28 Ekim 2024 Pazartesi

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINIZ VE CUMHURİYETİMİZİN 101.YAŞI KUTLU OLSUN

 


Bayramların en büyüğü,Cumhuriyet Bayramını,Cumhuriyetimizin ilanının 101. yıldönümünü kutlamaya başladık..


Bu sene de, en büyük bayramımız olan Cumhuriyet Bayramını ve Cumhuriyetmizin 101.yıldönümünü,geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, yine buruk kutlayacağız.


Cumhuriyet ve onun temel kurucu ilkeleri ve Cumhuriyetin kurucusu ATATÜRK ile sorunları olan AKP iktidarı döneminde, tüm milli bayramlarımızı,özellikle de Cumhu riyet Bayramımızı, kısıtlı ve buruk kutlamaya alıştık artık.


Daha doğrusu, bizler alışmadık ama,Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının başlangıcında kurtulmayı çok arzu etmemize rağmen kurtulamadığımız AKP iktidarı; bizi bu duruma alıştırmakta kararlı gözüküyor.


Mutlaka bir bahane bularak,Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarına sınırlandırma getirmeyi,kutlamaların yoğunluğunu ve coşkusunu asgari düzeye indirmeyi alışkanlık haline getirdi.


Bu sene, 29 Ekim 2024 de Cumhuriyetin 101.yaşını,millet olarak, ikinci yüz yıla yakışan görkemli bir şekilde kutlayacağız ama,saray iktidarında bu konuda yine hiçbir kıpırdanma ve hareketlilik yok,muhalefet cephesi de aynı suskunluk içinde maalesef, kendi dertlerine düşmüş durumdalar.


İktidar,FETÖ ile kol kola iken,aynı hedefe birlikte yürürlerken icat ettikleri kutlu doğum haftasını, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına alternatif bir kutlama haline getirerek, 23 Nisan Bayramını gölgelemeye çalıştıkları gibi,Cumhuriyetin 101. yılını kutlayacağımız bu sene de, kutlamaları etkisizleştirmek için TUSAŞ'a yapılan silahlı saldırıyı bahane edecekler sanırım.


İktidar; bu davranışıyla, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetimizin 101.yılının önemini ve görkemini,asla gölgeleyemeyecek,101.yaşına basan Cumhuriyetimizi itibarsızlaştıramayacaktır, itibarsızlaşacak birileri varsa,bunlar da, iş başındaki siyasal iktidardır.


Cumhuriyetin; en başta laiklik olmak üzere, tüm değerlerine sadık olan biz Cumhuriyet ve ATATÜRK sevdalıları,Cumhuriyet Bayramını,Cumhuriyetin 101.yılını,iktidarın tüm engellemlerine rağmen, hak ettiği değerde ve coşkuda kutlamakta kararlıyız.


Saray yönetiminin arka baçesi olarak faaliyet gösteren Diyanet İşlerinin başndaki malum şahıs da,eski tutumunu bozmayarak Cuma hutbesinde yine Cumhuriyeti ve kurucusu ATATÜRK'ü yok sayma cüretini göstererek,adeta laik Cumhuriyete ve ATATÜRK'e meydan okumuş olup,laiklik ve Cumhuriyet karşıtı bu eyleminin hesabını iktidar değişiminde yargı önünde mutlaka verecektir.


Yenilenecek iktidar döneminde,senelik bütçesi birçok önemli bakanlığın bütçesinden de fazla olan Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilerek,İslam dini dışında çeşitli dinlerden vatandaşlara sahip olan laik bir Cumhuriyet Devletine yakışacak şekilde, yürütme organına bağlı, “Müftülük İşleri Genel Müdürlüğü” adıyla,çok dar bir kadro,teşkilat ve bütçeyle yeniden yapılandırılmasını ve sürekli açık veren genel bütçmizin büyük bir yükten kurtarılmasını umut ediyor ve bekliyoruz.


Hepinizin,Cumhuriyet sevdalısı Milletimizin Cumhuriyet Bayramını, yürekten kutluyor,bu vatanı ve Cumhuriyeti bize kazandıran ve emanet eden ATATÜRK ve tüm silah arkadaşlarını,rahmetle,minnetle ve şükranla anıyorum.Mekanları cennet olsun.


29.Ekim.2011 yılında, Cumhuriyetin 88.yıldönümünde, yine çok kısıtlı ve buruk olarak kutladığımız Cumhuriyet Bayramı nedeniyle,bundan on üç sene önce yazdığımız ve güncelliğini hiç kaybetmeyen, “ŞİMDİ GERÇEKTEN ÖLDÜM İŞTE!” başlıklı yazımızı,aşağıda sizlerle yeniden ve aynen paylaşıyorum.28/10/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


ŞİMDİ GERÇEKTEN ÖLDÜM İŞTE!

Ben, Van ve Erciş de yüzlerce kişinin enkaz altında kalarak öldükleri depreme Erciş de yakalanarak enkaz altında yaşamını yitiren onlarca öğretmenden biriyim.


Ben, Cumhuriyet çocuğuyum, bu nedenle, Cumhuriyetin kazanımlarından yararlanarak ve Cumhuriyetin ilkelerini benimseyerek okudum ve öğretmen oldum.


Cumhuriyetin kazanımlarını ve ilkelerini benimseyerek, bunların savunuculuğunu yapacak ve Türkiye Cumhuriyetini daha da ileriye götürecek olan genç nesiller yetiştirmek üzere, tüm sıkıntılarına, yokluklarına ve zorluklarına katlanarak, Erciş ilçesinde severek ve isteyerek öğretmenlik yapmaya başladım.


Hayatın cilvesi işte, her şey iyi ve yolunda giderken, tabii bir afet olan depremin, Van ve Erciş'i vurması üzerine, yıkılan bir binanın enkazı altında kalarak, hayata veda ettim.


Beni bu fani dünyadan uzaklaştıran depremden üç beş gün sonra, 29.Ekim.2011 de, Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümü kutlanacaktı. Tek arzum; öğrencilerimle birlikte 29.Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlamak ve bu vesileyle, ülkemizde Cumhuriyeti kuran Atamızı ve diğer büyüklerimizi anıp, onlara şükranlarımızı sunmak ve öğrencilerime, Cumhuriyetin ilkelerini ve pozitif kazanımlarını anlatarak;onların, Cumhuriyetin ilkelerine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimize dört elle sarılmalarına katkı sağlayabilmekti.


İnanın, depremde enkaz altında kalarak bedenen sizlerden ve aile yakınlarımdan ayrılmış olmam, beni hiç üzmedi, tek üzüntüm, 29.Ekim.2011 tarihinde Cumhuriyetimizin 88.kuruluş yıl dönümünü kutlama imkanından mahrum kalmış olmamdı.


Aslında daha yolun başındaydım ve bu vatana ve bölge halkına yapacağım ve yapmak istediğim daha çok güzel şeyler vardı. Ancak, benim için kısmet bu kadarmış.


Ülkemizde, Cumhuriyetin ilkeleri doğrultusunda yetişmiş, insan hak ve özgürlüklerini ve demokrasiyi benimsemiş ve özümsemiş çok sayıda insan ve öğretmenin var olduğunu bildiğim için, deprem yüzünden hayatımı kaybederek, Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümünü kutlayamamaktan kaynaklanan üzüntüme rağmen, teselli buluyor ve gözüm arkada kalmıyordu.


Canlı bedenim sizlerden ve ülkemden kopmuş olsa da, ruhum sizlerle ve ülkemle birlikte, tüm canlılığı ile yaşamaya devam edecek, Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının yadigarı olan, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin yaşatılması ve daha da ileriye götürülmesi için yapılacak olan icraatları uzaktan izleyerek, teselli bulacaktım.



Biliyordum ki; benim yapamadıklarımı, arkamda bıraktığım arkadaşlarım yapacaklar, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88.yıl dönümü, tüm ülkede coşkuyla kutlanacak, Cumhuriyetimizi kurarak bize emanet eden Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları, minnetle anılacak, bu coşkulu kutlamalarla, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin her kesimden tüm iç ve dış düşmanlarına korku salınacak ve hak ettikleri cevap verilecekti.


Heyhat!


Bir de ne duyayım; her fırsatta insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden, Cumhuriyetten dem vuran ve daha özgür bir yeni Anayasa yapma hazırlığında olan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN, bir genelge yayınlamış ve tüm yurtta, çelenk sunumu ve tebriklerin kabulü dışında, Cumhuriyetimizin 88.kuruluş yıl dönümü olan bu seneki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ve resmi geçit törenlerini iptal etmiş.


Gerekçe olarak da, benim de enkazı altında kalarak hayata veda ettiğim Van depremini göstermiş. Asıl beni üzen husus da, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptaline, benim de enkazı altında kalarak bu hayattan göçmeme neden olan Van depreminin gerekçe yapılarak, benim cansız bedenimin, bu gereksiz iptal kararına alet edilmiş olmasıdır.


Oysa ki, benim tek arzum ve vasiyetim, geride bıraktığım arkadaşlarım tarafından, Cumhuriyetin 88. kuruluş yıl dönümü olan 29.Ekim.2011 bugün, Cumhuriyet Bayramının coşkuyla kutlanmasıydı. Şunu da ilave edeyim; Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını iptal ettiniz ama, görüyorum ki, ölenle ölünmüyor ve herkes, olduğu gibi günlük yaşantısına aynen devam ediyor.


Kaldı ki, ülkemiz, tabii afet olsun, PKK terörü olsun, çok sık aralıklarla onlarca toplu ölümlere maruz kalıyor, bu koşullarda, Milli Bayramlarımızı iptal etmeye kalktığımızda, hiçbir bayramı kutlama imkanı bulamayacağımız çok açık. Önümüzde, bir de dini Kurban Bayramı var. Kurban Bayramı için Sayın ERDOĞAN ne düşünüyor bilemiyorum.


İşte, en önemli Milli Bayramız olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının, hem de, benim de içlerinde bulunduğum Van depreminde ölenler gerekçe gösterilerek iptal edilmesiyle, şimdi ben gerçekten öldüm.


Sizlerin, kutlanması yasaklanan, ancak hepinizin gönüllerinizde yürekten kutladığınızdan emin bulunduğum 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum.


Hoşça kalın. 29.Ekim.2011


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu





25 Ekim 2024 Cuma

PLAN ÇOK AÇIK HAYAT BOYU SARAYDA KALMAK

 



31 Mart yerel seçimlerinden sonra ortaya çıkan oy dağılımına ve kazanılan önemli belediye başkanlıklarına göre CHP'nin birinci parti haline gelmesi, sarayı ürkütmüş ve bu anayasaya ve azalan oylarına göre yeniden Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini anlayan AKP Genel Başkanı ERDOĞAN;uygulamadığı, bu nedenle aksayan yönlerini bilemediği bu anayasayı değiştirerek kendisine yeniden ve hem de hayat boyu sarayın kapılarını açacak olan yeni bir yol arayışına girmiştir.


Ancak,ERDOĞAN da çok iyi bilmektedir ki;meclisteki sandalya sayısı anayasayı bu amaçla değiştirmeye yeterli değildir.

Öncelikle, mecliste muhalefetin de desteğini alması zorunludur.


ERDOĞAN'ın ilk aklına gelen kurtuluş yolu, DEM Partiyi kendi saflarına çekmektir.

Bunun için de kendisinin çok deneyimli olduğu Kürt açılımı kartını açmak zorunludur.


DEM Partiye rağmen yine de eksik kalacak diğer parmakları da; AKP'den ayrılarak altılı masa piyangosundan dolayı CHP listelerinden meclise giren Davutoğlu ve Babacan'ın partilerine mensup milletvekillerini ve de İYİ Partiden milletvekillerini,hatta ve hatta imkanlarını zorlayarak, çok zor ve az da olsa, CHP'den bazı milletvekillerini ayarlayarak sağlayabileceğini, düşünmektedir.

Yani, ERDOĞAN; amacına ulaşabilmek için,öncelikle DEM Parti grubunu ikna etmek zorunda olduğunu çok iyi biliyor.


DEM Partinin yumuşak karnı ne?Kürt açılımı ve ÖCALAN'a özgürlük.

ERDOĞAN için aşılması gereken zor ama, zor olduğu kadar.aynı zamanda çok kolay bir engel de, Cumhur İttifakı ortağı BAHÇELİ ve partisi MHP..

ERDOĞAN;BAHÇELİ'nin, Cumhur İttifakından çok memnun ve mutlu.Siyaseten hiçbir sorumluluk almadan iktidarda olmanın tüm nimetlerinden faydalanıyor,çok az bir oy oranı ve milletvekili sayısıyla iktidar olmanın keyfini ve mutluluğunu yaşıyor,yaşı da gelmiş uzatmaları oynuyor hayatının son demlerini ERDOĞAN sayesinde iktidarda kalarak sözünün geçtiği herkesin saygı göstermek zorunda kaldığı bu lale devri koşullarında geçirmek istediğini,kendisine büyük bir sadakatle biat ediyor,katolik nikahıyla kendisine bağlı olduğunu çok iyi biliyor ve bu nedenle BAHÇELİ'nin;DEM Partiye allerji duymasına ve kapatılması için avaz avaz bağırmasına rağmen, kendisini desteklemeye devam edeceğini de çok iyi bildiği için,ERDOĞAN ile BAHÇELİ, aylar öncesinden, DEM Partiyi saflarına çekmenin planlarını yapmışlar ve bu planın ilk aşamasını bizzat BAHÇELİ eliyle 1.Ekim de Meclisin açılışında uygulamaya geçirmeye başlamışlardır.


BAHÇELİ,bayram değil seyran değil, eniştem beni niçin öptü sözüne rahmet okutacak bir şekilde, DEM parti sıralarına giderek DEM Partilikerin ellerini sıkarak şirinlik abidesi kesilmiştir.


Bununla yetinmeyen BAHÇELİ;geçtiğimiz salı günü, MHP meclis grup toplantısında yaptığı konuşmasında,sürpriz bir şekilde; ÖCALAN meclise gelsin, DEM Parti grubunda konuşarak PKK örgütünü fesettiğini açıklasın diyerek, planın asıl bombasını patlatarak tüm kamuoyunu dehşete düşürmüştür.


Kim ne derse desin, BAHÇELİ'nin bu sürpriz ÖCALAN açılımı, ERDOĞAN ve BAHÇELİ arasındaki ittifak ve anlaşmanın, hazırlanan planın ikinci perdesidir.BAHÇELİ;ÖCALAN'ı mecliste konuşmaya davet eden açıklamasını ERDOĞA'ın bilgisi dışında yapmıştır diyenler yanılmaktadırlar.BAHÇELİ''nin böyle bir açıklamayı ERDOĞAN'dan habersiz yapması, hayatın olağan akışına ve DEM Parti ile ilgili olarak bugüne kadar savunduğu görüşlerine aykırıdır.BAHÇELİ;bu ÖCALAN açıklamasını kayıtsız ve şartsız kendisine biat ettiği ERDOĞAN'ın hatırı ve ricası üzerine ve de iktidar nimetlerinden yararlanmaya ve ERDOĞAN ile birlikte ülkeyi istedikleri gibi, keyfi olarak yönetmeye devam etme arayışı içinde yapmıştır.

ERDOĞAN da, BAHÇELİ de;örgütü fesetme iradesini açıklaması için meclise davet ettikleri ÖCALAN'ın yakalandığı ve mahkum edildiği 25 seneden bu yana örgüt üzerindeki etkinliğinin kalmadığını,köprülerin altından çok suların akıp gittiğini,örgüt içinde yeni oluşumlar olduğunu,yeni oluşuma ABD'nin de dahil ve taraf olduğunu,Büyük Ortadoğu Projesi için, ABD'nin; PKK, PYD ve YPG'ye büyük yatırımlar yaptığını,ABD ile anlaşmadan bu terörün sonlanamayacağını,Kürt sorununun milli bir sorun olmaktan çıktığını, Uluslar arası bir sorun haline geldiğini,İmralıdaki kapana kısılı ÖCALAN'ın boyunu aşan,çok başlı ve devasa bir sorun haline geldiğini,kendilerinin de asıl amaçlarının,muktedir olmadıkları KÜRT sorununu çözmeye yönelik olmadığını,havanda su dövdüklerini çok iyi biliyorlar,


Gelelim TUSAŞ saldırısına.

Evet bu saldırı BAHÇELİ'nin ÖCALAN açılımından çok önce planlanmış bir saldırı olmakla birlikte,BAHÇELİ; bu ÖCALAN açılımıyla,örgüt adına bu eylemin gerçekleştirilmesi için çok iyi bir iklim yaratmış ve örgüt de bundan yararlanarak eylem için düğmeye basmıştır.Öyle ya;iktidarın küçük ortağı bir imkansız teklifle ÖCALAN'ı meclise davet etmiş, ona özgürlük vaad etmiş,böyle güzel ve barış ortamında örgüt eylem yapmaz, bu açılım ve barış vaadinin üzerine benzin dökmeye kalkmaz havasının hakim olduğu bir zaman diliminde böyle bir baskın kimin aklına gelebilirdi?


Demek ki,gelebiliyormuş,örgütle müzakere edilmez mücadele edilirmiş.


Uzun lafın kısası, iktidarın ve ortağının;Türkiyenin sorunlarıyla,PKK teröröyle uğraşacak ne istek ve arzusu,ne de imkanı var,tek istekleri; saray düzeninin aynı koşullarda ve aynı kişilerle hayat boyu sürdürülmesi maalesef. 25/10/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu




3 Ekim 2024 Perşembe

CHP YÖNETİMİNİN MECLİSTEKİ ÇOĞUNLUK TAHAKKÜMÜNE RAZI OLUŞU VE KENDİSİNE VE PARTİSİNE YÖNELİK ERDOĞAN VE BAHÇELİ TEHDİT VE HAKARETLERİNE KARŞI ALTTAN ALAN ONURSUZLUĞU

 



Demokrasinin; en büyük özelliği ve erdemi,çoğunlukçu değil, çoğulcu oluşu,yani çoğunluk karşısında, azınlık iradesine de saygı duyarak değer vermesidir.


Kayıtsız ve şartsız millete ait olan egemenlik hakkının yasama yetkisinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi; AKP ve Cumhur İttifakının iktidar olduğu 22 yıldır,iktidar çoğunluğunun iradesinin tek başına hakim olduğu,azınlıktaki muhalefetin iradesinin yok sayıldığı çoğunluk tahakkümüne dönüşmüştür.


Azınlıkta kalan muhalefetin sesi ve soluğu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluk tarafından yok edilmiştir.Muhalefet meclis sıralarında oturmakta arada sırada meclis kürsüsüne çıkarak konuşmakta ama,mecliste yasamaya ilişkin hiçbir icraatını uygulamaya koyamamaktadır.


Muhalefetin verdiği tüm önergeler;ülke ve halk yararına olsa da,salt muhalefet önerisi olduğu için çoğunluktaki Cumhur İttifakının oylarıyla reddedilmektedir.


Keza,muhalefet milletvekilleri tarafından verilen tüm yasa teklifleri,ya gündeme alınmamakta,alınsa da çoğunluğun oylarıyla reddedilmektedir.


Bugüne kadar ana muhalefet partisi başta olmak üzere hiçbir muhalefet partisinin önergeleri ve yasa teklifleri kabul edilmemiştir.


Muhalefet partileri; Allah birdir,Allahın bir olduğunun tescili için önerge veriyoruz diyerek önerge verseler,Cumhur İttifakı; çoğunluğunu kullanarak, bu önergeyi de mutlaka reddedecektir.


Tıpkı,anayasal haklkarını kullanmak üzere silahsız ve barışçıl gösteri ve protesto haklarını kullanma üzere sokağa çıkan insanların, derhal polis kordonuna alınarak yürütülmedikleri ve ters kelepçeyle gözaltına alındıkları gibi.


Sadece adı kalan uygulanmayan Anayasaya göre;adı, Türkiye Büyük Millet Meclisi olan, ancak fiiliyatta İktidarın çoğunluk meclisi gibi çalışan, muhalefetin sesinin kesildiği meclisimizin bu acınacak haline, maalesef, başta CHP olmak üzere, tüm muhalefet partileri seyirci kalmakta ve bu rezalete razı olmaktadır.


CHP'nin yeni genel başkanı Özgür ÖZEL; iktidarın,meclisteki çoğunluk tahakkümüne ve kendi önergelerini ve yasa tekliflerini redderek muhalefete attıkları tokatlara,şahsına ve temsil ettiği Atatürkün partisi CHP'ye yaptıkları hakaret ve tehditlere de, sözüm ona yumuşama adına, göz yumarak sineye çekmekte,hakaret ve tehditlerin sahiplerine adeta saygı sunmaktadır.


Bahçelinin ÖZEL ve CHP için söylediklerine bir bakar mısınız? “Özgür Özel sana diyorum, iddiaların aynen şahsın gibi çürüktür, bastığın yaş tahta, bindiğin patlak lastikli dolmuş, tutsağı olduğun tezvirat cambazlığı seni hiçbir yere götürmeyecektir,

buradan sesleniyorum; Halk Tv ve CHP ayağınızı denk alın. Dört soytarı muhabirle Milliyetçi Hareket Partisi’ni sorgulayamazsınız, sorgulatmayız,”

Yenir yutulur gibi değill bu sözler.

Bu sözlere muhatap olan Özgür ÖZEL,lafta bu hakaret ve tehditlere cevap verse de, meclis açılışında,mecliste çoğunluk tahakkümünü kuran ve her vesileyle hakaretler savuran partili Cumhurbaşkanını ayakta karşılamış,gündüz grup konuşmasında hakaret ve tehditler savuran Bahçelinin yanına giderek elini sıkıp gülücük atarak saygılarını sunmuş,resepsiyonda da Bahçeliyle samimi bir diyaloga girmiş,Bahçeli gündüz yaptığı hakaret ve tehditler için sözde özür dileyerek,konuşmalarının siyaseten yapılmış konuşmalar olduğunu söyleyerek Özgür ÖZEL'in gönlünü almaya çalışmıştır.

Tam bir tiyatro,iki yüzlülük ve riyakarlık,seçmeni, yani bizleri ayakta uyutmak ve kandırmak.

Bizler seçmen olarak, siz siyasetçilerin sergilediği iki yüzlülüğün hangisine inanacağız ve doğru sayacağız?

Özgür ÖZEL;bu iki yüzlü siyasete gerekçe uydurma ve çevir kazı yanmasın çabasına girerek,Bahçelinin genel başkanı olduğu MHP seçmenine saygı olarak Bahçeliyle yakınlaştığını,ona saygı gösterdiğini,Cumhur İttifakının da CHP'ye büyük teveccüh gösterdiğini,halkın yumuşama ve normalleşmeden yana olduğunu beyan etmiştir.

Özgür ÖZEL'e buradan soruyoruz.Meclis kürsüsünden alenen şahsına,genel başkanı olduğun CHP'ye ve medyaya hakaret ve tehditler savuran BAHÇELİ'nin; bu insanlığa,siyasete ve ahlaka sığmayan hakaret ve tehditlerine, MHP'ye oy veren sayın vatandaşlarımız onay veriyorlar mı,hoş görüyorlar mı da, sen, MHP seçmenine saygı olsun diye Bahçeli'nin hakaret ve tehditlerini sineye çekiyorsun, yarabbi şükür diyerek onaylıyorsun?

Hadi kendi onurunu düşünmüyorsun, hiçe sayıyorsun diyelim,Atatürk'ün partisi CHP'nin genel başkanı olarak, partinin kurumsal kimliğini ve onurunu yok sayamazsın ve o onuru kendi siyasal ikbalinin mezesi yapamazsın.Şunu da iyi bil ki;bu onursuz tavizlerin, sana asla seçim kazandırmaz.Şahsının ve parinin onurunu satışa çıkararak,şirin gözükerek, Cumhur İttifakının seçmen tabanından oy almayı ve kaz gelecek yerden tavuğun esirgenmeyeceğini düşünüyorsan yanılıyorsun.Böyle devam edersen, kaz gelmeyeceği gibi,elindeki tavukları da kaçırıp kaybedeceğini asla unutma,Sayın Özgür ÖZEL.03/10/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu