Anayasa
Mahkemesi tarafından AKP'nin laiklik karşıtı eylem ve
faaliyetlerin odağı haline geldiğine hükmedilerek, bu durum
Anayasa Mahkemsinin kararıyla tescil edildiğinde, çoğu kişi buna
inanamadı ve bu kadarı da olmaz,ülkemizi Avrupa Birliğine taşımak
için uğraşan,görünürde demokrasiden yana tavır alan iktidar
partisi AKP, nasıl olur da laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin
odağı haline gelmekle suçlanabilir diyerek kızdılar ve isyan
ettiler belki de.
Ama daha sonra
gelişen icraat ve uygulamalarına,yasal bir cemaat ve hizmet
hareketi olduğu kabul gören,ancak ordu içinde mevzilenen asker
kanadının 15.Temmuz.2016 da darbe girişiminde bulunması ile
maskesi düşerek gerçek yüzü görünen Gülen Cemaati ile aynı
menzile koştuklarını itiraf eden AKP iktidarının; özellikle
Merve KAVAKÇI gibi, aynı zamanda Amerikan vatandaşı olan,Türk
vatandaşlığından atıldıktan sonra, kısa süre önce yeniden
Türk vatandaşlığına kabul edilen, laiklik karşıtı bir şahsı,
meslekten gelmediği halde, bulunmaz Hint Kumaşıymış
gibi,dışarıdan dışişleri meslek memurluğuna kabul ederek,
Malezya Büyükelçiliğine ataması,çok lazımmış gibi Müftülere
ve imamlara dini nikah yanında medeni nikah kıyma yetkisi tanıyan
kanun tasarısını Meclise sunması,AKP'nin, Anayasa Mahkemesinin
kesin kararıyla tescil edilen laiklik karşıtı eylem ve
faaliyetlerin odağı olduğu saptamasını haklı kılan gelişmeler
olarak dikkat çekmektedir.
Müftülere ve
imamlara medeni nikah kıyma yetkisi tanınması da nereden
çıkmıştır,bu hangi akla hizmettir, medeni nikah kıymakla
görevli ve yetkili Belediye Başkanlıkları ve onun adına nikah
kıyan belediye evlendirme memurlarının köküne kıran mı
girmiştir, halkımızın böyle bir uygulamaya ihtiyacı mı
vardır,halkımızdan böyle bir istek ve talep mi gelmiştir,halkımız
nikah memuru bulamadıkları için evlenemeyip evde mi kalmıştır?
Tabii ki hayır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi; milletin sorunlarını çözmek ve ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla vardır ve milletin sorunlarını çözmek ve
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, millet adına yasalar
çıkarır, iş başındaki siyasal iktidarın siyasi ve idelojik
amaçlarını gerçekleştirmek ve tatmin etmek için yasa
çıkarılmaz.
Yasalar
ihtiyaçlardan doğar,ülkemiz insanının;müftü ve imamlar
tarafından da medeni nihah kıyılması gibi bir ihtiyaçları asla
yoktur. Siyasal iktidar;tahsillerini tamamlamalarına rağmen, iş
bularak evlenip,aile geçindirme imkanını bulamayan insanlarımıza
ve gençlerimize, yeterince var olan evlendirme memurlarının
yanında,bunlara ilaveten nikahlarını kıyacak müftü ve imam
bulma gayreti içine gireceğine,evlenmek isteyip de, nikah memuru
bulamadığı için değil, iş bulamadığı için evlenemeyen ve
evde kalan gençlerimize, iş ve aş temin etmenin gayreti içine
girmelidir.
Laik bir ülkede
müftülerin ve imamların görevleri bellidir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkındaki Kanuna
göre, Diyanet İşleri Başkanlığının taşra teşkilatını
oluşturan il ve ilçe müftüleri,il ve ilçelerde Diyanet İşleri
Başkanını temsil ederler ve kanuna göre; il ve ilçe müftülerinin
görevleri; Diyanet İşleri Başkanını temsilen,İslam
Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri
yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini
yönetmek olup, medeni hikah kıyma gibi bir yetki,görev ve
işlevleri yoktur.Çıkarılacak olan başka bir yasa ile müftülere
medeni nikah kıyma yetkisinin verilmesi,Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkındaki Kanuna ve
anayasanın laiklik ilkesine açıkça aykırıdır.
Böyle
bir yetkinin tanınması,evli ve evlenecek olan insanlarımızı,
gereksiz bir şekilde,nikahını müftüye kıydıran ve belediye
evlendirme memuruna kıydıran gibi bir ayrımcılığa
sürükleyecek,beraberinde bazı tartışmalara sebebiyet
verebilecektir.
Oldu
olacak,müftü ve imamlarımıza; medeni nikah kıyma yetkisinin
tanınması yanında, ülkemizde, Fetö operasyonlarından dolayı
meslekten atılan dört bin civarındaki hakim nedeniyle yargıda
oluşan hakim açığı göz önüne alınarak, kadılık yapma
yetkisinin de tanınarak, bu şekilde,yargıda oluşan açık ve
boşluğun doldurulması düşünülmelidir!
Bize
göre, bu tasarı ile güdülen asıl amaç çok açıktır, başta
laiklik ilkesi olmak üzere,Atatürk ilke ve devrimlerine karşı
çıkmak,dini ve din adamlarını devletin işleyişinde ön plana
çıkarmak, din adamlarına, asıl görevleri olan din hizmetleri
dışında, devlet idaresinde ve sosyal yaşamın her alanında
roller üstlendirerek, din kurallarını yavaş yavaş,herkesin
uymakla zorunlu olacakları, devletin sosyal,ekonomik ve hukuki temel
esasları haline getirmektir.
Bu
nedenle,Meclis İç Tüzüğünde de zamanlaması manidar bir şekilde
değişiklik yaparak, muhalefetin sesini kısmak suretiyle,
arzuladıkları laiklik karşıtı yasaları kolaylıkla ve en seri
bir şekilde çıkarmak isteyen AKP iktidarının bu akıl almaz
çabalarına, en başta ana muhalefet partisi olmak üzere,demokratik
kuruluşlar ve sade her Türk Vatandaşı karşı
çıkmalıdır.30/07/2017
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu