31 Ocak 2024 Çarşamba

ÜLKEMİZDE O KADAR ÇOK SAYIDA GENÇ YAŞLILAR VAR Kİ

 



CHP'nin yeni yönetiminin; aday belirlemede ve partide yaptığını iddia ettiği değişimde,insanların yaşını kriter olarak alması nedeniyle; İnsanların yaşları,son günlerde oldukça önem kazandı.


CHP yönetiminin;aday belirlerken, kadınlara ve adayların yaş ortalamalarını düşüren tercihlere yönelmeyi, bir övünç vesilesi yapmaları ve değişimin kanıtı olarak sunmaları,yetmiş beş yaşına gelen benim de içlerinde bulunduğum yaşlı insanlarımızı üzmüştür.


İnsanların yaşlarının en önemli belirleyicisi,pek doğaldır ki; nüfus kağıtlarında yazılı olan doğum tarihleridir.


Ancak,ülkemizde nüfus kağıtlarındaki doğum tarihlerine göre, genç kategorisinde gözükmesine rağmen; yaşantısına,beslenmesine ve sağlığına dikkat etmediği için, genç yaşta fiziken ve ruhen ve de aklen yaşlanan,göbekleri bir metre önden giden,çok afedersiniz, şeylerini ancak aynadan görebilen,görüntü kirliliği yaratan o kadar çok genç yaşlı var ki,bu kişileri toplum içinde her mekanda görebilirsiniz.


Buna mukabil,doğum tarihine göre yaşlı kategorisine girmesi gerektiği halde;bakımlı,yaşantısına dikkat ettiği için fit,çıta gibi,bedenen ve ruhen ve de aklen sağlıklı,hala üretebilen,yazabilen,ürettikleriyle ve yazdıklarıyla topluma katkı sunan o kadar çok yaşlı – gençler var ki;hayret edersiniz.


Övünmek gibi olmasın,Allah nazarlardan saklasın,ben de;yetmiş beş yaşıma rağmen, avukat olarak mesleğimi icra ediyorum ve buna ilaveten de,aydın ve hukukçu kimliğimi ve birikimimi kullanarak, neredeyse hergün,kimseden korkmadan ve çekinmeden, kimseye hakaret etmeden, bazı insanların okuyup beğenmekten korktukları,günlük siyasal gelişmeleri değerlendiren ve ağır eleştiriler içeren makaleler yazarak,bir internet gazetesindeki köşemde,facebook sayfamda,çeşitli gruplarda ve sosyal paylaşım sitelerinde yayımlıyor ve topluma faydalı olabiliyorum.31/01/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

ÖZGÜRLÜKLERİ İTİBARSIZLAŞTIRMA MUHALEFETİ SİNDİRME VE TEHDİT ORDUSU

 


Siyasal iktidarın Cumhur İttifakındaki iki küçük ortağı;Büyük Birlik Partisi lideri DESTİCİ ve Milliyetçi Hareket Partsisi lideri BAHÇELİ, verdikleri beyanatlarla, sokağa ve meydanlara çıkarak anayasal protesto ve gösteri haklarını kullanmak isteyen ana muhalefet partisinin yöneticilerini,meclise hapsederek meclis dışında da muhalefet yapmalarını engellemek,silahsız, şiddetsiz ve barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü ve protesto haklarını kllanmalarının önünü kesmek amacıyla, tehdit içeren beyanlarda bulunmaktadırlar.


Bugün,bay Mustafa DESTİCİ,yetkisini ve haddini aşan, boyundan büyük bir laf etmiş ve mealen; sokağa çıkarsanız,bu anayasal hakkınızı kullanmaya kalkışırsanız, akacak her kanın sorumlusu sizler olacaksınız demiş.


Ne günlere kaldık.Bu haddini bilmeyen zat;adeta muhalefeti sindirme,korkutma ve tehdit görevini üstlenmiş.DESTİCİ ve bunun gibiler; iktidarı, muhalefetin yasal sokak ve meydan protestolarından koruma,özgürlükleri aşağılama ve itibarsızlaştırma muhafız ordusunun neferleri gibi çalışıyorlar.


Bay DESTİCİ ve BAHÇELİ kendinize geliniz.


Sizler, bugün iktidar partisinin ittifak ortakları olabilirsiniz.Ama, asıl konumunuz, muhalefet partisi liderliğidir.Hiç mi demokrasiden nasibinizi almadınız?Sokaktan niçin korkuyorsunuz?


Sokaklarda ve meydanlarda, silahsız ve barışçıl gösteri yapmanın, protesto hakkını kullanmanın suç olmadığını,yasal bir gösteri yürüyüşünün ve açık hava toplantısının, olaysız ve kan dökülmeksizin başlayıp, güvenli ve olaysız bir şekilde sounçlandırılması görev ve sorumluluğunun, ortağınız iktidar partisine ve onun emrindeki güvenlik güçlerine ait olduğunu nasıl bilmezsiniz,biliyorsanız da nasıl inkar edersiniz bu gerçeği?


Bay DESTİCİ ve BAHÇELİ; ATATÜRK'ün kurduğu ana muhalefet partisi CHP'nin düzenleyeceği açık hava yürüyüş ve toplantılarında asla olay çıkmaz ve kan dökülmez.Yeter ki; kışkırtma içeren sizlerin beyanatlarınızdan kendilerine vazife çıkaran habis ruhlu demokrasi düşmanı militanlar bu toplantılara sızarak provokasyonda bulunmasınlar.


Şunu iyi bilin,sizlerin ana muhalefet partisi CHP'yi meclise hapsetmek için sarf ettiğiniz tehdit ve kışkırtma içeren sözler ortadayken,CHP'nin; açık hava protesto ve gösteri yürüyüşü ve toplantılarında şayet kan dökülürse, bu kanların azmettiren sorumlusu sizler olacaksınız.


Evet,unutmayın dökülecek olan her kan damlasından;gerekli güvenlik tedbirlerini alamayan,hatta kasten almayan,can ve mal güvenliğini sağlayamayan siyasal iktidar ve sizler olacaksınız. 31/01/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



30 Ocak 2024 Salı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN BAŞKANI YARGITAY'IN VE İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NİN ANAYASAYI İHLAL SUÇUNA ORTAK OLMUŞTUR VE HAKKINDAKİ YOK HÜKMÜNDE OLAN SÖZDE KESİN MAHKUMİYET KARARI MECLİSTE OKUNMUŞ OLSA DAHİ HÜKÜMSÜZ VE HUKUKEN GEÇERSİZ OLAN KARARIN MECLİSTE OKUNMUŞ OLMASI ANAYASANIN 84 MADDESİNE GÖRE CAN ATALAYIN MİLLETVEKİLLİĞİNİ DÜŞÜRMEMİŞ OLUP,ANAYASA MAHKEMESİNİN UYGULANMAYAN HAK İHLALİ KARARLARI UYGULANMAK ÜZERE HALA BEKLEMEDEDİR VE MECLİS TARAFINDAN KATMERLİ YENİ BİR HAK İHLALİ EYLEMİ GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR

 



Anayasa Mahkemesi;Can ATALAY ile ilgili olarak,anayasanın 153. maddesine göre yasama,yürütme ve yargı organlarını bağlayacak ve mutlak surette ve tartışmasız bir şekilde uyulmak üzere;


Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ve Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE


Kararın bir örneğinin Anayasa Mahkemesinin icra edilmemiş olanŞerafettin Can Atalay (2)kararı ile eldeki başvuruya ilişkinŞerafettin Can Atalay (3)kararında tespit edilen hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için anılan mahkemeye (E.2021/178) GÖNDERİLMESİNE OYBİRLİĞİYLE,


Kararın bir örneğinin bilgi için ve ilgileri nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisine, Adalet Bakanlığına ve Hâkimler ve Savcılar Kuruluna GÖNDERİLMESİNE 21/12/2023 tarihinde karar vermiştir.”


Anayasa Mahkemesinin; kesin olan ve uyulması mecburi olan yasama,yürütme ve yargı organlarını bağlayan bu kararı ortada dururken,Anayasa Mahkemesinin bu kararına göre;hak ihlaline uğratılan Can ATALAY'ın bu hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için, Can ATALAY'ın 13.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yeniden yargılanmasına başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması,ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi gerekirken,bu gereklerin yerine getirilmemesi nedeniyle, ortada Can ATALAY hakkında verilip kesinleşmiş, hukuken geçerli bir kesinleşmiş hüküm yoktur.


Yani, Can ATALAY; milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin anayasanın 84/2 madesinde öngörüldüğü gibi,kesin hüküm giymiş bir milletvekili konumunda değildir.Bu nedenle, Meclis'in; anayasanın 84/2 maddesine göre,Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararını yok sayarak,kesinleşmemiş ve anayasanın hak ihlali kararı ile sakatlanmış ve hukuki geçerliliğini yitirmiş olan kararını okuyarak Can ATALAY'ın milletvekilliğini düşürmeye kalkışması, anayasa ihlalidir,Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı kararını uygulamıyorum diyen 13.Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay'ın bu gayrimeşru ve anayasa dışı eylemine geçerlilik ve meşruiyet tanımak ve onların anayasayı ihlal suçlarına aslen iştirak etmektir.


Meclis Başkanının; bu kararı,mecliste okutmadan,sen önce Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı kararını uygula,bu kararı hangi hak ve yetkiyle bana gönderiyorsun diyerek, bir yazıyla Yargıtay Başkanlığına aynen iade etmesi ve yüzüne çarpması gerekirdi.


Benim adıma yetki kullanan ve bu yetkisini kötüye kullanan meclis başkanının anayasa dışı bu eylemini kınıyor ve kabul etmiyorum.


Bunun,yargı önünde hesabının sorulacağı günler de er veya geç mutlaka gelecektir.


Şimdi, Meclis Başkanının hukuk dışı bu eyleminden dolayı, Can ATALAY, yeni bir hak ihlaline uğramış olup,yapılması gereken şey,hak ihlali üzerine bina edilen bu katmerli yeni hak ihlalini de Anayasa Mahkemesine taşımak olacaktır.


Meclis Başkanının bu eylemi; yasa,iç tüzük gibi klasik bir iptal başvurusuna konu edilecek yasama faaliyeti olmayıp,anayasaya aykırı olarak,Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararını uygulamayan 13.Ağır Ceza Mahkemesinin ve Yargıtay'ın,iş bu anayasa dışı hak ihlali eylemlerini meşrulaştırmaya ve üzerini örtmeye yönelik yeni bir hak ihlalidir ve bu yeni hak ihlaline karşı da,Anayasa Mahkemesine yeni bir bireysel başvuru yolu açıktır.30/01/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu




26 Ocak 2024 Cuma

CHP'DE NELER OLUYOR?

 



CHP'de bir şeyler olduğu kesin.


KILIÇDAROĞLU'nun yenildiği ve Özgür ÖZEL'in;değişim yapacağı iddiasıyla galip gelerek genel başkan seçildiği CHP'nin son kurultay'ının artçı sarsıntıları hala devam ediyor.


Şurada 31 Mart seçimlerine iki ay kaldığı halde,hala önemli il ve ilçelerin belediye başkan adaylarının belirlenerek açıklanamaması, partide bir tasfiye, klikleşme ve çekişmenin olduğunu açıkça ortaya koyuyor.


Evet, aday belirlemede kılı kırk yarmak ve seçim kazanabilecek ve iyi işler başarabilecek en uygun adayı belirlemek asıl olup, bu da bir zamanı gerekli kılarsa da;bakıyoruz,özellikle seçimi banko CHP'nin kazanabileceği bazı şehir ve ilçelerde hala adaylar belirlenerek açıklanamıyor bir türlü.


Aslında CHP olarak seçimin çok kolay kazanılabileceği,seçilme endişesi olmayan il ve ilçelerde aday belirlemenin çok daha kolay ve çabuk olması gerekmez mi?


Örneğin;İzmir,Muğla Büyük Şehir adayları,İzmir Karşıyaka adayı,Ankara Çankaya adayı,İstanbul Kadıköy adayı gibi.Evet kazanılması kolay olan güçlü olunan il ve ilçelerde,mevcut başkanın veya o başarısızsa yeni bir adayın belirlenerek açıklanması o kadar zor mudur?


Bu konudaki gecikmenin hiçbir haklı nedeni yoktur.Bize göre,bu gecikmenin tek nedeni;şucu,bucu çekişmesi ve taraf tutmaktır.


Bu yazıyı yazarken izlemekte olduğum televizyon kanalı, son dakika olarak,benim de yaşadğım İzmir adaylarının açıklanmasının 1 Şubata kaldığını duyurmuştur.Neden?kardeşim.Neden?


31 Mart seçimlerinin önemini, CHP'nin yeni yönetim kadrosu sanırım pek anlayamamış.


CHP'nin değişimci yeni yönetimi, bu seçimlerde en başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, elindeki önemli şehirleri kaybederse, ülkenin gireceği karanlık tüneli ve kendi yönetimlerinin tartışmaya açılacağını bilmelidirler.


Zaten Millet İttifakı dağılmış,Cumhur ittifakı dimdik ayakta.İyi Parti ve lideri AKŞENER; CHP ve adaylarına bayrak açmış,CHP'yi diline dolamış,kaybettirmek için çaba içindeler,DEM Partisi aday çıkarma hazırlığı içinde,Muharrem İNCE'nin Memleket Partisi de destek vermeyeceğini ve kendi adaylarını çıkaracağını ilan etmiş,iktidarıyla ve muhalefetiyle bir sürü rakibe,bir de parti içi çekişmeden kaynaklı parti içinden dahili muhalifler yaratırsanız, işiniz çok zorlaşır canım Özgür ÖZEL kardeşim.26/01/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

23 Ocak 2024 Salı

UĞUR MUMCU

 


Uğur Mumcu'yu, otuz bir sene önce bugün, Ankaradaki evinin önüde uğradığı hain ve kalleş bir bombalı suikast sonucunda kaybettik.


Aradan geçen bu otuz bir sene gibi uzun bir zamana rağmen; onun, suikast eylemini doğrudan ve fiilen gerçekleştiren, katil veya katillerini,yani aracına o bombayı fiilen yerleştiren veya yerleştirenleri, kişi bazında belirleyip hak ettikleri cezayı veremedik.


Ancak, Uğur MUMCU'yu yok etmeye karar veren ve ona yönelik bu hain saldırıyı planlayarak uygulamaya koyanların kimler olduklarını;zihniyet olarak,benimsedikleri ideoloji ve fikir bazında çok iyi biliyoruz.


Bunlar; Uğur MUMCU ve onun gibilerinin yok edilmesinden yarar sağlayacak olan,Atatürk ilke ve devrimlerine,hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetine,Cumhuriyetin temel ilkelerine karşı olan, tüm karşı devrimciler ve çıkar gruplarıdır.


Bu itibarla,bize göre; Sevgili Uğur MUMCU'nun otomobiline bombayı fiilen koyan veya koyanları yakalayarak hak ettikleri cezayı verememekten dolayı üzülmek yerine,bu hainleri yetiştiren,besleyen,sırtlarını sıvazlayan ve azmettiren karşı devrimcilerle mücadele ederek, onları etkisiz kılmakla da, Uğur MUMCU'ya olan vefa borcumuzu yerine getirmiş ve onu katledenlere hak ettikleri cezayı vermiş olacağız.


Çok iyi biliyoruz ki;esasen,onun fiili katillerini yakalayarak ceza vermekle yetinmek, Uğur MUMCU'yu ve onu sevenleri asla mutlu kılmayacaktır.Bu nedenle,Uğur MUMCU'yu gerçekten seviyorsak,özlüyorsak,onun mezarında rahat uyumasını istiyorsak,bu ülke için yaptıklarının yarım kalmasını istemiyorsak,onu katleden bombayı elleriyle tutan ve Uğur MUMCU'nun aracına yerleştiren o zavallı maşa ve robotları değil, o hain suikasta karar veren ve planlayan,onun gerçek katilleri olan perde arkasındaki,ancak hepimizin malumu olan karşı devrimcilerle mücadele etmek,Atatürk devrim ve ilkelerine dayalı laik ve demokratik Cumhuriyete sahip çıkmak zorundayız.


Uğur MUMCU'yu halkımızın çoğunluğu, Cumhuriyet Gazetesinde köşesi olan ve makaleler yazan,kitaplar yayınlayan araştırmacı ve muhalif bir gazeteci olarak tanırlar.


Uğur MUMCU;kitaplar ve köşe yazıları yazan,ülkemizin yetiştirdiği çok değerli araştırmacı bir yazar ve gazteciydi ama, her şeyden önce Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı,ülkesini seven,hukukun üstünlüğünü,insan hak ve özgürlüklerini yılmaz bir şekilde savunan, iyi eğitim almış,Ankara Hukuk Fakültesini bitirmiş cesur bir hukukçu ve devrimciydi.


Uğur MUMCU;ayrıca, altmışlı yılların sonlarında ve 12 Mart muhtırası öncesinde, mezun olduğu Ankara Hukuk Fakültesinin İdare Hukuku Kürsüsünde asistan olarak akademisyenlik yapmış olup, bu satırların yazarı bendeniz de,Ankara Hukuk Fakültesinde öğrenci iken, 3.sınıfta okuduğumuz idari yargı dersinde onun öğrencisi olma şerefine ve mutluluğuna erişmiş bir kişiyim. Bana,idari yargıyı sevdiren ve önemini kavratan, idari yargı konusunda öğrendiklerimin tümünü, Sevgili Uğur MUMCU'nun, Danıştay kararlarından örneklerle uygulamalı olarak vermiş olduğu çok değerli anlatımlarına ve öğrettiklerine borçlu olduğumu, burada belirtmeyi,kendim için bir görev sayıyorum.


Demokratik ve laik cumhuriyetimize yönelik tehdit ve tehlikelerin had safhaya ulaştığı,laik devletin tamamen ortadan kalktığı,anayasanın rafa kaldırıldığı,Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı kararlarına dahi uyulmadığı,laik eğitime son verildiği, Laik T.C.Devletinin resmi dini olmadığı halde,İslam dininin koruyuculuğuna ve savunmanlığına,yaygınlaştırılmasına soyunan,İslam dinini vatandaşlarına adeta dayatan,laik eğitimi İslam dininin tasallutu altına sokan,laik cumhuriyet okullarına cemaatleri ve imamları sokan protokollara imza koyan,ilk okul öğrencilerini camilerde eğitme ve zorla namaz kılmalarını sağlama hazırlığı içinde olan, çağ dışı, din ve düşünce özgürlüğünü tanımayan, İslam dinini küçük beyinlere dayatan laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağında olduğu,yıllar önce Anayasa Mahkemesinin kararıyla tescillenen bir iktidar tarafından yönetilen ülkemizin bugünkü koşullarında, Uğur MUMCU'dan mahrum kalmış olmak, bu ülkenin en büyük kaybı, karşı devrimcilerin ise, büyük kazancı olmuştur.


Uğur MUMCU; işte bu kayıp ve kazanç hesaplarını çok iyi yapan demokrasi ve laik cumhuriyet düşmanı ve karşıtı zihniyet tarafından acımasızca katledilmişir.


Demokratik ve laik,bağımsız Cumhuriyet karşıtlarının,karşı devrimcilerin,liboş ve döneklerin,her türden çıkar çevrelerinin korkulu rüyası,demokratik ve laik Cumhuriyetin yılmaz savunucusu,laik ve demokratik cumhuriyeti savunduğu mevzide uğradığı hain bir suikast sonucunda,vatanına yapmakta olduğu üstün hizmetleri yarıda bırakarak zamansız bir şekilde bizlerden koparılan güzel ve dürüst insan değerli hocam UĞUR MUMCU’yu,ölümünün otuz birinci yıl dönümünde, minnetle ve rahmetle anıyor,laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyetine yaptığı katkıları nedeniyle; kendisine, ülkem ve şahsım adına, sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum.


Mekanın cennet olsun,nurlar içinde yat, Sevgili Uğur MUMCU. 24.Ocak.2024



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu










19 Ocak 2024 Cuma

CİYAYET'İN MERTÇE İŞLENENİ OLAMAZ

 



Cinayet, cinayettir.Cinayetin, mertçe işleneni asla olamaz.


Hiçbir neden;cinayeti haklı kılamaz,mertçe işlendiğinin gerekçesi yapılamaz.


Bir cinayet,mertçe işlendiği iddiasıyla kutsanamaz ve savunulamaz.


Hele bir siyasi partinin kadın olan ve bir zamanlar İçişleri Bakanlığı da yapmış olan genel başkanı; “biz de siyasi cinayetlere tanık olduk ama,onlar metçeydi” diyerek,cinayetlerin bazılarına mertlik payesi vererek,hoş göremez ve kutsayamaz.


Cinayet,bir sorunun çözümü aracı olarak kullanılamaz,cinayet çare değildir.


Cinayet acizliktir.İnsanlık dışıdır.


İnsanların;bu, devletin bazı kurumları için de geçerli, öldürdükleri kişi veya kişilerle aralarında oluşan sorunu, konuşarak, anlaşarak, mahkemeleri aracı kılarak yasal yollardan çözme yoluna gitmeyerek, sorun yaşadığı kişiyi öldürerek problemi çözmeye kalkışmaları,asla savunulamaz.Bunun,milli eğitim sorununu çözmek için okulları temelli kapatmaktan bir farkı yoktur.


Mertçe; mert kimseye yakışır bir biçimde, doğrulukla, dürüstlükle, erkekçe, yiğitçe,anlamına gelmektedir.



Bu tanımlamaya göre;mert bir insana yakışır biçimde,doğrulukla, dürüstlükle ve yiğitçe bir cinayet işlenebilir mi?



Bir insanın yaşam hakkına son vererek onu öldürmenin neresinde mertlik,erkeklik, dürüstlük,doğruluk ve yiğitlik vardır?



Ülkemizde,geçmiş yıllarda devletin içinde örgütlenen, paralel ve gizli illegal bir yapı tarafından işlenen ve herhalde mertçe işlendikleri için(!) olsa gerek, faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler de,merçe işlendikleri iddiasıyla,asla savunulamaz.



Hangi gerekçeyle olursa olsun,insanlar kaba kuvvete maruz kalmasınlar, öldürülmesinler,güçlüler güçsüzleri ezmesin diye kurulmamış mıdır? devletler ve onun hukuk düzeni.



Amerikan kovboy filmlerinde seyrediyoruz.Düello eden iki kovboy, eşit koşullarda her ikisinin de benzer tabancaları bellerinde,silahlarda ve koşullarda eşitlik var,yüz yüze bakıyorlar ve aralarına koydukları mesafenin bir ucunda birisi diğer ucunda ötekisi,yüz yüze ve halkın bakışları arasında hesaplaşıyorlar,Allah vergisi, hızlı olan ve silahını çabuk çeken diğerine ateş ediyor ve öldürüyor,işte belki bu cinayete mertçe işlenmiş bir cinayet denebilir,sayın hanımefendi.



Hırant Dink'in; haince ve kahpece katledildiği günün yıldönümüne rast gelen, İyi Parti genel başkanı hanımefendinin; “biz de siyasi cinayetlere tanık olduk ama,onlar metçeydi” beyanı,ülkemiz ve partisi için,çok büyük bir talihsizlik olmuştur.19/01/2024



Güner YİĞİTAŞI

Hukukçu

13 Ocak 2024 Cumartesi

SONUNDA YAZMAYA KARAR VERDİM

 


Yaklaşık bir ay kadar önce, Kuzey Irakta Pençe Kilit operasyonu nedeniyle tesis edilen geçici üslerimize, hain bölücü PKK militanlarınca yapılan kahpe saldırı sonunda 12 mehmetçiğimizi toprağa vermiş ve bunun acısı henüz unutulmadan, dün (12/01/2024) akşam, hain PKK militanları, aynı bölgedeki geçici üslerimize tekrar hain saldırıda bulunmuş ve dokuz askerimiz şehit edilmiş, dört askerimiz de yaralanmıştır.


Öncelikle,şehitlerimize Allahtan rahmet,yakınlarına ve Türk Milletine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.Şehitlerimizin mekanları cennet olsun.Yaralı kahraman askerlerimize de acil şifalar diliyorum.


Yazı başlığı mutlaka dikkatinizi çekmiştir.


Yazının başlığını niçin “Sonunda Yazmaya Karar Verdim”olarak belirledik?


Zira,PKK bölücü terör örgütünün şehitler verdiğimiz saldırıları nedeniyle, eleştirel yazılar yazmak,doğruları beyan etmek,bu konuda doğrulara ulaşmak ve terörle mücadelede başarı elde etmek için bir tartışma açmak,maalesef yasaktır,tabudur, ülkemizde.


İş başındaki iktidar, bu konuda en doğru kararları alarak uygular(!)muhalefetin, bu konuda görüş bildirmeye hakkı yoktur,muhalefet hiçbirşey bilmez,sadece terörden siyasi çıkar elde etmeye çalışır,terör konusunda yapılanlar ve yapılmayanlar konusunda iktidarı eleştirmek, vatan hainliğidir,terörle mücadeleye balta sallamaktır,hiçbir eleştiriye tahammül edemeyen,iş başındaki çok bilmiş iktidarın zihniyeti işte budur.


Bu nedenle, PKK terörü ile ilgili iktidarı eleştiren ve doğruları beyan eden, yapıcı yazılar yazmak, bu ülkede maalesef vatanseverlik değil,vatan hainliği ve suçtur.


Bu zihniyetin hakim olduğu ülkemizde bu konuda eleştirel yazı yazmak gerçekten cesaret işidir.


Ben;İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinde beş yıla yakın C.Savcısı olarak görev yapan ve Cumhuriyet Savcılığım döneminde,binlerce PKK militanını sorgulayarak haklarında davalar açan bir Türk evladı olarak; kendimin vatanseverliğinden, milliyetçiliğimden eminim,bu konuda eleştirel yazıların yazılmasının, doğruları bulmaya,yeni şehitlerin verilmemesine katkı sunacağını,suç oluşturmayacağını bilerek ve düşünerek,bu makaleyi kaleme alıyorum.


En başta şunu söylemek istiyoruz.Yanlış dış politikalarla sorunu yaratanlar,bu sorunun çözümünün asla bir parçası olamazlar.Sorunu yaratanlar; ön yargılarını kırarak ve hatalarını kabul ederek,hatalarından dönerek,o sorunun çözümüne katkı sunamazlar.


İkinci gerçek de;sivrisinekleri üreterek, eğiterek, silahlandırarak,cesaretlendirerek üzerimize salan bataklığı şu veya bu şekilde kurutamazsanız,terörle mücadelede ve yeni şehitlerin verilmemesinde asla başarılı olmazsınız.


Amerika ve Rusya gibi binlerce kilometre uzaklıktaki yabancı güçlerin;ülkemizin güneyindeki Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de yerleşerek,ülkemizin bütünlüğüne yönelik tehlike arz eden,bölgede bir Kürt oluşumu kurmayı amaçladıkları gerçeği karşısında,bataklığı kurutmak için siyasi,askeri ve diplomatik bir politika ortaya koyamayan iş başındaki iktidarın;meşru müdafa adı altında yabancı bir devletin toprağında, ne kadar süreceği belli olmayan, geçici mi,sürekli mi olduğu belirsiz bir şekilde uygulamaya koyduğu, bu bölgede geçici üslerle tampon bir bölge oluşturmak ve güya bu şekilde ülkemizi savunuyor olmak tezi ne kadar doğrudur?


Bize göre yanlış ve zaman doldurmaya,iç siyasete terörle mücadele ediyorum görüntüsü vermeye yönelik,nafile bir politikadır.


Evet, meşru müdafaa hakkı;evrensel hukukun ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının kabul ettiği bir haktır,hukuki ve meşru bir haktır.


Türkiye Cumhuriyeti olarak;bölücü PKK terör örgütünün, sınır ötesinden gelerek ülkemize yönelik hain saldırıları karşısında, meşru müdafaa hakkımız tartışmasız vardır ve bu hakkımızı kullanmak, anamızın ak südü gibi helaldir.


Meşru müdafaa hakkının da koşulları vardır.Evet,ülkemize yönelik saldırı üzerine, bu saldırıyı anında defetmek için sıcağı sıcağına sınırı geeçerek saldırganlara hak ettikleri dersi vermek meşru müdafaa hakkının kullanılmasıdır.Ancak,meşru müdafaa hakkı geçicidir ve anlıktır.Arkasında Amerika gibi yabancı bir gücün bulunduğu, bölgede kalıcı bir Kürt oluşumu yaratmaya yönelik bu PKK bölücü terörünün kalıcı olarak yok edilmesi,PKK terörünü besleyen bataklığın tamamen kurutulması,meşru müdafaa hakkımı kullanıyorum gerekçesiyle sınırlarımızın derinliklerinde,ne kadar süreceği belirsiz derme çatma üsler kurmakla, sözüm ona tampon bölgeler oluşturmakla mümkün olmasa gerek.İşte, bir ay arayla bölgede 21 mehmetciğimizi şehit vermemiz de bu gerçeği ortaya sermektedir.


Meşru müdafaa hakkı;kesinleşmiş ve oluşmuş ve halen de devam eden veya vukuu çok muhtemel olan PKK saldırılarına karşı,sıcak takip ve imha hakkı olup,ne kadar süreceği belirsiz bir şekilde yabancı bir ülke toprağında üs kurarak PKK saldırılarını bekleme,PKK terörüne ve saldırılarına hedef olma hakkı değildir.


Doğrudur veya yanlıştır,bize göre yapılması gereken;sınırlarımızın ötesinde, Irak ve Suriye topraklarının derinliklerinde üsler kurarak tabiat ve iklim koşullarının çok zor olduğu bir ortamda savunma amaçlı bekleyerek daha fazla insan ve itibar zayiatı vermemek,hain PKK ve destekçilerini sevindirmemek,şehitler vermemiz nedeniyle iptal edilen parti mitingleri,parti kampları,aday açıklama törenleri gibi siyasi faaliyetlerimizin iptalinde,ülkemizin siyasi gündeminin belirlenmesinde hain PKK Terör örgütüne söz hakkı tanımamak için,terörün bataklığını kurutmanın siyasi,askeri ve diplomatik yollarını bulup uygulamaya koymak üzere sınırlarımıza çekilmek,sınırlarımızı ve ülkemizi PKK terörüne karşı korumak için, tüm olanaklarımızı,hava gücümüzü,insansız hava araçlarımızı,savaş teknolojimizi kullanarak,Irak ve Suriye sınırlarımızı tahkim ederek,ülkemizi uzaktan ve kendi sınırlarımızdan korumak olmalıdır.


Son sözümüz de İyi parti ve iktidar partisine ve de CHP'ye yönelik olacaktır.


Bu PKK terörüne kurban verdiğimiz askerlerimiz üzerinden siyasi çıkar elde etmeye kalkışmayınız lütfen.12 Şehit verdiğimiz bundan önceki PKK hain saldırısından sonra, İYİ Parti, saldırıyı kınayan ortak bildiriyi imzaya açmış ve CHP kendince haklı sayılabilecek gerekçelerle bu ortak bildiriye imza atmayarak kendisi PKK terörünü kınayan ve lanetleyen bir bidiri yayınladığı halde,iktidar partisi haksız bir şekilde CHP'nin bu tutumunu eleştirerek siyasi çıkar sağlamaya çalışmıştır.


Görüyoruz ki;İyi Part, son dokuz şehit verdiğimiz PKK saldırısı nedeniyle de ortak bir bildiriyi imzaya açmış olup,yine imza koymayacağı muhtemel olan CHP, yine kamuoyu nezdinde itibarsızlaştıracaktır.Buna olanak vermeyiniz.Bırakınız ortak bildiri imzalayarak göstermelik hamaset yapmayı,bu ülkeyi gerçekten seviyorsanız, ortak bildiri açıklayacağınza,derhal Türkiye Büyük Millet Meclisini toplayarak,bu konuda gizli veya açık bir genel görüşme açınız da,görelim sizlerin vatanseverliğinizi.


CHP ve genel başkanı Özgür ÖZEL'e yönelik sitemimiz ve son sözümüz de şudur.


Pazar günü hukukun ve anayasanın üstünlüğü adına yapacağınız mitingin iptali için bize göre haklı bir neden yoktur.Mitingde, şarkı, türkü söylenip göbekler atılmayacak,eğlenilmeyecekti.Şehit edilen anayasa ve anayasa yargısına sunni teneffüs yaptırılarak,yargının hayata döndürülmesine ve kurtarılmasına çalışılacaktı.Mitingi iptal ederek,bölücü terör örgütüne,gündeminizi değiştirme ve sizin adınıza gündem yaratma olanağı sağlayarak sevindirdiğinizi bir düşünün derim.13/01/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

11 Ocak 2024 Perşembe

DEĞİŞİM RÜZGARININ ÖNÜNE KATIP GÖTÜRDÜĞÜ YILMAZ HOCA

 


Tüm Türkiye'nin ittifak ettiği bir gerçektir;Yılmaz BÜYÜKERŞEN hocanın Eskişehire yaptığı katkılar ve Eskişehiri bir Avrupa kenti yaptığı gerçeği.


25 yıldır başkanlığını yaptığı Eskişehir'i bugünkü haline getiren mimardır, BÜYÜKERŞEN.


Eskişehirin, BÜYÜKERŞEN yönetiminde gelmiş olduğu bugünkü medeni ve Avrupai güzelliği,dille anlatılamaz,gidip görmek gerekir.


Ben gidip gördüm ve hayran oldum,İzmir ilinde oturuyor olmasam, oturacağım ve yerleşebileceğim ilk üç şehir içine girebilecek seviyede bir şehir olmuş, ESKİŞEHİR.


Peki,Yılmaz BÜYÜKERŞEN;bu büyük başarısına ve geniş seven ve seçmen kitlesine,seçilebilirliği garanti olmasına rağmen, niçin tekrar aday yapılmadı?


Yılmaz hoca; çalışma gücüne ve akli melekelerine hiçbir olumsuzluğu olmadığı halde, ilerlemiş olan yaşının ve değişim diyerek işbaşına gelen yeni genç yönetimin çelişki içine düşmediğini ispat etme inat ve gayretkeşliğine yenilmiş ve CHP yönetimine kırılarak, adaylığını geri almak zorunda bırakılmıştır.


Yılmaz hoca'nın; bugün (11/01/2024) Sözcü Televizyonunda Nokta Atışı programındaki beyanlarından, biz bu sonucu çıkardık doğrusu.


Değişim savıyla iş başına gelen İMAMOĞLU takviyeli Özgür ÖZEL ve ekibi,Yılmaz hocanın 25 yıla ulaşan çok uzun süre, hiç değişmeden belediye başkanı olması ve bunun üzerine yeniden aday adayı olarak, bir beş sene daha göreve talip olması ve yaşının da 86' ya dayanmış olması,Yılmaz hocanın başarısını görülmez kılmış,değişim parolasıyla iş başına gelen yeni yönetim;Yılmaz hocanın altıncı kez adaylığına onay verşirsek, iş başına gelme parolamıza aykırı davranmış oluruz, kendimizle çelişkiye düşeriz korkusuna kapılmıştır.


Ayrıca,yaşı ve uzun süreli görevi nedeniyle kurultayda devirdikleri,Yılmaz hocadan daha genç olan KILIÇDAROĞLU'na karşı savunmasız kalmamak,bakınız biz KILIÇDAROĞLU gibi yaşlı ve uzun süre Eskişehire hizmet eden,hem de çok başarılı olan Yılmaz BÜYÜKERŞEN'e dahi bir yerde dur diyebildik diyebilmek içindir ki;çok başarılı olan Yılmaz BÜYÜKERŞEN Eskişehir adayı yapılmadı ve seçim tehlikeye atıldı.Bizim görüşümüz budur.


Özgür ÖZEL ve yönetimi;Yılmaz BÜYÜKERŞEN'i, birşeyleri ispat adına feda ederek büyük bir risk almıştır.Mazallah,Eskişehir kaybedilirse bunun hesabını vermekte çok zorlanırlar.12/01/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

3 Ocak 2024 Çarşamba

YSK'NIN ERDOĞAN 3.KEZ ADAY OLABİLİR KARARI İLE CUMHURBAŞKANI'NA HAKARET SUÇUNDAN VERİLEN BİNLERCE MAHKUMİYET KARARLARINI ONAYLAYAN YARGITAY'IN KARARLARINA HUKUKİ DEĞER VE GEÇERLİLİK İZAFE EDECEK MİYİZ EY YARGITAY?

 


Yargıtay 3.Ceza Dairesi; uygulanmayan anayasanın 6.maddesinde yer alan “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz”hükmüne aykırı olarak,Anayasa Mahkemesinin; Can ATALAY kararının uygulanabilirliğini tartışıp değerlendirmiş ve Anayasa Mahkemesinin;Can Atalay’ın bireysel başvuruları hakkında vermiş bulunduğu hak ihlali kararlarına hukuki değer ve geçerlilik izafi edilemeyeceğine,bu nedenle de ortada Anayasa’nın 153. maddesi kapsamında uygulanması gereken bağlayıcı bir kararın bulunmadığına hükmederek,Anayasa Mahkemesinin Can ATALAY kararını yok saymıştır.



Tam bir hukuki rezalete atılan bir imzadır bu karar.



Yargıtay;Anayasa Mahkemesinin karararının bağlayıcılığını,aklısıra bu şekilde bypas etmiştir.Yani Yargıtay demektedir ki;anayasanın,Anayasa Mahkemesinin kararlarının uyulması gereken bağlayıcı kararlar olduğuna ilişkin 153.maddesine evet.Ama,benim değerlendirmeme göre,AnayasaMahkemesinin Can ATALAY'ın bireysel başvuruları hakkında verdiği hak ihlali kararlarının hukuki değer ve geçerliliği yoktur,bu nedenle anayasanın 153. maddesine göre uyulması gereken bağlayıcı bir karar bulunmamaktadır.



Eyvallah.Yargıtay 3.Ceza Dairesinin yetki gaspıyla anayasaya aykırı olarak aldığı bu kararı, bir an için doğru ve haklı kabul edelim.



O zaman,anayasanın açık hülmüne göre 3.kez Cumhurbaşkanlığına aday olması mümkün bulunmayan ERDOĞAN'ın, anayasaya aykırı olarak, 3.kez Cumhurbaşkanlığı adaylığını onaylayan Yüksek Seçim Kurulunun anayasaya aykırı olarak verdiği bu kararını,anayasaya göre kesin ve bağlayıcı olması nedeniyle, sineye çeken ve mağdur olan ERDOĞAN karşıtı Türk Milleti ne yapsın,ERDOĞAN'ın anayasaya açıkça aykırı olan 3.kez adaylığını ve seçim sonuçlarını yok mu sayacağız,ERDOĞAN'ın cumhurbaşkanlığının meşruiyetini tartışmaya mı açacağız?



Keza,Türk Ceza Kanununda; tarafsız,bir siyasi parti genel başkanı olmayan,göreve başlarken yüce mecliste namusu ve vicdanı üzerine ettiği tarafsızlık ve anayasaya bağlılık ve saygı yeminine sadık kalan cumhubaşkanları için suç sayılan cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla, bugüne kadar binlerce kişi,ERDOĞAN'ı AKP Genel Başkanı sıfatıyla eleştirdiği için, haksız bir şekilde, tarafsız bir Cumhurbaşkanına hakaret etmiş gibi mahkum edilmiş ve bu kararlar hukuka ve yasaya aykırı olarak,Yargıtay tarafından şakır şakır onanarak cezalar infaz edilmiştir.



Ey Yargıtay;şimdi kalkmışsınız,Anayasa Mahkemesinin Can ATALAY kararını, yetkiniz ve göreviniz olmadığı halde,tartışma konusu yapıyor ve Can ATALAY kararının hukuki değer ve geçerliliğinin bulunmadığını ve yok hükmünde olduğunu değerlendiriyorsunuz,peki aklınız neredeydi,partili ve parti genel başkanı olmayan tarafsız ve anayasaya bağlılık ve tarafsızlık yeminine sadık cumhurbaşkanları için düzenlenmiş bulunan cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı yerel mahkemelerce mahkum edilerek dava dosyaları önünüze gelen kişilerin bu mahkumiyet kararlarını,aynı hukuk mantığıyla hem de yetkiniz ve göreviniz olduğu halde,cumhurbaşkanına hakaret suçu ancak tarafsız partili olmayan,anayasaya bağlılık ve tarafsızlık yeminine sadık kalan cumhurbaşkanları için geçerlidir,ERDOĞAN tarafsız değildir,partili cumhurbaşkanıdır,ettiği yemine sadık kalamamıştır,yapılan eleştiriler ve hakaretler partili sıfatına yöneliktir, cumhurbaşkanlığı sıfatına ve kişiliğine yönelik değildir,bu gerekçelerle,ERDOĞAN'a yönelik Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla verilen mahkumiyet kararlarına, hukuki değer ve geçerlilik izafe edilemez,bu mahkumiyet kararlarının hukuki değer ve geçerliliği yoktur,cumhurbaşkanına hakaret suçunun yasal unsurları oluşmamıştır gerekçesiyle,bu kararları niçin bozmadınız?



Cevap veriniz, NİÇİN?



Son söz de,CHP'nin yeni genel başkanı Özgür ÖZEL ve (A) takımına.



Kuru laf ve eleştiri istemiyoruz.Dayak da yeseniz,küfür de işitseniz,polis yakanıza da yapışsa, sizi yerlerde de sürüklese,tuzun koktuğu bu hukuksuzluğa karşı eylemsiz kalamazsınız,halka ve sivil toplum kuruluşlarına liderlik yaparak,en önde yer alarak, silahsız,saldırısız barışçıl anayasal protesto gösterileri yapmalı ve Anayasa Mahkemesine ve Can ATALAY'a sahip çıkmalısınız. 03/01/2024



Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu