Ne demiş atalarımız,
büyük lokma ye ama büyük konuşma.
Geçtiğimiz cumartesiyi
pazara bağlayan gece gerçekleştirmek zorunda kalınan Suriyedeki
Süleyman Şah Türbesine yönelik operasyonu değerlendireceğimiz
için, bu ata sözümüzü makalemizin başlığı yapma ve
makalemize bu atasözüyle başlama gereğini duymuş bulunmaktayız.
AKP iktidarının ileri
gelenleri ne diyorlardı; Esad gidici, bir iki hafta daha dayanır ve
düşer, Suriye'ye demokrasi ve özgürlük gelir, biz de gideriz ve
iki hafta sonra cuma namazımızı Suriyenin falanca camisinde
kılarız.
Bu hayale ulaşmak için,
Özgür Suriye Ordusu adı verilen silahlı terörist gruplardan
oluşan koalisyon'a silah ve eğitim yardımında bulunan AKP
iktidarının da katkılarıyla, kontrol edilemez bir güç haline
gelen IŞİD örgütünün, Irak ve Suriye'nin başına bela olacak
şekilde büyümesi ve yayılması üzerine, Suriye, bölgenin
kuzeyini, PKK'nın Suriye kolu olan PYD'ye bırakmak zorunda kalmış
ve IŞİD terör örgütü de, bölgedeki yayılmacı politikasının
gereği olarak, PYD'nin kontrolündeki Suriyenin kuzeyinde bulunan
Kobani'yi işgal etmek amacıyla saldıraya geçmiş ve Kobani düşmek
ve IŞİD'in eline geçmek üzereyken, ABD ve onun liderliğinde
oluşturulan koalisyon güçlerinin hava saldırıları sonucunda,
IŞİD Kobaniyi işgal edememiş ve geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Fransayla yapılan 1921
Ankara anlaşmasına göre, Türk toprağı sayılan ve Türk bayrağı
dalgalanan ve Türk askerleri tarafından sürekli saygı nöbeti
tutularak korunan Süleyman Şah'ın türbesi; ABD ve ortaklarının
hava taaruzlarıyla katkı yaptığı, PYD ile IŞİD militanları
arasındaki savaşın ceryan ettiği Kobani bölgesinde
bulunduğundan, Süleyman Şah'ın Türbesi ile burada nöbet tutan
askerlerimiz, bu savaş'ın riski altına girmiş ve bu riske karşı
sınırda askeri önlem alan AKP iktidarı, kimse gücümüzü test
etmeye kalkışmasın, Türbeye ve askerlerimizin kılına bir zarar
gelirse, bunu yapanlara karşı anında misliyle karşılığını
verir pişman ederiz restini çekmişti.
Sonunda, Kobani savaşını
kaybeden IŞİD geri çekilmek zorunda kaldı ve bölge huzura
kavuştu derken, savaşın en riskli dönemlerinde laftan öteye
kılını kıpırdatamayan, Süleyman Şah Türbesini ve türbeyi
koruyan askerleri kaderleriyle baş başa bırakan AKP iktidarı,
(biz bilemiyoruz, belki türbeye yeni ve ciddi bir IŞİD saldırısı
istihbaratı almış olabilirler) ortalığın durulmasından ve
anlaştığı PYD'nin yardımlarından yararlanarak, geçtiğimiz
cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 21.00 de başlattığı askeri
bir harekatla, Süleyman Şah Türbesindeki cenazelerle emanetleri ve
uzun zamandan beri değiştirilemeyen türbeyi koruyan saygı
nöbetindeki askerlerimizi beraberlerine alarak kurtaran ve Türbede
muhtemel bir IŞİD işgaline mani olmak amacıyla, türbeyi
kullanılamaz hale getiren bir operasyon gerçekleştirmiş
bulunmaktadır.
Biz, AKP iktidarı bu
operasyonuyla,Lozandan sonra ülkemize ilk toprak kaybını
yaşatmıştır diye bir eleştiri getirmek istemiyoruz.
Bölgenin kaypak, emniyetsiz
ve sürekli değişim gösteren istikrarsız Uluslararası
şartlarına, halen devam etmekte olan savaş ve çatışmalara bağlı
olarak,Süleyman Şah Türbesinin korunması ve orada asker
bulundurulması, askerlerin lojistik ihtiyaçlarının giderilmesi,
olağanüstü zorluklar doğurmakta ve türbenin orada kalmasında
ısrarcı olunması halinde, muhtemel bir IŞİD saldırısı
nedeniyle, ülkemizin Suriye bataklığına girmek zorunda kalacak
olması gözetilerek, gerçekçi ve ayağı yere basan bir
politikanın zorunlu bir gereği olarak bu operasyon
gerçekleştirilmişse, AKP iktidarı; Suriye politikasındaki
hatalarını kabul derek, bu uğurda savaşmayı dahi göze aldığını
açıklayan önceki tüm atıp tutmalarından, bugüne kadarki
Suriyede oluşan bu bataklığa katkı sunan hatalı tüm dış
politikalarından vaz geçerek, Atatürk'ün yurtta sulh cihanda sulh
ilkesine geri dönerek bu operasyonu gerçekleştirmişse ve bundan
sonra da, komşu ülkelerin iç işlerine karışmama konusunda
kararlı ise, gecikerek de olsa, doğru yolu seçmesi nedeniyle, AKP
iktidarına aferim diyebiliriz.
Ancak, kabul etmek
zorundayız ki; bugüne kadar, asarız keseriz, gücümüzü kimse
test etmesin diye ortalığı inleten ve savaş çığlıkları atan
AKP iktidarının; kısmen bir yenilgi ve bölgeden kaçışın
ifadesi olan ve millet olarak içimizde bir burukluk yaratan bu
operasyonu göklere çıkarmasının, çok başarılı bir operasyon
yapıldığı yaygarasında bulunmasının, Ahmet Bey'in Genelkurmay
harekat merkezinde sabahlayarak operasyonu izlemesinin
anlamsızlığını, tüm bu övünmelerin,yapılan operasyonun
boyutuna ve sonuçlarına göre, bir anlamda yüzsüzlük ve
görgüsüzlük olduğunu, bu operasyonun; AKP iktidarına,
kazanılmış bir zafer olarak değil, bir utanç olarak geri
döneceğini belirtmek zorundayız.
Bu operasyonun eleştirilmesi
gereken bir diğer yönü de, muhalefetin muhtemel eleştirilerinin
önüne geçmek için olsa gerek, eş zamanlı olarak, eski türbenin
işgal ettiği toprak parçası miktarındaki bir toprak parçasının,
yine Suriye sınırları içinde kalan Eşme Köyünde tel örgülerle
çevrilerek buraya Türk Bayrağının dikilmesi ve burada yeni türbe
inşaatına derhal başlanacağının açıklanmasıdır.
AKP iktidarı;Türk sınırına
180 metre gibi çok yakın bir yer olan, Eşme Köyünde, gecekondu
arsası çevirir gibi, yeni bir türbe yeri belirleyerek tel
örgülerle çevirip buraya bayrak dikmekle, temelde hoşgörüyle
karşılanması gereken, ancak kendisinin bugüne kadar uyguladığı,
en başta Suriye olmak üzere, kibirli ve karşısındakini küçük
gören tüm dış politikalarının yanlışlığını ve iflasını
açıkça ortaya koymuştur.
Burada önemli olan,
Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu alanın Türk toprağı
sayılması değildir,zira, oranın, yabancı bir toprak parçası
içinde Türk toprağı sayılması sembolik olup, önemli olan bu
türbeye bulunduğu yerde sahip çıkabilmek ve koruyabilmektir. Bu
yapılamamıştır.
AKP iktidarı; türbenin
yeni yerini, neredeyse ülke sınırları içine alacak şekilde,
PYD'nin kontrolündeki ve Türk sınırına 180 metre gibi, taş atma
mesafesi kadar yakın olan Eşme Köyünde belirlemekle,Süleymen Şah
Türbesini korumaktaki acizliğini de ortaya koymuş ve türbenin
korunmasını, PKK'nın Suriye kolu olan PYD'ye, yani, çözüm
süreci pazarlığı içindeki PKK'ya bırakmıştır.
Türbenin bu yeni yerinin;
çözüm süreci pazarlıklarında PKK'nın elini güçlendirmemesi,
ecdadımız Süleyman Şah'ın Türbe ve naaşının, bu pazarlığa
meze ve malzeme yapılmaması, tek dileğimizdir.
Bize kalırsa, çok samimi
olarak beyan ediyoruz, AKP iktidarının yapması gereken en doğru
davranış; bir rivayete göre, Fırat nehrini geçerken boğularak
ölen ve bu nedenle Fırat kenarındaki Suriye toprakları içinde
bulunan Caber Kalesinin eteğine gömülen ve bugüne kadar üç kez
kabir yeri değiştirilerek manevi eziyet içine sokulan Süleyman
Şah'ın naaşını, son kez olmak üzere, ülkemizden doğan Fırat
Nehrinin, ülkemiz sınırları içinde kalan en görkemli bir yerine
gömerek, burada yeni ve görkemli kalıcı bir anıt mezar
yaptırılması olmalıdır. 23/02/2015
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu
Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder