Yargıtay
16. Ceza Dairesinin, bir kişinin başvurusu üzerine FETÖ üyeliği
konusunda verdiği "örgüte yalnızca sempati duymak veya
örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna
ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı
duymak gibi fiillerin örgüt üyeliği için yeterli olmayacağı"
yönündeki karara katılmadığını vurgulayan Ankara C.Başsavcısı;
"Ben bu kararı eleştiriyorum. Örgütle mücadelenin devam
ettiği bu süreçte, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararının doğru
olmadığını düşünüyorum. Normal bir vatandaş dini duygularla,
FETÖ'cüleri tam anlamıyla tanımadığı için sohbetlerine
gitmiş. Bu kişiler bizim için tek başına FETÖ üyesi değil.
Ama örneğin Terörist ele başının talimatı sonrası Banka
Asya'ya para yatıranlar terör örgütü üyesidir
“ demiş.
Başkent
Ankara'nın C.Başsavcısının,her hıkukçu gibi, bir yargıtay
kararını eleştirmesi doğaldır.Ancak, bu eleştirisini, örgütle
mücadelenin devam ettiği bu süreçte vurgusunu yaparak dile
getirmesini anlayabilmek mümkün değildir.
Bir
hukukçu ve Ankara C.Başsavcısı olan Sayın Savcı,yargıtay
kararını salt hukuk adına eleştirebilir,ancak bu eleştirisini,
örgütle yapılan mücadele sürecine zarar verdiği gerekçesine
dayandıramaz.
Zira,
yargı örgütle mücadele eden bir organ değildir.Yargı, örgütle
mücadele etmez,örgütün kurucuları,yöneticileri ve sade üyeleri
olduğu iddiasıyla haklarında soruşturma açılarak huzuruna
getirilen kişilerin, gerçekten örgüt mensubu olduklarını veya
olmadıklarını ortaya koyan kanıtları tarafsızlık içinde
toplar ve adil bir yargılama sonunda,gerçekten örgüt mensubu
olduklarını tespit ettiği kişlere yasanın öngördüğü
cezaların verilmesini sağlar.Bu bir yargı faaliyeti
olup,örgütlerle mücadele faaliyeti değildir.
Örgütlerle
mücadele,yani; örgüt mensuplarının yakalanmaları,yargıya
teslim edilmeleri, zayıflatılması,çökertilmesi ve yok edilmesi,
yürütme organının emrinde faaliyet gösteren güvenlik güçlerinin
görevidir.
Yargı,örgütle
mücadele ettiği inancı ve mantığı ile görev yapmaya başladığı
taktirde, tarafsızlıktan uzaklaşır, örgüt mensubu oldukları
suçlamasıyla karşısına getirilen şüpheli kişileri,haklarında
yeterli kanıt olmasa da örgüt mensubu olarak görmeye ve onların
örgüt mensubu olduklarına kendisini inandırmaya başlar, yasaya
göre; karşısına getirilen şüphelilerin aleyhlerine olan
delilleri toplama görevinin yanında, şüphelinin lehine olan
delilleri de toplama görevinin olduğunu unutur,yargıtay
kararlarını terörle mücadeleye zarar verdiği gerekçesiyle
eleştirmeye başlar.
Sayın
Savcının; “ Terörist
ele başının talimatı sonrası Banka Asya'ya para yatıranlar
terör örgütü üyesidir” şeklindeki değerlendirmesine de
katılmak hukuken mümkün değildir.Terörist başının talimatı
sonrası ne demektir?Talimattan haberi olmadan ve tesadüfen o
tarihlerde yasal bir banka olan, devlet tarafından mevduat kabul
etme yetkisi iptal edilerek kapatılmayan ve faaliyetine devam eden
bir bankaya para yatıran inancı gereği faize karşı olan
mütedeyyin kişilerin,peşinen bu talimatı bildiklerini ve bu
talimata bilerek ve isteyerek uyup para yatırdıklarını kabul
etmek, hukukun hangi kuralına uymaktadır?
Terörist
elebaşısının, Bank Asya'ya para yatırılması talimatına, Bank
Asya'nın terör örgütünü finanse eden,bu nedenle de ülkenin
bekası için zararlı hale gelen bir banka olduğunun anlaşılmasına
rağmen, bu bankanın faaliyetine,mevduat kabul etme yetkisine derhal
son vermeyerek,bu bankayı temelli kapatmayarak,kapısına kilit
vumayarak, bu bankanın hala para toplamasına göz yuman devletin
ilgili üst düzey yöneticileri hakkında sayın savcının ne
düşündüğünü merak ediyoruz doğrusu.
Hiç
kimse unutmasın, hukuk bir gün herkese lazım olabilir. 15/11/2017
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder