Ayasaofya'yı
müze olmaktan çıkararak yeniden ibadete açmak için, Danıştay
(Yargı) maşa olarak kullanılmış ve maalesef Danıştay
10.Dairesi de bu maşalığı kabul etmiş,içine sindirmiş ve 1934
tarihli 86 yıl öncesinin,Ayasofya'yı müze yapan kararnamesinin
iptali için açılan davayı; öncelikle süre ve kesin hüküm
nedenleriyle esasa girmeden usulden reddetmesi gerekirken,davanın
esasına girmiş, Atatürk'ün iradesini ve imzasını
taşıyan,Ayasofya'nın müze amaçlı kullanılmasına ilişkin 1934
tarihli kararı iptal ederek;karşı devrimci,amaçları üzüm yemek
değil bağcı dövmek olan,laik Türkiye Cumhuriyeti karşıtı,
ATATÜRK düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüş,hazırlanan bir
senaryo ve kurgu davanın maşası olmuştur.
Bazı
insanların ve bugün iş başındaki AKP iktidarının amacı;siyasi
rant kaygısı içermeden,samimi olarak, Ayasofya'yı müze
statüsünden çıkararak,yeniden aktif ibadete açmak ise;daha önce
açılarak reddedilen ve kesin hüküm haline gelen davalara
rağmen,Danştaya yeniden aynı konuda dava açılmasına hiç gerek
yoktu.
İdarenin
sürekliliği esas olup,1934 senesinde zamanın Bakanlar Kurulu
tarafından alınan Ayasofya'nın müze statüsüne sokulmasına
ilişkin işlemi beğenmeyen ve Ayasofya'yı yeniden ibadete açmak
isteyen bugünkü AKP iktidarının yapması gereken;birilerine, 1934
senesinde alınan kararı yargıda iptal ettirme girişiminde
bulunmak yerine,tüm sorumluluğu,günahı ve sevabı kendi üzerine
alarak,1934 tarihli bakanlar kurulu kararını kaldırarak,bunun
yerine Ayasofya'yı yeniden ibadete açan yeni bir karar almak
olmalıydı.
Daha önceki
tarihlerde, Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasına sıcak
bakmayan ve yanıbaşında duran Sultan Ahmet Camisini dahi
dolduramıyoruz,önce onu doldurun sonra düşünelim diyerek yan
çizen ERDOĞAN,dün dündür,bugün bugündür diyerek, niyet
değiştirmiş ve azalan oylarını muhafaza edebilmek
için,Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasından medet umarak,bu
kurgu dava icat edilerek konunun hallini yargıya havale etmiş
olup,ERDOĞAN'ın emri altındaki Danıştay 10.Dairesi de, bu kurgu
ve senaryo davanın aleti olmayı kabul ederek,1934 tarihli Bakanlar
Kurulu kararının iptaline karar vererek,siyaseten çözümlenebilecek
olan sorun,yargı yoluyla çözülmüştür.
ERDOĞAN;1934
tarihli Bakanlar Kurulu kararını,aynı usullerle kaldırarak
Ayasofya'nın ibadete açılması kararına imza koymayı,Ayasofya'nın
Unesko tarafından Dünya Kültür mirası olarak kabul edilmesi
nedeniyle, özellikle dış kamuoyundan çekinerek göze alamamış,tüm
sorumluluğu Danıştay'ın üzerinde bırakmayı tercih etmiştir.
ERDOĞAN;ülkemizde
bağımsız yargı var,biz yargıya karışamayız,onun vereceği
karara saygılıyız ve uymak zorundayız diyerek işin içinden
sıyrılarak,elini yakmadan Danıştay'ı maşa yapmak suretiyle,
seçmenlerini,Atatürk düşmanı karşı devrimcileri mutlu ve mesut
etme yolunu tercih etmiştir.
Hukukta,istikrar
esastır,yasalarda her davanın bir zamanaşımı veya hak düşürücü
süreleri vardır,bir suçun,hak ihlalinin,idari işlemin yargıda
dava konusu edilebilmesi için uyulması gereken süreler vardır,aynı
konuda yargıya başvurma,hak arama yetkisi süresiz olamaz,bu
hukukta istikrarsızlık ve kaos yaratır,bu süreler dolduktan
sonra,yargıya başvurulamaz,bulunulursa reddedilir,bir yerde hukuk
istikrarı bu şekilde sağlamaktadır.
1934 tarihli
kararnamenin üzerinden 86 yıl geçmiş ve 86 yıl sonra yapılan
iptal başvurusu esastan incelenerek,işlem Danıştay 10.Dairesi
tarafından iptal edilmişitir.Bu, hukuk dışıdır,süresinde
açılmayan ve daha önce aynı konularda açılan davalar
reddedilerek kesin hüküm haline gelen aynı konu ve işlem,
Danıştay tarafından usulden reddedilmeyerek esastan incelenmiş ve
86 yıl öncesinin istikrar bulan ve aynı yargının daha önceki
kesin hükümüyle korunan işlemi, hukuka aykırı olarak iptal
edilmiştir.
Bu
nedenle,Danıştay 10.Dairesinin iptal kararı yok hükmündedir.
İdare
hukukunda istikrar prensibi mevcut olup,idarenin 1934 tarihli işlemle
aldığı Ayasofya'nın müze yapılarak ibadete kapatılması
kararı, aradan geçen 86 yıl içinde istikrar kazanmış,daha
önceden yargı denetiminden geçmiş ve artık yargı denetiminin
konusu olmaktan çıkmıştır.
Biz
avukatların,idari dava açmak için öngörülen altmış günlük
süreleri kaçırdığımızda,uyanıklık yaparak,İdari Yargılama
Usul Yasasının boşluklarından da yararlanarak,idari davaya esas
olmak üzere yeniden idareye başvuruda bulunarak yeniden altmış
günlük süre kazanma yolu da, bu işlemde kapalıdır.Aynı konuda
açılan ve reddedilerek kesinleşen ve muhkem kaziye (kesin hüküm)
haline gelen kararlar vardır.
Kimse kimseyi
kandırmasın ve uyanıklık yapmasın.
Ortada
Danıştayın maşa olarak kullanıldığı ve tüm günahların
Danıştayın üzerine yıkılacağı,sevapların da siyasi iktidar
tarafından oya tahvil etmekte kullanılacağı bir komedi ve daha
doğrusu, ülkemiz adına bir trajedi sahnelenmiş ve maşa olarak
kullanılan Danıştay'ın hukuka aykırı ve yok hükmündeki iptal
kararının ardına sığınılarak,Danıştay kararının mürekkebi
kurumadan,Danıştayın iptal kararı dayanak yapılarak ERDOĞAN
tarafından alelacele yayınlanan karar ile Ayasofya hem de manidar
bir tarih lan 24.Temmuz. 2020 Cuma günü (Lozan'ın imzalandığı
tarihte)yeniden ibadete açılacaktır.
Biz,Ayasofya'nın
ibadete açılmasına ne karşıyız ne de taraftarıyız,bizi zerre
kadar ilgilendirmemektedir.Zira,biz gerçek Müslümanız,Allaha
karşı vecibelerimizi yerine getirmek için yer seçmeyiz,oynamasını
bilmeyen gelin gibi yerim dar demeyiz.
Bizi üzen
şey,bugünkü bakanlar kurulunun; alacağı yeni bir kararla ibadete
açılabilecek olan Ayasofya'nın ,yeniden ibadete açılması için
izlenen, milleti kandıran ve milletle alay edilen,yargının da buna
alet edildiği,hukuk dışı ve çirkin yöntemdir.11/07/2020
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder