Laiklik karşıtı eylem ve
faaliyetlerin odağı haline geldiği Anayasa Mahkemesinin kararı
ile tescillenmiş bulunan AKP'nin, Anayasa Mahkemesinin bu kararını
doğrular şekilde ve giderek artan bir tempoda, laiklik karşıtı,
laik sosyal yaşama ve özel hayata müdahale eden dayatmacı
eylem,faaliyet ve söylemlerine devam ettiğini, üzülerek ve endişe
duyarak görmekteyiz.
Demokrasiyi, sadece,
sandıktan çıkarak iş başına gelmeye indirgeyen, seçimle iş
başına geldikten sonra, kendi dini inançlarının, özel ve
sosyal yaşama ilişkin katı kurallarını, dayatmacı bir şekilde,
tüm topluma benimsetme amacına yönelik her türlü idari ve yasal
düzenlemeyi yapabileceklerini kendilerine hak sayan AKP iktidarı,
gün geçmiyor ki, sürpriz çıkışlarla, sürekli medeni ve laik
devlet düzenine müdahale anlamına gelen söylemlerine bir yenisini
ekliyor.
Demokrasilerde, iş başına
gelecek olan siyasal iktidarlar; yapılacak olan domokratik ve hür
seçimlerle sandıkta belirlenirler, ancak, iktidar güçlerini,
halkının çoğunluğunun tercihlerine uygun düşse ve onlara hoş
gelse de, her istedikleri kararları alma ve uygulamaya koyma
şeklinde kullanma hak ve yetkisine sahip değildirler.
Siyasal iktidarların
iktidar yetkileri, Anayasada yer alan kural ve ilkelerle hudutları
çizilmiş bulunan bir alan ile sınırlı olup, siyasal iktidarların
bu alanın dışına çıkan söylem,eylem ve uygulamaları,
demokrasinin himayesi altında değildir, bu eylem ve söylemler,
gayri meşru ve hukuk dışıdır. Bu hukuk dışılık ve gayri
meşruluk, iktidarın devamı süresince karşılıksız kalsa da,
siyasal iktidarlar, ileride bunun hesabını vermek zorunda
kalacaklarının bilinci içinde, hadlerini bilmek ve kendilerini,
Anayasal ve meşru alan içinde kalacak şekilde kontrol etmek
zorundadırlar.
Demokrasiler;seçimlerle iş
başına gelseler dahi, siyasal iktidarların, Anayasal yetki
sınırları dışına çıkamama, seçmen, şu veya bu nedenle,
iktidara haddini bildirme kabiliyetinden ve olgunluğundan yoksun
olsa dahi, iktidarların, kendi kendilerine, hadlerini, Anayasal
yetki sınırlarını ve çizmeyi aşmamak mecburiyetinde olduklarını
bilebildikleri saygın ve kırılgan rejimlerdir.
Bu nedenle, Anayasalar;
siyasal iktidarların yasal ve meşru iktidar sınırlarını
belirlemek ve halkın bir kesimini, kendi dini inançlarına uyduğu
gerekçesiyle, ziyadesiyle memnun etse dahi, siyasal iktidarların
Anayasal devlet düzenine ters düşen keyfi uygulamalarına engel
olmak için vardır.
Tüm bu
gerçeklere rağmen, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Bey'in,
kız ve erkek öğrenci evlerine yönelik, kişilerin özel
hayatlarına ve yaşam tarzlarına müdahale eden beyan ve
dayatmalarının toplumdaki tartışması henüz sürerken, bu defa,
AKP iktidarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
koltuğunda oturan üst düzey bir milletvekili Sadık YAKUT sahneye
çıkıyor ve Çocuk Hakları Toplantısı'nda kız ve erkek
öğrencilerin karma öğretimine gelecek dönem son vereceklerini
söyleyebiliyor.
Tayyip
Bey ve Sadık YAKUT beyler; bu çıkışlarıyla, 12 Eylül
darbecileri tarafından çıkarıldığı için kaka ilan edilen
yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası dahi kendilerine bu
konularda beyanda bulunma ve uygulama yapmaya ilişkin hak ve yetki
sunmadığı halde, sadece seçimle iş başına gelmekle övündükleri
demokrasimizi rafa kaldırarak, laik sosyal hayata, özel yaşam
tarzına ve laik eğitim düzenine tasallutta bulunmaya
kalkışmışlardır.
Sadık
Bey; eleştiriler üzerine, daha sonra yaptığı açıklamalarıyla,
bunun kendi şahsi görüşü olduğunu, yanlış anlaşıldığını
beyan ederek, tevil yoluna sapmış ise de,Sadık Bey; AKP içinde
alelade bir kişi olmayıp, Meclis Başkan Vekilliği koltuğuna
seçilmiş olan AKP grubunun hatırı sayılır ve güvenilir bir
milletvekili olup, partinin üç numaralı adamı olmasına rağmen,
son günlerde yaşanan olaylarla, Sayın ARINÇ'ın dahi, sözünden
çıkamayacağını gördüğümüz, parti içi demokrasinin
olmadığı, aykırı bir sesin derhal ihraç talebiyle haysiyet
divanına verildiği AKP'nin tek adamı ve patronu Tayyip Bey'in
bilgisi ve izni dışında, bu beyanı yapmış olabileceğine
ihtimal vermiyoruz.
Tanık
olduğumuz bu peş peşe çıkışlarla, iktidarda bulunan AKP'nin,
devletin sosyal düzenini, insanların özel yaşamlarını ve hayat
tarzlarını, eğitim kurumlarını da içine alacak şekilde ve
dayatma ile dini esaslara uydurma düşünce ve gayreti içinde
olduğu anlaşılmaktadır.
AKP ve
yandaşları, bu davranışlarıyla, yetişkin kadını bir kenara
koymuş ve artık orta okul ve lise çağındaki masum kız
çocuklarımızı da, karşı cinsten eşit bir insan olarak değil,
erkeklerin ve erkek çocuklarının ahlaklarını bozan ve onları
cinsel olarak tahrik ederek yoldan çıkaran seks objesi ve dişi
şeytan olarak görmeye başlamışlardır. AKP ve yandaşları,
insanlık dışı bu ilkel görüş ve düşüncelerinden arınmalı
ve Allahın yarattığı her kula, erkek,kız,kadın ayrımı
yapmadan, herbirinin eşit insanlar olduklarını kabul ederek,
saygılı olmayı kafalarına sokmalıdırlar.
En başta
AKP iktidarı olmak üzere, hiç kimse, laik bir Cumhuriyet ve
demokrasi olan ülkemizde, mütedeyyin ailelere sığınmamalı ve
onların tercihlerine tercüman olduklarını savunmamalıdır.
Mütedeyyin
insanlarımız, kızlarını erkek öğrencilerin de eğitim
aldıkları karma okullarda okutmayı uygun bulmuyorlar, bu nedenle,
mütedeyyin ailelerin kızlarını okutabilmeleri ve bu kızların
eğitim ve öğrenim özgürlüklerini korumak için, karma okulların
bir kısmını kapatarak, sadece kız öğrencilerin eğitim
yapacakları okullar haline getireceğiz ve bunun yanında yeni kız
orta ve liseleri de açacağız, karma okullar da olacak, isteyen
aileler, kızlarını karma okullarda, isteyen aileler de sadece
kızların eğitim aldıkları okullarda okutabilecek demek de,
kimsenin hakkı ve haddi değildir.
Bu
ülkenin, bazı mütedeyyin aileler ve AKP iktidarı istedi diye,
kızlar için ayrı, erkekler için ayrı veya karma okullar açma
gibi bir lüksü ve ekonomik gücü yoktur. Salt okul açmak önemli
olmayıp, önemli olan, o okullara çok iyi yetişmiş öğretmenleri
atayarak, araç, gereç ve labaratuvarlarıyla, çağdaş eğitimin
gerektirdiği eğitimi çocuklarımıza sunabilmek ve onları
başarılı kılabilmektir.Bu da, okulları ve imkanları bölerek
değil, tüm imkanları ekonomik olarak kullanıp değerlendirmekle
mümkündür.
Şayet,
gerçekten varsa, çocuk yaştaki kendi kız çocuklarının, yine
çocuk yaştaki erkek çocuklarının cinsel saldırılarına
uğrayabileceği ve ahlaklarının bozulabileceği endişesine
kapılan mütedeyyin ailelere ve onların temsilciliğine ve
sözcülüğüne soyunan AKP iktidarına tavsiyemiz şudur; kız
olsun, erkek olsun, çocuklarınızı ahlaken çok iyi yetiştiriniz,
küçük yaşta akıllarına cinselliği değil, okuyup vatanına ve
milletine faydalı insanlar olma bilincini yerleştiriniz,
evlerinizdeki, kadını aşağılayan ve erkeği üstün kılan
cinsiyet ayrımına son veriniz, çocuklarınıza, kadın ve erkeğin
her ikisinin de, Allahın yarattığı eşit haklara sahip insanlar
olduklarını, kızların, okulda birlikte okudukları erkek öğrenci
arkadaşlarıyla eşit ve kardeş oldukları terbiyesini veriniz ve
herşeyden önemlisi de, kendinize güvenmeseniz de, çocuklarınıza
güveniniz.22/Kasım/2013
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder