22 Temmuz 2014 Salı

GÖRÜNEN KÖY



Bir söz vardır ya, “Görünen köy klavuz istemez”

Ne güzel ve anlamlı bir sözdür bu.

Bu sözü Tayyip Bey ve değerli oğullarına uygularsak, gördüklerimiz karşısında, bu gördüklerimizi klavuzlamaya, belgelemeye, ses kayıtlarıyla ispatlamaya, ses kayıtları montaj mı, yoksa gerçek mi diye araştırmaya hiç gerek kalmayacaktır.

Zira, yukarıda ne demiştik, görünen köy klavuz istemez.

Aysbergin, gün be gün su yüzüne çıkan parçalarını birleştirdiğimizde ve bu birleşen parçaların toplam parasal değerine baktığımızda, bunların, hayatın olağan akışına ve koşullarına göre, olağan bir şekilde oluşmasının asla mümkün olmadığı ve olamayacağı gün gibi aşikar ise, ortaya dökülen, “paraları sıfırladın mı oğlum” sözlerinin yer aldığı ses kayıt ve tapelerinin, gerçek mi, montaj mı diye sorgulanmasına gerek var mıdır?

Tayyip Bey'in geçmişine bakıyoruz, mütevazi bir Türk ailesi, aile fertlerinin sayısına bakıyoruz, bir eş, ikisi kız ve ikisi erkek dört çocuk, yaşam koşulları olarak ülkemizin en pahalı şehri olan İstanbul ilinde yaşayan altı nüfuslu bir aile.

Eş ve çocuklar; aş ister, giyinmek ister, okul harcamaları derken, çifti çubuğu, şirketleri ve bol kazançlı bir işi olmayan bir babanın, zar zor üstesinden geleceği bir yaşam.

Nitekim, başörtülü olduğu için ülkemizde okutamadığı kızlarını Amerikada okutmak zorunda kaldığını sık sık meydanlarda tekrarlayarak mağdur edebiyatı yapan Tayyip Bey'e, bu konuda Remzi GÜR isimli bir iş adamının yardımcı olduğu ve Tayyip Bey'in kızlarının tahsil masraflarını üzerine aldığını biliyoruz.

Çok kısa sayılabilecek olan bir geçmişe uzanan eldeki kıt malzemelerden ortaya çıkan Tayyip ERDOĞAN ailesinin göz kamaştıran bugünkü varlıklı resmine baktığımızda, hayret etmemek, vay be dememek, mümkün değildir.

Biz de, kırk beş senelik hakimlik,savcılık ve avukatlık yaşantımızda, pek de azımsanamayacak olan alın terimizle kazandığımız helal paralarla edindiğimiz, mütevazi bir kışlık, bir yazlık, on senelik bir araba,bir ofis ve bankada otuz bin Türk Lirasından oluşan kendi mal varlığımızla mukayese ettiğimizde, Tayyip Bey'in ve genç oğullarının, kısa sürede ulaştıkları servetlerinin, sadece kamuoyuyla paylaşılan ve bilinen kadarıyla, dudak uçuklattığını görüyoruz.

Bugünkü(22.07.2014) Sözcü Gazetesinde yer alan bir habere göre, Tayyip Bey'in büyük oğlu Buraktan sonra, küçük oğlu vakıfçı Bilal oğlumuz da, ağabeyi Burak gibi, armatörlüğe soyunmuş ve eskinin 75 tirilyonuna tekabül eden 75 milyon liraya bir tanker satın almış, gazetenin haberine göre, babası Tayyip Bey meydanlardan İsraile sözde ateş püskürürken, Bilal oğlumuz da yeni tankeri ile Kuzey Irak Kürt Devletinin petrolünü İsraile taşıyacakmış.

Tayyip Bey'in büyük oğlu Burak ile küçük oğlu Bilal gibi, genç yaşında gemi filosu kuracak kadar, alın terine dayalı helal para kazanabilecek(!) beceri ve aklı bizden ve milyonlarca işsiz ve fakir Türk gencinden sakındığı, tüm beceri ve aklı Tayyip Bey'in oğulları Burak ve Bilale bahşettiği için, Tanrıya isyan etmemek mümkün değildir.

Tüm bu olup bitenlere, normal yollardan ve alın teriyle helal bir şekilde ulaşılması mümkün olmayan, 17 ve 25 aralık sürecinde ortaya çıkan ses kayıtlarınının, montaj mı gerçek mi olduğu konusunda ek bir araştırma yapmaya dahi gerek bırakmayan dudak uçuklatan meçhul servete rağmen, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının hesabını bağımsız yargıda verip aklanmadan Cumhurbaşkanlığına aday olan ve seçileceğine de kesin gözüyle bakılan Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanı olacağı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı olduğumuza ve Tayyip Bey'e oy verecek olanlarla vatandaşlık bağı içinde olmamıza lanet etmemek için kendimizi zor tutuyoruz.22/07/2014



Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder