Bugünkü
yazımda, gıyabınızda sizinle sanki karşılıklı konuşuyormuşuz
gibi, dostça,arkadaşça,samimi bir söyleşi ve sohbet yapmak
istedim.
25 yılı hakim
ve savcılık,25 yılı da avukatlık mesleğinde geçen,50 yıllık
bir hukukçuyum,yaşça sizden beş yaş büyüğüm ve bu
nedenle,şayet kabul ederseniz, sizin ağabeyiniz sayılırım.
Sizin şu anda
Cumhurbaşkanı olmanız,bu söyleşimi hiç etkilemiyor.
Sizinle bu
sohbetimi, karşımda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN değil
de,T.C.nin sade bir vatandaşı, kardeşim Recep Tayyip ERDOĞAN
varmış gibi yapıyorum.
Amacım ve
kastım;sizi yermek,eleştirmek,küçük düşürmek,hakaret
etmek,övmek,akıl vermek,uyarmak falan değil,sadece bir durum
tespiti yaparak,bazı gerçekleri dile getirmek,hatalı gördüğüm
tutumlarınıza ışık tutmaktır.
Sizinle bu
gıyabi sohbetimi; iki eşit ve medeni insan,ağabey ve kardeş
olarak yapacağım için,sizinle senli benli konuşmak, resmiyeti bir
kenara bırakmak istiyorum.Bu nedenle;size, sen diyerek hitap etmek
istiyorum izninizle.
Değerli
Kardeşim ERDOĞAN;seni ister sevelim, ister sevmeyelim,sen; bu
ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu olan Büyük ATATÜRK hariç,bu
ülkede sanırım başka hiçbir insana nasip olmayacak ve
kırılamayacak bir rekorun sahibi olarak,İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığından başladığın devlet adamlığı
serüveninde,hep tırmanarak milletvekili,başbakan,cumhurbaşkanı
ve en son olarak da tek adam koltuğuna oturma başarısını
gösterdin.
Değerli
kardeşim;başarı,sadece belli en üst makamlara ulaşmaktan,koltuk
sahibi olmaktan ibaret değil bildiğin gibi.
Başarı;ulaşılan
o makamların ve oturulan koltukların hakkını verebilmek,ülke ve
millet yararına güzel ve faydalı işler yaparak,ülkeyi Dünya
devletleri arasında saygın bir konuma getirmek ve milletin refah
seviyesini yükseltebilmektir.
Sen işgal
ettiğin en sorumlu ve yetkili makamlarda;
Anayasa ve
yasalara saygılı olabilseydin,
Demokrasinin
evrensel ilke ve değerlerine,insan hak ve ögürlüklerine,hukukun
üstünlüğüne sahip çıkıp saygılı olabilseydin,
Yakın çalışma
arkadaşlarını ve kurmaylarını iyi seçebilseydin,
İhtisasa ve
liyakate önem verseydin,
Herşeyin en
iyisini ben bilirim demeseydin,
Parti içi
demokrasiye önem vererek eleştiri kanallarını kapalı
tutmasaydın,
Kibirli ve çok
hırslı olmasaydın,
Bu makamlara
gelmeden önceki mütevazi konumunu ve yerini unutmasaydın,
Yola çıkarken
birlikte olduğun yol arkadaşlarını,daha sonra küçük görüp
hep ben demeseydin,
Bu makamlara
gelirken yararlandığın demokrasinin erdemlerine sahip
çıkabilseydin,
Demokrasinin
nimetlerini,özgürlüklerini ve imkanlarını, sadece kendin için
var sayarak,milletin demokratik hak ve özgürlüklerini yok
saymasaydın ve saygılı olabilseydin,
Kuvvetler
ayrılığı ilkesini ve yargı bağımsızlığını
kabullenebilseydin,
Şeffaf
olabilseydin,demokrasinin olmazsa olmazı düşünce ve düşünceyi
açıklama,basın ve eleştiri özgürlüklerine tahammül
edebilseydin,
Pozitif bilime
ve sanata değer verseydin,
Laik
olabilseydin,
Modern,çağdaş
ve laik eğitime öncelik vererek,okullarımızı dini eğitim
ağırlıklı imam hatiplere dönüşterecek yerde,ihtiyaç fazlası
imam hatipleri, bilim ve fenne uygun çağdaş ve modern eğitim
veren okullara dönüştürebilseydin,
Kadınlarımızı
da erkeklerimiz kadar değerli görüp, kadın erkek eşitliğini
kabul edebilseydin,kadınlarımıza da, toplum içinde, erkeklerle
eşit bir rol biçebilseydin,
Dış
politikada, ATATÜRK'ün, “Yurtta Sulh,Cihanda Sulh” ilkesine
uyarak,zorunlu ülke savunması dışında, savaşmak zorunda
kalmayacağımız politikalara ağırlık vererek,dış güçlerin
dolduruşuna gelip yakın komşularımızın içişlerine burnunu
sokmasaydın,
Partiyi
kurarken tüzüğünüzde yer verdiğiniz yoksullukla,yasaklarla ve
yolsuzlukla mücadele amacınızdan sapmayarak,ülkeyi
yoksulluk,yolsuzluk ve yasaklar batağına sokmasaydın,
Ülkenin,
üretime dönük değerli tesis ve fabriklarını, özelleştirme
adı altında satmasaydın,bazılarını da kapatmasaydın,
Haydi sattın
diyelim,ülkenin satıp savurduğun tesislerinden elde ettiğin
paraları,yollara ve betonlara,lüks ve şatafata harcayarak
eritmeseydin,bu paraları üretime,yeni iş yerleri açmaya,işsizliği
önlemeye,rafahı artırmaya,cari açığı kapatmaya yönelik
faydalı yatırımlara harcasaydın,
Ülkenin
gerçekten öncelikli ihtiyacı olmak koşuluyla yapılması gereken
yolları,köprüleri,yap işlet devret modeliyle ve kar garantisi
verme koşullu ihalelerle yandaş şirketlere vererek,ülkenin
bütçesinden haksız ödemelere sebep olmasaydın,
Mensubu olmakla
övündüğün İslamın;oruç,hac ve namaz gibi eyleme dönük
vecibelerinin yanısıra,yalan söylememek,iftira atmamak, insanları
sevmek,kibirli ve kendini beğenmiş olmamak,kul hakkı yememek
gibi,etik değerlerine de saygılı olabilseydin,
Ülkeye ve ülke
insanına faydalı çok değerli hizmetlerde bulunabilirdin ve seçim
kazanarak makam elde etme konusunda elde ettiğin, kırılması
imkansız gibi görünen rekor derecesindeki başarını,bu
hizmetlerinle taçlandırabilirdin.
Ama yapamadın
maalesef,koşullardan,karizmandan,azim ve bitmek tükenmeyen
hırsından,iktidar olmanın nimetlerinden yararlanarak eşit olmayan
koşullarda yapılan seçimlerde kazandığın başarını,ülkeyi
kalkındırma ve milletin refahını yükseltme konusunda
gösteremedin,ülkeyi, her alanda, yönetimini aldığın anda ki
durumundan daha gerilere getirdin.
Seçimle geldin
ama, seçim yenilgisini,seçim zaferi gibi doğal karşılayıp içine
sindiremedin.
Son yerel
seçimlerde İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimini
kazanan İMAMOĞLU'nun bu başarısını bir türlü kabullenemedin
ve sudan sebeplerle seçimi iptal ettirdin,ama Allahın sopası
yok,yenilenen seçimi de,daha ağır bir sonuçla tekrar kaybettin.
Seçim kazanmak
yanında, kaybetmenin de doğal olduğunu bir türlü kabul
edemediğin için,İMAMOĞLU'nu diline doladın ve açığını
arıyorsun,sizin dönemin ihmallerinden kaynaklı selin sorumluluğunu
da İMAMOĞLU'na yıkmaya çalıştın.
İMAMOĞLU'nun;ülkenin
bir toprak parçası olan Güneydoğu illerini kapsayan
ziyaretini,hukuksuz olarak görevden aldığınız Diyarbakır ve
Mardin Belediye Başkanlarıyla yaptığı insani görüşmesini,
terörle irtibatlandırarak,teröre yardım etmekle suçladın.Oysa
ki;İMAMOĞLU'nun insani amaçlarla görüştüğü görevden alınan
belediye başkanları hakkında verilip kesinleşen bir yargı kararı
dahi bulunmamakta.
Değerli
kardeşim ERDOĞAN, sen insanları teröre destek olmakla suçluyorsun
ama,sen bu konuda kendini masum mu sanıyorsun.
İstanbul
seçimlerinin yenilenmesinin hemen öncesinde İmralıya elçiler
göndererek PKK terör örgütünün kurucu lideri, binlerce kişinin
katili ÖCALAN'dan,İstanbuldaki Kürt seçmenlerin,İMAMOĞLU'na oy
vermemeleri konusunda yardım ve destek istedin,bu konuda mektup
alarak açıklatan,ÖCALANIN kırmızı bültenle aranan PKK terör
örgütü yöneticisi kardeşini Devlet televizyonu TRT'ye çıkararak
seçimleri etkilemesi için söyleşi yaptıran sen değil misin
kardeşim ERDOĞAN?
Masum insanları
haksız ve mesnetsiz olarak teröre destek olmakla suçlamayı bırak
artık ERDOĞAN kardeşim.Aksi halde,sana da aynı yaftayı
yapıştıranlara söz söylemeye hakkın olamaz.
Değerli
kardeşim,sen böyle bazı insani görüşmelere dayanarak
İMAMOĞLU'nu ve diğer insanları teröre destek olmakla suçlarsan
eğer,çok zor durumlara düşersin yüzün kızarır.
Hani senin
Diyanet İşleri Başkanın var ya.O zatı muhterem,bana göre vatan
haini olan,ATATÜRK'e ağır hakaretler yapan,kurtuluş savaşını
keşke Yunan kazansaydı diyebilen alçak ve çatlak Kadir MISIRLI'yı
makam aracıyla ve resmi kıyafetiyle ziyaret ederek ona hediyeler
vermedi mi,senin bundan haberin olmadı mı?oldu ama,sen bu vatan
haini ile sarmaş dolaş ilişki içinde ve dost olan Diyanet İşleri
Başkanını niçin suçlamadın ve görevden almadın?
İnsanları
kolayca terörist ve teröre yardım etmekle suçlayan sen,bırak
artık bu çifte standart ve nalıncı keseri gibi sadece kendine
yontan akıl almaz politikaları.
PKK Terör
Örgütü ile masaya oturan ve müzakereler yapan,Dolmabahçe
mutabakatlarına olanak sağlayan sen değil misin?
PKK terör
örgütünün; Güneydoğudaki,hendek kazma,trafik
kontrolleri,yargılama yapma,vergi toplama gibi devlete kafa tutan
eylemlerine göz yuman,onlara yönelik operasyonları engelleyen ve
PKK'ya yönelik, Güneydoğuda onlarca şehide mal olan ihmal ve göz
yummaların,çadır mahkemelerinin müsebbibi sen değil misin
değerli kardeşim?
Daha
bitmedi,sen de çok iyi biliyorsun ki; bu ülkenin bir de FETÖ
belası var.
Sahi,bu FETÖ
belasını kim sardı bu ülkenin başına?
Tabii ki;sen.
Allah var,doğru
söylemek gerekirse,FETÖ;cemaat olarak senin iktidarından önce de
vardı.Ancak,sen iktidara geldikten sonra, bu FETÖ ve cemaati altın
devrini yaşamaya başladı,senin ve ekibinin imzasını taşıyan
atama kararlarıyla Devletin askeriyesine, emniyetine,yargısına
yuvalandılar,devlet içinde devlet oldular.
FETÖ için; ne
istediler de vermedik diyen sensin,
Ona özlem
duyan ve gel artık bu hasret bitsin diyerek Amerikadan çağıran
sensin.
FETÖ ile aynı
menzile ve hedefe beraberce gittiğinizi söyleyen de sensin.
FETÖ,seninle
aynı hedefe yürümekten sıkıldı,seni devirerek yoluna tek başına
devam kararı aldı ve iktidar mücadelesine girdi,ilk etap olarak
17/25.Aralık.2013 rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını devreye
sokarak seni devirme girişiminde bulundu,elini çabuk tuttun ve
karizmanı da devreye sokarak, bu badireyi kazasız belasız
atlatmasını becerdin.
Değerli
kardeşim ERDOĞAN;FETÖ seni gözden çıkarmış ve seni devirerek
aynı menzile tek başına ulaşmaya kararlıydı,üç yıl sonra bu
sefer senin sayende yuvalandığı Türk Silahlı Kuvvetlerindeki
mensuplarıyla 15.Temmuz.2016 da darbe girişiminde bulundu,milletin
ve ATATÜRK'çü Silahlı Kuvvetler ve emniyet teşkilatımızın
mensuplarının üstün gayretleriyle,bu hain darbe girişimi
bastırıldı.
Sen, bu darbe
girişiminden sonra, FETÖ örgütüyle mücadeleye daha bir önem ve
hız verdin ama,bu örgütün asıl üzerine gidilmesi gereken siyasi
ayağına dokunamadın,siyasi ayağa girildiği taktirde,FETÖ'nün
üzerine de sıçrayacağından korktun.
İşin kolayına
kaçtın ve ekmek kesmek için eline ekmek bıçağı almak dışında
eline bir silah almamış mütedeyyin ev kadınlarının dahi,
çocuklarını Fetö okullarında okuttukları,faize karşı
oldukları için katılım bankası olan Finans Banka para
yatırdıkları gerekçesiyle Fetö silahlı örgüt mensubu olmakla
suçlanarak, hapislerde çürümelerine göz yumdun.
Yapma değerli
kardeşim,çifte standart uygulamalarından vazgeç artık.
İşgal ettiğin
makamların yetki ve imtiyazlarını kullanmasını bildiğin
gibi,sorumluluklarına da katlanmalısın.
İnsanları
suçlama ve hatta hakaret etme hakkını kendine tanırken,kendine
yönelik en ufak haklı bir eleştiriye tahammül edemeyerek,
insanları cumhurbaşkanına hakaret ettikleri iddiasıyla
suçlamaktan vazgeç artık.
Sen şimdi
bulunduğun makamın zırhından yararlanarak hesap
vermeyebilirsin,ama hiç değilse sana yapılacak eleştirelere biraz
tahammüllü ol lütfen.
Sen kim olursan
ol,senin de suç işleme ve insanlara hakaret etme gibi bir hakkın
ve imtiyazın yok.Bu çelişki, mertliğe ve Kasımpaşalılığa
asla sığmıyor,değerli kardeşim.
Değerli
kardeşim ERDOĞAN;evet,içeriğini beğenmesem de,iyi
hatipsin,hitabetin öfkeli de olsa mükemmel,ama hergün evimize
televizyonlar kanalıyla davetsiz misafir olman, sürekli seni
dinlemek beni ve diğer insanları sıktı artık.
Benim
sinirlerim laçka oldu artık,dişlerimi sıka sıka, ağzımdaki
dişler artık sallanmaya başladılar.
Değerli
kardeşim ERDOĞAN;bir ağabeyin olarak senden bir ricam
olacak.Lütfen hiç değilse hafta sonları Cumartesi ve Pazar
günleri,konuşma sus ve sarayında otur ve biraz dinlen,biz de
dinlenelim,seni karşılayan ve uğurlayan protokol mensupları ve
korumaların da dinlensinler.
Değerli
Kardeşim,sana doyum olmaz,sohbet edeceğimiz daha çok konu var,ama
yapacak başka işlerim var,kalan konular varsa onları da ikinci
söyleşimizde konuşuruz,şimdilik Hoşça kal selam,sevgi ve
saygılar. 03/09/2019
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
ağabeyin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder