Bugünkü
(21/06/2017) Sözcü Gazetesindeki köşesinden başyazar Rahmi
TURAN; “Ah Başbakan Ah!” başlığı ile yazdığı yazısıyla
Başbakan'a sesleniyor ve “Ey Başbakan...Ey Sayın Binali Bey...
Yunan Başbakanı Çipras'la görüştün iyi ettin...Fakat ona şu
bizim Ege Denizindeki 18 adayı neden işgal ettin arkadaş?
Demedin” diye soruyor ve ekliyor “Yunanistan işgal ettiği Türk
Adalarında 10 askeri üs kurdu.O adalara uzun menzilli top ve
uçaksavar gibi ağır silahlar yerleştirdi.Bu silahların namluları
Türkiye'ye çevrilmiş durumda ... İzmir,Aydın,Muğla ve Balıkesir
illerimiz tehdit altında! Ey Başbakan Binali Bey!Zatıaliniz vatan
topraklarının korunmasından ve Türkiye'nin güvenliğinden
sorumlu değil misiniz,nedir bu sessizlik..” diye soruyor.
Rahmi TURAN
yerden göğe kadar haklı,ancak bilmediği bir şey var.AKP
iktidarı, ülke menfaatinden önce kendi siyasi geleceğini ve
menfaatini düşünmekte ve krizlerden yararlanma taktiği
izlemektedir.
İşgal
altındaki bu adalarımızın işgaline önce göz yumacaklar, iş
ülkemiz adına iyice kötüye gidecek ve bu işgal nedeniyle ülkemiz
fiilen bir zarar görecek ve ülke insanlarımız ve askerlerimiz
ölecek ve yaralanacak ki, bu krizi oya çevirmek için adalarımızı
işgal eden Yunanistan'a karşı şahinleşsinler, Ey İşgalci
Yunanistan nidalarıyla, Yunanistana topyekün bir savaş açsınlar.
PKK ve FETÖ
konusunda da aynı taktiği kullanmadılar mı?
Önce PKK ile
masaya oturup pazarlık yaptılar, Kandil'e aracılar gönderip,
Kandil'i ve APO'yu muhatap aldılar, Dolmabahçe mutabakatını
imzaladılar, PKK ile geçici ateş kes imzaladılar, PKK'ya yönelik
operasyonları yasaklayarak PKK milianlarının Güneydoğudaki
şehirlerimizde silahlanmalarına ve mevzilenmelerine göz yumdular,
çıkan sokak ve hendek savaşlarında yüzlerce üvenlik
görevllerimiz şehit olduktan ve bölge halkı zarar gördükten
sonra, herşeyi unutarak PKK ile savaş açtılar ve PKK terörüyle
mücadele eden iktidar rolüne soyunarak, bu gecikmiş mücadeleyi,
siyasi propaganda malzemesi olarak kullandılar.
Aynı taktik
Gülen Cemaati ve örgütü için de aynen uygulandı.Gülen
Cemaatini, önce iktidarlarına fiili ortak yaptılar ve cemaatin,
devletin emniyetine,adliyesine,ordusuna ve akla gelebilecek tüm
kurumlarına yerleşerek kadrolaşmalarına göz yumdular, bu
cemaatin liderine,daha düne kadar muhterem hoca efendi diye hitap
ettiler, ne istediniz de vermedik dediler,Gülen Cemaatinin devlet
içindeki kadrolaşmasının tehlikesini dile getiren muhalefetin
sesine kulaklarını tıkadılar, mecliste yaptıkları
konuşmalarında Fetullah Gülen'in terörist değil, bu ülkenin
yetiştirdiği en büyük din alimi olduğunu savundular, 17/25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonra araları
açılarak, Gülen Cemaati ile mücadele etmek zorunda kaldılar,
Gülen Cemaatinin darbe girişiminde bulunacak derecede güçlendiğini
ve orduyu ele geçirdiğini dahi fark edemeyen iktidar,
15.Temmuz.2016 darbe girişiminde, yüzlerce şehit ve gazi
verildikten sonra,Gülen Cemaati ile hem de doznu kaçıracak şekilde
mücadele etmeye başladılar.Hukuksuzluklar bir yana, iyi de
ettiler.
AKP iktidarının
şu anda PKK ve FETÖ ile gerektiği şekilde mücadele ettiğini
kimse inkar edemez, ancak yukarıda belirttiğimiz gibi, bu
mücadeleler; ülkemizin binlerce şehit ve gazi vermesinden,
ocakların sönmesinden sonra verilen gecikmiş bir mücadele olup,
bu şehit ve gazilerin kanlarında, AKP iktidarının ihmali ve göz
yumması bulunmaktadır.Bu mücadeleler binlerce şehit ve gazi
vermeden önce, yılanın başı küçükken zamanında yapılsaydı
fena mı olurdu?
Sayın Rahmi
TURAN;boşuna çeneni yorma, otur oturduğun yerde,taktik aynı
taktik,erenlerin bir bildikleri vardır herhalde! 21/06/2017
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder