Hakimlik,savcılık
ve en sonunda da avukatlık yapan, meslek hayatı boyunca hukukun
üstünlüğüne inanan ve hukukun üstünlüğünün gereğini
yerine getiren,47 senedir uygulamının içindeki bir hukukçu
olarak,Tutuklama ve tutukluluk halinin devamına ilişkin bazı
kararlara ve bu kararların gerekçelerine baktıkça, adeta
utanıyorum.
Tutuklama
ve nedenleri,biz öğrenciyken Ankara Hukuk fakültesinde
yanılmıyoram dördüncü sınıfta Ceza Usul Hukuku dersinde
öğretilirdi.Tutuklama kurumunun ne olduğunu,tutuklama kurumundan
beklenen amacın ne olduğunu ve tutuklamanın yasal koşullarını
bilmeyen ve öğrenemeyen bir hukuk öğrencisinin, hukuk
fakültesinden mezun olması mümkün olamayacağına göre, geriye
bir ihtimal kalmakta,o da; tutuklamayı, amacı ve yasal kuralları
dışında kolaylıkla uygulayan bazı hakimlerimizin,bilgisizlikten
değil, siyasi baskılarla, yasal koşulları ve amacı dışında
kolaylıkla tutuklama kararı verebilmeleridir.
Tutuklanması
talebiyle karşısına gelen bir şüpheli veya sanık hakkında
tutuklama kararı vermeden önce veya daha önce haksız bir şekilde
verilmiş bulunan bir tutuklama kararı nedeniyle önüne gelen bir
tahliye talebini değerlendirmeden önce, bir hakim,aşağıda
belirtmeye çalışacağımız şu ilkelere dikkat etmeli ve de
harfiyen uymalıdır.
Hakimlerimiz
bilmelidirler ki; bizim hukuk sistemimizde mecburi tutuklama
yoktur.Biraz daha açarsak;Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinde
belirtilen gerçek anlamda tutuklama nedenleri bulunsa
dahi;yasa,hakimlerimize tutuklama kararı verip vermeme konusunda
taktir yetkisi tanımıştır.
Hakimlerimiz,
evrensel bir ceza hukuku kuralı olan masumluk karinesinin varlığını
asla unutmamalıdırlar.
Tutuklamanın:ceza
adaletini eksiksiz bir şekilde sağlama ve maddi hakikate ulaşma
amacıyla getirilen bir tedbir olduğu, tutuksuz yargılanmanın
asıl, yasal koşulları varsa tabi, tutuklu yargılanmanın istisna
olduğu unutulmamalıdır.
Tutuklama;
asla ve asla, ileride hükmedilmesi muhtemel bir cezanın peşinen
infazına başlanması, bu muhtemel cezanın infazının garanti
altına alınması, ileride ceza alması muhtemel kişinin, önceden
tutuklanması yoluyla, devlet tarafından rehin alaınması hiç
değildir.
Tutuklama
için; tutuklanması talep edilen şüpheli ve/veya sanık
hakkında,kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
delillerin var olması şarttır, ancak bu da tek başına yeterli
değildir.
Hakkında
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller
bulunan şüpheli veya sanığın tutuklanmasına karar verilebilmesi
için;Şüpheli
veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini
uyandıran somut olguların bulunması ve/veya delilleri karatma ve
yok etme konusunda kuvvetli şüphe oluşturan davranışlar
sergilemesi zorunludur.Tutuklama kararında; hakimde,şüpheli veya
sanığın kaçması,saklanması veya kaçacağı şüphesini
uyandıran somut olguların neler olduğu açıkça gösterilmek
zorundadır.Soyut bir şekilde, kaçma ihtimalinin bulunduğunun
belirtilmesi,asla yasal ve yerinde değildir.
Ceza
Muhakemesi Yasasının 100. maddesinin 3. fıkrasında; bize göre
anayasaya aykırı olan, bu fıkrada sayılan ve katalog suçlar
denilen bir suçtan hakkında soruşturma yapılan şüpheli veya
sanık hakkında yasada öngörülen tutuklama nedenlerinin var
sayılabileceğine ilişkin bir yasal karine yer almakya ise de,
katalog suçlara ilişkin bu hüküm dahi, katalog suçlardan
soruşturulan ve yargılanan kişilerin mutlak surette
tutuklanacakları anlamına gelmemekte, bu tür suçlarda dahi, her
somut olaya ve sanığın özel koşullarına göre, hakime
tutuklamama taktir yetkisi verilmektedir.Katalog suçlarda dahi,
hakim tutuklama kararı verme zorunluluğu altına alınmamıştır.Yasa
maddesi, katalog suçlarda tutuklama nedenleri var sayılabilir
demekte olup, var sayılır diyerek hakimi bağlamamaktadır.Ancak,
bu hüküm yasada var olduğu sürece, siyasi baskılarla,hakimlerimiz
bu hükme dayanarak kolaylıkla tutuklama kararları
verebileceklerdir.
Yukarıda
açıklamaya çalıştığımız,tutuklamanın amacı, yasal
koşulları ve genel ilkeleri dikkate alındığında; tutuklama ve
tutukluluk halinin devamı kararlarında mahkemelerce gerekçe olarak
gösterilen;sanığa atılı suçun katalog suçlardan olması,suçun
vasıf ve mahiyeti,sanık hakkında öngörülen cezanın
miktarı,delillerin henüz tamamının toplanmamış olması gibi
soyut beyanlar, yasanın öngördüğü gerçek anlamdaki tutuklama
ve tutukluluk halinin devamı kararlarının yasal gerekçeleri
olarak kabul edilemez.
Yukarıda
belirttik, tutuklama; ileride verilmesi muhtemel bir cezanın peşinen
infazı,bu infazın garanti altına alınması ve bunun için sanığın
rehin tutulması değildir ki;yasada öngörülen cezanın miktarı,
tutuklama veya tutukluluk halinin devamı nedeni sayılsın.Yasada
böyle bir tutuklama nedeni asla yoktur.
Uygulamada
sıkça yapılan,yasaya aykırı en büyük yanlışlardan birisi de;
tahliye taleplerinin redi kararlarında mahkemelerin başvurdukları
“delillerin henüz toplanmamış olması”gerekçesidir.
Kardeşim,
aradan geçen uzun zamana rağmen deliller toplanmamışsa, demek
ki;sen bu adamı,tutuklamanın olmazsa olmaz ön koşulu olan,
hakkında
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller
bulunmadan tutuklamışsın ve yasayı baştan ihlal etmişsin. Yok
eğer, tutuklama için yeterli delil var ama, diğer deliller henüz
tamamen tolanmamış diyorsan, burada da bir hata yapıyorsun
demektir.
Zira,
delillerin tümünün henüz toplanmamış olması,tek başına,
tahliye talebinin reddine gerekçe olamaz.Yasada böyle bir tutuklama
nedeni yoktur.Henüz tam olarak toplanamayan deliller nedir, ona
bakmak ve kararda bunu belirtmek gerekir.Henüz tam olarak
toplanamayan deliller,devletin resmi kurumlarına sorulan
bilgiler,kayıtlar,belgeler,o resmi kurumlardan istenen ve
beklenmekte olan,suçluda ele geçirilen delil niteliğindeki dijital
veya sair her türlü materyaller üzerinde, devletin ilgili
dairelerinde görevli resmi bilirkişilerce yapılacak olan inceleme
sonunda düzenlenecek raporları ise; bu delillerin henüz tam olarak
toplanmamış olması, tahliye talebinin reddi ve tutukluluk halinin
devamının yasal gerekçesi olamaz.Zira, tutuklunun, tahliye
edilmesi halinde, resmi mercilerden beklenen bu delillere etki
yaparak,bu delilleri karartma veya yok etme imkanı yoktur.Henüz tam
olarak toplanmamış olan delillerin karartılması ihtimali
varsa,örneğin; sanığın beyanına etki yapabileceği dinlenecek
bir tanık beyanı varsa, tahliye talebinin reddi yasal olabilir.
Özellikle
bugün Türk Yargısının önündeki Fetö (darbeciler dışındaki,
neden Bank Asya da paran var, neden çocuğunu falanca okulda okuttun
diyerek suçlananları kastediyoruz.)ve sair gazeteci sanıkların
soruşturuldukları ve yargılandıkları davaların, iş
yoğunluğundan dolayı henüz toplanamayan delilleri, resmi
mercilerden beklenen cevaplar ve raporlardır ve sanıkların,
tahliye edilmeleri halinde, resmi kurumlara etki yaparak, bu
delilleri karartma ihtimalleri asla yoktur.
47
yıllık uygulamacı ve hukukçu olarak, yukarıda izahına
çalıştığımız ilkelere uymayan tutuklama ve tutukluluk halinin
devamı kararları,hiç kimse kızmasın ve kusura bakmasın, açık
bir şekilde yasaya aykırı ve utandıran kararlardır. 02/07/2017
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder