31 Mayıs 2019 Cuma

TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI DİYE BİR UNVAN VE MAKAM YOKTUR


Geçtiğimiz gün, İzmir Bayraklı Adliyesinden dönüyordum,eskiden FETÖ'nün bir fakültesi olan ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra fakültenin kapatılmasıyla boşaltılan binaya, etik dışı olarak İzmir İl Başkanlığı olarak yerleşen AKP İzmir İl Başkanlığının önünden geçerken, binanın adliyeye bakan cephesine asılı olan Recep Tayyip ERDOĞAN posterinin altında, “TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI” yazılı olduğunu hayretle gördük.
Recep Tayyip ERDOĞAN için, TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI yazan bu ibarenin, posterin altına, ERDOĞAN'dan habersiz ve bilinçsiz olarak yazıldığını asla zannetmiyoruz.
Ne demek TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI?
Türkiye, ülkemizin coğrafi adıdır.
Türkiye'nin Uluslar arası diplomasi ve siyaset alanında,siyasi rejimini ve devletin şeklini ifade eden ve anayasanın devletin şekli başlıklı 1.maddesinde; “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” şeklinde açıkça yazılı olan resmi ve anayasal bir kimliği vardır ve o kimlik de; TÜRKİYE CUMHURİYETİ'dir.
Bu nedenle; anayasanın 104. maddesinde,” Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder”şeklinde açıkça yazılı olduğu gibi,
Cumhurbaşkanı seçilen ve Türkiye Cumhuriyetini temsil eden zat;Türkiye değil, Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk Milletinin Cumhurbaşkanıdır.
Recep Tayyip ERDOĞAN; kendisini, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığına layık göremiyorsa,siyasi kimliğinin gereğini yaparak, AKP İzmir İl Binasının duvarına astırdığı posterinin altına, unvan olarak AKP Genel Başkanı yazdırmalıdır.
Yok, illa ki;ben seçilmiş Cumhurbaşkanıyım iddiasında ise,posterinin altına kendi keyfine göre TÜRKİYE Cumhurbaşkanı yazdıramaz.Buna yetkisi de, haddi de yoktur.
Ülkemiz ve devletimiz; coğrafi anlamda, Türkiye olarak anılır ama, anayasal ve resmi olarak, ATATÜRK'ün kurduğu yönetim biçimi ve siyasi rejimi,devletin şekli olarak,demokratik ve laik TÜRKİYE CUMHURİYETİ Devletidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,aşiret ve kabile değildir,Tayyip Bey'in çiftliği de değildir.
Türkiye;ova,yayla,akarsu,göl ve deniz değildir ki;
Türkiye'nin; ovaları,yaylaları,akarsuları,gölleri ve denizleri gibi ve benzeri sözleri çağrıştırırcasına,Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı için,TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI unvanını kullanıyorsunuz.
İlla ki;siyasi olarak,il binalarınıza astığınız seçim afişlerinde, propaganda amaçlı olarak, Cumhurbaşkanı unvanınızı kullanacaksanız, Sayın ERDOĞAN siz,TÜRKİYE değil TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI unvanını kullanmak zorundasınız.
Aksine bir davranış,gizli ajandanıza göre Cumhuriyetten vaz geçtiğiniz anlamına gelir ki,bunu Türk Milletinin hiçbir ferdi asla kabul edemez.
Umarız,İzmir AKP İl Başkanlığı Binasının duvarında asılı bulunan Posterde,Recep Tayyip ERDOĞAN isminin altında yer alan, “TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI” ibaresi, bilinçli olarak ve kasten yazılmamıştır. 31/05/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

30 Mayıs 2019 Perşembe

DENSİZ ADAM


Şu densiz adama bakınız.
Bu densiz adam; Türk Milleti adına yargı yetkisi kullanan saygın bir hakim,bir yargı mensubu mu, yoksa İran ve Suudi Arabistan gibi şeriatla yönetilen ülkelerde kadınların ahlakını,giyim kuşamlarını yakından takip eden ve denetleyen ahlak polisi mi?
Avukatların bağlı oldukları,onları yerine göre denetleyen ve uyaran,disiplin cezaları uygulayan bir meslek kuruluşları vardır ve o da Barolardır.
Yargı bugün düzgün mü de,sen hakim olarak karşına gelen ve savunma makamını temsil eden,aranızda sadece bir iş bölümü olan, yargının üç kurucu unsurundan savunma makamını temsil eden bir avukatın etek boyuyla uğraşıyorsun?
Yargı ölmüş ağlayanı yok,bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş, iyi kalabilen azınlığı ayrık tutarsak,yargı sarayın talimatıyla çalışır hale gelmiş,Yüksek Seçim Kurulu dahi bir talimatla meşru bir seçimi iptal etmiş,bu antidemokratik uygulamalara,yargının can çekişmesine seyirci kalacaksın ,korkudan sesini çıkaramayacaksın,ama karşında savunmasız gördüğün bir bayan avukatın eteği ve etek boyuyla uğraşacak kadar haddini aşıp alçalacaksın,olur şey değil.
Bugün SÖZCÜ Gazetesindeki fotoğrafından gördüm,söz konusu avukat hanımın etek boyu abartıldığı kadar kısa olmadığı gibi,üzerinde duruşmada giydiği mesleki kıyafeti cübbesi var ve cübbe boyu da oldukça uzun ve o densizin, kısa olduğunu iddia ettiği eteğini ve bacaklarını rahatlıkla örtebiliyor.
Bir de şu dikkatimiz çekti,avukat hanım kendisine ayrılan korumalı masasında oturduğuna göre ve uzun cübbesini de dikkate aldığımızda, etek boyu kısa olduğu iddia edilen bacaklarının insanı rahatsız edecek şekilde görülmesi imkansız gibi bir şey.
Kendini Hakim zanneden o sözde ahlak polisi,özellikle bir şeyleri görmek için özel olarak aranmış ve çaba sarf etmiş, görmek istediği açık bacakları adeta beyninde hayal etmiş ve bir serap görmüş olmalı.
Hakimlerimiz şu gerçeği iyi bilsinler;kürsü babalarının çiftliği değildir,Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan bir emanetçidirler,bu nedenle kendi dosyalarıyla uğraşsınlar, tarafsız ve adil kararlara imza atmanın çarelerini araştırsınlar, mahkemelerin kadıya mülk olmadığını unutmasınlar,hakimlere ve Cumhurbaşkanı dahil diğer üst düzey görevlilere yasaların tanıdığı itibar,saygı,koruma ve yetkilerin, o makama verildiğini,şahıslarına verilmiş imtiyazlar olmadığını hiç akıllarından çıkarmasınlar.
Hakimlerimiz şunu da asla unutmasınlar ki;hakimlik makamına öncelikle saygı göstermesi ve o makamın saygınlığını koruması gereken asıl kişiler,bizzat hakimlerimizin kendileridir.Aksi halde hiçbir hakim kimseden saygı beklememelidir. 30/05/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

23 Mayıs 2019 Perşembe

BAŞINIZA ATATÜRK KADAR TAŞ DÜŞSÜN!...


Bugün yazı yazmayacaktık aslında.
Yapacak olduğumuz birikmiş işlerimizle ilgilenecektik.
SÖZCÜ Gazetesine bir göz attık ve ne görsek beğenirsiniz?
ATATÜRK'ün, 19 Mayıs 1919 da Samsun'a çıkarak milli mücadeleyi başlatmasının 100'üncü yıl dönümü için,ATATÜRK'süz 19 Mayıs hatıra parası bastırmışlar.
Hatıra parası basacaksın ve bu parada, Samsun'a çıkan ve milli mücadeleyi başlatan ATATÜRK'ün resmine yer vermeyeceksin,onun yerine ATATÜRK'ü Samsun'a taşıyan bindiği Bandırma Vapuru'na yer vereceksin.
ATATÜRK'ün Samsun'a çıkışında,Bandırma Vapurunun işlevi nedir?Sadece bir araçtır,bu Bandırma Vapuru olmazdı da bir başka vapur da olabilirdi.Burada önemli aktör ve süje ATATÜRK,Samsuna çıkan ve buradan Amasya,Sivas,Erzurum'a ve diğer illerimize geçen, tamimler yayınlayan ve kongreler düzenleyen,milleti milli mücadeleye hazırlayan,Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran,onlarca savaşı kazanarak işgal altındaki Osmanlının küllerinden bugünkü Türkiye Cumhuriyetini kuran ATATÜRK değil midir?
O zaman,hatıra parada ATATÜRK'e niçin yer vermiyor bu beyler?
Cevap çok açık,ATATÜRK allerjileri var bu beylerin,ATATÜRK'ü günahları kadar sevmiyorlar,ATATÜRK ve ATATÜRK sevgisi;onlar için bir amaç değil,sadece milleti kandırmak için, varlığını inkar edemeyerek siyaseten kullandıkları bir araçtan ibaret.Onlar için Bandırma Vapuru daha önemli ve değerli.O kuş beyinleriyle, belki de Bandırma Vapuru olmasaydı, ATATÜRK de, milli mücadele de olmazdı diye düşünüyorlardır.Bilmiyorlar ki,vatanı kurtarmaya kararlı ve azimli olan ATATÜRK, ne yapar yapar ve başka yollardan da Anadolu'ya geçerek, özgürlük ve bağımsızlık ateşini yakar ve vatanı kurtarır.
Bu beylerin,19 Mayıs 1919'un 100'üncü yıl dönümü nedeniyle Samsun'da devlet töreni düzenleyerek Samsun'a koşup,ATATÜRK'ün huzurunda esas duruşa geçtiklerine bakarak kanmayın sakın.
Bu beylerin,ATATÜRK düşmanı,keşke Yunan galip gelseydi diyen,ATATÜRK'e ağır hakaretler yapan fesli vatan hainine verdikleri değer ve itibara,ülkemizi ve demokrasimizi getirdikleri bugünkü perişan haline bakın ve gerçeği anlayın lütfen
Her kim ki;ATATÜRK düşmanı,tümünün başına ATATÜRK kadar taş düşsün. 23/05/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

22 Mayıs 2019 Çarşamba

RAMAZAN VE AYNI GEMİDE OLMAK ÜZERİNE



On bir ayın sultanı derler Ramazan ayına.
İslam alemi,otuz gün süreyle, gün boyu yemez ve içmez,vücudunu dinlendirir,nefsine hakim olmayı öğrenir,nefsini terbiye eder,gün boyu aç kaldığı için,açlığın ne olduğunun farkına varır,tokluğun değerini kavrar,tüm sene boyunca fakir oldukları için aç kalanların halinden anlar,fakir ve fukaraya yardım etme inancı doğar içinde.
Oruç tutanlar akşam olunca ezanla birlikte oruçlarını bozarlar yer ve içerler.
Ramazan ve oruç ayı, aynı zamanda toplumsal bir yardımlaşma ayıdır.Varlıklı insanlar,fakirlere yardım ederler,iftar yemekleri düzenlerler ve fakir fukaranın karınlarını doyururlar.
Olması gereken budur.
Ramazan ayında bizler ne yapıyoruz?
Ramazan ayını ve orucu da istismar ediyoruz,siyasete alet ediyoruz.
Bakıyoruz,siyasiler reklam amaçlı iftar ziyaretleri yapıyorlar,yanı başlarında yemek masası dururken,ev sahibine yer sofrası hazırlatarak yer sofralarında yemek yemek suretiyle, sözüm ona halka iniyorlar.tüm gazete muhabirleri çağırılıyor ve bu ziyaretleri izliyorlar,medyada yayınlıyorlar,
Dün akşam Ankarada Türkiye Büyük Millet Meclisinin bahçesinde eski ve yeni milletvekillerine görkemli bir iftar yemeği verildi,fakir fukaranın vergilerinden oluşan devlet parasıyla,bir anlamda fakir fukaradan alıp varlıklı milletvekillerine yardım transferi yapıldı,hani Ramazan ayında varlıklılar fakir ve fukaraya yardım edeceklerdi,Ramazan ayının bu özelliği nerede kaldı?
AKP Genel Başkanı;bu Meclis iftar yemeğinde siyasi bir konuşma yaptı ve Ramazan ve oruç, yine siyasete alet edildi.
AKP Genel Başkanı,birlik ve beraberlikten bahsetti,Türkiye ittifakından dem vurarak aynı gemide olduğumuza, 82 milyonluk Türkiye gemisinde olduğumuza vurgu yaptı.
Peki, aynı Türkiye gemisinde olmak ne anlama geliyor?
Bize göre aynı gemide olmak,o geminin tasasına ve kıvancına ortak olmak,o geminin tasasını da kıvancını da eşit olarak paylaşmak,aynı geminin 82 milyon yolcusunun ve personelinin acılarına ve sevinçlerine ortak olmaktır.
Aynı gemide olmak güzel hoş da,geminin bir de kaptanı var tabi,geminin bu kaptanına da bir bakmak gerekiyor.Geminin kaptanı, üzerine düşen görev ve sorumlulukları tarafsız olarak yerine gerirebiliyor mu,kaptan köşkünden inerek,geminin ambarlarında,makina dairesinde,güvertesinde zor şartlarda çalışarak yaşamaya çalışan tüm gemi efradının ne alemde olduğunu merak edip onların ihtiyaçlarına çözüm üretebiliyor mu?
Lafla peynir gemisi yürümüyor beyler,bizi lafla yürütülen peynir gemisine mahkum etmeye kimsenin hakkı yoktur. 22/05/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

21 Mayıs 2019 Salı

HİÇ DEĞİLSE ALLAH'TAN KORKUNUZ!...


Sizlerden;kullardan,çocuklarınızdan korkmanızı ve utanmanızı istemiyoruz.
İnsanlar olarak bizler, sizin siyasi ihtirasınız ve stratejiniz gereği,sürekli olarak gerçek dışı beyanlarda bulunmanıza, iftiralar atmanıza alıştık ve kanıksadık artık.
Ancak,şu mübarek Ramazan günü hürmetine,İslam dinine ve kendinize daha fazla zarar vermemek için,hiç değilse Allah'tan korkunuz lütfen.
Dinen ve ahlaken günah ve suç işliyorsunuz.
Müslüman geçindiğiniz için de,bir Müslüman bunu yapar mı,bunu söyler mi diye sorgulatarak, en büyük zararı İslama ve dinimize veriyorsunuz ve çok büyük bir günah işliyorsunuz,bu fani Dünya için değer mi Allahınız aşkına?
AKP'nin İstanbul Büyükşehir adayı olan ve Devlet'in bütün en üst düzey makamlarında görev yapmış olan Sayın Binali YILDIRIM'ı kast ediyoruz ve söylemleriyle bizleri hayal kırıklığına uğrattığını üzülerek ifade ediyoruz.
Binali Bey'in şu söylediklerine bir bakar mısınız?
Seçime hile karışmıştır,oylarımız çalınmıştır,kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı ve üyeleri AKP seçmeni olduklarını tahmin ettikleri seçmenlere büyükşehir pusulasını vermediler ve bu nedenle benim oylarım çalındı diyebiliyor Binali Bey.
Binali Bey'in kulakları,söylediği bu gerçek dışı ve saçma beyanları duyabiliyor mu?
Binali Bey,bu gerçek dışı ve saçma beyanıyla,milletimizi ve seçmenlerimizi budala yerine koyduğunun farkında mı acaba?
Ne demek yahu,AKP'ye oy vereceğini tahmin ettikleri seçmene, büyükşehir oy pusulası verilmedi, diğer oy pusulaları verildi ve bu şekilde oy kullandırıldılar,bunun sonucunda da biz seçimi kaybettik.
Binali Bey,sizin partinize oy veren seçmenler;kendilerine büyükşehir oy pusulasının verilmediğini fark edemeyecek ve bu haksızlığa anında itiraz edemeyecek ve hakkını arayamayacak kadar aciz, geri zekalı ve budala mıdırlar?Estağfurullah ama,siz bu beyanınızla,insanlarımızı ve kendi seçmenlerinizi budala ve geri zekalı konumuna getirdiniz,ne için bir koltuk sevdanız için.
Binali Bey'e buradan soruyoruz;sizin parti temsilcileriniz yok muydu sandık kurullarında,bu ülkede ahlaklı ve dürüst olmak için, sadece koltuk sahibi ve kamu görevlisi mi olmak gerekiyor,kamu görevlisi ve memur olmayan sandık kurulu üyelerini, AKP iktidarının atadığı kişiler belirlemediler mi,kamu görevlisi ve memur olmayan ancak sabıka kayıtları incelenerek ülkemizin güzide kurumlarında, bankalarında çalıştırılan,kendilerine milyonlar emanet edilen kişiler sandık kurullarında görev aldılar diyerek, bunun altında yolsuzluk aramak, haksızlık değil midir?
Çoğunluğu itibariyle dürüst olan memurlarımızı ayrık tutuyoruz ama,bu ülkede memuriyet görevlerini kötüye kullanarak,zimmet,ihtilas,irtikap,genel olarak memuriyet görevini ihmal ve kötüye kullanmak suçlarından her gün yargılanan binlerce kamu görevlisi ve üst düzey koltuk sahibi memurumuzun varlığı da yadsınamaz bir gerçektir.
Binali Bey;koltuk sevdanız için, bu yaptıklarınızla ve söylediklerinizle,ahlaka ve bir ahlak dini olan İslam'a verdiğiniz büyük zarara değdi mi şimdi?
Unutmayınız,bu fani Dünyada hangi makam koltuğunda oturursanız oturun,uzun yaşayın, az yaşayın, herkes vakti gelince ölecek ve koltuğumuzu fani Dünyada bırakarak, aynı koşullarda ve aynı adreste buluşacağız. 21/05/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

20 Mayıs 2019 Pazartesi

MERAL AKŞENER'İ KUTLUYORUZ



AKP Genel Başkanı ERDOĞAN'ın; HDP dışındaki siyasi parti liderlerini Samsundaki,ATATÜRK'ün Samsuna çıkışının yüzüncü yıldönümü nedeniyle yapılan törene,davetli olmasına rağmen İYİ Parti lideri Sayın AKŞENER katılmamış ve ERDOĞAN'ın, önümüzdeki İstanbul seçimine oy devşirme amaçlı senaryosuna konu mankeni olmayarak, cesur bir lider profili çizmiştir.
Niçin cesur diyoruz?Mahalle baskısına,o törene katılmamaktan dolayı kendisine ve partisine yöneltilecek olan haksız eleştirileri göze alabildiği ve göğüsleyebildiği için.
Neymiş Türkiye ittifakı sağlanmış ve parti liderleri topluca aile fotoğraf çektirerek 19 Mayıs ruhunu canlandırılmışlar,birlik ve beraberlik görüntüsü vermişler.
Hadi canım sende.
Sen, İstanbul seçimlerini sudan sebeplerle ve baskıyla iptal ettir,milli iradeyi hiçe say,kurtuluş savaşında ATATÜRK değil de, keşke Yunan galip gelseydi diyen ve ATATÜRK'e ağıza alınmayacak küfürler eden fesli vatan haininin cenazesinde AKP olarak hazır bulun,laikliğe aykırı eylem ve faaliyetlerin odağı olduğun Anayasa Mahkemesinin kararı ile tescillensin,ATATÜRK'ün partisi CHP'nin genel başkanı KILIÇDAROĞLU'na yönelik organize linç girişimini görmezlikten gel ve basit bir zabıta vakasına indirge,demokrasiyi yok et, devletin tüm yetkilerini tek elde topla,Belediye seçimlerinde,belediye başkanı adayı gibi meydanlara çık tüm muhalefet partilerinin liderlerini ve seçmenlerini ağır bir şekilde haksız olarak eleştir ve ondan sonra,aniden tüm bunlara karşı olan ATATÜRK'e yanaş ve ATATÜRK'çü kesil, 19 Mayıs ruhundan,Türkiye ittifakından bahset..
Önümüzde 23 Haziranda tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi var, bugün Türkiye ittifakından 19 Mayıs ruhundan birlik ve beraberlikten bahseden AKP Genel Başkanı ERDOĞAN'ın,bu seçim için önümüzdeki günlerde çıkacağı meydanlarda, yine muhalefete yönelik haksız ve gerçek dışı ağır eleştirilerine tanık olacağız.
Bu nedenle,KILIÇDAROĞLU'nun; AKP'nin ve liderinin şerrinden, aleyhe propagandasından çekinerek,19 Mayıs günü Samsundaki tören ve liderler toplantısına katılmasını mazur görüyoruz.
Yasal bir parti olan HDP liderinin çağrılmadığı bu nedenle Türkiye ittifakı ve 19 Mayıs ruhu olarak kabul edilemeyecek olan Samsun toplantısına katılmayan ve protesto eden İYİ Parti lideri Sayın AKŞENER'i, bu gerçekçi davranışından ve cesaretinden dolayı yürekten kutluyoruz.20/05/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

17 Mayıs 2019 Cuma

GÖZÜNÜZ AYDIN!..

Bugün, değerli bilim insanı Türkan SAYLAN'ın ölümünün onuncu yıl dönümü,onun ölümünden sonra kaleme aldığımız “GÖZÜNÜZ AYDIN” başlık ve 19/05/2009 tarihli makalemizi, her ölüm yıl dönümünde aynen yayınlıyoruz.Bu geleneği bozmuyoruz ve aynı makalemize aşağıda yer veriyoruz.18/05/2019 Güner YİĞİTBAŞI

GÖZÜNÜZ AYDIN!..
Aydınlanmanın simgesi..
Laik..
Demokrat..
Atatürkçü..
Doktor..
Eğitimci..
Çağdaş Türk kadını..
Darbe karşıtı..
Gerçek Vatansever..
Sözde değil, eylemleriyle ülkesinin insanlarına hayatının sonuna kadar hizmet eden, insan sevgisiyle dolu..
Ergenekon gazisi..
Hukuk mağduru..
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı, saygıdeğer insan Profesör Dr. Türkan SAYLAN' ı, geçtiğimiz gün kaybettik. Onu seven Türk Ulusunun başı sağ olsun.
Türkan SAYLAN' ı potansiyel suçlu kabul ederek, kanıttan suçluya gidecek yerde, belki kanıt elde edebiliriz düşüncesiyle, ağır hasta olmasına rağmen, hukuka aykırı olarak onun evinde arama yaptıranlar..
Laiklik karşıtları..
Demokrasi ve Atatürk düşmanları..
Çağdaş, modern ve Laik Türk Kadınını bir türlü içlerine sindiremeyen, kadını sadece çocuk doğuran ve cinsel arzu ve isteklerinin tatmin aracı olarak gören gericiler..
Türk insanına ve toplumuna, tıp ve eğitim alanında üstün hizmetler sunmaktan başka hiçbir günahı bulunmayan Türkan SAYLAN' ı misyoner ilan edip, onu misyonerlik faaliyetinde bulunmak ile suçlayan sözde Müslümanlar..
Gözünüz aydın...
Ancak, onu kaybettik diye sakın sevinmeye kalkmayın.
SAYLAN' ın, bugün gazetelerde yer alan son sözlerine kulak verin lütfen...
O sözleri, size bir kez daha hatırlatalım.
Sayın Türkan SAYLAN, ölmeden bir gün önce; “Görevlerimi tamamladım, ölüme de hazırım” demiş.
Çok doğru söylemiş, kurucusu olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin okuttuğu ve her biri yarının Türkan SAYLAN' ı olacak olan yüzlerce ve binlerce genç kızımız, Türkan SAYLAN' dan bayrağı teslim almak ve onun yaratacağı boşluğu doldurmak üzere geliyorlar.
Dün, bir tane Türkan SAYLAN' a sahip olan Türk Ulusu; yarın binlercesine sahip olmak üzere kucağını açmış ve onları bekliyor.
Dün bir SAYLAN ile baş edemeyenler, yarın binlercesi ile nasıl baş edecekler merak ediyoruz doğrusu..
Yaptıklarınla gurur duyuyor ve sana yapılan haksızlıkları kınayarak, yapanlar adına senden özür diliyoruz.
Manevi varlığının önünde saygıyla eğiliyoruz. Rahat uyu Sayın SAYLAN. 19.05.2009


Güner YİĞİTBAŞI
Emekli Savcı

14 Mayıs 2019 Salı

KAHİN OLMAK GEREKMİYOR



Ülkemizde; demokrasi, sadece kağıt üzerinde ve ERDOĞAN'ın dilinde olduğu, aslında gerçek demokarsinin eserinin dahi bulunmadığı,demokrasiden kalan tek hatıra, sandığın da ırzına geçilmiş olması nedeniyle,bazı şeyleri önceden tahmin edip görebilmek, kehanet sayılmamalıdır.
Biz “Her Şey Çok Güzel Olacak” başlıklı bir makale yazmış ve 09/05/2019 tarihinde yayınlamıştık.
Bu makalemizin sonunu da;
23 Haziran akşamı,her şey çok güzel olacak.
İçinde bulunduğumuz koşullarda,söylenmesinin yasaklanması dahi olası olan bu güzel sloganı sürekli söyleyin ve paylaşın değerli okurlar.” diyerek bağlamıştık.
Bugün haberlerde izledik;Kadıköy’de yapılan Soma katliamı eyleminde polis müdürü, valilik kararıyla “Her şey çok güzel olacak” pankartının yasaklandığını söyleyerek pankartın toplatılmasını istemiş.
Biz kahinmiyiz,bu sloganın yasaklanabileceğini beş gün önce yazdığımız için?
Tabbi ki;hayır.Bu tahminde bulunabilmek için kahin olmak gerekmiyor,ülkemizdeki demokrasinin perişan halini ve demokrasiyi yok eden ERDOĞAN'ı biraz tanıyor olmak yetiyor ve artıyor.14/05/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

13 Mayıs 2019 Pazartesi

ATATÜRK KOLAY OLUNMUYOR


İktidarın; kraldan çok kralcı küçük ortağı,avukatı,sahibinin sesi BAHÇELİ, her zaman olduğu gibi, yine açmış ağzını ve yummuş gözünü,İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İMAMOĞLU'nun; “Her şey güzel olacak” sloganına yönelik öfkeli beyanlarıyla adeta terör estirmiş.
Her şeyin güzel olacak olmasında ne kötülük var Allahınız aşkına?
Bu slogan BAHÇELİ'yi niçin üzüyor ve kızdırıyor dersiniz?
Bu slogan, şu anda iş başında olan kankası ERDOĞAN'ın, güzel işler yapmayı başaramadığını çağrıştırdığı için, kızıyor ve küplere biniyor olmalıdır.
BAHÇELİ akım derken b...m demek anlamına gelen, geçmişten örnekler veriyor ve mesela PKK terörü güzel midir ki,her şey güzel olacak diyorsunuz diye soruyor ve bize göre saçmalıyor.
BAHÇELİ; saçmalasa da,aslında çok doğru söylüyor ve her şey güzel olacak diyenlerin,ileriye ve gelecek günlere yönelik haklılıklarını kabul etmiş oluyor.
İnsanlar,her şey çok güzeldi demiyorlar ki,bilakis bugüne kadar olanlar güzel değildi,bundan sonra geleceğe dönük olarak her şey güzel olacak diyorlar.Gelecek zamandan bahsediyorlar, geçmiş zamanı güzel olarak kutsamıyorlar.
BAHÇELİ,koltuğunu koruma ve ERDOĞAN'ı savunma hırsından, söylenenleri anlamaz hale gelmiş,farkında değil.
Sanatçıların,İMAMOĞLU'na ve herşey güzel olacak sloganına destek vermeleri de BAHÇELİ'yi çok üzmüş,Cem YILMAZ'a bundan sonra seni sevmeyeceğim demiş.Aman sev,BAHÇELİ.Sanırım, BAHÇELİ'nin sevgisinden yoksun kalmak, Cem YILMAZ için büyük şeref olmalıdır.
BAHÇELİ yerin dibine batsın sizin sanatınız demiş.
İşte, ATATÜRK gibi gerçek lider ve devlet adamının farkı.
Demek ki, ATATÜRK kolay olunmuyor.
ATATÜRK sanat ve sanatçılar için neler söylemiş bir hatırlayalım.
ATATÜRK'ün sanat ve sanatçılar için söylediği güzel sözlerden bazıları.
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
Bir millet sanat sanatçıdan yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz.”
Hepiniz milletvekili olabilirsiniz…Bakan olabilirsiniz…Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz…Fakat sanatçı olamazsınız.”
Sanatçı toplumda uzun çabalardan sonra alnında ışığı hisseden ilk kişidir “
Sanatkar el öpmez; sanatkarın eli öpülür! “
En güzel söz de bu sonuncusu.
Evet Bay BAHÇELİ;sizin arzu ettiğiniz gibi,sanatkar asla siyasilerin elini öpmez,sanatkarın eli öpülür.
Yerin dibine batması gerekenler, sanat ve sanatçılar değildir.
Yerin dibine batması gerekenler; onlar her kim ve kimselerse,kendi siyasi menfaatlerini ülkenin menfaatlerinden üstün ve önde tutan siyasiler olmalıdır. 14/05/2019

Güner YİĞTBAŞI
Hukukçu

10 Mayıs 2019 Cuma

HADDİNİ BİLMEK!...




Haddini bilmek, güzel bir şeydir ve medeni toplumlarda gereklidir de.
Herkes;sıfatları,makamları,görevleri,yetkileri,ırkı,cinsiyeti,dili,rengi ne olursa olsun,haddini bilmek zorundadır.
Herkesin haddini bilmesi,anayasanın eşitlik ilkesinin de gereğidir.Kimsenin,diğer kimseden bir üstün yanı yoktur.Herkesin haddinin sınırında, diğer kişinin haddi ve hukuku başlar.
Hukukun üstün ve egemen olduğu,her şeyin kurala bağlandığı,anayasa ve anayasaya uygun yasaların hakim olduğu demokratik toplumların,en belirgin ve olmazsa olmazsa kuralı,bir tek kişinin dahi istisna tutulmadığı, herkesin haddini biliyor ve bilmek zorunda olmasıdır.
Geçtiğimiz günlerde iş adamlarının,sivil toplum kuruluşu olarak, anayasal haklarını kullanmak suretiyle sarf ettikleri bir sözü beğenmeyen AKP Genel Başkanı;iş adamlarına, haddinizi bilin diye bir uyarıda bulundu.
Bu uyarı yerindeydi veya değildi,iş adamları hadlerini aşmışlardı veya aşmamışlardı,biz bunu tartışmıyoruz.
Velev ki;iş adamlarımız, hadlerini aşan bir söz sarf ettiler ve AKP Genel Başkanı iş adamlarına hadlerini bilmeleri konusunda haklı bir uyarıda bulundu.
Sözde de olsa,demokratik,hukukun egemen olduğu,herkesin yasa önünde eşit sayıldığı bir toplum olarak anılmaya devam ettiğimize göre, kim olursak olalım;bir başkasına haddini bilmesi uyarısında bulunmadan önce, bir öz eleştiri yapmak ve kendimizin,anayasa ve yasalarla sınırları çizilen haddimizi aşan söz ve davranışlarda bulunup bulunmadığımızı sorgulamak zorundayız.
Kimse unutmasın,haddini bilmek bir erdemdir ve demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Değerli okurlar;beşeri ilişkilerinizde,bir hak ve yetkinizi kullanırken,söz ve davranışta bulunurken, lütfen haddinizi biliniz,haddinizin sınırlarını aşmayınız, haddini aşanlara da hadlerinin sınırlarını hatırlatınız,bu erdemli davranışınızdan hiçbir zarar görmeyeceksiniz,ama hadlerini aşan istisnasız herkesin haddini bilmesini istemenin ve beklemenin de, sizin en temel hakkınız olduğunu unutmayınız. 10/05/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

9 Mayıs 2019 Perşembe

HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK


CHP Genel başkanı; son grup toplantısında,başkanlık mazbatası iptal edilen ve 23.Haziranda tekrarlanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde CHP'nin adayı olan Sayın Ekrem İMAMOĞLU'nun, artık CHP adayı değil,Türkiye'nin adayı olduğunu açıkladı.
Çok doğru ve yerinde bir saptama.Gerçekten, “her şey çok güzel olacak” sloganı ile yeniden kollarını sıvayan İMAMOĞLU,artık örselenen ve yok olmak üzere olan demokrasimizin ve tüm Türkiye'nin adayıdır.
“Her şey çok güzel olacak” sloganı, ülke genelinde benimsenerek tutmuş ve tüm demokrat insanlarımızın dilinden düşmez hale gelmiştir.
Tüm Türkiye ayağa kalkmış,sanatçılarımız başta olmak üzere,konuşamayan insanlarımızın büyük kesimi, üzerlerindeki baskı ve korkuyu atarak konuşmaya başlamışlardır.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini zorla iptal ettiren AKP ve yöneticilerinin, bu manzara karşısında sustuklarını ve biz ne yaptık diyerek vicdanlarında kendilerini suçlayan öz eleştiri yapmaya başladıklarını zannediyoruz.
AKP,olayın sıcaklığı geçtikçe, ne kadar büyük bir stratejik hata yaptıklarını,Dimyata pirince giderken,evdeki bulgurdan da olacaklarını daha iyi anlayacaklardır.
Hepimiz,tarafsız medyada ve sosyal paylaşım sitelerinde,tüm yurtta otobüs,uçak ve turizm firmalarının,turizm beldelerimizin belediye başkanlarının, 23.Haziran seçimlerine İMAMOĞLU lehine katılımı teşvik eden destek ve girişimlerine tanık oluyoruz.
Ülke genelindeki İMAMOĞLU lehine yapılan bu kampanya ve girişimler,tüm demokrasi yanlılarının yüreklerine su serpmekte ve esasen yeniden başkanlığı kazanacağından emin olduğumuz İMAMOĞLU'na,milletimiz, şimdiden seçimi kazanmış başkan olarak bakmaktadır.Tüm Türkiye'nin kalbi,İMAMOĞLU için atmaktadır.
Millet ittifakını oluşturan CHP ve İYİ Parti dışında kalan diğer muhalefet partilerimizin ve seçimlere bağımsız olarak giren değerli adayların, İMAMOĞLU lehine yapacakları fedakarlıkları dillendirmeye ve bu konuyu parti yetkili kurullarında tartışarak bir karar vereceklerini açıklamaları da,demokrasi adına büyük bir övünç kaynağıdır.
İstanbul seçimlerini haksız ve hukuksuz olarak, keyfi bir şekilde, baskıyla iptal ettirenlerin ve iptal kararına imza atan YSK'nın,kötüye kullandıkları anayasa ve yasalardan kaynaklanan yetki ve güçlerinin;haksızlığa ve demokrasi karşıtlığına direnen,demokrasiye inanmış halkımızın bu inanç ve demokratik güçleri karşısında sonuçsuz kalacağına inanıyoruz.
23 Haziran akşamı,her şey çok güzel olacak.
İçinde bulunduğumuz koşullarda,söylenmesinin yasaklanması dahi olası olan bu güzel sloganı sürekli söyleyin ve paylaşın değerli okurlar.09/05/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

8 Mayıs 2019 Çarşamba

BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN EVLADIR


Yüksek Seçim Kurulu'nun; sadece, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal eden kararı,elli yıllık deneyimli bir hukukçu olarak söylüyoruz,asla ve asla hukuki ve yasal bir karar değildir, siyasi iktidarın baskısı ve talimatıyla verilen hukuk dışı ve siyasi bir karardır.
Bu karara,asla yargı kararı denilemez.
Evet,yargı da zaman zaman hatalı kararlar verebilir.Ama, istemeden yapılan bir hukuki hatanın dahi,yine de hukuken savunulabilir bir yönü vardır.
YSK'nın iptal kararının, elle tutulur hukuki ve savunulabilir hiçbir yanı ve değeri yoktur,sözüm ona tarafsız ve yargıya saygılı geçinen değerleri kendilerinden menkul meşhur bazı hukukçular,kararın gerekçesini görmeden,kesin bir kanaat beyan edemeyeceklerini söyleseler de,YSK'nın kısa kararında dayandığı gerekçe açıktır,bu gerekçeye göre,sandık kurullarında kamu görevlisi olmayan kişilerin yer almasıyla oluşan usulsüzlük iptale neden olmuştur.
YSK;esası,milletin iradesini, usule boğdurmuştur.
Bu ülkede kamu görevlisi olmayan kişiler, ilk kez sandık kurullarında görev yapmamıştır.Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde de,anayasa referandumunda da, aynı usulsüzlükler yapılmıştır.Hatta,yasanın açık hükmüne rağmen,mühürsüz oy pusulaları dahi, YSK kararıyla, milli irade adına, geçerli sayılmıştır.Yerleşik uygulama bu olmasına rağmen,seçimin sonucuna etkisi olmayan,sandık kurullarında kamu görevlisi olmayanların görev alması usulsüzlüğü,siyasal iktidarın baskısı ile bu seçimde birden bire sadece İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçiminin iptaline gerekçe yapılmıştır.Usulsüz olduğu iddia edilen aynı kurulların görev yaptığı sandığa atılan, aynı seçim zarfına konulmuş diğer oy pusulaları ve seçimler ise, muteber sayılmıştır.
Biz lisede okurken,bir mantık dersi vardı,şimdi var mı bilmiyoruz,o derste öğrendiğimiz bir mantık kuralına göre;”bir şey ya vardır,ya da yoktur.”Bir şey,hem var ve hem de yok sayılamaz,ikisinin arası da olamaz.
YSK'nın;aynı zarfa atılan dört ayrı oy pusulasından cımbızlayarak,sadece Büyükşehir seçimini iptal eden ucube ve felaket kararı,hukuki olmadığı gibi, mantık kurallarına da açıkça aykırıdır.
Anayasanın ve yasaların, YSK'nın vereceği kararların kesin olduğuna ilişkin kuralının arkasına sığınarak,ben yaptım ve oldu mantığı ile YSK'nın;haddini ve hududunu aşarak,görev ve yetkisini açıkça kötüye kullanarak verdiği, keyfi, hukuk dışı bu musibet kararı,kamu vicdanını rencide etmiş,kanatmış,ülkenin çözüm bekleyen acil sorunlarının çözümünü ötelemiş,ülkeye maddi ve manevi,ekonomik,hukuki ve diplomatik büyük zararlar vermiş olmasına rağmen;bir musibet (YSK Kararı) bin nasihatten evladır derler ya,bugüne kadar kış uykusunda olan bazı seçmenlere; iş başındaki siyasi iktidarın demokrasiden nasibini almamış olduğunu,tek adam rejiminin sakıncalarını,demokrasi için sandığın zorunlu ama tek kriter olmadığını,yasama,yürütme ve yargıdan oluşan üç erkin,kesin çizgilerle ayrı olduğu,kuvvetler ayrımının en sağlıklı bir şekilde işlediği, aksayan yönleri revize edilecek olan parlamenter sistemin, en demokratik bir sistem olduğunu göstermesi ve kış uykusundaki seçmenlerin uyanmalarına ve gerçekleri görmelerine neden olması açısından iyi olmuştur.
Sandık yoluyla iktidarı kaybedeceğinden emin olan AKP iktidarı, bu girişimiyle,ayağına silah sıkmış ve önündeki seçimsiz dört buçuk yıllık iktidarını,muhtemel bir erken seçimle kaybetmenin yolunu kendi elleriyle açmıştır.Bu dahi Türk halkı için bir kazanç olarak değerlendirilmelidir. 08/05/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

6 Mayıs 2019 Pazartesi

HARAKİRİ



Türk toplumu ve tüm Dünya; bugün, ülkemizde bir siyasi liderin ve partisinin harakirisine tanık olmuşlardır.
Evet,İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçiminin ve İMAMOĞLU'nun mazbatasının iptali kararı,iktidar partisinin bir başarısı değil, harakirisidir.
Yüksek Seçim Kurulu, iktidarın baskısına dayanamamış ve FETÖCÜ olmakla suçlanıp bir gecede görevden alınarak cezaevini boylama korkusuyla, kendisinin önceki içtihatlarına,yasalara ve hukuka aykırı olarak verdiği bir kararla, sandık kurullarının oluşturulmasındaki usulsüzlükleri gerekçe yaparak, sadece İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal eden, hukuk garabeti bir karara imza atmıştır.
Biz,bir hukuçu olarak, Yüksek Seçim Kurulunun AKP'nin itirazı üzerine aldığı ara kararlarına bakarak, seçimin iptal edileceğini anlamıştık.Ancak,yargı organına intikal eden bir konuda beyanda bulunmamak adına,, bu kanaatimizi yazıya dökmemiştik.
AKP Genel Başkanının,kendinden emin rahat tavırları ve geçtiğimiz gün YSK'ya yönelik olarak yapmış olduğu talimat niteliğindeki “Ortada bir yolsuzluk var, şaibe var, bu yolsuzluğun ortadan kaldırılması hem YSK’yı aklayacaktır. Hem de milletimizi rahatlatacaktır.”şeklindeki konuşması, YSK'nın vereceği kararı açıkça ortaya koymuş olup,bu nedenle YSK'nın bugün açıkladığı kararı bizim için hiç sürpriz olmamıştır.
AKP; İstanbul seçimlerini, baskıyla iptal ettirmekle harakiri yapmış ve İstanbul'un yanında, tüm Türkiyeyi kaybetmiştir.
YSK'nın kararı, hukuk dışı ve çok trajikomik bir karardır.
Sandık kurullarının oluşturulmasında yapıldığı iddia edilen usulsüzlükler, seçimin sonucuna asla etkili değildir.Sandık kurullarının teşkilindeki usulsüzlük,seçim sonuçlarına etki yapmışsa,oy pusulaları aynı zarf içine konulan ilçe belediye ve belediye meclisi üyelerinin seçimleri niçin iptal edilmemiştir, Sandık kurullarında seçime katılan partilerin temsilcileri vadır,seçmenler hür iradeleriyle oylarını sandıklara atmışlardır.İptal kararıyla;esas, şekle kurban edilmiş,yargıya olan güven tamamen yok olmuş,devletin temeli olan adalet ölmüş ve devlet de çökmüştür.
Sekiz yıldan bu yana avukatlarıyla görüştürülmeyen İmralıda cezasını çekmekte olan ÖCALAN ile avukatlarının görüştürülmesi ve ÖCALAN'dan mesaj getirmeleri ile iptal kararının çakışan zamanlaması manidardır.
Acaba AKP;Kürt oyları ile kaybettiği İstanbul seçimini,İMAMOĞLU'nun yükselen popüleritesine rağmen, yine Kürt oylarıyla kazanmak için, yeni bir Kürt açılımının hazırlığı içinde midir,ÖCALAN'dan destek mi talep etmiştir,İstanbul seçiminin iptalinde ve yenilenmesinde, bu nedenle mi ısrarcı olmuştur?
Merak ediyoruz doğrusu.07/05/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu