5 Aralık 2013 Perşembe

ANAYASA MAHKEMESİNİN BALBAY KARARI

Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru hakkını kullanan tutuklu gazeteci BALBAY hakkında vermiş bulunduğu olumlu karar nedeniyle, hiçbir yorum yapmadan, “Milletimiz Tahliye Kararnı Vermiştir” başlıklı, 19/Eylül/2012 tarihli daha önce yayınlanmış bulunan makalemize, noktasına virgülüne dokunmaksızın, aşağıda tırnak içinde aynen yer veriyoruz.


Anayasa Madde 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

Anayasa Madde 7 - Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.

Anayasa Madde 8 - Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.

Anayasa Madde 9 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

Anayasamızın egemenlik hakkı ve bu hakkın kullanılış biçimini düzenleyen 6,7,8 ve 9. maddelerini yukarıya aynen niçin aldığımızı merak etmiş olmalısınız.

Açıklamaya çalışalım.

Herkesin bildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik sosyal bir hukuk devletidir.

Demokrasi ile yönetilen devletlerde, yasama, yürütme ve yargı yetkisinden oluşan ve tümüne topluca egemenlik hakkı dediğimiz egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu, Anayasamızın 6. maddesi, açık bir şekilde hüküm altına almıştır.

Oluşturduğu milletin nüfusunun milyonları bulduğu günümüzün modern demokrasilerinde, milletin tümünün bir araya gelerek, kendilerine ait bulunan yasama, yürütme ve yargı yetkilerinden oluşan egemenlik haklarının, doğrudan kendileri tarafından kullanması fiilen mümkün olmadığı için, milletimiz; yasama, yürütme ve yargı'dan oluşan egemenlik hakkını, Anayasamızda ve yasalarda belirtilen usullerle seçilen ve atanan milletvekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve hakim ve savcılarımızdan oluşan bağımsız mahkemeler aracılığı ile kullanmaktadır. Yani doğrudan değil, temsili bir demokrasi söz konusudur.

Ancak, milletin kendisine ait olan egemenlik hakkını, Anayasada belirtilen temsilcileri vasıtasıyla kullanması, o hakkı millet adına kullanan organları, egemenliğin asıl sahibi konumuna getiremez.

Bu organlar; milletin emanet ettiği egemenlik haklarını millet adına kullanırlarken, milletin seçimlerle ortaya koyduğu tercih ve iradeleriyle ters düşemezler.

Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Buradan gelmek istediğimiz asıl konu, halen Silivri Mahkemelerinde tutuklu olarak yargılanmakta olan çeşitli partilerimize mensup milletvekillerimizin durumlarıdır.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, Anayasamızın 6. maddesine göre, içinde yargı yetkisinin de bulunduğu egemenliğin kayıtsız şartsız asıl sahibi olan Türk Milleti, yapılan genel milletvekili seçimlerinde, seçim öncesi tutuklu olan ve milletvekili adayı olarak huzurlarına çıkan kişileri, tutuklu olduklarını bilerek, milletvekili seçmek suretiyle, onları bulundukları tutuk evinden çıkararak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderme ve kendilerini temsil' en egemenlik haklarının bir unsuru olan yasama yetkisini kendileri adına kullanmakla görevlendirmişler, seçim sandıklarında, yargı yetkilerini doğrudan kullanarak, onların tutukluluk hallerine son vererek, onların tahliyelerine karar vermişlerdir.

Bu itibarla, millet adına emanetçi ve temsilci olarak yargı yetkisini kullanan mahkemelerin, milletin bu kararının aksine davranma yetkileri bulunmamaktadır.

Millet, tutuklu kişileri bilerek ve isteyerek hür iradeleriyle milletvekili seçerek, kendi adlarına yargı yetkisini kullanmakta olan mahkemelere, bu kişileri tahliye etmeleri konusunda talimat vermiştir.

Ha, şimdi bazıları itiraz edip diyeceklerdir ki; Anayasamızın 138. maddesine göre, Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz..

138. maddeye dikkat buyurun;yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat verilemeyeceğini, tavsiye ve telkinde bulunulamayacağını söylüyor.

Peki, yargı yetkisi kimde, milletimizde değil mi, yargı yetkisinin asıl sahibi millet olup, mahkemeler bu yetkiyi millet adına kullanmıyorlar mı? Öyleyse, milletin seçimlerle ortaya koyduğu karar ve iradesini, millet adına yargı yetkisini kullanmakta olan mahkemelere, Anayasanın 138. maddesinde yasaklanan anlamda bir emir ve talimat olarak nitelendirmek mümkün değildir. Kaldı ki; 138. madde de yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat vermeleri, tavsiye ve telkinde bulunmaları yasaklananlar; Türk Milleti adına yasama ve yürütme yetkilerini kullanıyor olmalarına rağmen, kuvvetler ayrılığı prensibi gereği, yasama ve yürütme organları ile diğer makam, merci veya kişiler olup, Anayasanın 138. maddesi ile egemenliğin asıl sahibi olan Türk Milletinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir talimat vermeleri, onlara tavsiye ve telkinde bulunmaları yasaklanmamıştır.

Hakkın asıl sahibine yasak getirilmiş olması esasen abesle iştigal olurdu.

Bu itibarla, tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmeyerek tutukluluk hallerinin sürdürülmesine yönelik yargı kararları; Anayasamıza göre, yargı yetkisinin de içinde bulunduğu egemenliğin, kayıtsız şartsız sahibi olan Türk Milletinin seçimlerde ortaya koyduğu iradesiyle çelişmekte, millet adına ve onu temsilen verilen bu kararlar, yargı yetkisinin asıl sahibi olan Türk Milletinin egemenlik hakkının ve iradesinin önüne geçmektedir. 19/Eylül/2012


Son söz olarak;Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteci BALBAY hakkında vermiş bulunduğu son kararını alkışlıyor ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkına yönelik soğuk bakışımızı biraz yumuşatıyor ve bu konuda umutlandığımızı dile getirmek istiyoruz.05/12/2013



Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder