19 Aralık 2019 Perşembe

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI UYANINIZ LÜTFEN!...


Ülkemizde evrak üzerinde bir anayasa var ve bu anayasaya göre; T.C.Devleti, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik bir hukuk devletidir.
Ama,bugünk fiili duruma ve uygulamalara baktığımızda;ülkemizde, bizi idare edenlerin, uymakla mükellef oldukları uygulanabilir bir anayasa yok maalesef.
Ülke,fakir fukara halkımızın paralarını sünger gibi emen ve saray tabir edilen bir külliyeden, AKP Genel Başkanı tarafından,kendi siyasi amaç ve beklentilerine göre,keyfi bir şekilde yönetilmektedir.
Cumhuriyetin nitelikleri olan demokratik ve laik hukuk devleti olma özelliğini, ara da bulasın.
Anayasanın;Cuhuriyetin niteliklerini belirleyen hükmü; sözüm ona, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen Anayasa hükmü;değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez olsa da,AKP iktidarı ve genel başkanı,anayasanın bu maddesini, metin olarak değiştirme lüzumunu dahi hissetmeden, ülkenin demokratik ve laik hukuk devleti olma niteliğini, söylemleriyle,uygulamalarıyla, çıkardıkları kararnamelerle, çoktan ortadan kaldırmaya başladı ama, bunun farkına varan yok.
Bu ülkede,Türkiye Cumhuriyetinin niteliklerini, iktidardaki ve muhalefetteki siyasi partilerden korumakla görevli olan kurum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıdır.
Ülkede, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı,hakim ve savcı teminatı, bilinçli olarak yok edildiği için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından, anayasal görevini yerine getirerek Cumhuriyeti yasal yollardan koruyup kollamasını beklemek, büyük bir iyimserlik haline gelmiştir.
Yargının, daha bağımsız ve tarafsız ve daha güvenceli olduğu dönemde, Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından açılan kapatma davası üzerine Anayasa Mahkemesi, kapatma kararı vermeye cesaret edemese de,hem de kaç yıl önceki koşullara göre bile, AKP'nin laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı haline geldiğine hükmetmiş ve AKP'nin laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı olduğu, en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi tarafından tescillenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yıllar önce verdiği bu karardan sonra, köprülerin altından çok sular akmış,ülke; demokrasisiyle,laik düzeniyle ve özgürlükleriyle, çok daha gerilemiş,ülkenin;insan hak ve özgürlüklerine,hukukun üstünlüğüne dayalı demokrat ve laik hukuk devleti niteliği,git gide tahrip edilerek yok olma aşamasına getirilmiş,kuvvetler ayrılığı ilkesi,en başta düşünce ve düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlükler,yargı bağımsızlığı ve teminatı yok edilmiş,laik eğitim düzeni,öğretim birliği yasası büyük yara almış,dini eğitim git gide yaygınlaştırılmış,Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş amacında saptırılmış,dini vakıf ve cemaatleri parasal olarak besleyen bir hiyanet kurumu haline getirilmiş,Atatürk ve laiklik düşmanı,keşke Yunan gelseydi diyen vatan haini Fesli Kadir, bizi yönetenlerin ve Diyanet İşleri Başkanının gözdesi haline getirilmiş ve baş tacı edilmiş,dini vakıf ve cemaatlere devletin arsaları ve paraları peşkeş çekilmiş,ne idüğü belirsiz vakıflara üniversiteler kurdurularak arsalar tahsis edilmiş,devlet bankalarından yüklü krediler verilmiştir.
AKP Genel Başkanı,Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen;bunu yeterli görmemiş ve boşuna anayasayı değiştirerek,tüm yetkileri üzerinde toplamamış ve parlamentoyu işlevsiz bırakmamış ve partisinin başında kalmamıştır.Tüm bu değişiklikler, cumhurbaşkanlığı dokunulmazlığını arkasına alarak,tüm muhalifleri cumhurbaşkanına hakaret suçlamalarıyla sindirerek, tesis etmek istediği,bir zamanlar el ele ve kol kola oldukları,bugün can düşmanı olarak bellediği FETÖ haini ile aynı menzile ilerlediklerini açıklayarak gizlemeden ortaya koyduğu, laiklik karşıtı sünni İslami ilkelere dayalı yeni bir devlet düzenini oluşturma zincirinin halkalarıdır.
Ülkemizde; dini esaslara,din kurallarına ve şeriat'a dayalı bir devlet düzeni oluşturma gayretlerine kanıt mı istiyorsunuz?
İşte kanıtlar;
Sözüne ve yazdıklarına çok güvendiğim,çok değerli sınıf arkadaşım değerli hukukçu ve emekli hakim Leyla ALKAN Uçurumun; ekim 2017 de yazdığı bir yazısında dile getirdiği gibi,Osmanlı döneminde İslam hukukuna bağlı olarak hazırlanarak yüürlüğe konulan ve o dönemde uygulanan şeriat yasası MECELLE,Atatürk tarafından yapılan hukuk devrimi ile yürülükten kaldırılarak yerini medeni yasalara bırakmış olmasına rağmen,2017 senesinde ülkemizde görevli hakimlere yürürlükte olmayan bu MECELLE ile ilgili bilgilendirme seminerleri düzenlenmiş olup,bu seminerlerin yürürlükten kalkan MECELLE'nin, kaldırılmasından doksan bir yıl sonra yeniden yürürlüğe sokulacağının ayak sesleri olarak değerlendirilmelidir.
AKP Genel Başkanı'nın;6.Din Şurası Kapanış Programında yaptığı konuşmada,
İslam'ın sadece belli mekanlara veya haftanın belli günlerine ayrılmış bir olgu olmadığını, hayatın tümünü kuşatan bir kurallar bütünü olduğunu dile getirerek "Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz. Özellikle dini hayattan tecrit eden belli kalıplara belli davranışlara hapseden dogmatik anlayışlara itibar etmeyeceğiz."
Müslümanlar maalesef başkalarının yönlendirilmesine kimi zaman da manipülasyona açık hale gelmiştir. Ne yazık ki İslam ümmeti zamanla bir araya gelme, sorunlarına müşterek çözüm üretme platformlarını da kaybetmişlerdir. Bugünlerde pek çok konuda eksikliğimizi görüyoruz."
Bizim inancımızda din sadece belli mekanlara haftanın belli günlerine hasredilmiş bir olgu değildir. İslam, hayatımızın tüm alanlarını kuşatan, kucaklayan ve kurallar, yasaklar manzumesidir. Yaşantımızın her anını düzenleyen bir dine inanıyoruz. Ömrümüzün sonuna kadar Müslümanca yaşamakla emrolunduk.
"Dinde ekleme çıkarma olmaz. Bana uymuyor, zamana uymuyor, aklım almıyor bahanesiyle kimse nasları inkar edemez."
"Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.Özellikle dini hayattan tecrit eden belli kalıplara belli davranışlara hapseden dogmatik anlayışlara itibar etmeyeceğiz."
Artık,kapımıza gelene dini anlatalım anlayışından dönülecek ve "yüce dini anlatmak için her kapıyı çalma dönemi başlayacaktır”
"Bugün sosyal hayatta yüzleştiğimiz pek çok problemin ardında İslamın doğru anlaşılamaması vardır. Türkiye'de güçlü bir Diyanet camiamız var. Bugün 150 bini aşkın kadrosuyla diyanet camiamız bu gücüyle mütesanit bir tevhi görevini yerine getirmesi gerekir. "
"Bizim sizden beklentimiz omuzlarınızdaki yükün hakkını vermenizdir. Bunun için her din görevlimizin sıradan bir memur gibi değil 'peygamberlerin vaizleri gibi ' hareket etmesi gerekiyor. Sizden kuranı gönüllere ve zihinlere nakşetmenizi bekliyoruz. " şeklindeki sözleri.
14 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan; Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun, 12/12/2019 tarihli kararları da çok dikkat çekicidir.
Bu kararlarla;faizsiz finans kuruluşlarının bağımsız denetimini yürüten denetçiler için etik kurallar belirlenerek yayınlanmıştır
Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler için Etik Kurallar başlığı altında yer alan;
Muhasebe,İslam dininin Farz-ı kifaye olarak gerekli kıldığı mesleklerden biridir.
Etik ilkeler dinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Etik ilkelerin başlıca dini dayanakları şunlardır;
Dürüstlük;İslam,dürüstlüğe yüksek değer veren bir din olup,dürüstlüğün tüm davranışlara hakim olmasını sağlar.
Denetçi mesleki görevlerini yerine getirirken Allah'dan korkar.
Denetçi,üstlerinin ve diğer insanların görüşü ne olursa olsun,Allah korkusuyla hareket etmelidir.
Denetçi tüm davranışları için,kendi kendini hesaba çekmelidir.
Denetçi mesleki görev ve hizmetlerini yerine getirmesiyle ilgili her hususun fıkhı ilke ve kurallara uygun olduğundan emin olmalıdır.
Mesleki hizmet ve görevleri yerine getirirken denetçinin tutum ve davranışları fıkhi ilke ve kurallar esas alınarak oluşturulan dini değerlerle tutarlı olmalıdır.Denetçinin özellikle ağağıdaki sorumlulukları vardır:
Allah-u Tealanın kendisini izlediğinin sürekli bilincinde olmak
Kıyamet gününde Allah-u Teala'ya hesap vereceğinin sürekli bilincinde olmak.
Bu düzenleme,laik bir ülkeye yakışıyor mu?
AKP iktidarının; laiklik karşıtı dayatma ve uygulamaları bu kadar da değil.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Helal Akreditasyon Kurumu kurulmuştur. Ticaret Bakanlığı ile ilgili olan bu Kurum; Türkiye'de ve yurt dışında yerleşik helal uygunluk değerlendirme kuruluşlarına helal akreditasyon hizmeti sunacak, helal akreditasyonla ilgili kıstas ve tedbirleri belirleyecek ve uygulayacaktır.
Laik bir devlet,dini kavramlar olan helal ve karşıtı haram kavramlarıyla uğraşamaz.Sana ne helal ve haramdan.Sen, vatandaşlarının helal ve haramıyla uğraşacağına, sağlıklı ve temiz,ilaçsız,hormonsuz organik yeme ve içmesiyle uğraş.
Helal ne demek?
Dinî bakımdan kullanılması, yapılması, söylenmesi, yenilip içilmesi yasaklanmamış olan şey demektir. Buna göre bir şey, dinin açık bir hükmüne, yasağına ve ilkesine aykırı olmadıkça helaldir,
Haram ne demek?
Yasak anlamına gelir. Dinimize göre yapılması kesin bir delille ve açık bir şekilde yasaklanan fiiller haram kapsamında değerlendirilir.
Al sana,bir kanıt daha.Kırıkkale Üniversitesinde okunan ve buna göz yumulan arapça istiklal marşı.
Bekleyelim bakalım daha neler göreceğiz ilerleyen günlerde.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını, AKP'nin eylem,söylem ve uygulamalarını izlemeye, Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğini korumak için gerekli anayasal ve yasal görevini yerine getirerek, yasal uyarı ve girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz. 19/12/2019

YAZAR'IN NOTU:Yazı, önemine binaen biraz uzun oldu,bazı okuma özürlülerden özür diliyorum.Okumak zorunda değiller,gölge edip uzun diye eleştirmesinler yeter ki.Daha iyisini yazarlarsa ben de zevkle okurum.

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder