30 Nisan 2019 Salı

TÜRKİYE İTTİFAKI



Ne güzel bir söz değil mi?
Türkiye ittifakı.
Ne güzel bir söz değil mi?
Isıtılan demiri soğutalım.
Şimdi,yerel seçimlerde aradığınızı bulamadığınız için mi aklınıza geliyor bu güzel sözler?
Aklınız neredeydi bugüne kadar?
Siz değil miydiniz, 82 milyon insanı ikiye bölerek,millet ve cumhur ittifaklarını yaratan?
Şimdi ne değişti de 82 milyon insandan oluşan Türkiye ittifakından bahsetmeye başladınız?
Biraz açınız nedir muradınız,Türkiye İttifakı derken?
Isıtılan demiri soğutalım teklifiniz, sanırım Türkiye İttifakının olmazsa olmazı.
Isıtılan demir soğutulmadan, Türkiye İttifakının oluşamayacağının farkındasınız çok şükür.
Ama,”ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözünü aklınızdan çıkarmamanız gerekiyor.
Bizler sizin lafınıza güvenmiyoruz,
Sizden; iş,somut adımlar atmanızı bekliyoruz.
Ancak,sizde bir umut ışığı göremiyoruz.
Bu ülkenin ana muhalefet partisinin lideri KILIÇDAROĞLU,topluma mal olan bir şehit cenazesine katılamıyor,katıldı diye linç edilircesine saldırıya uğruyor ve canını zor kurtarıyor.
Bu alçak ve hain saldırıyı yapanlar,ısıtılan demiri soğutalım,Türkiye İttifakında birleşelim diyenler tarafından kutsanıyor, sırtları sıvazlanıyor,saldırganlar kahraman ilan ediliyor,KILIÇDAROĞLU'dan bir özür dileme ve geçmiş olsun dileği çok görülüyor,şehit cenazesine katılması nedeniyle,bizzat kendisi bu linç girişiminin baş suçlusu ilan ediliyor,sen bu saldırıyı hak ettin denilerek, ısıtılan demirin üzerine daha da ısınması için kor atılıyor.
Sizin samimi olmadığınız,milletin gözünü boyadığınız açıkça anlaşılıyor.
Bu itibarla biz diyoruz ki; siz, hiçbir ayrım yapmadan, 82 milyon Türk insanını kucaklayan bir Türkiye İttifakı değil,82 milyon insanın kayıtsız ve şartsız kendinize biat etmesini,mahalefet etmeyi bırakarak, tek ses olmasını istiyorsunuz.
Sizler kendinizi aldatıyorsunuz,artık millet sizlere inanmıyor ve güvenmiyor,bizden söylemesi.01/05/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


19 Nisan 2019 Cuma

YANDAŞ YARGI İSTEMİYORUZ


Bu ülkede yandaş basın olabilir buna alıştık,yandaş basının ipliği pazara çıktığı için etkisi de kalmadı artık,halk inanmıyor onların yalan haberlerine,yandaş basının yoğun karşı propagandalarına rağmen, muhalefet seçimlerde başarılı oldu.
Bakıyoruz, şimdi de karşımıza yandaş bir idari yargı çıktı.
Bugün İstanbulda bir idare mahkemesi, mazbatasını alarak göreve başlayan İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı İMAMOĞLU'nun belediyeye ait elektronik verilerin kopyalarının alınmasına yönelik isteminin yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiş.
Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için, ortada hukuki sonuç doğuracak somut bir idari işlemin olması ve bu işlemin iptali için bir dava açılması gerekir.
Bize göre,belediyeye ait elektronik veri tabanının,birileri tarafından değiştirilmesinin ve yok edilmesinin önlenmesi için kopyalarının alınarak muhafaza altına alınması, idari yargının denetimine tabi, hukuki sonuç doğuran somut bir idari işlem değildir.Bu bir durum tespitidir,bir emniyet tedbiri eylemidir,kurumun başı olan belediye başkanının buna yetkisi vardır,bu aynı zamanda kaçınılamaz bir görev olup, hiçbir denetime de tabi değildir.
Veri tabanının kopyalarının alınması isteminin,idari yargı denetimine tabi hukuki sonuç doğuran somut bir idari işlem olduğu kabul edilse dahi,idare mahkemeleri yerindelik denetimi yapamaz,bu nedenle sen bu veri tabanının kopyalarını hangi sebeple aldırıyorsun diye soru soramaz,herhalde turşusunı kurmak için kopya aldırmıyor,mahkemenin bu kopyalama işleminin nedenlerini ve amacını anlaması gerekir,işlemin doğasında nedeni ve maksadı yer almaktadır.Bunda kamu yararı vardır.
Yürütmeyi durdurma kararını veren mahkeme, Türk Milleti adına mı hareket etmektedir, yoksa kendisinden yürütmeyi durdurma isteyen, kendilerinden hesap sorulma hazırlığı yapılan şüpheli kişilerin adına mı yargı yetkisini kullanmaktadır merak ediyoruz doğrusu.
Mahkeme, aslında veri tabanının kopyalarının alınmasının sebebini ve maksadını bidiği için olsa gerek, başvurucu siyasilerin taleplerini, yasaya ve hukuka aykırı olarak,yangından mal kaçırırcasına acele kabul ederek, yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Son olarak şunu da belirtmeliyiz ki;aslında İdari Yargılama Usul Kanununun ilgili maddesinde düzenlenen yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesinin yasal koşulları, somut olayda mevcut değildir.
Yasaya göre yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için;idari işlemin uygulanması halinde telefisi güç veye imkanszı zararlar doğacak olması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olamsı zorunludur.
Somut olayda bu iki koşul da mevcut değildir,verilerin kopyalarının alınması, açıkça hukuka aykırı olmadığı gibi, masum kişiler için telafisi güç veya imkansız zararlar doğuracak niteliği de mevcut değildir,ancak yolsuzluk yapanlar varsa onların çıralarını yakma riski mevcuttur ki;hukuk ve yargı, yolsuzluk yapanlardan yana değildir.
Bu itibarla ortada yok hükmünde bir yürütmeyi durdurma kararı mevcut olup,İMAMOĞLU, yok hükmünde olan bu kararı yok sayarak, doğru bildiğini yapmalıdır.
Bu davranış kendisine çok yakışacak ve alkışlanacaktır.
Yargı, verdiği hukuk dışı, siyasi ve maksatlı,kamu yararına ve yasalara aykırı kararlarıyla,zaten azalan yargıya olan güveni tamamen yok etmektedir. 20/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

SİMİT KAÇ PARA?


AKP Grup Başkan Vekili olan bir şahsiyet'in; simit kaç para,çay kaç para videosunu izlemiş olmalısınız.
Sorular soruyor ve kendisi cevap verip, bir takım hesaplar yapıyor.
Simit kaç para diye soruyor ve cevaplıyor,1 Lira.
Daha sonra,çay kaç para diye soruyor ve cevaplıyor,çay da 1 Lira.
Daha sonra bir takım hesaplar yapıyor kendince.
Onu hesabına göre,beş kişilik bir aile; üç öğün çay eşliğinde simit yese,günde toplam 30 lirayı yemek masrafı olarak tüketir.
Bu hesapla,beş kişilik bir ailenin,otuz günlük,yani bir aylık üç öğün toplam yemek masrafı da,eder 900 Lira.
Asgari ücret ne kadar diye soruyor ve 2020 Lira olduğunu söylüyor,aylık üç öğün tüketilen çay simit masrafı olan 900 Lirayı asgari ücretten çıkarıyor ve geriye 1120 Lira parasının cebinde kaldığını savunuyor utanmadan.
Bu ailenin ev kirası,giyim kuşam,eğitim,sağlık ve sair elzem giderleri, nedense hiç aklına gelmiyor.
İşte karşınızda halkını hiç düşünmeyen,halkımızı budala yerine koymaya çalışan,insani değerlerden hiç nasibini almamış, halkından ve ülke gerçeklerinden kopuk,politik menfaatleri için her yolu meşru sayan,halkını aldatan,yalancı ve kötü,hem de çok kötü bir politikacı.
Öyle diyor AKP Grup Başkan Vekili,beş kişilik aileye, üç öğün çay eşliğinde simit yemesini reva görüyor,neredeyse arta kalan 1120 Lirayı da geri isteyecek.
Kendisi ise;çay eşliğinde üç öğün simit yeme yerine,Meclis Lokantasında, neredeyse tatlısı ve tuzlusuyla, bedava denilebilecek bir rakamla yediği her türden etli yemekleri, gönül rahatlığı içinde, o şiş midesine indirmesini biliyor ama.
Değerli okurlar;şimdi hepinizin,o şahsa,Meclis Lokantasında bizim vergilerimizle yok pahasına ucuz fiyata yediğin yemekler zehir zıkkım olsun dediğinizi, duyar gibi oluyorum.Aman sizler sakın kötü dua etmeyiniz.
İşin garibi ne biliyor musunuz?Halkına üç öğün çay eşliğinde simit yemelerini tavsiye eden ve reva gören o zat, bu geniş imkanlara ve dolgun maaşlarına rağmen, geçinemediğini söyleyerek ağlaşıyordur belki de.
AKP Genel Başkanı ve tüm diğer yetkililer;31 Mart yerel seçimlerini, özellikle de,İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirleri niçin kaybettiğinizi hiç araştırmadan önce, bu çay simit hesabı yapan grup başkan vekilinizin videosunu,keza Sayın ERDOĞAN'ın seçim propagandasında yaptığı,muhalafetteki partilere ve dolayısıyla halkın yarısına yönelik hakaret ve küfür derecesindeki,bölücü ve ayrıştırıcı konuşmalarının yer aldığı videoları izleyin ve diğer kaybetme nedenlerinizi araştırmaya ondan sonra başlayınız.19/04/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

18 Nisan 2019 Perşembe

TÜRKİYE YENİ BİR LİDER ADAYI KAZANMIŞTIR




Sayın Ekrem İMAMOĞLU;İstanbul'un yönetimine,İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına hoş geldiniz.
Zorlu ve engelli bir sürecin sonunda, on yedi gün gecikme ile gerçekleşen bu geliş,İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanlığından öte,ülkemizin genç ve donanımlı,demokrasiyi içine sindirebilmiş,yapıcı,hoşgörülü,samimi,herkesi kucaklayabilen yeni bir lider adayının doğuşunun da habercisi olmuş ve Ekrem İMAMOĞLU adı, Türk demokrasisi ve siyasetinin yeni miladı olmuştur.
Ne yalan söyleyelim,Ekrem İMAMOĞLU adı ilk ortaya çıktığında,kendisini yakından tanımadığımız için,bizde bir endişe yaratmış ve bu ismi aday yapan KILIÇDAROĞLU'na içimizden kızmıştık.
Sayın Ekrem İMAMOĞLU;adaylığı kesinleşerek sahaya indiğinde,çok kısa sürede gösterdiği performans, demokrasinin tüm ilkelerine saygısı,hangi görüşten olursa olsun herkesi kucaklaması,güler yüzü,samimiyeti,her kesime güven veren istikrarlı tutum ve davranışları,Beylikdüzündeki başarılı çalışmaları,insanlara huzur veren donanımlı ve birleştirici konuşmaları,konuşmalarında slogan haline getirdiği,”Ben kimsenin hakkını yemem, ama kimseye de hakkımı yedirmem”söylemi,seçimdeki oy başarısı kadar,aldığı oylara sahip çıkan kararlı ve önceden planlanmış çabaları, inatçı kişiliği,hak ve adalet anlayışı nedenleriyle,İstanbulda yaşayan veya yaşamayan tüm Türk Milletinde büyük bir sempati ve umut uyandırmış ve kendisini,sadece görev yapacağı İstanbul halkına değil, tüm halkımıza sevdirmiştir.
İMAMOĞLU;kazandığı seçime rağmen,haksız itirazlar,itiraz üzerine yapılan yeni sayımların,seçimi kaybeden iktidar tarafından kasten yavaşlatılması nedeniyle mazbatasını 17 gün gecikme ile alabilmişse de;”her şerde bir hayır vardır” sözü, yine hükmünü icra etmiş ve bu 17 günlük süreci de iyi yöneten,her vesileyle sinirlenmeden sakin bir şekilde Türk Halkına seslenerek,kendisini daha iyi tanıtma ve Türk Halkına sevdirmesini bilmiş, oluşan güveni zirvelere taşıyarak,İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığının da ötesinde, ilerideki yıllarda CHP'nin yeni lideri olabileceği konusunda halkımızda umut ve bekleyiş yaratabilmiştir.
İktidar;seçimlerin sonuçlarını tanımayan ve kabullenmeyen antidemokratik tutumuyla,Sayın Ekrem İMAMOĞLU'nun içindeki cevheri dışarıya çıkarıp halkın sevgilisi olmasına katkı sunmuş,kaybettiği İstanbul yanında,sonraki Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde,tüm Türkiyeyi kaybetmesinin yolunu aralamıştır.
Sayın İMAMOĞLU;seçmenine ve tüm Türk Halkına umut aşılamış,Türkiye'ye gerçek bir bahar havası getirmiştir.
İMAMOĞLU;CHP içinde, kendisini bulunmaz Hint Kumaşı sanan,Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine hazırlıksız başlayan ve bu süreci yönetemeyen, verdiği sözlere rağmen, seçim gecesi seçmenlerinin karşısına çıkamayan onları bilgilendiremeyen, hayal kırıklığına uğratan, bir gazeteciye “adam kazandı” diyerek pes eden Sayın Muharrem İNCE'ye de, hak ettiği dersi vermiş ve CHP içinde KILIÇDAROĞLU'nun halefi olabileceğini ilan etmiştir.
Hoş geldin Sayın Ekrem İMAMOĞLU,senin başarın, tüm Türk Halkının başarısı olacaktır.Gazan mübarek olsun,kendini ve sana güven duyan CHP'lileri ve tüm Türk Halkını utandırmamanız, başarılı olmanız en samimi istek ve dileğimizdir.
Üstlendiğin bu zor görevde başarılar,kolay gelsin Sayın Ekrem İMAMOĞLU. 18/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu



17 Nisan 2019 Çarşamba

SİZİN AMACINIZ BAĞCI DÖVMEK




Sizleri çok iyi anlıyoruz.
Sizin tek amacınız;rant kaynağınız, para kasanız İstanbul Belediyesini kaybetmemek ve elinizde tutmak,İstanbulluyu ve ülkenin menfaatlerini düşünmediğiniz, demokrasiden nasibinizi almadığınız,demokrasiyi ve demokratik seçimleri amaç değil araç olarak kullandığınız, artık çok net bir şekilde ortaya çıkmış bulunmaktadır.
İddia ettiğiniz gibi,seçimlere hile ve usulsüzlük karışmışsa,sizler niçin ülke genelinde seçimlerin yenilenmesi için gayret sarf etmiyorsunuz?
Niçin,sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerine odaklandınız,
Bugüne kadar kazandığınız tüm seçimlerde hile ve usulsüzlük yapıldığı niçin hiç aklınıza gelmedi,muhalefetin hile ve usulsüzlük iddialarına niçin kulaklarınızı tıkadınız,atı alan üsküdara geçti diyebildiniz?
Niçin,sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminin iptalini istiyorsunuz,İstanbulun ilçelerinde yapılan sizlerin daha çok başkanlık kazandığınız ilçe seçimlerinin iptalini niçin istemiyorsunuz,zira bir usulsüzlük ve hile varsa, aynı zarfa konularak birlikte atılan büyükşehir dışındaki oylarla sonuçlanan ilçe belediye seçimlerine niçin ses çıkarmıyorsunuz?
Kaydırma seçmen iddianıza gelince;örneğin,Sarıyerde oy atması gerekirken Büyükçekmecede oy atan seçme koşullarını taşıyan bir seçmen,nerede oy atarsa atsın aynı zamanda büyükşehir belediye başkanı için de aynı zarf içinde oy attığına göre, ne fark edecektir,Sarıyerde oy atsa da,Büyükçekmecede oy atsa da,sadece kendisine ait bir oy büyükşehir belediye başkanının sçiminde rol oynayacaktır.Hem Sarıyerde, hem de Büyükçekmecede iki kez oy kullanmadıktan sonra bu usulsüzlüğün,büyükşehir belediye başkanının belirlenmesinde sonuca etkili olamayacağını bilmiyor musunuz?
Niçin,kendi itirazınız üzerine yeniden sayılan sandıkların sayılmasını engellemeye ve yavaşlatmaya çalıştınız,sonucun değişmeyeceğinini itirazınızın haksız ve yersiz olduğunu bildiğiniz için mi,bu engellemeleri yaptınız?
Sandık kurullarının usulüne uygun teşkil edilmemesi,seçim sonuçlarına itiraz eden sizlerin görevi değil midir?Kaldı ki; velev ki,sandık kurullarının oluşturulmasında usulsüzlük var kabul edelim,seçmenin usulüne uygun olarak attığı oyla belirlenen milli iradeyi nasıl yok sayabilirsiniz,bundan önceki seçimlerde daha oy verme işlemi devam ederken,Yüksek Seçim Kurulunun,oy pusulası ve zafları üzerinde yasa gereği bulunması gereken mühür olmasa bile, bu usulsüzlüğe rağmen seçmen iradesini düşünerek, bu mühürsüz oyların geçerli sayılacağına karar verdiğini bilmiyor musunuz?
Ülkemizde seçimlerin çok adil ve güvenli bir şekilde yapıldığını savunan,sizler değil misiniz, bu sözünüzü nasıl unutuyorsunuz?
Mızrak çuvala girmiyor beyler,dilinizin altındaki baklayı çıkarın ve doğruları itiraf ediniz,deyiniz ki;biz İstanbul Belediyesini o kadar kötü ve yasa dışı yönettik ki,bunun hesabını vermekten korkuyoruz,partimizin ayakta kalabilmesi için, İstanbul'un rantına çok ihtiyacımız var,bizi İstanbul arpalığından mahrum etmeyiniz.
Belki o zaman itirafçılıktan ve etkin pişmanlıktan yararlanabilirsiniz.
CHP size de bir sözümüz olacak; bu sefer sandıklara ve oylara sahip çıkarak,çok iyi çalışarak aldığınız haklı galibiyetle iktidarı niçin üzdünüz?Ülkeyi ne güzel şirket gibi yönetiyorlardı,ülkede işsizlik,cari açık,iç ve dış borç,enflasyon,pahalılık sıfırdı,İstanbulu kazandınız ve ülkeye büyük zarar verdiniz bir daha yapmayınız lütfen!17/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

16 Nisan 2019 Salı

DİRENMEYİNİZ!...




Sayın ERDOĞAN ve Sayın Binali YILDIRIM,artık lütfen direnmeyiniz.
İstanbul seçimini kaybettiniz.Bunu Allah da biliyor, kullar da.
Kendinizi ve itibarınızı daha fazla ezdirmeyiniz.
Demokrasiye karşı direnmeniz,seçimlerdeki yenilginizi kabullenmemeniz,sizleri her geçen gün demokrasi düşmanı konumuna getiriyor,seçmen demokrasiden ve seçimlerden soğuyor,demokrasiye ve ülkeye zarar veriyorsunuz,ülkemizin dışarıdaki itibarını yok ediyorsunuz,önümüzdeki yıllarda yapılacak olan seçimlerdeki çok ağır yenilginizin taşlarını döşüyorsunuz.
Kamu vicdanı, sizin açık ve seçik seçimi kaybettiğinizi, gönül rahatlığı içinde kabul ediyor.
Aslında, seçimi kaybettiğinizi sizler bizden çok daha iyi biliyorsunuz.
O zaman bu direnmenizin sebebi nedir?
Gemileri mi yakmak istiyorsunuz,ben yoksam tufan mı diyorsunuz?
Yapmayınız,kendinize,ülkemize ve topal da olsa demokrasimize kıymayınız.
Yenilgi gözünüzü kör ettiği için,siz direndikçe,seçimin gerçek galibi Ekrem İMAMOĞLU'nun daha da ünlendiğini,bırakınız İstanbul halkını,82 milyon Türk İnsanının göz bebeği haline geldiğini,önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde İMAMOĞLU'nu Cumhurbaşkanı adayı olarak şimdiden ilan ettiklerini göremiyorsunuz.
İstanbul'u kaybettiniz,bu yenilgiyi kabul etmemekle ve direnmekle,Türkiye'yi de kaybedeceğinizi düşünerek inadınızdan ivedilikle vazgeçin,sınırsız yetkilerinizle ülkeyi güzel bir şekilde yönetin,ekonomik krizi önleyin, diğer ülke sorunlarını çözün de hiç değilse ülkenin yönetimini elinizden kaçırmayınız.
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmayınız.16/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

BİNALİ YILDIRIM İŞTE CEVABI



Binali YILDIRIM demiş ki;hile yoksa geçersiz oyların sayımında bana niçin fazla oy çıkıyor diye sormuş.
İşte cevabı bu makalemizde mevcut.Hep birlikte tekrar okuyalım lütfen.
KÜLTÜR VE EĞİTİM FARKI
Kimse; alınmasın, gücenmesin,başka yerlere çekmesin lütfen,seksen milyon nüfuslu,dengeli kalkınamamış,devletin imkanlarını ve gelişmişliğini,her bölgeye eşit olarak dağıtamamış olan kocaman ülkemizde yaşayan insanların ve seçmenlerin tümünün, aynı kültür ve eğitim düzeyinde olduklarını bekleyemediğimiz gibi, kimse bunu iddia da edemez.
İşte, bu gerçekleri yaşadığımız ülkemizde,her siyasi partinin hitap ettiği bir kitle ve dayandığı bir seçmen tabanı vardır.
Bu taban,partiden partiye değişebilmektedir.
Bir parti vardır,tabanının büyük çoğunluğu şehirlere,gelişmiş şehir kültürü ile yetişenlere iyi eğitim alanlara dayanır.
Bir diğer parti vardır, tabanı daha çok kırsal kesimlere,elinde olmayan nedenlerle, ülkenin nimetlerinin ve gelişmişliğinin dengeli bir şekilde dağıtılamadığı,bu nedenle eğitim hizmetlerinden iyi bir şekilde yararlanamayan ve iyi bir eğitim alamayan kültür düzeyleri biraz daha geride kamış insanlarımıza dayalı olabilir.
Bu değerlendirmemizi; kimse, insanları kültürlü ve kültürsüz,eğitimli ve eğitimsiz olarak ikiye bölme,yerme ve ayıplama şeklinde yorumlamamalıdır,asla böyle bir maksadımız yoktur.Bu ayırım; Maalesef, bizim ülkemizin kabul edilemez bir gerçeğidir.
Bu gerçeği niçin gündeme getiriyoruz?
Açıklayalım o zaman.
Tüm kamuoyu heyecanla izliyor,hepiniz biliyorsunuz,İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçimi sonuçları,seçimi kaybeden AKP tarafından haksız bir şekilde itiraz bombardımanına tabi tutulmuştur.
İstanbul da kullanılan tüm geçersiz oylar,hukuksuz olarak, yeniden sayılıyor.Geçersiz sayılan oylar üzerinde yeniden yapılan ve şu ana kadar tamamlanan sayım sonuçları basından açıklanıyor,bizim dikkatimizi çeken bir husus var.Geçersiz sayılan oyların, bazı sandıklarda çoğunlukla AKP'ye ait olduğu anlaşılıyor.
Halkımız;buna bakarak,seçimlerde CHP tarafından AKP aleyhine bir seçim hilesi yapıldığı şeklinde bir algıya kapılmamalıdır.Aynı şekilde,seçimi kaybedenler de,geçersiz oylardan kendi hanelerine yazılan oyların bir miktar fazlalığını kötüye kullanarak;halkımızda, seçimlere hile karıştığı şeklinde bir algı yaratmaya kalkışmamalıdır.
Aslında şu gerçek de unutulmamalıdır ki;geçersiz oyların, İstanbul için yeniden sayılmasına yönelik yargı kararı da hukuksuzdur.Aynı itirazı yapan örneğin Balıkesir İyi Parti Teşkilatının talebi, ilgili seçim kurulu tarafından kabul görmemiş ve geçersiz oylar Balıkesir için yeniden sayılmamıştır.Bu bir hukuk garabetidir,ayıptır ve günahtır.
Biz şimdi asıl konumuza dönecek olursak,İstanbul iline ilişkin seçimlere münhasır olarak,geçerli sayılmayan oyların yeniden sayılması sonunda,bazı sandıklarda; seçim sonucunu değiştirmeyecek olan AKP adayına ilave edilen oyların, CHP adayına nazaran biraz fazla çıkması,her iki partinin dayandığı seçmen tabanı ve kitlesinin kültür ve eğitim düzeyleriyle ilgilidir.Şu yadsınamaz bir ülke gerçeğidir ki;eğitim düzeyi daha yüksek olan CHP seçmeni, oy verirken daha az hata yapmış ve bu nedenle de CHP adayı için daha az geçersiz oy çıkmaktadır.Bu fark,bir seçim hilesinden kaynaklı değildir.Seçimlerin güvenliği de CHP tarafından değil,iktidardaki AKP tarafından sağlanmıştır.Seçimlerde bir hile yapılmışsa,bunun sorumluluğu da iktidar partisine ait olmalıdır. 05/04/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


BİNALİ YILDIRIM İŞTE CEVABI



Binali YILDIRIM demiş ki;hile yoksa geçersiz oyların sayımında bana niçin fazla oy çıkıyor diye sormuş.
İşte cevabı bu makalemizde mevcut.Hep birlikte tekrar okuyalım lütfen.
KÜLTÜR VE EĞİTİM FARKI
Kimse; alınmasın, gücenmesin,başka yerlere çekmesin lütfen,seksen milyon nüfuslu,dengeli kalkınamamış,devletin imkanlarını ve gelişmişliğini,her bölgeye eşit olarak dağıtamamış olan kocaman ülkemizde yaşayan insanların ve seçmenlerin tümünün, aynı kültür ve eğitim düzeyinde olduklarını bekleyemediğimiz gibi, kimse bunu iddia da edemez.
İşte, bu gerçekleri yaşadığımız ülkemizde,her siyasi partinin hitap ettiği bir kitle ve dayandığı bir seçmen tabanı vardır.
Bu taban,partiden partiye değişebilmektedir.
Bir parti vardır,tabanının büyük çoğunluğu şehirlere,gelişmiş şehir kültürü ile yetişenlere iyi eğitim alanlara dayanır.
Bir diğer parti vardır, tabanı daha çok kırsal kesimlere,elinde olmayan nedenlerle, ülkenin nimetlerinin ve gelişmişliğinin dengeli bir şekilde dağıtılamadığı,bu nedenle eğitim hizmetlerinden iyi bir şekilde yararlanamayan ve iyi bir eğitim alamayan kültür düzeyleri biraz daha geride kamış insanlarımıza dayalı olabilir.
Bu değerlendirmemizi; kimse, insanları kültürlü ve kültürsüz,eğitimli ve eğitimsiz olarak ikiye bölme,yerme ve ayıplama şeklinde yorumlamamalıdır,asla böyle bir maksadımız yoktur.Bu ayırım; Maalesef, bizim ülkemizin kabul edilemez bir gerçeğidir.
Bu gerçeği niçin gündeme getiriyoruz?
Açıklayalım o zaman.
Tüm kamuoyu heyecanla izliyor,hepiniz biliyorsunuz,İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçimi sonuçları,seçimi kaybeden AKP tarafından haksız bir şekilde itiraz bombardımanına tabi tutulmuştur.
İstanbul da kullanılan tüm geçersiz oylar,hukuksuz olarak, yeniden sayılıyor.Geçersiz sayılan oylar üzerinde yeniden yapılan ve şu ana kadar tamamlanan sayım sonuçları basından açıklanıyor,bizim dikkatimizi çeken bir husus var.Geçersiz sayılan oyların, bazı sandıklarda çoğunlukla AKP'ye ait olduğu anlaşılıyor.
Halkımız;buna bakarak,seçimlerde CHP tarafından AKP aleyhine bir seçim hilesi yapıldığı şeklinde bir algıya kapılmamalıdır.Aynı şekilde,seçimi kaybedenler de,geçersiz oylardan kendi hanelerine yazılan oyların bir miktar fazlalığını kötüye kullanarak;halkımızda, seçimlere hile karıştığı şeklinde bir algı yaratmaya kalkışmamalıdır.
Aslında şu gerçek de unutulmamalıdır ki;geçersiz oyların, İstanbul için yeniden sayılmasına yönelik yargı kararı da hukuksuzdur.Aynı itirazı yapan örneğin Balıkesir İyi Parti Teşkilatının talebi, ilgili seçim kurulu tarafından kabul görmemiş ve geçersiz oylar Balıkesir için yeniden sayılmamıştır.Bu bir hukuk garabetidir,ayıptır ve günahtır.
Biz şimdi asıl konumuza dönecek olursak,İstanbul iline ilişkin seçimlere münhasır olarak,geçerli sayılmayan oyların yeniden sayılması sonunda,bazı sandıklarda; seçim sonucunu değiştirmeyecek olan AKP adayına ilave edilen oyların, CHP adayına nazaran biraz fazla çıkması,her iki partinin dayandığı seçmen tabanı ve kitlesinin kültür ve eğitim düzeyleriyle ilgilidir.Şu yadsınamaz bir ülke gerçeğidir ki;eğitim düzeyi daha yüksek olan CHP seçmeni, oy verirken daha az hata yapmış ve bu nedenle de CHP adayı için daha az geçersiz oy çıkmaktadır.Bu fark,bir seçim hilesinden kaynaklı değildir.Seçimlerin güvenliği de CHP tarafından değil,iktidardaki AKP tarafından sağlanmıştır.Seçimlerde bir hile yapılmışsa,bunun sorumluluğu da iktidar partisine ait olmalıdır. 05/04/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


15 Nisan 2019 Pazartesi

BU ÜLKE SAHİPSİZ DEĞİLDİR!..


Nedir bu rezalet beyler?
Ayıp,artık kendinize geliniz.
Kimsenin,ne AKP Genel Başkanı EDOĞAN'ın, ne de YSK Başkanı ve üyelerinin, bu rezaleti bizlere yaşatmaya asla hakları ve yetkileri yoktur.
Seçimlerin yapılmasından bu yana iki hafta geçmiş olmasına rağmen,İstanbul seçimleri; yapılan yasa dışı itirazlar üzerine, Maltepe oylarının yeniden sayılması işleminin kasten yavaşlatılması ve sayılan sandıkların sil baştan tekrar tekrar sayılmasına kararlar verilmesi nedeniyle, bir türlü sonuçlandırılamamaktadır.
Yüksek Seçim Kuruluna artık yeter diyoruz ve sürece doğrudan müdahale ederek ilgilileri kesin olarak uyarmasını talep ediyoruz.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve üyelerinin sona eren görev sürelerinin bir yasa ile uzatılması nedeniyle şaibeli hale gelen Yüksek Seçim Kurulunun;üzerine düşen bu şaibe gölgesini haklı gösteren davranışlardan sakınarak,bağımsız ve tarafsız bir şekilde yasalara uygun hareket ettiğini Türk Milletine göstermesi,hak,hukuk,adalet ve aynı zamanda bir namus borcudur.
Seçim sonuçlarına itiraz etmek bir hak ise de; bu hakkın, yasaların aradığı koşullarda kullanılması da zorunludur.
298 Sayılı Yasanın itiraza ilişkin hükümleri ve itiraz koşulları bellidir.Somut gerekçe ve delil sunmak zorunludur.
Hukukun temel kuralları vardır,bunlardan en önemlisi de;bir hak kullanılırken, o hakkın kötüye kullanılmaması kuralıdır.Bu kurala göre,yasal bir hak kullanılırken bu hakkın kullanılmasında suiistimal yapılıyorsa,o hak kötüye kullanılıyorsa,ki kullanılıyor,hakkın kötüye kullanılmasını, hukuk ve dolayısıyla YSK, asla himaye edemez, koruyamaz ve görmezlikten gelemez.
Bu itibarla,Yüksek Seçim Kurulu artık tribünlerin seyirci koltukarından sahaya inmeli ve itiraz haklarını kötüye kullananlara,yeniden oy sayımlarını yavaşlatanlara dur deyip, engel olmalı ve seçimlerin en kısa sürede sonuçlanmasını sağlamalıdır.
Bu davranış, Yüksek Seçim Kurulunun; üzerine düşen şaibe gölgesini de ortadan kaldıracak olan,bir namus ve hukuk borcudur.
Bu ülkenin sahipsiz olmadığını,sıfatları ve görevleri ne olursa olsun,herkes bilmek ve davranışlarını ona göre yeniden ayarlamak zorundadır.15/04/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

11 Nisan 2019 Perşembe

YSK'DAN BİR YASA DIŞILIK DAHA


Yüksek Seçim Kurulu (YSK);seçimlerin, yargı denetiminde adil,yasalara ve hukuka uygun bir şekilde yapılarak sonuçlanmasını sağlayan anayasal bir yargı kuruluşudur.
Yetkisini anayasadan ve yasalardan alan ve yetki sınırları yasa ve anayasa ile açıkça belirlenmiş olan bu kurum,yasalara ve anayasaya uygun davranmak ve kararlar almak zorundadır.
Ama bakıyoruz, Yüksek Seçim Kurulu; kararları aleyhine bir başvuru makamının olmaması nedeniyle,siyasi rüzgarlara göre eğilip bükülerek, yasaların açık hükümlerine ve önceki içtihatlarına aykırı kararlar alabiliyor.
Daha önce,anayasa referandumunda mühürsüz zarf ve oyların yasanın açık hükmüne rağmen geçerli sayılmasına karar veren ve referandumun sonuçlarını etkileyen YSK,31 Mart seçimlerinden sonra aldığı bir kararla,KHK'larla kamudan ihraç edilen kişilere, yerel yönetimlere seçilseler dahi mazbatalarının verilmeyeceğini ilan etmiştir.
YSK'nın bu kararı yasalara,anayasaya ve hukuka açıkça aykırı keyfi bir karardır.
Bu karar,maçta galip gelen takımın, maç sonrasında haksız bir şekilde,masa başında galibiyetinin elinden alınmasından farkzsızdır.
KHK'larla ihraç edilen kişiler hakkında,aday olmalarını engelleyen bir yasa hükmü ve kesinleşen bir yargı kararı yoksa, idari bir karar olan KHK'lara dayalı bir yasaklama kararı, masumluk karinesine açıkça aykırıdır.
YSK,adaylıklarını onaylayarak seçimlere katılmalarına izin verdiği KHK'lı kişilere, seçimleri kazanmalarından sonra mazbatalarının verilmemesi kararını alamaz.Bu kişiler, yasal bir engelleri olmadığı için aday olmuşlar adaylıkları da onaylanmış ve doğrudan Türk Milletinin yeterli oylarını alarak, yerel yönetimlere seçilmişlerdir.
Bu kararı alan YSK başkanı ve üyeleri ise, doğrudan Türk Milleti tarafından seçilerek o makama gelmemişler,anayasadan kaynaklı bir hükümle Türk Milleti adına temsilen görev yapan ve yetki kullanan kişilerdir.
Başka bir anlatımla,Türk Milletinin yeterli çoğunluğu, bu adaylara,aracı kullanmadan, doğrudan kendi iradeleriyle oy ve onay verip o makamlara seçmişler,temsilen Türk Milleti adına yetki kullanan YSK başkanı ve üyeleri ise,egemenliğin gerçek sahibi milletin, oylarıyla doğrudan ortaya koydukları iradesini inkar edip,bu iradeyi yok saymışlardır.
Bu kararlar da göstermektedir ki;ülkemizde seçim güvencesi kalmamıştır.
Sırada,YSK'nın İstanbul seçimleri hakkında vereceği karar mevcut olduğu için,Allah beterinden saklasın deme ihtiyacını duymaktayız.11/04/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

9 Nisan 2019 Salı

VAH BENİM KÖTÜRÜM DEMOKRASİM



İstanbul seçim sonuçlarının;on beş bin oy farkına rağmen, AKP ve genel başkanı tarafından kabul edilmemesi,demokrasimiz adına çok vahimdir.
Ülkemizde var olan topal demokrasi;artık, kötürüm(felç) olmuştur.
AKP iktidarı,göreve başladığında askeri vesayetle suçladığı demokrasimizi;askerlerin darbe sonucu yaptıkları 1982 Anayasasını dahi uygulamayarak,ihlal ederek, topal bir demokrasi haline getirmiştir.
En başta basın ve düşünceyi açıklama özgürlükleri olmak üzere, tüm özgürlükler yok edilmiş, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklanmış,Ankara ve İstanbul ilindeki bazı parklar dahi gözaltına alınmış,etrafı barikatlarla çevrilmiş,buralara giriş ve çıkışlar yasaklanmış,sadece ve sadece, iktidarın övündüğü ve demokrasinin tek ve geçerli kriteri saydığı,dört veya beş yılda bir yapılan sandık ve seçimler kalmıştı, vatandaşların elinde.
AKP ve onun genel başkanı ERDOĞAN;demokrasiyi seçimlere ve sandığa indirgemiş ve kazandığı sandık zaferleriyle övünür hale gelmiş,sürekli savunduğu milli irade ve kazandığı seçim sonuçlarını; yapmış olduğu tüm anayasa ve yasa ihlallerinin meşruiyet kaynağı olarak göstermiştir.
Bize göre,aslında gerçek bir demokrasinin tek kriteri, sandık ve seçimler değildir.Sandık ve seçim sonuçları, demokrasinin zorunlu ama tek koşulu değildir.ERDOĞAN'ın; sandığa ve seçimlere indirgediği demokrasi anlayışı ve ülkemizde uygulamaya koyduğu demokrasi, bu nedenle topal bir demokrasidir.
İstanbul seçimlerinin meşru sonucunu tanımayan ve İstanbul gibi 16 milyonluk bir kentte 15 bin oy farkıyla seçim kazandım demek haklı değildir,kimse bu hakkı kendisinde bulamaz diyerek, oyların yeniden sayılması ve hatta seçimlerin yenilenmesini ima eden ERDOĞAN,meşru seçim sonuçlarını kabullenmeyen bu çok vahim beyanıyla, mevcut olan topal demokrasimizi,kötürüm (Felç) etmiştir.
Bundan sonra; maalesef, ERDOĞAN'ın kendisi de dahil,her seçilenin meşruiyeti tartışılabilecektir.
Sayın ERDOĞAN;meşru İstanbul seçim sonuçlarını inkar ederek,kendi bindiği dalı kesmiştir. Bundan sonra, yaptığı her anayasa ve yasa ihlali nedeniyle eleştirildiğinde,kendisinin seçimle geldiği savunması, asla haklı ve inandırıcı olmayacaktır. 09/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

8 Nisan 2019 Pazartesi

ÜLKEMİZİ REZİL ETTİNİZ



Nedir bu hırs,nedir bu ihtirasınız?
Yapmayın,hem kendinize hem de ülkemizin sayenizde yerlerde sürünen demokrasisine zarar veriyorsunuz.
Bugüne kadar kazandığınız seçimlerde atı alan Üsküdar'ı geçti diyor ve arkanıza bakmıyordunuz.Haklı itirazlara dahi gözünüzü kapatıyordunuz.
İstanbul seçimlerinde çıkardığınız mazarrat;sizin milli iradeye inanmadığınızı,gerçek yüzünüzü tüm Dünya'ya ilan etti,ülkemizi rezil ettiniz.
Zaten yok ettiğiniz demokrasimizin son kırıntılarını da ortadan kaldırdınız.
Sizin,önümüzdeki ilk genel seçimlerde,seçimi kaybettiğiniz taktirde iktidarı da bırakmayacağınız konusunda ciddi kaygılar verdiniz Türk Halkına.
Demokrasilerde seçimle gelinir ve seçimle gidilir.Türk halkı bu demokrasi kuralına gönülden bağlıdır,bugüne kadar kazanmakla övündüğünüz onlarca seçimin sonuçlarına muhalefet partilerimiz hep saygı gösterdiler,siz niçin saygı göstermiyorsunuz?
Siz,31 Mart seçimlerinin meşru sonuçlarını tanımaz ve masa başı oyunlarıyla seçimi kendi lehinize çevirmek için antidemokratik her yolu meşru sayarsanız,sandık sonuçlarını küçümserseniz,seçim sonuçlarına saygılı olmazsanız,bu ülkede sandığa ve seçime olan güveni ve saygıyı,demokrasilerde seçimle gelinir ve seçimle gidilir kuralını yok edersiniz.
Bu yok edişinizle, ülkemizin demokrasisi adına,hiç arzu etmediğimiz,çok tehlikeli girişimlere kapı aralarsınız,bindiğiniz demokrasi dalını kesersiniz ve ileride birileri çıkar ve sandık yerine,kendi antidemokratik yöntemleriyle iktidarı değiştirmeye kalkışırsa,kendinizi sorumlu hissetmeyecek misiniz?Merak ediyoruz.
Aklınızı başınıza alınız lütfen! 08/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


5 Nisan 2019 Cuma

KÜLTÜR VE EĞİTİM FARKI




Kimse; alınmasın, gücenmesin,başka yerlere çekmesin lütfen,seksen milyon nüfuslu,dengeli kalkınamamış,devletin imkanlarını ve gelişmişliğini,her bölgeye eşit olarak dağıtamamış olan kocaman ülkemizde yaşayan insanların ve seçmenlerin tümünün, aynı kültür ve eğitim düzeyinde olduklarını bekleyemediğimiz gibi, kimse bunu iddia da edemez.
İşte, bu gerçekleri yaşadığımız ülkemizde,her siyasi partinin hitap ettiği bir kitle ve dayandığı bir seçmen tabanı vardır.
Bu taban,partiden partiye değişebilmektedir.
Bir parti vardır,tabanının büyük çoğunluğu şehirlere,gelişmiş şehir kültürü ile yetişenlere iyi eğitim alanlara dayanır.
Bir diğer parti vardır, tabanı daha çok kırsal kesimlere,elinde olmayan nedenlerle, ülkenin nimetlerinin ve gelişmişliğinin dengeli bir şekilde dağıtılamadığı,bu nedenle eğitim hizmetlerinden iyi bir şekilde yararlanamayan ve iyi bir eğitim alamayan kültür düzeyleri biraz daha geride kamış insanlarımıza dayalı olabilir.
Bu değerlendirmemizi; kimse, insanları kültürlü ve kültürsüz,eğitimli ve eğitimsiz olarak ikiye bölme,yerme ve ayıplama şeklinde yorumlamamalıdır,asla böyle bir maksadımız yoktur.Bu ayırım; Maalesef, bizim ülkemizin kabul edilemez bir gerçeğidir.
Bu gerçeği niçin gündeme getiriyoruz?
Açıklayalım o zaman.
Tüm kamuoyu heyecanla izliyor,hepiniz biliyorsunuz,İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçimi sonuçları,seçimi kaybeden AKP tarafından haksız bir şekilde itiraz bombardımanına tabi tutulmuştur.
İstanbul da kullanılan tüm geçersiz oylar,hukuksuz olarak, yeniden sayılıyor.Geçersiz sayılan oylar üzerinde yeniden yapılan ve şu ana kadar tamamlanan sayım sonuçları basından açıklanıyor,bizim dikkatimizi çeken bir husus var.Geçersiz sayılan oyların, bazı sandıklarda çoğunlukla AKP'ye ait olduğu anlaşılıyor.
Halkımız;buna bakarak,seçimlerde CHP tarafından AKP aleyhine bir seçim hilesi yapıldığı şeklinde bir algıya kapılmamalıdır.Aynı şekilde,seçimi kaybedenler de,geçersiz oylardan kendi hanelerine yazılan oyların bir miktar fazlalığını kötüye kullanarak;halkımızda, seçimlere hile karıştığı şeklinde bir algı yaratmaya kalkışmamalıdır.
Aslında şu gerçek de unutulmamalıdır ki;geçersiz oyların, İstanbul için yeniden sayılmasına yönelik yargı kararı da hukuksuzdur.Aynı itirazı yapan örneğin Balıkesir İyi Parti Teşkilatının talebi, ilgili seçim kurulu tarafından kabul görmemiş ve geçersiz oylar Balıkesir için yeniden sayılmamıştır.Bu bir hukuk garabetidir,ayıptır ve günahtır.
Biz şimdi asıl konumuza dönecek olursak,İstanbul iline ilişkin seçimlere münhasır olarak,geçerli sayılmayan oyların yeniden sayılması sonunda,bazı sandıklarda; seçim sonucunu değiştirmeyecek olan AKP adayına ilave edilen oyların, CHP adayına nazaran biraz fazla çıkması,her iki partinin dayandığı seçmen tabanı ve kitlesinin kültür ve eğitim düzeyleriyle ilgilidir.Şu yadsınamaz bir ülke gerçeğidir ki;eğitim düzeyi daha yüksek olan CHP seçmeni, oy verirken daha az hata yapmış ve bu nedenle de CHP adayı için daha az geçersiz oy çıkmaktadır.Bu fark,bir seçim hilesinden kaynaklı değildir.Seçimlerin güvenliği de CHP tarafından değil,iktidardaki AKP tarafından sağlanmıştır.Seçimlerde bir hile yapılmışsa,bunun sorumluluğu da iktidar partisine ait olmalıdır. 05/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

4 Nisan 2019 Perşembe

AKP VE BİNALİ BEY'E AMORTİ OLSUN!..





AKP ve Binali Bey;açık ara 25 bin oy farkıyla, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığını kaybetmiştir.
Kaybetmeye alışkın olmayan AKP ve Binali Bey;kaybettiklerini çok iyi bilmelerine rağmen,hazımsızlık,zaman kazanma,mağlubiyet acısının, oy sayısı itibariyle,makul düzeye düşürülmesi,seçimlerde bir şaibe algısı yaratma gibi nedenlerle,İstanbul seçimlerine itiraz ettiler.
İktidar olmanın baskı ve avantajı ile hukuka aykırı olarak, ilçe seçim kurullarından oyların yeniden sayılması kararını çıkartarak,sayımların yeniden yapılmasını sağladılar
Dünkü yazımızda, 298 sayılı yasaya dayanarak, itirazın ancak geçerli sayılmayan oylara yönelik olarak yapılıp kabul edilebileceğini,bunun için de,somut gerekçe ve delil sunma mecburiyetinin olduğunu açıkladık.
Her neyse,hukuka aykırı olarak, bazı ilçe seçim kurulları oyların tamamının veya geçersiz oyların sayılmalarına karar verdiler.
Aslında seçimi kazandığından hiçbir şüphesi olmayan CHP için bu itirazlar yararlı olmuş ve AKP'nin itirazlarının haksızlığı perçinlenmiş,CHP'nin seçim zaferinde hiçbir şaibe kalmamıştır.
Bize göre,AKP ve Binali Bey'in kendilerince en önemli itiraz nedenleri,belediyedeki olası yolsuzluk belgelerini yok etmek için zaman kazanmak,mağlubiyeti zaman içinde biraz olsun hazmetmeye çalışmak,geçersiz sayılan oylardan bazılarını iktidar olmanın baskısıyla geçerli saydırarak kendi hanelerine yazdırmak suretiyle, oy farkını biraz azaltarak, yenilginin derecesini ve etkisini bu şekilde aşağıya çekmektir.
Burada şu gerçeğe dikkat çekmek istiyoruz,AKP ve Binali Bey, sakın ola ki;geçersiz sayılan oylardan yararlanarak,çok az miktarda da olsa,oy farkını kapatmalarını bahane göstererek, CHP'nin seçim hilesi yaptığı iftirasında bulunmaya kalkışmasınlar.
Zira,itiraz üzerine geçerli sayılarak kazandıkları oyların, sayım sırasında geçersizliğine,CHP değil, kendi partili üyelerinin de bulunduğu sandık kurulu karar vermiştir.Aslında geçersiz oldukları halde AKP lehine geçerli sayılan oyların geçerli sayılmasında,iktidardaki AKP baskısının etkili olduğu da asla unutulmamalıdır.
Seçimde hile falan yoktur, geçersiz olmalarına rağmen,itiraz üzerine AKP lehine geçerli sayılan oylar, büyük ikramiye olan İstanbul Belediyesini kazanamayan AKP ve Binali Bey'e, amorti ikramiyesi olarak değerlendirilebilir.04/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

3 Nisan 2019 Çarşamba

TOPAL ÖRDEK



Nasıl yönetecekler bakalım göreceğiz.”
Topal ördek.”
Bu sözler;31 Mart seçimlerinin,özellikle de İstanbul ve Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlıklarının kaybının baş mimarı olan AKP Genel Başkanına aittir.
İnsan; İstanbul,Ankara,İzmir,Adana,Eskişehir,Mersin,Bolu, Çanakkale,Edirne, Antalya,Aydın,Muğla gibi çok önemli şehirlerin belediye başkanlıklarını kaybettiği için üzülebilir,üzülmekte de haklıdır ama,kazanmak kadar kaybetmek de, siyasetin ve hayatın bir gerçeği olup,Dünya'nın sonu değildir.
Kazanınca sevinmek ne kadar güzel bir duyguysa;kaybedince,kazanan rakiplerini tebrik edebilmek de, insanı mutlu eden, mağlubiyetin üzüntüsünü hafifleten güzel ve etik bir duygu ve davranıştır.
Seçim öncesinde propaganda mitinginde yaptığı konuşmada, İstanbul'a olan aşkını ilan eden,aslında icraatlarıyla İstanbul'u katlettiği halde ona hala ilanı aşk yapmayı kendine yakıştırabilen AKP Genel Başkanının; İstanbul'u,daha doğrusu İstanbul'dan ekde ettiği rantı kaybetmesi nedeniyle çok üzüldüğü her halinden belli oluyor,ama bu üzüntüsünü en kısa sürede gidermesi gereken AKP Genel Başkanı,öyle sözler söylüyor ki,İstanbul'u kaybetmesinin peşini bırakmayacak sanki.
Daha şimdiden, “Nasıl yönetecekler göreceğiz” demek sıretiyle,İstanbul Belediye Başkanı seçilen İMAMOĞLU'nun başarısız olacağını, bugünden ima ediyor.
Topal ördek benzetmesiyle de,belediye meclisinde çoğunluğu elinde tutan AKP'li meclis üyeleri vasıtasıyla,İMAMOĞLU'nun icraatlarına çomak sokacaklarının işaretini veriyor.
Bu nasıl bir İstanbul aşkıdır anlamak mümkün değil.
Bu aşkın,kadın benim değilse,ben onu yaşatmam diyerek kadına şiddet uygulayan,kadını gözünü kırpmadan acımasızca öldüren adamın sözde aşkından ne farkı vardır?
İMAMOĞLU'na engel olmak,onu çalıştırmamak,İstanbul'a hizmet etmesini engellemek, İstanbul'a ve İstanbul halkına yapılacak en büyük kötülük ve ihanet olacaktır.04/04/2019

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

HUKUKEN YAPILMASI GEREKEN


İstanbul seçimi;seçimi kaybeden ve bunu hazmedemeyen AKP tarafından, adli bir vak'a haline getirilmiştir.
AKP iktidarı, bugüne kadar kazandığı seçimlerde,atı alan Üsküdar'ı geçti diyerek hiç sesini çıkarmadığı ve itiraz etmediği konularda, niza çıkarmaya başladı.
Bugüne kadar seçimlere hile karıştırmakla suçlananlar,şimdi CHP'yi seçim hilesi yapmakla suçlar hale geldiler.
Anlaşılıyor ki; tüm itirazlar ve medet umulan husus, geçersiz sayılan oylarda düğümlenmektedir.
Ülkemiz,pek uygulanmasa da,bir anayasası ve seçim yasaları kuralları olan, demokratik bir ülkedir.
298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Yasa vardır.Oyların hangi hallerde geçersiz sayılacağı, 298 sayılı yasanın 101.maddesinde açıkça bir bir yazılmıştır.
Yasanın bu hükmünde belirtilen kriterlere göre, sandık kurulları hangi oyların geçersiz sayılacağını belirler ve geçersiz sayılan oyları muhafaza altına alır.
Sandık kurullarının bazı oyların geçersiz olduğuna ilişkin kararı, itirazı kabil bir karar olup,bu itirazın somut bir gerekçeye ve delile dayanması yasal zorunluluktur.İtiraz dilekçesine bu delilleri eklemek de yasal bir zorunluluktur.
Kimse,ben öyle istiyorum diyerek, hiçbir gerekçe ve delil sunmadan itiraz yoluna başvuramaz.
Diyelim ki;gerekçe ve delil sunulmadan yapılan itiraz kabul edildi ve geçersiz sayılan oyların sayımına karar verildi.
Burada yapılacak olan şudur;bu geçersiz oyları, geçerliymiş gibi sandık kurulu sayamaz.Sandık kurulu o konuda görüşünü bildirmiş ve oyları geçersiz saymıştır.
Geçersiz oylar artık,itirazı kabul ederek geçersiz oyların yeniden sayılmasına karar veren ilgili seçim kurulu tarafından sayılacaktır.İlgili seçim kurulu,hakemlik yapacak,sandık kurulu tarafından geçersiz sayılan oyları, 298 sayılı yasanın 101 maddesinde yer alan kriterlere göre, yeniden inceleyip gözden geçirecek ve yasada belirtilen kriterlere göre, aslında geçerli olması gerekirken geçersiz sayılan oyları bir kenara,gerçekten geçersiz olduklarını tespit ettiği,geçersizliklerini teyit ettiği oyları da bir kenara koyarak,geçerliliğini saptadığı oyları, hangi partiye verilmişse onun hanesine yazacaktır.
298 Sayılı Yasaya göre yapılması gereken budur beyler. 03/04/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

2 Nisan 2019 Salı

SAYIN ERDOĞAN HATALARI UZAKLARDA ARAMAYINIZ!..


“Seçimin Yorumu”başlıklı bir önceki makalemizde belirttiğimiz gibi,31 Mart seçimlerinin mağlubu ERDOĞAN ve partisi AKP olmuştur.
Bu makalemize yorum yapan bir okuyucumuz;şu kadar il,ilçe ve belde de belediye başkanlığı kazanan ve şu kadar sayıda oy alan AKP'yi seçimin mağlubu olarak nasıl ilan edersiniz diye itiraz etmiş.
Doğrudur, salt sayı hesabı yaparsanız, AKP ve ERDOĞAN'ın galip geldiğini söyleyebilirsiniz,ama İstanbul,Ankara,İzmir,Adana,Antalya,Mersin,Aydın,Muğla,Edirne,Çanakkale,Bolu gibi önemli illerde Belediye Başkanlıklarını kazanamamış olan bir partiye, nitelik olarak seçimin galibi diyebilir misiniz?
Tabii ki diyemezsiniz.Bu ülkede, “İstanbul'u alan, seçim kazanır” sözü boşuna söylenmemiştir.
ERDOĞAN,31 Mart seçimlerini kendisinin ve partisinin güvenoyu haline getirmiş,meydan meydan dolaşarak, tüm devlet imkanlarını,Cumhurbaşkanlığının tüm ayrıcalık ve imtiyazlarını kullanarak seçim mitingleri yapmış ve halkımızdan adeta güvenoyu talep etmiştir.Bu riski üzerine alan ERDOĞAN, seçimden aldığı sonucu da kabul etmek ve başarısızlığını sineye çekmek zorundadır.
ERDOĞAN'ın 31 Mart gecesi yaptığı balkon konuşmasında verdiği mesajlar önemlidir.
ERDOĞAN; seçimdeki başarısızlığına yol açan ve adeta,kendisinin yaptığı çok önemli yanlışların itirafı niteliğindeki bu mesajlarını,bizzat kendisi tekrar tekrar okuyarak bir öz eleştiri yapmak zorundadır.
ERDOĞAN,yaptığı balkon konuşmasında diyor ki;"Bu seçimde arzu ettiğimiz neticeleri alamadığımız yerlerdeki sonucun tek sebebini, milletimize kendimizi yeterince anlatamamış, gönüllere yeterince girememiş olmamız olarak görüyorum"
Hayır ERDOĞAN,yanılıyorsun,normal yayın akışını kesip, her konuşmana canlı olarak bağlanarak yayın yapan,en başta devlet televizyonu TRT olmak üzere,elindeki tüm yandaş medya ile millete kendini yeterince ve hatta yeterinden de fazla, bıktırırcasına anlattın,ama anlattıkların,milletin yarısını karşına alan,muhalefete hakaret niteliğindeki sözlerdi,milletin dertlerine çözüm üretecek, samimi ve inandırıcı beyanlarda bulunamadın,belediye seçimlerini, ülkenin aslında olmayan beka sorununun çözümü niteliğinde lanse ettin, gönüllere yeterinden fazla girdin ama,halkımızı bölen ve kutuplara ayıran, ayrıştırıcı,ülkede gerginlik yaratan beyan ve konuşmalarınla, gönüllerde sempati değil nefret uyandırdın.
ERDOĞAN diyor ki;"Buna rağmen eksikliklerimiz varsa, bunları düzeltmek, boynumuzun borcudur. Bunu halkımızda, milletimizde arayamayız. Yine kendimizde arayacağız. Yarın sabahtan itibaren eksiklerimizi tespit ve telafi etmenin çalışmalarına başlıyoruz"
Evet ERDOĞAN;bir öz eleştiri yaparak,hataları sadece kendinde arayacaksın,AKP Genel Başkanlığı yanında,bu ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu asla unutmayacak ve halkını bölen ve ayrıştıran söylemlerle, ülkede gerginlik yaratan değil, milleti bütünleştiren,ülkeye huzur aşılayan bir politika ve söylemi,derhal uygulamaya koyacaksın.
ERDOĞAN diyor ki;"Milletimizle aramızdaki kalpten kalbe giden yolun zedelenmesine yol açanlardan bunun hesabını sormak da dahil, gereken her gayreti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın"
Biz de, ERDOĞAN'a diyoruz ki;bu seçim yenilgisine yol açanları, milletle aranızdaki kalpten kalbe giden yolun zedelenmesine sebep olanları bul ve bunun hesabını sor,çok haklısın.Ancak,bize sorarsanız Sayın ERDOĞAN; milletle aranızdaki kalpten kalbe giden yolu zedeleyen ve seçim yenilgisine neden olanları ararken, pek uzaklara gitmeyiniz lütfen, şöyle bir aynaya bakınız, suçluyu göreceksiniz,milletle aranızdaki kalpten kalbe giden yolun zedelenmesine sebep olan tek kişi sizsiniz Sayın ERDOĞAN,siz de biliyorsunuz ki, AKP demek ERDOĞAN demektir,partinizde parti içi demokrasi yoktur,siz ne derseniz tek doğru o dur.Bu nedenle, bu seçimde bir başarısızlık varsa, bunun tek sorumlusu sizsiniz Sayın ERDOĞAN,artık çok köklü bir şekilde öz eleştiri yapmak zorundasınız.
ERDOĞAN diyor ki;"Biz siyaseti, milletle inatlaşma, milleti küçümseme, milleti tahkir etme değil, sadece ve sadece ülkeye ve millete en iyi hizmetleri getirme aracı olarak görüyoruz. Bugüne kadar bunu yaptık, bundan sonra da bunu yapacağız"
“Hep söylediğim gibi şahsım dahil hiç kimse davamızdan daha büyük değildir, Türkiye'den daha öncelikli değildir”
Sayın ERDOĞAN;söylediğiniz, olması gereken bu çok güzel sözlere, gerçekten riayet ettiniz mi,siyaseti, gerçekten milletle inatlaşma,milleti küçümseme ve tahkir etme aracı olarak kullanmadınız mı,şahsınızı ve partinizi, gerçekten, Türkiye'den daha üstün ve öncelikli görmediniz mi?Biz, pek emin değiliz Sayın ERDOĞAN.
Sayın ERDOĞAN; balkon konuşmasında söyledikleriniz doğruların ışığında, lütfen objektif olarak bir öz eleştiri yapınız,nerede hata yaptığınızı çok iyi anlayacaksınız.
Sayın ERDOĞAN;ben,yazılarımla iyi niyetli olarak sizi sürekli ve en ağır bir şekilde eleştiren sıkı bir muhalifiniz'im ama,bana göre gerçek dostlarınızdan biriyim.Gerçek dostlarınızı çoğaltınız ve onların seslerine kulak veriniz lütfen. 02/04/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu