Bugünün mana
ve önemini izah etmek amacıyla, 07/03/2012 tarihinde kaleme alıp
yayınladığımız ve halen güncelliğini koruyan, “Bugünkü
Haliyle İmam Hatip Liseleri Ve Öğretim Birliği Yasası”
başlıklı
yazımızı, bazı bölümlerini
atlayarak, tırnak içinde, aşağıda aynen yayınlıyoruz.
“Başbakan,
boşuna mı dindar bir gençlik yetiştireceğiz diyor.
Bu sözlerinden
hemen sonra da, eğitim sisteminde reform yapacağız bahanesiyle,
4+4+4 formülü ortaya atılıyor ve İmam Hatip Liselerinin orta
bölümlerinin önü açılmak isteniyor.
AKP Genel
Başkanı ve Başbakan; 28.Şubat sürecinin yıl dönümü
münasebetiyle yaptığı konuşmalarında, 28.Şubat mağduru
olduklarını, 28.Şubatın, kendisinin de ilim ve feyiz aldığı
(!) İmam Hatip Liselerinin orta bölümlerinin sonunu getirdiğini
belirterek, 28.Şubat hareketini bu yönüyle eleştiriyor.
Kendince haksız
da sayılmaz tabi, laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı
haline geldiği Anayasa Mahkemesinin kararıyla sabit olan AKP' nin,
kendilerinin arka bahçesi konumundaki İmam Hatip Liselerini
savunmasından doğal başka bir şey olamaz.
AKP lideri ve
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN, haksızlık yapmayalım, tıpkı
kendisinden önceki çoğu Başbakan gibi, yürürlüğe girişinin
yıl dönümünü geçtiğimiz 3.Mart gününde idrak ettiğimiz,
Anayasamızın 174. maddesinde devrim yasası olarak kabul edilen ve
koruma altına alınan, ülkemizin laik eğitime geçmesini sağlayan
ÖĞRETİM BİRLİĞİ (TEVHİD-İ TEDRİSAT) YASASINI görmezlikten
geliyor.
Oysa ki; Öğretim Birliği
Yasamızın da, diğer devrim yasalarımız gibi, Türk toplumunu,
çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye
Cumhuriyetinin laik niteliğini koruma amacını güden bir devrim
yasası olduğu, Anayasanın 174.maddesinde açıkça belirtilmiştir.
Anayasamızın, devrim
yasalarını koruma altına aldığı 174.maddesi; Anayasanın hiçbir
hükmünün; Öğretim Birliği Yasasının yürürlükte bulunan
hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılıp
yorumlanamayacağını açıkça hüküm altına almıştır.
Bir devrim yasası olan
3.3.1340 tarih ve 430 sayılı Öğretim Birliği yasası ile dini
eğitim ve öğretime son verilerek, laik eğitim ve öğretim
düzenine geçilmiş ve eğitim ve öğretimde birlik sağlanmıştır.
Öğretim
Birliği Yasasının;
1.maddesi
ile Türkiye dahilindeki bütün ilim ve
öğrenim müesseseleri Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış,
2.maddesi
ile Şer’ iye ve Evkaf Vekaleti veyahut
hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve
mektepler,Milli Eğitim Bakanlığına devir ve bağlanmış olup,
4.maddesi
ile de,Milli Eğitim Bakanlığının, yüksek
din uzmanları yetiştirmek üzere, üniversitede bir ilahiyat
fakültesi kurması, imamlık ve hatiplik gibi din hizmetlerinin
ifasıyla görevli memurların yetiştirilmesi için ayrı mektepler
açması öngörülerek, dini
eğitim ve öğretim; yüksek din
uzmanları ile imamlık ve hatiplik gibi din hizmetlerinin ifasıyla
görevli memurların yetiştirilmesi amacıyla ve bu amaç ve
ihtiyaçla sınırlı sayıda açılacak olan, ilahiyat fakültesi ve
bir meslek okulu olan imam hatip okullarıyla sınırlı tutulmuş ve
bu şekilde, Türk toplumunun, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne
çıkması ve laik devlet düzenine kavuşmasının önündeki
engellerin kaldırılması amaçlanmıştır.
Üzülerek söylemek
gerekirse; dini eğitim ve öğretimi kaldırarak, eğitim ve
öğretimi laik hale getiren ve Türkiye Cumhuriyetinin laik
niteliğini korumak amacı taşıyan Öğretim Birliği Yasası,
gelmiş geçmiş çoğu politikacılarımız tarafından, din
siyasete alet edilerek, amacı doğrultusunda uygulanamamıştır.
Bu
nedenle, en başta Sayın ERDOĞAN olmak üzere,
politikacılarımız'ın, 28.Şubat hareketini, imam hatip
liselerinin önünü tıkadı gerekçesiyle suçlamaya, vicdanen ve
de yasal olarak hakları yoktur.
Gerçekten, bugün
ülkemizdeki imam hatip liselerinin ve mezunlarının sayılarına
bakıldığında, bu sayının, imamlık ve hatiplik gibi, dini
hizmetlerin ifasıyla görevli memur ihtiyacının çok üzerinde
olduğu görülecektir. İmam hatip lisesi mezunlarının tümünün,
din hizmetlerinde çalışmadıkları, İslam dininin kurallarına
göre, imam ve hatip gibi, bayan din hizmeti görevlisi olmadığı
halde, kız çocuklarının devam etmeleri için, ayrıca kız imam
hatip liselerinin açıldığı da dikkate alındığında;Türkiye
Cumhuriyetinin laik bir devlet olduğuna ilişkin Anayasamızın
2.maddesine, eğitim ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılapları
doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre
yapılacağını ve bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim
yerlerinin açılamayacağına ilişkin 42.maddesine ve 430 sayılı
Öğretim Birliği Yasasının 1,2 ve 4.maddelerine aykırı bir
uygulamanın yürürlüğe sokulduğu, bütün çıplaklığı ile
görülmektedir.Tüm Anayasal ve yasal engellere rağmen, böyle bir
uygulamanın yürürlüğe sokulmasında, iyi niyet aramak, saflığın
da ötesinde, açık bir aymazlıktır.
1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Yasasının, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Hükumet
Tasarısında, “ İmam
hatip okulları, imamlık ve hatiplik gibi, din hizmetlerinin yerine
getirilmesiyle görevli kimseleri yetiştirmek üzere, Milli Eğitim
Bakanlığınca temel eğitime dayalı olarak ve yalnız erkek
öğrenciler için açılmış, ayrı meslek okullarıdır”
şeklinde bir hükme yer verilmiş iken, Türkiye Cumhuriyetinin laik
niteliğini koruma amacı güden Öğretim Birliği Yasasına
uygunluk arz eden Hükumet Tasarısındaki bu hüküm; Meclis
Milli Eğitim Komisyonunda, Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğine
ve Öğretim Birliği Yasasına aykırı olarak, tamamen
değiştirilmiş ve meclisteki görüşmeler sonunda, tasarıdaki
imam hatip okullarıyla ilgili 31.madde; imam hatip okulu olan ismi
de, ”İmam Hatip Lisesi” olarak değiştirilmek suretiyle, “İmam
hatip liseleri, imamlık, hatiplik ve kur’ an kursu öğreticiliği
gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları
yetiştirmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığınca açılan orta
öğretim sistemi içinde hem mesleğe hem yüksek öğrenime
hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır”
şekline sokulup, 32.madde olarak yasalaşmıştır.
Hükumet Tasarısındaki
maddenin, Öğretim Birliği Yasasının 4.maddesine tamamen uygun
olmasına rağmen; Mecliste
değişiklik görerek yasalaşan ve halen yürürlükte bulunan imam
hatip okullarını düzenleyen 32.maddeye göre, imam hatip
okullarının; yalnız erkek öğrencilerin değil, kız öğrencilerin
de öğrenim görebilecekleri, sadece din adamı yetiştiren meslek
okulu olma niteliğine aykırı olarak, aynı zamanda, yüksek
öğrenime hazırlayıcı programları da uygulayan genel liseler
haline getirilmeleri, Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetine
yapılmış en büyük kötülük ve ihanet olmuştur.
1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Yasasında, imam hatip liseleri ile ilgili olarak yapılan
yasal düzenlemelerin sonraki aşamalarına da bir göz atacak
olursak;
Sistemli ve sabırlı bir
şekilde, dini eğitim ve düşünce sistemi ile dinin katı dogmatik
kurallarına göre yetiştirilmiş kadrolar oluşturup, bu kadroları,
devletin üst düzey bürokrasi mevkilerinde görevlendirip
yetkilendirmek suretiyle, özledikleri, dini esaslara dayalı düzeni
kolaylıkla kurmayı amaçlayan kökten dinci çevreler;
İmam hatip lisesi
öğrencilerinin, sadece branşları ile ilgili yüksek öğrenim
kurumlarında öğrenim görmelerini de yeterli bulmayarak, Milli
Eğitim Temel Yasasının 31.maddesinde yer alan, “Orta öğretimin
hem mesleğe hem de yüksek öğretime hazırlayan programlarını
bitiren öğrencilere, yetiştirildikleri yönde, üniversitelere,
akademilere ve yüksek okullara girmek için aday hakkı tanınır”
şeklindeki hükmünü, siyasal yandaşlarının yardımıyla,
16.6.1983 tarih ve 2842 sayılı yasayla, ”Lise ve dengi okulları
bitirenler, yüksek öğretim kurumlarına girmek için aday olmaya
hak kazanır” şeklinde değiştirterek,İmam
hatip lisesi mezunlarına, sınırlı olarak, sadece,
yetiştirildikleri yönde yüksek öğrenim yapmaları imkanının
tanınması ile aralanan kapı, ardına kadar açılmış ve İmam
Hatip Lisesi mezunlarına da, tüm dallarda üniversitelere,
akademilere ve yüksek okullara girme hakkı tanınmak suretiyle,
Öğretim Birliği Yasasının 4.maddesine göre, sadece din adamı
yetiştiren bir meslek okulu olan imam hatip okulları, meslek okulu
olma özelliklerini tamamen yitirerek, her dalda yüksek öğrenime
aday öğrenci yetiştiren bir öğretim kurumu haline getirilmekle,
Anayasamızın laiklik ilkesi ve Öğretim Birliği Yasası açıkça
ihlal edilmiştir.
28.Şubat
sürecinde; bugünkü haliyle Anayasanın 174 ve Öğretim Birliği
Yasasının 4. maddelerine aykırı olan İmam Hatip Liselerinin orta
bölümlerine son vermek amacıyla, ilk öğretimde zorunlu sekiz
yıllık eğitime geçilmesi, İmam hatip lisesi mezunlarının,
yukarıda belirttiğimiz sakıncalar dikkate alınarak, alanları
dışındaki üniversitelere girmelerinin zorlaştırılması
amacıyla, üniversitelere girişte kendilerine uygulanan
katsayılarının azaltılması yoluna gidilmesi, Anayasamızın 174.
maddesine göre bir devrin yasası olan ve Anayasa tarafından koruma
altına alınmış bulunan Öğretim Birliği Yasasına aykırı
uygulamalara son veren yasal ve Anayasal uygulamalar olup, Anayasaya
bağlılık yemini etmiş bulunan AKP Genel Başkanı ve Başbakan
ERDOĞAN'ın ve seçilmiş tüm milletvekillerinin, 28.Şubat
sürecinin İmam Hatip Liselerine yönelik uygulamalarını
eleştirmeye, hakları ve yetkileri bulunmamaktadır. 07.03.2012”
Son
söz;
Ülkeyi,hatalı Ortadoğu politikası nedeniyle Suriye
bataklığına sokan,ülkenin hiçbir sorununa çözüm
getiremeyen,ülke kaynaklarını çarçur eden,iş başındaki AKP
iktidarının;on altı yıllık iktidarına ve tüm bu
başarısızlıklarına rağmen, bugün hala en kuvvetli iktidar
adayı olması, boşuna mı sanıyorsunuz. Laiklik karşıtı dini
eğitim ile yetiştirilen ve politikacıların dini istismarlarıyla
uyutulmaya çalışılan halkımızdan, daha ne bekleyebilirsiniz ki?
03/03/2018
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu