22 Kasım 2013 Cuma

LAİK DEMOKRASİ HADDİNİ BİLME REJİMİDİR

Laiklik karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı haline geldiği Anayasa Mahkemesinin kararı ile tescillenmiş bulunan AKP'nin, Anayasa Mahkemesinin bu kararını doğrular şekilde ve giderek artan bir tempoda, laiklik karşıtı, laik sosyal yaşama ve özel hayata müdahale eden dayatmacı eylem,faaliyet ve söylemlerine devam ettiğini, üzülerek ve endişe duyarak görmekteyiz.

Demokrasiyi, sadece, sandıktan çıkarak iş başına gelmeye indirgeyen, seçimle iş başına geldikten sonra, kendi dini inançlarının, özel ve sosyal yaşama ilişkin katı kurallarını, dayatmacı bir şekilde, tüm topluma benimsetme amacına yönelik her türlü idari ve yasal düzenlemeyi yapabileceklerini kendilerine hak sayan AKP iktidarı, gün geçmiyor ki, sürpriz çıkışlarla, sürekli medeni ve laik devlet düzenine müdahale anlamına gelen söylemlerine bir yenisini ekliyor.

Demokrasilerde, iş başına gelecek olan siyasal iktidarlar; yapılacak olan domokratik ve hür seçimlerle sandıkta belirlenirler, ancak, iktidar güçlerini, halkının çoğunluğunun tercihlerine uygun düşse ve onlara hoş gelse de, her istedikleri kararları alma ve uygulamaya koyma şeklinde kullanma hak ve yetkisine sahip değildirler.

Siyasal iktidarların iktidar yetkileri, Anayasada yer alan kural ve ilkelerle hudutları çizilmiş bulunan bir alan ile sınırlı olup, siyasal iktidarların bu alanın dışına çıkan söylem,eylem ve uygulamaları, demokrasinin himayesi altında değildir, bu eylem ve söylemler, gayri meşru ve hukuk dışıdır. Bu hukuk dışılık ve gayri meşruluk, iktidarın devamı süresince karşılıksız kalsa da, siyasal iktidarlar, ileride bunun hesabını vermek zorunda kalacaklarının bilinci içinde, hadlerini bilmek ve kendilerini, Anayasal ve meşru alan içinde kalacak şekilde kontrol etmek zorundadırlar.

Demokrasiler;seçimlerle iş başına gelseler dahi, siyasal iktidarların, Anayasal yetki sınırları dışına çıkamama, seçmen, şu veya bu nedenle, iktidara haddini bildirme kabiliyetinden ve olgunluğundan yoksun olsa dahi, iktidarların, kendi kendilerine, hadlerini, Anayasal yetki sınırlarını ve çizmeyi aşmamak mecburiyetinde olduklarını bilebildikleri saygın ve kırılgan rejimlerdir.

Bu nedenle, Anayasalar; siyasal iktidarların yasal ve meşru iktidar sınırlarını belirlemek ve halkın bir kesimini, kendi dini inançlarına uyduğu gerekçesiyle, ziyadesiyle memnun etse dahi, siyasal iktidarların Anayasal devlet düzenine ters düşen keyfi uygulamalarına engel olmak için vardır.

Tüm bu gerçeklere rağmen, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Bey'in, kız ve erkek öğrenci evlerine yönelik, kişilerin özel hayatlarına ve yaşam tarzlarına müdahale eden beyan ve dayatmalarının toplumdaki tartışması henüz sürerken, bu defa, AKP iktidarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili koltuğunda oturan üst düzey bir milletvekili Sadık YAKUT sahneye çıkıyor ve Çocuk Hakları Toplantısı'nda kız ve erkek öğrencilerin karma öğretimine gelecek dönem son vereceklerini söyleyebiliyor.

Tayyip Bey ve Sadık YAKUT beyler; bu çıkışlarıyla, 12 Eylül darbecileri tarafından çıkarıldığı için kaka ilan edilen yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası dahi kendilerine bu konularda beyanda bulunma ve uygulama yapmaya ilişkin hak ve yetki sunmadığı halde, sadece seçimle iş başına gelmekle övündükleri demokrasimizi rafa kaldırarak, laik sosyal hayata, özel yaşam tarzına ve laik eğitim düzenine tasallutta bulunmaya kalkışmışlardır.

Sadık Bey; eleştiriler üzerine, daha sonra yaptığı açıklamalarıyla, bunun kendi şahsi görüşü olduğunu, yanlış anlaşıldığını beyan ederek, tevil yoluna sapmış ise de,Sadık Bey; AKP içinde alelade bir kişi olmayıp, Meclis Başkan Vekilliği koltuğuna seçilmiş olan AKP grubunun hatırı sayılır ve güvenilir bir milletvekili olup, partinin üç numaralı adamı olmasına rağmen, son günlerde yaşanan olaylarla, Sayın ARINÇ'ın dahi, sözünden çıkamayacağını gördüğümüz, parti içi demokrasinin olmadığı, aykırı bir sesin derhal ihraç talebiyle haysiyet divanına verildiği AKP'nin tek adamı ve patronu Tayyip Bey'in bilgisi ve izni dışında, bu beyanı yapmış olabileceğine ihtimal vermiyoruz.

Tanık olduğumuz bu peş peşe çıkışlarla, iktidarda bulunan AKP'nin, devletin sosyal düzenini, insanların özel yaşamlarını ve hayat tarzlarını, eğitim kurumlarını da içine alacak şekilde ve dayatma ile dini esaslara uydurma düşünce ve gayreti içinde olduğu anlaşılmaktadır.

AKP ve yandaşları, bu davranışlarıyla, yetişkin kadını bir kenara koymuş ve artık orta okul ve lise çağındaki masum kız çocuklarımızı da, karşı cinsten eşit bir insan olarak değil, erkeklerin ve erkek çocuklarının ahlaklarını bozan ve onları cinsel olarak tahrik ederek yoldan çıkaran seks objesi ve dişi şeytan olarak görmeye başlamışlardır. AKP ve yandaşları, insanlık dışı bu ilkel görüş ve düşüncelerinden arınmalı ve Allahın yarattığı her kula, erkek,kız,kadın ayrımı yapmadan, herbirinin eşit insanlar olduklarını kabul ederek, saygılı olmayı kafalarına sokmalıdırlar.

En başta AKP iktidarı olmak üzere, hiç kimse, laik bir Cumhuriyet ve demokrasi olan ülkemizde, mütedeyyin ailelere sığınmamalı ve onların tercihlerine tercüman olduklarını savunmamalıdır.

Mütedeyyin insanlarımız, kızlarını erkek öğrencilerin de eğitim aldıkları karma okullarda okutmayı uygun bulmuyorlar, bu nedenle, mütedeyyin ailelerin kızlarını okutabilmeleri ve bu kızların eğitim ve öğrenim özgürlüklerini korumak için, karma okulların bir kısmını kapatarak, sadece kız öğrencilerin eğitim yapacakları okullar haline getireceğiz ve bunun yanında yeni kız orta ve liseleri de açacağız, karma okullar da olacak, isteyen aileler, kızlarını karma okullarda, isteyen aileler de sadece kızların eğitim aldıkları okullarda okutabilecek demek de, kimsenin hakkı ve haddi değildir.

Bu ülkenin, bazı mütedeyyin aileler ve AKP iktidarı istedi diye, kızlar için ayrı, erkekler için ayrı veya karma okullar açma gibi bir lüksü ve ekonomik gücü yoktur. Salt okul açmak önemli olmayıp, önemli olan, o okullara çok iyi yetişmiş öğretmenleri atayarak, araç, gereç ve labaratuvarlarıyla, çağdaş eğitimin gerektirdiği eğitimi çocuklarımıza sunabilmek ve onları başarılı kılabilmektir.Bu da, okulları ve imkanları bölerek değil, tüm imkanları ekonomik olarak kullanıp değerlendirmekle mümkündür.

Şayet, gerçekten varsa, çocuk yaştaki kendi kız çocuklarının, yine çocuk yaştaki erkek çocuklarının cinsel saldırılarına uğrayabileceği ve ahlaklarının bozulabileceği endişesine kapılan mütedeyyin ailelere ve onların temsilciliğine ve sözcülüğüne soyunan AKP iktidarına tavsiyemiz şudur; kız olsun, erkek olsun, çocuklarınızı ahlaken çok iyi yetiştiriniz, küçük yaşta akıllarına cinselliği değil, okuyup vatanına ve milletine faydalı insanlar olma bilincini yerleştiriniz, evlerinizdeki, kadını aşağılayan ve erkeği üstün kılan cinsiyet ayrımına son veriniz, çocuklarınıza, kadın ve erkeğin her ikisinin de, Allahın yarattığı eşit haklara sahip insanlar olduklarını, kızların, okulda birlikte okudukları erkek öğrenci arkadaşlarıyla eşit ve kardeş oldukları terbiyesini veriniz ve herşeyden önemlisi de, kendinize güvenmeseniz de, çocuklarınıza güveniniz.22/Kasım/2013


Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder