30 Aralık 2024 Pazartesi

AH O UMUTLARIN GÖZÜ KÖR OLSUN

 


Bizim de kullanmakta olduğumuz takvime göre;1.Ocak.2025,içinde bulunduğumuz 2024 yılının sonlanarak gireceğimiz yeni yılın ilk günüdür.


Yarın (31.Aralık.2024) gece yarısı saat 24.00 dan itibaren kutlayacağımız yılbaşı,İsa'nın doğum günü olarak kabul edilen 25 Aralıkta kutlanan Hristiyanların Noel Bayramı ile karıştırılmamalıdır.Yılbaşı'nın, dini ve kutsal bir yanı bulunmamaktadır,bizim kutladığımız yılbaşı sekülerdir.


Bu gerçekleri bildikleri halde,istismarcı kötü niyetli bir takım dinci kesim; biz Hristiyan değiliz,Müslümanız, yılbaşını eğlenerek kutlamayız günahtır diyerek, yılbaşı kutlamalarına ve kutlayanlara eleştirel bir gözle yaklaşmaktadırlar.Bu değerlendirme ve yaklaşım kabul edilemez.


Yılbaşı;kutlanması bir gelenek haline gelen umutların tazelendiği bir takvim olayıdır.


İçinde bulunduğumuz 2024 yılının bittiği günü,yeni 2025 yılının ilk gününe bağlayan 31.Ararlık.2024 gecesi; insanların, evlerinde veya evlerinin dışındaki eğlence mekanlarında, masalar kurarak ve özel olarak hazırlanan yemekleri yiyip içkiler içerek eğlendikleri,yeni yılı neşe içinde karşılayarak kutladıkları,yeni yıla mutlu bir şekilde yeni umutlarla girdikleri,bir gelenek ve kültürü yaşayıp yaşattıkları bir gecedir.


Eski yılın bitimi ve yeni yıla girilmesiyle; aslında, insanlarımız bir yıl daha yaşlanmakta ve ömürlerinden bir yıl daha azalmaktadır,bunun bilincindeki insanlarımız, o zaman yeni yıla niçin eğlenerek neşeli ve mutlu bir şekilde girmek istemektedirler,bu bir çelişki değil midir? Diye sorup düşünenler olabilir.


Ben, şahsen öyle düşünmüyorum,hepimizin bir yaşam ömrü vardır ve her geçen yıl, bu ömürden çalıp gitmektedir bunu biliyoruz ama, korkunun da ecele bir faydası yoktur,her yeni yılla birlikte yaşlanıyoruz,ölüme bir adım daha yaklaşıyoruz diye,oturup ağlayacak da değiliz tabi.


Bir de bardağın dolu yanından bakacak olursak,insanların; gelecek her yeni yıldan ve yıllardan bir beklentileri,gayeleri ve umutları vardır.İnsanlar; gayesiz,umutsuz, umutlarını yitirerek yaşayamazlar,aksi halde mutlu olamazlar,umut fakirin ekmeğidir sözü, boşa söylenmemiştir.


İnsanların umut ve beklentileri bir yıl ile sınırlı olmadığı için,her yeni yıl insanların umut ve beklentilerinin tazelendiği yepyeni bir dönemi ifade etmektedir.


Bu nedenle;yeni yılla birlikte yaşlanacakları ve ölüme bir adım daha yaklaşacakları,insanlarımızın akıllarına bile gelmez.


Bana sorarsanız,sizler de;yaşlanacağım korkusuyla,ileriye dönük isteklerinizden, gayelerinizden, arzularınızdan, umutlarınızdan ve bunların gerçekleşmesinden, asla vaz geçmeyiniz,ileriye dönük gayeleri, beklentileri ve umutları olmayan insanların,biyolojik olarak yaşlanmaya fırsat bulamadan,ruhen yaşayan bir ölü haline geldiklerini unutmayınız.


Buraya kadar yazdığım ve her yeni yıla girerken yinelediğim, iyimser ve her yeni yılı tazelenen yeni umutlara vesile kabul ettiğim görüşlerimi, maalesef gireceğimiz 2025 yılı için tekrarlayamıyorum.


Yani iyimserliklerimi ve umutlarımı,çoğu kişi gibi maalesef yitirdim.


En basitinden bir örnek verecek olursam,eskiden milli piyangonun bol sıfırlı ikramiyelerinin dağıtıldığı yılbaşı çekilişleri vardı biliyorsunuz,herkes aralık ayı boyunca şansını denemek için bir bilet alırdı ve yılbaşında yapılacak olan çekilişlere kadar, her evde bir umut yeşerir, büyük ikramiye bana çıkarsa, şunu yapacağım, bunu yapacağım diye tatlı hayaller kurulurdu,inanın çekiliş günü geldiğinde ikramiye çıkmasa bile,çekilişe kadar o bir ay boyunca daldığımız ve yaşadığımız umut dolu tatlı rüyalar bile insanların yaşamına pozitif katkılar sunar ve umutlarımızı ertesi yıla taşırdık. Milli piyango özelleştirildi,şefaflığı kaybettirildi,eskiden dürüstçe ve şeffaf olarak yapılan çekilişlerle sürekli olarak ve gerçekten satılan çeyrek bilete çıkarak dört kişi arasında paylaşılan büyük ikramiyelerden eser kalmadı,büyük ikramiyeler hileyle sözüm ona tam ve satılmayan biletlere çıkmaya başladı,insanların umutları çalındı maalesef.


Ülkenin yönetimsel ve ekonomik içinden çıkılamaz sorunları meydanda.


Fakir halkımızdan toplanan ve yüzde altmışı haksız vasıtalı vergilerden oluşan trilyonlarca lira tutarındaki vergilerden oluşan fonlar, bir avuç varlıklılara transfer edilmekte,fakirden alınıp zengine verilmekte,yap işlet devret yöntemiyle ve ölçüsüz kar garantileriyle yapılan ve hiçbir artı üretim sağlamayan inşaat yatırımları, hazineden para yutmakta, fakir halkın rızkına el konulmaktadır.


Suriye iç savaşından kaçarak ülkemize sığınan Suriyelilerin bütçemizi kemirmesi bir yana,Esat'ın devrilerek yerine geçen HTŞ terör örgütünün yıkılan ve dökülen yeni Suriyesinin imar ve inşasına da,fakir halkımızdan toplanan vergilerle katkılar sunulacağı anlaşılmaktadır.Yani,ülkemizdeki sığınmacı Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi bir yana, Suriyedeki Suriyelileri de sırtımızda taşıyacağımız gözlemlenmektedir.


Bu kötü ve umutsuz tablo karşısında,siz okurlarıma 2025 yılı için umut dolu iyi dileklerde bulunamıyorum maalesef.Sadece,2025 yılının en iyi günü,2024 yılının en kötü gününden daha kötü olmasın demekle yetiniyorum.30/12/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

23 Aralık 2024 Pazartesi

SURİYE KÖRDÜĞÜMÜ

 



Suriyenin geleceğine dair kalıcı çözüme ilişkin,bugün içinde bulunduğumuz bilinmezliği ifade etmek amacıyla kullandığımız Suriye kördüğümü derken; aslında,bölgenin baş öktörleri ABD,İngiltere başta olmak üzere Avrupanın belli başlı devletleri ve Suriye'nin komşusu İsrail açısından;bilinmeyen, kördüğüm ve sır olan bir durum yoktur.Suriye'nin geleceğine dair planlar, bu emperyalist ülkeler tarafından önceden yapılmış ve uygulanmıştır.


Suriyenin geleceğine ilşkin kördüğüm ve bilinmezlikler;


ABD'nin yeni başkanı TRUMP'un da ifade ettiği gibi, şu anda Suriye'nin anahtarını elinde bulundurduğu kabul edilen ve buna inanarak, Suriye'nin yeniden kurulup inşasında ev sahipliğine soyunup, Suriyenin emanetçi yeni lideri Golani'ye hamilik ve abilik yapmaya başlayan,MİT Başkanını ve arkasından da Dışişleri Bakanını Şam'a göndererek Golani ile samimi bir şekilde kucaklaştıran,iç politidaki maküs talihini yendiği ve eski popülerliğine kavuştuğunu kabul ederek koltuğunu sağlamlaştırmanın ve Suriyeye ilişkin mezhepsel zaferinin sevincinden yerinde duramayan,en kısa zamanda Sam'a giderek Golani ile kucaklaşmak için can atan ve gün sayan ERDOĞAN ve biz Türk halkı içindir.


TRUMP'un;Suriye'nin anahtarı ERDOĞAN'ın elindedir sözü, bize göre bir gaz vermedir.Suriye on üç yıldan bu yana yaşadığı dış müdahaleli iç savaş sonunda perişan olmuş şehirler yıkılmış halkı darmadağın olmuştur.Mutlaka ekonomisi de yok olmuş hazinesi boşalmıştır.


Bu durumda devlet yönetiminde tecrübesiz olan Golani ve ekibinin elinden tutulmalı ve Suriyede yeniden asgari bir yönetim yapısının ve yeni bir rejimin kurulması,yıkılan şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması,günlük yaşamın sağlanması zorunludur. İşte bu görev, ABD ve İsrail tarafından sanırım ERDOĞAN'a verilmek istenmektedir.


ERDOĞAN;halkının çoğunluğunun,ATATÜRK'e,laik Cumhuriyete,demokrasi ve insan haklarına sıkı sıkıya bağlı olan kendi ülkesi Türkiye'de bir türlü yaşama geçiremediği Sünni İslama dayalı antilaik din temelli devlet düzenini,şimdilik hiç değilse Suriye'de tesis etme,burada kurucu lider olma,Suriyedeki bu göreceli başarıları nedeniyle, iç siyasette, kendi kafa yapısındaki ve acından geberirken boş hamasi duyguları herşeyin önünde gören bir kısım seçmen kitlesini yanına çekerek koltuğunu sağlama alma,Suriyenin yeniden imarı için elde etmeyi başarabileceği Uluslar arası finans kaynaklarından, kendisine yakın olan ve doymak bilmeyen yandaş işadamlarına pay elde edebilme amacıyla,bu durumdan çok memnun ve mutlu gözükmektedir.


Sanırım ERDOĞAN' da;Suriyeden,ülkemiz adına bir pay alamayacağını,ülkemize hiçbir katkısı olayan,yukarıda belirtmeye çalıştığımız kendi siyasal geleceğine yönelik bazı avantajlarla çırak çıkarılacağını,yıkılışına olduğu gibi,yeniden kuruluşuna yardımcı olacağı,büyük katkılar sunacağı Suriye sofrasından aç kalkacağın,yemeği; ABD ve İsrail'in yiyeceğini,kendisinin bulaşıkları yıkayacağını çok iyi bilmektedir.


Korkarım,ERDOĞAN;Suriyenin yeniden imarı ve normal düzenin tesisi için gerekli uluslararası maddi kaynak sağlanana kadar ve sonrasında da,fakir Türk halkından kemerleri sıkılarak toplanan,aslında hizmet olarak Türk halkına geri dönmesi gereken vergilerden oluşan hazinemizden; Suriye'ye, eskisinden daha da fazla para transferleri yapacak ve sözüm ona ülkemizin bekası ve güvenliği adına, örtülü ödenek son kuruşuna kadar Suriye için kullanılacaktır.Böyle olduğu takdirde,Suriyenin imarında söz sahibi olacak olan yandaş şirketler, ülkenin paralarına Suriye topraklarında da el koyacaklardır.Ülke ekonomisi hiçbir kazanç elde etmeyecek,bilakis daha da kötüye gidecektir.


Kısacası Suriye'nin anahtarı ve Suriyeye yönelik hamiliğimiz ekonomik olarak ülkemize büyük zararlar verecek,umarız; Suriye metresimiz haline gelmez,Suriye davul olarak boynumuzda asılı,davulun tokmağı da başkalarının elinde olmaz.


Suriye de ne davul, ne de davulun tokmağı olmak istemiyoruz.


Muhalefet de; artık,daha fazla gecikmeden ve oy kaygısına kapılmadan, komşumuz Suriye'nin geleceğine ilişkin ve bunda ülkemizin rolünün ne olması veya olmaması gerektiği konularındaki düşünce ve politikalarını belirlemeli ve çekinmeden yüksek sesle dile getirmelidir.23/12/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

17 Aralık 2024 Salı

SİLKELEMEK

 



Bir şeyi, üzerindekileri yere düşürmek için, şiddetle sallamak, sarsmak olarak tanımlanabilen silkelemek terimi, aslında günlük yaşamda sıkça kullanılır.


Silkelemek sözcüğü, son günlerde dikkati çekecek kadar güncel ve gündemde.


Sebebi de, ERDOĞAN'ın; ilgili bakana,CHP'li belediyelerin devlete olan borçlarını tahsil et talimatını verirken,amiyane bir şekilde, belediyeleri silkelemeye başlayın demesinden kaynaklıdır.


ERDOĞAN'ın; belediyelerin, devlete olan borçlarının, rızaları dışında, paralarına el konularak tahsil edilmesi için kullandığı silkelemek sözcüğü, gerçek ve mecazi anlamlarıyla,günlük yaşamımızda, değişik yerlerde çokça kullandığımız bir sözcüktür.


Silkelemek sözcüğünün bana göre en yakıştığı ve yerli yerinde kullanıldığı durum, dut ile yan yana geldiği, dut silkelemek tabirindeki yeridir.


Siyahıyla ve beyazıyla dut; bahar aylarının çok sevilen bir meyvesidir.Dut ağacının insan boyunun yetişebildiği alçak dallarındaki meyvelerini, dallarını biraz eğerek ellerimizle kopararak yemenin tadına doyulamaz.


Ancak, ağacın yetişemediğiğimiz yüksekte kalan güneşe açık dallarında bulunan ve olgunlaşan dutların tadı da bir başkadır tabi.İşte bu güzelim erişemediğimiz olgun dutları, kuşlara yem etmeden toplayarak yiyebilmenin en kolay,emin ve kestirme yolu da, aşağıda bir branda veya çarşaf açıp gererek dut ağacının dallarını şiddetle sallayıp sarsarak silkelemektir.


Dut ağacının dallarını silkelediğimizde, olgun dutların, patır patır ses çıkararak, dolu yağar gibi,aşağıda açtığımız brandaya veya çarşafa düşüşlerini seyretmek de,onları yemek kadar zevklidir.Eski çocukluğumuzda kalan güzel anılardandır, dut silkelemek.


Bazen uyuşuk insanlar için de kullanılır mecazen.”Sen bir silkelen de kendine gel biraz” deriz, uyuşuşuk insanlara.


Zengin insanların mal varlıklarını ifade etmek için de kullanırız bu sözcüğü.Ahmet efendi o kadar zengin ve varlıklı ki;bir silkelense tüm zenginliği ortaya çıkar deriz.


Biraz amiyane olacak ama,kalçası biraz büyükçe olan bir bayan o büyük kalçaya rağmen bir de kırıtarak endamlı yürüyorsa,arkadan gelenlerin gayri ihtiyari olarak bayana bak kalçasını amma da silkeliyor dediklerini duyarsınız.


Bir yerde Allah korusun biraz şiddetli deprem olsa,sosyal medyada hemen yer alır;”çok fena silkelendik” cümlesi.Anlarız ki;bunu paylaşanlar depremi yaşamışlar.


Bazen de, dolmuştasınızdır, hemen şöfere yakın ayakta seyahat eden bıçkın bir delikanlı,”abi beni durakta silkele” der şöfere.


Örnekleri çoğaltabiliriz,


Bir silkeleme sözcüğünden hareketle nereden nereye uzandık.


Sen çok yaşa emi ERDOĞAN. Gelmez bir daha senin gibi bir Cumhurbaşkanı. 17/12/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

5 Aralık 2024 Perşembe

CHP BÜYÜK BİR GAFLET İÇİNDE

 



Niçin mi?


2023 seçim bozgunundan sonra ısrarla yazdık ve dedik ki;2023 genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmenin doğru ve gerçek bir analizini yapabilmek için;bu seçimlerde, en başta Suriyeden olmak üzere, oradan buradan sığınmacı olarak ülkemize gelen göçmenlerden kaçı vatandaş yapılarak oy kullanma hakkından yararlandırıldı?Bu sorunun gerçek ve net cevabını elde edemezseniz, seçim bozgununun gerçek nedenlerine asla ulaşamazsınız.


Evet bu iddiamızı yineliyoruz ve CHP'yi, bu sayıya ulaşmak zorunda oldukları konusunda uyarıyoruz.


Niçin mi?


Ülkemize sığınmacı göçmen olarak gelen ve vatandaş yapılarak seçmen statüsü kazandırılan kişilerin tamamına yakını,sığınmacı göçmenleri ana vatanlarına geri göndereceklerini açıklayan CHP'ye değil, aksini savunan AKP'ye oy verecekleri kesin olduğuna göre,bu rakamın önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.


AKP ve onun genel başkanı ERDOĞAN'ın tek derdi, girdiği her seçimi kazanmak ve koltuğunu korumak olduğuna göre, ERDOĞAN'a seçimlerde bir oy'un dahi ne kadar önemli olduğunu izaha gerek yok sanırım.


ERDOĞAN için de en garantili ve kolay oy deposu, otomatikman sığınmacılıktan vatandaş ve seçmen yapılan kişiler değil midir?


2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde,tüm eşitsizliklere rağmen, ERDOĞAN çok az bir oy farkıyla galip gelerek Cumhurbaşkanı seçilmedi mi?


Evet çok az bir oy farkyla seçildi.


Diyelim ki üç milyon sığınmacı vatandaş yapıldı ve kendilerine oy kullandırıldı.Al sana üç milyon bedava ve garanti oy.Bu durumda,ERDOĞAN; KILIÇDAROĞLU'na karşı üç milyon oy farkıyla sandığa gitmiş olmuyor mu?Sandığa cebindeki üç milyon garanti oyla giden ERDOĞAN'ı nasıl seçim yenilgisine uğratacaksınız hiç düşündünüz mü?


Şimdi halkoylamaları ve anletler yapılıyor ve CHP sürekli birinci parti çıkıyor ve CHP'ye gaz veriliyor.CHP'nin de hoşuna gidiyor tabi.


Hiç sorgulayan oldu mu?Anket yapılan kişiler arasında; Suriyeli ve sair sığınmacılıktan vatandaş yapılan kişiler var mı, varsa kaç kişi bu ankete cevap verenler?


Demem o ki;ankete katılanlar arasında Suriyeli ve sair yabancı ülkelerden sığınmacı olarak gelip de vatandaş yapılan seçmen kişiler yoksa, bu anket sonuçlarına asla güvenilemez,CHP'nin birinci parti çıkması havada asılı kalır.


Şimdi önümüzdeki seçimlere kadar daha üç buçuk sene var ve ülkemiz her yerden göç almaya devam ediyor ve bu duruma AKP iktidarı tarafından göz yumuluyor, yeniden karışan Suriye'den yeni bir göç dalgası ihtimalini de düşünürsek,adaylığını sağlayabilirse, 2028 seçimlerinde de ERDOĞAN'ın işi iş vallahi,al sana bedava ve garantili oy potansiyeli yeni vatandaş ve seçmen adayları.


CHP seçim kazanmak istiyorsa,biraz da göçmenler,sığınmacılar ve bunların yasa dışı ve kolayca vatandaş yapılmalarının üzerinde çalışmak ve bu konuya emek vermek ve bilgi sahibi olmak zorundadır.


Aksi halde yine nal toplar ve dövünür dururuz.05/12/2024


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu