Tayyip Bey doymak bilmiyor.
Türkiye Cumhuriyetinin en
büyük ili, nüfusu itibariyle, çoğu devletten büyük olan
İstanbul ilinde Büyük Şehir Belediye Başkanlığı ve daha sonra
da, Başbakanlık yapmış ve onu takiben de, Başbakanlıktan kendi
rızasıyla vaz geçerek, talip olduğu Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığına seçilmiş ve halen de 1150 odalı bir buçuk
katrilyon liraya mal olan özel sarayında, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı karışımı olan, biraz cumhurbaşkanı yetkilerini
ve biraz da başbakan yetkilerini tereyağında kızdırıp
karıştırarak kendisinin özel olarak yarattığı (!) Anayasada
yeri olmayan, Cumhurbaşbakanlık görevini icra etmeye
çalışmaktadır.
Tayyip Bey o kadar doyumsuz
ki, milyonlarca üniversite mezununun asgari ücretle iş bulamadığı
ülkemizde, onu Cumhurbaşbakanlığı makamı dahi tatmin etmiyor.
Tutturmuş, ben bildiğiniz
Cumhurbaşkanlarından değilim, çalışmaya, koşmaya ve terlemeye
alışkın bir kişi olarak, beni Cumhurbaşkanlığı kesmiyor, ben
Başbakan ve Cumhurbaşkanının karışımından oluşan, altımda
ayrıca bir Başbakan omayan bir sistem kuracağım ve şark tipi
başkanlık sistemine geçeceğim diyor.
Adama sormazlar mı, mademki
çalışacak, koşacak ve terleyecektin, o zaman Başbakan olarak
kalmayıp da niçin Cumhurbaşkanlığına talip oldun?
Tayyip Bey'in amacı başka.
Tek adam olmak ve tüm yetkileri kendi elinde toplamak istiyor.
Paylaşmasını hiç sevmiyor, paylaşmak fıtratında hiç yok.
Başbakan iken, pek
hissettirmiyordu ama, üzerindeki Cumhurbaşkanına tahammül
edemiyordu, Cumhurbaşkanı oldu, şimdi de kendisinin talimatından
hiç çıkmayan uysal Başbakan Ahmet Bey'e tahammül edemiyor.
Tayyip Bey'in tahammül
edemediği sorunlu olduğu husus, sadece yürütme yetkisini
paylaştığı altındaki başbakan değil, Tayyip Bey aslında
demokrasiye ve onun olmazsa olmazı olan bağımsız yargıya
tahammül edemiyor.
Onun için de, Başbakan
olarak Türkiye Cumhuriyetini idare ettiği on iki sene zarfında, (
Cumhurbaşkanı olmayı kafasına koyduğu başbakanlık görevinin
son seneleri hariç) hiç ağzına almadığı halde, şimdi,
parlamenter sistemin ve yargının, yürütmenin elini kolunu
bağladığını ve süratli iş yapmayı engellediğini,ayak bağı
olduğunu, bu nedenle başkanlık sistemine geçilmesinin gerekli
olduğu tezini savunuyor.
Parlamenter sistem yıllardan
beri ülkemizde uygulanmış ve halen de Avrupa ülkelerinin çoğunda
başarıyla uygulanmakta olan bir sistemdir. Tayyip Bey'in asıl
sorunu ve başkanlık sistemine geçmek istemesinin gerçek nedeni,
bir türlü içine sindiremediği demokrasinin evrensel ilkeleri,
bağımsız yargı ve bağımsız yargının yürütme ve yasama
üzerindeki denetimidir.
Bağımsız yargının ve
yasama ve yürütme üzerinde bir yargı denetiminin bulunmadığı
bir demokrasi modeli yoktur. Hangi sistemi kabul ederseniz ediniz,
ister parlamenter sistemin,isterseniz başkanlık sisteminin geçerli
olduğu demokrasi modelini benimseyiniz, yargı denetiminden
kaçamazsınız ve yargının, yürütme ve yasamanın hızını
kestiğini ve çalışmalarına engel olduğunu savunamazsınız.
Bunu savunduğunuz taktirde, sizin demokrasi ile bir sorununuz var,
siz kötü niyetlisiniz, sizin gizli bir amacınız var, siz bağımsız
yargının ve yargı denetiminin bulunmadığı tüm gücü elinizde
tutan denetimsiz bir dikta rejimi arzuluyorsunuz demektir.
Evet, iddia ediyoruz ve
haykırıyoruz,bugün parlamenter sistemi eleştirerek başkanlık
sistemine geçelim diye yaygara koparanların asıl sorunu;
parlamenter sistemle değil,yetkilerin paylaşıldığı, yasama ve
yürütmenin keyfi kararlar almasınının önüne geçildiği, hak
ve özgürlüklerin tek güvencesi bağımsız yargının ve yargı
denetiminin bulunduğu çağdaş demokrasi iledir. Gerisi bahane ve
teferruattır.
Tayyip Bey'in bir
çelişkisine ve samimiyetsizliğine de değinmek istiyoruz. Tayyip
Bey Cumhurbaşkanı olduktan sonra, başkanlık sistemine geçilmesi
için bugün ne diyor? Parlamenter sistem, yürütmenin ayak bağı
oluyor ve hızlı icraatı engelliyor diyor.
Pekala, aynı tayyip Bey;
parlamenter sistem içinde, Başbakan olarak on iki yıl içinde
yaptığı devasa hizmetleri ve icraatları meydanlarda yaptığı
konuşmalarında dile getirip övünmüyor muydu? Kendi 10,12 yıllık
iktidarları döneminde yaptıkları icraatın; Cumhuriyetin
kurulduğu tarihten, kendilerinin iktidara geldikleri 2002 yılına
kadar geçen 79 yıllık sürede yapılanlardan daha fazla olduğunu,
avazı çıktığı kadar bağırarak övünüp, kasım kasım
kasılmıyor muydu?
O zaman Tayyip Bey'in
birbirleriyle çelişen bu iki beyanından birisi yalan ve yanlış
olmuyor mu?
Bize göre, Tayyip Bey'in
her iki beyanı da yalan ve yanlış ama, şayet; parlamenter sistem
ile hizmet ve hızlı icraat yapılamadığı gerçek ise, Tayyip Bey
bu sistem içinde Başbakanlık yaptığı 12 yıl boyunca, iddia
ettiği gibi, kendisinden önceki toplam 79 yıla bedel olan çoklukta
ve nitelikte bir hizmet ve icraatı yapamadığı halde, yapmış
gibi yalan söylüyor, şayet; 12 yıllık Başbakanlığı
döneminde, kendi döneminden önceki toplam 79 yılda yapılan
hizmet ve icraatlara bedel olan çoklukta hizmet ve icraatları
gerçekten yapmış ise, demek ki parlamenter sistem, yürütmenin ve
yasamanın önünde bir engel oluşturmuyor ve icraatları
yavaşlatmıyor demektir.
Kaldı ki, bizim ülkemizde
uygulanan parlamenter sistem; batı demokrasilerinde uygulanan
parlamenter sistem gibi olmayıp, adı olan ancak aslı olmayan
yozlaştırılmış bir parlamenter sistem olup, milletvekillerini
kendisi belirleyen genel başkanın tek söz sahibi olduğu, parti
içi demokrasinin bulunmadığı partilerden oluşan bu parlamenter
sistem içinde, meclisin yürütmeyi denetleyemediği, hesap
soramadığı, iktidar partisinin genel başkanının başbakan
olduğu,çoğunluktaki iktidar partisinin milletvekillerinin
başbakanın emrinde olduğu, başbakanın istediği her yasayı kısa
sürede ve istediği şekilde çıkarabildiği bu yozlaşmış
parlamenter sistem içinde dahi icraat yapılamadığını,bu nedenle
başkanlık sşstemine geçilmesi gerektiğini söyleyen herkes, kim
olurlarsa olsunlar, yalan söyleyerek halkımızı kandırmakta ve
kendi politik çıkarlarını düşünmektedirler.
Bu gerçekleri, halkımız
bilmeli ve anlamalıdır.30/01/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi
Avukat