KORKAKLAR
YARGIÇ OLMAMALIDIR!
Yargıçlar,
korkak olamazlar.
Yargıc'ın
korkak olmaya hakkı yoktur.
Yargıç
korkak olmamalı, şayet korkak ise, yargıçlığı bırakmalı,
aslında, hiç yargıç olamamalıdır. Yani, yargıç
olması engellenmelidir.
Zira,
yargıç; yürürlükteki pozitif hukuk kurallarına
göre, haklı ile haksızı, doğru ile yanlışı birbirinden
ayıran ve edindiği vicdani kanaate göre, davanın
taraflarından korkmadan ve çekinmeden, tarafsız bir şekilde,
karar veren şahıstır.
Her spor
müsabakasından sonra, o müsabakaları yöneten
hakemler'in dahi, yenilen tarafından ve az da olsa, hatta yenen
tarafından ağır şekilde eleştirildiklerine tanık olmaktayız.
Yani, ister hakem olsun, ister yargıç, karar veren durumunda
olan kişileri eleştiren ve hatta tehdit eden kişi veya kişiler
daima olmaktadır ve de olacaktır.
Bu nedenle,
yargıç olmaya karar veren ve yargıç olup bu mesleği
icra edenlerin, şayet haram yememişler, görevlerini yasalara
uygun ve tarafsız olarak yapmışlarsa, kimseden korkmalarına gerek
olmadığı gibi, korkmaya hakları da yoktur. Zaten, korkunun ecele
faydası da bulunmamaktadır.
Bunları
niçin yazdık?
Meclis Darbe
Ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunda 28 Şubat süreciyle
ilgili olarak ifade veren Anayasa Mahkemesinden emekli, eski Anayasa
Mahkemesi Üyesi Sacit ADALI'nın, komisyona verdiği ifadesinde;
“Yargı brifingine korkumdan katıldım” şeklindeki, korku ifade
eden beyanları nedeniyle.
Görevde
iken, 12 Mart,12 Eylül gibi muhtıra ve darbeleri yaşamış
olan ve Ankara'nın göbeğinde, Türkiye Cumhuriyetinin
Başkentinde Anayasa Mahkemesi gibi, en üst düzey yüksek
mahkemede, yine en üst düzey yasal teminatlar zırhına
sarılı olarak yargıçlık yapan Sayın Sacit ADALI, 28 Şubat
sürecinde askerden korktuğunu ve bu nedenle Genelkurmayda
düzenlenen yargı brifingine katıldığını, yani korkudan
katılmak zorunda kaldığını beyan etmektedir.
Sacit
ADALI'nın beyanlarının ilgili bölümünü, bir
gazetemize atfen, tırnak içinde aynen alıyoruz. Sayın ADALI
diyor ki; “ İnsanlar gerçekten pasifize edilmişti. En son
brifing verilmesi hadisesine ben de katıldım. Utanarak ve
sıkılarak ifade edeyim ki, korktuğum için katıldım. Kimse
bana, şöyle böyle yap demedi, davet gelmedi ama, öyle
atmosfer yaratılmıştı ki, sizi yönlendiriyorlar, sizin nasıl
hareket edeceğinizi biçimlendiriyorlar. O kadar psikolojik
baskı uygulandı. Brifing tam bir toplum mühendisliğidir.”
Anayasa
Mahkemesi üyesi olan ve hakkında işlem yapılabilmesi bir sürü
yasal güvenceye bağlı bulunan Sacit ADALI'nın, korku
açıklayan bu beyanlarının, gerçeği yansıtan
tarafsız ve doğru beyanlar olduğuna kim inanır?
Sayın
ADALI, davetli dahi olmadığını beyan ettiği Genelkurmaydaki
yargı brifingine, davetsiz misafir olarak, korkudan katıldığını
beyan etmeden hemen önce, utancını bildirmektedir. ADALI'nın,
komisyon önünde verdiği, yanlı, çelişkili ve
tutarsız beyanları, onun adına, gerçekten utanılacak,
utanç verici beyanlardır.
Emeklilik
hakkını almamış olan ve Anayasa Mahkemesi Üyesine nazaran
teminattan yoksun Çemişgezek yargıcı; emeklilik hakkını
almış olan Sayın ADALI kadar teminata sahip olmadığı halde,
yokluk ve kötü koşullar altında korkmadan ve yılmadan
yargıçlık görevini yapacak, Sayın ADALI ise; 28 Şubat
sürecinde, asker tarafından, kendisine, şöyle yap, böyle
yap şeklinde hiçbir talimat verilmediği, görevini
icrada kendisine hiçbir baskı yapılmadığı, en önemlisi
de, davet dahi edilmediği, kolundan çekilip zorla
götürülmediği halde, kendi vehim ve korkaklığı
yüzünden, durumdan vazife çıkararak, davetsiz
misafir sıfatıyla Genelkurmayda verilen brifinge, tıpış tıpış
gidip katılacak ve yıllar sonra çağrıldığı darbeleri
araştırma komisyonunun önünde ise; topluma uygulanan
psikolojik baskı nedeniyle kendisinin de korktuğunu ve brifinge
katılmak zorunda kaldığını, neyse ki, utanmadan değil de,
utanarak beyan edecek.
ADALI'nın
bu utanç verici (utanç verici olduğunu, utandığını
kendisi beyan ediyor) taraflı beyanlarına, AKP ve yandaşları
inansa da, biz ve aklı selim sahibi halkımız asla inanmayacaktır.
Eski
Anayasa Mahkemesi Üyesi Sayın Sacit ADALI; komisyonda ifade
verirken, 28 Şubat sürecinde uygulandığını ve kendisinin de
korktuğunu dile getirdiği psikolojik baskı sonucunda, yasalara ve
vicdani kanaatine ters düşse de, korkarak, yasa dışı bir
karara imza atmak zorunda kaldığını ve bu nedenle vicdan azabı
içinde bulunduğunu, örnek vererek açıklamış
mıdır? Merak ediyoruz doğrusu.
Öyle
ya, kendisine şöyle karar vereceksin, böyle karar
vereceksin diye talimat verilmediğini, ancak, topluma uygulanan
psikolojik baskı sonunda, kendisinin de korkarak, davetli dahi
olmadığı Genelkurmayda düzenlenen yargı brifingine katılmak
zorunda kaldığını beyan eden ADALI'nın, bu korku altında,
yasalara ve kendi vicdani kanaatine aykırı olan bazı kararlara,
muhalefet şerhi koymadan, imza atmak zorunda kalması gerekmez
miydi?
Oysa ki,
Sayın ADALI, davet edilmediği halde, Genelkurmayda düzenlenen
yargı brifingine korkarak katılmak zorunda kaldığını beyan
etmesine rağmen, bizim bildiğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla,
üye olarak katıldığı Anayasa Mahkemesinin kararlarına,
aslanlar gibi mücadele ederek, korkularını bir kenara
bırakarak, hiç korkmadan cesur bir şekilde, kendi dünya
ve siyasal görüşleriyle örtüşen imzaları
atabilmiş veya muhalefet şerhlerini koyabilmiştir.
Biz
tekrar soruyoruz, kendi beyanına göre, Sayın ADALI'nın çizmiş
bulunduğu; davetlisi dahi olmadığı halde, durumdan vazife
çıkararak, korkudan brifinge katılan bir yargıç
profili ile bazı askeri ve sivil çevrelerin hoşlarına
gitmese de, kendi dünya ve siyasal görüşleri ve dini
inançları ile örtüşen kararlara ve muhalefet
şerhlerine ise; aslanlar gibi, korkusuzca imza atabilen diğer
yargıç profili, birbiriyle çelişmiyor mu,
birbirleriyle çelişen iki ayrı yargıç profili çizen
Sayın ADALI; komisyon önündeki beyanlarıyla, bir yerde,
komisyon üyelerini ve halkımızı yanıltmıyor mu?
12.Ekim.2012
Güner
YİĞİTBAŞI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder