AKP Genel
Başkanı ERDOĞAN;günlük harcaması 1.8 milyon Türk Lirası olan
1150 odalı para kıyma makinası sarayında çıkmış kürsüye,sözde
değil gerçek ve özgürlükçü çağdaş demokrasilerde;medyanın,
yasama,yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olduğu
evrensel gerçeğini inkar eden ve eleştiren bir konuşma yapmayı
kendisine hak sayabilmiştir.
Bize göre bu
konuşma, Türk demokrasisinin alnına sürülen kara bir leke
olup,bu konuşmanın;Anayasasına göre,Atatürk'ün kurduğu,hukukun
üstünlüğüne dayalı demokratik ve laik bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin seçilmiş Cumhurbaşkanı sıfatını
da taşıyan bir kişi tarafından ve hem de, ülkenin gelecek
kuşaklarını yetiştirecek olan akademisyenlerine hitaben yapılması
ve akademisyenlerden hiçbir eleştiri almaması,Türk demokrasisi
adına utanç vericidir.
Şu gerçeği,
sıfatı ve makamı ne olursa olsun,her kim olurlarsa olsunlar, tüm
halkımız bilmelidir ki;demokrasilerde, sandık ve seçim
zorunludur,eşit koşullarda ve adil bir şekilde yapılan seçimle
iş başına gelen iktidarlar, kutsal ve meşrudurlar.Ancak, sandık
ve seçim,asla ve asla, demokrasinin tek koşulu değildir.
Sarayda konuşan
ERDOĞAN;halkın dediği önemlidir,halk ne diyor o bize kaç puan
vermiştir ona bakmak lazım,medya şunu diyor diyerek demokrasi
olmaz,halkı bir yere,bir kenara koyamazsınız demiş.
Güzel de,halkı
konuşturmuyorsunuz ki,halkın ne dediğini duyamıyoruz ki,halk
konuşamıyor,kendisini ifade edemiyor,konuşmak isteyen halk, ağzı
kapatılarak polisler tarafından susturuluyor ve karga tulumba
gözaltına alınıyor,halkın konuşmalarını,figan ve feryadını
dile getirdiği alan ve meydanlar kapatılıyor,halkın
sesine,konuşmalarına,eleştirilerine yandaşlaştırılan medya
kulağını tıkıyor.
Halk ne diyor
ona bakacaksınız,medyanın dediğine değil diyen zat;halk sandıkta
oy'unu kullanarak diyeceğini demiştir,bizi iktidar yapmıştır,bize
yetki vermiştir,öbür seçime kadar artık sesini çıkaramaz demek
istiyor aslında.
Halkın sesini,
sadece seçimdem seçime verdikleri oy'lara indirgeyen,daha sonra
halkın sesini kısan zat,sayıları bir elin iki parmağı kadar
azalan muhalif medyayı hedef almış ve özgürlükçü gerçek
demokrasilerde, ne dedikleri ve yazdıkları çok önemli ve
demokrasinin emniyet sübopu olan özgür medyanın, dördüncü
kuvvet olarak kabul görmesi evrensel kuralını yok sayarak,tek adam
rejiminin gerçek yüzünü kamuoyuna göstermiştir.
Demokrasilerde;
halk, seçimlerde verdiği oy'larla sadece siyasal iktidarı
belirler, halkın bu oyları;ülkeyi kötü yöneten,anayasayı ve
yasaları çiğneyen, halkın oylarıyla verdiği ülkeyi yönetme
yetkisini kötüye kullanan siyasal iktidarları aklamaz,onların
anayasa ve yasalara aykırı icraatlarına meşruiyet veremez.Halkın,
oylarıyla ülkeyi yönetmek üzere yetki verdiği siyasal iktidar,
bu yetkiyi sorumsuzluk zırhı olarak kullanamaz,halkın oylarıyla
yetki verdiği siyasal iktidar,seçimlerden ve görevi devraldıktan
sonra,anayasa ve yasa dışı icraatlarda bulunursa,kendisine oy
vermiş olan halkın,bu seçiminde yanıldığı ortaya çıkar.Bu
oylar, siyasal iktidarın anayasa ve yasalara aykırı eylem ve
icraatlarını meşru hale getiremez,yeni seçimlere kadar bağımsız
yargı ve eleştirileriyle özgür medya devreye girer,bu nedenle
gerçek demokrasilerde özgür medyanın sesine ve eleştirilerine
ihtiyaç vardır ve özgür medya dördüncü kuvvet sayılır,kim ne
derse desin.Bu gerçeği inkar edenler,çoğulcu ve gerçek
demokrasilerin olmazsa olmazı olan eleştiri hakkına tahammül
edemeyen ve muhalif seslere de yer veren çoğulcu ve özgürlükçü
demokrasiyi tek sese indirgemek isteyenlerdir.
Dünyanın
yuvarlıklığı, nasıl inkar edilemez bir gerçek ise,özgürlükçü
gerçek demokrasilerde de özgür ve bağımsız medyanın dördüncü
kuvvet olduğu gerçeği asla inkar edilemez,bu gerçeği inkar
edenlere de demokrat denilemez. 04/10/2018
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder