Evet iddia
ediyoruz, 7 Haziranda yapılacak olan seçimler, sonuçları ne
olursa olsun, asla ve asla meşru ve adil bir seçim olarak kabul
görmeyecektir.
Seçimlerin
adil ve meşru sayılabilmesı için, göstermelik bir yargı
denetimi, gizli oy ve açık sayım, asla yeterli değildir.
Seçimlerin
meşru sayılabilmesi için, seçime giden yolun da temiz,
meşru,adil,yasal ve demokratik olması, seçimlere katılan siyasi
partilerin silahlarında eşitlik olması zorunludur.
Cumhuriyet
tarihimizde, bugüne kadar yapılan seçimlerin tümünde, seçimlere
iktidar partisi olarak katılan partilerimizin, bal tutan parmağını
yalar misali, iktidar olmanın imkanlarından yararlanarak, tüm
muhalefet partilerine nazaran seçimlere avantajlı girdikleri, inkar
edilemez bir gerçektir. Ne kadar yasal önlem alınırsa alınsın,
bazı seçim yasakları getirilirse getirilsin, iktidar partisinin
sçimlere bir adım önde ve avantajlı olarak girmelerinin
önlenebilmesindeki imkansızlık nedeniyle, iktidar partisinin hiç
değilse en aza indirilen bu seçim avantajını, siyasi partilerimiz
ve seçmenlerimiz hoş görüyle karşılamışlar ve seçim
sonuçlarının meşruluğunu hiç tartışmamışlardır.
Ancak, bir
aydan az bir zamanın kaldığı önümüzdeki 7 Haziran seçimleri
için, aynı değerlendirmeyi yapamayız, önümüzdeki 7 Haziran
seçimleri sonunda, AKP'nin iktidardan düşeceği bir sonuç çıksa
dahi, seçimlerin gayri meşruluğu ortadan kalkmayacaktır.
Zira;
iktidardaki AKP, bir tarafında tüm tarafsızlığını yitiren
Cumhurbaşaknı Tayyip Bey, diğer tarafında Başbakan Ahmet Bey
olmak üzere, tüm devlet imkanlarını, örtülü ve örtüsüz tüm
devlet ödeneklerini, araç ve gereçlerini, kendilerine kul köle
yaptıkları görsel ve yazılı basını kullanarak, iki koldan
meydan meydan dolaşarak propaganda yapmakta, özellikle Tayyip Bey,
dini siyasete alet ederek elinde kur'an dindar kesimin dini
duygularını istismar ederek oy istemekte, muhalefeti kötülemek ve
gözden düşürmek için, iki koldan yalan ve dolan ağızlarına
gelen herşeyi propaganda malzemesi yapmaktan çekinmemektedir.
Bugüne kadar,
bu ülke, tarafsız olması gereken bir cumhurbaşkanının toplu
açılış bahanesiyle meydanlara çıkarak bir siyasi partinin
amigosu gibi çalışıp propagandasını yaptığına ve o parti
adına halktan oy istediğine tanık olmamıştır.
Maalesef, seçim
adaleti ve düzeni, 7 Haziran seçimleri için Tayyip Bey tarafından
bozulmuş ve seçimlere AKP yararına fesat karıştırılmıştır.
Bu durumun, Türk Ceza Kanununa göre, rekabet ortamını yok ettiği
için ağır bir suç sayılan ihaleye fesat karıştırmaktan hiç
farkı bulunmamaktadır.Hatta ondan daha da kötü ve tehlikeli
sonuçlar doğuracak niteliktedir.
İhaleye fesat
karıştırıldığında, devreye yasalar ve savcılar girerek konu
yargıya taşınır ve gereken yapılarak ihalenin güveni,düzeni ve
adaleti sağlanır, müdahalede geç kalınmış ve atı alan
üsküdarı geçmiş olsa dahi, hiç değilse ihalenin fesedilmesi
mümkündür. Ancak, bugün 7 Haziran seçimlerine bir aydan az bir
zaman kaldığı halde, Yüksek Seçim Kurulu;Anayasanın 79. maddesi
ile kendisine tanınan,
seçimin düzen
içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri
yapma ve yaptırma
görev ve yetkisini yok sayarak, seçimlerin
dürüstlüğünü ve düzenini bozarak seçimlere fesat
karıştıranlar hakkında hiçbir önlem almıyor ve muhalefet
partilerince yapılan itirazları, benim cumhurbaşkanına müdahale
görev ve yetkim yoktur diyerek geri çeviriyor.
Daha önceki
bir makalemizde de belirttik, Yüksek Seçim Kurulu bu davranışıyla
ağır bir suç işlemekte, ülkemize ve Türk demokrasisine,
telafisi imkansız büyük zararlar vermekte ve kötülük
yapmaktadır.
Bize
göre,Tayyip Bey'in; tarafsızlığını, şerefi ve namusu üzerine
yaptığı yeminini çiğneyerek, fiili bir AKP Genel Başkanı
rolünü üstlenerek, AKP lehine seçim meydanlarına çıkıp
muhalefet partilerini ağır ve acımasız bir şekilde eleştirip
suçlayarak AKP'nin propagandasını yapması ve AKP için oy
istemesi nedeniyle,Tayyip Bey, anayasanın öngördüğü
cumhurbaşkanı niteliğini yitirmiş olup, seçimlerin
güveninirliğini, adaletini, düzenini ve dürüstlüğünü
sağlamakla görevli olan Yüksek Seçim Kurulunun uyarı ve
yasaklarının muhatabı haline gelmiş bulunmaktadır.
Tüm bu
gerçeklere rağmen, Yüksek Seçim Kuralının görevini yapmadığı,
seçimin namusunu, meşruiyetini, düzenini ve dürüstlüğünü
korumaktan kaçındığı,devlet imkanları kullanılarak Başbakan
ve Cumhurbaşkanının elbirliği içinde iki koldan AKP lehine
proganda yaptıkları bir seçime meşru bir seçim diyebilecek
olanlar beri gelsinler.14/05/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder