Yargının üç
kurucu unsuru vardır.
İddia, savunma
ve karar makamları.
Tez, antitez ve
sentez.
Ceza
yargısında; iddia makamını savcılar, savunma makamını
avukatlar ve karar makamını da hakimlerimiz temsil ederler.
Savcılarımız,
yaptıkları soruşturmalar sonunda bir suçun işlediği kanaatine
vardıklarında, düzenledikleri iddianameler ile iddialarını
bildirerek kamu davasını açarlar, hakkında suç işlediği
iddiasıyla kamu davası açılan sanık, bizzat veya onu temsilen
avukatı marifetiyle bu iddia ve suçlamalara karşı savunmasını
yapar, iddia ve savunmaları tarafsız bir şekilde değerlendiren ve
bir senteze ulaşan hakim, vardığı vicdani kanaatine göre
kararını verir.
İddia, savunma
ve karar makamları, üçlü bir sacayağı oluştururlar.
Bu nedenle,
ceza yargılamasında, kovuşturma aşamasında asliye ceza ve ağır
ceza mahkemelerimizde iddia makamını temsilen savcıların hazır
bulunmaları mecburidir.
Savcılar,
iddianameleriyle kamu davasını açtıktan sonra, kovuşturma
aşamasında sıvışıp kaçamazlar ve hüküm verilene kadar
yargılamaya aktif olarak katılırlar, sanığın lehine ve aleyhine
delil toplama ve sunma, sanığa ve tanıklara sorular sorma hak ve
yetkileri vardır.
Savcılar,
yargılama sonunda toplanan tüm delillere göre, savunma makamının
nihai savunmasından önce, esas hakkında mütalaa olarak
nitelendirilen son görüşlerini açıklarlar, bu görüşlerinde,
cezalandırmaya yeterli kesin ve inandırıcı delillere ulaşıldığı
sonucuna varırlarsa sanığın cezalandırılmasına, aksi halde
beraatine karar verilmesini talep ederler, savunma makamı da,
savcının, yani iddia makamının bu esas hakkındaki mütalaasını
baz alarak, savunmasını yapar ve sonunda hakim de kararını
açıklar.
AKP iktidarı
tarafından çıkarılan son torba yasaya konulan bir hükümle,
asliye ceza mahkemelerinin iddia makamında, 31.Aralık.2019 tarihine
kadar savcıların hazır bulunma mecburiyetleri askıya alınmış
ve ceza yargılamasının üç bacağından birisi olan iddia makamı
bacağı kırılmış ve alçıya alınan bu bacak, 31/12/2019
tarihine kadar, geçici olarak kullanımdan kaldırılmıştır.
AKP
iktidarının, yargının üç kurucu unsuru arasındaki dengeyi yok
eden bu akıl almaz icraatı, ilk değildir.Bundan önce de, yine bir
torba yasa ile savcıların asliye ceza mahkemesinde hazır bulunarak
yargılamaya katılmaları bir süreliğine askıya alınmış ve
daha sonra savcılar yeniden asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara
katılma imkanına kavuşmuşlardı.
Bu son
uygulama, ikinci kez yürülüğe sokulmuş ve Türk insanı, topal
bir yargıya layık görülmüştür. AKP iktidarının yargıya,
adalet dağıtımına verdiği önem ve değeri göstermesi yönünden
bu uygulama çok dikkat çekicidir.
Şimdi
diyeceksiniz ki, savcı düzenlediği iddianame ile iddiasını
bildirmiş ve davasını açmış, kovuşturma ve yargılama
evresinde duruşmalara katılsa ne olur, katılmasa ne olur?
Doğru,
ülkemizdeki uygulamaya baktığımızda savcılarımızın çoğunluğu
iddianame yazmakla, ununu elemiş ve eleğini asmış insanlar gibi,
duruşmalarda etliye ve sütlüye karışmazlar, yargılamaya bir
katkı sunmazlar, duruşmalar, onlar için can sıkmaktan ve vakit
kaybından öteye bir anlam ifade etmez, genellikle de, doğrulara
ulaşmak ve adaletin tecelli etmesi adına, hakimlerimize pozitif bir
katkı sunmazlar.
Ancak, yukarıda
belirttiğimiz gibi, yargılamanın sonunda nihai görüşlerini,
esas hakkında mütalaalarını bildiren savcılarımızın, asliye
ceza mahkemelerine iştirakleri askıya alındığı için, savcının
esas hakkında mütalaa bildirmesi imkansız hale gelmiş ve iddia
makamının, köprülerin altından çok suların aktığı yargılama
sonunda değişen veya değişmeyen son duruma göre, esasa ilişkin
sonuç görüş ve düşüncesini öğrenemeyen savunma makamının
savunma yapması, zorlaştırılmıştır.
Savunma makamı;
iddia makamını temsil eden savcının sonuç suçlamasını,
haklarında cezalandırılma mı, yoksa beraat mi talep edileceğini
öğrenemediği için, neye göre savunma yapacaktır?
Savunma makamı,
önüne tez konulmadan, antitez sunmaya davet edilmekte ve doğrudan,
karar makamı olan hakimle yüz yüze kalmakta ve hakimin sürpriz
kararını beklemek zorunda bırakılmaktadır.
Savcının
hazır bulunduğu ve sonunda esas hakkındaki görüşünü
bildirdiği yargılama döneminde, savunma makamı karardan önce
savcının cezalandırılma veya beraat yönündeki görüşünü
öğrenme imkanı bulduğu için, savunmasını buna göre hazırlama
fırsatı bulmakta, şayet cezalandırılma talebi ile yüz yüze
ise, daha ciddi bir savunma hazırlayıp sunma imkanına
kavuşmaktadır.
Savcının
hazır bulunup takip ettiği ve yargılama sonunda sunduğu esas
hakkındaki görüşünden yoksun bir yargılamada; savunma makamı,
pusulasız bir gemi kaptanı gibi rotasını bulmakta zorlanmaktadır.
Bu itibarla,
torba yasa ile getirilen, savcıların asliye ceza mahkemelerinin
duruşmalarına katılmalarının 31/12/2019 tarihine kadar askıya
alınması uygulaması, savunma adına sakıncalı, hukuka aykırı
ve olumsuz bir uygulamadır. Bu uygulamayı milletimize layık
örenleri kutlamak gerekiyor!14/12/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder