13/6/2015 Cumartesi
gününden, bugün (17/06/2015) çarşamba gününe kadar, sevgili
enişemin öümü nedeniyle İzmir dışında olduğumuz için,
yazılı ve görsel medyayı şöyle bir göz ucuyla izleme dışında,
can kulağıyla izleme imkanı bulamadım, daha doğrusu, kulaklarımı
siyasetin kirliliklerine ve iki yüzlülüğüne kapatatarak, acımı
doyasıya yaşamayı yeğledim.
Bu nedenle, inanın;seçimden
bu yana aradan uzun zaman geçmesine rağmen, Cumhurbaşkanı Tayyip
Bey'in, ülkemizin siyasi geleneklerine göre, seçimde en fazla oyu
alan AKP Genel Başkanı Ahmet Bey'e, bir koalisyon hükumeti
kurması için resmen görev verip vermediğini kesin olarak
bilemiyoruz. Ancak, sezgilerimiz, henüz bir görevlendirme
yapılmadığından yana olup, iş bu yazımızı sezgilerimize
dayalı olarak yazıyoruz.
Şayet, henüz bir
görevlendirme yapılmamışsa,Tayyip Bey, görevlendirme konusunda
çok geç kalmıştır.
Siyasi geleneklerimize göre,
Tayyip Bey; ilk önce Ahmet Bey'i hükumeti kurmakla görevlendirmeli
ve Ahmet Bey seçim sonuçlarına göre, bir koalisyon hükümeti
kurmak üzere muhalefet partileriyle görüşmelere başlamalıydı.
Koalisyon arayışlarında görev Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in
değil, en çok oyu alan AKP Genel Başkanı Ahmet Bey'indir.
Tayip Bey, bulunduğu makam
itibariyle, görevlendirmeyi yaparak, aradan çekilmesi gereken bir
kişidir.
Tayyip Bey ise ne
yapmaktadır? Koalisyon kurma girişimlerini bizzat yürüterek,
hükumeti kurma görevini alan başbakan adayı gibi
davranmaktadır.Tayyip Bey'in bu tavrı, bugüne kadarki uygulamalara
göre yadırgatıcı olmakla birlikte, Yüksek Seçim Kurulu'nun, suç
işleme pahasına engin hoş görüsünden yararlanarak seçim
meydanlarına bizzat çıkıp, AKP Genel Başkanı gibi mitinglerde
boy gösterip konuşmalar yapması ve AKP için halktan oy istemesi,
seçimin bir parçası olması nedeniyle, seçimlerden mağlup çıkan
Tayyip Bey'in, koalisyonu kurma görevini kendisine vererek, bizzat
koalisyon arayışlarına girip parti liderleriyle görüşmek
istemesini, bir yerde doğal da karşıladığımızı itiraf
etmeliyiz.
Deve misali, neremiz doğru
ki?
Aslında doğru olan nedir?
Tayyip Bey'in, sırasıyla parti liderlerine hükumeti kurma görevini
vermesine ve tüm arayışlara ve görüşmelere rağmen, bir
koalisyon hükumetinin kurlmasında başarısızlığa ulaşılması
halinde, son çare olarak Cumhurbaşkanı sıfatıyla Tayyip Bey'in
hakem rolüne soyunarak, parti liderleriyle görüşmeler yaparak,
koalisyon arayışlarındaki tıkanmaya bir çözüm bulmaya aracılık
etmesidir.
Tayyip Bey; seçim'e müdahil
olduğu ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı olamadığı için, kendince
haklı olarak, hakem rolüne soyunacağı aşamayı bekleme gereği
duymadan, balıklama koalisyon arayışlarının içine dalmıştır.
Korkunun, dağları
sardığını görüyoruz. Tayyip Bey, kendisine kadar uzanacağından
endişelendiği 17/25 Aralık sürecnin ve dört bakanla ilgili
yolsuzluk dosyalarının, 292 milletvekiline sahip muhalefet
partileri tarafından yeniden gündeme getirilmesinden korkarak,
AKP'nin mutlak surette içinde olacağı bir AKP,MHP veya AKP,CHP
koalisyonunu oluşturabilir miyim gayreti içinde çırpınmaktadır.
Artık ok yaydan çıkmış
ve 13 yıllık tek başına AKP iktidarının sonuna gelinmiştir.
Korkunun ecele faydası yoktur, demokrasilerde gerçekten suçsuz
olan kişilerin, yargı önüne çıkmalarından ve hesap
vermelerinden korkup çekinmeleri için bir sebep de yoktur, bizim
bildiğimiz Tayyip Bey; çok demokrat, cesur ve yürekli, kefenini
giyerek, bırakınız bağımsız yargı önünde hesap vermeyi,
azraile dahi meydan okuyan bir kişidir(!) Bu nedenle, hükumeti
kurması için bir kişiyi görevlendirmekte gecikmesinin nedeni de;
kendisinin değil, ülkemizin ali menfaatleridir!. Acaba diyoruz,
Deniz BAYKAL ile yaptığı özel ve gizli görüşmede, hükumeti
kurma görevini, kendisi gibi ülkenin menfaatlerini üstün tutan
BAYKAL'a teklif etti de, BAYKAL'dan cevap mı beklemektedir?
17/06/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi
Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder