12 Ekim 2012 Cuma

KORKAKLAR YARGIÇ OLMAMALIDIR!

KORKAKLAR YARGIÇ OLMAMALIDIR!


Yargıçlar, korkak olamazlar.

Yargıc'ın korkak olmaya hakkı yoktur.

Yargıç korkak olmamalı, şayet korkak ise, yargıçlığı bırakmalı, aslında, hiç yargıç olamamalıdır. Yani, yargıç olması engellenmelidir.

Zira, yargıç; yürürlükteki pozitif hukuk kurallarına göre, haklı ile haksızı, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran ve edindiği vicdani kanaate göre, davanın taraflarından korkmadan ve çekinmeden, tarafsız bir şekilde, karar veren şahıstır.

Her spor müsabakasından sonra, o müsabakaları yöneten hakemler'in dahi, yenilen tarafından ve az da olsa, hatta yenen tarafından ağır şekilde eleştirildiklerine tanık olmaktayız. Yani, ister hakem olsun, ister yargıç, karar veren durumunda olan kişileri eleştiren ve hatta tehdit eden kişi veya kişiler daima olmaktadır ve de olacaktır.

Bu nedenle, yargıç olmaya karar veren ve yargıç olup bu mesleği icra edenlerin, şayet haram yememişler, görevlerini yasalara uygun ve tarafsız olarak yapmışlarsa, kimseden korkmalarına gerek olmadığı gibi, korkmaya hakları da yoktur. Zaten, korkunun ecele faydası da bulunmamaktadır.

Bunları niçin yazdık?

Meclis Darbe Ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunda 28 Şubat süreciyle ilgili olarak ifade veren Anayasa Mahkemesinden emekli, eski Anayasa Mahkemesi Üyesi Sacit ADALI'nın, komisyona verdiği ifadesinde; “Yargı brifingine korkumdan katıldım” şeklindeki, korku ifade eden beyanları nedeniyle.

Görevde iken, 12 Mart,12 Eylül gibi muhtıra ve darbeleri yaşamış olan ve Ankara'nın göbeğinde, Türkiye Cumhuriyetinin Başkentinde Anayasa Mahkemesi gibi, en üst düzey yüksek mahkemede, yine en üst düzey yasal teminatlar zırhına sarılı olarak yargıçlık yapan Sayın Sacit ADALI, 28 Şubat sürecinde askerden korktuğunu ve bu nedenle Genelkurmayda düzenlenen yargı brifingine katıldığını, yani korkudan katılmak zorunda kaldığını beyan etmektedir.

Sacit ADALI'nın beyanlarının ilgili bölümünü, bir gazetemize atfen, tırnak içinde aynen alıyoruz. Sayın ADALI diyor ki; “ İnsanlar gerçekten pasifize edilmişti. En son brifing verilmesi hadisesine ben de katıldım. Utanarak ve sıkılarak ifade edeyim ki, korktuğum için katıldım. Kimse bana, şöyle böyle yap demedi, davet gelmedi ama, öyle atmosfer yaratılmıştı ki, sizi yönlendiriyorlar, sizin nasıl hareket edeceğinizi biçimlendiriyorlar. O kadar psikolojik baskı uygulandı. Brifing tam bir toplum mühendisliğidir.”

Anayasa Mahkemesi üyesi olan ve hakkında işlem yapılabilmesi bir sürü yasal güvenceye bağlı bulunan Sacit ADALI'nın, korku açıklayan bu beyanlarının, gerçeği yansıtan tarafsız ve doğru beyanlar olduğuna kim inanır?

Sayın ADALI, davetli dahi olmadığını beyan ettiği Genelkurmaydaki yargı brifingine, davetsiz misafir olarak, korkudan katıldığını beyan etmeden hemen önce, utancını bildirmektedir. ADALI'nın, komisyon önünde verdiği, yanlı, çelişkili ve tutarsız beyanları, onun adına, gerçekten utanılacak, utanç verici beyanlardır.

Emeklilik hakkını almamış olan ve Anayasa Mahkemesi Üyesine nazaran teminattan yoksun Çemişgezek yargıcı; emeklilik hakkını almış olan Sayın ADALI kadar teminata sahip olmadığı halde, yokluk ve kötü koşullar altında korkmadan ve yılmadan yargıçlık görevini yapacak, Sayın ADALI ise; 28 Şubat sürecinde, asker tarafından, kendisine, şöyle yap, böyle yap şeklinde hiçbir talimat verilmediği, görevini icrada kendisine hiçbir baskı yapılmadığı, en önemlisi de, davet dahi edilmediği, kolundan çekilip zorla götürülmediği halde, kendi vehim ve korkaklığı yüzünden, durumdan vazife çıkararak, davetsiz misafir sıfatıyla Genelkurmayda verilen brifinge, tıpış tıpış gidip katılacak ve yıllar sonra çağrıldığı darbeleri araştırma komisyonunun önünde ise; topluma uygulanan psikolojik baskı nedeniyle kendisinin de korktuğunu ve brifinge katılmak zorunda kaldığını, neyse ki, utanmadan değil de, utanarak beyan edecek.

ADALI'nın bu utanç verici (utanç verici olduğunu, utandığını kendisi beyan ediyor) taraflı beyanlarına, AKP ve yandaşları inansa da, biz ve aklı selim sahibi halkımız asla inanmayacaktır.

Eski Anayasa Mahkemesi Üyesi Sayın Sacit ADALI; komisyonda ifade verirken, 28 Şubat sürecinde uygulandığını ve kendisinin de korktuğunu dile getirdiği psikolojik baskı sonucunda, yasalara ve vicdani kanaatine ters düşse de, korkarak, yasa dışı bir karara imza atmak zorunda kaldığını ve bu nedenle vicdan azabı içinde bulunduğunu, örnek vererek açıklamış mıdır? Merak ediyoruz doğrusu.

Öyle ya, kendisine şöyle karar vereceksin, böyle karar vereceksin diye talimat verilmediğini, ancak, topluma uygulanan psikolojik baskı sonunda, kendisinin de korkarak, davetli dahi olmadığı Genelkurmayda düzenlenen yargı brifingine katılmak zorunda kaldığını beyan eden ADALI'nın, bu korku altında, yasalara ve kendi vicdani kanaatine aykırı olan bazı kararlara, muhalefet şerhi koymadan, imza atmak zorunda kalması gerekmez miydi?

Oysa ki, Sayın ADALI, davet edilmediği halde, Genelkurmayda düzenlenen yargı brifingine korkarak katılmak zorunda kaldığını beyan etmesine rağmen, bizim bildiğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla, üye olarak katıldığı Anayasa Mahkemesinin kararlarına, aslanlar gibi mücadele ederek, korkularını bir kenara bırakarak, hiç korkmadan cesur bir şekilde, kendi dünya ve siyasal görüşleriyle örtüşen imzaları atabilmiş veya muhalefet şerhlerini koyabilmiştir.

Biz tekrar soruyoruz, kendi beyanına göre, Sayın ADALI'nın çizmiş bulunduğu; davetlisi dahi olmadığı halde, durumdan vazife çıkararak, korkudan brifinge katılan bir yargıç profili ile bazı askeri ve sivil çevrelerin hoşlarına gitmese de, kendi dünya ve siyasal görüşleri ve dini inançları ile örtüşen kararlara ve muhalefet şerhlerine ise; aslanlar gibi, korkusuzca imza atabilen diğer yargıç profili, birbiriyle çelişmiyor mu, birbirleriyle çelişen iki ayrı yargıç profili çizen Sayın ADALI; komisyon önündeki beyanlarıyla, bir yerde, komisyon üyelerini ve halkımızı yanıltmıyor mu? 12.Ekim.2012


Güner YİĞİTBAŞI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder