Geçen
sene yazmış bulunduğumuz 15 Temmuz'a ilişkin,bugün de aynı
güncelliğini muhafaz eden yazımızı, yeniden okuyup hatırlamaya
var mısınız?
Darbe
girişiminde bulunan, GÜLEN Cemaati lideri FETÖ'nün,sözde legal
bir dini cemaatin liderliğinden, silahlı terör örgütünün
lideri konumuna getirilişinin hikayesine,bu ülkede yaşayan aklı
başında ve tarafsız herkes tanıktırlar.
FETÖ'nün
devlet kadrolarına sızarak devleti işgal etmesinin baş mimarının,
AKP iktidarı ve onun lideri ERDOĞAN olduğu, inkar edilemez bir
gerçektir.
Ne
istediler de vermedik diyen ERDOĞAN'dır.
Bu
bir itiraftır.
15
Temmuz darbe girişiminden sonra,aldatıldık diyerek halktan özür
dilemek, bu gerçeği ortadan kaldıramaz.
17/25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına kadar, FETÖ ve Gülen
Cemaati;bu ülkenin, cazibe ve çekim merkeziydi.Kutup Yıldızı
gibi parlıyordu.
Gülen
Cemaatine mensubiyet ve yakınlık, bir ayrıcalıktı.
Devletin
önemli makamlarına üst düzey yönetici olarak atanabilmek için,
bu cemaatin mensubu veya sempatizanı olmak ön koşuldu.
CHP;
Gülen Cemaatinin lideri FETÖ'nün terörist olduğunu, bu cemaatin;
anayasal düzeni değiştirmeyi amaçlayan illegal bir dini terör
örgütü olduğunu iddia ettiğinde,bugün de Adalet Bakanı olan
zamanın Adalet Bakanı,Meclis kürsüsünden,siz Fetullah GÜLEN
teröristtir diyemezsiniz,o ülkemizin yetiştirdiği en önemli din
adamı ve din alimidir,bilge insandır diyerek, basbas bağırıyordu.
Gülen
Cemaatinin yasal bir dini cemaat olduğuna,iktidar tarafından
inandırılan mütedeyyin halkımız,15 Temmuzdan sonra terör örgütü
mensubu olmaktan zindanlara atılmış,devletin tüm gizli istihbari
bilgileri elinde olan AKP ve onun lideri, aynı menzile birlikte
ilerlediklerini itiraf ettiği yol arkadaşı Fetullah GÜLEN ve
cemaatinin gerçek amacını bilmediğini ve kanadırıldıklarını
söyleyerek, aradan sıyrılmaya çalışmışlardır.
Gülen
Cemaatinin tüm kadrolarının, devletin önemli makamlarına
yerleştirilmelerinin altında, AKP ve liderinin imzaları
bulunmaktadır.
Ben
emekli bir askeri yargıç olarak çok iyi biliyorum ki;ordu içindeki
Fetöcü Askeri Hakimlerin,stratejik kurumlar olan Askeri Yargıtay
ve Askeri Yüksek İdare Mahlkemesine kısa yoldan ve kolalıkla üye
olarak atanabilmeleri için,Askeri Hakimler Kanununda değişiklikler
yapılarak,askeri hakimlerin birinci sınıfa ayrılabilmelerinin
koşulu olan kıdemli binbaşı rütbesine terfi etmiş olmaları
koşulu değiştirilmiş,binbaşı oldukları tarihe geri
çekilerek,birinci sınıfa ayrılmak için binbaşı rütbesine
terfi etmiş olmak yeterli sayılmış,on yıllık ve binbaşı
rütbesine terfi eden askeri hakimler, üç sene önce birici sınıfa
ayrılarak,Fetöcü Askeri Hakimlerin Askeri Yargıtay ile Askeri
Yüksek İdare Mahkemelerine yüksek yargıç olarak atanmaları üç
sene öne alınarak kolaylaştırılmış,kıta subayı olarak
sonradan Hukuk Fakültelerini bitirerek askeri yargıç sınıfına
geçirilenlerin,kıta subayı olarak yaptıkları hizmetlerinin
yarısı, askeri hakimlikte geçen hizmet süreleri olarak dikkate
alınmıştır.
Bu
satırların yazarı ATATÜRKÇÜ ben;emekli olduktan sonra Fetöcüler
için yapılan bu iyileştirmelerden, geçici bir hükümle
yararlandırılmadığım için, şu anda mağdurları
oynamaktayım.Aslında,sonradan yapılan iyileştirmeler, özlük
haklarında bir artış getiriyorsa-ki getiriyor-daha önce emekli
olan askari hakimler de yasaya konulan bir geçici madde ile bu
iyileştirmelerden yararlandırılırlar.Yani,benim de birinci sınıfa
ayrıldığım tarihin, kıdemli binbaşılıktan, binbaşılığa
terfi ettiğim üç sene öncesine geri çekilerek
düzeltilmesi,birinci sınıfta geçen süreme üç senenin ilave
edilmesi gerekirdi.Bu yapılmadığı için,birinci sınf hakimlikte
geçen sürem beş senede kaldı,altı seneyi doldurmadğı için
bazı özlük haklarından yararlanamadım,toplam hizmet süresi
benimle eşit ve hatta daha az olan,yasal değişiklikten
yararlanarak, birinci sınufa üç sene önce ayrılan bir fetöcü
hakim, birinci sınufta altı seneyi doldurmuş olduğu için, özlük
haklarında benim önüme geçti.Bu çarpıcı örnek dahi,yapılan
bu yasal değişikliğin, tüm askeri hakimler düşünülerek
değil,sadece Fetöcü askeri hakimler düşünülerek,onların
önlerinin açılması için yapıldığının en önemli ve kesin
kanıtıdır.
Bu
hatırlatmaları yaptıktan sonra, geçen sene 15 Temmuz ile ilgili
olarak yazdığımız ve aşağıya aynen aldığımız yazıyı,
geliniz birlikte ibretle okuyalım.
14/07/2022
Güner
YİĞİTBAŞI
15
TEMMUZ'U BUGÜN DEMOKRASİ GÜNÜ OLARAK KUTLAMAYA YÜZÜNÜZ VAR
MIDIR?
Yarın,15/Temmuz/2021
15/Temmuz/2016;
hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik ve laik hukuk devletini
işbirliği içinde fiilen yok ettikten sonra,aynı menzile
giderlerken giriştikleri iktidar çatışmasının beşinci
yıldönümüdür.
15/Temmuz/2016
klasik bir askeri darbe girişimi değildir.Bu nedenle başarılı
olamamıştır.
15
Temmuz;ülkemizde, anayasal meşru düzene, demokrasiye, fiilen
olduğu gibi hukuken(darbe hukuku tabi) de son vererek, tek adama
(FETÖ) dayalı otoriter, faşist,dini esaslara dayalı bir
diktatörlüğü ilan etmek için,hain FETÖ'nün;iş başındaki AKP
iktidarıyla işbirliği halinde, büyük bölümünü ele
geçirdiği,Türk Silahlı Kuvvetlerini ve silahlarını kullanarak
uygulamaya koyduğu, hain silahlı çapulcu girişimin beşinci
yıldönümüdür.
15/Temmuz,Türk
Milletinin; laik demokrasiye aşık evlatlarının,asla tasvip
etmediği klasik ve geleneksel askeri darbelerden değildir.
15
Temmuza gelinene kadar gerçekleşen askeri darbelerin tümünün,
kendi içinde bir mantığı,gerekçesi ve kim ne derse desin,
sonradan inkar etseler de,ilk başta azımsanamayacak çoğunlukta
bir halk desteği vardı ve darbeleri gerçekleştirenler, en
azından demokrasiyi koruma ve kollama amacını taşıdıklarını
ilan ederler ve bir süre sonra demokratik seçimlerle normal düzene
geçilirdi.
Bu
yönüyle,AKP iktidarının el vermesiyle gerçekleştirilen
15/Temmuz/2016 askeri çapulcu girişimi,klasik bir askeri darbe
girişimi değil,aynı menzile birlikte giden iki ortağın iktidar
kavgası, birinin diğerine ihaneti ve bu kavgayı ve ihaneti
bastırarak aynı menzile tek başına ulaşmaya çalışan
AKP'nin,aynı menzile tek başına ulaşmak üzere olduğu bir
iktidar zaferidir,ortada bir demokrasi zaferi asla yoktur.
15.Temmuz
da silahlı kavgayı kazanan, AKP olmuş,bugüne gelindiğinde açıkça
görülmektedir ki;15.Temmuzun ilk başlarda kazananı gibi gözükse
de,bugün gelinen noktada,tek kaybedeni laik ve demokrat Türk halkı
ve laik Türk demokrasisi olmuştur
Gün,hamaset
yaparak,sadece hain FETÖ'yü yerden yere vurup,olmayan demokrasinin
edebiyatını yapma ve gerçeklerin üzerini örtme günü
değil,korkmadan ve çekinmeden,eğri oturup doğru konuşma,objektif
olarak,15 Temmuz darbe girişiminden kurtulan
demokrasimizin;demokrasi adına,demokrasi kullanılarak yok edildiği
içler acısı durumuna bakarak, gerçek bir değerlendirme yapma ve
sözüm ona darbe girişiminden kurtarılan demokrasimizin,darbeyi
başarısız kılmakla ve bugünü demokrasi günü olarak ilan edip
kutlamakla övünen AKP iktidarı tarafından yok edildiği, bugünkü
acıklı halini değerlendirme ve gözler önüne serme günüdür.
Darbe
girişiminde bulunan FETÖ'nün;paralel bir yapı olarak, devleti ele
geçirerek darbe girişiminde bulunabilecek güce erişmesinde;AKP
iktidarının, atama kararnamelerindeki,meclise sunduğu yasa teklif
ve tasarılarındaki imzalarını ve icraatlarını yok
sayarak,sadece FETÖ'yü suçlamak,FETÖ'nün güçlenmesindeki AKP
katkılarını yadsımak ve yok saymak, kendimizi aldatmak ve
demokrasimize yapacağımız en büyük kötülüktür.
15
Temmuz darbe girişimi önlenmiştir de ne olmuştur?
Ondan
sonra neler yapılmıştır,darbe mağduru iş başındaki siyasal
iktidar,samimi bir şekilde demokrasimize sahip çıkarak,demokrasimizi
ve özgürlükleri daha yukarılara mı taşımıştır?
Yoksa,demokratik
seçimle işbaşına gelen iktidar;bugün,kayıp binlerce silah ve
illegal gizli oluşumlarla, seçimleri kaybetse de,iktidarı
devretmemenin hain planlarını yapmakla mı meşguldür?
Bugün,ülkesini
ve demokrasisini seven gerçek demokratlar;korkmamak ve hamaseti
bırakarak,eğri oturup doğruları konuşmak ve bu soruların gerçek
cevaplarını arayıp bulmak zorundadırlar.
Bu
ülke insanı;15/Temmuzdan sonra Mecliste oluşturulan darbeleri
araştırma komisyonunun hazırladığı raporu dahi henüz görememiş
ve sözüm ona darbe mağduru olan AKP iktidarının Meclis Başkanı,
bu raporu yok etmiştir.
15.Temmuz
FETÖ darbe girişimi önlenmiştir de, sonrasında neler olmuştur?
Bir
düşününüz lütfen.AKP iktidarı,darbe girişiminin önlenmesinden
sonra,FETÖ yerine bizzat kendisi, demokrasiyi yok etmek için öyle
kötü şeyler yaptı ki;bu ülke insanı, FETÖ darbe girişiminden
kurtulduğuna dahi sevinemedi,sevinci kursaklarında kaldı.
Sahi,bir
hatırlayınız,ERDOĞAN'ın FETÖ için söylediklerini.
Ne
istediler de vermedik,ne istedilerse verdik.
Aynı
menzile (hedefe) birlikte gidiyorduk.
Demedi
mi?
FETÖ
ile aynı menzile birlikte giderken,iktidar hırsı ve yarışı
içinde, birbirlerini yok etme ve yeme yarışına giren AKP
iktidarı,FETÖ ile aynı hedefe gitmekte ise,bu hedefin ne olduğu
çok açıktır.
Darbe
girişiminden sonra, darbeye katılan hainleri soruşturan savcıların
iddianamelerinde ve darbeci FETÖ'cüleri yargılayarak mahkum eden
mahkemelerin gerekçeli kararlarında; FETÖ'nün menzili,hedefi ve
amacı açıkça yer almaktadır,açınız bakınız ve AKP
iktidarının gitmekte olduğu menzili anlayınız.Bu menzilin
demokrasi,laiklik ve özgürlükler olmadığını açıkça
göreceksiniz.
Sayın
ERDOĞAN'ın;15.Temmuzu demokrasi günü ve bayramı olarak
kutladığına ve nutuklar attığına bakmayınız.O;ülkenin darbe
girişiminden, demokrasinin, FETÖ'nün elinden kurtulduğuna
değil,iktidardan düşürülemediğine sevinmekte ve
şükretmektedir.Kendisinin, FETÖ ile aynı menzile gittiğine dair
açık ve samimi itirafları vardır ve FETÖ'nün demokrasiyi
yıkarak faşist bir din devleti kurmayı hedeflediği ve amaçladığı
mahkeme kararlarıyla tescil edilmiştir.
Parantezi
kapayarak devam edelim.
Darbe
girişiminden beş gün sonra,bu darbe girişimi vesile yapılarak,
20.Temmuz günü,darbeden kurtulan ve demokrasiyle yeniden
tanışan,demokrasiye şükretmesi ve iyi ki; demokrasi varmış
demesi gereken AKP iktidarı tarafından ülkemizde olağanüstü hal
ilan edildi ve yıllarca, bu ülke olağanüstü hal altında idare
edildi.
Olağanüstü
hal yönetimi,geçici ve Anayasal demokratik bir yönetim
tarzıdır,koşulları varsa ilan edilebilir,buna bir diyeceğimiz
yoktur.
Ancak,olağanüstü
hal yönetiminin anayasal kuralları vardır.Olağanüstü hal
döneminde acil ve sadece olağanüstü halin ilanını gerekli
kılan konularla sınırlı kanun hükmünde kararnamaler
çıkarılabilecekken,ERDOĞAN başkanlığında çıkarılan
Cumhurbaşkanlığı Olağanüstü hal kararnameleriyle,devletin
yapısı değiştirilmiş,kökleşmiş kurumlar
kapatılmış,demokrasiyi yok etmenin önündeki her engel bir bir
yok edilmiştir.Olağanüstü halin ilanını gerekli kılan konular
dışında, yasa gibi, her alanı düzenleyen kurallar içeren
olağüstü hal kararnamaleri çıkarılarak,meclis devre dışı
bırakılmış ve anayasa açıkça ihlal edilmiş, ülkemiz keyfi ve
anti demokratik bir yönetimin altına sokulmuştur.
Sonrasında
anayasa değiştirilerek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi adı
altında ucube bir rejim tesis edilmiş,partili cumhurbaşkanıyla
bugünkü antidemokratik ve antilaik düzen kurulmuş,yargı
bağımsızlığı ve kuvvetler ayrımı ilkesi
kaldırılmış,yasama,yürütme ve yargı tek elde sarayda
birleşmiş,ülke; saraydan ve tek adam tarafından
kararnamelerle,yargıya ve yasama'ya saraydan verilen
talimatlarla,halka hesap vermeden ve sormadan yönetilmeye
başlanmıştır.
Yargı
bağımsızlığı yok edilmiş,yargı Türk Milleti adına değil,
saray adına yetki kullanmaya başlamıştır.
FETÖ;
iktidar ortağı iken yargı ne ise, bugün de yargı odur.
Kumpas
davalar,haksız tutuklamalar artarak devam etmektedir.Menzil aynı
olunca,demokrasi amaç değil,menzile ve hedefe ulaşmak için
kullanılan bir araç olunca,yargının farklı olmasını beklemek
de abesle iştigaldir.
FETÖ'nün
siyasal iktidar ortağı olduğu dönemde yargılanan aynı
gazeteciler,bugün de, AKP iktidarını eleştirdiler diye,bugünün
bağımlı yargısı tarafından tutuklu olarak yargılnmaktadır.
Gazetecinin
kimliği hiç önemli değildir.Dün FETÖ'nün, bugün ise, ERDOĞAN
yargısının yargıladığı gazetecilerin ortak
yanları;laik,demokrat,özgürlükçü olmaları ve siyasal iktidarı
haklı olarak eleştirmeleri ve ülkelerini seven kişiler
olmalarıdır.
Bu
gerçek dahi, AKP iktidarının;darbeci hain FETÖ ile laik demokrasi
ve özgürlükler karşıtı oldukları ve aynı hedefe birlikte
yürüdükleri gerçeğini, açıkça ortaya koymaktadır.
Hukukun
üstünlüğüne,insan hak ve özgürlüklerine dayalı laik
demokrasinin ortadan kaldırılmış olduğu bugün;bu üzücü
sonucu, ha FETÖ sağlamış,ha AKP iktidarı, bizim için önem arz
etmemektedir.Ne yazık ki;sonuç olarak,laik ve özgürlükçü
demokrasimiz,bağımsız yargı,insan hak ve özgürlükleri yok
edilmiş,meclisimiz dışlanmış,demokrasi sadece sandıktan ibaret,
çırılçıplak bırakılarak içi boşaltılmıştır.
Bu
koşullarda,bu güzel ülkemizde; 15.Temmuzları, demokrasi günü ve
bayramı olarak kutlamaya, en başta AKP iktidarı olmak üzere,
kimsenin yüzü ve hakkı yoktur.
Hep
birlikte demokrasimizin ruhuna bir fatiha okumak, tek yapmamız
gereken gerçekçi bir davranış olacaktır.
Demokrasi;ha
darbeyle ve silah zoruyla yok edilmiş,ha devleti yönetenler
tarafından, devletin ve yasaların gücü ve koruması kullanılarak
içeriden yok edilmiş,biz insanlar için hiç önemli değil,önemli
olan; her koşulda, laik demokrasinin yaşatılması ve
geliştirilmesidir.
Sadece,ERDOĞAN
ve yandaşları için var olan demokrasi ve özgürlükler,böyle
sözde demokrasi olacağına, hiç olmasın. 14/Temmuz/2021
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu