Cumhuriyet
Gazetesi MİT tırı olarak nitelendirilen meçhul tırlar tarafından
Suriye'ye yardım malzemesi değil, silah ve cephane gönderildiğini
görüntüleriyle haber yapıp, esasen bilinmekte olan gerçekleri
bir kez daha delilleriyle kamuoyuna açıklayarak büyük bir kamu
görevi yaınca, AKP iktidarı suçluların psikolojisi içinde
meydanlardan veryansın etmeye, Cumhuriyet Gazetesini casusluk
yapmakla suçlamaya ve savcılara gereğini yapın talimatı vermeye
başladılar.
Cumhuriyet
Gazetesi; bu haberiyle, casusluk yapmamış, esasen gizli bir yanı
olmayan, tüm dünyanın bildiği, komşusuna, kendi halkına ve
ülkesine zarar veren hukuk dışı bir hükümet uygulamasını,
delilleriyle kamuoyuna sunarak, malumu bir kez daha ilan etmiş,
kamuoyunu aydınlatma görevini yerine getirerek, kamu hizmetinde
bulunmuştur.
Başbakan Ahmet
Bey, yaptığı seçim konuşmalarında; “Tırların ne taşıdığı
kimseyi ilgilendirmez.”demiş. İlaveten de, “amirinden izin
almadan kimin haddine baskın yapmak, amiri kim onların,
hükümet.Peki hükümeti kim seçmiş,millet, millete yönelik bir
eylemdir bu. Hem de orada görevli olmayan bir savcı müdahil
oluyor.” demiş. Buyurun cenaze namazına.
Ahmet Bey;
tırların ne taşıdığı, biz dahil, 77 milyonun tamamını da
bal gibi ilgilendirir, seçim kazandım iktidar oldum, istediğimi
yaparım, suç işlerim, komşu bir devletin içişlerine karışırım,
muhaliflere silah ve cephane göndererek, meşru Suriye rejiminin
yıkılmasına katkı ve Suriye Devletini Türkiye'ye düşman
yaparım demeye hakkınız yoktur.
Türkiye
Cumhuriyeti, beğenelim veya beğenmeyelim, komşu ülkelerin
bağımsızlıklarına ve toprak bütünlüklerine saygı göstermek
ve içişlerine karışmamak zorunda olan, belirli kurallarla
yönetilen demokratik bir hukuk devletidir.Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”
demiş ve bu ilkeyi, kendisinden sonra iş başına gelecek olan
devlet adamlarına vasiyet etmiştir.
Tırlar, bir
ihbar üzerine C.Savcısı tarafından aranmak istenmiş olup,
zabıta, C.Savcısının adli amir olarak kendilerine verdiği emir
ve talimatla hareket etmişlerdir. Adli zabıta olarak onların amiri
C.Savcısı olup, C. Savcısı da yasalarımıza göre, bir ihbar
üzerine harekete geçmek için,hükümetten emir ve talimat almak
mecburiyetinde değildir. Başbakan ve Hükümet, savcının amiri
değildir.
Ahmet Bey,
sanırım, savcılarımızın içine düşürüldükleri bugünkü
fiili durumlarıyla, savcılarımızın olması gerken yasal ve
gerçek statülerini karıştırmaktadır. Savcılarımız dahil,
herkesi kendi emirleri altına alarak istediklerini yaptırabildikleri
için, Ahmet Bey'in bu akıl karışıklığını, savcıların kendi
emrinde çalışan emir kulları oldukları,savcıların amirinin
hükümet olduğu yolundaki bu yanlış değerlendirmesini hoş
karşılıyoruz, AKP'nin buluşu olan ileri demokrasiyi bir türlü
kavrayamadığımız için, ileri demokrasinin kurallarına göre
konuşan Ahmet Bey'i anlamakta biraz zorlanıyoruz.
İleri
demokrasiyi henüz kavrayamamaktan kaynaklı bir sıkıntıyı da dün
yaşadık. Gezi olaylarının ikinci yıldönümü nedeniyle, dün
İstanbulda yine ilan edilmemş, bir günlük sıkıyönetime tanık
olduk. Gezi Parkına ve Taksime çıkan tüm yollar kapatılmış,
Taksime ve Gezi Parkına girişler yasaklanmıştır.
Bizim
bildiğimiz klasik demokrasilerde böyle bir yasak olamaz. Şayet,
valilik ve hükümet olarak bir olayın çıkmamasını istiyorsanız,
bu nedenle gerekli önlemleri, emniyet tedbirlerini
alabilirsiniz,ama, Taksim Meydanına ve Gezi Parkına girişlere,
tümden yasak getirerek buraları halkın kullanımına tamamen
kapatamazsınız.
Tümden
yasaklama ve kapatma getirmeden,aldığınız önlemlere rağmen,
yasalarımızın suç saydığı bir eylemde bulunan olursa da yasal
gereğini yaparsınız.Demokrasilerde usul budur, anlaşılan odur
ki; bizler, AKP'nin icadı ileri demokrasiye alışmakta biraz
zorlanacağız, tek umudumuz; 7 Haziran seçimlerinde, bu ülke
insanlarına ileri demokrasi adı altında baskıcı bir rejim
uygulamayı kendisine ilke edinen AKP iktidarından kurtulma
ihtimalinin belirmiş olmasıdır. 01/06/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder