Aslında; hak,hukuk,adalet tanımayan,yargı bağımsızlığını ayaklar altına alan,Meclisi yok sayan,anayasayı sürekli ihlal eden,ülkeyi tek başına ve keyfine göre yöneten,ülke kaynaklarını yandaşlara peşkeş çekerek yok eden,ülke eknomisini çökerten,halkına milli hasıladan adil bir pay ayırmayan,gelir dağılımını bozan,halkını para makinası sayarak, vasıtalı vergilerle sürekli parasını emen,laiklik ve hukuk dışı eylem ve söylemleriyle halkımızı bölen ve toplumu geren,ülkeyi kötü yöneten,AKP Genel Başkanı,taraflı ve partili,yeminine sadık kalamayan Cumhurbaşkanı ERDOĞAN'ı; tarafsız ve sadece ülkesini seven,hukukun üstünlüğüne inanan bir hukukçu ve kendisini hakaret etmeksizin, ancak ağır bir şekilde sürekli eleştiren bir kişi olarak; yazdığımız iş bu makalemizde,genişletilmiş il başkanarı toplantısında yaptığı bir konuşmasında yer verdiği ve ana muhalefet partisini kast ederek sarf ettiği; “ ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz”şeklindeki beyanının yanlış değerlendirilmesi nedeniyle, burada savunmak zorunda kaldığımızı belirtmek istiyoruz.
Evet bu beyanın;konuşmanın tümünden soyutlanarak,beyanın sadece bu bölümünün,cımbızlanarak alınıp dile getirilmesi halinde,demokrasimizin geleceği açısından dehşet verici,tüyler ürperten, çok korkunç bir beyan olarak değerlendirilmesi doğal ise de;doğru ve sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek, bu beyanı doğru bir şekilde anlamlandırabilmek için; bu beyanın da içinde yer aldığı konuşmayı, konuşmanın bütününe bakarak dikkate alıp değerlendirmek zorunludur.
Biz de bu beyanı,bütününden cımbızlanmış haliyle duyduğumuzda, dehşete kapıldık adeta tüylerimiz ürperdi.
Hatta,bu dehşet içinde dün gece bu beyanı kınayan bir makale yazmaya başladık, ancak tarafsızlığımızın ve hukukçu kimliğimizin gereği olarak, bir yanlışlık yapmamak için beyanın tümüne bakmak gereğini duyduk ve beyanın tümünü okuyarak yeniden değerlendirdiğimizde,konuşma metninin çok kötü kaleme alındığını,asıl maksadın açık ve net olarak ifade edilemediğini,amacın muhalefeti tehdit ve seçimle iş başına gelme arzularından caydırma olmadığını, anladık ve biraz rahat nefe almaya başladık.
Gerçekten,ERDOĞAN'ın;"Tabii, belediyeleri, hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık, taciz, tecavüz iddialarıyla çalkalanan bir partinin çalışanlara verdiğimiz bu ücret artışlarını görmelerini, anlamalarını, takdir etmelerini beklemiyoruz. Ama hiç değilse bu rezilliklerin yaşandığı yerleri örnek göstererek ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz." şeklindeki beyanını,bir hukukçu titizliğiyle, tümüyle değelendirdiğimizde,aslında ERDOĞAN'ın,özetle ve mealen,ana muhalefet partisini kast ederek,”Millet İtifakı ile kazandığınız,ancak hırsızlık,yolsuzluk,ahlaksızlık iddialarıyla çalkalanan(bu kendisinin görüşü,tabi biz katılmıyoruz bu iddialara)İstanbul,Ankara,İzmir,Adana,Mersin,Antalya ve diğer belediyelerinizin faaliyet ve çalışmalarına güvenerek ve bu çalışma ve faaliyetleri halkımıza örnek göstererek,önümüzdeki 2023 seçimlerinde ülkenin yönetimine talip olduğunuza ilişkin söylemlerinizden vazgeçiniz,bu belediyelerin çalışmalarına ve faaliyetlerine güvenmeyiniz,umduğunuz dağlara kar yağacak,avucunuzu yalayacaksınız,seçimleri kazanarak ülkenin yönetiminin başına geçemeyeceksiniz,bunu siz hatırlatmak istiyorum,bunu hatırlatmak sizin için daha iyi olacak” demek istediğini anlıyoruz.
Bir hukukçu olarak her zaman şunu savunuruz;bir beyanda, suç unsuru aramaya kalkışıldığında,o beyanı; önündeki ve ardındakilerle bir bütün olarak değerlendirerek bir sonuca varmak zorunludur.
Gerçek adaletin sağlanabilmesi için;bu zorunluluğa, öncelikle ve özellikle savcıların ve hakimlerin uymaları gerekmektedir. 09/10/2021
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder