31 Mayıs 2018 Perşembe

MUHARREM EFENDİ!...




AKP Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN,rakip olarak kendisinden korkup çekindiği Muharrem İNCE'ye sürekli laf yetiştiriyor ve ondan bahsederken de, onu itibarsızlaştırmak için, kendisine Muharrem Bey deme yerine,özellikle Muharrem EFENDİ demeyi tercih ediyor.

ERDOĞAN'ın Muharrem efendi hitabı;bize,27/05/2010 tarihinde bundan sekiz sene önce yazdığımız ve yayınladığımız “RECEP EFENDİ Mİ DESEYDİ?” başlıklı makalemizi hatırlattı.

Bu makalemizde;Sayın KILIÇDAROĞLU'nun;CHP Genel Başkanlığına seçildiği CHP olağan 33.Kongresinde yaptığı konuşmasında, Sayın ERDOĞAN'a “RECEP BEY” şeklinde hitap etmesinin, AKP çevrelerinde yarattığı öfkeyi,bu hitap tarzının ERDOĞAN'a hakaret anlamına geldiği yolundaki suçlamaları konu etmiştik ve bey yerine efendi mi deseydi diye sormuş ve makalemizin devamında aynen;

Bir kişiye, isminin yanına bey sıfatını ekleyerek hitap etmek, ne zamandan beri hakaret sayılmaya başladı anlamış değiliz.

Bize de, ismen hitap edecek derecede samimi olmadığımız kişiler, “Güner Bey” diye hitap ederler ve bu hitap şeklinden, bize hakaret ediliyor diye gocunup alınmayız.

Ancak, “Bey” sıfatının bir alt versiyonu olan “Efendi” sıfatı vardır ki, doğrusu bize de “Güner Efendi” şeklinde hitap edilse, bu hitap tarzı hakaret sayılmasa da, konumumuz itibariyle alınırız doğrusu.

Teşbihte hata olmaz; örneğin,okula yetişecek olan çocuğuna yemek yedireceği son anda, evde ekmek olmadığını fark eden evin hanımının kapıyı açarak, acele bakkaldan ekmek alması için, apartman görevlisi Recep' i çağırmak amacıyla, “Recep Efendi” diye seslenmesini, kimse yadırgamaz. (Apartman görevlilerini küçümsediğimiz anlamı çıkarılmasın lütfen)

Ancak, bir parti liderine, “Recep Efendi” şeklinde hitap edilmesi, hakaret sayılmasa da, bu hitap tarzı tabiatıyla kabul edilemez.

Kurultayda yaptığı konuşmasında, AKP lideri Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN' a “ Recep Bey” tarzında hitap eden Sayın KILIÇDAROĞLU, daha ne yapmalıydı ki, Sayın ERDOĞAN'a, “Recep Efendi” mi deseydi yani?

Buna karşılık olarak Recep Bey ne yaptı? Türk Halkı, televizyonlarından hayretle ve ibretle seyretti. Sayın Recep Bey, Sayın KILIÇDAROĞLU' nun CHP Genel Başkanlığına seçilmesi ile hiçbir şeyin değişmediğini, sarıya boyanmakla, tenekenin altın olamayacağını, yine teneke kalacağını beyan ederek, hiç tartışma götürmeyecek şekilde, CHP ve Sayın KILIÇDAROĞLU' na alenen ve yayın yoluyla hakaret etme nezaketsizliğini gösterdi.

Bizce, Recep Bey ve yandaşlarını asıl kızdıran ve öfkelenmelerine neden olan husus; Sayın KILIÇDAROĞLU' nun, “Recep Bey” şeklinde dile getirdiği hitap tarzı ve tanımlaması değildir.

Zira, Sayın KILIÇDAROĞLU, konuşmasında yer alan, ERDOĞAN' ın icraatlarını eleştirdiği tüm konu başlıklarında, ERDOĞAN'ı kastederek, “Recep Bey” dedikten sonra, eleştirilerini sıralamış olup, ERDOĞAN ve yandaşlarını kızdıran ve sinirlendiren, Sayın KILIÇDAROĞLU' nun yapmış olduğu bu haklı tenkit ve eleştirileridir. Şayet, Sayın KILIÇDAROĞLU, ERDOĞAN' ın icraatlarını eleştirmeyip kendisini övmüş olsaydı, kendisine yönelik “Recep Bey” tarzındaki hitap, hiç göze batmayacak ve Recep Bey ve yandaşlarının hoşuna dahi gidecekti.”

Görüşlerine yer vermiştik.

Sekiz yıl önce,KILIÇDAROĞLU'nun;kendisine hitaben “Recep Bey” demesini dahi hakaret kabul ederek öfkelenen Sayın RDOĞAN'a sormak lazım, siz bugün, Muharrem İNCE'ye “Muharrem Bey” hitabını dahi çok görerek kendisine, “Muharrem Efendi “ deme hak ve yetkisini nereden alıyorsunuz,siz ayrıcalıklı ve herkesten üstün bir kişi misiniz?

İşte,sizi başkan olarak görmek istemediğimizin en haklı nedeni budur. 31/05/2018


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
















29 Mayıs 2018 Salı

MUHARREM İNCE SEÇİMDEN ÖNCE AÇIKLAMALIDIR




Sayın Muharrem İNCE; Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını, umulduğu gibi başarılı bir şekilde sürdürüyor.
Ancak, bize göre AKP adayı ERDOĞAN ile girdiği "Pensilvanya 'yı ziyaret etti" polemiği hiç hoş olmadı.
Buna polemik demek zorunda kaldık,zira İNCE bir iddia ortaya atarak, ERDOĞAN'ı 2001'de partiyi kurarken Pensilvanya 'ya gidip icazet almakla suçladı,bu suçlamanın altında kalmayan ERDOĞAN da;İnce’nin, "Pensilvanya 'yı ziyaret etti" iddiasını inkar ederek,"ispatlamazsan namertsin" ifadeleri ile İNCE'ye yanıt verdi.
ERDOĞAN'ın bu yanıtına karşı İNCE de; “2001'de Pensilvanya'ya gidip icazet aldığınızı bana söyleyen kişi, beraber gittiğiniz kişi. O aradı beni. "Beraber gittik" dedi. Allah'ın izni, milletin isteğiyle ile 24 Haziran'da cumhurbaşkanı olduğumda o arkadaş da rahata ereceği için adını vereceğim” yanıtını vermiş bulunmaktadır.
Biz Sayın ERDOĞAN'ın; çözüm süreci ve PKK lideri ile masaya oturularak yapılan pazarlıklar gibi,hakkında iddia edilen çoğu suçlamayı önceden inkar ederek ve bu iddiayı çıkaranlara, iddialarını ispat edemezlerse namerttirler,namussuzdurlar diye suçlayıp karşılık verdiğine, ancak sonradan bu iddiaların doğruluk kazandığına sıkça tanık olduk,ERDOĞAN'ın bu tür çıkışlarına alışkınız.
Sayın ERDOĞAN bu çıkışlarıyla bazı seçmenleri ikna edebiliyor da,bu nedenle Sayın İNCE'ye tavsiyemiz, ERDOĞAN ile böyle polemiklere girmeden sağlam konuları gündeme getirerek ayağı yere basan konularda eleştiri yapmalıdır.
Sayın İNCE; ha çok önem veriyor,ERDOĞAN'a oy kaybettireceğine ve doğruluğuna inandığı ve kanıtlayabileceği için, illa ki "Pensilvanya 'yı ziyaret etti" iddiasını dile getiriyorsa,bunun ispatını,seçim sonrasına, 25.Hazirana bırakmamalıdır.Penaltıdan gol atacaksa, bu golü seçimlerden önce,seçim sandığıma atmalı ve beklediği sonucu elde etmelidir.
Sayın İNCE bu iddiasının ispatını seçimdemn sonraya bırakırsa ve seçimi de kaybederse,penaltı golünü kaçırdığı için takımını şampiyonluktan eden oyuncunun durumuna düşeceğini unutmamalıdır. 29/05/2018


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu








24 Mayıs 2018 Perşembe

HAKİM YERİNE YARGIÇ DEMENİN ZAMANI GELDİ SANIRIM





Biraz evvel televizyonda bir haber izledik.Ankara Adliyesinde görevli bir hakim, önce avukatları duruşma salonundan atmış ve buna müdahale etmeye çalışan Ankara Barosu Başkanı da, aynı hakimin sözlü ve fiili saldırısına uğramış.

Ülkemizde, bir hakimin,hakimliğe asla yakışmayan bu barbar davranışının çeşitli nedenleri var tabi.

Nedenlerden birisi; hakimin karakter zayıflığı,Türk Milleti adına yargılama yaptığını unutarak, herkese tepeden bakan, kendini büyük gören tavrı ve egosu,savunma hakkına ve makamına olan saygısızlığı,hazımsızlığı,hasbedel kader hakimlik kürsüsüne oturmuş olmasıdır.

İkinci neden; bazı avukatların, yargılamanın üç kurucu unsurundan biri olan savunma makamının önemini ve saygınlığını, yeteri kadar kavrayamamaları,kendilerinin duruşmayı yöneten hakimin basit bir memuru ve çalışanı olduklarını zannetmeleri, hakimin önünde şahsiyetsiz bir tavır göstererek el pençe divan durmaları, o kadar ki,hakimin otur komutunu almadan ayakta bekleyerek masalarına oturmamaları,savunma makamının şeref ve haysiyetini koruma durumunda kaldıklarında, hakime saygı çerçevesinde gerekli cevabı verememeleri,bunu da, hakime karşı tavır takınırsak müvekkillerinin zarar göreceğine ilişkin çok yanlış algı sahibi olmalarıdır.

Evet, gerçekten hakimlerimiz;anayasamıza göre, Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan saygın ve kutsal bir görev icra etttikleri için,en başta avukatlar olmak üzere,herkes hakimlerimize gerekli saygıyı göstermek zorundadırlar.Ancak bu demek değildir ki;avukatlar,hakimlerin bir çalışanı ve müstahdemidir. Avukat olarak Hakime saygı göstereceksin ama,temsil ettiğin savunma makamına, hakimin de saygı göstermesini talep edecek ve savunma makamının saygınlığını koruyacaksın.En başta,duruşma salonuna girer girmez,masana oturup dosyanı açacaksın.İddia makamını temsil eden savcı nasıl davranıyorsa,avukat olarak sen de onu yapacaksın.Bakmayın siz savcının yüksekte oturmaya devam ettiğine,soruşturma dosyasını yasalardaki çarpık ve kısıtlayıcı hükümler nedeniyle,öcü gibi avukatlardan sakladığına.

Bu nahoş olayın meydana gelmesinin üçüncü bir nedeni de;bize göre hakim teriminin anlamıdır.Hakim teriminin lugat anlamına baktığımızda, Egemenliğini yürüten, buyruğunu yürüten, sözünü geçiren, egemen,hükmeden,biryeri tepeden gören gibi anlamlar içerdiğini görmekteyiz.Demokrasilerde, hakimlerimiz dahil hiç kimse, egemen,buyruğunu yürüten,sözünü geçiren ve tepeden bakan olamaz.Hakimlerimiz de yasalar çerçevesinde yasalardaki kuralları uygulayarak adalet dağıtırlar.Bu nedenle biz diyoruz ki;yanlış anlamalara sebebiyet veren bu hakim terimini terkedelim ve Türk Milleti adına adalet dağıtmakla görevli olan memurlarımıza yargıç diyelim ve bu terimi yasal bir düzenleme ile zorunlu hale getirelim. 24/05/2018


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

23 Mayıs 2018 Çarşamba

YARGIMIZIN İÇLER ACISI HALİ BU İŞTE!...




Sizlere, başka hiçbir yorum eklemeden,bir müvekkilimiz adına yapmış olduğumuz,tahliye talebinin reddine ilişkin karara yönelik itiraz dilekçemizi,gizliliğe riayet adına,mahkeme,dosya ve sanığın kimlik bilgilerine ilişkin bölümleri boş bırakarak,aşağıda aynen sunuyoruz.Bakalım sizler nasıl değerlendireceksiniz. Yorumlarınızı bekliyorum. 23/05/2018 Güner YİĞİTBAŞI

(AV.........................
.......................
...................... )
-------------------------------------------------------------------------------------------------------

( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
( )


DOSYA NO : ( ....................)

SANIK : .........................Kapalı Cezaevinde TUTUKLU

VEKİLİ : (Av. .................................)

SUÇ : (.......................)

TUTUKLANMA TARİHİ : (.......................)

TALEP KONUSU : Vekili olduğumuz ..............nin; ...../05/2018 tarihinde dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda hakkında verilen TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA yönelik, (.....)Ağır Ceza Mahkemesinin, ..../05/2018 tarih ve 2018/.....Esas sayılı kararına ilişkin itiraz başvurumuzu içeren dilekçemizin sunulmasıdır.

KARARIN TEBLİĞİ TAR. : Karar,resmen tarafımıza tebliğ edilmemiş olup, ..../05/2018 tarihinde UYAP'ta görülmüş ve bir örneği alınmıştır.

İTİRAZIMIZIN NEDEN
LERİ :

1-Dosyaya sunulu önceki itiraz ve tahliye dilekçelerimizde geniş olarak açıkladığımız hukuki nedenler,iş bu itiraz başvurumuz için de aynen geçerlidir.O dilekçelerimizde belirttiğimiz gibi,müvekkilim açısından tutuklamanın ön şartı olan kuvvetli şuç şüphesinin varlığını ortaya koyan yeterli hukuki delil yoktur.

2-Tahliye talebinin reddine ve müvekkilin tutukluluk halinin devamına ilişkin ..../05/2018 tarihli kararda belirtilen gerekçeler, yasal ve hukuken geçerli gerekçeler değildir.

3-Müvekkil ...............'nin üzerine atılı suçun katalog suçlardan olması,müvekkil hakkında tutuklama nedenlerinin varlığına kanıt olamaz.Yasa, burada hakime taktir yetkisi veren ve kesin olmayan bir karine getirmiştir.Bu hükme dayanarak,sanığın özel ve somut koşullarına ve dosya içeriği delillere bakmadan,kayıtsız ve şartsız katalog suçun varlığı gerekçesiyle,tutukluluk halinin devamına karar verilemez.Hakim;katalog suçlarda dahi, somut olaya,dosyaya ve sanığın somut ve özel koşullarına göre, taktir yetkisini serbestçe kullanabilecektir.Unutulmamalıdır ki;asıl olan tutuksuz yargılanmaktır ve bizim hukuk sistemizde mecburi tutuklama yoktur.Tutuklamanın tüm yasal koşulları bulunsa dahi, hakime şüpheli veya sanığı tutuklamama yetkisi tanınmıştır.Yasamız hakimlerimize güvenmiştir.

4-Mahkemenin, karar gerekçesinde yer verdiği;”Yargılama sonucu kesinleşmiş hükümle sübut bulması halinde, kişi ve toplum için yaratmış olacağı tehlikenin büyüklüğü, kovuşturma konusu eylem için yasada öngörülen hapis cezasının miktarı ve sanığın tutuklu kaldığı süreler” sanığın tutukluluk halinin devamı kararının yasal ve hukuki haklı gerekçeleri olamaz.

5-Ceza Muhakemesi Yasamızın tutuklamayı düzenlediği ilgili maddelerinde, böyle tutuklama nedenleri bulunmamaktadır.Bu mahkemenin hayal gücünün fazlalığını göstermekte olup,ceza hukukunda öngörü ve hayal gücünün yeri yoktur.Biz buradan mahkeme heyetine soruyoruz, yargılama sonucu,sanığın eyleminin kesinleşmiş hükümle sübut bulması halinde, kişi ve toplum için yaratmış olacağı tehlikenin büyüklüğünü ön görüyorsunuz ve adeta ihsası rey anlamına gelecek şekilde,toplum adına tetikçilik yapıyorsunuz da, yargılama sonucu kesinleşmiş hükümle sanığın beraat etmesi halinde, sanığın masum olarak,hiç yere ve uzun süre özgürlüğünden mahrum kalmasının, yargıya olan güven ve saygıyı,kamu vicdanını yerle bir ederek,adalet için yaratacağı tehlikenin büyüklüğünü niçin öngörüp düşünemiyorsunuz,birileri sizlere engel mi çıkarıyor?

6-İnsan hak ve özgürlüklerine dayalı,yargının bağımsız olduğu hukuk devletlerinde,kişi hak ve özgürlükleri,toplumdan daha önceliklidir.Haksız bir şekilde bir sanığı tutuklamak ve mahkum etmektense,birden ziyade gerçek suçlu tutuksuz yargılanarak cezasız kalsın görüşünün temel alındığı gerçek demokrasilerde yargıya hakim olan;yargılama sonucu kesinleşmiş hükümle sanığın beraat etmesi halinde, sanığın masum olarak,hiç yere ve uzun süre özgürlüğünden mahrum kalmasının, yargıya olan güven ve saygıyı yerle bir ederek,adalet için yaratacağı tehlikenin büyüklüğü endişesi,bizim yargımız için niçin geçerli değildir?

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle;
Vekilliğini yaptığımız müvekkil sanık........ hakkında mahkemenizce verilen tutukluluk halinin devamına ilişkin karar, yeniden gözden geçirilip incelenerek, /05/2018 tarihli önceki kararınızın değiştirilerek, müvekkil .........'nin, bihakkın veya hakkında adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesine (salıverilmesine) karar verilmesini,itirazımızın yerinde görülmemesi halinde, iş bu itiraz başvurumuzun, itirazı incelemeye yetkili olan (...........) Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesini,bilvekale saygılarımla arz ve talep ederim....../05/2018

Avukat.............................
Sanık.............................Vekili








18 Mayıs 2018 Cuma

TÜRKAN SAYLAN





Değerli insan ve bilim kadını Profesör Dr.Türkan SAYLAN'ı,dokuz yıl önce bugün, 18/05/2009 tarihinde kaybettikten bir gün sonra, ona olan saygımızı ifade etmek ve toplum olarak ona karşı yaptığımız nankörlüğü ve büyük haksızlığı bir nebze olsun giderebilmek ve birilerinin, bir yerlerine kına yakmaları amacıyla yazdığımız “GÖZÜNÜZ AYDIN” başlıkı makalemizi,onun ölüm yıldönümünde aynen yayınlamayı ve onu anmayı bir gelenek haline getirdik.
Bu geleneğe bugün de uyarak,TÜRKAN SAYLAN anısına yazdığımız bu makalemizi, aşağıda aynen yayınlıyoruz.
Tüm okurlarımın 19.Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor,ATATÜRK ve silah arkadaşları ile 18.05.2009 tarihinde kaybettiğimiz Türkan SAYLAN'ı, hürmetle anıyoruz. 18/05/2018
Güner YİĞİTBAŞI


GÖZÜNÜZ AYDIN!..


Aydınlanmanın simgesi..
Laik..
Demokrat..
Atatürkçü..
Doktor..
Eğitimci..
Çağdaş Türk kadını..
Darbe karşıtı..
Gerçek Vatansever..
Sözde değil, eylemleriyle ülkesinin insanlarına hayatının sonuna kadar hizmet eden, insan sevgisiyle dolu..
Ergenekon gazisi..
Hukuk mağduru..
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı, saygıdeğer insan Profesör Dr. Türkan SAYLAN' ı, geçtiğimiz gün kaybettik. Onu seven Türk Ulusunun başı sağ olsun.
Türkan SAYLAN' ı potansiyel suçlu kabul ederek, kanıttan suçluya gidecek yerde, belki kanıt elde edebiliriz düşüncesiyle, ağır hasta olmasına rağmen, hukuka aykırı olarak onun evinde arama yaptıranlar..
Laiklik karşıtları..
Demokrasi ve Atatürk düşmanları..
Çağdaş, modern ve Laik Türk Kadınını bir türlü içlerine sindiremeyen, kadını sadece çocuk doğuran ve cinsel arzu ve isteklerinin tatmin aracı olarak gören gericiler..
Türk insanına ve toplumuna, tıp ve eğitim alanında üstün hizmetler sunmaktan başka hiçbir günahı bulunmayan Türkan SAYLAN' ı misyoner ilan edip, onu misyonerlik faaliyetinde bulunmak ile suçlayan sözde Müslümanlar..
Gözünüz aydın!
Ancak, onu kaybettik diye sakın sevinmeye kalkmayın.
SAYLAN' ın, bugün gazetelerde yer alan son sözlerine kulak verin lütfen...
O sözleri, size bir kez daha hatırlatalım.
Sayın Türkan SAYLAN, ölmeden bir gün önce; “Görevlerimi tamamladım, ölüme de hazırım” demiş.
Çok doğru söylemiş, kurucusu olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin okuttuğu ve her biri yarının Türkan SAYLAN' ı olacak olan yüzlerce ve binlerce genç kızımız, Türkan SAYLAN' dan bayrağı teslim almak ve onun yaratacağı boşluğu doldurmak üzere geliyorlar.
Dün, bir tane Türkan SAYLAN' a sahip olan Türk Ulusu; yarın binlercesine sahip olmak üzere kucağını açmış ve onları bekliyor.
Dün bir SAYLAN ile baş edemeyenler, yarın binlercesi ile nasıl baş edecekler merak ediyoruz doğrusu..
Yaptıklarınla gurur duyuyor ve sana yapılan haksızlıkları kınayarak, yapanlar adına senden özür diliyoruz.
Manevi varlığının önünde saygıyla eğiliyoruz. Rahat uyu Sayın SAYLAN. 19.05.2009


Güner YİĞİTBAŞI ( Emekli Savcı )






14 Mayıs 2018 Pazartesi

MERT İNSAN!...



Mertlik; yani, yiğitlik ve cesur olmak,insanlarımız için çok güzel bir özelliktir.

Mert insan;kendine ve karşısındakine güvenir,saygı duyar,karşısındaki insana değer ve güven verir,karşısındaki insandan da güven ve saygı bekler.

Mert insan;kendisine yapılmasını istemediği kötü bir davranışı karşısındakine yapmaz,kendisine söylenmesini istemediği kötü bir sözü karşısındakine söylemez.

Mert insan;karşısındaki insanla bir konuda yarışacaksa,eşit koşullarda yarışa girer.Koşullar eşit değilse, yarıştan önce, koşullarda eşitliğin sağlanması için elinden gelen gayreti gösterir.

Mert insan;karşısındaki kişi ya da kişilere,elinde olmadan bir kötülük yapmış veya kötü bir söz söylemişse,karşı taraftan gelecek olan mukabil kötülüklere ve kötü sözlere boyun eğer ve sineye çeker,karşısındakini değil, önce kendisini sorgular.

Mert insan; dalaştığı,atıştığı kişilere, kendi bilek gücüyle cevap verir,eve gidip bıçak, tüfek ve benzeri silahı kaparak silahsız rakibine saldırmaz.

Mert insan;sahip olduğu mevki ve makama güvenmez,sahip olduğu makamın kendisine sağladığı yasal bazı yetki ve imtiyazların arkasına sığınmaz.

Mert insan;kabadayıdır ama, bu kabadayılığını sonuna kadar devam ettirir,kabadayılığına asla bok sürdürmez.

Mert insan;yerine göre,kötü söz de işitir,dayak da yer. Ancak, yediği dayağı,işittiği kötü sözü hak etmişse, sesini çıkarmaz, bunları mertçe sineye çeker,mahalle arkadaşlarını toplayarak, dışarıdan yardım alıp karşılık vermeye kalkışmaz.

Bazı illerin bazı mahalle ve semtleri vardır,oralardan mert ve kabadayı insanların çıktığı söylenir. Mert insan; işte, o çıkmakla övündüğü,mert ve kabadayı insanların yetişmesiyle isim yapmış mahalle ve semtlerin isimlerine leke ve bok sürdürmez.

Mert insan; her işi yapabildiği gibi, politikacı da olabilir,bir partinin genel başkanı da olabilir,politikacı ve genel başkan olarak sergilediği davranışlarının ve söylediği sözlerinin sonuçlarına da mertçe katlanır,politikacı olarak söylediğ kötü sözlerin, aynı kötülükte kendisine geri dönmesi halinde,sahip olduğu başka bir makamın koruyucu şemsiyesinin altına sığınmaya kalkışmaz.

Mert insan;sahip olduğu makam ve mevkiin hakkını verir,o makam ve mevkiin haysiyetine ve saygınlığına halel getirecek bir söz ve davranışta bulunmaz.
Mert insan; kötü bir söz söylemeden önce, o sözün merelere kadar uzanacağını iyi hesaplar,o sözün ATATÜRK'e kadar gidip dayanacağını öngörerek,bu devleti kuran,bu ülkeye faydalı olan ve şimdi hayatta olmayan insanlara nankörlük yapmaz, o insanların hatıralarına saygısızlık etmez.

Mert insan;on kere düşünür ve bir kere konuşur.

Mert insan; nereden nerelere geldiğini,başka bir anlatımla, haddini çok iyi bilir. 15.05.2018

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


10 Mayıs 2018 Perşembe

HİT OLAN KELİME “T A M A M” VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ





AKP Genel Başkanı ERDOĞAN'ın;milletimiz, seçimlerde tamam derse bırakır gideriz demecinden sonra, ne hikmettir bilinmez, halkımız bu “TAMAM” kelimesini çok sevdiler ve bir TAMAM kampanyası başlattılar.

Sosyal medya'ya bakıyorsunuz, her yerde, her vesileyle bir “TAMAM” furyası almış başını gidiyor.Bu kelime, çok kısa sürede hit oldu.

TAMAM kelimesi,24.Haziran seçimlerinin muhalif kanadının adeta bir simgesi ve sloganı haline geldi,seçime katılan partilerin ürettikleri diğer sloganları dahi geride bıraktı diyebiliriz.

Gerçek anlamda ileri demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde,insanları biraz gülümseten hoş bir mizahi politik eylem olarak değerlendirilmesi gereken bu TAMAM kampanyasının biraz daha sürdürülmesi halinde, iş başındaki AKP iktidarının bu durumdan endişlenerek, bu TAMAM kampanyasına karşı anti demokratik bazı tedbirler alma yoluna gideceğini düşünüyoruz.

AKP iktidarının,kendisine yönelik en ufak bir eleştiriye dahi tahammül edemediğini artık hepimiz çok iyi biliyoruz.Bu TAMAM kampanyasına katılan muhaliflerin, terörist veya terörizme yardım edenler olarak yaftalanmaları,an meselesidir.

Sizler; ERDOĞAN'ın yayınladığı Seçim Manifestosunda, daha fazla demokrasi,daha fazla hak ve özgürlük vaatlerine güvenmeyiniz, ağzına sıkça almasına rağmen,demokrasi ve özgürlükler, ne yazık ki;ERDOĞAN için,ulaşılması gereken kalıcı bir ideal ve amaç değil,sadece ve sadece, kendisi için var olması gereken geçici kullanımlı bir araç olduğu için,TAMAM kelimesinin; her ne amaçla olursa olsun, söylenmesinin ve yazılmasının, çıkarılacak olan bir OHAL Kararnamesiyle yasaklanması dahi mümkündür.

TAMAM kampanyasına katılan ve içinde TAMAM kelimesi geçen paylaşımları; demokratik düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüklerinin bir gereği olarak iyi niyetle yapanların; iş başındaki hükümeti, cebir ve şiddet kullanarak devirmeye teşebbüs etmekle suçlanmaları ve bağımsız yargının bağımsız savcıları (!) tarafından ifadeye çağırılmaları pek ala mümkündür.

Artık, yoğurdu dahi üfleyerek yemenin gerekli olduğu bir ülkede yaşadığımızı hatırlatmak istedik,o kadar. 10/05/2018


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu



8 Mayıs 2018 Salı

BENİM OY'UM ERDOĞAN'A!





Sizleri bilmem ama, benim Cumhurbaşkanı adayım ERDOĞAN, oy'um ona anamın ak sütü gibi helal olsun.
Ben ATATÜRK'ü ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyetini hiç sevmiyorum.
Ben demokrat ve laikim diyenlerin savundukları o Atatürk ilkeleri de neymiş,hele o laiklik ilkesi denilen bir ilke var ya hani,vallahi başımıza taş yağacak,madem ki Müslümanız,hem Müslüman'ım ve hem de laikim diyebilir misiniz?
ERDOĞAN'ın dediği gibi,asla ve asla, hem laik, hem de Müslüman olunamaz!
Müslümansan, Müslümanlığını bileceksin ve seçimini ona göre yapacaksın!
Tutturmuşlar bir laik eğitim,dindar ve milli bir gençlik yetiştiren İmam Hatip Liselerinin önünü kesmeye çalışıyorlar!Allah ERDOĞAN'dan razı olsun (!) o ileri görüşü ve ferasetiyle,dinsiz laiklerin bu oyunlarını da bozmasını bildi ve tüm laik eğitim kurumlarını, bir bir imam hatipleştirmeyi başardı.
Ben, ecdadım Osmanlı'yı mumla arıyorum!Ulu Hakan Abdülhamit Han her gece rüyalarıma giriyor!Yeniden, ecdadımız Osmanlı'ya dönebilmemiz için, bu laik demokrasinin hiçbir işe yaramadığını,Dünya çapında bir lider olan, eşi ve bir benzeri bulunmayan ERDOĞAN'ın, on altı yıl boyunca koşturarak,gece gündüz hiç uyumadan,hiç susmadan,meydan meydan dolaşıp konuşarak,örtülü ve örtüsüz devletin tüm paralarını harcayarak inan üstü bir çaba sarf etmesine rağmen,bu demokratik düzende, bu ülkenin düze çıkarılamayacağını göstermek ve bu gerçeği halka inandırmak için, ERDOĞAN'ın bir dönen daha ülkemizin başında kalması şarttır!
ERDOĞAN'a oy verelim ki;
Dolar, kısa sürede on,Euro on beş liraya,benzinin liresi on liraya çıksın ve artmaya devam etsin,
Dış borçlarımız ve cari açığımız ikiye katlansın,
Enflasyon tavan yapsın,
Vergiler bugünkünün üç dört katına çıksın,
Gıda maddesi alabilmek için kuyruklar oluşsun,ekmek karneye bağlansın,
İşsizlik oranı üçe dörde katlansın,bugün iş sahibi olanların büyük kısmı dahi işsiz kalsınlar,
Açlar ve fakirler, git gide çoğalsın,
Elde çok azı kalan fabrikalarımız tümüyle satılsın,üretim ve ihracat dursun,ithalat patlasın,
Bütçe açığı büyüsün,
Eğitim çöksün,
yargı bağımsızlığı,adalet tamamen yok olsun ve eksiye düşsün,
Meclis çalıştırılmasın, devre dışı bırakılsın,tüm yetkiler tek adam da toplansın,
Özgürlükler yok edilsin,OHAL'e süreklilik kazandırılsın ve olağan hale getirilsin,
Yasaklar,yolsuzluklar ve yoksulluk giderek artsın ve olağanlaşsın,
Düşmanlarımız çoğalsın,devletimizin saygınlığı azalsın,
Özlem duyduğumuz Osmanlı İmparatorluk düzenine geçildiğinde, Lale Devri kutlamalarının yapılacağı mekan olarak kullanılmak üzere, Kanal İstanbul en kısa sürede yapılarak hizmete açılsın,
Bu millet artık,laik ve demokratik parlamenter sistemden tamamen soğusun ve ümidini kessin,söyledikleri gibi REKLAM ARASI sona ersin!
Bu kadar ironi de sizleri 24.Haziran'a kadar uykudan uyandıramayacak ise, gömün gitsin! 08/05/2018


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu




7 Mayıs 2018 Pazartesi

BİRİ DE SANA”ÖNCE AYNA'YA BAK MÜNAFIK SENSİN”DERSE NE OLACAK?





Türk Ceza Kanunu cumhurbaşkanına hakereti suç saymıştır.
Doğrudur,Türk Milletinin birliğini temsil eden en üst makamdaki bir kişinin onur ve haysiyeti önemlidir,onun onur ve haysiyeti, temsil ettiği Türk Mileti ile özdeştir. Bu nedenle,Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı'na hakaret suç olmalı ve faili cezalandırılmalıdır.
Ancak;TCK. Nuna, Cumhurbaşkanına hakareti suç sayan bir hüküm konulurken,anayasamıza göre,cumhurbaşkanı partisiz ve tarafsızdı.Seçildiği anda partisiyle ilişkisi otomatikmen sonlanıyordu,Cumhurbaşkanı Mecliste yaptığı yemininde, tarafsız olacağına namusu ve vicdanı üzerine yemin ediyordu.Bu yemini halen anayasamızda aynen yer almaktadır.
Peki,durum şimdi nasıl?
Anayasayı değiştirdiler ve Cumhurbaşkanı partili ve taraflı olabiliyor,mevcut Cumhurbaşkanı da partili ve iktidardaki AKP'nin genel başkanı.Bu da yetmedi,24.Haziran.2018 de yapılacak olan seçimlerde AKP'nin Cumhurbaşkanı adayı,bu nedenle,AKP Genel Başkanı ve AKP'nin Cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla meydanlarda seçim propaganda konuşmaları yapıyor ve bu konuşmalarında, muhalefet partilerine,onların liderlerine ve seçmenlerine fütursuzca hakaretler yağdırıyor ve bu hakaret içeren konuşmaları, ülkenin tün televizyon kanallarından anında yayınlanarak milyonlara ulaşıyor.
Bu nedenle,TCK.nun Cumhurbaşkanına hakareti suç sayan maddesi,bu koşullarda ya tamamen kaldırılmalı veya bu madde, partili ve taraflı Cumhurbaşkanı olgusuna göre yeniden düzenlenmeli ve partili Cumhurbaşkanının, partisi adına, parti ve her türlü siyasi platformlarda,seçim propagandalarında,partili bir siyasetçi olarak yaptığı konuşmaları sebebiyle,partili veya partisiz tüm insanların,doğacak olan cevap haklarını kullanarak, partili Cumhurbaşkanının,Türk Milletinin birlik ve beraberliğiyle,Cumhurbaşkanının görev ve yetkileriyle ilgili olmayan siyasi nitelikli konuşmalarına cevap niteliğindeki beyan ve söylemleri, Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamından çıkarılmalıdır.
Aslında,ülkemizde gerçekten tam bağımsız ve tarafsız bir yargı olsa,savcılarımız ve hakimlerimiz,korkmasalar ve gerçekten Cumhuriyet'in savcıları olduklarının farkında olabilseler,böyle açık bir düzenlemeye de gerek yoktur.
Ancak,yargının bağımsız olmadığı,yargı mensuplarının; güvenceden yoksun oldukları,bir gecede örgüt üyeliği ile suçlanarak görevlerinden alınıp hapse atılabildikleri, bu nedenle de bağımsız ve tarafsız olamadıkları ülkemizde, maalesef savcı ve yargıçlarımız,partili ve taraflı bir Cumhurbaşkanının,parti lideri ve partinin adayı olarak yaptığı politik konuşmaları nedeniyle kendisine yönelecek olan karşı beyanları,bir siyasi parti mensubuna ve liderine yapılmış beyanlar çerçevesinde değerlendirmekten korkmakta ve bunları Cumhurbaşkanına yönelik beyanlar kabul edip,Cumhurbaşkanına hakaret suçundan kamu davaları açıp,mahkumiyet kararları verebilmektedirler.
Çok yanlış ve vicdanları sızlatan bu trajikomik yargı uygulamasına, artık açık bir yasa değişikliği ile son vermenin zamanı gelmiştir.
ERDOĞAN en başta olmak üzere,Cumhurbaşkanı adaylarının tümü, Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK maddesini tamamen yürürlükten kaldırma veya yeniden düzenleme sözü vermelidirler.
Mevcut Cumhurbaşkanı, meydanlara çıktı ve AKP'ye oy vermeyecek olan siyasi partileri ve seçmenlerini münafık çeteleri olmakla suçladı.ERDOĞAN'ın bölücülük ve hakaret içeren Cumhurbaşkanlığı görevi ve sıfatıyla uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi olmayan bu beyanı, parti lideri ve adayı sıfatıyla yaptığı politik bir konuşma olup, Türk Miletinin birliğini temsil eden, Türkiye Cumhuriyetinin tarafsızlık yemini eden onurlu ve şerefli Cumhurbaşkanının yapmaması gereken bir konuşmadır.
Bu nedenle, ERDOĞAN'ın parti lideri ve adayı sıfatıyla yaptığı,Cumhurbaşkanı sıfatıyla asla bağdaşmayan ve Cumhurbaşkanlığı makamını bağlamayan bu konuşmasına cevap olarak, AKP'li olmayan bir vatandaş veya parti lideri veya üyesi, “Ulan sözlerine dikkat et,bu ülkede bir münafık varsa, o da tam sensin,önce aynaya bak” derse, Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işlemiş mi sayılacaktır?
Elli yıllık hukukçu olarak bu sorumuzun cevabı, asla olacaktır.
İşte, önümüzdeki seçimlerin bir önemi de burada yatmaktadır.
Bu sorumuza, asla diyebilecek olan savcı ve yargıçların yeşereceği ve görev yapacağı, yargının bağımsız ve tarafsız, savcı ve hakimlerimizin güvenceli olacakları bir düzenin önündeki tek engel olan AKP iktidarına son vermenin,24.Haziran.2018 de parmaklarınızın ucunda olduğunu asla unutmayınız. 07/05/2018


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

2 Mayıs 2018 Çarşamba

BAHANE UYDURMAYIN




Kimse bahane uydurmaya kalkışmasın,CHP cumhurbaşkanı adayını belirleyip açıklamakta gecikmiştir ve bu konuda aczini ortaya koymuştur.
Bize göre,CHP;Cumhurbaşkanı adayını, 2014 Cumhurbaşkanı seçimlerini kaybettiği gün belirlemeye başlamalıydı.
Erken seçim, aylardır dillendiriliyordu ve erken seçime muhakkak gözüyle bakılıyordu,CHP bu ihtimali düşünerek, niçin aday belirleme konusunda kulağının üstüne yattı?
Ayıptır,hafta ortası denirken, cuma günü açıklanacağı ilan edildi.Bahçeli bile, haklı olarak dalgasını geçmeye başladı.
CHP aday belirleme ve ilanını geciktirerek,neredeyse son güne bırakarak,seçmeni büyük bir beklenti içine sokmuş ve adayda aranan özelliklerin çıtasını yükseltmiştir. Bu nedenle, bu kadar gecikmeye ve beklentiyi yükseltmeye rağmen,özellikle CHP seçmeninin beğenmeyeceği bir adayın açıklanması halinde, ortaya büyük bir fiyasko çıkacaktır.
Bize göre,bu kadar beklendiğine göre,ismi hiç geçmeyen,Kesici,İnce ve sair isimler dışında kalan sürpriz ve değerli bir ismin açıklanması zorunludur.
İsmi sıkça zikredilen bir ismin aday olarak açıklanması halinde, en başta ben olmak üzere,madem öyle, niçin bu kadar beklediniz sorusunu sormak gerekecektir.
Neymiş efendim,CHP adayı öyle bir isim olacakmış ki;hem sosyal demokratları hem de sağ kesimi kucaklayıp hepsinden oy alabilecek bir kişi olacakmış.
Sanki; ikinci tur ve CHP adayının en fazla oy alan iki adaydan biri olacağı kesin de.
Çatı aday belirlemiyoruz beyler,ortak bir çatı aday belirlenseydi,böyle düşünmek gerekecekti tabi.
Madem ki, her parti ilk turda kendi adayını gösterecek,CHP niçin aday belirlerken öbür partilerin ağzının içine bakacakmış anlamak mümkün değil.
Muhalefet cephesine mensup tüm partiler, kendi adaylarını partilerinin içinden seçerler,ikinci tur olursa,bu tura kalmayı başaran hangi partinin adayı ise,o adaya tüm muhalefet partilerinin seçmenleri oy verirler.Siz parti yöneticileri olarak bu anlaşmayı sağlamakta aciz iseniz,seçmenlerinize;bu seçimde adayın önemli olmadığını,bu seçimde ana hedefin, demokrasinin korunması ve parlamenter demokrasinin yeniden tesisi olduğunu anlatamıyorsanız,seçmenlerinizi ikna edip,söz dinletemiyorsanız, bu işi bırakın köyünüze dönün baylar ve bayanlar.
Şayet, CHP yöneticileri olarak sizler; kendinizi, sağ partilerin liderlerinin ve seçmenlerinin kaprislerine mahkum hissediyorsanız,niçin aday belirlemeye çalışıyorsunuz,bizim adayımız da AKŞENER'dir deyin ve kurtulun.
Ben şahsen CHP'nin aday belirlemedeki endişelerini ve gecikmesini kabul edemiyorum,bu bir aczdir,CHP çoktan adayını açıklayıp seçim propagandasına ve AKP'yi sallamaya başlamalıydı.
AKP o kadar gollük paslar attı ki, aday belirleme çalışma ve tartışmalarından dolayı bu gollük paslar heder olup gitti.
Bu seçimlerde otadan kalkacak olan,bu nedenle tüm seçim vaatleri geçersiz ve yok hükmünde olan Başbakan tarafından açıklanan vaat paketi, CHP tarafından her cepheden top atışına tutulmalıydı,yok olmak üzere olan bir Başbakan'ın bu vaatlerinin, yok hükmünde ve gerçekleşmesi imkansız boş laflar olduğu sürekli tekrarlanmalıydı,inşallah cuma saat 10.00 dan sonra.02/05/2018

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu