Ülkemizde
evrak üzerinde bir anayasa var ve bu anayasaya göre; T.C.Devleti,
insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik bir hukuk
devletidir.
Ama,bugünk
fiili duruma ve uygulamalara baktığımızda;ülkemizde, bizi idare
edenlerin, uymakla mükellef oldukları uygulanabilir bir anayasa yok
maalesef.
Ülke,fakir
fukara halkımızın paralarını sünger gibi emen ve saray tabir
edilen bir külliyeden, AKP Genel Başkanı tarafından,kendi siyasi
amaç ve beklentilerine göre,keyfi bir şekilde yönetilmektedir.
Cumhuriyetin
nitelikleri olan demokratik ve laik hukuk devleti olma özelliğini,
ara da bulasın.
Anayasanın;Cuhuriyetin
niteliklerini belirleyen hükmü; sözüm ona, değiştirilemez ve
değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
Cumhuriyetin
niteliklerini belirleyen Anayasa hükmü;değiştirilemez ve
değiştirilmesi dahi teklif edilemez olsa da,AKP iktidarı ve genel
başkanı,anayasanın bu maddesini, metin olarak değiştirme
lüzumunu dahi hissetmeden, ülkenin demokratik ve laik hukuk devleti
olma niteliğini, söylemleriyle,uygulamalarıyla, çıkardıkları
kararnamelerle, çoktan ortadan kaldırmaya başladı ama, bunun
farkına varan yok.
Bu
ülkede,Türkiye Cumhuriyetinin niteliklerini, iktidardaki ve
muhalefetteki siyasi partilerden korumakla görevli olan kurum,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıdır.
Ülkede,
yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı,hakim ve savcı
teminatı, bilinçli olarak yok edildiği için, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısından, anayasal görevini yerine getirerek Cumhuriyeti
yasal yollardan koruyup kollamasını beklemek, büyük bir
iyimserlik haline gelmiştir.
Yargının,
daha bağımsız ve tarafsız ve daha güvenceli olduğu dönemde,
Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından açılan kapatma davası
üzerine Anayasa Mahkemesi, kapatma kararı vermeye cesaret edemese
de,hem de kaç yıl önceki koşullara göre bile, AKP'nin laiklik
karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı haline geldiğine hükmetmiş
ve AKP'nin laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı olduğu,
en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi tarafından tescillenmiştir.
Anayasa
Mahkemesinin yıllar önce verdiği bu karardan sonra, köprülerin
altından çok sular akmış,ülke; demokrasisiyle,laik düzeniyle ve
özgürlükleriyle, çok daha gerilemiş,ülkenin;insan hak ve
özgürlüklerine,hukukun üstünlüğüne dayalı demokrat ve laik
hukuk devleti niteliği,git gide tahrip edilerek yok olma aşamasına
getirilmiş,kuvvetler ayrılığı ilkesi,en başta düşünce ve
düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm
özgürlükler,yargı bağımsızlığı ve teminatı yok
edilmiş,laik eğitim düzeni,öğretim birliği yasası büyük yara
almış,dini eğitim git gide yaygınlaştırılmış,Diyanet İşleri
Başkanlığı kuruluş amacında saptırılmış,dini vakıf ve
cemaatleri parasal olarak besleyen bir hiyanet kurumu haline
getirilmiş,Atatürk ve laiklik düşmanı,keşke Yunan gelseydi
diyen vatan haini Fesli Kadir, bizi yönetenlerin ve Diyanet İşleri
Başkanının gözdesi haline getirilmiş ve baş tacı edilmiş,dini
vakıf ve cemaatlere devletin arsaları ve paraları peşkeş
çekilmiş,ne idüğü belirsiz vakıflara üniversiteler
kurdurularak arsalar tahsis edilmiş,devlet bankalarından yüklü
krediler verilmiştir.
AKP
Genel Başkanı,Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen;bunu yeterli
görmemiş ve boşuna anayasayı değiştirerek,tüm yetkileri
üzerinde toplamamış ve parlamentoyu işlevsiz bırakmamış ve
partisinin başında kalmamıştır.Tüm bu değişiklikler,
cumhurbaşkanlığı dokunulmazlığını arkasına alarak,tüm
muhalifleri cumhurbaşkanına hakaret suçlamalarıyla sindirerek,
tesis etmek istediği,bir zamanlar el ele ve kol kola oldukları,bugün
can düşmanı olarak bellediği FETÖ haini ile aynı menzile
ilerlediklerini açıklayarak gizlemeden ortaya koyduğu, laiklik
karşıtı sünni İslami ilkelere dayalı yeni bir devlet düzenini
oluşturma zincirinin halkalarıdır.
Ülkemizde;
dini esaslara,din kurallarına ve şeriat'a dayalı bir devlet düzeni
oluşturma gayretlerine kanıt mı istiyorsunuz?
İşte
kanıtlar;
Sözüne
ve yazdıklarına çok güvendiğim,çok değerli sınıf arkadaşım
değerli hukukçu ve emekli hakim Leyla ALKAN Uçurumun; ekim 2017 de
yazdığı bir yazısında dile getirdiği gibi,Osmanlı döneminde
İslam hukukuna bağlı olarak hazırlanarak yüürlüğe konulan ve
o dönemde uygulanan şeriat yasası MECELLE,Atatürk tarafından
yapılan hukuk devrimi ile yürülükten kaldırılarak yerini medeni
yasalara bırakmış olmasına rağmen,2017 senesinde ülkemizde
görevli hakimlere yürürlükte olmayan bu MECELLE ile ilgili
bilgilendirme seminerleri düzenlenmiş olup,bu seminerlerin
yürürlükten kalkan MECELLE'nin, kaldırılmasından doksan bir yıl
sonra yeniden yürürlüğe sokulacağının ayak sesleri olarak
değerlendirilmelidir.
AKP
Genel Başkanı'nın;6.Din Şurası Kapanış Programında yaptığı
konuşmada,
İslam'ın
sadece belli mekanlara veya haftanın belli günlerine ayrılmış
bir olgu olmadığını, hayatın tümünü kuşatan bir kurallar
bütünü olduğunu dile getirerek "Nefsimize ağır gelse de
hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.
Özellikle dini hayattan tecrit eden belli kalıplara belli
davranışlara hapseden dogmatik anlayışlara itibar etmeyeceğiz."
“Müslümanlar
maalesef başkalarının yönlendirilmesine kimi zaman da
manipülasyona açık hale gelmiştir. Ne yazık ki İslam ümmeti
zamanla bir araya gelme, sorunlarına müşterek çözüm üretme
platformlarını da kaybetmişlerdir. Bugünlerde pek çok konuda
eksikliğimizi görüyoruz."
“Bizim
inancımızda din sadece belli mekanlara haftanın belli günlerine
hasredilmiş bir olgu değildir. İslam, hayatımızın tüm
alanlarını kuşatan, kucaklayan ve kurallar, yasaklar manzumesidir.
Yaşantımızın her anını düzenleyen bir dine inanıyoruz.
Ömrümüzün sonuna kadar Müslümanca yaşamakla emrolunduk.
“
"Dinde
ekleme çıkarma olmaz. Bana uymuyor, zamana uymuyor, aklım almıyor
bahanesiyle kimse nasları inkar edemez."
"Nefsimize
ağır gelse de hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini
yerleştireceğiz.Özellikle dini hayattan tecrit eden belli
kalıplara belli davranışlara hapseden dogmatik anlayışlara
itibar etmeyeceğiz."
“Artık,kapımıza
gelene dini anlatalım anlayışından dönülecek ve "yüce
dini anlatmak için her kapıyı çalma dönemi başlayacaktır”
"Bugün
sosyal hayatta yüzleştiğimiz pek çok problemin ardında İslamın
doğru anlaşılamaması vardır. Türkiye'de güçlü bir Diyanet
camiamız var. Bugün 150 bini aşkın kadrosuyla diyanet camiamız
bu gücüyle mütesanit bir tevhi görevini yerine getirmesi gerekir.
"
"Bizim
sizden beklentimiz omuzlarınızdaki yükün hakkını vermenizdir.
Bunun için her din görevlimizin sıradan bir memur gibi değil
'peygamberlerin vaizleri gibi ' hareket etmesi gerekiyor. Sizden
kuranı gönüllere ve zihinlere nakşetmenizi bekliyoruz. "
şeklindeki sözleri.
14
Aralık 2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan; Kamu Gözetimi
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun, 12/12/2019 tarihli
kararları da çok dikkat çekicidir.
Bu
kararlarla;faizsiz finans kuruluşlarının bağımsız denetimini
yürüten denetçiler için etik kurallar belirlenerek yayınlanmıştır
Faizsiz
Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler
için Etik Kurallar başlığı altında yer alan;
Muhasebe,İslam
dininin Farz-ı kifaye olarak gerekli kıldığı mesleklerden
biridir.
Etik
ilkeler dinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Etik
ilkelerin başlıca dini dayanakları şunlardır;
Dürüstlük;İslam,dürüstlüğe
yüksek değer veren bir din olup,dürüstlüğün tüm davranışlara
hakim olmasını sağlar.
Denetçi
mesleki görevlerini yerine getirirken Allah'dan korkar.
Denetçi,üstlerinin
ve diğer insanların görüşü ne olursa olsun,Allah korkusuyla
hareket etmelidir.
Denetçi
tüm davranışları için,kendi kendini hesaba çekmelidir.
Denetçi
mesleki görev ve hizmetlerini yerine getirmesiyle ilgili her hususun
fıkhı ilke ve kurallara uygun olduğundan emin olmalıdır.
Mesleki
hizmet ve görevleri yerine getirirken denetçinin tutum ve
davranışları fıkhi ilke ve kurallar esas alınarak oluşturulan
dini değerlerle tutarlı olmalıdır.Denetçinin özellikle
ağağıdaki sorumlulukları vardır:
Allah-u
Tealanın kendisini izlediğinin sürekli bilincinde olmak
Kıyamet
gününde Allah-u Teala'ya hesap vereceğinin sürekli bilincinde
olmak.
Bu
düzenleme,laik bir ülkeye yakışıyor mu?
AKP
iktidarının; laiklik karşıtı dayatma ve uygulamaları bu kadar
da değil.
Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile Helal Akreditasyon Kurumu kurulmuştur. Ticaret
Bakanlığı ile ilgili olan bu Kurum; Türkiye'de ve yurt dışında
yerleşik helal uygunluk değerlendirme kuruluşlarına helal
akreditasyon hizmeti sunacak, helal akreditasyonla ilgili kıstas ve
tedbirleri belirleyecek ve uygulayacaktır.
Laik bir devlet,dini
kavramlar olan helal ve karşıtı haram kavramlarıyla
uğraşamaz.Sana ne helal ve haramdan.Sen, vatandaşlarının helal
ve haramıyla uğraşacağına, sağlıklı ve
temiz,ilaçsız,hormonsuz organik yeme ve içmesiyle uğraş.
Helal ne demek?
Dinî bakımdan
kullanılması, yapılması, söylenmesi, yenilip içilmesi
yasaklanmamış olan şey demektir. Buna göre bir şey, dinin açık
bir hükmüne, yasağına ve ilkesine aykırı olmadıkça helaldir,
Haram ne demek?
Yasak anlamına
gelir. Dinimize göre yapılması kesin bir delille ve açık bir
şekilde yasaklanan fiiller haram kapsamında değerlendirilir.
Al sana,bir kanıt
daha.Kırıkkale Üniversitesinde okunan ve buna göz yumulan arapça
istiklal marşı.
Bekleyelim bakalım
daha neler göreceğiz ilerleyen günlerde.
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısını, AKP'nin eylem,söylem ve uygulamalarını izlemeye,
Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğini korumak için gerekli
anayasal ve yasal görevini yerine getirerek, yasal uyarı ve
girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz. 19/12/2019
YAZAR'IN NOTU:Yazı,
önemine binaen biraz uzun oldu,bazı okuma özürlülerden özür
diliyorum.Okumak zorunda değiller,gölge edip uzun diye
eleştirmesinler yeter ki.Daha iyisini yazarlarsa ben de zevkle
okurum.
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu