ERDOĞAN;iktidar
koltuğunu kaybetmekten çok korkuyor.
Bu korku
paranoya halini almış adeta.
Bu
nedenle,kendi iktidarını beğenmeyen,eleştiren ve demokratik bir
şekilde muhalefet gösteren, kişi,kuruluş,siyasi parti ve sivil
toplum kuruluşlarını, potansiyel bir tehlike ve hükümeti
devirmeye teşebbüs eden suçlular olarak görüyor.
Kendisini biraz
sertçe eleştiren,anayasal eleştiri ve protesto haklarını
kullanan grupları, hükümeti devirmeye teşebbüs ediyorlar diye
yaftalıyor.
Demokrasilerde;seçimle
iş başına gelen siyasi iktidarları, muhalefet partileri,muhalif
kişi ve kuruluşlar silahsız ve saldırısız bir şeklde barışçıl
olarak eleştirebilirler ve iktidarın iş başından gitmesini
isteyebilirler ve siyasal iktidarı bu eleştirileriyle siyaseten
güçsüz kılabilirler,istifaya davet edebilirler ve hatta siyasal
iktidar muhalefetin demokratik barışçıl eleştiri ve
protestolarından bunalarak istifa etmek zorunda da kalabilir.Bu
demek değildir ki;hükümeti devirmek.
Hükümeti iş
başından uzaklaştırmayı istemek ve arzulamak başka,bunu
sağlamak için elverişli vasıtalarla güç, cebir ve şiddet
kullanmak,bu şekilde eyleme geçmek başka şeylerdir.
Burada önemli
olan yöntemdir.
Cebir ve
şiddete dayalı silahlı bir eylem yöntemini kullanmadan, hükümeti
en ağır bir şekilde eleştirmek ve protesto eylemlerinde bulunmak,
asla, hükümeti devirmeye teşebbüs olarak değerlendirilemez.Ufak
tefek taşkınlıklar yapılmış,yasalara aykırı olarak barışçıl
protesto eylemlerini engellemeye çalışan güvenlik güçlerine
mukavemet eylemlerinde bulunulması, hükümeti devirmeye teşebbüs
suçunun halkaları olan eylemler olarak kabul edilemez.Keza, bu
barışçıl protesto eylemleri sırasında, eylemciler arasına
şiddet yanlısı kışkırtıcıların sızarak münferit şiddet
eylemleri sergilemeleri de, o protesto eylemlerini hükümeti
devirmeye teşebbüs suçunun unsur eylemleri olarak
değerlendirilemez.
Anayasa
Mahkemesinin hak ihlali kararlarına rağmen tahliye edilmeyen Hatay
Milletvekili Can ATALAY, bu hukuki gerçeklere aykırı olarak,
hükümeti devirmeye teşebbüs olarak değerlendirilen,aslında
genelinde anayasal bir hakkın kullandıldığı Hükümeti protesto
niteliğindeki Gezi eylemleri nedeniyle haksız olarak
cezalandırılmıştır.
Can ATALAY ve
onun gibiler ve birçok insan;hukuk dışı uygulamalarıyla Gezi
protestosuna neden olan hükümetin iş başında kalmasını
istemiyor olabilirler,ancak ortaya koydukları eylemler; nitelikleri
ve kullanılan taktik ve yöntem itibariyle asla doğrudan hükümeti
devirmeye yönelik ve bu amaca elverişli cebir ve şiddete dayalı
silahlı eylemler değildir.
Gezi eylemine
katılmaktan dolayı hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle
suçlanarak cezalandırılan Can ATALAY ve sair tüm sanıkların
eylemleri;
Anayasanın
83.maddesinde yapılan atıf nedeniyle,milletvekilliği
dokunulmazlığı kazanılmasına engel kabul edilen
anayasanın14.maddesinde zikredilen;”Anayasada yer alan hak ve
hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve
lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler
biçiminde kullanılamaz. ”
hükmünde yer alan,hak ve hürriyetlerden hiçbirinin devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma ve
insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan
kaldırmayı amaçlayan faaliyet biçiminde kabul edilebilecek
nitelikte eylemler değildir.
Yargıya
doğrudan baskı yaparak anayasanın milletvekili dokunulmazlığını
düzenleyen 83.maddesinin,14.maddeye atıf yapan ibaresine dayanarak,
14.madde uyarınca,Can ATALAY'ın milletvekili dokunulmazlığını
kazanamayacağı iddiasıyla tahliye edilmesine engel olan iş
başındaki siyasal iktidar; aynaya bakması halinde;kendi geçmiş
ve bugünkü karnesinin, anayasanın 14.maddesinde sayılan yasak
eylem ve faaliyetlerle dolu olduğunu görecektir.
Gerçekten,siyasal
iktidarın; geçmişteki ve bugünkü eylem ve faaliyetlerine şöyle
bir baktığımızda;çözüm süreci adı altında bölücü PKK
örgütüne sahip çıktığını,aynı masaya oturarak bölücü
örgütle müzakere yaptığını,sınırda seyyar çadır
mahkemeleri kurarak, sınırdan ülkeye giren PKK militanlarının
çadır mahkemelerinin onayıyla ülkede topluca şov yapmalarını
sağladıklarını,bölücü örgütün hendekler kazarak malum
illerde yuvalanmalarının önünü açtığını,polise ve askere
PKK militanlarına engel olunmaması için emirler verdiğini,özgür
kalan PKK militanlarının yörede yönetimi ele geçirerek,yöre
halkından vergiler toplamalarını, yol kontrol ve denetimleri
yapmalarını sağlayarak,anayasanın 14.maddesinde sayılan;
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozucu
icraatlarda bulunduğunu,Anayasa Mahkemesinin kararıyla tescil
edildiği gibi,laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı
haline geldiklerini,ülkeyi laiklik karşıtı dinci tarikat ve
cemaatlere teslim ettiklerini,islami esaslara dayalı antilaik
siyasal islami bir rejimin tesisine yönelik kaldırım taşlarını
döşediklerini,14.madde de yasak olarak belirtilen insan haklarına
dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı
amaçlayan eylemleri bizzat siyasal iktidarın kendisinin
sergilediği, inkar edilemez bir gerçek olarak karşımızda
durmaktadır.
Elverişli
sayıdaki kişi ve silahlarla cebir ve şiddet yöntemini kullanarak
hükümeti devirmeye teşebbüs suçunu icra etmeye başlamayan,
ancak iş başındaki hükümetten de hoşlanmayan Gezi eylemlerine
katılan kişilerin, iş başındaki ERDOĞAN hükümetini ve
icraatlarını sevmemeleri,onaylamamaları, icraatlarını barışçıl
olarak protesto eden eylemleri; devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozma ve insan haklarına dayanan
demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan vasıf
ve mahiyette eylemler olarak nitelendirilemez.
Bu
eylemler;bilakis, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve
lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan bir tutum içindeki
siyasal iktidarı uyarmayı amaçlayan eylemlerdir.
Anayasanın
14.maddesinde yer alan; “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü bozma”amaç ve nitelikli eylemler, ancak bölücü
PKK ve onun eylemleri için söz konusu olabilir.
Aynı
şekilde anayasanın 14. maddesinde yer alan ve
yasaklanan,milletvekilliği dokunulmazlığına engel olan;” insan
haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırma
amaç ve nitelikli eylemler de,ülkede dini esaslara dayalı antilaik
ve antiözgürlükçü bir rejim kurmayı amaçlayan siyasal islamcı
örgüt ve partilerin eylemleri için söz konusu edilebilir,
ki;böyle bir parti şu anda Cumhur İttifakının ortağıdır.
Can
ATALAY dahil herbirinin; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik
cumhuriyeti savunduklarında,en küçük bir şüphe bulunmayan Gezi
eylemcilerini, anayasanın 14.maddesi kapsamına sokarak,
onların,salt iktidar karşıtı olmaları nedeniyle, temel hak ve
özgürlükleri kötüye kullanmakla suçlanmaları, hukuka,
anayasaya ve gerçeklere aykırıdır.
Hiç
kimse,iş başındaki iktidarı sevmeye, icraatlarını
benimsemeye,ona yönelik demokratik ve barışçıl protesto
haklarını kullanmamaya zorlanamaz.
Tekrar
ediyoruz; iş başındaki hükümeti ve icraatlarını
sevmemek,benimsememek,onu ağır eleştirmek,hükümete yönelik
barışçıl protesto haklarını kullanmak,onun iş başından
uzaklaşmasını arzu etmek,bu amaçla barışçıl silahsız
protesto eylemleriyle hükmeti siyaseten yıpratmak, asla suç
değildir. Suç olan; istek değil,yöntemdir,cebir ve şiddet
yöntemiyle, elverişli silahlarla ve yeterli sayıda insanla
hükümeti devirmeye yönelik eylemleri icraya
kalkışmaktır.29/12/2023
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu