Beni
aramışsınız Sayın ERDOĞAN, ben ülkemde görevimin başındayım.
Sayın ERDOĞAN,
Türkiyeden Meksika ve Kübaya kadar gelmişsiniz, Meksikadan bana,
neredesin başkan diyerek, benden hesap sormuş, insan hakları ve
demokrasi dersi vermeye kalkışmışsınız.
Sayın
Cumhurbaşkanı, asıl hesap sorması ve sitem etmesi gerken
benim.Biz, dost ve ülkelerimiz de stratejik ortak değil mi?
Meksikaya kadar gelmişsiniz, burnumuzun dibindesiniz, insan bir
kahve içmeye Beyaz saray'a uğramaz mı canım?
Meksikadan
bağırarak, bana ülkemde öldürülen 3 Müslüman gencin hesabını
soracağına, altında benimkinden daha yeni ve lüks gıcır gıcır
uçağın var, atlayıp gelerek bunları aramızda konuşsaydık ve
karşılıklı bir kahve içseydik fena mı Olurdu?
Sayın
Cumhurbaşkanı, ölenler Müslüman olduğu için gösterdiğiniz
hassasiyeti çok iyi anlıyorum, ama anlamadığım bir şey var,
biliyorsunuz burası Amerika, insan hak ve özgürlüklerine, hukuka
saygılı, demokratik bir ülke, Amerikayı başka ülkelerle
karıştırmayınız, burada insanın dinine, ırkına,mezhebine göre
farklı bir muamele yapılmaz, öldürülen kişiler Müslüman da
olsalar hukuken gereği ne ise o yerine getirilir.Aynı şartlarda
ülkenizde bir alevi, ermeni veya bir kürt öldürülseydi, siz ne
yapardınız onu bilemem.
Sayın
Cumhurbaşkanı neyse geçelim bunları.
Meksikaya kadar
gelmişken, bir kahve içmeye Beyazsaray'a uğramadığınız için,
size gerçekten kırıldım.Hatta aklıma kötü şeyler geldi, bana
uğrarsanız, benim de sizin 1150 odalı o muhteşem ve kaçak
sarayınıza misafirliğe gelmemden mi korktunuz diye düşündüm.
Sayın
Cumhurbaşkanı, Mart ayında uçağınıza atlayarak ve yandaş
gazetecileri yanınıza alarak yine buralara gelip, Brezilya, Şili
şöyle bir turistik gezi yaparak hava aldıktan sonra ülkenize
döneceğinize dair bir duyum aldım, bu duyumum doğruysa ve ülkemin
güneyine kadar gelip de yine bana bir kahve içmeye uğramazsan bir
daha yüzüne bakmam ve 1150 odalı kaçak sarayının semtine dahi
uğramam, bu sözü mü sakın unutma.
Sayın Erdoğan,
Cumhurbaşkanlığının sizi tatmin etmediğini, parlamenter sistemi
terkederek, ülkem Amerikada olduğu gibi, başkanlık sistemine
geçmek istiyormuşsun. Ancak bu isteğiniz benim kafama hiç
yatmadı, başkanlık sistemi, istemekle olmaz, sizin ülkenizin
koşulları ve yönetim tarzıyla benim ülkem çok farklı,
başkanlık sisteminin demokratik bir şekilde işleyebilmesinin alt
yapısının hazır olması gerekir, medyadan izlediğim kadarıyla
sizin getirmek istediğiniz başkanlık sisteminin, isim benzerliği
dışında, bizim ülkemizdeki başkanlık sistemiyle uzaktan
yakından hiçbir benzerliğini göremedim.Gördüğüm kadarıyla
sizin arzu ettiğiniz şekildeki bir başkanlık sisteminden, ancak
bir diktatörlüğün çıkacağından endişe duyuyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanı, aklımı kurcalayan bir husus var, onu da
belirtmezsem rahat olamayacağım.Sizin, Meksikadan Neredesin Başkan
diyerek, ülkem de öldürülen 3 Müslüman için ne yaptığımızı
soruyorsun ama, ben de sizin ülkenizde olan olayları televizyondan
ve internetten takip ediyorum, bir sene önce, gezi olayları
dediğiniz, bizim demokrasi anlayışımıza göre, gençlerin
demokrat ve barışçıl protesto gösterilerine tahammül
edemediniz, gençleri polis tomaları, copları, tazyikli ve ilaçlı
sular ve biber gazıyla engellemeye çalıştınız ve polis
şiddetinden onlarca genç yaralandı, sakat kaldı ve hatta ölenler
oldu.Siz ise, orantısız güç kullanan polisi engelleyecek ve
cezalandıracak yerde, onları destan yazdınız diyerek övdünüz,
ikramiye dağıttınız ve ödüllendirdiniz.
Sayın ERDOĞAN;
ülkenizde nerede barışçıl ve demokratik bir protesto ve gösteri
olsa, anında polisler beliriyor ve toma, cop ve biber gazı
kulanarak göstericileri dağıtıyor ve gözaltına alıyor. Sizin
anayasanızda yazılı olan toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkını vatandaşlarınızın polis engeli olmadan ne zaman
kulanabileceklerini çok merak ediyorum. Bu halk, biriken gazını
boşaltamazsa, buna imkan verilmezse, bir dost olarak, ülkenizde
daha kötü şeylerin olabileceğini, haddim olmadan size söylemek
istiyorum.
Bana Meksikadan
bağırdığınız sıralarda, ülkenizin Gaziantep ve İzmir
illerinde barışçıl demokratik gösteri ve protesto haklarını
kullanan gruba polisin uyguladığı şiddete tanık olduk, polis
şeflerinden birisi, halkına biber gazı sıkmak istemeyen emrindeki
bir polisin boğazını sıkmış “sık lan,sık” diye talimat
veriyordu. Yine izlediğimiz kadarıyla, ülkenizde hergün bir kadın
kocası veya sevgilisi tarafından boğazlanarak öldürülmekte.
Sayın ERDOĞAN;
çok haklısınız, bana Meksikadan duyurduğunuz gibi, ülkemizde
işlenen cinayetlerden biz sorumluyuz, tavrımızı ortaya koymak
zorundayız, çünkü halk bize oylarını verirken, “Benim can
güvenliğimi, mal güvenliğimi sağlayacaksın” diyor, eğer
biz,bu tür bir olay karşısında sessiz kalırsak, dünya da bize
her zaman sessiz kalacaktır.
Sayın
ERDOĞAN;konuşmaya gelince çok güzel konuşuyorsunuz ve bana
demokrasi dersi veriyorsunuz. Ancak, siz hiç aynaya bakmıyor
musunuz, siz de ülkenizde seçimle iş başına gelmediniz mi, Türk
halkı size oylarını verirken, benim can ve mal güvenliğimi siz
sağlayacaksın demedi mi, peki siz, ülkenizdeki polis şiddetinden,
koca şiddetinden yaralanan ve ölen vatandaşlarınız için ne
yaptınız, onlardan veya yakınlarından özür dilediniz mi,
faillerin en ağır şekilde cezalandırılmaları için özel bir
gayret sarfettiniz mi?
Polisin
bu rahatça ve kolayca uyguladığı ölçüsüz şiddete
rağmen,polisin yetkilerini daha da artırmak amacıyla, iç güvenlik
yasası diye bir yasa çıkarma gayreti içinde olduğunuzu
duyuyoruz, Sayın ERDOĞAN bu kadar orantısız güç kullanan ve
destan yaratan polisinizi daha da güçlendirirseniz, polisinize
nasıl hakim olacaksınız, merak ediyorum doğrusu.
Sayın
Cumhurbaşkanı; size, çuvaldızı başkasına batırmadan önce,
iğneyi kendinize batırmanız gerektiğini hatırlatarak,şahsım ve
ülkem adına, sizin şahsınızda Türk Halkına sonsuz selam ve
muhabbetlerimi sunuyorum! 15/02/2015
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder