30 Temmuz 2015 Perşembe

TERÖR'Ü MANUKYANIN EVİNDE Mİ GÖRÜŞÜP TARTIŞACAĞIZ?




AKP ve Tayyip Bey, 7 Haziaran seçimleri sonunda iktidardan düşünce, olanlar olmuş ve saatin zembereği boşalmıştır.

Bize göre, AKP ve MHP gizli bir ittifak içine girerek uyguladıkları politikalar ve açıkladıkları söylemleriyle, ülkeye büyük kötülük yapmaktadırlar.

MHP lideri BAHÇELİ, seçimden sonra, 80 milletvekiliyle Meclise girmiş bulunan HDP'yi yok saymış ve son günlerde tırmanan PKK teröründen dolayı, doğrudan HDP'yi sorumlu tutarak, Yargıtay C.Başsavcılığını HDP hakkında kapatma davası açmaya çağırmış olup, MHP ile AKP elbirliği ile HDP'ye linç girişiminde bulunmaya başlamışlardır.

Benzeri linç girişimi, daha önceki doksanlı yıllarda da yaşanmış ve ülkemiz bu linç girişiminden hiçbir yarar sağlamamış ve zarar görmüştür.

PKK terör örgütünü muhatap kabul ederek, çözüm süreci adı altında müzakere masasına oturarak pazarlık yapan, İmralıdaki PKK liderinin talimatlarının Kandile ulaştırılmasına katkı sunan AKP iktidarı, 7 Haziran seçimlerinde HDP'nin barajı aşarak AKP'yi tek başına iktidardan düşürmesi, kırılma noktası olmuş ve tırmanan PKK terörü ile HDP arasında doğrudan ilişki kurularak, HDP Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması hazırlığı içine girilmiştir.

Tayyip Bey'in demeçlerini talimat olarak algılayan savcılıklardan Fezlekeler Meclise göndrilmeye başlanmıştır.

AKP'li bir bakan, HDP'nin başına geçirilmek istenen çorabın gerekçesini itiraf etmiş ve 7 Haziran seçimleri öncesinde, “seni başkan yaptırmayacağız” diyen HDP'nin, Tayyip Bey'i tahrik ettiğini, seçimlerde, siyasi kişiliği bulunmayan Tayyip Bey'i muhatap aldıklarını, seçim stratejilerini Tayyip Bey'e karşı yürüttüklerini iddia etmiştir.

Bu açıklamayı yapan AKP'li bakan uzayda mı yaşamaktadır, 7 Haziran eçimleri öncesinde tarafsız Cumhurbaşkanı olduğunu unutarak meydanlara çıkıp, başkanlık sistemini getirmek için AKP lideri gibi milletten AKP için oy isteyen, seçimleri kendisinin savunduğu başkanlık sisteminin referandumu haline getiren kişinin Tayyip Bey'in kendisi olduğunu görmüyor mu?

Tayyip Bey, tarafsız cumhurbaşkanlığını bir kenara bırakarak, kendisini siyasi bir figür haline getirdiğine, kendi savunduğu başkanlık sistemini, seçimde halkın oyuna sunduğuna göre, Tayyip Bey'in, siyasi bir kişiliğinin olmadığını, tarafsız bir cumhurbaşkanı olarak kaldığını savunabilir misiniz?

Lütfen kimse milletin aklıyla alay etmesin.

Gelelim, bugün (30/07/2015) MHP lideri BAHÇELİ'nin yaptığı talihsiz açıklamaya.

Sayın BAHÇELİ, CHP'nin büyük bir sorumluluk örneği göstererek iyi niyetlli olarak, son günlerde tırmanışa geçen PKK ve IŞİD terörünü görüşüp tartışmak ve araştırmak için bir araştırma önergesi vererek Meclisi olağanüstü toplantıya çağırmasını eleştirmiş ve CHP'yi, HDP ile işbirliği yapmakla itham etmiştir.

Son günlerde tırmanan bölücü ve dinci terör örgütlerinin terör eylemlerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülüp tartışılmasından daha demokratik ve doğal başka bir şey olabilir mi?

Sayın BAHÇELİ, Milletvekili olarak Meclisin bir üyesi değil midir, kendisi niçin milletvekili olmuştur, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ülkenin en yetkili organı değl midir?

Sayın BAHÇELİ, bu talihsiz demeciyle, milletvekili olarak kendisini inkar etmektedir.

Bu millet BAHÇELİ'yi, en başta terör olmak üzere, Türkiyenin sorunlarını çözsünler diyerek milletvekili seçip, milli iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiştir.

Buradan Sayın BAHÇELİ'ye haklı olarak soruyoruz; tırmanan PKK ve IŞİD terörünü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüp tartışmayacağız da, Manukyan'ın evinde mi tartışacağız?

Buradan AKP ve MHP yöneticilerini uyarıyoruz, bu kafayla giderseniz, olası bir erken seçimde avucunuzu yalarsınız.

Şu gerçeği herkes kafasına sokmalıdır.Milliyetçilik; herşeyden önce, ülkesini ve ülke insanını sevmektir, ülkenin terör sorununu, siyasal rant aracı olarak kullanmak ve istismar etmek,asla milliyetçilik değildir.Aklınızı başınıza toplayın.30/07/2015


Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

KEŞKE YANILAN TARAF BİZ OLSAYDIK

Kendisini çözüm sürecinin mimarı ilan eden ve bundan siyaseten nemalanan Tayyip Bey, şu anda ÇİN gezisinde eğleniyor, ÇİN gezisine çıkmadan önce sonlandığını ilan ettiği çözüm sürecinin duvara toslamış olması nedeniyle akan ve akmaya da devam eden şehit kanlarını ve şehitlerin babasız kalan yavrularını görmezden gelerek çıktığı, turistik geziden öteye hiçbir anlam taşımayan ÇİN gezisiyle ilgili olarak, bugün SÖZCÜ Gazetesinin manşetten verdiği, “TAYYİP ÇİN GEZİSİNDE! “ başlıklı haberinin altında yer alan; Tayyip Bey'in kendisini karşılayan Çinli çocuklarla neşeli pozu, Tayyip Bey'in, ülkede akan kandan ve yetim kalan Türk çocuklarından etkilenmediğini ve ülkenin içinde bulunduğu durumu umursamadığını göstermesi yönünden çok çarpıcıdır.
Bu günlere tesadüfen gelinmedi.Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
28.08.2009 da kaleme aldığımız “ÇIKMAZ SOKAK” başlıklı makalemizde, bakınız neler yazmışız? İki paragrafına aşağıda aynen yer veriyoruz.
“AKP iktidarı, Güneydoğuda, etnik temele dayalı bir Kürt sorununun varlığını kabul ederek, bu sorunu çözeceği iddiasıyla meydana çıkmış ve anaların göz yaşlarıyla, evlat acılarını dindirme, barış ve kardeşliği sağlama gibi duygusal ve kulağa hoş gelen sloganlarla, ülkenin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve üniter devlet yapısını ortadan kaldıracak olan tehlikeli gidişi perdelemeye ve halkın gözünü boyamaya çalışmaktadır.
PKK terör örgütünün lideri ÖCALAN' ın, avukatları aracığı ile gönderdiği, kısmen basına da yansıyan yol haritası ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin ülkeyi bölünmeye götürecek olan önerileri, keza bu sürecin ÖCALAN dışlanarak yürütülemeyeceğini ilan eden PKK nın siyasal uzantısı partinin tutumu karşısında, çıkmaz bir sokağa giren AKP iktidarının; PKK teröründen kaynaklanan kanı ve anaların gözyaşını sonlandırarak, barış ortamını yeniden tesis etmeyi ne şekilde başaracağını merak ediyor ve mevcut koşullarda başarısız kalmaya mahkum olan bu serüvenin sonucunu merakla bekliyoruz doğrusu.”
Yine, 19.Ekim.2009 da, Kuzey Iraktaki PKK Kamplarından barış ve kardeşlik adına davet üzerine yurdumuza gelen ve Habur sınır kapısından giriş yapan 34 kişilik PKK grubunun bu girişiyle ilgili olarak kaleme aldığımız 23.10.2009 tarihli “TERÖR'ÜN ZAFERİ” başlıklı makalemizde de, bakınız neler yazmışız?Aşağıda aynen aktarıyoruz;
“ Evet, Yanlış okumadınız, PKK yirmi beş yıllık silahlı mücadeleyi kazanmış ve maalesef terör zafere ulaşmıştır. Daha doğrusu, zafer, Kürt açılımının mimarları tarafından, PKK terörüne adeta hediye edilmiştir.
19.Ekim.2009 pazartesi günü, Kuzey Iraktaki PKK kamplarından sözüm ona barış ve kardeşlik adına planlı bir şekilde yurdumuza davet edilen 34 kişilik PKK grubu, zafer kazanmış ve vatanını düşman işgalinden kurtarmış muzaffer bir ordunun mağrur mensupları gibi, sevgi gösterileri eşliğinde, büyük bir gurur ve coşku ile Habur sınır kapımızdan giriş yapmıştır.
Dağdan inerek, yurda dönüş yapan PKK militanlarının barış ve kardeşliğe katkı yapan bu üstün fedakarlıkları (!) AKP iktidarı tarafından karşılıksız bırakılmamış ve bir karşı fedakarlık örneği gösterilerek, sınır kapısında hazır edilen savcı ve hakimler marifetiyle, usul' en sorgulanan PKK militanları, PKK terör örgütünden kayıtsız şartsız ayrıldıklarını açıkça beyan etmemelerine, Öcalan istediği için yurda döndüklerini beyan etmelerine rağmen, bu beyanları görmezlikten gelinerek, önceden planlandığı gibi ve TCK. nun etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesine aykırı olarak, kısa sürede serbest bırakılmışlardır.
Serbest kalan (34) kişilik PKK militan grubu; PKK' nın siyasal uzantısı partinin öncülüğünde ve organizasyonu eşliğinde yol boyundaki tüm Güneydoğu il ve ilçelerimizi de ziyaret edip konakladıktan sonra, gerçek niyetlerini dolaylı olarak çok güzel ifade eden, başkent olarak nitelendirdikleri son durakları Diyarbakır ilimizde,”Başkente hoş geldiniz” pankartları ile karşılanmışlar ve çok kalabalık ve coşkulu bir miting ile tören resmi geçitlerini, şimdilik tamamlamışlardır.
Kürt açılımı, demokratik açılım, barış ve kardeşlik açılımı; ne söylerseniz söyleyiniz, tüm bu açılımların mimarlarının keyiflerine, şimdilik bir diyecek yok doğrusu.
Bu manzara karşısında, şehit yakınları ile gazilerimizin sert tepki göstermeleri üzerine, bu açılımların baş mimarı, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN' ın keyifi biraz kaçar gibi olmuşsa da, dağdan dönüş yapan PKK' lıları ve malum parti ileri gelenlerini, aşırı kutlamalarla şehit yakınlarını tahrik etmemeleri konusunda uyarma gereği duyan ERDOĞAN; mimarlığını yaptığı malum açılımları halkımıza anlatmak için il il dolaşmaya başlamıştır.
Dönüş yapan PKK militanlarının pişmanlık ifade etmeyen tutumları ve yapılan kutlamalar, PKK ve yandaşlarının daha büyük beklenti içinde olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Yapılan kutlamaların, en başta AKP iktidarı olmak üzere, bazı kesimler tarafından, barış ve kardeşlik için duyulan ortak sevincin bir tezahürü olarak değerlendirilmesini, biz gerçekçi bulmuyor ve büyük bir beklenti içine sokulan PKK' nın, beklentilerinde hayal kırıklığına uğraması halinde, terörün bugünleri de aratacak oranda şiddet kazanacağını düşünüyoruz.
Barışı ve kardeşliği bozan taraf kim? Allah'ınız aşkına bir açıklar' mısınız.
Hem bölücü terör örgütü kurup binlerce kişiyi öldürerek kendi elinizle barış ve kardeşliği katledeceksiniz, ondan sonra bir nevi gizli af ile af edilerek dağdan inip geleceksiniz ve hiçbir suçluluk ve pişmanlık duygusuna kapılmadan, büyük bir şamata ve kutlama törenleri yapacaksınız, ondan sonra da, biz, barış ve kardeşliğin yeniden tesis edilmesini kutluyoruz diyeceksiniz. Veya birileri sizin adınıza öyle söyleyecek.
Yemezler kardeşim. Yapılan kutlamalar, PKK terörüne kazandırılan zaferin ve Diyarbakır ilimizin, PKK ve yandaşlarının, çok yakın bir tarihte kendi Başkentleri olacağı beklentisini ve özlemini dile getiren, nafile kutlamalardır. Kimse kimseyi kandırmasın, PKK ve yandaşları da boşuna umutlanmasın lütfen.
Kanımızca, PKK ve yandaşlarının umutlandırıldığı ve büyük bir beklenti içine sokulduğu, şehit yakınlarının ve gazilerimizin rencide edilerek açıkça tepki koymaya itildikleri bugün, asıl Kürt sorunu nur topu gibi dünyaya gelmiştir.
Bugün gelinen hepimizin tanık olduğu durum ve manzara, kanımızca, Kürt sorununun sonuna gelindiğini değil, yeni başladığını ortaya koymuştur.
Yeni Kürt sorunu vatana ve millete hayırlı olsun(!) “
Keşke, yıllar öncesine dayalı bu tespit ve değerlendirmelerimizde yanılan taraf biz olsaydık. 30/07/2015

Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

28 Temmuz 2015 Salı

ÜLKEMİZİN EN BAŞ SORUNU


Eğri oturalım doğru konuşalım, şu anda ülkemizin öncelikli olan en baş sorunu, ülke olarak bugünkü tüm sorunlarımızın temelinde yer alan Tayyip Bey'in; samimi olmayan,kendi şahsi ve siyasal çıkarlarını ve egosunu öne çıkaran, yanlış ve değişken politikaları ve Cumhurbaşkanı olarak, ülkenin yönetimini, ülkenin yönetiminden tek sorumlu olan Başbakana bırakmayarak, Anayasayı ve parlamenter sistemin ilkelerini çiğneyerek, ülke yönetimine doğrudan müdahale eden ve Başbakan üzerinde vesayet oluşturarak, ülkemizde çift başlı bir yönetimi uygulamaya koyan tutum ve davranışlarıdır.
Ne acı değil mi?
Bir ülkenin Cumhurbaşkanılığı koltuğunda oturan zat; ülkemizin içinde bulunduğu, son günlerde zirve yapan, yanlış terörle mücadele yöntemleri ve yanlış dış politikalardan kaynaklı sorunlarımızın temelini oluşturmakta ve bizzat kendisi ve Anayasa dışı uygulamaları, bu ülkenin en baş sorunu haline gelmiş bulunmaktadır.
Tayyip Bey; Başbakan olarak yaklaşık 13 yıl ülkeyi yönetmiş olmasına rağmen, ülkenin bugün içinde bulunduğu PKK ve IŞİD terörünün tırmanmasının sorumluluğunu üzerine almamakta ve suçu, utanmasa, muhalefet partilerinin üzerine atma aşamasına gelmiş ve topu tek başına PKK terör örgütünün üzerine atarak, sorumluluktan sıyrılma çabası içine girmiştir.
Dile kolay, 13 yıldır bu ülkeyi tek başına AKP ve Tayyip Bey yönetmemiş ve halen de geçici olarak yönetmeye devam etmiyorlarmış gibi, sorumluluk üstlenmeyen, derisi kalın bir iktidar ile yüz yüzeyiz.
13 yıl çok uzun bir zamandır, Tayyip Bey ve partisi iktidara geldiğinde doğanlar, birkaç sene sonra askere gideceklerdir.Türk siyasetinde efsane olan ve sağ partilerce hala siyasi mirası paylaşılamayan rahmetli Adnan MENDERES dahi, ülke yönetiminde on yıl dayanabilmiştir.
Bu ülkenin sorunları, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana giderek ve katlanarak artmışsa, bunun tek sorumlusu, 13 yıldır tek başına iktidar olan tüm yetkileri elinde tutan, iktidar çoğunluğuna dayanarak istediği yasayı zahmetsizce ve kısa sürede parlamentodan geçirebilen, örtülü ve örtüsüz tüm ödenekleri hesapsız bir şekilde harcayabilen AKP iktidarı ve onun lideri Tayip Bey'den başkası değildir.
Kürt sorununun varlığını kabul eden ve sözüm ona bu sorunu çözmek için, adına çözüm süreci dediği süreci başlatan, İmralı ve Kandil arasındaki mekik siyasetini uygulamaya koyan, bölücü PKK terör örgütüyle masaya oturarak müzakereye başlayan, bu sayede anaların göz yaşlarını dindirmekle övünerek,bu çözüm sürecinden istifade edip seçimler kazanan Tayyip Bey; başkanlık sistemini tesis için kendisine büyük umutlar bağladığı 7 Haziran seçimleri öncesinde yaptırdığı seçim anketleriyle, çözüm süreci nedeniyle başıboş bıraktığı bölücü PKK terör örgütünün, bölgede güçlenerek kendi hakimiyetini kurmaya başlaması nedeniyle, milliyetçi oyların bir kısmının MHP'ye kaymaya başladığını görerek, politika değiştirmiş, Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığını beyan etmeye başlamış ve PKK ile varılan ve Dolmabahçe Sarayında açıklanan on maddelik Dolmabahçe mutabakatından haberinin olmadığını beyan ederek, milletimizi şaşkınlık içinde bırakmış, esasen; başı, kıçı, içeriği ve kırmızı çizgileri belli olmayan, PKK örgütünü oyalamaya ve seçimkazanmaya yönelik çözüm sürecinin sonlanmasına neden olmuş ve çözüm sürecinden dolayı büyük bir beklenti içine sokulmuş bulunan ve AKP iktidarı tarafından kandırıldığını anlayarak büyük bir hayal kırıklığına uğratılan bölücü PKK terör örgütü; Tayyip Bey ve AKPden bir cacık olmayacağını(bu tabir AKP patentlidir, bir kez izinsiz kullanıyoruz kusura baklmasınlar)anlamış olacak ki; maalesef, bölücü terör eylemlerine hız vererek, güvenlik güçlerimizin değerli mensuplarını şehit etmeye başlamıştır.
Terör ve terörle mücadele çok hasssa bir konu olup, asla politik çıkarlara alet edilmemelidir.Dini politikaya alet ederek nemalanan Tayyip Bey ve AKP iktidarı, terör sorununu,seçim kazanmaya endeksli bir takım gayri ciddi çözüm vaatleriyle çözmeye kalkıştığı için, ülkemiz son günlerde kan gölüne dönmüştür.
Tayyip Bey ve AKP iktidarının uygulamaya koymak istediği son senaryo; olası bir erken seçimde, tırmanan PKK terörünün sorumluluğunu üzerlerine atarak HDP'yi itibarsızlaştırıp baraj altında bırakarak, güneydoğuda kaybettiği milletvekillerini yeniden kazanmak, PKK'ya yönelik eski güvercin politikasını terkederek uygulamaya koyduğu şahinleşme politikasıyla MHP'den aşracağı milliyetçi oyların da yardımıyla yeniden tek başına iktidar olmaktır.
Bize göre, seçmen artık çok uyanık olmalı, AKP'ye kanmamalı ve kendisine aşağıdaki soruyu sorarak cevabını da vermeye çalışmalıdır..
Tayyip Bey ve güdümündeki AKP, 13 yıl boyunca bu ülkeyi tek başına istediği gibi yönetmedi mi, diyelim ki olası bir erken seçimde yeniden tek başına iktidar oldu, ne değişecektir?
Hani bir söz vardır.Bugüne kadar yaptıklarımız, bundan sonra yapacaklarımızın garantisidir. Evet, Tayyip Bey ve AKP iktidarının, 13 yıl içinde ülkemizi getirdiği bu felaket ortamından memnunsanız ve bu felaketin garantisiyle, ülkemizin daha büyük felaketleri de yaşamasını istiyorsanız, işte sandık, hiç durmayın ve olası bir erken seçimde AKP'ye oy vererek hayrını görünüz.28/07/2015

Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

ERKEN SEÇİM HAVA HAREKATI


Görüşmeleri devam etmekte olan AKP-CHP koalisyonunu kimse hayal dahi etmemelidir.
Tayyip Bey'in, devam eden AKP üzerindeki vesayetine rağmen, bir AKP-CHP koalisyonunun kurulacağını beklemek abesle iştigaldir.
Tayyip Bey'in vesayeti altındaki AKP ile CHP'nin bir koalisyon hükumeti kurup ülkeye faydalı olabilmeleri, işin doğasına aykırıdır.
AKP ile CHP hangi asgari müştereklerde anlaşabileceklerdir?
AKP; Anayasamızın açık hükümlerine göre, benimseyip özümsemesi gereken laiklik ilkesini, kuvvetler ayrılığı ilkesini, Cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesini,yargı bağımsızlığını,basın, düşünce ve düşünceyi açıklama, barışçıl ve silahsız toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüklerini dahi benimsyerek içine sindirememiş bir parti olup, bir koalisyon için üzerinde konuşulmaması, aslında, orta sağ ve orta sol tüm partilerin gözü kapalı benimsemiş olmaları gereken bu ilkeler ve özgürlükler konusunda dahi, aralarında derin uçurum ve anlayış farkı bulunan AKP ile CHP; bu Anayasal ilke ve özgürlükler üzerinde dahi anlaşamayacaklarına göre, asıl üzerinde anlaşıp uzlaşmaları gereken, yolsuzluklarla ve yoksullukla mücadele, Tayyip Beyin parlamenter sstem üzerindeki vesayetinin kaldırılması, kaçak sarayın Anayasal yetki hudutlarına çekilmesi, ekonomik sorunların çözülmesi konularında nasıl bir uzlaşmaya varacaklarını, düşünek dahi istemiyoruz.
Bu nedenle, aralarındaki koalisyon görüşmelerini sürdürmelerine rağmen, bize göre; AKP de,CHP de, uzlaşamayacaklarını ve kuramayacaklarını bildikleri halde, kesin olan bir erken seçimde, koalisyon için ellerinden gelen çabayı sarf ettiklerini, buna rağmen başarılı olamadıklarını savunabilmek ve seçmenin tepkisini çekmemek için, kamuoyunu oyalama ve kendilerine mazeret üretme çabası içindedirler.
Daha önceki bir yazımızda da açıkladık, AKP üzerindeki vesayetini devam ettiren Tayyip Bey de, açıkça beyan etmese de, imalı konuşmalarıyla ve ortaya koyduğu vücut diliyle, bir AKP ve CHP koalisyonundan yana olmadığını, gönlünde yatan aslanın, bir erken seçim olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu toplum şunu çok iyi bilmelidir ki;Tayyip Bey ve AKP mensup ve yandaşları, ülke menfaatini değil, partilerinin menfaatini üstün tutmakta ve 13 yıllık iktidarlarını sürdürebilmek için,her yolu mübah görmektedirler.
Bu nedenle AKP ve Tayyip Bey, bundan önce kazandıkları yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Kürt kartını kullanmış ve Kürt oylarını alabilmek için, çözüm süreci adı altında bir senaryoyu uygulamaya koyarak seçimlerde başarı kazanmış, bunun karşılığında, bölücü PKK terör örgütüne yönelik operasyonları askıya alarak, güvenlik güçlerini pasifize etmiş, örgütün bölgeyi taamamen eline geçirerek daha da güçlenmesine neden olmuş, ancak, son 7 Haziran milletvekili seçimlerinde, hem Kürt oylarını ve hem de milliyetçi oyların bir kısmını HDP ve MHP'ye kaptırarak tek başına iktidarı kaybetmesi üzerine, zorunlu olarak,elindeki kartlarda bir değişikliğe gitme gereği duymuş ve IŞİD tarafından Suruç da gerçekleştirilen calı bomba katliamı ve bunu takip eden günlerde de, PKK tarafından gerçekleştirilen polislere yönelik suikast ve yine IŞİD tarafından gerçekleştirilen ve bir astsubayımızızn şehit edildiği sınır karakolumuza yönelik silahlı saldırıları bahane eden AKP geçici ve azınlık iktidarı, üçyüz altmış derece bir dönüş yaparak, eline milliyetçilik kartını almış ve yapılacak olan erken seçimde, 7 Haziran seçimlerinde MHP'ye kaptırdığı milliyetçi oyları fazlasıyla geriye alarak yeniden tek başına iktidara gelebilmek için, çözüm süreci senaryosunu çöp sepetine atmış, daha önce silah ve cephane yardımı yaparak güçlenmesine katkı yaptığı IŞİD terör örgütüyle de köprüleri atarak savaşma kararı almış, IŞİD ve PKK terör örgütlerine yönelik sınır ötesi hava harekatını başlatmış ve Suriye batağına adım atmıştır.
IŞİD karargah ve mevzilerine yönelik olarak başlatılan hava harekatına, IŞİD tarafından şehit edilen astsubayımızın ismi verilmiş ise de, bize göre bu hava harekatına, “erken seçim hava harekatı” da diyebiliriz.
Bu hava harekatı, bize göre, erken seçimin işaret fişeğidir
Tayyip ve Ahmet Beyler; daha bu aşamalara gelmeden, zamanında alabilecekleri tedbirleri almadıkları için bugün uygulamaya koymak zorunda kaldıkları IŞİD ve PKK'ya yönelik hava harekatıyla, aynı zamanda kendi siyasal gelecekleri için, ülkemiz üzerinden yeni bir kumar oyununa başlamış bulunmaktadırlar. Umarız, kendileri ve ülkemiz için hayırlara vesile olur. 26/07/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

21 Temmuz 2015 Salı

BİZ LANETLEMİYORUZ



Ülkemizi yasa boğan ve 31 kişinin ölümü ile sonuçlanan canlı bomba katliamı üzerine, görsel ve yazılı basında dünden bu yana yer alan ve en çok söylenen söz, hiç şüphe yok ki; “bu katliamı yapanları lanetliyoruz” sözüdür.

Hayır,biz; bu katliamı yapan dinci IŞİD terör örgütünü ve teröristlerini asla lanetlemiyoruz.

İslam olup olmadığına bakmaksızın, kendisinden yana ve kendi inanç ve mezhebinden olmayan, kendisini desteklemeyen her önüne gelen kişi ya da kişileri, acımasızca katleden, kafa kesen, azgın IŞİD örgütü ve militanlarının işi bu, adamlar işlerini yapıyorlar, ülkemize bir demet gül ile gelip, bir ihtiyacınız var mı,size nasıl yardımcı olabiliriz? Diye soracak değiller herhalde.

Bu nedenle, Allahsız IŞİD terör örgütünün, kendi uzmanlık alanı olarak gerçekleştirdiği ve 31 masum vatandaşımızın ölümüne neden olan bu katliam eyleminden dolayı, IŞİD terör örgütünü ve militanlarını asla kınamıyor ve lanetlemiyoruz.

Biz; basında da yer alan, tüm istihbari bilgilere rağmen, adeta geliyorum diye bağıran ve göz göre göre gelen bu katliamı önleyemeyen, ağzı ishal olmuş gibi her ortamda ve her vesileyle sürekli konuşan, ancak hiçbir çözüm üretemeyen, kendi politik yararını ve çıkarlarını,ülkenin ve ülke vatandaşının yararının üzerinde gören, yanlış Suriye ve Ortadoğu politikaları yüzünden, ülkemizi Suriye bataklığına çeken, en başta IŞİD olmak üzere, acımasız dinci terör örgütlerini ülkemizin başına bela eden, Suriye sınırımızı yol geçen hanına ve adeta kevgire çeviren kişileri ve iş başındaki siyasal iktidarı kınıyor ve lanetliyoruz.

Bugün sorulması ve cevaplarının bulunması gereken sorular; bu katliamı, kim ya da kimler, hangi amaçla yapmış olabilirler sorusu değildir.Bize göre bu soruların cevabı malum olup, bu soruların cevabının bize bir faydası da yoktur.Zira, kimden gelirse gelsin, ülkemize yönelik dış kaynaklı terör saldırılarına ve katliamlarına karşı, hiçbir ayırım yapmadan, her türlü önlemi almak ve vatandaşlarının can güvenliklerini sağlamak,siyasal iktidarın asli vazifesidir.

Bu itibarla, bugün sorulması ve cevabının alınması gereken sorular; ülkemiz bu duruma kimler tarafından ve hangi yanlış politikalar yüzünden getirilmiştir soruları olmalıdır.

Hiç kimse kusura bakmasın ve alınmasın ama, bize göre, bu soruların cevabı şudur; son Suruç katliamı dahil, ülkemizin bugün içinde bulunduğu kötü şartların tek müsebbibi, ülkemizi yanlış Suriye politikası yüzünden Suriye bataklığına çeken, geçmişin Başbakanı ve bugünün de taraflı ve Başbakan yetkilerini de kullanmaya devam eden Cumhurbaşkanı Tayyip Bey ve onun vesayeti altındaki AKP iktidarıdır.

Ülkenin, 7 Haziran seçimlerinde sandıktan çıkamamış, istifa etmiş ve geçici konumdaki Başbakanı Ahmet Bey, Suruç katliamından sonra, muhalefet partilerini imdada çağırıyor ve oturalım konuşalım ve hep birlikte bir deklerasyon yayınlayalım diye çağrı yapıyor.

Günaydın Ahmet Bey; şimdi cenazeyi kaldırmak için yardım etmelerini ve ortak tavır almalarını istediğin, birlikte olalım çağrısı yaptığın muhalefet partilerinin varlığını, şimdi mi hatırlıyorsun, yanlış Suriye politikalarını oluşturmadan, islami terör örgütlerine, MİT tırlarıyla silah ve cephane sevkiyatı yapmadan, örtülü ödeneği sonuna kadar, Suriye bataklığı için gizlice harcamadan önce, muhalefet partilerine bilgi verip onların görüşlerini alarak, muhalefetin görüşlerinden de yararlanma gereğini niçin duymadın? Merak ediyoruz doğrusu. İş işten geçmiş, olan olmuş, 31 vatandaşımızın cansız bedeni musalla taşına konduktan sonra, muhalefete çağrı yaparak, gelin bu cenazeleri hep birlikte kaldıralım, birlik olalım ve ortak bir deklerasyona imza atalım diyorsunuz.

Yok öyle yağma, bu nedenle biz; bu terör eylemini asla lanetlemiyoruz, siyasal iktidarın kol ve kanat gerdiği IŞİD örgütünün, kendisinden beklenen ve bizim için asla sürpriz olmayan, hunharca ve acımasızca uyguladığı, akıl ve namus dışı, İslamlıkla asla bağdaşmayan bir katliam eylemiyle yüz yüzeyiz.

Bu ülkenin bugün için en büyük sorununun; tarafsızlığını yitiren,her vesileyle ve her ortamda sürekli olarak doğru yanlış konuşarak, ülkemizde sürekli gerginlik yaratan, insanları ayrıştıran ve bölen, kendi siyasal geleceği ve menfaati için,kendi başlattığı çözüm sürecini dahi inkar eden, kendi çıkarlarını, ülkenin çıkarlarının üzerinde gören Tayyip Bey ve onun güdümündeki AKP siyasal iktidarı olduğunu değerlendiriyoruz.

Bugün, diğer zamanlardan daha çok milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olduğu inkar edilemez, ancak, bu birlik ve beraberlik anlayışını ve ortak dik duruşu, muhalefetten beklemekten ziyade, Tayyip Beyden ve onun güdümündeki AKP siyasal iktidarından beklemek bizim hakkımızdır.

Milli birlik ve beraberlik adına, siyasal iktidarın yanlış Suriye ve Ortadoğu politikalarını eleştirmemek, siyasal iktidarın yanlışlarına göz yumarak ortak olmak, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olacaktır.

Suruç katliamının sorumluları bellidir ve halkımızdan özür dileyerek, siyasi gereğini yapmalıdırlar.21/07/2015


Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

14 Temmuz 2015 Salı

TÜRK MİLLETİYLE ALAY EDİLİYOR


7 Haziran seçimlerinin sonucu çok açık ve nettir.
Türk Milleti; 13 yıllık tek başına AKP iktidarına son vermiş ve aranızda anlaşarak, AKP'li, ya da AKP'siz, bir koalisyon hükumeti kurunuz demiştir.
AKP'ye karşı olan %60 lık bir seçmen kitlesinin varlığı dikkate alındığında, milletimiz büyük bir ekseriyetle, muhalefet partilerimize aranızda anlaşarak, özellikle AKP'siz bir koalisyon hükumeti kurun ve ülkeyi AKP iktidarından kurtararak yönetin ve seçmene yaptığınız ortak vaatleri uygulamaya koyun demiştir.
Kaçak olduğu yargı kararıyla tescillenen, kaçak Cumhurbaşkanlığı Sarayı sakini Tayyip Bey; yenilerek çıktığı seçim sonuçlarını içine sindirememiş, milletimizin koalisyon kararını bir türlü kabullenememiş ve sessizliğe gömülmüş, ta ki; MHP'nin, CHP ve HDP ile bir koalisyona yanaşmaya niyetli olmadığını açıklamasından sonra, bir oh çekerek, eski neşesini ve performansını kazanarak ortalığa çıkmış, imdadına yetişen Ramazan ayından da yararlanarak, toplu açılış töreni ve mitinglerin yerine, toplu Ramazan iftar yemekleri ve mitinglerine başlamıştır.
Seçimden çok sonra, kerhen ve zorunlu olarak, bir koalisyon hükumeti kurması için, kendi partisi AKP'nin Genel Başkanı DAVUTOĞLU'na görev vermiş ise de; Tayyip Bey'in, seçimden sonraki dönemde, iftar sofralarında ve katıldığı diğer toplantılarda yaptığı tüm konuşmalarının satır aralarına ve konuşurken takındığı ve ortaya koyduğu vücut diline baktığımızda, Tayyip Bey'in; bir koalisyon hükumetine sıcak bakmadığı, seçim sonuçlarına göre denenmesi zorunlu olan koalisyon hükumeti kurma çabalarının sonuçsuz kalıp, seçimleri yenileme kararı alarak, AKP'yi yeniden tek başına iktidara taşımayı deneme arzusu içinde olduğu, çok net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Hükumeti kurma görevini alan AKP Genel Başkanı DAVUTOĞLU'nun da ortaya koyduğu ve kamuoyuna açıkladığı koalisyon ilkelerine, özellikle de, taraflı ve AKP yandaşı, partili bir bir Cumhurbaşkanı modelini tartışma konusu yapmayacakları, Tayyip Bey'in kaçak sarayı ve AKP'li kimliğiyle tam gaz Cumhurbaşkanlığını sürdüreceği anlamına gelen açıklamalarına baktığımızda; CHP ve MHP'nin, bu ilkeler ve ön koşullar ile AKP'ye koalisyon ortağı olma konusunda yeşil ışık yakmayacakları, bu nedenle de, bir AKP ve CHP veya AKP ve MHP koalisyonunun çok zayıf bir ihtimal olduğu, ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Aslında, milletin seçimlerde verdiği net mesajın; bir CHP,MHP ve HDP koalisyon hükumeti olmasına rağmen, MHP'nin anlaşılamaz inadı yüzünden, bu koalisyon seçeneğinin de hayata geçirilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, geriye kalan tek seçenek; tüm partilerimizin, koalisyon halinde, hep birlikte cümbür cemaat bir erken seçime gidip boylarının ölçüsünü almalarıdır.
CHP lideri Sayın KILIÇDAROĞLU; bir CHP,MHP ve HDP koalisyon hükumetinin kurulmasına ilişkin arzu ve isteğini defalarca ortaya koymuş, ancak, elinden bir şey gelmediği için bu arzusu hayata geçirilememiş, koalisyon arayışları çıkmaza girmiş ve bir erken seçimi dört gözle bekleyen Tayyip Bey'in ekmeğine yağ sürülmüştür.
7 Haziran seçiminden sonra, bıçakla kesilircesine birden sonlanan ve halkımızı huzura kavuşturan toplu açılış törenlerine ve mitinglerine şimdiden hazırlıklı olun ve lütfen, sinir ilaçlarınızı yedekleyiniz diyoruz.14/07/2015

Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

8 Temmuz 2015 Çarşamba

SİYASETİN PİS VE KİRLİ ELLERİNİ DİNİMİZDEN ÇEKİN ARTIK




MHP, pusulasız bir gemi, serseri bir mayın gibi oraya buraya yalpalayıp duruyor.

7 Haziran seçimleri öncesinde yaptıkları konuşmalardan ve halkımıza sundukları vaatlerden eser yok.

Olası bir erken seçimde olumsuz sonuçlarını görecekleri üzere,AKP'nin dümen suyunda sürükleniyorlar.

MHP, AKP'li bir milletvekilini Meclis Başkanı seçtirmenin şaşkınlığını ve pişmanlığını üzerinden atabilmiş değildir.

AKP'li bir milletvekilinin Meclis Başkanı seçilmesine sebebiyet veren aymazlıklarını; kah, HDP'nin de CHP adayı BAYKAL lehine oy kullanmasına bağlıyorlar, kah, CHP'nin dinsizliğine bağlayan açıklamalar yaparak, CHP ve taraftarlarına iftira atıyorlar.

MHP artık şu kararsızlığını üzerinden atmalı ve CHP adayı BAYKAL'a destek vermemesinin gerçek ve inandırıcı nedenini açık ve net bir şekilde Türk Milletine açıklamalıdır.

İsminin önünde Profesör Dr.yazılı olan bir MHP'li milletvekili çıkmış, utanmadan ve sıkılmadan, Allahtan korkmadan, AKP'nin kabulüne göre,CHP dinsiz bir parti olduğu için, kamuoyundan çekinerek, CHP adayı BAYKAL'ı desteklemediklerini beyan edebiliyor. CHP'yi doğrudan dinsizlikle suçlamamak adına, AKP'nin sırtından geçinerek, CHP'nin dinsiz olduğu iftirasının faturasını da AKP'ye kesiyor.AKP'nin s...ile gerdeğe girmeye çalışıyor. CHP'yi dinsiz olarak suçlarken, korkuyor densiz adam.

Bu densiz adama soruyoruz, MHP olarak, Cumhurbaşkanı çatı adayını CHP ile işbirliği içinde belirleyip desteklemediniz mi, mademki CHP dinsiz bir partiydi, Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ile işbirliğine girerken, kamuoyundan niçin çekinmediniz,dinsiz bir parti olduğunu söylediğiniz CHP, gerçekten dinsiz olsaydı, dini bütün bir kişiyi Cumhurbaşkanı çatı adayı olarak belirleyip destek verir miydi?

Bu densiz adama göre, dini politikaya alet etmek, din simsarlığı yapmak, dinden siyasi rant elde etmek için CHP'yi dinsiz olarak suçlayarak, CHP ile yollarını ayırmak,dindarlık oluyor demek ki.

Bu densiz adama diyoruz ki;sen ve senin kafa yapındakiler dindar, dinine bağlı kişilerse, CHP ve onun destekçileri olan bizler, evet dinsiziz. Sizin gibi, sahte dinci olacağımıza, sözüm ona dindar geçinerek, din üzerinden politik menfaat sağlama gayreti içine gireceğimize, Allahı kandırmaya çalışacağımıza, dinsiz olmaya razıyız.

Bir an için CHP'nin dinsiz olduğunu farz edelim, CHP siyasi bir parti olup programına göre halkına ve ülkesine hizmet etmek amacını gütmektedir,dini politikaya alet etmemekte ve dini insanlar ile Allah arasındaki özel ve gizli bir mesele olarak görmektedir.Kimsenin dini inanışı ile ilgilenmemekte, Allah ile kul arasına girmemektedir.

Dini politikaya alet ederek, gerçek Müslümanları dinlerinden soğuttunuz, bunun hesabını öbür dünyada mutlaka vereceksiniz.

Sizin dindarlığınıza lanet olsun, istismar aracı haline getirerek yozlaştırdığınız ve tanınmaz hale getirdiğiniz, kendinize özgü kıldığınız, Müslümanlıkla alakası kalmayan dininizi tepe tepe kullanarak hayrını görünüz, başınıza, dinsizlikle suçlayarak iftira ettiğiniz CHP kadar taş düşsün.09/07/2015


Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

6 Temmuz 2015 Pazartesi

SAYIN BAYKAL'IN İTİRAFLARI




Sayın BAYKAL, bugün (06/07/2015) saat 21.00 itibarıyla, tarafsız bölge proğramına çıktı ve Tayyip Bey ile yaptığı görüşmenin heasbını veriyor ve gazetecilerinkonuya ilişkin sorularını cevaplandırıyor.

Sayın BAYKAL'ı bugüne kadar televizyonlardan çok izledik, hiç bu kadar tutuk olduğuna, kem küm ve eee dediğine tanık olmadık.

BAYKAL çok tutuk ve sıkıntılı, suçluluk psikolojisi içindeki bir kişinin tüm özelliklerini üzerinde taşıyor.

BAYKAL'ın vücut diline baktığımızda, pek de gerçekleri ifade etmediği anlaşılıyor.

Genel Başkan KILIÇDAROĞLU'nu, kendisinde bulunan iki telefon numarasından birisini çevirerek aradığını, üç kez çaldırmasına rağmen telefonun açılmadığını, gece vakti olması nedeniyle, kendisindeki ikinci telefon numarası ile yeni bir arama yapma gereği duymadığını, ertesi gün aradığını söylüyor ve ilk aradığı ve cevap alamadığı telefon'un, kullanılmayan sabit telefon olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır.

Sayın BAYKAL'ın, ertesi gün Tayyip Bey'in kendisiyle görüşme isteğini kendisine bildirdiği, CHP Genel Başkanının, kendisine, bu görüşmeyi yapma demediğini, ancak bu görüşmeyi sizin aleyhinize kullanabilirler diye uyardığını söylüyor,görüşmelerinin kaçak sarayda olmaması konusunda da kendisini uyardığını söylüyor.

Sayın BAYKAL,; Sayın KILIÇDAROĞLU,açıkça bu görüşmeyi yapma deseydi görüşmeye gitmeyeceğini, ancak genel başkanın açıkça gitme demediği için bu görüşmeyi yapma gereğini duyduğunu, kendisine güvenen bir politikacı olarak bu görüşmeyi yapmayı kendisine görev addettiğini açıklamıştır.

Sayın BAYKAL'a buradan sormak lazım. Partinin genel başkanlığını yapmış olan bir kişiyi Sayın KILIÇDAROĞLU daha nasıl uyaracktır? Adam sana, saygısından ve kibarlığından dolayı, açıkça görüşmeye gitme dememiş ama, bu görüşmeyi ileride aleyhine kullanabilirler demiş, daha ne söylemesini bekliyorsun Sayın BAYKAL? Artık anlasana, KILIÇDAROĞLUsana daha ne diyecekti ki?

Sayın BAYKAL'ın açıklamaları hala devam ediyor ve kendi içinde çelişiyor.

Sayın BAYKAL, seçim sonuçlarını konuşmadıklerını, koalisyon konusunu görüşmediklerini beyan etmesine rağmen, Tayyip Bey'in kendisiyle görüşme ihtiacı duymasının gerekçelerine baktığımızda, Sayın BAYKAL'ın inandırıcı olmadığı ve gerçekleri gizlemeye çalıştığı anlaşılmaktadır.

Sayın BAYKAL; Tayyip Bey, 7 Haziran seçimlerinden sonra,12 yıl boyunca hiç alışmadığı bir sonuçla karşılaşmış, partisi iktidarı kaybetmiş, bu yeni durum karşısında ne yapacağını tayin etmek, yeni bir yol haritası hazırlamak için istişare yapma ihtiyacı duymuş ve tecrübeli bir politikacı olarak benimle görüşme gereği duymuştur,diyor.

Sayın BAYKAL, Tayyip Bey ile yaptıkları sörüşmenin temelinde yatan gerekçeyi bu şekilde açıklıyor.

Görüşmenin temelindeki bu gerekçeye baktığımızda, seçim sonuçlarının ve bu sonuçlara göre bundan sonra yapılması gerekenlerin, muhtemel koalisyon senaryolarının görüşülmüş olması zorunludur. Sayın BAYKAL, kaçak güreşmekte ve yalan söylemektedir. Sayın BAYKAL'ın Tayyip Bey ile yaptığı görüşmenin, geçici Meclis Başkanlığından kaynaklanmadığı açıklık kazanmıştır.

Sayın BAYKAL; her başı sıkışanın, özellikle de her şeyi bildiğine inanan tek adam Tayyip Bey'in kendisine başvuracağı bir Marko Paşa mıdır?

Sayın BAYKAL; Tayyip Bey'in akıl hocası mıdır, Tayyip Bey, başkasının aklına göre hareket eden, alçak gönüllü, uzlaşmacı bir şahsiyet midir?

Sayın BAYKAL; Tayyip Bey'in, başı her sıkıştığında kendisini hatırlayıp sığınacağı bir liman mıdır?

CHP'nin kurucuları; ATATÜRK'e ve İNÖNÜ'ye iki ayyaş diyen, CHP;camileri kapattı ahır yaptı, ezanı yasakladı, imam hatip lislerini kapattı diyerek meydanlarda avazı çıktığı kadar bağıran, CHP Genel Başkanını, iki koyunu güdemeyecek kadar becriksizlikle suçlayan, genel müdür diyerek itibarsızlaştıran, yolsuzlukların üzerini kapatan, bağımsız olması gerekirken, AKP Genel Başkanı gibi seçim mitingleri düzenleyen ve CHP'yi yerden yere vuran, Sayın BAYKAL'a seks kumpasını kuran ve istifa etmek zorunda bırakan, Tayyip Bey değil midir?

Sayın BAYKAL, açıkça saçmalamaktadır.

Sayın KILIÇDAROĞLU da, tarafsızlığını kaybeden, parlamenter sistemi bekleme odasına alan, özgürlükleri kısıtlayan, yolsuzluklara adları karışan bakanları kollayan, kaçak sarayda lüks ve debdebe içinde yaşayan, gereksiz iftar sofraları dzenleyerek lale devrini hatırlatan, devletin kesesinden kendi imzasını ihtiva eden kravatlar işmal ettirerek iftar davetlerinde dağıtan ve bundan mutluluk duyan, hala hükumet kurma görevini vermeyerek istifa etmiş bir hükümet ile ülkeyi yönetmeye çalışan Tayyip Bey ile Baykal'ın görüşmesine açıkça engel olmadığı için suçludur. Sayın KILIÇDAROĞLU bostan korkuluğu mudur?

MHP'nin Meclis Başkanlığı seçiminde takındığı tavırdan dolayı çok kızmış ve üzülmüş bir kişi olarak, MHP'nin; Sayın BAYKAL'ın Meclis Başkanlığına seçilmesini önlemiş olmasını, Baykalın, Tayyip Bey ile yaptığı görüşmeye dayandırarak kendisine haklılık payı çıkarmasına neden olan bu görüşmeden dolayı Sayın KILIÇDAROĞLU'nun duyduğu endişenin gerçekleştiğini görüyoruz.

Sayın BAYKAL hala konuşuyor ve saçmalamaya devam ediyor, terliyor, ringde rakibinin yumruklarından bunalan boksör gibi düştü düşecek durumda ve aciz bir şekilde konuşmasını sürdürüyor.

Şimdilik bu kadar. Deniz BAYKAL, bize göre, Tayyip Bey'in oyununa gelerek, hayatının en büyük hatasını yapmış ve politika yaşamının jübilesini yapmıştır.

Güle güle Sayın BAYKAL.06/07/2015


Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

1 Temmuz 2015 Çarşamba

SİZİN YAPTIĞINIZI BEŞ YAŞINDAKİ ÇOCUK YAPMAZ


Şu gerekçeye bakınız, CHP adayı BAYKAL'a, HDP de oy verdi gerekçesiyle BAYKAL'ı desteklemeyerek AKP adayını meclis başkanı seçtiren MHP'yi kutluyoruz!
Bu ne biçim mantık ve HDP takıntısıdır?
HDP'yi sevmeyebilirsiniz, ancak HDP doğru bir iş yapıyorsa, doğru bir adaya oy veriyorsa, sırf HDP böyle yapıyor, böyle oy kullanıyor gerekçesiyle, aksine bir davranış içine girmek nasıl bir mantıktır.
HDP, Allah birdir derse, BAHÇELİ ve tüm MHP milletvekilleri, aksini mi savunacaklardır? Öyle Bir şey olabilir mi?
HDP'lilerin de verdiği oylarla, MHP adayı Meclis Başkanı seçilseydi, MHP bu seçimi inkar mı edecekti?
Sayın BAHÇELİ; seçim meydanlarında, en ağır eleştileri AKP ve onun doğal lideri Tayyip Bey'e karşı yapmadı mı, Tayyip Bey'in Anayasaya aykırı olarak tarafsızlığını yitirdiğini, kaçak sarayında debdebe içinde yaşayarak milletin parasını israf ettiğini dile getirmedi mi, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üzerlerinin örtülmesini eleştirmedi mi?
Sayın BAHÇELİ, bu eleştirileri yapmamış gibi,AKP adayını Meclis Başkanı seçtirmekle, Tayyip Bey'e teslim olmuş ve Tayyip Bey'in seçimlerle zayıflayan konumunu yeniden güçlendirmiştir. Bundan sonra, Sayın BAHÇELİ, Cumhutbaşkanı olarak taraflı davranışlarına devam ederse, parlamenter sistemi yeniden bekleme odasına alırsa, Anayasayı çiğnemeye devam ederse, Tayyip Bey'i hangi yüzle eleştirecektir?
PKK'nın siyasi uzantısı olduğu gerekçesiyle HDP'ye karşı çıkan ve onu yok sayan, çözüm sürecine karşı çıkan MHP; BAYKAL'ı Meclis Başkanı seçtirmeyerek elini güçlendirdiği Tayyip Bey'in ve AKP'nin;PKK ve onun İmralıdaki lideri ÖCALAN'ı muhatap kabul ederek onunla müzakere masasına oturduğunu unutmuş görünüyor.
Madem ki, MHP; HDP'yi yok sayma hakkını kendisinde bulabiliyor, ülkemizi bu duruma getiren sanki AKP iktidarı değilmiş gibi, politik çıkarları için HDP'yi hedefine alarak, HDP allerjisinin ve kompleksinin esiri olarak AKP adayını destekleyen tavrıyla çelişkiler yumağı içinde yuvarlanan MHP'yi de biz yok sayıyoruz.
Kimse kimseyi aldatmasın, MHP; CHP adayı BAYKAL'a ilke olarak karşı olmamasına rağmen, sırf HDP kompleksinin esiri ve partisinin milliyetçi kemik oylarını konsolide etmek amacıyla, düşmanımın dostu, benim düşmanımdır çarpık mantığıyla CHP adayı BAYKAL'a oy vermeyerek, seçim meydanlarında ağır bir şekilde eleştirdiği AKP ve Tayyip Bey'i tek başına iktidar yapmıştır.
MHP ne yaparsa yapsın, sittin sene tek başına iktidara gelemeyecektir, alacağı oylarının tepe noktası, yüzde on beş ve on altılar dır. Bunu kendileri de çok iyi bilmektedirler.
Ülkemiz;MHP yüzünden, AKP'nin işgalinden kurtulmak için önüne çıkan çok büyük bir fırsatı elinden kaçırmıştır.
MHP'nin tutumu yüzünden Meclis Başkanlığını yitiren CHP'nin, AKP ile koalisyon ihtimali sıfırın altına inmiştir. Meclis Başkanlığını alamayan CHP, AKP ile bir koalisyon yaptığında hiçbir varlık gösteremeyecek ve koalisyonu bozmak zorunda kalacağı için yapılacak olan bir erken seçimde kaybolup gidecektir.
MHP'nin, Meclis Başkanlığını AKP'ye hediye eden son tutumu karşısında, AKP'nin doğal koalisyon ortağı bize göre MHP olmalıdır. 01/07/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat