17 Kasım 2012 Cumartesi

GAZZE FATİHLİĞİNDEN ESER KALMAMIŞ


İsrail'in, Gazze'ye yaptığı vahşi füze saldırılarını, televizyonlardan ibretle ve büyük bir üzüntü içinde izliyoruz.

Gazze' ye yapılan İsrail saldırısı üzerine, bu saldırıya karşı nasıl bir tutum sergileyeceği merak edilen ve objektiflerin kendisine yöneleceği ilk akla gelen kişi, tahmin ettiğiniz gibi, Gazze fatihi Tayyip Bey olmalıydı. Nitekim öyle de oldu.

Televizyonlarda boy gösteren ve saldırı hakkında görüşü sorulan Tayyip Bey'de, sergilediği görüntüsüne ve beyanlarına baktığımızda, Gazze fatihliğinden eser kalmamıştı.

Nerede, o geçmişte kalan, van minit çıkışı?

Van minit'den eser yok.

Van minit'i ara da bulasın.

Nerede o kendinden emin ve rahat, kendine güvenen insan görüntüsü ve kükreyen ses?

Dün ve bugün televizyonlardan izliyoruz, üzgün ve ürkek bir surat ve çok cılız bir ses tonu.

Saldırgan İsrail Hükumetini kastederek,“İlişkimiz yok” demekle yetiniyor, yani, ateşkes için, İsrail ile Gazze arasında ara buluculuk yapma konusundaki aczini ve iflasını açıklıyor, topu Birleşmiş Milletlere atarak, ilaveten de, Obama ve Putin ile telefonla görüşeceğini dile getirebiliyor.

Bizim dikkatimizi çekti, Obama ile telefonla görüşeceğim dedikten sonra, bir randevu ayarlamasından bahsetmediği halde, Putin ile yapacağı telefon görüşmesi için, ilgililerin randevu ayarladıklarından bahsediyor.

Acaba diyoruz, Obama ile çat kapı görüşebildiği halde, bugünlerde, Putin ile aralarındaki samimiyette, çat kapı görüşebilmelerine engel olan bir azalma mı oldu diye düşünüyoruz.

Öyle ya, Putin'in; kendisi tarafından desteklenen Suriyedeki Esad rejiminin bir an önce devrilmesini isteyen ve bunun için Suriye'deki iç savaşta, açıkça ve fiilen muhaliflerin safında yer alarak, her konuda onları destekleyen Tayyip Bey'e tavır alması, çok doğal.

Neyse, biz dedikoduları bir kenara bırakarak, asıl konumuza devam edelim.

Tayyip Bey'in, İsrail'in Gazze'ye yönelik füze saldırısı üzerine düşmüş bulunduğu çaresizlik içeren görüntüsüne baktığımızda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk' ün büyüklüğünü bir kez daha anlamış olduk.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, boşuna, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” dememiş.

Keskin sirkenin küpüne zarar vereceği sözü de boşuna söylenmemiş.

Tayyip Bey; dış politikada, hislerle,duygularla,dini inanışlarla,bazı dış güçlerin dolduruşlarıyla hareket edilmesinin yerine, hislerden duygulardan, dış etkenlerden ve dini inanışlardan arınmış, barışçı, akılcı, faydacı, gerçekçi ve ilerideki günlerde bir takım riskleri oluşturmayacak politikalar izlenmesinin gerekliliğini zamanında anlamış olmalıydı.

Mavi Marmara Gemisi gerilimi yüzünden, İsrail ile hiç gereği yokken bir sürtüşmeye girilerek, diplomatik ilişkinin kesilmesi, pire için yorgan yakmak anlamına gelecek kadar, büyük bir dış politika hatasıdır.

Bu yüzden, İsrail ile diplomatik ilişkilerimiz koptuğu gibi, Mavi Marmara Gemisinde öldürülen yurttaşlarımız için, artık o aşamada, haklı olarak, İsrail Hükumetinden beklediğimiz özür' ün de karşılanmamış olması nedeniyle, maalesef, ülkemiz, küçük de düşürülmüştür.

Suriye konusuna gelince, muhaliflerin yanında fiilen taraf olmamız, Suriye Devleti ile de diplomatik ilişkimizi sonlandırarak, ülkemizi savaşın içine girme riskiyle yüz yüze getirdiği gibi, bölgedeki etkinliğimize ve saygınlığımıza gölge düşürmüş ve ekonomik olarak da, büyük kayıplara uğramamıza neden olmuştur.

Umarız, dış politikada yapılan yanlışlar ve bu nedenle uğradığımız kayıplar, Atatürk'ün, Yurtta Sulh Cihanda Sulh düsturuna uygun, hislerden, duygulardan, dini inanışlardan ve dış etkilerden arınmış, sulh' e yönelik, tarafsız, akılcı ve gerçekçi dış politikalara dönüşümüzün itici gücü olur.17/Kasım/2012


Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder