Bugün,
5.Nisan.2025 avukatlar günü.
Avukatlara
verilmesi gereken önem ve değer,onların şahıslarına değil,
temsil ettikleri ve yerine getirdikleri savunmanın ve savunma
hakkının kutsallığından ve tüm özgürlüklerin teminatı
olmasından kaynaklanmaktadır.
Biz,yargının
üç kurucu unsurundan, iddia,savunma ve karar makamlarının tümünde
oturan ve bu makamlarda görev yapan 55 yıllık bir hukukçu olarak
diyoruz ki; hakim olsun, savcı olsun, bir hukukçunun erişebileceği
en üst ve son makam, savunma, yani avukatlık makamıdır.
Bu nedenle,
sıfatı,makamı ve mevkii ne olursa olsun, herkesin, avukatlarımıza
hak ettikleri değeri vermeleri, savunma mesleğine saygı duymaları
gerekir.
Hiç dikkat
ettiniz mi? Hakkında en küçük bir iddiada bulunulan ve suçlanan
herkes'in, ilk önce kapısını çaldığı kişi avukatlardır.
Hatta, suçlanan kişinin bizzat avukat olması halinde dahi,
suçlanan o avukatın da ilk kapısını çaldığı kişi, diğer
bir avukat arkadaşı olmaktdır.Bu örnek dahi, savunmanın ve
avukatın önemini gözler önüne sermektedir.
Peki, ülkemizde
savunma mesleğine ve bunu icra eden avukatlarımıza hak ettikleri
gereken önem verilmekte midir?
Malesef, bu
soruya olumlu bir cevap verebilmemiz mümkün değildir.
Gerektiğinde
Yüce Divanda yargılanan Cumhurbaşkanlarının,Başbakanların ve
Bakanların dahi savunmalarını üstlenen avukatlara,daha dün
diyebileceğimiz yakın tarihe kadar ülkemizde verilen değer,
üçüncü dereceden bir devlet memuruna verilen değerin dahi
altındaydı.
Bu örneği
niçin veriyoruz? Niyetimiz üçüncü dereceden memura değer
vermemek, onu küçük görmek değildir, yanılmıyorsak üçüncü
dereceden itibaren, 3,2 ve 1. dereceye terfi eden devlet
memurlarına,çok eski tarihlerden bu yana yeşil pasapor verildiği
halde, avukatlarımıza; yeşil pasaport dan yararlanma hakkı,mensubu
olduğum İzmir Barosu dahil, tüm barolarımızın ve Türkiye
Barolar Birliğinin uzun yıllara dayalı uğraşıları sonunda, hem
de avukatların söz sahibi olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından çıkarılan bir yasa ile çok yakın tarihlerde
tanınmıştır.
Yargının üç
kurucu unsurundan birisi olan ve avukatlarla birlikte görev yapan
hakimlerimizin azımsanamayacak olan bir bölümü de; maalesef,
savunma makamını ve avukatlarımızı, görev yapmalarının önünde
bir engel olarak görmekte, savunma makamının hakkını vermeye
çalışan ve üstlendiği görevi hakkıyla yerine getirmek, maddi
hakikate ulaşmak, adil yargılanma hakkını hayata geçirmek için
çırpınan ve yeri geldiğinde hakim ile hukuki tartışmaya girmek
zorunda kalan avukatlarımızı, duruşmanın huzurunu bozdukları
uydurma gerekçesiyle, dışarı atmakla tehdit edebilmekte,
genellikle buna cüret edemese de, avukatlarımızın asaplarını
bozmakta, dikkatlerinin dağılmasına neden olmaktadırlar.
Bunda, bazı
avukatlarımızın, temsil ettikleri savunma makamının hakkını
vereremeyerek,gerektiğinde hakim karşısında dik duramayışlarının
da büyük katkısının olduğu, inkar edilemez bir gerçektir.
Şu anda
avukatlık yapan bu satırların yazarı olarak, duruşmalarda
başımıza gelen yaşadığımız canlı olaylardan bir örnek
verecek olursak; ismi lazım değil,İzmir ilindeki bir ağır ceza
mahkemesinde, avukat olarak savunma makamını temsil ederken, ihsası
rey anlamında ve hatta reddi hakim koşullarını taşıyan,
tarafsız bir hakime yakışmayacak beyanlarda bulunan mahkeme
başkanıyla haklı olarak girdiğimiz tartışmaya tanık olan
tanımadığımız ve o anda farkına dahi varmadığımız bayan bir
stajyer avukatın, duruşmanın bitiminde arkamızdan yanımıza
gelerek, bizi tebrik edişini, savunma makamının hakkını veren ve
gerektiğinde mahkeme başkanıyla sert tartışmalara girebilen
avukatlara pek tanık olmadığını beyan edişini, savunma
makamının hakkını ve itibarını koruyan ve uyarılarıyla
mahkeme başkanına hak ettiği dersi veren bizimle tanışmak
istemesini, üzülerek de olsa burada açıklamak zorundayız.
Hakimlerimiz,
hiç unutmamalı ve çok iyi bilmelidirler ki; ülkemizde yok olma
noktasına gelen, yerlerde sürünen yargının bağımsızlığını,
demokrasinin ilkelerini, insan hak ve özgürlüklerini savunan
kuruluşlar ve kişiler; Türkiye Baroar Birliği,barolarımız ve
aydın sorumluluğunu taşıyan avukatlarımızdır. Hakimlerimizin,
emekli olduktan veya istifa ederek, oturdukları kürsünün, avukata
göre daha rakımlı koltuğundan indikten sonra ilk çalacakları
kapı, avukatlık ruhsatı talep etmek üzere, Barolarımız
olmaktadır. Yukarıda bahsettik, hukuk mesleğinin zirvesi, en tepe
noktası ve son durağıdır, avukatlık.
Avukatlık
mesleği ve savunma;bugün, ülkemizde bağımsız değildir.Zira,
maalesef ülkemizde yargı bağımsızlığını yitirmiş olup,Türk
Milleti adına, egemenlik hakkının bir kolu olan yargı yetkisini
kullanan, yargının iddia ve karar makamını temsil eden savcı ve
hakimlarimiz,sistem gereği, yürütmenin vesayeti altında görev
yapar hale getirilmiştir.Bu vesayetin en çarpıcı
örneklerine,nedenleri olmadığı halde, masum kişilerin,uydurma
gizli tanık aldatmacalarıyla gece yarıları gözaltına alınıp,
sonrasında tutuklanarak zindanlara atılışlarıyla, canlı olarak
tanık olmaktayız.
Yargının üç
ayağından iddia ve karar makamlarının, bağımsız ve tarafsız
olamadıkları ülkemizde, bunun zorunlu sonucu olarak, savunmanın
da bağımsızlığından bahsedilemez.Savunma bağımsız olarak
görevini yapsa da,bağımsızlığını ve tarafsızlığını
yitirmiş bir iddia ve karar makamı eşliğinde,tek başına
bağımsız olan avukatlarla hukuk ve özgürlükler adına varılacak
olan sonuç,maalesef bir HİÇ'dir.
Nereden nereye,
bir avukatlar gününden de yine uzun bir makale çıkarmış olduk.
Yazacak ve
paylaşacak daha çok sorun var ama, tadında bırakarak, yargının
savunma ayağının mümtaz temsilcileri olan tüm avukatlarımızın;
yargının tüm sorunlarının çözümlendiği,yargının bağımsız
ve tarafsız olduğu günleri görmek arzu ve özlemi içinde,
avukatlar gününü kutluyor ve herkesi, daha ihtiyaç duymadan,
savunma hakkına ve avukatlarımıza sahip çıkmaya ve saygılı
olmaya davet ediyorum. 05/04/2025
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
İzmir Barosu
Üyesi Avukat