CHP Genel
Başkanı KILIÇDAROĞLU; hepinizin bildiği gibi, beş gün önce
Ankara Güven Park'dan başlayan ve İstanbul Maltepe'de sonlanacak
olan, adına ADALET YÜRÜYÜŞÜ dediği yürüyüş eylemine
başladı ve KILIÇDAROĞLU'nun bu eylemi,hem dışarıda ve hem de
içeride, büyük oranda olumlu bir tepki aldı.
KILIÇDAROĞLU'nun
tek başına başladığı bu demokratik ve barışçıl protesto
yürüyüş eylemine, siyasi ve siyaset dışından birçok vatandaş
destek verdiler ve yürüyüş eylemine katıldılar.Katılımlar her
geçen gün artarak devam ediyor.
Bu tür
demokratik ve barışçıl gösteri ve protesto yürüyüşüne pek
alışık olmayan AKP iktidarının ileri gelenleri paniğe
kapılarak, KILIÇDAROĞLU'nu; bu yürüme eylemiyle, halkımızı
yasa dışı sokak eylemlerine kışkırtmakla ve FETÖCÜ'lere
destek vermekle suçlayacak kadar ileri giderek, KILIÇDAROĞLU'nu ve
demokratik bir hak olan barışçıl yürüme eylemini
itibarsızlaştırma gayreti içine girdiler.
AKP Genel
Başkanı yaptığı konuşmalarında, adalet arama yerinin ve
yönteminin sokak ve sokakta yürümek olmadığını, adalet arama
yerinin parlamento olduğunu, bu yürüme eyleminin mahkemelere baskı
niteliği taşıdığını ve anayasanın 138. maddesine aykırı bir
davranış olduğunu, bu eyleme katılanların yargı mercilerinden
davet alırlarsa şaşırmamaları gerektiğini, bir lütuf olarak bu
yürüyüşe şimdilik engel olmadıklarını, göz yumduklarını
dile getirmiş bulunmaktadır.
Yüce
Parlamentonun; ülkenin sorunlarının çözülmesi için gerekli
olan yasaların çıkarıldığı bir organ olduğu, inkar edilemez
bir gerçektir.Ancak, parlamento bu işlevini; partizanlık yaparak,
muhalefetin sesini kısarak, sadece iktidarın destek verdiği
yasaları çıkararak, muhalefet partileri tarafından verilen
önergeleri,yasa tekliflerini kayıtsız ve şartsız redderek,
sadece yargıyı bağımlı ve taraflı kılan düzenlemeler yaparak,
yerine getiremez.
Bugün
olağanüstühal nedeniyle ülkenin KHK'ler ile yönetildiği ve
parlamentonun büyük oranda devre dışı bırakıldığı da
dikkate alındığında, AKP Genel Başkanının,Adalet arayışının
parlamentoda yapılması çağrısının, maalesef pratik hiçbir
değeri kalmamıştır.
Anayasamıza
göre, barışçıl ve silahsız toplantı ve gösteri yürüyüşleri,
her türlü barışçıl protesto eylemleri ve diğer özgürlükler;
kaynağını anayasadan alan,vazgeçilemez ve devredilemez demokratik
ve anayasal bir hak olup, anayasanın koruması ve teminatı
altındadır.Bu hak ve özgürlükler, siyasal iktidarın,
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın kişilere tanıdıkları,
lütfettikleri hak ve özgürlükler değildir.
Lütuf ne
demektir?
Lütuf kelime
anlamı olarak;iyilik,yardım,ihsan,bağış anlamına gelen bir
kavram olup,içinde keyfiliği barındırır, lütufta
bulunacak,iyilik ve yardım edecek,ihsanda bulunacak bir kişi, ancak
keyfi isterse,eşref saatinde olursa,işine gelirse kilşilere
lütufta bulunur,iyilik yapar ve ihsan da bulunur. Bu itibarla, lütuf
ile demokrasi birbirleriyle asla bağdaşmayan iki
kavramdır,demokrasinin olduğu yerde keyfilik olamaz ve lütuftan
bahsedilemez. Lütuf dediğiniz,biz lütfettik de oldu dediğiniz
anda, demokrasiden uzaklaştığınızı, keyfi davrandığınızı,ülkeyi
keyfi yönetmeye kalkıştığınızı kabul etmişsiniz demektir.
Bu da demokrasi
adına çok ürkütücüdür. 19/06/2017
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder