Demokrasilerde
sıfatı ve makamı ne olursa olsun;herkes, anayasa ve yasaların
emrettiği şekilde hareket etmek ve haddini bilmek zorundadır.
İnsanlar
bulundukları makam ve mevkisinin imkan,yetki ve dokunulmazlıklarından
yararlanarak,kendilerini anayasa ve yasaların üstünde
görerek,kendi gizli ideolojilerinin ve özledikleri düzenin
gerektirdiği şekilde davranış sergileyebilirler ve işgal
ettikleri makam itibariyle,bugün için kendilerinden hesap
sorulamayabilir.Ama bu demek değildir ki,suçsuzlar.Suçludurlar ama
takipsiz kalmışlardır.
Şu Diyanet
İşleri Başkanının yaptığı rezalete bir bakar mısınız?
Bu ne büyük
bir cür'et,Türk Milletine ne büyük bir saygısızlıktır.
Bu ülkenin ve
Diyanet İşleri Başkanlığının kurucusu ATATÜRK, 10 Kasım
Cumartesi günü ölüm yıl dönümünde anılacak,bir gün önce
Cuma Namazında okunan hutbede, ATATÜRK'ün adı anılmıyor ve
ondan övgüyle bahsedilmiyor ve ona rahmet dilenmiyor,yok sayılıyor.
Buna
karşılık,Diyanet İşleri Başkanı denilen o zat;zamanlama
itibariyle çok manidar olan aynı gün, ATATÜRK'e salyalarını
saçarak hakaret eden,Yunan askerini öven, kurtuluş savaşında
Yunan'ın galip gelmesini arzuladığını korkusuzca
açıklayabilen,şerefsiz, vatan haini ve karşı devrimci bir
mahluku ziyarete koşuyor.
Hem de resmi
sıfatıyla,resmi kıyafetiyle ve makam aracıyla.
Ben
hukukçuyum,ceza hakimliği,savcılık yapmış ve şu anda da ceza
avukatlığı yapmaktayım, bu nedenle çok iyi bilirim.İllegal
örgütler vardır,şimdilerin gündemindeki FETÖ/PDY Silahlı Terör
Örgütü gibi.İllegal terör örgütlerinin üyesi olmakla
suçlanarak çok kişi yargılanmaktadır.
Peki güzel
de,bir kişinin terör örgütü üyesi olduğunu nasıl anlayacak
yargıçlarımız?
İllegal
örgütlerin,gizlilik gereği, tutmak zorunda oldukları aleni bir
üye kayıt defterleri yoktur,bu nedenle olmayan üye kayıt
defterine bakıp bir sonuca varamazsınız.O zaman ne yapılacak?Örgüt
üyesi olmakla suçlanan kişinin üzerinde,evinde ve iş yerinde
yapılan aramalarda ele geçirilen belge ve sair maddi bulgu ve
delillere ve/veya kişinin dış aleme yansıyan illegal eylem ve
söylemlerine bakılarak bir sonuca varılacaktır.
Şu anda,
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyeliğinden suçlanan binlerce
kişi ağır ceza mahkemelerinde yargılanmakta ve çocuklarını
Fetö yanlısı olduğu iddia edilen hem de yasal olan okullarda
okuttukları,Fetö yanlısı olduğu iddia edilen yasal bir bankada
hesap açtırdıkları,Fetö yanlısı olduğu iddia edilen bir
şirkette ekmek parası için çalıştıkları,bazı ülkelere seyahat
ettikleri, Fetö yanlısı oldukları iddia edilen bazı yasal
derneklere üye oldukları gerekçeleriyle FETÖ/PDY Silahlı Terör
Ögütü üyesi olmaktan ağır cezalara çarptırılmaktadır.
Yargının bu
uygulamasından hareket ettiğimizde, ATATÜRK'e ve onun şahsında
demokratik ve laik hukuk düzenine ağır küfürler eden,eleştiren,
demokratik ve laik düzenin değişmesini,saltanatı ve hilafeti
savunan,istiklal savaşının zaferle sonuçlanmasına üzüldüğünü
beyan eden ve ülkenin bağımsızlığını inkar eden Kadir
MISIRLIOĞLU'nun savunduğu tüm bu fikir ve düşüncelerini,
arzularını ve özlemlerini bilerek ve isteyerek, o vatan haini
karşı devrimciyi,hangi nedenle olursa olsun ziyaret eden ve ona
arka çıkan her kimse,hukuk nazarında onun en büyük destekçisi
ve teşvikçisi,ona ve onun zihniyetine yardım ve yataklık eden kişi
konumuna gelecektir.
Bu
itibarla,buradan ilan ediyoruz,geçmişe bir çizgi çekiyoruz ve
bugünden itibaren beyaz bir sayfa açıyoruz ve diyoruz ki;,bugünden
itibaren,cinsiyeti,etnik kökeni,dini,makamı,mevkii ne olursa olsun,
Vatan haini,karşı devrimci ve ATATÜRK düşmanı Kadir
MISIROĞLU'nu ve onun zihniyetindeki kişi ve kurumları,hangi
nedenle olursa olsun ziyaret eden,öven,arka çıkan,destekleyen
kişiler;bize göre ve hukuk nazarında, aynı kafa yapısında ve
aynı zihniyetin temsilcileri ve karşı devrimci olup,insan hak ve
özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik hukuk devleti ve
Cumhuriyet ve de ATATÜRK karşıtı ve düşmanıdırlar. 13/11/2018
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder