Bir söz vardır
ya, “Görünen köy klavuz istemez”
Ne güzel ve
anlamlı bir sözdür bu.
Bu sözü
Tayyip Bey ve değerli oğullarına uygularsak, gördüklerimiz
karşısında, bu gördüklerimizi klavuzlamaya, belgelemeye, ses
kayıtlarıyla ispatlamaya, ses kayıtları montaj mı, yoksa gerçek
mi diye araştırmaya hiç gerek kalmayacaktır.
Zira, yukarıda
ne demiştik, görünen köy klavuz istemez.
Aysbergin, gün
be gün su yüzüne çıkan parçalarını birleştirdiğimizde ve bu
birleşen parçaların toplam parasal değerine baktığımızda,
bunların, hayatın olağan akışına ve koşullarına göre, olağan
bir şekilde oluşmasının asla mümkün olmadığı ve olamayacağı
gün gibi aşikar ise, ortaya dökülen, “paraları sıfırladın
mı oğlum” sözlerinin yer aldığı ses kayıt ve tapelerinin,
gerçek mi, montaj mı diye sorgulanmasına gerek var mıdır?
Tayyip Bey'in
geçmişine bakıyoruz, mütevazi bir Türk ailesi, aile fertlerinin
sayısına bakıyoruz, bir eş, ikisi kız ve ikisi erkek dört
çocuk, yaşam koşulları olarak ülkemizin en pahalı şehri olan
İstanbul ilinde yaşayan altı nüfuslu bir aile.
Eş ve
çocuklar; aş ister, giyinmek ister, okul harcamaları derken, çifti
çubuğu, şirketleri ve bol kazançlı bir işi olmayan bir babanın,
zar zor üstesinden geleceği bir yaşam.
Nitekim,
başörtülü olduğu için ülkemizde okutamadığı kızlarını
Amerikada okutmak zorunda kaldığını sık sık meydanlarda
tekrarlayarak mağdur edebiyatı yapan Tayyip Bey'e, bu konuda Remzi
GÜR isimli bir iş adamının yardımcı olduğu ve Tayyip Bey'in
kızlarının tahsil masraflarını üzerine aldığını biliyoruz.
Çok kısa
sayılabilecek olan bir geçmişe uzanan eldeki kıt malzemelerden
ortaya çıkan Tayyip ERDOĞAN ailesinin göz kamaştıran bugünkü
varlıklı resmine baktığımızda, hayret etmemek, vay be dememek,
mümkün değildir.
Biz de, kırk
beş senelik hakimlik,savcılık ve avukatlık yaşantımızda, pek
de azımsanamayacak olan alın terimizle kazandığımız helal
paralarla edindiğimiz, mütevazi bir kışlık, bir yazlık, on
senelik bir araba,bir ofis ve bankada otuz bin Türk Lirasından
oluşan kendi mal varlığımızla mukayese ettiğimizde, Tayyip
Bey'in ve genç oğullarının, kısa sürede ulaştıkları
servetlerinin, sadece kamuoyuyla paylaşılan ve bilinen kadarıyla,
dudak uçuklattığını görüyoruz.
Bugünkü(22.07.2014)
Sözcü Gazetesinde yer alan bir habere göre, Tayyip Bey'in büyük
oğlu Buraktan sonra, küçük oğlu vakıfçı Bilal oğlumuz da,
ağabeyi Burak gibi, armatörlüğe soyunmuş ve eskinin 75
tirilyonuna tekabül eden 75 milyon liraya bir tanker satın almış,
gazetenin haberine göre, babası Tayyip Bey meydanlardan İsraile
sözde ateş püskürürken, Bilal oğlumuz da yeni tankeri ile Kuzey
Irak Kürt Devletinin petrolünü İsraile taşıyacakmış.
Tayyip Bey'in
büyük oğlu Burak ile küçük oğlu Bilal gibi, genç yaşında
gemi filosu kuracak kadar, alın terine dayalı helal para
kazanabilecek(!) beceri ve aklı bizden ve milyonlarca işsiz ve
fakir Türk gencinden sakındığı, tüm beceri ve aklı Tayyip
Bey'in oğulları Burak ve Bilale bahşettiği için, Tanrıya isyan
etmemek mümkün değildir.
Tüm bu olup
bitenlere, normal yollardan ve alın teriyle helal bir şekilde
ulaşılması mümkün olmayan, 17 ve 25 aralık sürecinde ortaya
çıkan ses kayıtlarınının, montaj mı gerçek mi olduğu
konusunda ek bir araştırma yapmaya dahi gerek bırakmayan dudak
uçuklatan meçhul servete rağmen, yolsuzluk ve rüşvet
iddialarının hesabını bağımsız yargıda verip aklanmadan
Cumhurbaşkanlığına aday olan ve seçileceğine de kesin gözüyle
bakılan Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanı olacağı Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin vatandaşı olduğumuza ve Tayyip Bey'e oy verecek
olanlarla vatandaşlık bağı içinde olmamıza lanet etmemek için
kendimizi zor tutuyoruz.22/07/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder