Anayasa
Mahkemesinin, bireysel başvuru hakkını kullanan tutuklu gazeteci
BALBAY hakkında vermiş bulunduğu olumlu karar nedeniyle, hiçbir
yorum yapmadan, “Milletimiz Tahliye Kararnı Vermiştir”
başlıklı, 19/Eylül/2012 tarihli daha önce yayınlanmış bulunan
makalemize, noktasına virgülüne dokunmaksızın, aşağıda tırnak
içinde aynen yer veriyoruz.
“Anayasa
Madde 6- Egemenlik,
kayıtsız
şartsız Milletindir.
Türk
Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili
organları eliyle kullanır.
Egemenliğin
kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan
almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Anayasa
Madde 7 - Yasama
yetkisi Türk
Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
Anayasa
Madde 8 - Yürütme
yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı
ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak
kullanılır ve yerine getirilir.
Anayasa
Madde 9 - Yargı
yetkisi,
Türk
Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Anayasamızın
egemenlik hakkı ve bu hakkın kullanılış biçimini düzenleyen
6,7,8 ve 9. maddelerini yukarıya aynen niçin aldığımızı merak
etmiş olmalısınız.
Açıklamaya
çalışalım.
Herkesin
bildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik sosyal bir hukuk
devletidir.
Demokrasi
ile yönetilen devletlerde, yasama, yürütme ve yargı yetkisinden
oluşan ve tümüne topluca egemenlik hakkı dediğimiz egemenliğin
kayıtsız şartsız millete ait olduğunu, Anayasamızın 6.
maddesi, açık bir şekilde hüküm altına almıştır.
Oluşturduğu
milletin nüfusunun milyonları bulduğu günümüzün modern
demokrasilerinde, milletin tümünün bir araya gelerek, kendilerine
ait bulunan yasama, yürütme ve yargı yetkilerinden oluşan
egemenlik haklarının, doğrudan kendileri tarafından kullanması
fiilen mümkün olmadığı için, milletimiz; yasama, yürütme ve
yargı'dan oluşan egemenlik hakkını, Anayasamızda ve yasalarda
belirtilen usullerle seçilen ve atanan milletvekillerinden oluşan
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve
hakim ve savcılarımızdan oluşan bağımsız mahkemeler aracılığı
ile kullanmaktadır. Yani doğrudan değil, temsili bir demokrasi söz
konusudur.
Ancak,
milletin kendisine ait olan egemenlik hakkını, Anayasada belirtilen
temsilcileri vasıtasıyla kullanması, o hakkı millet adına
kullanan organları, egemenliğin asıl sahibi konumuna getiremez.
Bu
organlar; milletin emanet ettiği egemenlik haklarını millet adına
kullanırlarken, milletin seçimlerle ortaya koyduğu tercih ve
iradeleriyle ters düşemezler.
Lafı
fazla uzatmaya gerek yok. Buradan gelmek istediğimiz asıl konu,
halen Silivri Mahkemelerinde tutuklu olarak yargılanmakta olan
çeşitli partilerimize mensup milletvekillerimizin durumlarıdır.
Yukarıda
belirttiğimiz gibi, Anayasamızın 6. maddesine göre, içinde yargı
yetkisinin de bulunduğu egemenliğin kayıtsız şartsız asıl
sahibi olan Türk Milleti, yapılan genel milletvekili seçimlerinde,
seçim öncesi tutuklu olan ve milletvekili adayı olarak huzurlarına
çıkan kişileri, tutuklu olduklarını bilerek, milletvekili seçmek
suretiyle, onları bulundukları tutuk evinden çıkararak Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderme ve kendilerini temsil' en
egemenlik haklarının bir unsuru olan yasama yetkisini kendileri
adına kullanmakla görevlendirmişler, seçim sandıklarında,
yargı yetkilerini doğrudan kullanarak, onların tutukluluk
hallerine son vererek, onların tahliyelerine karar vermişlerdir.
Bu
itibarla, millet adına emanetçi ve temsilci olarak yargı yetkisini
kullanan mahkemelerin, milletin bu kararının aksine davranma
yetkileri bulunmamaktadır.
Millet,
tutuklu kişileri bilerek ve isteyerek hür iradeleriyle milletvekili
seçerek, kendi adlarına yargı yetkisini kullanmakta olan
mahkemelere, bu kişileri tahliye etmeleri konusunda talimat
vermiştir.
Ha,
şimdi bazıları itiraz edip diyeceklerdir ki; Anayasamızın 138.
maddesine göre, Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez;
tavsiye ve telkinde bulunamaz..
138.
maddeye dikkat buyurun;yargı yetkisinin kullanılmasında,
mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat verilemeyeceğini, tavsiye
ve telkinde bulunulamayacağını söylüyor.
Peki,
yargı yetkisi kimde, milletimizde değil mi, yargı yetkisinin asıl
sahibi millet olup, mahkemeler bu yetkiyi millet adına
kullanmıyorlar mı? Öyleyse, milletin seçimlerle ortaya koyduğu
karar ve iradesini, millet adına yargı yetkisini kullanmakta olan
mahkemelere, Anayasanın 138. maddesinde yasaklanan anlamda bir emir
ve talimat olarak nitelendirmek mümkün değildir. Kaldı ki; 138.
madde de yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve
hakimlere emir ve talimat vermeleri, tavsiye ve telkinde bulunmaları
yasaklananlar; Türk Milleti adına yasama ve yürütme yetkilerini
kullanıyor olmalarına rağmen, kuvvetler ayrılığı prensibi
gereği, yasama ve yürütme organları ile diğer makam, merci veya
kişiler olup, Anayasanın 138. maddesi ile egemenliğin asıl sahibi
olan Türk Milletinin, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hakimlere emir talimat vermeleri, onlara tavsiye ve
telkinde bulunmaları yasaklanmamıştır.
Hakkın
asıl sahibine yasak getirilmiş olması esasen abesle iştigal
olurdu.
Bu
itibarla, tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmeyerek tutukluluk
hallerinin sürdürülmesine yönelik yargı kararları; Anayasamıza
göre, yargı yetkisinin de içinde bulunduğu egemenliğin, kayıtsız
şartsız sahibi olan Türk Milletinin seçimlerde ortaya koyduğu
iradesiyle çelişmekte, millet adına ve onu temsilen verilen bu
kararlar, yargı yetkisinin asıl sahibi olan Türk Milletinin
egemenlik hakkının ve iradesinin önüne geçmektedir.
19/Eylül/2012”
Son
söz olarak;Anayasa Mahkemesinin, tutuklu gazeteci BALBAY hakkında
vermiş bulunduğu son kararını alkışlıyor ve Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkına yönelik soğuk bakışımızı
biraz yumuşatıyor ve bu konuda umutlandığımızı dile getirmek
istiyoruz.05/12/2013
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder