olmayan geziye katılan milyonları,kendi kafasına göre suçlamaya ve karalamaya devam edeceğinin ışığını yakmıştır.

Bir de haddi olmadan,milletimiz adına bir değelendirme yapmış,kendisini milletin yerine koymuş hazret.

Demiş ki;”Milletimiz gezicileri nasıl tanımlıyorsa, biz de aynı sıfatları kullanıyoruz.”

Haydi oradan.

Türk Milletinin gezicileri nasıl tanımladığı ve kendilerine sahip çıktığı bellidir.

Milletin büyük kesimine, çürük bunlar,sürtük bunlar diyerek küfür ve hakaret eden AKP Genel Başkanı;yaptığı küfürlerin sorumluluğunu, Türk Milletine atmış gözüküyor,küfürlerine Türk Milletini alet ve ortak etmeye çalışıyor.

Milletimizin,gezicileri çürük ve sürtük olarak tanımladığını,kendisinin de milletimizin bu tanımına uyarak,gezicilere çürük ve sürtük sıfatlarını yakıştırdığını demeye getirerek, boyundan büyük iş yapmış ve haddini aşmıştır.

Nereden çıkardın,Türk Milletinin gezicileri çürük ve sürtük olarak tanımladığını?

Sizin; açıkça,Türk Milleti dahi demekten çekindiğiniz,ATATÜRK hayranı,hukukun üstünlüğüne dayalı,demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin sadık evlatları;sizi, demokratik yolla sandıkta oylarıyla saraydan ve iktidardan uzaklaştıracak olan Türk Milleti,asla ve asla gezicileri çürük ve sürtük olarak tanımlamamaktadır.Siz, hayal görüüyor olmalısınız.

Sizin,Türk Milleti dahi diyemediğiniz, laik,hukuka ve insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokrasi aşığı Türk Milleti değil,sizin korkudan milletim demekle yetindiğiniz,ümmetim demekten çekindiğiniz,size körü körüne bağlı ÜMMET'iniz olan bir azınlık, sizin görüşünüzde olabilir,gezicilere sizin gibi çürük ve sürtük diyerek hakaret edebilir,bunu hiç yadırgamıyoruz,hakaret özgürlüğünüzün de sonuna geldiniz,az kaldı,çürük ve sürtük olarak yaftaladığınız asil Türk Milletinin demokratik oylarıyla abbas yolcusunuz.

Bu nedenle, yeni küfür ve hakaretlerinize,çaresizlikten dolayı, kısa bir süre daha tahammül edecek bu Türk Milleti.

Ancak.bu Dünyanın etme ve bulma Dünyası olduğunu, asla unutmayınız.

Bekleyiniz,sırası ve zamanı gelecek,Türk Milleti de; o sığındığınız şapkanızı,oylarıyla kafanızdan çıkarıp aldıktan ve çöpe attıktan sonra,şu anda korkudan söyleyemediği hak ettiğiniz sıfatları;size, bir bir sıralayacaktır.04/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu






1 Haziran 2022 Çarşamba

SÜRTÜK

 


AKP Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı seçilen partili zat;bugün, Mecliste AKP Grubunda yaptığı konuşmasında,dokuz seneden bu yana aklından bir türlü çıkaramadığı,artık paranoya haline getirdiği,ülkemizde gerçekleştirilen en önemli demokratik protesto eylemi sayılan gezi direnişine katılan kişiler için,çürük bunlar, sürtük bunlar demek suretiyle,eyleme katılan kadın ve kızlarımıza alenen hakaret etmiştir.

Çift şapkalı bu zat;cumhurbaşkanı şapkasının korumasına ve sorumsuzluğuna güvenerek,yiğitliğe sığmayacak bir tavırla,kendisine aynı şekilde cevap verilemeyeceğinin, bu lafın aynen kendisine iade edilemeyeceğinin rahatlığı ve güvencesi içinde, önüne gelene hakaret etmeyi, kendisine iş ve meslek edinmiştir.

Sürtük Türk Dil Kurumuna göre;

Vaktini çok gezerek geçiren, evinde oturmayan kadın,
Aynı anda birden fazla kişiyle gönül eğlendiren kadın,
Hayat kadını,orospu.

Anlamına gelmektedir.

AKP Genel Başkanı; yurt çapında demokratik gezi direnişine katılan yaklaşık 10 milyon civarındaki kadına sürtük demek suretiyle,başkanlığını yaptığı ve kendilerini temsil ettiği milyonlarca kedın ve genç kızımıza, meclis kürsüsünden alenen hakaret etmiştir.

Türk Kadınlarından özür de dilese, bu hakaretin kamu vicdanında yarattığı tahribatı asla gideremez.

Yaklaşık iki sene önce de,Sakarya Üniversitesinde görevli bir profesör ünvanlı öğretim üyesi,üniversiteler fuhuş yuvasıdır diyerek, üniversitede okuyan genç kızlarımıza hakaret etme cüreti göstermişti.Bunun üzerine; biz de, o kızgınlık ve teessürle bir makale yazarak,bu öğretim üyesine;üniversitelerimiz iddia ettiğin gibi,gerçekten fuhuş yuvasıysa,sen de bu fuhuş yuvasında görevli ve sorumlu bir öğretim üyesi olduğuna göre,bu haksız suçlama ve hakaretin karşısında,sana emanet ettiğimiz kızlarımızın öğretim üyesi olarak sen depezevenk mi oluyorsun o zaman? diye sormuştuk.

Bu öğretim üyesi,üniversiteli genç kızlarımızı fahişe olarak suçlaması nedeniyle, bu ağır hakaretlerinin hesabını yargı önünde vereceğine,beyefendi aslında kendisine doğrudan hakaret içermeyen hakaret kastı olmaksızın sorduğumuz bu soru üzerine,hakarete uğradığı iddiasıyla hakkımızda suç duyurunda bulunma cüretini gösterebilmiştir.10/06/2022 tarihinde bu nedenle hakim önüne çıkacağız.

Partili Cumhurbaşkanı da,bugün AKP Genel Başkanı ve politikacı kimliğiyle yaptığı konuşmasında, milyonlarca Gezi direnişçisi kadınımıza çürük bunlar,sürtük bunlar diyerek ağır hakarette bulunmuştur.

AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanı'nın sürtük olarak yaftaladığı milyonlarca kadın ve kızımız; T.C.Devletinin şerefli yurttaşlarıdır,84 milyon cumhurun içinde yer almaktadırlar.

Anayasaya göre,Cumhurbaşkanları; Türk Milletinin birliğini temsil ettiğine,partili de olsa cumhurbaşkanı olan bu zat,başkanlığını yaptığı,tümünü temsil ettiği cumhurun önemli bir kesimini, çürük ve sürtük olarak nitelendirdiğine göre,ben onun yerinde olsam büyük bölümü sürtük olan bu cumhurun başkanlığından,yani cumhurbaşkanlığından derhal istifa ederim,bu yüz karası sürtük insanların başkanlığını asla yapmam.

Gezi eylemlerine katılan milyonlarca kadın ve kızımıza, sürtük bunlar diyen T.C.Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan bu zatın,Üniversiteler fuhuş yuvasıdır diyerek,üniversiteli genç kızlarımızı fahişelikle suçlayan öğretim üyesinden ne farkı var?

Neme lazım,suç olmadığı halde,başımızı derde sokmamak için,üniversiteli kızlarımızı fahişelikle suçlayan öğretim üyesine sorduğumuz soruyu, AKP Genel Başkanına sormuyoruz.

Zira,AKP Genel Başkanı ve partili cumhurbaşkanının;içlerinde,büyük bir kitle olarak sürtüklerin de bulunduğunu iddia ettiği cumhurun başkanlığından, yani, cumhurbaşkanlığından derhal istifa edeceğini düşünüyoruz.01/06/2022


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu