Bugün,15/Temmuz/2020
15
Temmuz;ülkemizde demokrasiye son vererek, tek adama (FETÖ) dayalı
otoriter ve faşist,dini esaslara dayalı bir diktatör devleti
kurmak için, sinsi planlar yaparak,bu planı bir bir uygulamaya
koyan hain FETÖ'nün;iş başındaki AKP iktidarıyla işbirliği
halinde,Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük bölümüne sızarak ve
yuvalanarak,amacını gerçekleştirmek için düğmeye basıp darbe
girişiminde bulunduğu günün, dördüncü yıl dönümüdür.
Gün,hamaset
yaparak,sadece hain FETÖ'yü yerden yere vurup,olmayan demokrasinin
edebiyatını yapma ve gerçeklerin üzerini örtme günü
değil,korkmadan ve çekinmeden,eğri oturup doğru konuşma,objektif
olarak,15 Temmuz darbe girişiminden kurtulan
demokrasimizin;demokrasi adına,demokrasi kullanılarak yok edildiği
içler acısı durumuna bakarak, gerçek bir değerlendirme yapma ve
sözüm ona darbe girişiminden kurtarılan demokrasimizin,darbeyi
başarısız kılmakla ve bugünü demokrasi günü olarak ilan edip
kutlamakla övünen AKP iktidarı tarafından yok edildiği bugünkü
acıklı halini değerlendirme ve gözler önüne serme günüdür.
Darbe
girişiminde bulunan FETÖ'nün;paralel bir yapı olarak, devleti ele
geçirerek darbe girişiminde bulunabilecek güce erişmesinde;AKP
iktidarının, atama kararnamelerindeki,meclise sunduğu yasa teklif
ve tasarılarındaki imzalarını ve icraatlarını yok
sayarak,sadece FETÖ'yü suçlamak,FETÖ'nün güçlenmesindeki AKP
katkılarını yadsımak ve yok saymak, kendimizi aldatmak ve
demokrasimize yapacağımız en büyük kötülüktür.
15 Temmuz darbe
girişimi önlenmiştir de ne olmuştur,
Ondan sonra
neler yapılmıştır,darbe mağduru iş başındaki siyasal
iktidar,samimi bir şekilde demokrasimize sahip çıkarak,demokrasimizi
ve özgürlükleri daha yukarılara mı taşımıştır,
Yoksa,demokratik
seçimle işbaşına gelen iktidar, yine seçimle iş başından
gitmelidir düşüncesiyle,demokrasiyi sadece seçimlere mi
indirgemiştir,
Siyasal
iktidarın tek derdi,FETÖ darbesiyle iktidardan düşürülmemek
midir,yoksa gerçekten demokrasinin özü olan laik ve demokratik
insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak mıdır?
Bugün,ülkesini
ve demokrasisini seven gerçek demokratlar;korkmamak ve hamaseti
bırakarak,eğri oturup doğruları konuşmak ve bu soruların gerçek
cevaplarını arayıp bulmak zorundadırlar.
15.Temmuz FETÖ
darbe girişimi önlenmiştir de, sonrasında neler olmuştur?
Bir düşününüz
lütfen.AKP iktidarı,darbe girişiminin önlenmesinden sonra,FETÖ
yerine bizzat kendisi, demokrasiyi yok etmek için öyle kötü
şeyler yaptı ki;bu ülke insanı, FETÖ darbe girişiminden
kurtulduğuna dahi sevinemedi,sevinci kursaklarında kaldı.
Sahi,bir
hatırlayınız,ERDOĞAN'ın FETÖ için söylediklerini.
Ne istediler de
vermedik,ne istedilerse verdik.
Aynı menzile
(hedefe) birlikte gidiyorduk.
Demedi mi?
FETÖ ile aynı
menzile birlikte giderken,iktidar hırsı ve yarışı içinde,
birbirlerini yok etme ve yeme yarışına giren AKP iktidarı,FETÖ
ile aynı hedefe gitmekte ise,bu hedefin ne olduğu çok açıktır.
Darbe
girişiminden sonra, darbeye katılan hainleri soruşturan savcıların
iddianamelerinde ve darbeci FETÖ'cüleri yargılayarak mahkum eden
mahkemelerin gerekçeli kararlarında; FETÖ'nün menzili,hedefi ve
amacı açıkça yer almaktadır,açınız bakınız ve AKP
iktidarının gitmekte olduğu menzili anlayınız.Bu menzilin
demokrasi,laiklik ve özgürlükler olmadığını açıkça
göreceksiniz.
Sayın
ERDOĞAN'ın;15.Temmuzu demokrasi günü ve bayramı olarak
kutladığına ve nutuklar attığına bakmayınız.O, ülkenin darbe
girişiminden, demokrasinin, FETÖ'nün elinden kurtulduğuna
değil,iktidardan düşürülemediğine sevinmekte ve
şükretmektedir.kendisinin, FETÖ ile aynı menzile gittiğine dair
açık ve samimi itirafları vardır ve FETÖ'nün demokrasiyi
yıkarak faşist bir din devleti kurmayı hedeflediği ve amaçladığı
mahkeme kararlarıyla tescil edilmiştir.
Parantezi
kapayarak devam edelim.
Darbe
girişiminden beş gün sonra,bu darbe girişimi vesile yapılarak,
20.Temmuz günü,darbeden kurtulan ve demokrasiyle yeniden
tanışan,demokrasiye şükretmesi ve iyi ki demokrasi varmış
demesi gereken AKP iktidarı tarafından ülkemizde olağanüstü hal
ilan edildi ve yıllarca, bu ülke olağanüstü hal altında idare
edildi.
Olağanüstü
hal yönetimi,geçici ve Anayasal demokratik bir yönetim
tarzıdır,koşulları varsa ilan edilebilir,buna bir diyeceğimiz
yoktur.
Ancak,olağanüstü
hal yönetiminin anayasal kuralları vardır.Olağanüstü hal
döneminde acil ve sadece olağanüstü halin ilanını gerekli
kılan konulara sınırlı kanun hükmünde kararnamaler
çıkarılabilecekken,ERDOĞAN başkanlığında çıkarılan
Cumhurbaşkanlığı Olağanüstü hal kararnameleriyle,devletin
yapısı değiştirilmiş,kökleşmiş kurumlar
kapatılmış,demokrasiyi yok etmenin önündeki her engel bir bir
yok edilmiştir.Olağanüstü halin ilanıı gerekli kılan konular
dışında, yasa gibi her alanı düzenleyen kurallar içeren
olağüstü hal kararnamaleri çıkarılarak,meclis devre dışı
bırakılmış ve anayasa açıkça ihlal edilmiş, ülkemiz keyfi ve
anti demokratik bir yönetimin altına sokulmuştur.
Sonrasında
anayasa değiştirilerek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi adı
altında ucube bir rejim tesis edilmiş,partili cumhurbaşkanıyla
bugünkü antidemokratik ve antilaik düzen kurulmuş,yargı
bağımsızlığı ve kuvvetler ayrımı ilkesi
kaldırılmış,yasama,yürütme ve yargı tek elde sarayda
birleşmiş,ülke; saraydan ve tek adam tarafından
kararnamelerle,yargıya ve yasama'ya saraydan verilen talimatlarla
yönetilmeye başlanmıştır.
Yargı
bağımsızlığı yok edilmiş,yargı Türk Milleti adına değil
saray adına yetki kullanmaya başlamıştır.
FETÖ'nün
iktidar ortağı iken yargı ne ise, bugün de yargı odur.
Kumpas
davalar,haksız tutuklamalar artarak devam etmektedir.Menzil aynı
olunca,demokrasi amaç değil,menzile ve hedefe ulaşmak için
kullanılan bir araç olunca,yargının farklı olmasını beklemek
de abesle iştigaldir.
FETÖ'nün
siyasal iktidar ortağı olduğu dönemde yargılanan aynı
gazeteciler,bugün de, AKP iktidarını eleştirdiler diye,bugünün
bağımlı yargısı tarafından tutuklu olarak yargılnmaktadır.
Gazetecinin
kimliği hiç önemli değildir.Dün FETÖ'nün, bugün ise, ERDOĞAN
yargısının yargıladığı gazetecilerin ortak
yanları;laik,demokrat,özgürlükçü olmaları ve siyasal iktidarı
haklı olarak eleştirmeleri ve ülkelerini seven kişiler
olmalarıdır.
Bu gerçek
dahi, AKP iktidarının;darbeci hain FETÖ ile laik demokrasi ve
özgürlükler karşıtı oldukları ve aynı hedefe birlikte
yürüdükleri gerçeğini, açıkça ortaya koymaktadır.
Hukukun
üstünlüğüne,insan hak ve özgürlüklerine dayalı laik
demokrasinin ortadan kaldırılmış olduğu bugün;bu üzücü
sonucu, ha FETÖ sağlamış,ha AKP iktidarı, bizim için önem arz
etmemektedir.Ne yazık ki;sonuç olarak,laik ve özgürlükçü
demokrasimiz,bağımsız yargı,insan hak ve özgürlükleri yok
edilmiş,meclisimiz dışlanmış,demokrasi sadece sandıktan ibaret,
çırılçıplak bırakılarak içi boşaltılmıştır.
Bu
koşullarda,bu güzel ülkemizde; 15.Temmuzları, demokrasi günü ve
bayramı olarak kutlamaya, en başta AKP iktidarı olmak üzere,
kimsenin yüzü ve hakkı yoktur.
Hep birlikte
demokrasimizin ruhuna bir fatiha okumak, tek yapmamız gereken
gerçekçi bir davranış olacaktır.
Demokrasi;ha
darbeyle ve silah zoruyla yok edilmiş,ha devleti yönetenler
tarafından, devletin ve yasaların gücü ve koruması kullanılarak
içeriden yok edilmiş,biz insanlar için hiç önemli değil,önemli
olan demokrasinin yaşatılması ve geliştirilmesidir.
Sadece,ERDOĞAN
ve yandaşları için var olan demokrasi ve özgürlükler,böyle
sözde demokrasi, yerin dibine batsın, tepe tepe kullanınız.
15.Temmuz
kutlama programınız ve yönteminiz dahi, demokratik ve laik değil.
Ana muhalefet
partisinin liderinin konuşturulmadığı,15.Temmuz gazilerinin yok
sayıldığı bir kutlamayı,demokrasi gününü kutlama olarak
nitelendirmek dahi, abesle iştigaldir. 15/07/2020
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder