30 Mart 2017 Perşembe

SAYIN CUMHURBAŞKANI İSTİFA EDECEK MİDİR?



Referanduma sunulan anayasa değişikliği paketinde;Cumhurbaşkanına, meclisi fesetme yetkisini tanıyan bir hükmün var olup olmadığı tartışması, Sayın Cumhurbaşkanının istifa etmesine kadar dayanmış bulunmaktadır.

Önceki makalemizde de belirttiğimiz gibi, referanduma sunulan yeni anayasa değişiklik paketinde, satır aralarına gizlenmiş olarak (Md.11) Cumhurbaşkanına meclisi fesih yetkisi tanınmıştır.

Önceki makalemizde belirttiğimiz gibi, Cumhurbaşkanına tanınan meclisin yenilemesine karar verme yetkisinin karşılığı, meclisin feshidir.Anayasa paketinde açıkça fesih kelimesinin kullanılmaması, kimseyi yanıltmamalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı ve onun gibi düşünenler, kelime oyununa sığınarak, istifaya kadar uzanan gereksiz bir iddianın içine girmişlerdir.

Dün(29.03.2017) değerli Anayasa Profesörü Sayın KABOĞLU da çok güzel açıkladı, Anayasa hukukunda ve geleneğinde, meclisin feshi yerine,meclis seçimlerinin yenilenmesi kavramı kullanılmaktadır.

Meclisin feshi yerine, meclis seçimlerinin yenilenmesi kavramının kullanılması çok yerinde ve doğrudur.

Zira, fesih; kesin,süreklilik arz edecek ve bir daha geriye dönüşü olmayacak şekilde,hukuken oluşturulan bir topluluğu, örneğin bir derneği, kooperatifi ve şirketi bozma, dağıtma, sona erdirme, geçersiz kılma demektir.

Birkaç örnek vermek gerekirse;

Konut yapı kooperatifleri, anasözleşmeleri gereğince, anasözleşmede gösterilen işlerin tamamlanması ve ferdi mülkiyete geçilip konutların ortaklar adına tescil edilmesiyle amacına ulaşmış sayılır ve dağılır,kendi kendini fesih etmiş olur.Kanunlarda öngörülen diğer hallerde de, ilgili bakanlığın mahkemeden alacağı kararla, kooperatifler feshedilir.

Türk Ticaret Kanununun 353 - (1) maddesi uyarınca, Anonim Şirketlerde;şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın, ilgili alacaklının veya pay sahibinin istemi üzerine asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilir. Yasada öngörülen diğe bazı hallerde de, mahkeme kararıyla şirketin feshine karar verilir.

Umarız anlatabildik, fesih neymiş efendim?

Süreklilik arz edecek,bir daha geriye dönüşü olmayacak şekilde, hukuken oluşturulan bir topluluğu,kuruluşu, örneğin; bir derneği, kooperatifi ve şirketi kesin olarak, geriye dönüşü olmamak üzere,bozma, dağıtma, sona erdirmek demekmiş.

Anayasa ve yasa dışı bir darbe ile demokrasiye temelden son vermeden, demokrasiyi temelden sonlandırmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisini süreklilik arz edecek ve bir daha geriye dönüşü olmayacak şekilde dağıtmak ve sona erdirmek Cumhurbaşkanı dahil, hiçbir babayiğitin harcı olmadığına göre, demokrasilerde ve demokratik anayasa metinlerinde; mevcut meclisi oluşturan milletvekillerinin görevine son verilerek, seçimlerin ve meclisin derhal yenilenmesi için,meclisin feshi kavramı yerine, seçimlerin yenilenmesi kavramının kullanılması, daha doğal,demokratik ve yerinde değil midir?

Tabii ki, evet. Referanduma sunulan yeni anayasa değişiklik paketinde de, bu nedenle meclisin feshi kavramı yerine, seçimlerin yenilenmesi kavramına yer verilerek, Cumhurbaşkanına tanınan yetki, meclisi yenilemeye karar verme yetkisi olarak açıklanmıştır.

Sonuç olarak,referanduma sunulan yeni anayasa değişiklik paketinde; Cumhurbaşkanına, seçimleri yenileme, başka bir anlatımla meclisi fesetme yetkisi tanınmıştır. Çok üzgünüz ama,bu durumda Sayın Cumhurbaşkanı; aksinin çıkması halinde istifa edeceğini açıkladığı kendi iddiasını kaybetmiştir.

Taktir Sayın Cumhurbaşkanınındır. 30/03/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu




23 Mart 2017 Perşembe

REFERANDUMA SUNULAN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE CUMHURBAŞKANININ MECLİSİ FESETME YETKİSİ VARDIR




Cumhurbaşkanı ile ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı arasında, 16.Nisan.2017 de yapılacak referanduma sunulacak olan ve Cumhurbaşkanlığı sistemini ön gören anayasa değişiklik paketinde; Cumhurbaşkanına, meclisi fesetme yetkisinin verilip verilmediği konusunda bir tatışma çıkmış ve Cumhurbaşkanı ısrarla, Cumhurbaşkanının meclisi fesetme yetkisinin bulunmadığını savunarak, ana muhalefet partisi liderini yalancılıkla suçlamaktadır.

Acaba kim haklıdır, kim yalan ve kim doğruları söylemektedir.

Bu yazımız,hukukçu tarafsızlığı içinde ve anayasa metinlerine dayanarak, bu sorunun cevabını vermek amacıyla kaleme alınmıştır.

Yeni değişiklik yasasının 8. maddesi ile Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasanın 104. maddesi tümüyle değiştirilmektedir.

Değişiklikten önceki eski 104. madde de, Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri; yasama, yürütme ve yargıya ilişkin olmak üzere, üç grup halinde düzenlenmiş ve yasama ile ilgili olan görev ve yetkileri arasında, 116. maddede yazılı olan (Belirli süre içinde Hükümetin kurulamaması gibi) sınırlı bazı koşulların oluşması halinde Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermek yetkisinin bulunduğu, açıkça belirtilmiştir. Seçimlerin yenilenmesine karar vermek yetkisi, meclisi fesetme yetkisiyle özdeştir.Seçimlerin yenilenmesine karar verildiğinde ortaya çıkan sonuç, mevcut meclisin fesedilmiş olmasıdır.

Değişiklikten önceki,anayasanın eski 104. maddesiyle, kendisine sınırlı olarak verilen seçimlerin yenilemesine karar vermek yetkisini, Cumhurbaşkanının hangi hal ve koşullarda kullanabileceği, anayasanın değiştirilmeden önceki eski 116. maddesinde açıkça belirtilmiştir.Cumhurbaşkanının bu yetkisi, sınırsız ve koşulsuz değildir.

Referanduma sunulacak olan 18. maddelik anayasa değişiklik yasasının 8. maddesi ile değiştirilen ve Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen yeni 104. madde de; Cumhurbaşkanının meclis seçimlerinin yenilenmesine (yani meclisin feshine)karar verme yetkisi, açıkça yazılmamış, bu yetki adeta gizlenmiş ve Cumhurbaşkanının meclis seçimlerinin yenilenmesine karar verme (Meclisi fesetme) yetkisinin koşulllarını ve sınırlarını düzenleyen anayasanın eski 116. maddesi, değişiklik yasasının 11. maddesiyle, başlığıyla birlikte tamamen değiştirilmiştir.

Değiştirilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi başlığı verilen yeni 116. maddeye göre;meclis seçimlerinin yenilenmesi (Meclisin feshi) için,iki yöntem belirlenmiştir.

Mecis seçimlerinin yenilenmesinin (Meclisin feshinin) birinci yöntemine göre;Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek, bu durumda Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılacaktır.Yani, meclis, seçimlerin yenilenmesine karar verdiği taktirde,Cumhurbaşkanının da görevi sona erecek ve meclis seçimiyle birlikte Cumhurbaşkanı seçimi de yapılacaktır.

Meclis seçimlerinin yenilenmesinin ikinci yöntemi ise;Cumhurbaşkanının, hiçbir koşul ve sınıra bağlı olmadan seçimlerin yenilenmesine karar vermesi hali olup,Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde de, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılacaktır.

Bunları biz işkembeden uydurmuyoruz, referanduma sunulacak olan 18. madelik anayasa değişiklik metninin 11. maddesi ile yeniden düzenlenen anayasanın yeni 116. maddesi söylüyor.Hem de öyle bir söylüyor ki, fark edilmesin diye,açıkça da söylemiyor,”Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde,Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” denilmek suretiyle; dolaylı olarak, Cumhurbaşkanının hem de hiçbir koşla tabi olmaksızın,seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisinin olduğunu anlayabiliyoruz. Ne acı ve üzücüdür ki;Cumhurbaşkanının, seçimlerin yenilenmesine (Meclisin feshine) karar verme yetkisinin üzeri şal ile örtülerek, adeta gizlenmiştir.

Kimse kusura bakmasın, yeni 116. maddeye göre, Cumhurbaşkanı ile CHP lideri arasında başgösteren kim doğru söylüyor tartışmasının galibi,CHP lideridir. 24/03/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


22 Mart 2017 Çarşamba

BU HALK SİZİN HANGİ LAFINIZA İNANACAK?





İki başlılık olmaz diyenler,ne güzel anlaşıyorlardı,iki ayrı baştan, sürekli tıpkısının aynısı sözleri duyuyorduk.

Ne diyorlardı?

Her ikisi birden,eş zamanlı olarak,Kandil de anayasaya hayır diyor, bu nedenle anayasaya hayır diyenler teröristtir.

Hayırcı halkı terörist olarak suçlayarak bir yere varamayacaklarını, evet oylarını artıramayacaklarını, gizlice yaptırdıkları anket sonuçlarından anladılar.

Anayasaya niçin evet denilmesi gerektiğini savunacakları haklı gerekçeleri de olmadığı için, paniğe kapıldılar ve AKP'nin on beş yıllık iktidarı döneminde bakanlık ve meclis başkanlığı yapan tüm partilileri toplayarak onların görüşlerine başvurdular.

Şu anda görevde olmamanın verdiği rahatlık içinde görüşlerini bildiren AKP'li eski bakan ve meclis başkanları, özellikle hayır oyu vereceklerini açıklayan halkımızın terörist olarak yaftalanmasının iyi bir strateji olmadığını, bu stratejinin hayır oylarını artıracağını açıklamış ve bu konuda Binali Bey'i uyarmış olmalılar ki; Binali Bey yüz seksen derece rota değiştirerek, bu toplantıdan sonra, hayır oyu veren halkımız terörist değildir demeye başlamış ve doğru yolu bulmuştur.
Ancak;bu görüş ve strateji değişikliği, bu vakitten snra AKP'ye asla bir fayda sağlamayacaktır.

Bilakis, bu ani görüş değişikliğine bakan halkımız, yahu siz ne biçim yöneticilersiniz, sizde devlet adamlığı ciddiyeti ve kararlılığı yok mu, dünden bugüne ne değişti de görüş değiştirerek,daha düne kadar terörist ilan ettiğiniz hayırcı halkımızın terörist olmadıkları sonucuna vardınız diyerek, sizin ciddiyetinizden, kararlılığınızdan ve inandırıcılığınızdan ciddi biçimde şüphe duymaya başlayacaklar ve biz size mi evet diyeceğiz diye düşünmeye başlayacaklar.

Binali Bey; işiniz çok zor,siz en iyisi,hayırcı halkımıza terörist demeye devam ediniz ki,ciddiyet ve inandırıcılığınızdan ödün vermemiş olunuz.

Propaganda için, baştan çok iyi düşünecek, doğru görüş ve sloganlar üretecektiniz Binal Bey.

Sonradan pişman olmak fayda etmez Binali Bey.

Siz, “Son pişmanlık fayda etmez” sözünü hiç duymadınız mı? 22/03/2017

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu



16 Mart 2017 Perşembe

SİZCE ETİK Mİ?




Bugün 16.Mart.2017 arabamla evden Bayraklı Adliyesi civarındaki ofisime gelirken, Bayraklı Adliyesinin ışıklı kavşağında bir afiş dikkatimi çekti, kendisini inkar eden ve Başbakanlık makamını ortadan kaldırmak için çırpınan, kendi oturduğu Başbakanlık koltuğunu, yürütmeyi iki başlı kılan bir çıban başı olarak gören Başbakan Binali Bey, 11.Mart da AKP'nin yeni İl Binasının açılışı için İzmir'e gelecekmiş, afişte bunun haberi var.

Bugün itibariyle bayatlayan bir haber ve afiş,ama hala yerinde duruyor, ben 11.Martta Binali Bey'in İzmir'e gelip yeni İl Binasının açılışını yaptığını,doprusu hiç farketmedim.

Neyse, önemli olan o değil, Başbakan kendi partisinin il binasını açmak için İzmire geliyor, tabi kendi cebinden değil, devletin tüm imkanlarını kullanarak geliyor,il binasını açmak bahane, asıl amaç, anayasaya evet propagandası yapmak, bir taşla iki kuş birden vurmak.

AKP'nin yeni il binası nerede hiç merak ettiniz mi?

İzmirde yaşayanlar bilir belki, ama İzmir dışında yaşayanların bilmesi mümkün değil.

Biz söyleyelim de herkes öğrensin.

Hani bir zamanlar AKP ile birlikte aynı hedefe yürüyen Gülen Cemaati vardı ya. Bu cemaatin ordu içinde kümelenen silahlı kanadı tarafından 15.Temmuz da gerçekleştirilen darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal nedeniyle çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle el konulan kurumlardan biri olan Şifa Üniversitesinin kapatılan ve boşaltılan bir fakültesine ait bulunan, Fiat Servisinin yanındaki, adliyenin ve postanenin tam karşısındaki devasa bina, yeni AKP İzmir İl Başkanlığına tahsis edilmiş, Sayın Başbakan Binali Bey işte bu yeni ve görkemli İl Binasının açılışını yapmış.Binanın duvarında Binali Bey ile Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanlığı forslu büyük boy posterleri ve anayasaya evet sloganı asılı duruyor.

Bu durum size etik geliyor mu? 16.Mart.2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

7 Mart 2017 Salı

BUGÜN BÖYLE OLURSA GERİSİNİ DÜŞÜNÜN ARTIK!...




Kim ne derse desin, kimin seçileceği belli değil ki, ya ERDOĞAN seçilmez de başkası seçilirse gibi boş lafları bir kenara bırakalım, inşallah ERDOĞAN seçilmez ama,16.Nisanda oylanacak olan anayasa değişikliği, Sayın ERDOĞAN'ın giymesi için hazırlanan, içinde tek adam barındıracak olan çok dar ve boğucu bir elbisedir.

İçerdiği hükümler, partili ve taraflı bir Cumhurbaşkanına; yasama,yürütme ve yargı alanında çok geniş yetkiler tanımakta, kendisine tanınan yetkilerin genişliği ile ters orantılı olarak,Cumhurbaşkanının denetimi ve bir hata yaptığında kendisinden hesap sorulabilmesi, yok denecek kadar sınırlandırılmış ve daraltılmıştır. Yüce Divana sevki için, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının dört yüz oyu şart koşulmuştur.

Cumhurbaşkanı; Anayasa Mahkemesinin üyelerinin neredeyse tamamına yakınını kendisi seçecek ve çıkaracağı kanun hükmündeki kararnamelerin anayasaya uygunluğunu, bu Anayasa Mahkemesi denetleyecektir. Aynı şekilde, bir mucize gerçekleşerek, Cumhurbaşkanının Yüce Divana sevki sağlanabildiği taktirde;Cumhurbaşkanı,üyelerini kendisinin seçtiği Anayasa Mahkemesinde yargılanacaktır.

Cumhurbaşkanına tanınan kararname çıkarma yetkisi, kötüye kullanılması mümkün olan ve Cumhurbaşkanı tarafından oluşturulan Anayasa Mahkemesinden dönme şansı bulunmayan çok tehlikeli bir silah olarak Cumhurbaşkanının eline tutuşturulmaktadır.

Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN'ın, AKP ve yandaşlarının; Cumhurbaşkanına tanınan kararname çıkarma ve ülkeyi kararnamalerle yönetme yetkisinden korkulmaması gerektiğine, zira kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili olarak, Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisinin tanınmadığına ilişkin savunmaları da, bize göre geçersiz ve güvenceden yoksundur.

Zira, 20.Temmuz.2016 da ilan edilen olağanüstü hal nedeniyle,Cumhurbaşkanının başkanlığı altında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan OHAL Kanun Hükmünde Kararnamaleri ortadadır, Sayın ERDOĞAN'ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından bugüne kadar çıkarılan OHAL KHK'leri göstermiştir ki; kararname çıkarma yetkisi kötüye kullanılmakta, anayasanın ön gördüğü yetki sınırın dışına çıkılarak, anayasaya aykırı bir şekilde, olağanüstü halin ilanını gerekli kılan konular dışında, olağanüstü halin kalkması halinde dahi geçerliliklerini koruyacak olan kalıcı ve genel düzenlemeler yapılabilmektedir.

Parlamenter sistemin hala yürülükte olduğu bugün dahi, olağanüstü halin ilanını gerekli kılan konular dışında, ancak kanunlarla yapılabilecek olan ve bugünkü Anayasa Mahkemesi tarafından dahi göz yumulan kalıcı düzenlemeleri,Bakanlar Kuruluna rağmen, OHAL KHK'leri ile gözünü kırpmadan yapabilen Sayın ERDOĞAN'ın; referandumdan geçecek olan yeni anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanı seçildiğini düşündüğümüzde, bugünkü Bakanlar Kurulu üyelerinin iştiraki olmaksızın, tek başına kendisine tanınan kararname çıkarma yetkisini kullanarak, yetkisi olmadığı halde, kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan kararnamaler çıkarmayacağını kim garanti edebilir.

Bugün,üyelerinin seçilmelerinde Cumhurbaşkanı ERDOĞAN'ın imzası bulunmayan Anayasa Mahkemesinin dahi, OHAL KHK'leri adı altında çıkarılan ve ancak düzenleme konularına göre, esas itibariyle olağan KHK niteliğindeki kararnameleri incelemekten çekinmesi ve bu konuda kendisini yetkisiz sayması olgusu karşısında, üyelerinin büyük çoğunluğunu Cumhurbaşkanının seçeceği Anayasa Mahkemesinin;anayasaya aykırı olarak, kişi hak ve özgürlüklerine ilişen Cumhurbaşkanı kararnameleri karşısında sessiz kalması halinde,başımıza gelecekleri düşünmek dahi istemiyoruz. 07/03/2017

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu






3 Mart 2017 Cuma

ALMANYA SİZİ KINARKEN TEŞEKKÜR DE EDİYORUZ




Demokrasinin beşiği olan ülkelerden biri olan Almanya, iki bakanımızın Almanyadaki Türklere yapacakları anayasaya evet konuşmasını engellemiş.

Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğünü savunan, bu özgürlüğün demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu kabul eden demokrat bir kişi ve de bir Türk Vatandaşı olarak, Almanyanın sergilediği,hepimizin onurunu kıran bu yasakçı tutumunu, şiddetle kınıyoruz, Almanyanın bu tutumu, bir Türk olarak hepimizi derinden yaralamıştır.

Konuşturulmayan Adalet Bakanımız da, Almanyanın bu yasakçı tutumuna haklı olarak çok üzülmüş ve Almanyayı demokrasiyi içselleştirememekle suçlamıştır.

Ancak, madalyonun öbür yüzüne baktığımızda,şiddetle kınadığımız Almanya'ya aynı zamanda teşekkür de ediyoruz.

Almanya; demokratik olmayan, onurumuzu kıran bu tutumuyla, konuşturmadıkları iki bakanımızın şahsında, AKP iktidarına özgürlükler konusundaki çifte standart uygulamalarını hatırlatmaya vesile olmuşsa, kınadığımız Almanya'ya teşekkür de etmeliyiz.

Bu iki bakana sormak istiyoruz. Sizin iktidar olduğunuz Türkiyede, Anayasanın açık hükmüne rağmen, düşünceyi açıklama, barışcıl protesto özgürlüğü var mıdır ki; siz,Almanyayı demokrasiyi içşselleştirememekle suçlama hakkını kendinizde buluyorsunuz?

Tabi sizler farkında değilsiniz, iktidar olarak sizlere herşey serbest, Anayasanın kağıt üzerinde tanıdığı her türlü özgürlüğü fazlasıyla,sınırlarını dahi aşarak kullanıyorsunuz,istediğiniz yerde,istediğiniz gibi, ulu orta konuşuyor ve düşüncelerinizi beyan ediyorsunuz, ele geçirdiğiniz devlet ve özel televizyonlarında, havuz medyasında istediğiniz gibi konuşuyorsunuz,muhalefete çatıyorsunuz, yeri geldiğinde hakaret dahi ediyorsunuz, referandumda hayır oyu kullanacaklarını açıklayan kişleri terörist olmakla suçlayabiliyorsunuz, bu nedenle ülkemizde gerçekten demokrasinin olduğunu, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün var olduğunu zannediyorsunuz. Almanya, sizi susturmaya kalkınca, ülkemizde olmayan demokrasi rüyasından uyanıyorsunuz, gerçeklerle yüz yüze gelerek,düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün ne kadar hayati ve önemli bir özgürlük olduğunun farkına ancak varabiliyorsunuz.

Şöyle bir empati yapın bakalım.

Düşüncelerini açıkladılar diye bu ülkede gazeteciler tutuklanmıyor mu?

Yeşili savundukları, anayasal barışcıl protesto haklarını kullandıkları, konuya ilişkin düşüncelerini gösteri yaparak açıkladıkları için, aralarına katılan azınlık ve marjinal örgüt mensuplarını bahane ederek, Gezi Parkı göstericisi gençlere, tomalarla, biber gazı ve coplarla sizler engel olmadınız mı?

İşçiler açısından var olan tarihsel ve anısal önemi sebebiyle;1.Mayıs İşçi Bayramını Taksim Meydanında kutlamak isteyen işçilerin, bayramlarını Taksim Meydanında kutlamalarına sizler yasak getirmeniz mi, Taksim Meydanını, topu topu üç beş saat için, işçilerimizden sizler esirgemediniz mi?

Mecliste görüşülmeye başlayan bazı kanun tasarı ve tekliflerine karşı çıkan ve bu konudaki karşı görüş ve düşüncelerini Meclis önünde topluca bir basın bildirisiyle açıklamak isteyen her kesimden demokratik baskı grubu niteliğindeki topluluklara,anayasal haklarını kullandıkları için, polis barikatlarıyla engel olan, onların anayasal ve demokratik düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüklerine yasak getiren,siziler değil misiniz?

Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüklerini kullanarak belli konularda ülkenin aydınları olarak düşüncelerini açıklayan Akademisyenler hakkında soruşturma açtıran ve görevlerine son veren sizler değil misiniz?

Şimdi kol kola ve ortak olduğunuz BAHÇELİ'ye muhalefet ettiği ve anayasaya HAYIR diyeceğini açıkladığı için, Meral AKŞENER'in ve diğer muhaliflerin düşüncelerini halka açıklamaları için yapacakları kapalı yer toplantılarına ilişkin salonların sabote edilmelerine, muhalif seslerin kısılmasına göz yumanlar, sizler değil misiniz?

Örnekleri çoğaltmak mümkün ama yerimiz dar.

Sayın Bekir BOZDAĞ;bizim de şiddetle kınadığımız, Almanyanın size yönelik yasakçı tutumu,umarım sizin çifte standart özgürlük anlayışınızda olumlu bir değişikliğe vesile olur, bu nedenle Almanya'yı şiddetle kınarken;sizde, ülkemizdeki düşünceyi açıklama özgürlüğü alanında olumlu bir değişikliğe vesile olacağını düşünerek, Almanya'ya teşekkürü de bir borç biliyoruz. 03/03/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu



1 Mart 2017 Çarşamba

BAHÇELİ'YE AÇIK MEKTUP



Sayın BAHÇELİ siz ne yapmak istiyorsunuz,sağlığınız yerinde midir?

Sayın BAHÇELİ; hiç değilse 17.Nisan sabahına kadar aman sağlığınıza çok dikkat ediniz, bu ülkenin size çok ihtiyacı var, sizin de buyurduğunuz gibi, ülkenin bekası söz konusu, ülkenin beka sorununu,o engin önsezinizle tam zamanında tespit ettiniz ve yüreğinize taş basıp, büyük bir fedakarlık örneği göstererek, beka sorununu çözmek amacıyla,bugüne kadar sürekli eleştirdiğiniz AKP ile başkanlık sistemi üzerinde anlaşarak, anayasa değişikliğini meclisten geçirdiniz!

Sizi ne kadar kutlasak azdır, bu millet sizin hakkınızı nasıl ödeyecek bilemiyoruz!

Bugüne kadar tüm parti liderleri, öncelikle kendilerinin ve partilerinin yararını düşündükleri, partilerinin yararını ülkenin yararına tercih ettikleri halde, siz büyük bir vatanperverlik göstererek, partinizin tabanına rağmen, partinizin yok olacağını göze alarak,başkanlık sistemi konusunda AKP ile anlaşarak, partinizin yok olması pahasına ülkenin bekası için çok önemli bir işe imza attınız!

Sayın BAHÇELİ, ülkenin bekasını hiçe sayan muhaliflerinizi partinizden atarak,olağanüstü kongre yaptırmayarak, MHP Genel Başkanlık kalesini muhaliflerinize teslim etmeyerek de,büyük bir iş başardınız,bu ülke gerçekten sizinle gurur duymalıdır!

Sayın BAHÇELİ, mesele vatansa, vatanın bekası ise, gerisi teferruattır, bu nedenle, siz AKP ile işbirliği yapmaya devam ediniz lütfen,unutmayınız ki,ülkemizin beka sorununun çözümüne destek olmaktasınız,siz muhaliflerinize ve HAYIR'cılara kulak asmayınız, sizi kıskanıyorlar,onların beyinlerini bir okuyabilseniz, onlar da gizliden gizliye sizinle iftihar ediyorlar, ancak ağızlarından çıkan sözden geri dönemiyorlar ve büyük bir pişmalık içinde size muhafet etmeye devam ediyorlar, onları Allah ıslah etsin!

Sayın BAHÇELİ, salı grup konuşmanızdan ve bugün peş peşe attığınız twitlerden anladığımız kadarıyla, ülkemize gelen Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi lideri BARZANİ'nin ziyareti nedeniyle, Kuzey Irak Kürt Bayrağının,Türk Bayrağı yanında göndere çekilmesine çok içerlemişsiniz, bu davranışı,bağımsız Kürt Devletinin kurulup tanınması,BARZANİ'nin kendinize tercih edilmesi olarak değerlendirmişsiniz,aman Sayın BAHÇELİ, sakın ola ki,bu densizliği ve vefasızlığı kafanıza takarak,ülkenin beka sorununa çözüm getirecek olan başkanlık anayasası için AKP iktidarına verdiğiniz desteği geri çekmeyiniz,HAYIR'cıların ekmeğine yağ sürmeyiniz,muhaliflerinizi sevindirmeyiniz, neyse ki, attığınız twitlerde her şeye rağmen,EVET demeye devam edeceğinizi açıklamışsınız da, yüreğimize su serpmişsiniz, ülkenin beka sorununun çözümüne ilişkin katkınızın devam edeceğine yönelik açıklamanızı duyunca,size olan sevgimiz ve muhabbetimiz bir kat daha arttı!

Sayın BAHÇELİ; ironi yapmayı bir kenara bırakıp somut gerçeklere dönecek olursak, unutmayınız bugünlerimiz, çok iyi günlerimizdir. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, Irak Kürdistanı kuruldu, bayrağı Ankara ve İstanbul'da göndere çekildi,Suriye Kürdistanı da kurulmak zere, siz BARZANİ'ye ve onun göndere çekilen Kuzey Irak Kürt Bayrağına yönelik karşı çıkışınızda gerçekten samimi iseniz ve gerçekten ülkenin bekasını düşünüyorsanız, 16.Nisan'da yapılacak olan halk oylamasında anayasa değişikliğine siz de HAYIR deyiniz. Zira, referanduma sunulan bu anayasada, tek kişinin iradesiyle, Türkiyenin bölünmesine yol açacak olan maddeler mevcuttur. 01/03/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu