“Anlayana
sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” sözünde yer alan
anlamayanların çoğunlukta oldukları ülkemizde,son sekiz sene
içinde, ülkesini seven duyarlı bir aydın olarak, hukuk bilgi ve
birikimimizden de yararlanarak, değerli halkımızı aydınlatmak
düşüncesiyle amatörce yazıp sosyal paylaşım ve internet
sitelerinde yayınladığımız yazılarımız, herbiri üç yüzer
sayfadan, beş ayrı kitap oluşturacak şekilde sekiz yüzü aşmış
olup, ülkemizin içinde bulunduğu ve giderek daha da kötüleşen
durumuna baktıkça, inanın, içimizdeki yazma ve bu yolla halkımızı
aydınlatma şevki sönme aşamasına gelmiş ve bu pazar günü yeni
bir yazı yazmak için bilgisayarımızın başına oturmamıza
rağmen, gönlümüz yeni bir yazı yazmak istememiş ve elimiz
klavyelere gitmemiştir.
Bu nedenle,
tarihten bir yaprak açarak,önceden bugünleri görüp 11.07.2014
tarihinde kaleme alarak yayınladığımız,“ATMA RECEP DİN
KARDEŞİYİZ” başlıklı yazımıza aşağıda aynen yer veriyor
ve sizlere iyi pazarlar diliyoruz.10/01/2016 G.Y.
Atma Recep
Din Kardeşiyiz!
Erdoğan; bugün
(11/07/2014) kırk beş dakika rötarla ve bazı ünlü sanatçılarla,
devlet ihalelerinde çalışan baretli işçilerin dayatma ile
katıldıkları görkemli bir törenle, Cumhurbaşkanlığı seçim
vizyon belgesini açıkladı.
Konuşmasının
başını dinledik, baktık değişen hiçbir bir şey yok.
Yine atıyor
tutuyor, kendisini ve yaptıklarını övüyor,Türkiye Cumhuriyetini
E.Ö ve E.S olarak, yani Erdoğandan önce ve Erdoğandan sonra olmak
üzere, iki döneme ayırıyor, E.Ö dönemini; oy kaygısıyla,
Menderes ve Özal'ı lütfen ayrık tutarak yerden yere vuruyor, E.S.
Dönemini ise; adeta göklere çıkarıyor, ağzına zerre kadar
yakışmayan, demokrasi, hak ve özgürlükleri geliştirdiklerini,
Devleti arka planda tuttuklarını, milleti ise öne çıkararak
millete öncelik verdiklerini, CHP'nin ikinci Dünya savaşından
sonra değişimi yakalamak yerine, ikinci Dünya harbinde yerle bir
olmuş olmalarına rağmen, değişimi yakalayarak ülkelerini
kalkındıran başta Almanya olmak üzere, Japonya ve diğer
devletleri sadece seyrettiğini açıklıyor.
Türkiyenin
değişimi yakalamasının önündeki en büyük engel olan
politikaya alet edilen din faktörünü ve o çok sevdiği, yeni
nesli imam zihniyeti ile yetiştirmeyi hedeflediği, değişimin
önündeki yegane engel olan imam hatip okullarının büyük
savunucusu olduğunu unutuyor ve içine düştüğü büyük
çelişkiyi göremiyordu.
Gavur icadı
diyerek, aydınlanmanın öncüsü büyük icat matbaayı, asırlarca
ülkeye sokmayan ve bu yüzden geri kalan ve bilgi toplumu olamayan
Osmanlının ve Osmanlı zihniyetinin, günümüzde yegane
savunucusunun kendisi olduğunu unutuyordu.
İstanbul
halkına Gezi Parkına girmeyi dahi yasaklayan, bu parka girmek
isteyen vatandaşlarının üzerlerine, tomalarla, tazyikli sularla,
biber gazıyla ve hatta silahla güvenlik güçlerini salan ve
onların millete karşı kullandıkları orantısısz güç nedeniyle
güvenlik güçlerini ikramiye ile ödüllendiren ve onları tarih
yazmakla taçlandıran Tayyip Bey; o ağzına hiç yakışmayan, hak,
özgürlük ve demokrasi kelimelerini sıkça telaffuz ettikçe,
afakanlar basıyordu.Sonunda daha fazla dayanamadık ve televizyonu
kapatmak zorunda kaldık.
Tayyip Beyin
konuşmasını izleyen ve onu hiç tanımayan bir yabancı, bol bol
mağduriyet edebiyatı yapan Tayyip Bey'i, on iki yıllık Başbakan
değil, ana muhalefet partisinin lideri sanacaktı.
Darbelerle
darbecilere karşıymış havası vermesine rağmen, darbeciler
tarafından yapılan 1982 Anayasasının, en başta %10 luk seçim
barajı ve milletvekilliği dokunulmazlığı olmak üzere,
antidemokratik hükümlerini çok beğenen ve bunları
değiştirmemekte direnen Tayyip Bey; sanki, sembolik bir makam olan
ve vatan hainliği dışında bir sorumluluğu bulunmayan
Cumhurbaşkanı adayı değil de, on iki yıldır ülkeyi büyük
yetkilerle yöneten ve bu ülke için yapacaklarını bu on iki
yıllık uzun dönemde yapıp bitirmiş olması gereken Başbakanlık
makamına ilk kez talip olan hizmet etmeye aç, çiçeği burnunda
bir politikacı görüntüsü vermeye çalışıyordu.
Tayyip Bey;
Usulen, Cumhurbaşkanını üç erkten birinin içinde zikretmek
zorunda kalan Anayasanın 8. maddesinde yer alan (Tayyip Bey'in
dediği gibi,104. Madde de değil),
“
Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilir.” hükmüne dayanarak,
Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde,
Başbakanlık görevini de fiilen yürütmeye devam edeceğinin
sinyalini veriyordu. Bir maddesini, Cumhurbaşkanının, yürütmenin,
yani icranın başı olduğuna ve Cumhurbaşkanı seçildikten sonra
da, fiili Başbakanlık yapacağına referans yaptığı Anayasaya
gerçekten saygılı olması gerekn bir kişi olarak, Anayasa gereği,
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, partisi ile ilişiğini kesmek
ve tarafsız kalmak mecburiyetinde olduğunu kulak arkası yapıyordu.
Recep Bey'e
soruyoruz, kardeşim, sen, icrayı, yani yürütmeyi seviyorsan,
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da, yan gelerek yatmak
istemiyorsan, niçin Cumhurbaşkanı olmak istiyorsun, Başbakanlık
sana batıyor mu, yoksa bizim bilmediğimiz, ancak çok iyi bir
şekilde tahmin ettiğimiz bazı gizli niyetlerin mi var, kendine
sorumsuzluk zırhı, güvenli bir liman mı elde etmek
istiyorsun,Başbakan iken tam olarak yapamadığın, Anayasa
Mahkemesi ile diğer yüksek yargı organlarına hakim atama yetkine
dayanarak, sana köstek olduğuna inandığın, en başta Anayasa
Yargısı olmak üzere, tüm yüksek yargıyı yeniden dizayn ederek,
yasama organından sonra, yargı organını da kendi buyruğun altına
alarak gizli ajandanı uygulamaya koymak mı istiyorsun?
Recep Bey;
şayet, Cumhurbaşkanı seçilirseniz (Allah korusun), Anayasa
tamamen rafa kaldırılacağından, Türkiye Cumhuriyeti, sayenizde,
İngiltereden sonra yazılı bir Anayasaya sahip olmayan ikinci ülke
olma şerefine kavuşacaktır!11/07/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu
Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder