Demokrasilerde;
seçimler, sistemin olmazsa olmazıdır.Ancak, seçim zorunlu ise de,
tek başına yeterli değildir.
Bir
ülke;sadece, ülkeyi yönetenlerin seçimle iş başına gelmeleri
nedeniyle demokrat olamaz.
Bir ülkede
gerçek demokrasinin varlığından bahsedebilmek için, zorunlu olan
seçimlerin, aynı zamanda adil ve eşit koşullarda yapılması da
gerekir.
Bu da yetmez,
öncelikle basın ve düşünceyi açıklama özgürlükleri olmak
üzere, sadece kuru bir şekilde anayasa ve yasalara yazmak suretiyle
değil, onları koruyan ve teminat altına alan, uygulanabilir
kılan,ihlal edilmeleri halinde bu ihlalleri etkin bir şekilde
denetleyebilen kuvvetler ayrılığı ilkesinin gereği olan bağımsız
bir yargı ile teminat altına alınan insan hak ve özgürlüklerinin
de bulunması gerekir.
Kuvvetler
ayrılığının, bağımsız bir yargının, üstünlerin hukukunun
değil, hukukun üstünlüğünün, hesap sorulabilirliğin,
şefffaflığın, sivil toplum örgütlerinin, iktidarı siyaseten ve
mali olarak etkin bir şekilde denetleyebilen meclisin, seçim
barajı kaldırılarak meclis içinde oluşturulacak çoklu ve etkin
bir muhalefetin bulunması da,gerçek bir demokrasi için, en az
seçimler kadar elzemdir.
Eşit
koşullarda ve adil bir şekilde yapılmayan
Referandumdan;YSK'nın,yasaya açıkça aykırı bir şekilde aldığı
mühürsüz oyları geçerli kılan kararının da etkisiyle,kıl
payı evet oyu alan yeni anayasa ile bizim anladığımız şekilde
gerçek bir demokrasinin ülkemizde gerçekleşmeyeceği ve
işlemeyeceği çok açıktır.
Üyesi
olduğumuz Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından,
geçtiğimiz günlerde ülkemiz için alınan denetim altına alınma
kararı da, maalesef ülkemizde demokrasi ve insan hak ve
özgürlükleri adına bir şeylerin iyi gitmediğinin açık bir
göstergesi olmuştur.
Sayın
Başbakan, birkaç ay önce yakın ve uzak komşularımız olan
devletler arasında dostumuzu çoğaltacak, düşmanlarımızı
azaltacağız demesine rağmen, bugün dostlarımızı
artıramadığımız bir yana, kendilerine dost gözüyle baktığımız,
Irak ve Suriyede IŞİD terör örgütüyle mücadele için
oluşturulan koalisyonun en önemli ortakları olan Amerika ve Rusya
ile bu koalisyon içinde dahi sorunlar yaşamaktayız.
Osmanlının;
kötü yönetimler ve alınan kötü kararlar sonunda, bir zamanlar
tüm dünyayı titreten gücünü, saygınlığını,
inandırıcılığını ve caydırıcılığını yitirerek, hasta
adam konumuna getirildiğini ve hasta adam damgasını yedikten sonra
da, gün ve gün eriyip gittiğini, asla unutmamalıyız.
Hasta adam
damgasını yememek,saygınlığımızı,inandırıcılığımızı
ve caydırıcılığımızı kaybetmemek için, devlet olarak güçlü
olmak, güçlü olmak için de, yukarıda önemli olanlarını
sıraladığımız, en başta basın ve düşünceyi açıklama
özgürlükleri olmak üzere, insan hak ve özgürlüklerine,
kuvvetler ayrılığı ilkesine,yargı bağımsızlığına, etkin
bir meclis denetimine, insanların örgütlenme haklarına, güçlü
bir ekonomiye, şeffaflığa, hesap vermeye hazır olmaya saygılı
ve sahip olmak zorundayız.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin; geçtiğimiz gün,Suriye ve Irak'ta bulunan Sincar ve
Karaçok dağlarındaki PKK ve PYD kamplarına yönelik olarak
yaptığı hava harekatı üzerine, sözüm ona müttefikimiz ve IŞİD
ile mücadelede koalisyon ortağımız olan Amerika ve Rusya'nın,
bu harekat sebebiyle ülkemize karşı sergiledikleri, dostlukla ve
ülkemizin menfaatleriyle asla bağdaşmayan, ülkemizin güvenliği
için büyük tehlike arz eden PKK ve onun uzantısı PYD ve YPG
yararına gösterdikleri tepkilere kızmak yanında, bu tepkilerden
ülkemiz yararına dersler de çıkarmak zorundayız.
Bu nedenle,
anayasada ne yazarsa yazsın,öncelikle insan hak ve özgürlüklerine,
kuvvetler ayrımına,yargı bağımsızlığına,hukukun
üstünlüğüne,şeffaflığa saygılı demokratik bir ülke
olduğumuzu, uygulamalarla tüm dünyaya göstermeliyiz ve özellikle,
ortadoğuda Suriye ve Irak sınırları içinde yapacağımız
harekatlar konusunda, tek başına ve anlık kararlar almak yerine,
ülkemizin menfaatlerini masaya yatırarak, konuyu mecliste
tartışarak, özellikle ana muhalefet partisinin de görüşlerini
aldıktan sonra, bir daha geri adım atmamak üzere, şeffaf ve
kalıcı kararlar almalıyız.
Suriye ve Irak
sınırları içinde uygulanmak üzere alınan ve uygulanmaya
başlanan veya ileride alınacak ve uygulamaya konulacak olan sınır
ötesi harekat kararlarında, Amerika, Rusya ve/veya bir diğer
devlet ya da devletlerin olası muhalefetleri, önceden düşünülmeli
ve değerlendirilmeli, o devletlerin endişelerini yok edecek olan
haklı nedenlerimiz anlatıldıktan sonra, ülke yararı için
alacağımız kararların uygulanmasına, geriye dönüş
yapmadan,sonuna kadar devam etmeliyiz, Aksi halde, saygınlığını,
inandırıcılığını ve caydırıcılığını yitiren bir ülke
konumuna düşeceğimiz, bu durumdan da ülke olarak zarar
göreceğimiz unutulmamalıdır.27/04/2017
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder