26 Şubat 2025 Çarşamba

ERDOĞAN'IN BAŞKOMUTANLIĞI

 



CHP Genel Başkanı Özgür ÖZEL;son grup toplantısında, beş teğmenin silahlı kuvvetlerden ihracı kararında etkili olduklarına dair haklarında ciddi duyumlar ve bilgiler aldığı gerekçesiyle,bir siyasi olarak yapmaması gereken bir beyanda bulunarak, Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlarını,duyumlara dayalı olarak ağır şekilde eleştirmiş ve alenen yargısız infazda bulunmuşur.


Son yıllarda, AKP iktidarı tarafından zaten siyaete bulaştırılmış olan, ancak ülkemizin selameti ve yararı için siyasetin dışında tutulması gereken silahlı kuvvetlerimizin; iç ve dış kamuoyundaki güç ve itibarının korunması adına, siyaset dışında tutulmasına azami özen gösterilmesi,iktidarıyla ve muhalefetiyle tüm siyasilerin asli görevi olmalıdır.


Bu nedenle,Özgür ÖZEL'in; iki kuvvet komutanına yönelik bu suçlamaları, sebebi ne olursa olsun ve de sadece duyuma dayalı olması nedeniyle, onaylanamaz.


Özgür ÖZEL'in; Kara ve Deniz Kuvvetleri Kommutanlarına yönelik suçlayıcı beyanlarına karşı, partili Cumhurbaşkanı çok ağır cevap vermiş ve başkomutan olarak konuştuğunu özellikle vurgulamıştır.


Aslında böyle bir vurguya hiç gerek yoktu, bizim görüşümüze göre.


ERDOĞAN;öncelikle bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır ve Özgür ÖZEL'e cevap verme gereği duymuşsa, bu cevabı, başkomutan olduğunu açıklamadan, doğrudan Cumhurbaşkanı sıfatıyla da yapabilirdi.


Evet, anayasanın 104 maddesine göre;yine anayasa ile savaş ilanına karar verme yetkisini üzerinde taşıyan Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanlığını temsil etme yetkisine sahip olan Cumhurbaşkanı,Türkiye Büyük Millet Meclisinin savaş ilanıyla ülkemizin savaş haline geçmesi halinde meclis adına temsilen haiz olacağı ve savaş halinde olduğumuz ülke veya ülkelere karşı temsilen kullanacağı başkomutanlık ünvanını,ortada meclis tarafından ilan edilen bir savaş hali olmadığı halde, ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanına karşı kullanmakla, bize göre hatalı davranmış ve yetkisini aşmıştır.


Anayasamızın Cumhurbaşkanınna verdiği başka yetkiler vardır,örneğin, anayasamızın 104.maddesine göre, Cumhurbaşkanımızın; devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme gibi bir yetkisi vardır,Cumhurbaşkanı ERDOĞAN; sorunu daha da tırmandırmadan, sakin ve devlet adamına yakışan bir üslupla, anayasanın 104.maddesindeki bu yetkisini kullanarak, CHP genel başkanını uyarabilir ve gereksiz bir gerginliğe meydan vermeyebilirdi diye düşünüyoruz.27/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

25 Şubat 2025 Salı

SİYASETİ BİT PAZARINDAN DEĞERSİZ KILAN BİR ANAYASACI

 



İsminin önünde yer alan Profesör Dr.akademik ünvanına rağmen,siyaseti bit pazaına çeviren ve hatta ondan daha da değersiz kılan bir hanımefendi ile tanıştı ülkemiz.


Bu hanımefendi bir hukukçu,bu da yetmiyor, aynı zamanda bir akademisyen ve anayasa hukuku profesörü.Yani çok eğitimli ve başarılı bir insan.Tek eksiği etik değerleri biraz zayıf.


Kendisi, DAVUTOĞLU'nun Gelecek Partisinin üyesi olarak, 2023 seçimlerinden önce kurulan altılı masa olarak da nitelenen Millet İttifakının en faal üyesi olup,mevcut tek adama dayalı Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin değiştirilerek yerine güçlendirilmiş parlamenter sisteminin kurulması için yapılacak olan anayasa değişiklik taslağının hazırlanmasında başrol üstlenmiş ve mevcut tek adam sistemini en ağır şekilde eleştiren bir kişidir.


Nitekim seçimlerde Gelecek Partisinden CHP listelerinden Antalya milletvekili seçilerek parlamentoya girmiş,tabanı olmayan etkisiz eleman Gelecek Partisi bu hanımefendiyi tatmin etmemiş olacak ki;önce CHP'ye transfer olmak için Özgür ÖZEL ile görüşmüş,gerekçe olarak da,kendi partsisi Gelecek Partisinde, tek adam rejimine itirazın çok güçlü olmadığını göstermiş,yani CHP'ye geçerek tek adamla,ERDOĞAN ile çok güçlü mücadele imkanına kavuşacağını açıklamış,Özgür ÖZEL bugün grup toplantısında açıkladığı haklı gerekçelerle bu transfere onay vermeyince,bu siyasi ihtiras sahibi, ancak etik değerlere sahip olmayan hanımefendi,bu sefer, belki de aynı zamanlarda, AKP'nin kapısını çalmış ve kendi açıklamasına göe; ERDOĞAN ile görüşerek ve ERDOĞAN'dan çok etkilenerek ve ona inanarak, jet hızıyla AKP'ye katılmıştır.


Bugüne kadar çok milletvekili transferine tanık olduk ama, böyle hızlı ve ilkesizine tanık olmadık.


AKP'ye giren bu hanımefendiye, AKP'ye geçişindeki hızın da üzerinde bir hızla ve ayağının tozuyla, partiye hoş geldin armağanı olarak, partide üst düzey yöneticilik takdim edilmiştir.AKP rozetini de,öncesinde kendisine ağır eleştiriler yaparak yerden yere vurduğu ERDOĞAN takmış,bu hanımefendi de, o ana kadar ERDOĞAN hakkında sarfettiği çok ağır sözleri geri alıp yutarak geviş getirmiştir.


Bu hanımefendi;siyasi etik dışı bu davranışıyla, Türk Halkını ve oylarıyla kendisini milletvekili seçerek parlamentoya gönderen Antalya CHP seçmenini kandırarak dolandırmıştır.




Bu hanımefendi,şiddetle eleştirdiği,yerden yere vurduğu AKP'ye geçtiği yetmiyormuş gibi,fikirlerinde hiçbir değişiklik olmadığını,anayasada yer alan cumhuriyet değerlerinin savunucusu olacağını söyleyerek, hala milletimizi ve hatta kendisini kandırmaya devam etmiş ve milletimizle alay etmiştir.


Yazıklar olsun.


Bu hanımefendiye sormak lazım.Siz,bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararlarını dahi uygulamayan yeni lideriniz ERDOĞAN'ı nasıl yola getirecekseniz, uygulanmayan Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını derhal uygulatabilecek misiniz?


Bu hanımefendinin, normal bir insanın önceden asla öngöremeyeceği akıl almaz ve etik dışı bu davranışı karşısında,Muhalefeti,2023 seçimleri öncesinde, Millet İttifakı adı altında altılı masada bir araya getiren ve şimdi yerden yere vurulan KILIÇDAROĞLU'na çok kızmakla birlikte,aynı zamanda acıyor ve az da olsa kendisine hak veriyor ve empati yapıyoruz.


Altı sene önce, kimsenin tanımadığı, bugün ise İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı ve belki de önümüzdeki dönem ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak olan Ekrem İMAMOĞLU'nu bulup ortaya çıkaran ve aday yapan,onu bugünlere taşıyan KILIÇDAROĞLU'nu; İMAMOĞLU'na yönelik öngörüsüyle,altılı masaya yönelik bazı öngörüsüzlükleriyle,yani sevapları ve hatalarıyla bir bütün olarak değerlendirmek, hatalarında art niyet aramamak, sanırım bir insanlık görevi olarak önümüzde durmaktadır.25/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



21 Şubat 2025 Cuma

İŞTE İMAMOĞLU FARKI BUDUR

 



İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İMAMOĞLU; bugün, aday adaylık başvurusunu yaparak, halkın kendisine yönelik teveccühünü boşa çıkarmadı,partisinin erken aday belirleme ve ön seçim kararına itaat ederek ve halkın kendisine yönelik sevgi ve tercihine saygı duyarak,korkusuzca ve büyük bir özgüvenle aday adayı olarak önseçime katılma başvurusunu yaptı.


Bu aday adaylık başvurusunun, önseçimler sonunda partililerce uygun bulunarak adaylığının kesinleşmesi halinde,bir yandan belediye başkanlığı ve diğer yandan Cumhurbaşkanlığı adaylığının omuzlarına yükleyeceği büyük yük ve sorumluluğun farkında olan İMAMOĞLU; seçimlere yaklaşık üç buçuk sene olmasına rağmen, bu ağır yük ve sorumluluğu üstlenmekten kaçınmadı,uzun soluklu bu yarışa hazır olduğunu,bu yarışı başarıyla sonlandırabilecek güce sahip olduğunu, cümle aleme gösterdi.


Anketlerde yine adı Cumhurbaşkanlığı adaylığı için zikredilen Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Mansur YAVAŞ'a gelince;hiç kem küm etmeden, en son söyleyeceğimiz sözü en başta söylemek gerekirse;YAVAŞ, maalesef bu yarışa katılmaktan korktu ve kaçtı.


YAVAŞ; seçimlere çok zaman olduğunu ve kim öle kim kala diyerek, patisinin almış olduğu erken aday belirleme ve önseçim kararına karşı çıkarak,hem parti disiplinine aykırı davrandı ve hem de, halkın adaylık konusunda kendisine yönelik güvenini boşa çıkardı.Bu karşı çıkışın ve önseçim için aday adaylık başvurusu yapmamasının başka hiçbir mantıklı ve haklı gerekçesi olamaz.


Diyorlar ki;Mansur YAVAŞ'a partisince haksızlık yapıldı,CHP yönetimi, İMAMOĞLU'nun adaylığını istiyor,önseçime katılsa da Mansur YAVAŞ'a oy verilmeyecek,Mansur YAVAŞ da bunu bile bile aday çıkamayacağı önseçime katılmamakta haklıdır.


Hayır efendim,önseçimin galibi, gayet tabi tek kişi olacaktır.Bunun galibinin baştan kim olacağı asla kestirilemez, ancak tahmin yürütülebilir tabi,bu tahmin de işkembeden atılarak yapılmaz.Aday adaylarının kıratlarına, kabiliyetlerine ve niteliklerine bakılır,İMAMOĞLU'nun, adaylık konusunda, YAVAŞ'dan daha fazla tercihe layık görülmesinin suçlusu, CHP ve İMAMOĞLU olmamalıdır.


YAVAŞ;kendisine güveniyorsa,bir kısım halkın kendi lehine olan tercihlerine saygı duyarak,herşeye rağmen bu er meydanından kaçmamalı ve önseçime girerek İMAMOĞLU ile yarışmayı göze almalıydı,ancak bu sorumluluğu göze alma cesaretini gösteremedi.


YAVAŞ'ın göze alamadığı husus; sadece ön seçimi kaybetmekten ibaret olmayıp,asıl göze alamadığı ve kaçtığı sorumluluk; bize göre, önseçimi kazanması ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olması halinde,erken yapılmayıp da zamanında yapılacak bir seçime kadar henüz yaklaşık üç buçuk sene gibi uzun bir zamanın olması ve bu zaman zarfında adaylığı taşıyamama,aday olarak üç buçuk sene boyunca omuzlarında taşıyacağı sorumlulukların gereğini yapamama,yeterli ve etkili propoganda faaliyetlerini kesintisiz yerine getirecek çaba ,güç ve yeteneği kendisinde görememe korkuları, YAVAŞ'ın önseçimden kaçmasına neden olmuştur.


İMAMOĞLU;YAVAŞ'ın göze alamadığı tüm sorumluluları seve seve üzerine alarak aday adaylık başvurusunu yapmış ve YAVAŞ'dan farkını Türk halkına göstermiştir.


Biz, İMAMOĞLU'nun; kumpaslarla yargı engeline takılmaması halinde, adaylık sürecini ve sınavını başarıyla yürüterek, sandıkta,Türk Milletinin ortak adayı olmayı başaracağına ve bu şekilde Türk halkının ortak Cumhurbaşkanı adayı olarak,güçlü bir şekilde seçimlere katılacağına, yürekten inanıyoruz.21/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

19 Şubat 2025 Çarşamba

AYİNESİ İŞTİR İKTİDARIN SÖZE BAKILMAZ

 


Hani güzel bir söz vardır ya.


Ayinesi iştir kişinin söze bakılmaz, şeklinde.


Biz bu sözü; iş başındaki,dediğim dedik diyen, tüm devlet gücünün tek adamda toplandığı Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin geçerli olduğu, demokrasi ve insan hakları,bağımsız yargı sözlerini ağzından hiç düşürmeyen ve her vesileyle bu kavramları en iyi şekilde hayata geçirdiklerini övgüyle dile getiren,gerçekte bu kavramlarla hiç barışık olmayan iş başındaki tek adam iktidarının; hukuk,hak ve adalet ve anayasa dışı icraatlarına bakarak,ayinesi iştir iktidarın söze bakılmaz şeklinde, bugüne uyarlıyoruz.


Biz demokratız,hukuk devletiyiz,yargımız bağımsız ve tarafsızdır demekle,sözle demokrat olunmuyor maalesef.


Ülke cadı kazanına döndü adeta.


İstanbul Çağlayan adliyesi; iktidarın harp karargahı ve ateş idare merkezine döndü adeta.


Her sabah, çeşitli toplum kesimlerine mensup kişilerin gözaltına alındığı,sorgulandığı, tutuklamaya sevkedildiği,tutuklandığı, olmadı adli kontrol altına alımdığı haberleriye uyanıyor halkımız.


Ülkenin çözüm bekleyen devasa sorunlarını bıraktık, iktidarın hukuk dışı uygulamalarını, yargıyı silah olarak kullanmak suretiyle halkın üzerinde kurduğu antidemokratik baskıları konuşur olduk, gece ve gündüz.


İktidar;benim doğrularım dışında herşey yanlıştır,herkes benin gibi düşünecek,çatlak ses duymak istemiyorum, aksi halde başına gelecekleri düşünsün diyerek, yargı silahıyla halkını yola getirmeye çalışıyor.


Devletin paraları;kalkınma yerine,demirden yapılmış polis barikatlarında ve yeni cezaevleri yapımlarında çarçur ediliyor.


İktidar büyük korku içinde,muhalefet partilerinin,muhalif halkın ve sivil toplum kuruluşlarının en samimi demokratik eleştirilerini,teğmenlerin laik Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruyacaklarına dair içtikleri andı ve dile getirdikleri Atatürk'ün askerleriyiz slaganını dahi darbe girişimi olarak algılayan,demokratik yollardan iktidardan uzaklaşmayı göze alamayan bir iktidarın anayasa ve hukuk dışı çırpınışlarının ve icraatlarının topluma yaydığı dalgalarına göğüs germeye çalışan zavallı ve çaresiz bir toplum haline getirildik maalesef.


Yaşımız gereği,AKP iktidarı tarafından haksız bir şekilde eski Türkiye diye horlanan,AKP öncesi o eski Türkiyenin 1960 sonrasını iyi hatırlayan bir kişi olarak, o eski Türkiye'yi ve o dönemin yöneticilerini ve halkın, herşeye rağmen sahip olduğu o toplumsal mutluluğu arıyorum doğrusu.O eski Türkiyede bizi yönetenler sarayların kalın ve kapalı duvar ve kapılarının ardında şaşalı bir şekilde yaşamıyorlardı,yaya olarak halkın arasına girebiliyorlardı,araçları yüzlerce koruma ordusu tarafından izlenip korunmuyordu,onlar da halktan biri gibi yaşayabiliyorlardı,devletin paralarını israf etmiyorlardı,örtülü ödeneği amacına uygun ve ölçülü kullanıyorlardı,kendilerine tahsisli özel onlarca uçakları yoktu,anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü,protesto haklarını kullanan insanların üzerleine polis ordusunu sürerek engellemeye kalkmıyorlar,insanlara orantısız polis gücü uygulamıyorlardı,rahmetli DEMİREL;yollar yürümekle aşınmaz diyebilecek kadar demokratik hoşgörü ve olgunluk gösterebiliyordu.O kadar çok askeri darbeye muhatap olmasına karşın,demokratik anayasal eleştiri ve protesto haklarını kullanan halkı,potansiyel darbeciler olarak yaftalamıyor, hiçbir korkuya kalpılmıyordu.


Biz buna rağmen rahmetli DEMİREL'i dahi beğenmiyorduk, onu dahi demokrat bulmuyorduk, kendimizi özgür hissetmiyorduk.Şimdi, onu dahi rahmetle anıyoruz ve özlüyoruz.


Hani siyasete girerken kefeninizi giyerek yola çıkmıştınız,nedir bu yüce Türk halkından korkunuz?Anlamak mümkün değil.


Sizler, bu asil ve demokratik sabır taşıyan milletin,halk iradesine ve demokrasiye olan saygısına inanmıyorsunuz sanırım.Bu millet, çektirdiğiniz bunca sıkıntıya rağmen sesini çıkarmadan sandığı bekliyor.Sanırım sizler,ülkemiz dışında en ufak bir sıkıntı karşısında sokaklara çıkarak şiddet gösterisi yapan iktidara adeta meydan okuyan insanların eylemlerini televizyonlarda izlememişsiniz.İzleseniz bu asil milletin değerini daha iyi anlayacaksınız.


AKP iktidarı,halkından korkuyor,halkını tanıyamamış,demokrasiye saygılı halkına haksızlık yapıyor.Demokatik anayasal haklarını kullanarak barışçıl protesto ve eleştiri haklarını kullanmak amacıyla başını kaldıran insanların başını anında ezmeye çalışıyor.


AKP iktidarı;Anayasal ve barışçıl eleştiri ve protesto haklarının kullanılmasının yol olmasından adeta çekiniyor,oysa ki, ülkeyi iyi yöneten anayasa ve yasaların dışına çıkmayan, kendisine güvenen iktidarların korkmaları için hiçbir neden olamaz.


Korkunun ecele faydası yoktur.Bir insan, sürekli korkuyla asla yaşayamaz,sağlıklı düşünemez, daima hata yapar ve batttıkça batar.


Halkın darbe yapacağından korkan ve bu korkuyla yaşayan ve ülkeyi hukuk dışına çıkarak yöneten iktidarların, ara sıra aynaya da bakmaları gerekir.20/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



14 Şubat 2025 Cuma

BASKI GRUPLARI DEMOKRASİYİ AYAKTA TUTAN KILCAL DAMARLARDIR

 



Demokrasilerin olmazsa olmazı baskı gruplarından olan sivil toplum kuruluşlarının önde gelen kurumlarından TÜSİAD yöneticilerinin, uzun bir sessizlıkten sonra, nihayet suskunluğunu bozarak, iktidarın ekononomik,sosyal ve hukuk politikalarını eleştirerek sistemin çöktüğünü dile getirmeleri, iktidarın sürekli elinde tuttuğu yargı sopasınının yönünü TÜSİAD'a çevirdi.TÜSİAD yargı sopasının boy hedefi haline getirildi.


Bu ülkenin ekonomisine;ürettikleriyle,ihracatıyla,kazandırdıkları dövizlerle, ödedikleri vergilerle ve sağladıkları istihdamla çok önemli katkılar sunan, ikitidaları iktisaden ayakta tutan, Türkiye sanayici ve işadamlarının mesleki kuruluşu TÜSİAD tarafından iktiadarın ekonomik, sosyal ve hukuk politikalarının eleştirilmesinden daha doğal ne olabilir?


İktidarın iktisadi,sosyal ve hukuk politikalarının kötü olması ve bunun sonunda sistemin adeta çökmesi,tüm toplumu ilgilendirdiği gibi, doğrudan iş adaamlarını da yakından ilgilendirmektedir.


Bu nedenle iktidarın eleştirlmesi, asla iktidara yön vermek ve milli iradeye müdahale olmayıp,yanlış yapan iktidarı uyarmak ve onu doğru yolu gösterip hatırlatmaktır.


Siyasal iktidarın, seçim kazanarak iş başına gelmesi, onu hiçbir haklı eleştiriden azade kılamaz.İktidar, mevcurt anayasa,yasalar ve hukuk sistemine uyarak ve saygı duyarak ülkeyi yönetmek ve halktan aldığı iktidar yetkisini kötüye kullanmamak zorundadır.


Halk; beş yılda bir sandığa gidip oy kullanarak istidarı denetleyebildiği, onu oylarıyla cezalandırabildiği gibi,seçim sonrası beş yıllık dönemde, yeni seçime kadar da ferden ve demokratik baskı grupları vasıtasıyla siyasi iktiadarın icraatlarını eleştirerek denetleme hakkına sahiptir.


Demokrasilerde;Barolar,sendikalar,dernekler,çeşitli meslek ötgütleri ve benzeri her türden sivil toplum,basın ve madya kuruluşlarınınn oluşturduğu baskı grupları, demokrasinin kılcal damarları olup,bu kılcal damarlar,demokrasinin ayakta kalmasına ve düzgün işlemesine katkı sunmaktadır.


Bu nedenle, hiçbir siyasal iktidarın hatalı icraatlarını eleştiren TÜSİAD'ı, yargı sopasıyla tehdit etmeye asla hakkı ve haddi yoktur.


TÜSİAD bünyesinde yer alan sanayici ve iş adamları; iktidara sundukları ekonomik katkılarıyla ülke ekonomisini ayakta tutan önemli insanlardır.Ödedikleri vergileriyle sağladıkları döviz girdileri ve yarattıkları istihdam yoluyla İktidara sundukları ekonomik katkılarının;iş başındaki itidar tarafından, ülkenin kalkınması için yerinde ve verimli kullanılıp kullanılmadığını denetlemek ve eleştirileriyle iktidara yön vermek, onların en doğal haklarıdır.


Ekonomik gücü elinde bulunduran TÜSİAD;haklı eleştirilerinden asla geri adım atmamalı, iktidarın yargı ve vergi denetim sopasından korkmamalı, sonuna kadar direnmeli ve demokrasinin teminatı olan demokratik bir baskı grubu olduğunu cümle aleme göstermeli,muhalefet partilerimiz ve halkımız da TÜSİA'ın yanında yer almalıdır.14/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

10 Şubat 2025 Pazartesi

MANSUR YAVAŞ'IN TAVRI

 


CHP'nin aday belirleme konusunda yapmayı planladığı Özgür ÖZEL,Mansur YAVAŞ ve Ekrem İMAMOĞLU'dan oluşan üçlü toplantı, dün (09/02/2025) yapıldı ve toplantı sonrası paylaşılan gülücüklü fotoğraf'a rağmen, toplantının sonucunda ortaya çıkan, Mansur YAVAŞ'ın; aday belirleme önseçimine katılmayacağına ilişkin kararına bakılacak olursa, toplantının hiç hayra alamet bitmediği anlaşılmaktadır.


Burada Mansur YAVAŞ'ın tavrını analiz edecek olursak.


2023 seçimleri öncesinde de anket sonuçlarına göre adı Cumhurbaşkanı adaylığından sıkça bahsedilen ve Ankara Belediye Başkanlığında yaptığı hizmetlerle halkın bir kısmının desteğini alan Mansur YAVAŞ;dünkü üçlü zirvede, önseçimlere katılmayacağı kararını açıklarken,Cumhurbaşkanlığı adaylığı sevdasından;sonuna kadar ve her koşulda,bağımsız olarak veya başka bir partinin adayı olarak da tamamen vazgeçtiğini,Cumhurbaşkanlığı adaylığı defterini tamamen kapattığını mı beyan etmiştir,yoksa, patisi CHP'nin belirlediği yöntemle ve onun belirleyeceği zaman diliminde önseçime katılmayarak,bu koşullarda ve şimdilik kaydıyla aday olmak istemediğini beyan ederek, adaylık kapısını açık mı bırakmıştır?Bu önemlidir.


Mansur YAVAŞ;bugün,yarın ve yarından sonra, hiç farketmez,hangi tarihte yapılırsa yapılsın, yapılacak olan ilk seçimlerde Cumhurbaşkanlığına aday olmaktan kesinlikle vazgeçtiğini ve bu nedenle partisi CHP'nin yapacağı aday belirleme önseçimine katılmayacağını kesin bir dille açıklayarak ön seçimlere katılmayacağını beyan etmişse,Cumhur İttifakına bir yararı olmayacak olan bu nötr kararına ancak saygı duyulur ve CHP tarafından kendisi hakkında yapılacak bir disiplin soruşturmasına da gerek yoktur.


Ancak,Mansur YAVAŞ; ileride oluşacak koşullara göre kendi kişisel menfaatleri için;bugünlerle partisinin belirleyeceği tarihte yapılacak olan aday belirlemeye yönelik önseçime; ileride bağımsız veya bir başka partinin adayı olarak cumhurbaşkanlığı seçimine katılma hakkını mahfuz tutarak ve şimdilik kaydıyla katılmayacağını açıkça beyan etmiş veya bu niyetini ihsas ettirmişse,bu tavır ve duruş;ülkemizin geleceği ve CHP adına çok vahim sonuçlar doğurmaya gebe olup,bu tavır ileride Mansur YAVAŞ'a asla ve asla seçim kazandırmayacağı gibi,tamamen Cumhur İttifakının adayına yarayacak ve ülkemize yapılacak bundan daha büyük bir kötülük ve ihanet olmayacaktır.


Aday belirleme daha erkendir diyenlerin kulakları çınlasın.Altılı masada AKŞENER'in son anda masayı devirmesinden hiçbir farkı olmayan bu vahim durum, seçimlerin arefesinde de olabilirdi ve doksanıncı dakikada yenilen gol gibi, artık önlem almaya vakit de kalmayabilirdi.


Şu anda seçim arefesinde değiliz,Mansur YAVAŞ'ın yukarıda belirttiğimiz iki ihtimalden hangisine göre bu tavrı sergilediğini bilmesek de,Mansur YAVAŞ'ın pişmiş aşa su katan bu tavrını, CHP'nin telafi etmesi mümkündür.Hiç kimse paniğe kaoılmasın ve Mansur YAVAŞ'ı gözünde çok büyütmesin.


Önseçim yapılmalı ve İMAMOĞLU önseçimi kazanırsa ve şayet ERDOĞAN onun önünü yargı kararlarıyla keser ve yasaklı hale getirirse bütün emeklerimiz boşa çıkar diye kimse hayıflanmasın.İMAMOĞLU da moralini bozmadan aday çıktığı taktirde var gücüyle çalışsın,yasaklı hale mi getirildi,inanın ERDOĞAN'ın yapacağı bu kötülük sonuç vermeyecek ve CHP;önü haksız bir şekilde kesilecek olan İMAMOĞLU'nun yerine,teşbihte hata olmaz, darda kalıp kale direğini aday gösterse,İMAMOĞLU'na ait olan ve daha fazlasını temsil eden oy,mevcut iktidardan memnun olmadığını,yandık bittik,geçinemiyoruz,açız.özgür değiliz diyerek iktidarı eleştiren seçmenler tarafından,inadına o kale direğine verilecektir, kimsenin şüphesi olmasın.


Son söz,şayet YAVAŞ;bağımsız veya başka bir partinin adayı olarak sonuna kadar savaşacağım ve aday olacağım diyorsa,bunu ihsas ettiriyorsa,yani adaylık kapısını açık tutarak CHP'nin önseçim kararını protesto ve kabul etmeme amacıyla önseçime katılmıyorsa partisine isyan etmiş ve parti disiplinini ağır şekilde ihlal etmiş sayılmalı,disipline sevkedilerek hakkında radikal bir karar alınmalıdır.10/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

8 Şubat 2025 Cumartesi

YARIN YAPILACAK ÜÇLÜ ZİRVE CHP VE GENEL BAŞKANININ KADERİNİ BELİRLEYECEKTİR

 


Evet, yarın Ankarada CHP Genel Başkanı Özgür ÖZEL'in; muhtemel Cumhurbaşkanı adayları İMAMOĞLU ve YAVAŞ ile yapacağı üçlü görüşme,CHP ve onun genel başkanı Özgür ÖZEL'in kaderini belirleyecektir.


Nasıl mı?


Ekonomik koşullardan ve hayat pahalılığından,adaletsiz gelir dağılımından inim inim inleyen Türk halkının büyük kesimi,bu durumdan kurtulmak için tek çarenin, bu iktidardan kurtulmak ve bunun için de seçimlerin öne alınarak erken bir seçim yapılması gerektiğinde hem fikirdir.


CHP ve Genel Başkanı da aynı fikirde oldukları için, erken seçim isterken Cumhurbaşkanı adayını belirlemenin geciktirilmesinin garabetini anlayarak, erken seçim tezinde samimi olunduğunu ortaya koyabilmek için, adayın da erken seçilmesini benimsemiş ve adayın ön seçimle demokratik bir şekilde belirlenmesi yöntemine yeşil ışık yakmıştır.


Muhtemel adaylardan İMAMOĞLU da, partisinin ve genel başkanının bu görüşüne itiraz etmemekte ve adayın erken ve ön seçimle belirlenmesine onay vermektedir. Kamuoyu anketlerinde Cumhurbaşkanı adayı olması için İMAMOĞLU gibi taraftar bulan potansiyel adaylardan YAVAŞ ise,kendince yaptığı hesaplarla uyuşmadığı için olsa gerek, adayın erken ve ön seçimle belirlenmesine sıcak bakmayarak karşı çıkmakta ve bunu da kendisine sorulan sorulara verdiği, benim öceliğim ekonomi,emekli ve asgari ücretli diyerek açıkça karşı çıkmaktadır.


CHP üyesi olan YAVAŞ;halkın da desteğini alan başarılı belediye başkanlığını ve kendi adaylığıyla ilgili anket sonuçlarını arkasına alarak,aday belirleme konusunda, partisinin görüşüne karşı çıkarak ayrı telden çalmakta olup,YAVAŞ'ın;bu tavrıyla, partisini ve genel başkanını,Türk Halkı karşısında zor durumda bırakmaya, otoritesini yok etmeye,parti disiplinini ihlal etmeye, asla hakkı yoktur.


Önseçim er meydanıdır,YAVAŞ; erken veya zamanında yapılacak seçimlerde CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorsa,partinin kararlarına,partinin belirleyeceği tarihte İMAMOĞLU ile eşit koşullarda bu ön seçime girmek ve İMAMOĞLU ile yarışmak zorundadır.


YAVAŞ dahil hiç kimse, CHP'den büyük değildir.YAVAŞ'ın kapris yapmaya,dayatmada bulunmaya hakkı yoktur.Kendisi gibi birçok ilin CHP'li belediye başkanları da çok başarılıdırlar ve uslu uslu yerlerinde oturmaktadırlar, onlar da pekala bizler de varız diyebilirlerdi.


Herkes diyor ki;ERDOĞAN,İMAMOĞLU ve YAVAŞ'ı karşı karşıya getirerek birbirlerine kırdırmak istiyor.


Hayır efendim, öyle bir şey yok.Olabilir de,siz ERDOĞAN'ın ağzına ne bakıyorsunuz? İMAMOĞLU,YAVAŞ ve Özgür ÖZEL olarak, ERDOĞAN'ın bu oyununa gelmeyin efendim,sizin politik zekanız,kendi yolunuzu çizme kudretiniz yok mu?kararlı ve kesin bir çözümde anlaşarak, ERDOĞAN'ın ın bu oyununu bozunuz.Başkalarında suç aramayınız.


Benim görüşüm de; madem erken seçim istiyorsunuz,bu isteğinizde samimi iseniz, adayınızı belirleyerek ortaya çıkmak zorundasınız.Hani bir laf vardır ya,ERDOĞAN papucu yarım çık dışarıya oynayalım diyebilmeniz ve erken seçime zorlayabilmeniz, ERDOĞAN'a erken seçim çağrısı yapabilmeniz için, adayınızı belirlemek ve artık CHP'yi aday tartışmaları üzerinden ayrıştırmaya ve yıpratmaya son vermek zorundasınız.Aday belirlenmediği sürece,bu aday tartışmaları sonlammayacak ve YAVAŞ'ın savunduğu gibi emeklinin,dar gelirlinin ve asgari ücretlinin sorunlarıyla yeteri kadar uğraşılamayacaktır.YAVAŞ;önceliğin, ekonomi,dar gelirli,emekli ve asgari ücretli olduğu görüşünde samimi ise,adayın erken belirlenmesine,bu aday sorunun çözülerek sonrasında tümüyle ekonomiye öncelik tanınmasına karşı çıkmamalıdır.


Bu nedenle yarınki (09/02/2025) üçlü zirve çok önemlidir.CHP'nin parti ve kurumsal kimliğinin yıpranmaması,genel başkan Özgür ÖZEL'in itibarının ve genel başkan otoritesinin korunması adına,bu zirvede öyle veya böyle kesin bir çözüme ulaşılmalıdır.Bunu çözemezse, genel başkan Özgür ÖZEL'in; bu krizi yaratan ve çözemeyen iktidarsız bir genel başkan olduğunu kabullenerek derhal koltuğunu bırakması zorunludur.


Bu itibarla yarın yapılacak üçlü zirvede,genel başkan Özgür ÖZEL;çok açık ve net ve de kararlı olarak, adayın en yakın tarihte ve ön seçimle belirleneceğini YAVAŞ'ın yüzüne karşı yinelemeli ve bu koşullarda aday adayı olarak ön seçimlere girip girmeyeceğini sormalı ve şayet YAVAŞ aday belirlemenin erken olduğunu ve ön seçime katılmayacağını beyan ederse, İMAMOĞLU önseçim yoluyla aday olarak belirlenir ve ileriki tarihlerde yasaklı hale gelirse,İMAMOĞLU yerine CHP'den aday olarak gösterilme şansını da yitireceği,partide kalıp kalmamakta muhtar olduğu,kimsenin CHP'den büyük olmadığı, YAVAŞ'a çok açık,net ve kararlı bir şekilde bildirilmelidir.


Yarınki üçlü zirve bu şekilde,olumlu veya olumsuz kesin bir şekilde sonuçlanmazsa,YAVAŞ'dan da, Özgür ÖZEL'den de büyük ve değerli olan CHP'nin daha fazla yıpranmaması için,genel başkan Özgür ÖZEL derhal genel başkanlıktan istifa etmelidir. 08/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu


6 Şubat 2025 Perşembe

ÖZGÜR ÖZEL'İN GAFLARI BİTMEK BİLMİYOR

 



Özgür ÖZEL'i hiç tanımam.Sadece politikacı kimliğiyle medyadan tanırım, vicahen hiç görüşmedik ve tokalaşmadık.


Benim de partim olan CHP'nin Genel Başkanı olduğu andan itibaeren hakkında çok yazılar yazmak zorunda kaldım.Kendisini övdüğüm yazılar olduğu gibi, çoğunlukla kendisini eleştirmek zorunda kaldım.


Kötü niyetli olmadığından,her eylem ve sözünün, parti ve ülke yararı güdülerek yapıldığından ve söylendiğinden adım gibi eminim.


Ancak, nedendir bilinmez, hata üstüne hata işliyor.


Son gafı da, geçtiğimiz salı günü yapılan grup toplantısı konşmasının sonunda, ordudan ihraçlarına karar verilen beş teğmenimiz adına tazminat olarak çıkarılan okul masraflarının kendilerinden geri alınmasına ilişkin, sanırım 128 milyon TL tutanndaki bedelin, CHP milletvekillerinin maaşlarından kesilerek toplanacak bağış paralarıyla ödenmesine ilişkin teklifin alenen grubun onayına sunularak kabul edilmesi ve sonuç olarak beş teğmenin ödeyeceği tazminat paralarının CHP grubu tarafından karşılanacak olmasıdır.


Ülkemizin laik ve demokratik düzenine ve ATATÜTK'e sahip çıkarak, toplum adına bunun bedelini Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilerek çok ağır ve haksız bir şekilde ödeyen beş teğmenimize, Türk halkı olarak hepimiz üzüldük ve gayet tabi onlara sahip çıkacağız.


Ancak, verilen ihraç kararı ve onun sonucu olan tazminat ödenmesi keyfiyeti henüz kesin bir karar haline gelmiş değil.Bunn bir yargısal denetim safası var,önce idare mahkemeleri ve sonrasında Danıştay.


Bu itibarla,nedir bu gereksiz acele, dereyi görmeden paçayı sıvayarak karar kesinleşmiş gibi alelacele grupta karar alınması bize pek samimi gelmedi.Özgür ÖZEL'in bu acelesi, biraz politik bir manevra ve teğmenler üzerinden partiye ve kendisine oy kazandırmaya yönelik bir davranış gibi geldi bize, doğrusu.


ATATÜRK'ün askerleriyiz dedikleri, laik demokrasiye sahip çıktıkları için, Atatürk tarafından kurulan, laik ve demokrat bir parti olan CHP, gayet tabi bu ihraç kararını eleştirecek ve teğmenlerin yanında olacak,bu çok doğal, ama bu sahip çıkmanın da bir usul ve yordamı,sınırı omalıdır.En azından, kararın şöyle veya böyle, lehe veya aleyhe kesinleşmesi,yargı sürecinin sonlanması beklemeliydi.


Teğmenlerin ihracı kararıyla sonuçlanan; slogan ve yemin eylemlerini,kendilerine yönelik politik bir tavır ve protesto olarak nitelendiren ERDOĞAN'ın bu tavrı karşısında; özellikle CHP tarafından, teğmenlere verilen desteğin kararın hukuki olmadığı ve haksız bir karar olduğu eleştiri ve değerlendirmesiyle sınırlı olması gerekirdi.Aksine, aşırıya varan sahip çıkışlar, olayı siyasallaştırır ve en başta ERDOĞAN olmak üzere, ihraç kararını verenlerin ellerini güçlendirir.


CHP'nin bu tavrı ve aşırı sahiplenmesi karşısında;teğmenler tarafından, haklarında alınan ihraç kararının iptali için İdare Mahkemesinde açılan davalarda,prosedür gereği,mahkeme tarafından davalı idareden istenecek olan savunmada,davalı idare; pek ala,henüz karar kesinleşmeden, davacı teğmenlerin ödeyecekleri tazminatın teğmenler adına ödenmesinin CHP tarafından üstlenilmesi kararını, teğmenlerin dava konusu eylemi politik amaçlarla işlediklerinin kanıtı olarak ileri sürebilir.


CHP ve Özgür ÖZEL herkese açık grup toplanmtısında bu kararı alarak büyük bir hataya imza atmışlar,ihraç kararını alanların eline büyük koz vermişledir.


Olayın politikaya malzeme olabileceğini ve amacından saptırılabileceğini farkeden teğmenler ve avukatları, ellerinden geldiği kadar üstün bir gayret göstermekte, ona buna demeçler vermekten kaçınmaktalar ve avukatlarıyla birlikte topluca kamuoyuna haber vererek Anıtkabire ATATÜRK'ün huzuruna çıkmayı dahi göze alamamaktadırlar.


Hal böyleyken, bir siyasi parti ve politik bir kimliği olan CHP'nin bu davranışı hiç hoş olmamıştır.


Şayet,yargılama sürecinin sonunda;hiç beklemiyor ve temenni etmiyoruz ama, ihraç kararı teğmenlerimiz aleyhine kesinleşirse,kadirbilir Türk Halkı mutlaka onlara sahip çıkacaktır,tazminatlarını da ödeyeceklerdir.Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.


Lütfen,teğmenlerimizin menfaatleri için, biraz daha itidalli olalım.06/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

5 Şubat 2025 Çarşamba

OLASI CUMHURBAŞKANI ADAYI İMAMOĞLU'NUN SEÇİMİNE YÖNELİK İHTİMALLER

 


Herkes çok iyi biliyor ki;ne yapıp yaparak, kararları kesin olan Yüksek Seçim Kurulundan alacağı onayla,bir oldu bittiye getirerek üçüncü kez aday olacağına kesim gözüyle baktığımız AKP Genel Başkanı ERDOĞAN;kendisine rakip olarak İMAMOĞLU'nu asla istememektedir.

Bu nedenle,ERDOĞAN; İMAMOĞLU'nu kumpas suç ve yargılamalarla seçim yarışının dışına atmak için elinden geleni yapacaktır.

Anayasanın ve Cumhurbaşkanının seçimi yasasının ilgili maddelerine göre,kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar,(yani haklarında verilen kararlar kesinleşenler)affa uğramış olsalar bile milletvekili,dolayısıyla Cumhurbaşkanı seçilemezler.

Buna göre;aday olmadan veya aday olup seçilmeden önce taksirli suçlar hariç yukarıda belirtilen süreyle veya süresine bakılmaksızın sayılan neviden suçlardan dolayı zezaya çarptırılarak hakkında verilen hüküm kesinleşenler,Cumhurbaşkanı adayı olamazlar,aday olduktan sonra henüz seçim tamamlanmadan bu duruma düşenler, Cumhurbaşkanı olamazlar.

Aday olup, seçimler yapıldıktan ve seçilecek yeterli oyu ve mazbatasını alarak YSK tarafından Cumhurbaşkanı seçildiği tescil edilen kişi hakkında seçimden önce açılan davalar,henüz kesin hükümle sonuçlanmamışsa, tıpkı milletvekillleri gibi,seçilmiş olmakla dokunulmazlık kazanacağından,bu kişinin seçilmeden önce işlemiş olduğu suçtan dolayı hakkında açılmış bulunan ve devam etmekte olan kovuşturma ve yargılama süreci, kesin hükümle sonuçlamadığından, suç kovuşturması, anayasanın 83.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca,meclis dokunulmazlığını kaldırmadığı sürece, duracaktır.Bu ne demektir?Cumhurbaşkanı seçilen kişi yargılanamayacağı ve hakkındaki kovuşturma ve yargılama duracağı ve dolayısıyla hakkında kesin bir hüküm oluşmayacağı için,o kişi Cumhurbaşkanı olarak görev yapabilecektir.

Ancak,maalesef yargının yürütmenin vesayetinde olduğu gerçeği karşısında, İMAMOĞLU'nun Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek isteyen iradenin bu isteğini hayata geçirecek bir takvimin hazırlanarak uygulamaya konulması, o kadar zor olmayacaktır.

Demem o ki;kimse, boşuna, İMAMOĞLU Cumhurbaşkanı,YAVAŞ yardımcısı veya Meclis Başkanı gibi bir planlama yapmasın,YAVAŞ, şimdilik kaydıyla, adaylık hakkından İMAMOĞLU lehine feragat ettiğini açıklayarak,olası gelişmeleri izlemeye devam etsin.Büyük bir ihtimalle adaylık şansı kendisine de gelecektir.05/02/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu



3 Şubat 2025 Pazartesi

CHP'NİN İŞİ MAALESEF ÇOK AMA ÇOK ZOR

 



Tüm eleştirileri göze alarak CHP ile ilgili gerçekleri dile getiren yazılar yazdım peş peşe.Bu yazım da, belki bazı CHP^lileri çok kızdıracak biliyorum, ancak bir CHP seçmeni olarak, acı da olsa bazı gerçekleri yazmak zorundayım.


Gerçekten CHP'nin işi zor,zor lafı yetersiz kalır, hem de çok zor.


Parti içi demokrasi çok güzel ama bir yere kadar.


Şu anda gözlemlediğim kadarıyla CHP çok başlı ve her kafadan ayrı ses çıkıyor.


Partinin en büyük açmazı bana göre,genel başkan Özgür ÖZEL.


Özgür ÖZEL;kendi ağırlığı ve gücüyle değil, İstanbul teşkilatının itici gücüyle genel başkanlık koltuğuna oturdu ve ister istemez adı gibi Özgür bir genel başkanlık yapamıyor.


Çok kişi yine bana kızacak ama,İMAMOĞLU ve YAVAŞ'ın belediyelerindeki başarılarını gören vatandaşlarımız, 2023 Cumhurbaşkanı seçiminde bu iki ismi yapılan anketlerde sürekli cumhurbaşkanı adayı olarak değerlendirmişler ve halkın bu kararlı ısrarı, KILIÇDAROĞLU'nun belki de seçim kaybetmesinde etkin rol oynamıştır.


Şimdi 2028 seçimlerinin erken başlayan aday tartışmalarında yine İMAMOĞLU ve YAVAŞ öne çıkmakta ve her iki isim de aday olmayı düşlemektedirler.


Aslında bir siyasal partinin genel başkanlığına talip olan ve seçilen bir siyasetçi,Cumhurbaşkanı seçimlerinde partisinin adayı olmak ister ve istemeli de, doğal olanı budur.


Ancak,Özgür ÖZEL aday olmayı göze alamamaktadır,Ben aday değilim,iki adayım var,ben partisini iktidara taşıyan genel genel başkan olmak istiyorum demek zorunda kaldı.Çünkü,KILIÇDAROĞLU'nun adaylığına gölgeleri düşen İMAMOĞLU ve YAVAŞ'ın gölgeleri, önümüzdek cumhurbaşkanlığı seçiminde de yerini alacağı için bu iki kişinin gölgesinde kalarak seçimi kazanamayacağını çok iyi bilem Özgür ÖZEL, baştan havlu atarak, aday olmayacağını ilan etmiştir.Bunun bir nedeni de potansiyel aday İMAMOĞLU^nun delege desteğiyle genel başkanlığa seçilmesi nedeniyle,İMAMOĞLU'na ödemek zorunda olduğu diyet borcudur.


Biz geçenlerde yazdık, asıl olması gereken,karizmatik bir adaydan ziyade, partinin ideolojisi,ilkeleri plam, proje ve programları seçimlere damga vurmalı ve seçmen adayın karizmasıyla uğraşmamalı ve partinin ideolojsine ilkelerine ve programına bakmalı ve buna güvenip inanarak, partinin belirleyeceği herhangibir adaya oy vermelidir.


Şu anda maalesef partide, genel başkanın otoritesi yoktur,parti içi demokrasiye zarar vermemek koşulayla olması gereken parti disiplini kalmamış ve her kafadan bir ses çıkar olmuştur.


ERDOĞAN; CHP'yi yıpratmak ve içini boşaltmak için, belediyeler üzerinden yapmaya başladığı opersayonu yargıyı silah olarak kullanarak çok kolay yapmakta ve CHP sürekli cephe kaybetmektedir.Buna karşılık CHP'nin yapabildiği tek şey,ERDOĞAN'ın görevden aldırarak hapse attırdığı belediye başkanlarını Silivride ziyaret etmek.


Şimdi çıkan yeni bir yasa var,o yasa da yüürürlüğe girsin, ERDOĞAN yargıyı da kullanmak zorunda kalmadan, Devlet Denetleme Kurulunu harekete geçirerek istediği kamu görevlisini,CHP'li belediye başkanını görevden alabilecek ve CHP gördüğüm kadarıyla sadece konuşmakla yetinecek.


CHP Genel Başkanı geçenlerde erken seçime hazırız, adayımız da hazır demişti ama,adayın hazır olmadığı anlaşıldı ve hala, adayı şimdi mi belirleyelim, yoksa biraz daha mı bekleyelim,aday belirlemenin yöntemi ne olsun diye tartışılıyor.


Özgür ÖZEL aday belirleme süreci başladı diyor,İMAMOĞLU da adayın belirlenmesinden yana gözüküyor,ancak bugün demeç veren potansiyel aday YAVAŞ ise; aday belirlemek için henüz erken,seçim tarihimiz belli değil, o zamana kadar Türkiye'de şartlar değişir, her şey değişir, gün ola harman ola diyerek ayrı telden çalmaktadır.


Bu curcuna içinde bana kalırsa CHP'nin yapması gereken şudur;bu koşullarda ERDOĞAN'ın;tekrar aday olabilmek için seçimlerin normal tarihine birkaç ay kala alınacak erken seçim kararı dışında, erken bir seçime gitmeyeceği kesindir.Bu nedenle, CHP ve muhalefet cephesi; parlamento çoğunluğunu almaya yönelik çalışmalara ağırlık vermeli, meclis çoğunluğunu ele geçirdiğinde ülke ve halk yararına yapacağı icraatlarını somut bir şekilde halka anlatarak seçmeni ikna etmeli,öncelikli olanın, yasa çıkarabilmek için meclis çoğunluğunu almak ve beraberinde de ülkenin ve halkımızın rahat bir nefes alabilmesi için zorunlu olan ERDOĞAN'ı Cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirmek olduğuna halk inandırılmalı,halka başarı güvencesi verilmeli ve bu amaç doğrultusunda çalışılmalıdır.Cumhurbaşkanı adayının kim olacağının pek de önem arzetmediği,buna rağmen en güçlü adayın yanında olunacağı işlenmelidir.


En önemlisi de,ERDOĞAN;sürekli olarak, senin üçüncü kez aday olman asla mümkün değildir, sana ne oluyor, seçim telafffuz ediyorsun,senden sonra senin yerine kimi adaylığa layık görüyorsun onu açıkla diye köşeye sıkıştırılmalıdır.ERDOĞAN'a üçüncü kez aday olabileceği morali verilmememli,aday olamayacağı sürekli yüzüne haykırılarak,bu gerçekle yüzleşmesi sağkanmalıdır.


Kısacası seçim; karizmatik bir adayla sınırlandırılmamalı, kişiselleştirilmemeli, halkımız kurumsal olarak ortaya konan ideal ve amaç doğrultusunda seçime hazır edilmelidir.03/02/2025


Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu