Gün geçmiyor
ki,ülkemizde bir kadın öldürülmesin.
Bugüne
kadar,nişanlısı, sevgilisi,boşandığı veya boşanma
aşamasındaki eşi tarafından sokak ortasında öldürülen
kadınlara alıştırılmıştı bu toplum.
Son Ceren
cinayeti gösterdi ki;aramızda hasta ruhlu caniler dolaşıyor,hiç
tanımadıkları kadınları öldürmekten zevk alan.
Bu son cinayet,
toplum olarak insanların ruh hallerinin ne kadar çok bozulduğunu
ortaya sermektedir.
Asla tasvip
etmiyoruz ama;hadi, eski eşi,aşkına karşılık bulamayan
eğitimsiz sapık sevgilisi tarafından öldürülen kadınları
anladık da,hastalıklı ruhunu tatmin etmek ve toplumdan intikam
almak için, toplumsal bir kin ve nefret duygusuyla,rast gele seçtiği
ve hiç tanımadığı, kendisinden güçsüz ve savunmasız bir
kadını takip edip tenha bir yerde kıstırarak hunharca öldüren
canilerin aramızda serbestçe dolaştıkları bir toplum olduk
adeta.
Herkes, bu
cinayetlerin, polisiye tedbirler ve ağır cezalarla önlenebileceği
yanılgısı içindeler.
Bize göre çok
yanlış bir teşhis. Kadına yönelik şiddetin polisiye tedbirlerle
ve ağır ceza tehditleriyle önlenmesi, asla mümkün değildir.Her
kadının başına bir polis dikecek değiliz.
Daha geçtiğimiz
gün bir mahkemenin, bir kadın cinayetinin failine iyi halden
indirim yaparak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını
müebbet hapse çevirmesi, toplum tarafından ağır eleştiri
aldı.Nasıl olur da, iyi halden, ağırlaştırılmış müebbet
hapis,müebbede çevrilirmiş.Duyan da zannedecek ki;cinayet işleyen
kişi sanki beraat ettirilmiş ve salıverilmiş.
İşte,teşhis
ve çözüm yollarında ne kadar geri ve yanılgı içinde olduğumuzu
bu örnek de göstermektedir.
Siz, müebbed
hapsi niçin küçümsüyorsunuz.765 sayılı eski Türk Ceza
Kanununa göre; cinayetten,bazı ağırlaştırılmış vasıflı
cinayet fiilleri dışında, müebbet hapis dahi veremiyordunuz.
Biz diyoruz
ki;cezalar asla hafif değil,müebbet hapsi dahi küçümser hale
geldik ama,buna rağmen cinayetleri önleyemiyorsak,toplum olarak çok
iyi düşünmemiz gerekiyor.
Hiçbir
cani,çok ağır ceza alırım ve hapislerde çürürüm korkusunu
aklına getirmemektedir.Tanrı'nın verdiği bir canı alma aşamasına
gelecek kadar gözü dönmüş, vicdanını ve ruhsal sağlığını
kaybetmiş bir insan; asla, fiilinin cezai sonuçlarını
düşünemez.Bunu düşünebilse,cinayet işlemez zaten.
Gelişmiş
ülkelerde; aynı cezalarla,bizim ülkemizde olduğu kadar fazla,
kadına yönelik şiddet ve cinayet eylemi görülmüyorsa,bunun bir
nedeni olmalı tabi.İşte biz toplum olarak,bu nedenlere inmeden,
kadına yönelik şiddetin asla önlenemeyeceğini kabul
edemiyoruz,her kadın cinayetinden sonra, havanda su dövüp
duruyoruz.
Son Ceren
cinayetinin faili,uzun süre cezaevlerinde yatmış,cezaevinin
sıkıntılarını yaşamış olmasına rağmen,hala nadim olamamış
ve cezaevinden kaçarak gözünü kırpmadan yeni bir cinayet
işlemiş,toplum olarak bu adama ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası versek ne olacak ki,bu eylemlerin nedenlerine,kökenine
inemedikten,bu bataklığı kurutamadıktan sonra.
Nasıl tıp'da
hastalığın yanlış teşhisinde,hastalığın gerçek nedenini
bulamadığımızda sağlıklı bir tedavi yöntemi bulunamıyor ve
hasta iyileştirilemiyorsa,toplumsal bir hastlık haline gelen
ülkemizdeki kadın cinayetlerinin önüne geçilebilmesi,
kadınlarımıza yönelik şiddet ve cinayetlerin kesin bir çözümüne
ulaşılabilmesi için,kadına yönelik şiddetin,kadın
cinayetlerinin temel nedenlerini, iyi tespit edip teşhis etmemiz
zorunludur.
Son birkaç
sene içindeki,cinayete kurban giden, şiddete maruz kalan kadın
sayısındaki giderek artış ile ülkenin; sosyo
ekonomik,politik,kültürel,eğitim ve dinsel kötüye gidişi
arasındaki paralelliği unutmamak,polisiye ve cezai tedbirlerden
önce,kadına yönelik şiddete karşı alınması gereken,sosyo
ekonomik,politik,kültürel, eğitim ve dinsel tedbirleri,ivedilikle
tespit ederek hayata geçirmek zorundayız. 06/12/2019
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder