27 Şubat 2017 Pazartesi

KARARGAH RAHATSIZ




Hürriyet Gazetesinin çiçeği burnunda Ankara Temsilcisi Hande FIRAT imzalı “Karargah Rahatsız” başlıklı haber manşeti,gündeme oturmuş ve bu haber nedeniyle,değişik kesimler kendi amaçları doğrultusunda yorumlar yapmaya başlamışlardır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasi otorite üzerindeki vesayetinin tartışıldığı, bize göre artık çok gerilerde kalan dönemlerde, böyle bir başlıkla yapılan bir haber, darbe çağrışımı yapabilirdi.

Ancak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyaset kurumu üzerindeki vesayetine tamamen son verildiği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Balyoz,Egenekon,Askeri Casusuluk ve benzeri kumpas davalarıyla güçsüz kılındığı, 15.Temmuz Fetö darbe girişiminden sonra, 20.Temmuzda ilan edilen olağanüstü hal ve buna bağlı olarak çıkarılan OHAL KHK'larla, tüm askeri okulların kapatıldığı, Genelkurmayın Başbakanlığa,Kuvvet Komutanlıklaının Milli Savunma Bakanlığına,Jandarmanın ve Sahil Güvenliğin tümüyle İçişleri Bakanlığına bağlandığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, tümüyle siyasi otoritenin mutlak emir ve kontrolü altına alındığı,Genelkurmay Başkanının; gözlemlenen tutum ve davranışlarıyla, Başbakan ve Cumhurbaşkanının en yakınında ve onlara mutlak itaat içinde olan, Cumhurbaşkanıyla birlikte umreye dahi giden bir profil sergilediği, günümüz koşullarında; Hande FIRAT imzalı, “Karargah Rahatsız” başlıklı haberin,hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı gibi, bu haberin bir darbe girişimi çağrısı olarak değerlendirilmesi ve ciddi bir darbe girişimi algısı yaratması, bu haberle hükümete Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden ayar çekilmeye çalışıldığı iddiasında bulunulması,asla mümkün değildir.

Haberde imzası bulunan Hürriyet Gazetesinin Ankara Temsilcisi Hande FIRAT'ın;gazeteci olarak,15.Temmuz darbe girişiminde üstlendiği rol ve Sayın Cumhurbaşkanının güvenini ve sevgisini kazanan konumu ve bu konumunun, gazetenin Ankara Temsilciliğine getirilerek taçlandırılması gerçekleri karşısında; Hande FIRAT'ın, bu haberi, Hükumete ayar çekme ve yeni bir darbe girişimi algısı yaratma amacıyla yapmadığını değerlendiriyoruz.

Peki, öyleyse Hande FIRAT ve Hürriyet Gazetesi bu haberi niçin yapmış olabilir, bu haber olağan ve masum bir gazetecilik faaliyeti midir?

Bu sorunun cevabını şu anda net olarak veremiyoruz. Bize göre bu sorunun cevabı,AKP iktidar kanadının, halktan anayasaya evet demelerini talep edeceği referandum mitinglerinde sergileyeceği tutum ve dillendireceği sloganlarda gizlidir.

Hep birlikte izleyelim ve görelim bakalım.AKP iktidar kanadı, anayasa referandum mitinglerinde;halkımızdan, “ anayasaya evet deyin vesayet kalksın” talebinde bulunur ve “anayasaya evet deyin vesayet kalksın” talebini bir slogan haline getirirse, Türk Silahlı Kuvvetlerinin vesayeti üzerinden mağduriyet edebiyatı yaparsa, Hande FIRAT imzalı “Karargah Rahatsız” başlıklı haberin asıl maksadı, ortaya çıkacaktır. 27/02/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu



21 Şubat 2017 Salı

HAMAMA GİREN TERLER



Terlemeden hamama girmek isteyenler, sözüm sizlere.

Ayıp denen bir şey var, hem hamama gireceksiniz,hem de terlemek istemiyorum diyeceksiniz.

Hamama giren terler beyler. Terlemek istemiyorsan, hamama girmeyeceksin.

Hamama girmeniz için sizleri zorlayan mı var?

Niçin bunları yazmak zorunda kaldık?

Hani, 16 Nisan günü halk oylamasına sunulacak olan 18. maddelik bir anayasa değişiklik paketi var ya, ona evet mi diyelim, hayır mı diyelim tartışmalarını dinledikten sonra, halkımızı aydınlatmak için, bu yazıyı yazma gereğini duyduk.

Dün (20.Şubat.2017) gece CNN Türk Televizyonunda yayınlanan Tarafsız Bölge programına AKP Milletvekili Reşat PETEK ile CHP Milletvekili Aytun ÇIRAY konuşmacı olarak katıldılar ve halk oyuna sunulacak olan anayasa paketiyle ilgili olarak; Sayın ÇIRAY, HAYIR cephesinin, Sayın PETEK ise,EVET cephesinin temsilcileri olarak adeta düello yaptılar.

Anayasa paketini savunan Sayın PETEK;paketi savunmasının bir gerekçesi olarak,şu anda yürülükte olan Anayasamıza göre Cumhurbaşkanının sorumsuz olduğunu, millete karşı vatan hainliği suçlaması dışında hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, getirilmek istenen ve halk oyuna sunulan anayasa değişiklik paketine göre ise, yürütmenin başına geçecek olan Cumhurbaşkanının, vatana hiyanetle sınırlı olmadan, işleyeceği suçlarla ilgili olarak Yüce Divana sevk edilerek millete hesap verme yolunun açıldığını dile getirerek, sanki Cumhurbaşkanının millete hesap vermesi, suç işlemesi halinde Yüce Divana sevk edilmesi bir lütuf ve fedakarlıkmış gibi söylemlerde bulunarak, saf halkımızı kandırmaya çalışmıştır.

Sayın PETEK; siz bu ülkede başsavcılık yapmış, bu nedenle vasıflı olması gereken bir hukukçusunuz. Elmalarla armutları toplayarak, bilerek gerçekleri çarpıtarak halkın kafasını karıştırmaktan utanmadınız mı?

Şu anda yürürlükte olan anayasaya göre, Cumhurbaşkanı tarafsız ve partisiz olup, anayasa ile kendisine önemli görev ve yetkiler verilmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı milletin birliğini ve devkletimizi temsil eden sembolik bir makam olduğu için, yürülükteki anayasamız cumhurbaşkanını sorumsuz kabul etmiş ve istisnai olarak, sadece vatana ihanetle suçlanıp, Meclisin anayasanın ön gördüğü çoğunluk oylarıyla Yüce Divana sevk edilebileceğini ön görmüştür,bugün yürülükte olan parlamenter sistemde, cumhurbaşkanının yanında, ayrıca yürütmenin gerçek başı olarak başbakan ve onun atadığı bakanların da bulunması nedeniyle, yürütme görev ve yetkisinin kullanılmasından kaynaklı siyasi ve cezai sorumluluk, tümüyle başbakan ve bakanların üzerinde bırakılmıştır.

16.Nisan'da halk oyuna sunulacak olan yeni anayasa değişiklik paketine göre, parlamenter sistem kaldırılmakta,Başbakanlık makamı ile Cumhurbaşkanlığı makamının tüm görev ve yetkileri aynı kişiye verilerek yeni bir sisteme geçilmekte olduğundan,parlamenter sistemdeki sorumsuz cumhurbaşkanı dönemi sona ermektedir. Başbakanın tüm görev ve yetkilerini de üstlenerek, tek başına yürütme erkinin başına geçecek ve üstüne üstlük taraflı ve partili olabilecek olan Cumhurbaşkanı, artık müsaade edin de, millete hesap versin ve Yüce Divanda yargılanabilsin. Bu doğal değil mi de;yeni pakete göre Cumhurbaşkanı, vatana ihanet dışında da,Yüce Divanda yargılanabilecek, bu nedenle de, yeni anayasa paketi eskisinden daha iyidir diye yaygara edip halkımızı kandırmaya çalışıyorsunuz. Bu gerçek dışı ve haksız yaygaranız nedeniyle,sizlere hamama giren terler sözünü hatırlatmak istiyoruz.Terbiyesizlik ve suç olmasa,bu konuda söylenecek olan çok daha güzel ve amiyane bir söz var ama,söylenmiyor işte. Hem tek başına Cumhurbaşkanlığını beğenmeyin, yeterli görmeyin ve partili Başbakanlığı da üzerinize alın, hem de vatana ihanet dışında, bu millete hesap vermeyin, nerede bu bolluk beyler?

Yeni anayasa paketine göre, tüm yetkileri elinde toplayan cumhurbaşkanının Yüce Divanda yargılanmasının önü haklı olarak hukuken açılmış olmasına rağmen, suç işlemesi halinde Cumhurbaşkanının Yüce Divana sevk edilerek yargılanabilmesi için aranan 400 oyu gerektiren nitelikli çoğunluk, Cumhurbaşkanına fiilen sorumsuzluk getirmektedir.

Bugün yürürlükte olan Parlamenter sistemde,yürütmenin başı olan Başbakan ve Bakanların; suç işlemeleri halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğu olan 276 oy ile Yüce Divana sevk edilebilmelerine rağmen, Cumhurbaşkanlığına ilaveten,üzerine Başbakan ve Bakanların da görev ve yetkilerini alan yeni sistemde Cumhurbaşkanının Yüce Divanda hesap vermesinin zorlaştırılarak, fiilen imkansız hale getirilmesine ne diyeceksiniz, Sayın PETEK?21/02/2017

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


16 Şubat 2017 Perşembe

HALKIMIZ SİZDEN ÖZGÜRLÜK İSTİYOR



AKP iktidarının ileri gelenleri; demokrasi,insan hak ve özgürlükleri dedikçe, inanın kahroluyoruz.

Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri neredeymiş diyerek, şöyle bir etrafımıza bakınıyoruz ancak göremiyoruz.

Demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin ne olduğunu ya sizler bilmiyorsunuz, ya da biz.

Demokrasiyi, dört yılda bir sandığa giderek oy vermeye indirgemeyin lütfen.

Fetöcü oldukları iddiasıyla, Fetöcülükle hiçbir ilgileri bulunmayan demokrat ve sizlere muhalif olan bazı saygın öğretim üyelerini, sorgusuz ve sualsiz, OHAL KHK ile işten atıp sokağa koyuyorsunuz ve bu haksız ve hukuksuz işleminizi protesto etmek, silahsız ve kavgasız bir şekilde, barışçıl protesto haklarını kullanmak isteyen öğrenci ve öğretim üyelerini, göz yaşartan gaz,jop ve polis şiddetiyle engelliyor ve öğretim üyelerinin cüppelerini yerlerde çiğnetiyorsunuz.

Bu mudur, sizin demokrasi, insan hak ve özgürlüğü anlayışınız?

Bu halk; yasama,yürütme ve yargıyı tek adamın elinde toplayan anayasa değişikliğinin referandumda oylanması öncesindeki bu tutumunuzu gördükten sonra, bu anayasa değişikliğinin kaza ile halk oylamasından geçmesi halinde başına gelecekleri düşündükçe, haklı olarak hayır cephesine kaymaktadır.

Bu nedenle, hiç değilse, referandum öncesinde, geçici bir süre,halkın gözünü boyayarak evet oylarınızı çoğaltmak için,demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine saygılı davranın ve biraz sabredin. Ama, onu dahi yapamıyorsunuz,demokrasi karşıtlığı genlerinize işlemiş,gözleriniz kör olmuş, bindiğiniz dalı kestiğinizin dahi farkında değilsiniz.

Sizlere göre; köprüler, tüp geçitler, hızlı trenler, kanallar, lüks inşaatlar, oto yollar ve dört yılda bir sandığa gidip oy kullanmalar, demokrasi,insan hak ve özgürlükleri ve halkın mutluluğu için yeterli oluyor.

Halk; işsizse, açsa, karnı doymuyorsa,özgür değilse, iki kişi yan yana gelip barışçıl protesto hakkını dahi kullanamıyorsa, televizyonlarını açtıklarında tüm kanallarda sürekli sizlerin konuşmalarınızı dinlemek ve yüzlerinizi görmek zorunda bırakılıyorsa,mutlu değilse, halkın bir kısmı boğazı yer altı tüp geçitleriyle, köprülerle geçse,oto yollarda hız yapsa,hızlı trene binse,lüks binalardan daire alsa ne olacak ki, bu paralı ve lüks hizmetlerden, halkın çoğunluğu yararlanamadığı gibi, yap işlet devret yoluyla gerçekleştirilen bu projelerin yapımcı firmalara sağlayacağı parasal getirilerin; tahmin edilen ve devletçe garanti edilen miktarların altında kalması nedeniyle, bu hizmetlerden hiç yararlanamayan gariban halkımızın büyük kesimi, verdiği vergileriyle, yapımcı firmalara garanti edilen kar farkını bu firmalara ödemek zorunda bırakılıyor.

Hizmet, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri anlayışınızın, çağın gerisinde kaldığının farkında olmadığınız gibi, sürekli halka hizmet ve demokrasi naraları atarak, halkımızı olduğu kadar kendinizi de aldatıyorsunuz.

Çok yazık. 16/02/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu


14 Şubat 2017 Salı

TERÖRİSTLERE SIĞINMA HUYUNDAN VAZ GEÇİN ARTIK!..




İş başındaki AKP iktidarının kötü bir huyu var,sürekli teröristlere ve terör örgütlerine sığınıyorlarlar ve bundan da siyasi rant elde etmeye çalışıyorlar.

Önceleri, FETÖ Terör Örgütü lideri Fetullah Gülen'e sığınıp, onu fiili koalisyon ortağı olarak yanlarına alıp, aralarında paralel devlet kurarak,yine bölücü terör örgütü PKK ile Kürt açılımı, çözüm süreci isimleri altında yakınlaşarak ve gizlice masaya oturup müzakereler yaparak, Kürt oylarını cebe indirmek suretiyle, birçok seçim ve referandum kazandıkları gibi,şimdi de eski ortakları FETÖ Terör Örgütü,PKK ve IŞİD ile kavga ve mücadele ederek, bu mücadeleyi siyasal ranta çevirmenin ve 16.Nisanda yapılacak olan referandumdan EVET oylarının galip çıkmasının uğraşını veriyorlar.

Sakın yanlış anlaşılmasın, AKP iktidarı,15 Temmuz darbe girişimini yapan FETÖ ile milyonlarca insanımızın ölümlerine ve yaralanmalarına neden olan PKK, IŞİD gibi terör örgütleriyle pek tabiidir ki mücadele edecek ve onların köklerini kazıyacaktır.Terör örgütleriyle mücadele etmek, siyasal iktidarların birincil görevleridir.

Ancak, 16.Nisan günü yapılacak olan anayasa halk oylamasında, FETÖ,PKK ve IŞİD terör örgütleri de anayasa değişikliğine HAYIR diyecekler, CHP de HAYIR diyerek bu terör örgütleriyle işbirliği içine giriyor suçlaması neyin nesidir?

Bunun bir anlamı vardır,AKP iktidarı;hiçbir iler tutar yönü olmayan kendi anayasa paketini halk oylamasından geçirebilmek için, çareler aramış ve sonunda,gerçek dışı propaganda ile yine terör örgütlerinden medet umma yolunu tercih etmiştir.

Ne kadar ayıp ve günah, sizler; hangi hak ve yetkiyle, hangi din ve ahlak kuralına dayanarak, terörle uzaktan ve yakından ilgisi bulunmayan CHP ve CHP gibi düşünenleri terörist ilan ediyorsunuz?

Şu da kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir ki; bugün ülkemizde, FETÖ, PKK ve IŞİD gibi terör örgütleri darbe girişiminde bulunabilecek, devletimize karşı adeta savaş açarak toplu katliamlar yapabilecek kadar güçlenmişlerse, bunun temelinde AKP iktidarının kötü yönetimi yatmaktadır.

Siz, kötü yönetim ve tercihlerinizle, önce bu terör örgütlerini güçlendirin ve ondan sonra, kendi elinizle güçlendirdiğiniz bu terör örgütleriyle savaş açarak,bu terör örgütleri üzerinden siyasi rant elde etmek için,referandumda HAYIR oyu vereceklerini nereden öğrendiyseniz, objektif olarak doğru bir tercih olan HAYIR oyunu vereceklerini açıklayan CHP ve onun gibi düşünenleri; çok haksız bir iftira ile terörist olarak suçlama kurnazlığını gösterin. Buna da HAYIR, bu iftira ve ithamla suç ve günah işlediğinizin farkında mısınız? Bilemiyoruz doğrusu. 14/02/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

9 Şubat 2017 Perşembe

BU KADAR ALENİ HUKUKSUZLUK OLAMAZ!...



Hayret doğrusu, bu kadar aleni bir hukuksuzluk ve hukuk tanımazlık asla ve asla olamaz.

Ülkemiz; gerçekten ve hilafsız bir Muz Cumhuriyeti haline getirildi,buna artık kesin olarak kani olmuş bulunuyoruz, niye mi?

Referanduma sunulan ve şu anda fiilen yürürlükte olan başkanlık sistemine anayasal bir dayanak sağlayarak, bu fiili durumu sözüm ona meşrulaştıracak olan anayasa değişikliğinin; referandumdan evet oyu alarak yürürlüğe girmesi ve bugünkü iktidarın iş başında kalması halinde, ülkemizin tek adam yönetiminde, bugünlerimizi de aratacak şekilde, hukuk dışı yöntemlerle yönetilmeye devam edileceğini açıkça gösteren, bugün yapılan hukuksuzlukların, yarın daha da fazlası yapılacak olan hukuksuzlukların adeta bir teminatı olduğunu gösteren bir OHAL KHK sı, bugünkü (09/02/2017) Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe sokulmuştur.

Bugün Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 687 sayılı OHAL KHK'nın 10. maddesi ile 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 149/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

Peki, yürürlükten kaldırılan 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Kanununun yürülükten kaldırılan 149/A maddesi neyi düzenliyordu?

Yürülükten kaldırılan 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Kanununun 149/A maddesinin madde başlığı, Özel radyo ve televizyon yayınlarına ilişkin suçlar olup,bu madde ile yasalarda öngörülen ve/veya Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen yayın ilke ve esaslarına aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarına bazı yaptırımlar öngörülmektedir. Yürürlükten kaldırılan bu 149/A maddesi uyarınca, özel radyo ve televizyon kuruluşlarının; 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 5, 20, 22 ve 23 üncü maddeleri ile 31 inci maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine,yani bu hükümlerde açıklanan yayın ilkelerine ve Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen esaslara aykırı yayın yapmaları halinde,ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını Yüksek Seçim Kurulu, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulu uyarımakta veya aynı yayın kuşağında açık bir şekilde özür dilemesini istemekte, bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı halinde, Yüksek Seçim Kurulu veya yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca, ihlale konu programın yayını bir ila oniki kez arasında durdurulmakta , aykırılığın tekrarı halinde, ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarının Yüksek Seçim Kurulunca beş günden onbeş güne kadar durdurulmasına, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyonların yayınlarının ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca üç günden yedi güne kadar durdurulmasına karar verilmekteydi.

İşte,bugün yürürlüğe sokulan kararname ile özel radyo ve televizyon yayınları Yüksek Seçim Kurulunun denetiminden alınmış ve yasaların öngördüğü;

Anayasanın sözüne ve ruhuna bağlı olunması; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının koruması ve kollanması,

Atatürk ilke ve inkılaplarını kökleştirmesi, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını öngören milli hedeflere ulaşmanın gerçekleştirilmesi,

Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesinin veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğinin sağlamasının yahut Devleti ve Devlet otoritesinin ortadan kaldırmasının veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmanın yahut sair herhangi bir yoldan bu kavramlara ve görüşlere dayanan bir Devlet düzeninin kurulması amacını güden rejim ve ideolojilerin propagandasının yapılmaması,

Toplumun beden ve ruh sağlığına zarar verecek hususlara yer verilmemesi,

Kişilerin özel hayatlarına, şeref ve haysiyetlerine saygılı olunması ve dürüstlük anlayışına bağlı kalınması,

Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı kalınması,

Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için, kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapılması, tek yönlü, taraf tutan yayın yapılmaması ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olunmaması,

Radyo ve televizyon yayınlarının, yayından önce ayrıca Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu dışından hiç bir kişi veya kuruluş tarafından denetlenememesi gibi, yasal yayın ilkelerine ve Yüksek Seçim Kurulunun belirlediği esaslara aykırı, suç teşkil eden yayınlar yapmak,bugün itibariyle serbest hale getirilmiş ve siyasal iktidarın;eline geçirdiği yandaş medyayı muhalefet aleyhinde kullanarak, referandumda evet denilmesi için yapacağı sınırsız ve denetimsiz propagandanın yolu açılmış, en acısı da, temsilde adaletin sağlanması ve seçimlerin hukuki düzeni içinde adil bir şekilde yapılması için,anayasanın öngördüğü seçimlerin yargı denetiminde yapılacağına ilişkin ilkesi, büyük oranda ortadan kaldırılmış ve anayasa bir kararname ile ihlal edilmiştir.

İktidarın;olağanüstü hal ile hiçbir ilgisi bulunmayan, olağanüstü hali fırsat bilerek, anayasaya aykırı olarak gerçekleştirdiği bu hukuk tanımaz icraatı,anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi halinde, kararnamelerle başımıza nelerin geleceğinin habercisi olup, Türk Milletinin bu tehlikeyi görerek, referandumda HAYIR oyu kullanacağını ummak istiyoruz.

Tüm bu hukuk dışı, adaletsiz ve eşit olmayan koşullara rağmen, referandumda HAYIR oylarının galip gelerek, anayasa değişikliğinin halkımız tarafından onaylanmaması halinde, ülkemiz ve demokrasimiz gerçekten derin bir nefes alacaktır. 09/02/2017

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

7 Şubat 2017 Salı

YAĞMA HASAN'IN BÖREĞİ





Varlık Fonu ve Anayasaya aykırı olarak çıkarılan OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi ile ülkemizin elde kalan bazı dev kuruluşlarının devlete ait olan hisse ve sermayeleriyle, milyonlarca metre kare tutarındaki çok değerli devlet arazilerinin bu Varlık Fonuna devredilmesi ile birlikte,aklımıza gelen ilk söz,Yağma Hasanın Böreği sözü olmaktadır.

Edindiğimiz bilgilere göre, devlet olarak bir varlığımız, artı bir mal ve paramız,petrolümüz,değerli madenlerimiz ve buralardan elde ettiğimiz ihtiyaç fazlası bir varlığımız olmalı ki, böyle bir fon oluşturalım ve bu varlıklarımızı bu fona aktaralım.

Ülkemiz adına öyle bir şey yok.Devletimizin iç ve dış borçları almış başını gitmiş,yıllık kalkınma oranımız ve kişi başına düşen gayri safi milli hasılamız yerlerde sürünüyor, tüm ekeonomik varlıklarımızı özelleştirme adı altında satmışız ve buralardan elde ettiğimiz paralarla; üretime dönük, gelir ve döviz getiren, işsizlerimize iş ve aş temin eden yatırımlar yapamamışız, bu paraları ihtiyaç sıralamasında acil bir konumda olmayan, doğrudan üretime dönük, ihracat ve döviz geliri getirmeyen, artı bir değer üretmeyen, sadece dünyanın bilmem kaçıncı Hava Limanı olmakla övündüğümüz hava limanlarına, asma köprülere, yollara, Kanal İstanbullara, yeraltından ve üzerinden boğaz ve deniz geçişlerine yatırmışız.

Sizler; bu yatırımların, yap işlet devret yoluyla,hazinenin cebinden bir kuruş çıkmadan yapılan yatırımlar oldukları yolundaki caf caflı beyanlara bakmayınız,üretime dönük olmayan bu yatırımları ihale yoluyla ve yap işlet devret usulüyle alan yüklenici şirketlerin, bu yatırımlarında kullanmak üzere aldıkları kredilerin, yüklenici şirketlerin,bir süreliğine kendilerine bırakılan bu yatırımların işletilmesinden elde etmeyi umdukları gelirlerin belirli seviyelerin altında kalması halinde, firmaların uğrayacakları kazanç kayıplarının, devletin garantisi altında olduğunu, bu garantörlük nedeniyle, yap işlet devret yoluyla yapılan ve toprağa gömülen bu yatırımların devlet hazinesinin sırtında birer kambur olarak asılı durduklarını,bilmem biliyor musunuz?

Varlık Fonu ve bu fona devredilen devlet kuruluşlarının sermayeleri ile siyasi iktidarın istediği gibi,keyfine göre kullanabileceği, paralel ve denetimden uzak ve azade paralel bir hazine oluşturulmakta, bugüne kadar çarçur edilerek tüketilen ve çok azı elde kalan ve tüm yurttaşların üzerlerinde haklarının bulunduğu kuruluşlarımızın kaderleri; sadece ve sadece, siyasal iktidarın ve siyasal iktidar tarafından bu fonun yönetimine getirilen yandaşların vicdan ve insaflarına terkedilmiş bulunmaktadır.

Görünen o ki; tam bir Yağma Hasan'ın Böreği bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız.07/02/2017

Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

6 Şubat 2017 Pazartesi

ADALET BAKANI BÖYLE DAVRANIRSA....




Anayasa değişikliğine ilişkin referandumda HAYIR oyu verecek olan herkesi, bu devletin kurucusu CHP'yi ve onun milyonlarca seçmenlerini,hiçbir ayrım yapmadan terör örgütleriyle eylem birliği yapmakla suçlayarak aynı torbaya atan bu ülkenin Adalet Bakanının,; “Ne kadar terör örgütü varsa hepsi ‘hayır’ için işbirliği yapıyor…Bakın hayırcıların safına PKK’ın elebaşları Kandil’den açıklama yapıyor. MHP ve AK Parti anlaştı bizi bitirecek diye. Onun için aman bu sistem gelmesin diye herkesi seferber ediyorlar… Pensilvanya’daki bedduacı FETÖ terör örgütünün elebaşı bütün kadrolarıyla onlarda hayır çıksın diye uğraşıyorlar… DHKP-C terör örgütü dahil ne kadar Türkiye’ye ve Türk milletine ihanet eden terör örgütü varsa hepsi hayır için iş birliği yapıyorlar… Şimdi CHP’de HDP’de aynı safta eylem birliği yapmışlar. O hedefi gerçekleştirmek için eylem birliği yapmışlar. Hedefleri de Türkiye’nin hükümet sistemini değiştirmesine engel olmak.”şeklindeki, talihsiz, insafsız, vicdansız ve hukuk dışı beyanatı; anayasa değişikliği ile getirilmek istenen yeni sistemde yaşanacak olanları,ülkemiz insanına layık görülen onuncu sınıf demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerine getirilecek olan sınırlamaları, insanlarımıza yapılacak olan hukuk dışı dayatmaları, hak, hukuk,adalet tanımayan,dediğim dedik gözü kara ve hukuk dışı bir sistemin Türk Halkını beklediğini, açıkça gözler önüne sermektedir.

Türk milletine ihanet eden ne kadar terör örgütü varsa,hepsi HAYIR için iş birliği yapıyorlar.. Şimdi CHP de HDP de aynı safta eylem birliği yapmışlar...” diyen Ey Adalet Bakanı; bu iddia çok ciddi bir iddia olup, bu iddianı kanıtlamak zorundasın,biz dahil, bu ülkenin milyonlarca seçmeni olan ana muhalefet partisini, terör örgütleriyle eylem birliği yapmakla suçlamak,lafla olmaz,ciddi ve inandırıcı kanıt gerektirir,laf olsun torba dolsun mantığı ile hiçbir kanıt ortaya koyamadan, seçmen nezdinde CHP ve HAYIR oyları aleyhine algı yaratmak amacıyla, böyle ciddi suçlamada bulunmak,ciddi devlet adamlığı ve Adalet Bakanlığı sıfatı ile asla bağdaşmaz.

Sayın Bakan;CHP'nin terör örgütleriyle iş birliği yapması demek, terör örgütleriyle CHP'nin üst düzey yöneticilerinin gizlice bir araya gelerek ve aynı masa etrafında oturarak görüşüp müzakere yapmaları ve bu müzakereler sonucunda ortak bir amaçla ortak bir karar üzerinde anlaşmaya varmaları demektir.

Sayın Adalet Bakanı; yakın geçmişte bölücü terör örgütü PKK ile çözüm süreci adı altında gizlice masaya oturarak müzakere yapan ve bir takım gizli kararlar alan bir partiye mensup olduğunuz için olsa gerek; eski alışkanlığınızla,dervişin zikri neyse fikri de odur,kişi herkesi kendisi gibi bilirmiş misali, hiçbir kanıt gösterme zahmetine katlanmadan, gerçek olmadığını bile bile, CHP'yi referandum konusunda terör örgütleriyle iş birliği yapmakla suçlamaktasınız.

Sayın Adalet Bakanı;15.Temmuz darbe girişiminden önceki tarihlerde, Meclis kürsüsünden yaptığınız konuşmanızda, bugün referandum için CHP'yi kendileriyle iş birliği yapmakla suçladığınız FETÖ Terör Örgütünün lideri Fetullah GÜLEN hakkında söylediğiniz övgü dolu sözlerinizi size hatırlatmak istiyoruz.Size hatırlatacağımız bu sözlerinizden bilmem hicap duyacak mısınız?

Evet,Sayın Adalet Bakanı BOZDAĞ; daha yakın geçmişte,TBMM Genel Kurulunda, Fethullah Gülen'e 'çete' diyen CHP vekillerine tepki göstererek, GÜLEN için sarf ettiğiniz meclis zabıtlarında bulunan; "Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz,sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır.Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şey de açık.Devletin denetimi gözetimi altında açık. Her şey göz önünde olan...Hakkında savcılık kararı olmayan birine çete derseniz ona haksızlık edersiniz" şeklindeki övgü dolu sözleriniz için ne mazeret uyduracaksınız?

Sayın Bakan; DHKP/C,APO ve FETÖ yarın ortak bir karar alsalar ve taraftarlarına Başkanlık sistemi için EVET oyu veriniz talimatı verseler,siz Referandumda HAYIR mı diyeceksiniz,yine bu örgütler Allah bir deseler; sizler, haşa Allahın bir olduğunu inkar mı edeceksiniz?06/02/2017




Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu



5 Şubat 2017 Pazar

EVET DİYORUM!..




Tüm kurallarıyla işleyen, hepimizin özlediği demokratik parlamenter sisteme, evet diyorum.

Ülkemizde parlamenter sistemi yozlaştıran ve halkımızın parlamenter sistemden soğutulması için,iktidar tarafından bahane olarak gösterilen ve anayasa değişikliğini dahi gerektirmeyen aksaklıkların giderilmesi için,Siyasal Partiler ve Seçim Yasalarında değişiklikler yaparak, lider sultasının kaldırılmasına,partilerin siyasi parti lideri ve onun dar kadrısunun arka bahçesi olmasının önüne geçilmesine, evet diyorum.

Ulusal egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğuna, egemenliğin gerçek anlamda millete ait olduğunun kabulü için de;seçimlerin zaruri, ancak tek başına yeterli olmadığına,halkın seçimlerde oy kullandıktan sonra bir dahaki seçimlere kadar,siyasat sahasının dışında tutulmamalarına, halkımızın bağlı oldukları kesimin baskı grupları olarak, demokrasinin işleyişinde sürekli söz sahibi olmalarına, evet diyorum.

Yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığına, başka bir anlatımla kuvvetler ayrılığına, yasama,yürütme ve yargı yetkilerinin anayasada belirtilen organlar tarafından, halk adına ve yararına olarak, ayrı ayrı kullanılmasına, evet diyorum.

Yürütmenin ve onun içinde yer alan Cumhurbaşkanının, anayasanın kendilerine tanıdığı yetki ve görev hudutları içinde,Başbakan'ın Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanının da Başbakana saygı duyarak, birbirlerinin görev ve yetki alanlarına tecvüz etmeden ve hiçbir art niyet taşımadan ülkeyi yönetmelerine, evet diyorum.

Yasama organının, şu veya bu nedenle,gelecek kaygısıyla seçildikleri siyasi partinin lider kadrosuna karşı, makul parti disiplini sınırları içinde kalarak,bağımsızlıkarını ve milletvekili kişiliklerini koruyabilmelerine, evet diyorum.

Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan, bağımsız ve tarafsız olması gereken, demokrasimizin teminatı yargımızın; bugün içine düşürüldüğü bağımlı ve taraflı halinden, özlediğimiz tam bağımsız ve tarafsız bir yargıya dönüşmesinin zorunluluğuna, evet diyorum.

Hukukun üstünlüğüne,düşünce ve düşünceyi açıklama ve basın özgürlükleri en başta olmak üzere;insanı insan yapan tüm insan hak ve özgürlüklerine, evet diyorum.

En başta laiklik ilkesi olmak üzere, Cumhuriyetimizin tüm kurucu değerlerine, evet diyorum.

Kimden gelirse gelsin, insan özgürlüğüne aykırı olan tüm dayatmaların olmadığı bir demokratik düzene, evet diyorum.

Siyasal istikrara evet ama,siyasal istikrar için siyasal temsil ve katılımın engel olunmamasını savunanlara, evet diyorum.

Her türden terörle, demokratik yollardan mücadeleye, evet diyorum.

Siyasal düşüncelerine, partilerine,dillerine,dinlerine,etnik kökenlerine,mezheplerine göre milletimizin bölünmesine, insanlarımızın kamplara ayrılmasına,milli duyguların zayıflatılmasına karşı çıkılmasına, evet diyorum.

Ülkemizin bölünmesine karşı konulmasına,ülkemizin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne herkes tarafından sahip çıkılmasına,bunun için millet olarak milli birlik ve beraberlerğimize zarar verecek her türlü bölücü ve ayrıştırıcı davranıştan sakınılmasına,evet diyorum.

Burada dile getirmeyi unutmuş olabileceğimiz, ülkemizin ve ülkemizin güzel insanlarının; insan hak ve özgürlüklerine,hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik ve laik, gerçek bir demokrasi ve hukuk devletinde yaşamalarını sağlayacak olan her şeye, evet diyorum.

Nisan ayında halkımızın oylarına sunulacak olan Cumhurbaşkanlığı,Tayyip Bey'in deyimiyle Başkınlık sistemini getiren 18 maddelik anayasa değişikliği, yukarıda saymaya çalıştığımız demokrasimizi ve cumhuriyetimizin kurucu değerlerini yok edeceği, ülkemizde var olan sınırlı demokrasiyi dahi kurutarak,ülkemizi demokrasi çölüne çevireceği ve insanlarımızı mutsuz edeceği, bugünleri dahi aratacağı için, oylanacak olan anayasa değişikliğine, HAYIR, HAYIR KERE HAYIR diyorum. 05/02/2017


Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu